• Sonuç bulunamadı

SULTAN II. ABDÜLHAMİD DEVRİ KAMU HİZMETİ VE KAMU DÜZENİ

IV. NAFIA HİZMETLERİNİN İŞLEYİŞİNİ SAĞLAYAN DİĞER UNSURLAR

1. Nafıa Hizmetlerinde Memur İstihdamı ve Türkçe Lisan Sorunu

Kanun-u Esasi hükümlerine göre, Osmanlı Devleti’nin Resmi Dili Türkçe’dir. İşletmelerin yazışmalarında Türkçe Lisan kullanılması konusu mukavelenamelerde ve şartnamelerde yer almıştır. Nafıa Nezareti, kumpanyalar tarafından yapılacak başvuru evraklarının Türkçe olarak hazırlanıp Fransızca’ya tercüme edilmesini istemektedir. Fransızca yapılan başvurular Tercüme Odası’na gönderilip burada muhafaza edilirken, Nezaret yeniden Türkçesi’nin hazırlanması için beklemektedir.

Türkçe Lisan kullanımı, zorunlu olmakla birlikte istihdam edilen personellerin bölgenin yerel dilini bilmesi gerekmektedir. Örneğin Bağdad bölgesinde istihdam edilen personellerin Arapça bilmesine özen gösterilmiştir113.

Kumpanyaların bünyelerinde istihdam edecekleri memur, hizmetli, mühendis, tahsildar ve diğerlerinin Osmanlı vatandaşı olmasına özen gösterilecektir. Demiryolu idaresinde çok sayıda memur istihdam edilmekle beraber bunların birçoğu yabancıdır. Memurların yabancı olması Türkçe Lisan kullanımına da engel olmaktadır. Bunun ise pek çok sakıncaları bulunmaktadır.

Buna tedbir olarak yazışmaların Türkçe ve memurlarında mümkün olduğunca Hıristiyan, İslam, Yahudi ve her nevi Osmanlı tebaasından olmasına özen gösterilmektedir. Maalesef II. Abdülhamid devrinde bu alanda Türkçe bilen Osmanlı tebaası çalıştırmakta güçlükler yaşanmıştır. Abdülhamid döneminde, Demiryolu idaresinde kendi adamlarımızdan bir demiryolu işletmesi sağlayabilmek için gerekli olan memuru eğitim yoluyla yetiştirecek okulların açlışı için Maarif Nezareti ile ortak çalışmalar yürütülmeye başlanmıştır114.

Yapılan işletmeler, Osmanlı Devleti’nin ve halkının müşterek malıdır bu nedenle lisanında Türkçe olması gerekmektedir.

Bir diğer konu ise, istihdam edilecek personellerin, işletmelerin ve devletin belirleyeceği kıyafetlerde olmalarıdır. Bilhassa Fes Takmaları zorunlu olacaktır.

113

BOA. İmtiyaz Defteri 3, 6 Rebiül-ahir 324 (30 Mayıs 1906), s. 193.

114

BOA. Y. EE. 12/39, H. 22 Rebiül-evvel 1308/24 Teşrin-i evvel 1306 (5 Kasım 1890). Dönemin gazetelerinde de Türk mühendislerinin yokluğu ve kumpanyalarla ilgili çeşitli eleştiriler dile getiriliyordu. Kumpanyalarda Türkçe bilmeyen yabancı memur kullanılmakta, ilanlarının ve biletlerinin Fransızca olması ve alafranga saat kullanmaları da bir başka sorundu.

2. Harita ve İstimlâk Kanunu

Yaşanan değişimler birbirinin tamamlayıcısı durumundadır. Artan nüfus sonucunda yerleşim alanlarının büyümesiyle yolların düzenlenme ve ulaşım ağının kurulma gereksinimi, köprü ve meydan projelerini gündeme getirirken, değişimin öncü kurum binaları arasında ise, fabrikaların, belediye binalarının, Nezaret tarafından tasarlanan projelerde yer alması değişim isteğinin göstergesidir.

XIX. Yüzyılda haritaların günün teknik olanaklarına göre çizildiği görülmektedir. Mühendislik mesleğinin gelişmesine bağlı olarak ölçekli haritalar ve İmar nizamnamelerinin yürürlüğe girmesiyle haritalar yapılmaya başlanmıştır. Kısa süre sonrada Islâhat-ı Turuk Komisyonu kurulmuştur115.

İstanbul’un ilk ölçekli haritasını Fransız Mühendis François Kauffer tarafından III. Selim döneminde yapılmıştır116. 1836-1839 yıllarında Osmanlı Devleti’nde bulunan Moltke, II. Mahmut’un Rumeli’ye yaptığı gezilerde ona eşlik ederken Varna, Şumnu, Silistre ve Tuna bölgesi haritalarını çizmiştir. Bu harita Kauffer’in haritası gibi ölçekli, topografik kurallara uygun olarak çizilen ikinci haritadır.

Sultan Abdülaziz devrinde de İstanbul haritaları yapılmıştır. Bu haritalara bakarak değişimleri takip edebilmek mümkündür.

1855 yılından itibaren yangından zarar gören mahalle ve sokaklardaki binaların arsalarının saptanması için yangın haritaları hazırlanmıştır. İstanbul bu sorunu çözmek için İtalya’dan Luici İsotori adlı bir uzman getirmiştir. Yangın haritalarının hazırlanması bir kurala bağlı idi. Bir bölgenin yangın haritalarının hazırlanması için birçok defalar yanmış olması gerekmekteydi117.

Kentlerde imar faaliyetlerinin ve Osmanlı İmparatorluğunda askeri ve sivil mühendislik eğitiminin gelişmesine bağlı olarak Osmanlı kentlerinin planlarının Osmanlı mühendislerince yapılmaya başlandığı görülmektedir. Sultan Abdülaziz 1861’de Bursa’yı ziyaretinden sonra Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa yönetiminde askeri bir heyete Bursa’nın haritasını yaptıracaktır.

115

Şerefettin Turan; “a.g.m. ”, s. 78.

116

Doğan Kuban; “François Kauffer”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Cilt 4, İstanbul-1989, s. 492.

İlhan Tekeli’nin Tanzimattan Cumhuriyete Kentsel Dönüşüm adlı makalesinde Mühendisn adı Luici Storari olarak geçmektedir.

117

Sultan II. Abdülhamid devrine gelindiğinde ise, yetişen mühendis sayısını artırmak amacıyla Hendese-i Mülkiye açılacak ve Askeri mühendislerle beraber sivil mühendislikte gelişmeye başlayacaktır.

1882 yılında yayınlanan Ebniye Kanunu ile de belediyelerin yapacakları imar işlerinin, hazırlanacak haritalara dayandırılmasını öngörmektedir118.

Yıldız’ın Efendi’si döneminde, nafıa alanında yapılan her çalışma için haritalar hazırlanmış ve düzenlenmiştir. Haritalar hukuki bir belge niteliğine sahiptir. İstimlâk Yasası’nın uygulanması, ödemelerin yapılması sırasında ortaya çıkan tartışmalı durumlarda son noktayı koyan ana belge niteliğindedir. Zira haritanın geçtiği güzergâhlara bakılarak bir yerin istimlâk dâhilinde olup olmadığı anında ortaya çıkacak ve tartışmalı durumlara da son verilmiş olacaktır. Bu açıdan devlet, her yapı için harita hazırlar veya hazırlattırır119.

Harita çiziminde dikkat edilen unsurlar vardır. Devlet haritaları çizdirmekteki gayesi bugün nasıl ki Askeri kışlalara yakın yerlerde evlerin yüksekliklerine sınırlama getirilmekte ise o dönemde de inşa edilen yapıların geçeceği güzergâhların askeri yapılara, dini yapılara zarar vermeden çizilmesi sağlanmaya çalışılmaktadır. H. 12 Ca 1286/8 Ağustos 1869 (10 Ağustos 1869)’da Der-saadet Tramvayı için 1881 yılında hattın uzatım hakkı tanınmıştır. Şartnamenin 4. maddesinde şirket demir çubukların geçeceği mahalleri etraflı olarak tayin edecek ve tramvayın geçeceği yolların her bir metresini milimetre ölçüsünde bir harita düzenleyip Şehr Emanetine sunacaktır. Harita çizimi esnasında uzatılacak hatların geçecekleri yerdeki kale duvarlarına, türbelere hiçbir surette dokunulmayacak şekilde çizilecektir120.

Osmanlı devleti ve kendi zamanındaki dünya devletlerinin temel zihniyetinde askeri yapıyı her daim güçlü tutma düşüncesi vardır. Gücün ifadesi olarak askeri teşkilat ilk sırada yer alırken bunu ikinci sırada ticaret olgusu izlemektedir. Beyrut-Şam- Havran-Fırat ve Birecik üzerinden geçecek demiryolun mukavelenamesinin 3. ve 4. maddelerinde hattın bütününün haritası 2 yıl içerisinde hazırlanarak Nafıa Nezareti’ne takdim edilecektir. Suriye ekonomik bölgesinde inşa edilecek bu hat askeri ve ticari açıdan önemlidir. Askeri açıdan öneminden dolayı mukavelenamenin 1. maddesinde güzergâhların belirlenmesi esnasında Erkan-ı Harbiye memurlarından birinin

118

İlhan Tekeli; “a.g.m.”, s. 886.

119

BOA. T.NFM. 716/24, H. 1297 C. 1(11 Mayıs 1880).

120

bulundurulacağı ve askeri istasyonlar, mevkıler belirlenerek harita hazırlanıp sunulacaktır.

Arazi haritalarının noksan ve bazılarının gayr-i resmi nitelikte olması arazi işlerinde ortaya çıkacak olan tartışmalı durumların engellenmesi için haritaların birer örneklerinin nafıa idaresinin ilgili birimlerinde bulunması gerekmektedir. Haritalar, Nafıa Nezaretinin yetkilileri tarafından mühürlenerek resmi bir nitelik kazanmaktadır121.

Osmanlı bütün kara-deniz ulaşımı olsun, su kanalları, fabrikaların kuruluş yerlerini haritalarda görmek istemiştir. Haritalar sunulmadan hiçbir yapıya onay verilmemektedir122.

Harita tekniğinde zaman içerisinde ilerlemeler olmuş haritadaki her bir şekil farklı renklerde ve simgelerde ifade edilmiştir. Lejantları yan kısımlarında ifade edilmektedir. Abdülhamid devri harita, kroki, plan ve resimlerinde yeşil, kahverengi, kırmızı, mavi, lacivert, sarı renklerin kullanıldığına hem belgelerde yazılı olarak hem de görsel olarak var olduğunu ifade edebiliriz.

Nafıa Nezareti her yıl çeşitli alanlarda yaptığı çalışmaları gösteren cetveller hazırlamaktadır. Aynı zamanda haritalar da hazırlamaktadır. Turuk ve Meabir birimine ait nafıa çalışmalarını gösterir iki harita 1882-1883 yıllarında hazırlanmıştır. Bu haritalarda 1882 yılı sonuna kadar yapılan yollar Kırmızı ile gösterilirken 1883 yılı içerisinde yapılan yollar ise Yeşil renk ile ifade edilmiştir123.

Kuruluş’tan Tanzimat Devri’ne kadar Osmanlı Devleti’nde mülkün sahibi temelde hep devlet olmuştur. 1870’li yıllara gelindiğinde bir yandan kentsel arsanın değerinin artmasıyla, öte yandan Tanzimat’la toprak üzerinde özel mülkiyet kurumunun pekiştirildiği görülmektedir. Bu durum imar faaliyetleri için bir engel oluşturmaya başlayınca, 1873 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk İstimlâk Kanunu çıkarılmıştır124.

1882 yılında yayınlanan Ebniye Kanunu’nun uygulanmasında bu yasa yardımcı olmaktadır. İstimlâk Yasası’na göre, devlet imara açtığı yerlerde bulunan sahipli bağ, bahçe, emlak, arazi ve diğer yapılar için bedel ödemektedir. Ödenen bu miktar tarafları memnun edici nitelikte olmaktadır. Ancak devlet yeri geldiğinde ödeme yapmadan el

121

BOA. T. NFM. 716/96, H. 1298 B. 9 (7 Haziran 1881).

122

BOA. T. 173, 21 Ağustos 312 (2 Eylül 1896), s. 185.

123

Mecmua-ı Umur-u Nafıa, H. Fi Şaban sene 1302 (Mayıs-Haziran 1885), s. 241.

124

koyma durumları da gerçekleşmiştir. 1310 yılında Şam’dan Humus’a kadar genişletilmek istenen yol için sahipli araziye herhangi bir bedel ödemesi yapılmamıştır125.

Abdülhamid devrinde imtiyazlar için yapılan istimlâk sırasında imtiyaz taliplerince kullanılan arazi veya emlak için harç ücreti talebinde bulunulduğu görülmüştür126. Ancak imtiyaz sahipleri tarafından yapılan hizmet binaları, yollar, fabrikalar, işletmeler, şirketler, vapurlar imtiyaz süresinin bitiminden sonra devlete ait olmaktadır. Eğer bir harç alınması gerekiyorsa bu yine devletin kendisi olacaktır. Kumpanyalar sık sık istimlâk bedellerini ödemekte imtina etmişlerdir. İşletmelerin daha sonra bütünüyle devlete kalacak olması Komiserlerin bu konuda devlete şikayet başvurularına yol açmaktadır127.

İstimlâk bedelleri belirlenirken yerel yönetimler ve yasaya uygun olarak hareket edilir. Kişi yâda kuruma göre değişken değildir. İmtiyaza verilen yerlerde sahipli emlak ve araziler için oluşturulan komisyonların belirleyeceği fiyatlar doğrultusunda istimlâk bedelleri verilir128. İmtiyazı alan kişi veya şirketler bu bedelleri kısa zaman içerisinde öderler. Ancak ödemelerde gecikmelerde söz konusu olabilmektedir. İzmid demiryolu yapımı esnasında Hekimoğlu Yorgaki, hanesinin müştemilat kısmını satmış, ancak bedeli 1 yılı aşmasına rağmen ödenmemiştir. Mahkemeye başvurarak müştemilatının bedelinin yeni yıla göre yeniden hesaplanarak ödenmesini talep etmiş fakat bu talep diğerlerine emsal teşkil edebileceği düşüncesiyle kabul görmemiştir129.

İmtiyaz sahipleri ve mülk sahipleri anlaşamadığında araya Nezaret girmektedir. Ticaret ve Nafıa Nezareti’nin bildirmesi üzerine Dâhiliye Nezareti ilgili vilayet idaresini durumdan haberdar ederek müzakere Şura-yı Devlet’in başkanlığında oluşturulan komisyonca takdir edilir130.

125

BOA. İ. TNF. H. 1310 R. 19(10 Kasım 1892).

126

“…İstimlâk konusunda menâfi-i umûmiyye içün istimlâk olunacak yerlerin bey، ve ferâgı nizâmına tevfîkan icrâ olunacağı muharrer ise de harc-ı ferag alınıb alınmayacağına dâ’ir serâhât olmadığına…”BOA. T. NFM. 720/36, H. 1303 R. 15(21 Ocak 1886).

127

BOA. T. NFM 720/27, H. 1303 M. 24(2 Kasım 1885).

128

“…Yanya Vilayeti’nde Leskovek kazası dâhilînde Radat Karyesi ahalîsinin mutasarrıf olduğu tarlasında şose mürûr etöesi cihetiyle kendüsüne 1000 guruş bedel verilmesi…”BOA. T. 171, 305 Haziran (Haziran-Temmuz 1889), s. 6.

129

BOA. T. NFM. 716/30, H. 15 Cemaziyel-ahir 97 (25 Mayıs 1880).

130

“…Haydarpaşa temiryolunun Sahra-yı Cedîd nâm mahalde vakı‘ olup Erenköy nâmı verilmiş olan mevkıfinin lüzumuna mebnî tahvîl mevkı‘ için mubaya‘ası iktiza eden arazinin eshabı ile şirket beyninde itilaf hasıl olamadığına binaen arazi-i merkumenin nizamname tevfikan mubayaası hakkında Ticaret ve Nafıa Nezareti celilesinden vukubulan işar üzerine Dahiliye Nezareti celilesinin Şehr Emaneti celilesiyle muhabereye şamil tezkeresi Meclis-i Emanet’in mazbatasıyla beraber Şura-yı Devlet riyaset-i celilesine

V. NAFIA BÜTÇESİ VE HAZİNE-İ HASSA