• Sonuç bulunamadı

Fasıllara Konuyla Alakalı Olarak İlave Ettiği Bölümlere Örnekler

2. Nûru’l-‘Ayn ve Câmi‘u’l-Fusûleyn Arasındaki Farklılıklar

2.2. Nûru’l-‘Ayn ve Câmi‘u’l-Fusûleyn Arasındaki Konu Bakımından Farklılıklar

2.2.1. Nişancızâde’nin Fasıllara İlave Ettiği Bölüm ve Meseleler

2.2.1.1. Fasıllara Konuyla Alakalı Olarak İlave Ettiği Bölümlere Örnekler

- 26. faslın en sonunda Nişancızâde’nin vasinin beyyinesiz kabul edilen on iki iddiasını; hâkimin vasisinin, ölen kişinin vasisi gibi olmadığı sekiz durumu; ölenin vasisinin baba gibi olmadığı durumları; vasiyle vekil arasındaki farklarını Eşbah’tan nakletmiştir.308

307 NA, vr. 176b; CF, vr. 284b-285a; AE, vr. 208; İmâdî, Fusûl, vr. 208a. 308 NA, vr. 156a-157a.

65

- Nişancızâde 27. fasla “Kısmet Meseleleri” adıyla yeni bir bölüm ilave etmiştir. Bu başlık altında Hulâsa, Kâdîhan, Dürer Gurer ve Zeylaî’den nakillerle menkul ve gayrimenkullerin taksimi ve bunlarla ilgili meseleler ele alınmıştır. Kısaca özetlemek gerekirse, varislerin malların taksim edilmesini istemeleri halinde bunun gerçekleşmesi ve geçerli olması için yapmaları gerekenler, buna binaen hâkimin taksimi uygulaması ve mezhep imamlarının bunlarla alakalı görüşleri açıklanmıştır. Meseledeki hükümlerin malların menkul ve gayrimenkul özelliği; varislerin gaip veya hazır; büyük veya küçük; hisselerinin az veya çok olmasına bağlı olarak değiştiğini görebiliyoruz.309 Ayrıca bu

başlık altında ortaklardan birinin mücerred galat davasında bulunmasıyla kısmetten dönülemeyeceği ve galat davasının geçerli olduğu yerler ve örnekler verilmiştir.310

- 29. fasıldaki Nişancızâde “Fasit Bey‘” konusunun sonuna “Farklı Konularda Tarafların İhtilaf Etmesi” başlığını Kâdîhan, Hulâsa ve Kunye’den nakillerle ilave etmiştir. Bu konuların olduğunu kısaca vermek gerekirse; taraflardan birinin satışın sahih diğerinin fasit olduğunu iddia etmesi, semenin aslında ihtilaf etmeleri, taraflardan birinin akdin vefa akdi311 olduğunu diğerinin baat satışı312 olduğunu iddia etmesi, taraflardan birinin bey‘ diğerinin rehin olduğunu iddia etmesi, taraflardan birinin satışın mıhayyerlikle diğerinin kesin bir satış olduğunu iddia etmesi, taraflardan birinin satışın rızayla diğerinin ikrahla olduğunu iddia etmesi, taraflardan birinin satışın telcie satışı olduğunu iddia etmesidir.313

- Bu fasla eklenen diğer bir başlık da “Birbirleriyle Tearuzu Durumunda Delillerin Tercihi”dir. Nişancızâde Eşbah, Vasît,314Dürer Gurer, Veciz, Kâdîhan ve Mecmau’l- Fetâvâ’dan nakillerle eklenen başlıklardandır. Nişancızâde bu başlıkta ibra beyyinesiyle

borç beyyinesinin, satış beyyinesiyle beraat beyyinesinin, yaralama beyyinesiyle ölüm

309 NA, vr. 157a-157b. 310 NA, vr. 157b-158a.

311 Bey‘i bi’l-vefa: bir malı semenini verdikten sonra geri vermek üzere bir kimseye belli bir meblağa satmaktır. Satan o semeni müşteriye geri verince müşteri de satın aldığını satıcıya iade etmesidir. Bu işlem müşterinin maldan faydalanması sebebiyle sahih bey‘, iki tarafın bu akdi fesh etme yetkisine sahip olması sebebiyle fasit bey‘, müşteri bu yolla aldığı malı satamayacağı için akit rehin hükmündedir. (Bilmen,

Hukuk-ı İslâmiyye ve Istılâhâtı Fıkhıyye Kamusu, s. 7-8)

312 Bey‘i baat: bey‘i kati demektir. Bey‘i bi’l-vefa ve bey‘i bi’l-istiğlalin tersidir. (Bilmen, Hukuk-ı

İslâmiyye ve Istılâhâtı Fıkhıyye Kamusu, s. 8)

313 Na 164b.

314 Ebu Abdillâh Radıyyüddîn Burhânü’l-İslâm Muhammed b. Muhammed es-Serahsî et-Tûsânî’nin (ö. 571/1176) eseridir. el-Muhît bi’l-fıkh’ı tamamladıktan bu eserin sadece rivayetlerle yetinen ve her hükmün dayandığı kaynağı gösteren müftülere el kitabı niteliğinde bir eser olması üzere ihtisar etmiştir.

66

beyyinesinin, gabn beyyinesinin kıymet beyyinesinden, akilin beyyinesiyle mecnun beyyinesinin, ikrah beyyinesiyle rıza beyyinesinin tearuzu halinde hangisinin evla olacağı ele almıştır. Tarafların semenin sıfatı, cinsi veya mebi‘nin cinsi hakkında ihtilaf etmeleri, bir malın yeni ve eski olması üzerinde ihtilaf edilmesi, kadının mihrin verileceğini kocanın ise mehirden ibra olduğunu iddia etmesi durumunda getirilen dellillerin hangisinin evla olduğu yine bu başlık altında incelenmiştir. Satıcının müşterinin elinde malın helak olduğuna müşterinin de malın satıcı elinde helak olduğuna, taraflardan birinin malın başka biri elinde mağsup olduğuna diğerinin ise mülk olduğuna delil getirmesi, taraflardan birinin nikâh diğerinin talâk için beyyine getirmesi, taraflardan birinin mülk diğerinin ıtk için beyyine getirmesi, borçlunun fakir olduğuna borç verenin zengin olduğuna beyyine getirmesi, iki kişinin bir ev üzerine kendilerine ait olduğuna dair beyyine getirmesi de eklenmiştir.315

2.2.1.2. Konuyla Alakalı Olarak İlave Ettiği Açıklamalara Örnekler

- 25. fasıl: Şarta bağlanabilen ve bağlanmayan akitlerde hangi akitlerin şarta bağlanıp bağlanmayacağından sonra Nişancızâde Hülasa’dan akitlerin üç kısım olduğunu nakletmiştir. Nakilde bedelin zikredilmesini caiz şart olarak kabul edilip akitler; caiz şarta bağlı olarak kurulan akitler, bağlanmayan ve fasit şartla batıl olmayan akitler, bağlanabilen ama şartın hep akdi bozup hem de bozmadığı akit olmak üzere üç kısma ayrılmış ve bununla ilgili açıklamalarda bulunulmuştur. Bu meselelerin daha açık ifadelerle İmam Kâdîhan’ın eklemelerinde de zikredildiği ve tamamlanması kabule bağlı akitlerin neler olduğu aynı nakilden ilave edilenler arasındadır. Ayrıca Câmi‘u’l-

Fusûleyn’de de olup Nişancızâde’nin bu nakil içerisinde zikremeyi tercih ettiği rec‘at,

vakıf ve zimmet akdinin şarta bağlanması meseleleri de mevcuttur. Bu nakilde hem

Câmi‘u’l-Fusûleyn’de geçen bilgiler hem de rec‘atta nikâhın ileri bir tarihe izafesinin

batıllığının örneği, vakfın şarta bağlanmasının bir rivayete göre sahih olmadığı ve zimmet akdinin fasit şartla batıl olmayacağına dair örneklerin ilave edildiğini de görmekteyiz. 316

315 NA, vr. 164b-165a. 316 NA, vr. 146a.

67

Câmi‘u’l-Fusûleyn’de geçen rec‘at, vakıf ve zimmet akitlerinin anlatıldığı nakilleri

tekrara düşmemek açısından eserine almamıştır diyebiliriz.317

- Nişancızâde, şarta bağlanabilen ve bağlanamayan akitler ve tasarruflar başlığının sonuna Eşbah’tan ‘Satışın Şartla Batıl Olmayacağı Otuz İki Yer’i ilave ederek konuyla alakalı yeni bir kısım daha ilave etmiştir.318

- Gayenin mugayyaya dahil olmasının en sonuna konuyu özetleyecek nitelikte et-

Telvih’ten319 şu nakli ilave etmiştir.

İcarede olduğu gibi erteleme tarihine gaye ittifakla dahil olmaz. Ebu Hanife’den rivayetle, yeminlerin ertelenmesine dahil olur. İmam Serahsî der ki “Ertelemelerde ve icarelerde gaye mugayyaya dahil olmaz çünkü mutlak olan şey ebediyet içerir”.320 Gaye meselesinde mutalebenin tehiri ve menfaatin temliki

şüphelidir. Keza ileri bir zamana yapılan yeminde Ebu Hanife’den gelen zâhirü'r- rivâyeye göre gaye dahil olmaz. Bu Ebu Yusuf ve Muhammed’in de sözüdür çünkü kelamın haramlığında kefaretin sözle vacipliğinde gaye mevzusunda şüphe vardır.321

- 26. fasıl: Nişancızâde küçüğün velilerinin ve bunların vasilerinin tasarrufları meselesine kişinin vasi atamadan ölmesi durumunda dedenin terekenin korunmasında ve tasarrufunda vasi gibi olduğu ve Ebu Hanife'ye göre dede ve vasinin tasarrufları arasındaki farkları Kâdîhan’dan ilave etmiştir. 322

- Babanın ve hâkimin, çocuğun malını beyan etmeden ölmesi meselesinde tazmin sorumluluğu ele alınan konular arasındadır. Bu meseleden sonra Nişancızâde Kâdîhan’dan nakille emanetler, üç durum dışında herhangi bir açıklama yapılmaması halinde tazmin edileceğini ve bunların neler olduğunu ilave etmiştir.323

- Vasiyet edilen şeyin vasiyet edildiği şeklinden farklı bir şekilde yerine getirilmesi hakkındaki örnekler Veciz ve Kâdîhan’dan nakillerle eklemiştir. Eşbah’tan da

317 CF, vr. 233a, 233b. 318 NA, vr. 146b-147a.

319 Tam adı et-Telvîh ilâ keşfi Hakâiki’t-Tenkih olan bu eser, Teftâzânî (ö. 792/1390) tarafından Sadrüşşerîa’nın Tenkihu’l-Usûl adlı metnine ve buna yazdığı et-Tavzîh fî Halli Gavâmizi’t-Tenkih adlı eseri için yazılan bir hâşiyedir. (Şükrü Özen, “Teftâzânî”, DİA, XL, 305.)

320 Nûru’l-‘Ayn’ın Topkapı ve Âşir Efendi nüshasında “يضتقي لا” olan ifade anlamın uyuşmaması açısında yanlış yazılmış olabileceği kanaatindeyiz. Telvih’te verilen ifade düşüncemizi desteklemektedir. Bkz: Sa'deddin Mesud b. Ömer b. Abdullah Teftazani, Şerhu’t-Telvih ale’t-Tavzih li-Metni’t-Tenkih fi usuli’l-

fıkh, thk: Zekeriyya Umeyrat, Beyrut: Darü’l-Kütübi’l-İlmiyye, t.y., I, s, 219.

321 NA, vr. 148a, AE, vr. 186b. 322 NA, vr. 151b.

68

satış için vekil tayin edilen kişiyle borcu kabzetme üzerine vekil tayin edilen kişinin farkları da ilave edilerek fasıl sonlandırılmıştır.324

- 27. fasıldaki buluğa ermiş çocuk vasisiyle örfe uygun harcama yapıp yapmadığı hususundaki muhasebesinden sonra Nişancızâde yine Kâdîhan’dan nakille, çocuk buluğa erince malını vasiden isterse ve vasi de malın zayi olduğunu söylerse sözü tasdik edileceği, yetimin malını yetime infak etse söylediği müddetdeki misli nafaka olduğu tasdik olunacağı da eklemiştir. Aynı zamanda bu hususta (vasinin yetimin malından yetime infakı) vasi ve çocuğun arasında olabilecek dört ihtilaf meselesi de ele almıştır. Bu dört ihtilafa girmeyen başka bir ihtilaf daha eklenmiştir o da vasinin hâkimin yetimin hasta kardeşine yetimin malından aylık harcama kestiğini ve bunu ödediğini iddia etmesi ve çocuğun bunu yalanmasıdır.325

- 29. fasıldaki “Fasit Mudarebe”de Dürer Gurer’den fasit mudarebinin hükmünün çeşitli olduğuna dair nakli ekleyerek fasla yeni bir açıklama kazandırmıştır.326

- Nişancızâde Dürer Gurer’den sulhun sıhhat şartı olarak sulh konusunun sulhu yapan kişi için sabit bir hak olması gerektiği, Allah hakkı olmaması gerektiğini belirtir. Bunun arkasından kefaletten, şüfa‘dan ve hadden sulh yapılamayacağı, ama kısas ve tazirde yapılabileceği ve sulh bedelinin malum olması şart olduğunu nakleder. Ayıptan dolayı sulh yapılsa ve sonra ayıp olmadığı ortaya çıkarsa sulhun batıl olacağı, sulhun ve ibranın sarih bir şekilde bir şarta bağlanmasının da sahih olmayacağı da ilave edilmiştir. Bu nakilde geçen konuların başlığın ilerleyen kısımlarında ayrıntılı olarak geçmektedir. Bu durum aynı zamanda konu işleyişindeki genelden özele gittiğinin bir kanıtı olarak da verilebilir.327

- “Fasit Kefalet”e Nişancızâde mekfulun anh ve mekfulun lehin bilinmemesi durumunda kefaletin caiz olmayacağını dair açıklamalarıyla kefaletin nerelerde caiz olup olmadığının olmadığının örnekleri ve açıklamalarını Dürer Gurer’den naklederek konuya giriş yapmıştır.328

- 30. fasılda Nişancızâde, “Şâyi‘ Malların Vakfedilmesi” konusunda Ebu Yusuf ve Muhammed’in görüşlerinin açıklandığı el-Hidâye nakline; Ebu Yusuf’un görüşünü

324 NA, vr. 156a. 325 NA, vr. 159b. 326 NA, vr. 168b. 327 NA, vr. 171a. 328 NA, vr. 173a.

69

Belh âlimlerinin, Muhammed’inkini ise bizim ulemamızının benimsediğini Kâdîhan’dan, vakfın sıhhat şartlarının neler olduğunu Veciz’den, Ebu Yusuf ve Muhammed’e göre vakfın ne anlama geldiğini de Dürer Gurer’den ilave ederek konuya yeni boyutlar kazandırmıştır. Mecma‘u-l Fetâvâ’dan da günümüzde bazı âlimlerin Ebu Yusuf’un görüşüne göre fetva verdiğini ekler.329