• Sonuç bulunamadı

2. Nûru’l-‘Ayn ve Câmi‘u’l-Fusûleyn Arasındaki Farklılıklar

2.1. Nûru’l-‘Ayn ve Câmi‘u’l-Fusûleyn Arasındaki Üslup ve Telif Tarzından

2.1.4. Nişancızâde’nin Lafız ve Nakil Tercihleri

2.1.4.1. Lafız Tercihleri

2.1.4.1.1. Anlama Etki Eden Lafız Tercihleri

- 25. fasıl: Tahkimin şarta bağlanması meselesinden sonra vekâletin şarta bağlanmasının caizliği konusunda olumlu ve olumsuz iki görüş olduğu nakledilir. Nûru’l-‘Ayn’da “vekâlet” kelimesi yerinde “velayet” kelimesi kullanılmıştır. Nişancızâde’nin bu ifadenin naklini yaptığı Fusûlü’l-İmâdî’de de222 vekâlet şeklinde geçmektedir.223

- Kefillikten beraatin şarta bağlanması meselesinde geçen “Kefaletten beri olmayı bir şarta bağlamak caizdir. Caiz olmadığı da söylenmiştir. Kendisine kefil olunan asıl borçlu (mekful anh) lehine kefil olunan alacaklıya (mekful leh) şöyle derse…” naklinde

Câmi‘u’l-Fusûleyn’de ve Âşir Efendi nüshasında “li’l-mekfulun lehu (هل لوفكملل)” olan

ifade Nûru’l-‘Ayn’da “li’l-mekfulun anhu (هنع لوفكملل)” olarak verilmiştir. Naklin verildiği

Fusûlü’l-İmâdî’de “lehu (هل)” şeklinde verilmiştir.224 Nişancızâde’nin yanlışlıkla “anhu”

yazması muhtemeldir çünkü cümle “anhu” ile değil “lehu” ile anlam kazanmaktadır. - Câmi‘u’l-Fusûleyn’de “Şirket akdi fasit şartlarla batıl olur” kaidesini Nişancızâde “batıl olmaz” şeklinde nakletmiştir. Naklin alındığı Fusûlü’l-İmâdî’ye baktığımızda Nûru’l-‘Ayn’la muvafık olduğu görüyoruz.

- Mudarebe ortaklığında şart koşulmuşsa Câmi‘u’l-Fusûleyn’deki ifadeye göre şart ve mudarebe batılken Nûru’l-‘Ayn’daki ifadeye göre şart batıl, mudarebe geçerlidir.

Fusûlü’l-İmâdî’deki ifadeler Câmi‘u’l-Fusûleyn’le aynıdır.225

- Yemini zamana bağlamada kullanılan lafızlarda “ma dame (ماد ام)”, “ma lem ( ام مل)”, “hatta (ىتح)” ve “ila (ىلإ)” kullanılacağı Câmi‘u’l-Fusûleyn’de Fetâvâ el-Kâdı

222 Bu eser, Ebu’l-Feth Mecdüddîn Muhammed b. Mahmûd b. el-Hüseyn b. Ahmed el-Üsrûşenî’nin (ö. 637/1240’tan sonra) el Fusûl fi’l- Muâmelât’ının Ebü’l-Feth Zeynüddin Abdürrahîm b. Ebû Bekir İmâdüddin el-Mergīnânî (ö. 670/1271) tarafından yeniden düzenlenmiş halidir. Eserin asıl adı Fusûlü’l-

ihkâm fî usûli’l-ahkâm olup Fusûlü’l-İmâdî adıyla meşhur olmuştur. Bu eser büyük ölçüde Fusûlü’l- Üsrûşenî’nin malzemesinden oluşmaktadır. Fusûlü’l-Üsrûşenî ve Fusûlü’l-İmâdî’ Câmiʿu’l-Fuṣûleyn’in

iki ana kaynağıdır. (Murteza Bedir, “Üsrûşenî”, DİA XLII, 393.; Bardakoğlu, “Câmiʿu’l-Fusûleyn”, s. 108.) 223 NA, vr. 144a-144b; CF, vr. 231b; AE, vr. 164a; İmâdî, Fusûl, İstanbul Müftülük Kütüphanesi: 297/511, vr. 164b.

224 NA, vr. 145a; CF, vr. 232b; AE, vr. 164b; İmâdî, Fusûl, vr. 165b. 225 NA, vr. 145b; CF, vr. 233b; AE, vr. 165b; İmâdî, Fusûl, vr. 166a.

48

Zahîreddîn’den nakille verilmiştir. Lakin Nişancızâde “ma lem (مل ام)” yerine “ma dümtü

(ت ْمُد )” kullanmayı tercih etmiştir. Fetâvâ el-Kâdı Zahîreddîn yazma eser olduğu için ام kontrolünü yapma imkanı bulamadık ama Fusûlü’l-İmâdî’de geçen naklin Câmi‘u’l-

Fusûleyn’le uyumlu olduğunu tespit ettik.226 Nişancızâde’nin bu lafızların kullanımlara verdiği örneklere bakarsak “ma lem (مل ام)” ile herhangi bir örnek görmüyoruz. Bu sebeple Nişancızâde sıkça örnek verilen “ma dümtü (تْمُد )” ifadesini lafızlar arasında örnek ام olarak yazmayı daha uygun bulduğunu söyleyebiliriz.

- Mecma‘u-Nevâzil’den227 “Bir (koca eşine) eğer ‘Falanın evine o, evde bulunduğu sürece girersen boşsun’ dese sonra o bahsedilen adam bir süreliğine bu evden taşınsa ve sonra tekrar o eve dönse bundan sonra da kadın o eve girse yeminini bozmuş olduğunu söyleyenler olduğu gibi bozulmayacağını söyleyenler de vardır” kaidesi nakledilmiştir. Câmi‘u’l-Fusûleyn’de geçen “Bulunduğu sürece girersen boşsun” ifadesi

Nûru’l-‘Ayn’da “Bulunduğu sürece girersen” olarak verilmiştir. Ardında Nûru’l-‘Ayn’da

“boşanmış” yerine “yeminini bozmuş olur” ifadesi kullanmıştır. Öncelikle Mecma‘u-

Nevâzil’in yazma eser olması sebebiyle ifadenin kontrolünü yapma imkanı bulamadık

ancak Fusûlü’l-İmâdî’ye baktığımızda ilk farklılıkta Câmi‘u’l-Fusûleyn’le, ikincisinde ise Nûru’l-‘Ayn’la ortak olduğunu görmekteyiz.228 Nişancızâde’nin “boşsun” ifadesi nakli eserine yazarken dikkatinden kaçmış olabilir.

- 26. fasıl: Câmi‘u’l-Fusûleyn’de Şerhu’t-Tahâvî’den “Küçüğün malında velayet yetkisi olan kişilerin çocuğun şahsında malında, taşınır ve taşınmaz mallarında ticaret yetkisi vardır” ifadesi, Nûru’l-‘Ayn’da “icare yetkisi vardır” şeklinde nakledilmiştir. Yine aynı nakil içerisinde “Çocuk eğer tasarruflarının vasinin onayına bağlı olduğu dönemde buluğa ererse bu şahısla ilgili bir akit ise iptal ve onay konusunda muhayyerdir” ifadesi

Nûru’l-‘Ayn’da “icare vaktinde buluğa ererse” şeklinde yazılmıştır. Şerhu’l-İsbîcâbî229

226 NA, vr. 148b; CF, vr. 235b; AE, vr. 169a; İmâdî, Fusûl, vr. 166b.

227 Ahmed b. Muhammed el-Keşşî’nin (ö. 550/1155) Buhara âlimlerinden bazı Hanefî fakihlerinin görüşlerin topladığı eserdir. Kitabın tam ismi Mecmaʿu’n-Nevâzil ve’l- Havadis ve’l Vâkıât’tır. Yazma eser olup Süleymaniye Kütüphanesi’nde mevcuttur. (Eyyüp Said Kaya, “Nevâzil”, DİA, XXXIII, 34.)

228 NA, vr. 148b; CF, vr. 236a; AE, vr. 169a; İmâdî, Fusûl, vr. 166b.

229 Bahaeddin Ali b. Muhammed’in (ö. 535/ 1140) Tahâvî’nin Muhtasar’ına yazdığı şerhidir. (Şahıs ve Kitaplar Sözlüğü, “İsbîcâbî”, s. 1189)

49

üzerine yapılan tahkik çalışması doktora tezinde geçen ifadeler Nûru’l-‘Ayn’la muvafıktır.230

- Şerhu’t-Tahâvî’den kardeş, amca ve annenin atadığı vasilerin menkul ve gayrimenkul malları borç sebebiyle satabilecekleri nakledilmiştir. Nişancızâde bu nakli eserine aktarırken anneyi zikretmemiş, kardeş ve amcanın atadığı vasi şeklinde vermiştir.

Şerhu’l-İsbîcâbî’nin tahkik üzere yapılan doktora tezinde geçen bu ifadenin Câmi‘u’l- Fusûleyn’le aynı olduğunu görmekteyiz.231 Ancak naklin ilerleyen kısımlarında baba, vasisi, onun vasisi ve dede bulunmadığı zaman annenin atadığı vasinin malı koruma amaçlı satmasının geçerli olduğu ki buna da sadece menkul malların girdiğini, yine annenin vasisinin annenin terekesi dışında herhangi bir tasarruf yetkisinin bulunmadığı verilmiştir. Aktarılan bu açıklamalar sebebiyle olsa gerek Nişancızâde anneyi nakilden çıkarmıştır diyebiliriz.

- Şerhu’t-Tahâvî’den nakledilen “Babanın dedenin ve bu ikisinin atadığı vasiler ve hâkimin ve onun tayin ettiği vasinin yetim çocuğa ve kölesine izin vermesi caizdir” kaidesi, Nûru’l-‘Ayn’da hâkimin kelimesi olmadan sadece “onun vasisi (هيصو)” şeklinde geçmektedir. el-Fetâva’l-Hindiyye’de232 Şerhu’t-Tahâvî’den nakille kâdı kelimesi geçmektedir.233 Nişancızâde’nin nakli aktarırken hâkim kelimesi dikkatinden kaçmış olmalıdır.

- el-Udde fi’l Fetâvâ’dan vasi küçüğün malını borç olarak veremez. Şayet verirse hıyanette bulunmuş sayılmayacağı nakledilmiştir. Buradaki hıyanet (ةنايخ) kelimesi Nişancızâde de cinayet (ةيانج) şeklinde verilmiştir. Âşir Efendi burada Câmi‘u’l-

Fusûleyn’le muvafıktrır. el-Bahru’r-Râik’te de234 hıyanet şeklinde verilmiştir.235

230 NA, vr. 151a; CF, vr. 240b; AE, vr. 172a; Said Vehib el-Kubeysi, “Şerhu İsbîcâbî ala Muhtasar et-

Tahâvî li’l-İmam El-İsbîcâbî, min Bab’ı-l Ariye ilâ Nihayeti Kitab’i-l İstibrâ” (Doktora Tezi, Irak

Üniversitesi, 2012), s. 263.

231 . NA, vr. 151a-151b; CF, vr. 241a; AE, vr. 172b; el-Kubeysi, “Şerhu İsbîcâbî ala Muhtasar et-Tahâvî li’l-İmam El-İsbîcâbî, min Babi’l-Ariye ila Nihayeti Kitabi’l-İstibra”, s. 266.

232 Asıl adı el-Fetâva’l-ʿÂlemgîriyye olup Hanefî mezhebinin görüşlerinin toplandığı daha çok El-Fetâva’l-

Hindiyye olarak bilinen eserdir. Eser, Burhânpûrlu Şeyh Nizâm (ö. 1090/1679) başkanlığında bir heyet

tarafından kaleme alınmıştır. Hanefî mezhebine dair birçok muteber kaynaktan derlenmiş, düzenlenmesinde el-Hidâye adlı eser örnek alınmıştır. (Ahmet Özel, “el- Âlemgîriyye”, DİA, II, 365, 366.) 233 NA, vr. 151b; CF, vr. 241a; AE, vr. 173a; Şeyh Nizameddin, El-Fetâva’l-Hindiyye, Beyrut: Dâru’l- Kütübi’l-İlmiyye, 2000, V, s. 68.

234 İbn Nüceym’in (ö. 970/1563) Ebü’l-Berekât en-Nesefî’nin (ö. 710/1310) Kenzü’d-Dekâik adlı eserine yazdığı şerhtir. ( Ahmet Yaman, “Kenzü’d-Dekâik”, DİA, XXV, 261.)

235 NA, vr. 151b; CF, vr. 241b; AE, vr. 173a; İbn Nüceym, el-Bahru’r-Râik Şerhu Kenzi’d-dekâik, thk. Zekeriya Umeyrât, Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 2013 VII, s. 40.

50

Nişancızâde kelimelerin yazılış bakımından birbirlerine benzer olması sebebiyle kelimeyi yanlışlıkla cinayet şeklinde yazmış olması muhtemeldir.

- Fevâid Nizâmeddîn’den236 Câmi‘u’l-Fusûleyn hâkimin atadığı vasinin yetimin malını yine o yetimin geçimi için harcama yaptıktan sonra borç alsa ve yetime harcasa sonra yetim buluğundan sonra yetimden bunları talep edemeyeceği nakledilmiştir. Nişancızâde hâkimin atadığı vasi değil vasinin vasisi olarak nakletmiştir. Mecmau‘d-

Damânât’ta237 geçen nakilde “Kâdı vasi atarsa ve bu atadığı vasi yetimin malını yetimin geçimi için harcama yapsa…” diye geçmektedir.238

- Câmi‘u’l-Fusûleyn’de Şerhu’t-Tahâvî’den vasinin ölenin alacağına karşılık kefil ve rehin alabileceği ve gaibin borcuna karşılık yetimin malını rehin verebileceği nakledilmiştir. Nûru’l-‘Ayn’da “gaibin borcuna” değil “ölenin borcuna karşılık” şeklinde geçmektedir. Mecmau‘d-Damânât’taki ifadeler Nûru’l-‘Ayn’ı desteklemektedir.239

- Câmi‘u’l-Fusûleyn’de el-Mültekât’tan (قم)240 vakıfta ücret karşılığı çalışması mudarebeye kıyasla kabul edilir naklini Nişancızâde Mecma‘u-Nevâzil’den (نم) vakıfta ücretsiz çalışması mudarebeye kıyasla kabul edilir şeklinde vermiştir. Reddü’l-Muhtâr’da konuyla alakalı açıklamalarda Câmi‘u’l-Fusûleyn’de geçen ifadenin kullanıldığını görmekteyiz.241

- el-Müntekâ’dan nakille mütevelli, kendisine vakfedilen şahıstan bir evi kiralarsa

bu caizdir. Çünkü mülkiyetin rakabesine sahip değildir. Câmi‘u’l-Fusûleyn’de rakabesine sahip olmama naklini Nişancızâde sahip olarak almıştır. el-Müntekâ yazma eser olduğu için kontrolünü yapma imkanı bulamadık ama Fetâvâ Kâdîhan’daki konuyla alakalı açıklamalara baktığımızda Câmi‘u’l-Fusûleyn’dekiyle muvafık olduğunu görüyoruz.242

236 el-Hidâye sahibi olan Merginânî’nin oğlu Nizameddîn b. Burhâneddîn el- Merginânî (ö. 600/1203)’nin eseridir. (Şahıs ve Kitaplar Sözlüğü, “Şeyhülislâm Nizameddîn”, s. 1195.)

237 Ebû Muhammed Gıyâsüddîn Ganim b. Muhammed el-Bağdâdî ’nin (ö. 1032/1623 [?]) eseridir. Klasik fıkıh kitaplarında takip edilen tasnifi esas alındığı bu eser daman (sorumluluk) hukuku alanındaki ilk eserlerdendir. (Recep Özdirek, “Ganim el-Bağdâdî”, DİA XIII, 350.)

238 NA, vr. 152a; CF, vr. 242b; AE, vr. 173b; Ebu Muhammed Gıyaseddin Ganim b. Muhammed el- Bağdadi, Mecmau‘d-Damânât, thk. Muhammed Ahmed Serac, Ali Cum’a Muhammed, Kahire: Darü’s- Selam, 1999, II, s. 866.

239 NA, vr. 154a; CF, vr. 246a; AE, vr. 176b; Ebu Muhammed Gıyaseddin Ganim b. Muhammed el- Bağdadi, Mecmau‘d-Damânât, II, s. 872.

240 Ebü’l-Kâsım Nasırüddin Muhammed b. Yusuf Hüseyni Semerkandi’nin (ö. 556/1161) tam adı el-

Mültekat fi’l-Fetâva’l-Hanefiyye olan eseridir. (Özel, “Hanefî Mezhebi, Literatür”, s. 23.)

241 NA, vr. 154b; CF, vr. 247b; AE, vr. 178a; İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr ‘ale’d-Dürr’il-Muhtâr, VI, s. 564.

242 NA, vr. 155a; CF, vr. 247b-248a; AE, vr. 178a; Kâdîhan el-Özcendî, Fetâvâ Kâdîhan fi Mezheb’i-l İmâm

51

- el-Muhîtu’l-Burhanî’den243 “Alım satımda basit iltimas dört işlem dışında caizdir” kaidesini Nişancızâde “Bu dört işlemde caizdir” şeklinde vermiştir. Dört işlemin neler olduğuna baktığımızda Câmi‘u’l-Fusûleyn’deki tabirinin daha doğru olduğunu görmekteyiz. Bu çeşitlerden biri şu şekilde açıklanır: “Borcu olan hastanın hastalık süresindeki satışıdır. Ölümünden sonra vasisi borcu için terekeyi satarken basit iltimaslar yapması sahihtir. Bu şaşılacak bir meseledir. Çünkü esas mal sahibinin malik olmadığı iltimasa onun halefi sahiptir” el-Muhîtu’l-Burhanî’de bu ifadeleri araştırdıysak da eserde bulamadık. Söz konusu nakil Nişancızâde’nin elimizdeki bütün nüshalarında aynı ifadeyle verilmiştir.244

- 27. fasıl: Câmi‘u’l-Fusûleyn’de, Fetâvâ Dînârî’den245 “Vasi, borca batık

terekeyi satması eğer kıymetiyle satmışsa sahihtir” kaidesi Nûru’l-‘Ayn’da hâkimin satışı olarak verilmiştir. Reddü’l-Muhtâr adlı esere baktığımızda Câmi‘u’l-Fusûleyn’de geçtiği şekliyle verilmektedir.246

- Şerhu’t-Tahâvî’den Câmi‘u’l-Fusûleyn’de bir varis “Hakkımı terk ettim”

demesiyle hakkını iptal etmiş olmayacağı çünkü mülkiyetin terkle batıl olmadığı hakkın ise terkle batıl olduğu nakli verilmiştir. Bu nakil Nişancızâde’nin Topkapı nüshasında “hakkımı terk ettim” demesiyle hakkını iptal etmiş olacağı çünkü mülkiyetin terkle batıl olmadığı hakkın ise terk batıl olacağını şeklinde verilmiştir. Âşir Efendi nüshasında “hakkını iptal etmez, mülkiyetini de iptal etmez” şeklinde nakledilmiştir. Eşbâh’ta geçen ifadeler de Câmi‘u’l-Fusûleyn’le uyumludur. Hakkın terkle batıl olmayacağı zikredilip sonra batıl olacağı söylenmiştir. İlk haktan kastın Nişancızâde’nin de belirttiği gibi mülk olması ihtimal dâhilindedir.247

- 28. fasıl: Terekenin borca batıklığı durumda varisin terekeden bir şey satması

Câmi‘u’l-Fusûleyn’de Fetâvâ Reşîdüddîn’den şu şekilde açıklanmaktadır: “Eğer tereke

243 Burhânu’ş-Şerîa Burhâneddîn Mahmud b. Ahmed b. Mâze’nin (ö. 616/ 1219) kısaca el-Muhît olarak tanınmış eseridir.

244 NA, vr. 156a; CF, vr. 249b; AE, vr. 179b; Atıf Efendi, vr. 200a; Ragıp Paşa, vr. 180a; Beyazıd Veliyüddîn, vr. 185a; Hüsnü Paşa, vr. 177a; Nuruosmaniye, vr. 148b; Süleymaniye, vr. 145a; Müftülük, vr. 183a.

245 Ebu Nasr Alaeddîn Abdulkerim b. Yusuf ed-Dînârî’nin (ö. 593/ 1197) eseridir. (Şahıs ve Kitaplar Sözlüğü, “Dînârî’nin Fetâvâ’sı”, s. 1184.)

246 NA, vr. 158a; CF, vr. 250b; AE, vr. 182b; İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr ‘ale’d-Dürr’il-Muhtâr, 2003, VIII, s. 109.

247 NA, vr. 160b; CF, vr. 254b; AE, vr. 185b; İbn Nüceym Zeynüddin b. İbrâhim b. Muhammed, el-

52

borca batık değil ise ve alacaklı varislerden biri üzerinde borcu ispat ederse hazır varis hissesini satar ve borcunu öder”. Burada verilen “batık değil ise” ifadesi Nûru’l-‘Ayn’da “batık ise” olarak verilmiştir. Şerhu’l-Mecelle’de Fetâvâ Reşîdüddîn’den verilen nakilde de batık değilse şeklinde geçmektedir.248

- 29. fasıl: el-Fetâvâ’dan249 “Şüf‘a hakkının şüf‘adar için sabit olmaması satıcının hakkının devam etmesindendir. Şüf‘a ise ancak satıcının hakkının bitmesiyle gerçekleşir” kaidesi nakledilmiştir. Câmi‘u’l-Fusûleyn’deki ifadeler bu şekildedir. Nûru’l-‘Ayn’da ise “Şüf‘a hakkının şüf‘adar için sabit olması satıcının hayatta olmasındandır. Şüf‘a ise ancak satıcının hayatının bitmesiyleyle gerçekleşir” şeklindedir. el-Bahru’r-Râik’te geçen ifadeler Câmi‘u’l-Fusûleyn’le benzerdir.250

- Fetâvâ Kâdîhan’ın “Bir kimse fasit bir alım satımla borçlusundan bir şey satın

alır ve sonra alım satımı feshederse bu durumda müşterinin borcu tahsil etmek maksadıyla satılan şeyi elinde tutma hakkı yoktur” ifadesi Nişancızâde tarafından eserine “vardır” şeklinde alınmıştır.251 Kâdîhan’daki ifade de Câmi‘u’l-Fusûleyn’le ortaktır.

- et-Tecrîd’den252 nakille, alım satım akdinde tesiri olan cehaletin icare akdine de tesir edeceği, belirsizlik ister ücrette olsun ister zamanda olsun ister icarenin yapıldığı işte olsun akdi bozacağı ve fasit icare akdinde belirlenen ücreti (esci müsemma) geçmemek üzere ecri misli ödeneceği ifade edilmiştir. Nişancızâde ecr-i misl ödenmez diye nakletmiştir. Âşir Efendi nüshasında da ödenir şeklindedir. Fetâvâ Bezzâziyye’de konuyla alakalı verilen ifadeler de ödenir şeklinde geçmektedir.253

- “Fasit Hibe” Vâkıât’tan nakille Ebu Hanife’ye göre bölünmeyi kabul eden malların hibe edilmesi mülkiyet ifade etmez. Bu kaide Nûru’l-‘Ayn’da bölünmeyi kabul etmeyen malların mülkiyet ifade etmeyeceği şeklinde nakledilmiştir. Devamında ise

248 NA, vr. 162a; CF, vr. 257a; AE, vr. 187a; Muhammed Halid el-Etâsi ve Muhammed Tahir et-Etâsi,

Şerhu’l-Mecelle, Beyrut: Dar’u-l Kütübi’l-İlmiyye, 2015, V, s. 104.

249 Ne Câmi‘u’l-Fusûleyn’in ne de Nûru’l-‘Ayn nüshalarının rumuz listesilerinde herhangi bir müellife atfı yapılmıştır. Bu sebeple bu eserden kastedilenin hangi fetâvâ kitabı olduğunu bilmiyoruz.

250 NA, vr. 163a; CF, vr. 261a; AE, vr. 190a; İbn Nüceym Zeynüddin b. İbrâhim b. Muhammed, el-Bahru’r-

Râik, VI, s. 154.

251 NA, vr. 163b; CF, vr. 262a; AE, vr. 191a; Kâdîhan el-Özcendî, Fetâvâ Kâdîhan fi Mezheb’i-l İmâm Ebi

Hanefiti’l- Nu‘man, II, s. 54.

252 Ebü’l-Fazl Rüknüddîn Abdurrahmân b. Muhammed b. Emîrveyh el-Kirmânî’nin (ö. 543/1149) tam ismi

et-Tecrîdu’l- Ruknî olan eseridir. (M. Kâmil Yaşaroğlu, “Kirmânî, Rükneddin”, DİA, XXVI, 65.)

253 NA, vr. 164b; CF, vr. 263b; AE, vr. 192b; Bezzâzî, Muhammed b. Muhammed b. Şihâb el-Kerderî (ö. 827/1424). el-Fetâva’l-Bezzâziyye, thk: Sâlim Mustafa el-Bedrî, Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 2009. s. 424.

53

Nişancızâde bunun bölünemeyen ortak malın hibe edilmesinin caiz olduğuna dair kabul edilen görüşlere muhalif olduğuna ve bölünmeyen malların hibe kabul etmemesinden maksadın hibe edileceği zaman bölünmemiş olması olduğu şeklinde açıklama yapar. Bu naklin aynısı ve Nişancızâde’nin bu açıklamasınn bir benzeri 30. fasılda da geçmektedir.

Reddü’l-Muhtar’da geçen ifade de Câmi‘u’l-Fusûleyn’le ortaktır.254

- el-Muhîtu’l-Burhânî’den “alım satımdan sonra vaki olan sulh da batıldır. Şayet

sulh alım satımdan sonra alım satım olarak vaki olursa ikincisi daha haktır” şeklinde verilen nakli Nişancızâde “sulh alım satımdan sonra alım satım olarak vaki olursa ikincisi sahih ilki batıldır” şeklinde verir. el-Muhîtu’l-Burhânî’deki nakli araştırmamıza rağmen bulamadık. Ancak Fetâvâ Bezzâziyye’de geçen ifadeler Câmi‘u’l-Fusûleyn’le ortaktır.255

- el-Asl’dan “bir kadın kocasının kendisini bâin talâkla boşadığını iddia ederse ve

kocası da kendisini bir bâin talâkla boşadığı hususunda bir mal üzerine sulh yaparsa sulh caizdir” naklini Nişancızâde kadın kocasının kendisini üç talâkla boşadığını iddia etse olarak vermiştir. Nakil Âşir Efendi nüshasında bulunmamaktadır. el-Asl’daki ifadeler ise

Câmi‘u’l-Fusûleyn’le aynıdır.256

- 30. fasıl: Câmi‘u’l-Fusûleyn’de “Birisi, iki kişinin ortak olduğu bir evi kiralasa ve sonrasında ortaklardan biri ölse kiralama akdi ölen kişinin hissesinde biterken hayattaki ortağın hissesindeki kiralama akdi devam eder” olan Muhtelifat Ebi’l-Leys naklini Nişancızâde, “Ortaklardan biri ölse yaşayanın hissesine yönelik kiralama akdinin sona erer” şeklinde vermiştir. Her iki eserdeki naklin devamında “Keza iki kişiden bir adam kiralasa ve ortaklardan biri ölse hayattaki ortağın hissesinde akit devam ederken ölenin hissesindeki bitmiş olur” şeklinde zikredilmektedir. Hâşiyetü’t-Tahtâvî sahibi kitabında zikrettiği bu nakli Câmi‘u’l-Fusûleyn’de geçtiği şekilde almıştır.257

- Fetâvâ Reşîdüddîn’den şöyle bir mesele nakledilmiştir: İki kişinin bir evde ortak

olduklarını düşünelim. Birisi o iki ortaktan birine ait hissenin kendisine ait olduğunu iddia etse evin dörtte birinin kendisine ait olduğunu söylemiş olur. Çünkü ortaklardan birinin

254 NA, vr. 166b; CF, vr. 266b; AE, vr. 194a. İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr ‘ale’d-Dürr’il-Muhtâr, VIII, s. 496. 30. Fasıldaki nakil için bkz: NA, vr. 177b; CF, vr. 248b.

255 NA, vr. 170b; CF, vr. 273a; AE, vr. 220a; Muhammed b. Muhammed b. Şihâb el-Kerderî Bezzâzî, el-

Fetâva’l-Bezzâziyye, thk. Sâlim Mustafa el-Bedrî, Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 2009, s. 198.

256NA, vr. 172b; CF, vr. 260a-260b, Muhammed b. Hasen eş-Şeybânî, el-Asl, nşr: Mehmet Boynukalın, Beyrut: Dâru İbn Hazm, 2012, XI, s. 137.

257 Ahmed b. Muhammed b. İsmail el-Hanefi Tahtavi, Hâşiyetü’t-Tahtâvî ale’d-Dürri’l-Muhtâr Şerhu

54

elinde evin yarı hissesi bulunmaktadır. Şayet bu kişi ortaklardan birini hissesinin tamamının kendisine ait olduğunu iddia etse evin yarısının kendine ait olduğunu ileri sürmüş olur. Nişancızâde nakli “yarısının kendisine ait olduğunu iddia etse…” şeklinde almıştır. Şerhu’l-Mecelle’ye baktığımızda Câmi‘u’l-Fusûleyn’den nakil vererek ama Nişancızâde’nin nakline uygun bir şekilde yani “yarısının” kelimesiyle zikrettiğini görmekteyiz.258

- 31. fasıl: el-Fetâva’s-Suğrâ zâhirü’r-rivâyeye göre rehin bırakılan malın satımı, mürtehin hakkında geçerlidir olarak verilen Câmi‘u’l-Fusûleyn nakli Nûru’l-‘Ayn’da “geçerli değildir” şeklinde verilmektedir. Bu naklin bir benzeri el-Fetâva’l-Velvâciyye’de

Nûru’l-‘Ayn’la ortak olarak geçmektedir.259

- Fetâvâ Kâdîhan’dan şu nakledilmiştir: Hanefi mezhebindeki en güvenilir rivayete göre rehin bırakılan veya kiralanan bir malın satımı mürtehinin veya kiralayanın icazetine bağlıdır. Mürtehin dilerse satım akdini ve buna ilişkin icarenin iptalini isteyebilir. Câmi‘u’l-Fusûleyn’de buna ilişkin “icarenin iptali” ifadesi Nûru’l-‘Ayn’da “icazetin iptali” olarak verilmiştir. Fetâvâ Kâdîhan’a bakıldığında icazet olarak verildiği görülmektedir.260

- Mecmaʿu’n-Nevâzil’den nakille tohum müzariye ait olsa ve tarla satılsa bu satış müzari hakkında caiz olmayacağı şeklinde verilen nakil Nûru’l-‘Ayn’da “caizdir” olarak zikredilmiştir.261 el-Fetâva’l-Hindiyye’de geçen şekil Câmi‘u’l-Fusûleyn’le ortaktır.