• Sonuç bulunamadı

SULTAN II. ABDÜLHAMİD DEVRİ KAMU HİZMETİ VE KAMU DÜZENİ

IV. TURUK VE MEABİR TEŞKİLATI

2. Amele-i mükellefe hakkındaki kanuni düzenlemeler

Amele-i Mükellefe hakkında çeşitli yönetimler döneminde sık sık aralıklara kanunlar yayınlanmaktadır. Sultan II. Abdülhamid devrinde de çeşitli düzenlemelr yapılmıştır. Nizam-ı kadim gereğince 26 Kanun-u evvel 1295 (7 Ocak 1880) tarihindeki düzenlemeye göre ufak tefek şeyler dahi ahalinin nizama aykırı olarak başka işlerde çalıştırılamayacağı sık sık belgelerde yerini bulmaktadır93.

Her yıl vilayetlerdeki erkek nüfusun yol işlerinde görevlendirilmesi yapılır. 301 yılı için amele-i mükellefe nüfusunun 2/3’ünün görevlendirilmesi için vilayetlere yazı

90

Umur-u Nafıa ve Ziraat Mecmuası, H. 15 Cemaziyel-evvel 1318 (15 Eylül 1900), s. 922-923.

91

Umur-u Nafıa ve Ziraat Mecmuası, H.15 Rebiül-ahir 1318 (12 Ağustos 1900) , s. 889.

92

İngiliz bir Mühendis, halkın devlet tarafından yılda 4 günlüğüne angarya hizmeti ile yolun bitirilemeyeceğini ifade etmektedir. Mühendis sebebini ise şöyle açıklar: “…Jandarmalara halktan çalışacak kişileri getirmeleri emredildiğinde, zengin halk jandarmalara rüşvet vererek gelmezler. Jandarmaların getirdikleri kişiler genellikle parasız olanlardır. Çalışmak üzere getirilmiş olan kişilere yapmaları gereken işi söylerim. Ben başlarında olduğum sürece işlerini yaparlar. Fakat ben yanlarından ayrılınca oturup bir sigara yakarlar…” Sibel Ercüment; a.g.t., s. 128.

93

BOA. T.NFM. 716/8, H. 1297 R. 20 (1 Nisan 1880). “…Meclis-i Nafı‘aca lede’l-mutalâ‘a istihkâmât ameliyâtının derkâr olan lüzûm ve ehemmiyet hasebiyle sür’at-i husulü esbabının istihsâli-i vacîbeden ise de Turuk ve meabir Nizâmnâme-i mahsûsâsında ahali-i mükellefenin istihkâm inşâ’atında istihdamına dair bir güne ahkâm olmadığına…” BOA. T. NFM 718/42, 28 Mart 99/ H. Gurre Cemaziyel-ahir 300 (10 Nisan 1883).

1869 yılında çıkarılan Yol Yapım Yasası’na göre, 16 ila 60 yaş arasında ve kırsal alanda yaşayan her erkek, bölgesindeki yol ve köprü yapımında dört gün yada beş yılda yirmi gün çalışmakla yükümlü tutulmuştur. Bu sistem ülke genelinde tam anlamda uygulamaya geçilmeden 1875 yılında uygulamadan kaldırıldı. Ancak 1879’da yeniden yürürlüğe kondu. Enver Ziya Karal; a.g.e., Cilt VI., s. 462.

gönderilmiştir94. Memleketinde bulunmayın insanlardan amele ücreti tahsil edilmektedir95. Turuk ve Meabir Nizamnamesi’ne göre, şehir ve kaza ve sancakların merkezi dahilindeki sokak ve caddelerin inşası ve imarı Yerel Yönetimler tarafından yerine getirilir. Turuk ve Meabir’e ait amele bu işlerde görevlendirilemez96.

Amele-i mükellefenin bedelen veyahud bedenen hizmet etmesi halinde kendilerine birer İlmuhaber verilmektedir. Bunlar üzerine pul yapıştırılmasına gerek bulunmamaktadır97.

Amele-i mükellefe yoluyla inşa olunan yollarda amelenin birlikte getirip kullandığı öküz, manda ve eseb gibi koşu hayvanlarından birinin 1 günlük işi 1 amelenin 2 günlük işine denktir. Bir eşek (merkeb) yevmiyesi ise 1 amele yevmiyesine eşittir. Amele ve hayvan ücretleri yolun uzunluğuna ve yapısına göre değişmektedir98.

1889 Yılı sonuna kadar balıkçılık ve kayıkçılık gibi toprak işi ile meşgul olmayanlar ile toprak işine alışık olmayan şehir halkından başka herkes bedenen mükelleftir. 1890 Yılından itibaren bedelini ödemek ya da bedenen çalışmak seçeneklerinden birini seçme hakkı tanınmıştır. Ayrıca müteahhitler aracılığıyla yolların yapımına izin verilmiştir99. Turuk ve meabir işlerinin müteahhitlere verileceği hallerde kefil göstererek ihaleye girebilmektedirler100.

Devlet 1306 yılından beridir müteahhitler vasıtasıyla yolların yapılmasını istemesine rağmen yol bedeli ödemelerinde sık sık aksaklıklar yaşanmaktadır. Bilhassa Nüfus Daireleri’nin nüfus kayıtlarını düzenli tutmayışları yolda çalışan ve çalışmayanı belirlemede problemler oluşturmuştur. Ayrıca halkın yol bedelini vermekten imtina etmesi bazen muaf olduğu iddiaları da eklenince adeta devletin her yıl karşılaştığı kronik bir başağrısına dönüştürmüştür.

Nüfus kayıtlarının yanlış ve eksik tutulması bir yerden kesin olarak gelecek tahsilâtı belirlemede güçlüklere neden olduğu gibi devletinde hukuki yönden halkını

94

“…Umûm-u Vilâyât-ı Şâhâne nüfus-u zükûrî sülüsânının amele-i mükellefe olarak yollara istihdâmı…”BOA. T. 171, Nisan 301 (Nisan-Mayıs 1885), s. 6.

95

BOA. T. 171, Eylül 303 (Eylül-Ekim 1887), s. 6.

96

“…Şehr ve kasabat dâhilindeki zokak ve caddelerin imâr ve inşâsına ve Devâ’ir-i Belediyeye ‘a’id evvelce Turuk ve Meabir mükellefinin bu gibi yollara sarf ve istimâli muvaffak nizâm olamayacağına binâen tervîc ve işârı cihetine gidilemeyeceğine…” BOA. T. 193, 13/1310, 24 Eylül 310/ H. 6 Rebiül- ahir 312 (7 Ekim 1894).

97

BOA. T. 171, Teşrin-i sani 304 (Kasım-Aralık 1888), s. 6. BOA. T. 171, Teşrin-i sani 306 (Kasım- Aralık 1890), s. 6.

98

Mecmua-ı Umur-u Nafıa, Nisan 1303 (Nisan-Mayıs 1887), s. 38.

99

Umur-u Nafıa ve Ziraat Mecmuası, H. 1 Muharrem 1309 (7 Ağustos 1891), s. 10-11.

100

cezalandıramamaktadır. Ortak çözüm ise bedenene çalışmak isteyenlerin yol işlerinde görevlendirilip, bedeli olarak yapmak isteyenelerin ise bedellerini vermelerini kabul etmek ortak çözüm olarak kabul görmüştür.

Turuk ve Meabir Nizamnamesinin 10. maddesinde turuk bedelinin alım- cezai ve muafiyetlikler belirlenmiştir. Muaf olanlar arasında bir nahiye, kaza ve sancakta bulunan müderrisler, hatipler, talebe-i umum, papaz, haham ve ilel-i vücud (özürlü) olanlar yol yapımından nakdi ve bedeni olarak muaftırlar101. Ayrıca Tulumbacı efradı tarık bedelinden istisnadırlar. Devletin son başkenti olan İstanbul ve çevresinde ikamet edenlerden devlet memuru olanlarda bu vergiden muaf sayılmışlardır102. Zaptiye ve jandarma mensupları da yol bedelinden muaftır.

Osmanlı Devleti’nin son yıllarında içerde sürekli bir göç hareketi görülmektedir. Bu nedenle devletin vergilerini toplamada sıkıntılar yaşanmakta ve çeşitli zamanlarda farklı tartışmalara ve davalara yol açmaktadır. İstanbul ve civarının vergiden muaf olduğunu belirtmiştik. Aslen Edirneli olan ancak 25 yıldır İstanbul’da ikamet etmekte bulunan Şerbetçi Yani Veled Vasil Efendi hakkında Edirne Vilayeti’nce amele ücreti ödemesi konusunda cezai işlem uygulanmaya başlanılmıştır. Yani Efendi arzuhalinde Edirne ile hiçbir alakasının kalmadığını ve uzun yıllardır İstanbul’da ikamet ettiğini belgeleriyle kanıtlaması ve Edirne’de hiçbir bağlantısının olmadığının ortaya çıkmasıyla hakkındaki cezai işlem durdurulmuştur103.

Turuk bedeli insanların yollardan edecekleri istifadeye göre alınır. Vefat eden bir insan yollardan istifade edemeyeceğine göre o yılki ücret tahsil edilmeyeceği açıkça belirtilmiştir104.

Yol bedelinden çeşitli zamanlarda muafiyetlik talebinde bulunan başvurulara rastlanılmaktadır. Nizamnamenin 10. maddesine göre İmamlar bedenen değilse bile bedel olarak ödemekle yükümlüdürler. Ancak Selanik Vilayeti’nde Karaali Mahallesi Mescidi İmamı, hem bedenen eksik olması, hem fakir ve halkın isteğiyle imamlık vazifesini yerine getirdiğinden dolayı şahsı muaf tutulmuştur105. İmamların muafiyetlik durumları görevlendirme durumlarına göre değişebilmektedir. Nitekim devlet tarafından

101

BOA. T. NFM. 720/8, H. 1302 Ş. 10 (25 Mayıs 1885). Umur-u Nafıa ve Ziraat Mecmuası, H. 30 Muharrem 1317 (10 Haziran 1899), s. 429. Umur-u Nafıa ve Ziraat Mecmuası, H. 15 Cemaziyel-ahir 1320 (19 Eylül 1902), s. 1836-1837.

102

Umur-u Nafıa ve Ziraat Mecmuası, H. 15 Rebiül-evvel 1318 (13 Temmuz 1900), s. 857.

103

Umur-u Nafıa ve Ziraat Mecmuası, H. 15 Rebiül-evvel 1317 (24 Temmuz 1899), s. 857.

104

Umur-u Nafıa ve Ziraat Mecmuası, H. 15 Rebiül-ahir 1317 (23 Ağustos 1899) , s. 498.

105

beratlı olan İmamlar vergiye tabi iken, halkın rica ve minnetiyle görevi ifa edenler ise istisnai gruplar arasında yerini almaktadır. Edirne Vilayetinde Daye Hatun Cami İmamı buna örnektir106.

Verilen muafiyetlikler bazen bir kişi yâda sadece meslek grubunu değil bir bölge halkını da topyekun içerebilmektedir. 1900’de Marmara civarında gerçekleşen deprem sonrası Balıkesir Sancağı İdaresi Dâhiliye Nezareti’ne başvuruda bulunarak bu yılki bütün vergilerden muafiyetlik istemişlerdir. Dâhiliye Nezareti konuyu, Şura-yı Devlet Maliye Dairesi’nde gündeme getirtmiş ve Sancak halkı 1899 yılına mahsus olmak şartıyla yol bedeli de dâhil olmak üzere bütün vergilerden muaf tutulmuşlardır107.

Yol bedelinden, istisna olduğu iddiasında bulunan memurlara sık sık rastlanmaktadır. Bilhassa İstanbul’dan Taşra’ya giden memurlar108, askerler muaf olduklarını ileri sürerek yeni bulundukları taşra idarelerinde sıkıntılar yaşamalarına neden olmaktadır. Her askere alınan kişi vergiden muaf değildir109. Nitekim III. Ordu Levazım Dairesi II. Şube Müdürü Tevfik Bey Manastır’a görevlendirilmiştir. Ancak Tevfik Bey bir süre sonra Manastır’da bir ev satın alarak iskân etmiştir.

Vilayet İdaresi’nin Turuk bedelini talep etmesi üzerine muaf olduğunu belirtmiştir. Ancak bu muafiyetlik İstanbul ve çevresi için geçerlidir. Tevfik Bey’in uzun yıllardır İstanbul’la bağı kalmamıştır. Bu nedenle Nezaretten gelen cevapta 1888 yılından beridir ödememekte ısrar ettiği yol bedelinin ödenmesi gerekmektedir. Zira mülkiyet sahibi olması o bölge yollarını tasarruf ettiği anlamına gelmektedir110.

106

Umur-u Nafıa ve Ziraat Mecmuası, H. 1 Zilkade 1317 (3 Mart 1900), s. 712-713.

107

Umur-u Nafıa ve Ziraat Mecmuası, H. 1 Cemaziyel-evvel 1317 (7 Eylül 1899), s. 515.

108

“… Çatalcalı olan ancak Erzincan Bidayet Mahkemesi Ceza Dairesinde görevli memur Şevket Efendi turuk bedelinden muaf olduğunu belirtmiş. Ancak Turuk ve Meabir nizamnamesinin 10. maddesine göre böyle bir muafiyetlik söz konusu değildir. Çatalca’da da kaydı olmayan Şevket Beğ Erzincan’da kayıt altına alınarak vergiye tabi tutulması…” Umur-u Nafıa ve Ziraat Mecmuası, H. 15 Rebiül-evvel 1317 (24 Temmuz 1899), s. 468.

109

“…Çatalca Kazası dâhilinde Subaşı Karyesi ahâlîsinden ve H. 317 (1899/1900) senesi tertîb-i sânî efrâdından olub mürettebâtına sevkî emrinin vürûduna değin hânesine saiverilmiş olan İdris bin Said’in tarîk-ı mükellefiyetinden istisnâsı lazım gelüb gelmeyeceği Çatalca Sancağı Mutasarrıflığı’ndan istifsâr olunması üzerine Turuk ve Meabir İdaresinden ifade kılındığı üzere hidmet-i fa’aliye-i askeriyeleri fevka’l-ade bir hale tabi olarak evkât-ı sâ’ire-i adiyede işiyle meşgul olan ahalîden farkı olmayan efrâd-ı ihtiyâtiyye ve tertîb-i sânî hee saat silâh altına da’vet olunması muhtemel olan efrâd-ı cedîde-i mevkufâya kıyas olunamayacağından bunların mükellefiyet-i mezkûreden istisnâsı münâsib olamayacağı…”Umur-u Nafıa ve Ziraat Mecmuası, H. 15 Cemaziyel-evvel 1320 (6 Ağustos 1902), s. 1817.

110

a. Ecnebilerden Yol Bedeli Tahsili

Osmanlı Devleti, sınırları içerisindeki yollardan Müslüman halkın tasarruf ettiği gerekçesiyle vergiye tabi tutmaktadır. Oysa bu yollarda ülkemizde bulunan Ecnebilerde ticari ve zirai amaçlı olarak tasarruf etmektedir.

Rüsum-u müruriyeye tabi olan yollarda her sınıf ahali ve bunların hayvanları amele-i mükellefeden muaf tutulmuşlardır. Ancak rüsum-u müruriye kategorisine girmeyen yollarda Osmanlı tebaası mükelleftir. Ecnebiler ise, hayvanları hariç yanlarında bulunan hizmetlileri dâhil amele-i mükellefeden adet olduğu üzere muaftırlar. Lakin kayıtlarda, nizamnamelerde ve hiçbir kanunnamede bu durum hakkında bir açıklama veya kanıta rastlanmamıştır. Bu konu hakkında farklı zamanlarda farklı kaza idareleri tarafından Nafıa Nezaretine başvuruda bulunulması üzerine uygulama açısından açıklık ortaya çıkmıştır. Gerekli hukuki düzenlemenin yapılması ve kargaşanın önlenmesi amacıyla durum Nafıa Meclisinde görüşüldükten sonra Hukuk Müşavirliğine yapılan başvurularla birlikte bir mazbata eşliğinde havale edilmiştir111.

b. Adalarda Turuk Bedeli Uygulaması

Ada yolları, coğrafi özellikleri bakımından Anadolu ve Rumeli kıtalarında bulunan ve birbirine bağlı olan veya mukayese edilecek nitelikte olmadığından, yol yapım kuralları da değişmektedir.

Kavaid-i Umumiye’ye göre ana yollar yapılmadan ara yollar yapılmamalıdır. Oysaki Adalardaki yollar birbirinden bağımsızdır. Halk için liman-iskeleye gidecek en kısa yol hangisi ise o yol yapılmalıdır. O güzergâhta da çalışmasına izin verilmektedir. Keza mükellefiyetlikte 4 gün değil 1 günlüktür112.

Ada halkları kendileri için bazı yıllar farklı kurallar uygulatmışlardır. Devlet 1888 yılına kadar müteahhitler aracılığıyla şose yapımına izin vermemiştir. Ancak Midilli Adası’nda iskân olan Osmanlı tebaası, uzun yıllardır amele-i mükellefiyetle yapılan 90 civarındaki yol teşebbüsünde suiistimallerle karşılamış ve halk eliyle yapılan yollarında genellikle Fenni açıdan kontrolü yapılmadığı durumlarıyla karşılaşıldığından yapılan yolların muhafazası ve uzun ömürlü olması da maalesef söz konusu olmamıştır. Bu durumlarında göz önüne alınarak Ada halkı 1882’de taksim-i inşaat usulünden istisna tutulmaları ve verecekleri ianeler (yardım) yoluyla Müteahhitler tarafından yapılmasını gündeme getirmişlerdir.

111

BOA. T. NFM. 718/35, H. 15 Cemaziyel-evvel 300 (24 Mart 1883).

112

Buna göre Ada halkı bir bütün olarak belki 1000’de 10-15’i hariç tamamı hisselerine düşen payın %90’nını iane olarak müteahhide verecekler. Bu yolun kullanım hakkı Ada halkına ait olacaktır. Midilli Adası halkı ücret konusunda daha ileriye giderek devlet tarafından yapılan o yılki öşür fazlasını dahi bu amaca harcamayı istemiştir. Midilli halkı belediyeye, hükümete ve komisyona toplu başvuruda bulunmuştur.

Bu usulün taksim sistemi ve amele mükellefiyeti kuralından 1/1000 oranında bir farkı yoktur. Ancak bu kural sadece 21 Teşrin-i evvel 1298 (2 Kasım 1882) yılına has olup daha sonraki yıllar için uygulanacağı anlamına gelmemektedir. Sadece ada halkı için daha iyi olduğu düşüncesiyle kabul edilmiştir. 6 Eylül 98 (18 Eylül 1882)’de nezaretten adaya tebliğ edilmiş ve vilayet idaresince kayıt altına alınmıştır113.

c. Turuk Bedeli’nin Kullanım Alanları Yasağı

Yol bedelinin kullanım ve tasarruf hakkı Turuk ve Meabir İdaresi’ne ait olup, vilayetlerde oluşturulan Nafıa komisyonları bu paranın giriş-çıkışını kontrol etmektedirler. Çeşitli zamanlarda bu bedelin yol yapımı dışında başka alanlarda harcanması düşüncesiyle teşebbüslerde bulunulmuştur. Çukurova’ya can veren Seyhan Nehri sık sık yaptığı taşkınlıklarla bölge tarımına zarar vermektedir. Adana Kasaba’sı halkı 1893’te oluşan sele karşı sed inşa etmek istemiştir. Bedelini de yol ücretinden tahsil ettirmekte sakınca görmemiştir. Ancak devlet sed inşa ve tamirinin Turuk ve Meabir İdaresi’nin çalışma alanına girmediğinden bu bedelin kullanılamayacağını belirtir114.

Adana Vilayeti İdaresi başvurusunda Sed inşasındaki gecikmenin ortaya çıkaracağı sonuçları ifade etmiştir. Ücretin tahsilindeki gecikme yolların bozulmasına hem de çok sayıda ürün telefiyetine yol açacağını belirterek bu durumları göz önüne alan Nafıa Nezareti bedelin kullanımına istisnai bir hal olarak izin vermiştir115.

Bir diğer istisnai durumda Edirne’de karşımıza çıkmaktadır. Edirne Vilayeti’nde İskeçe Kasabası içinden geçen nehrin taşması sonrası Misvaklı, Boyacılar ve Dumanlı

113

BOA. T. NFM. 718/48, 3 Mayıs 299 (15 Mayıs 1883).

114

“…Me،alinde ،amele-i mükellefenin hidemât-ı nakdiye ve bedeniyyelerinin nehirler kenârına sedd inşası gibi esâsen Turuk ve Me،âbir İnşâ،atından ،add edilemeyen ameliyyât usûl-u mer،iyyeye muvaffak olmamağla…” BOA. İrade Ticaret Nafıa (İ. TNF.) H. 1311 Ra. 18 (29 Eylül 1893).

115

“…Vakı،a tarîk-i ،amele mükellefesinin sed ta،mîrinde istihdâmıyla tarîka ،â’id olan bedelât-ı nakdiyyenin oraya sarfı muvaffak usûl görülemiyor ise de Seyhan Nehri’nin tuğyânı halinde ahâlînin hem mezrû،atına ve hemde yollarını bozarak iki yönden hasarlarını istîzâm ile yapdıkları yollardan istifâdeye mahal bırakmayacağına nazaran ،amele-i mükellefenin burada istihdamlar pekde usûl hâricinde add edilemeyeceği…”BOA. İ. TNF. H. 1311 Ra. 18 (29 Eylül 1893).

Karyeleri ile Yenice Kasabası’nın bir kısım ziraat alanları hasar görmüştür. Yenice Kasabası’nda 44 hane zarar gördüğü gibi kasaba birkaç arşın yüksekliğinde su altında kalmış ve avlu duvarları, hayvan ahırları ve iki ahşap köprü hasar görmüştür. Bu hasarın toplam maliyeti 240.000 guruştur. Edirne Vilayeti bu bedelin bir kısmının yol bedelinden karşılanması amacıyla teşebbüste bulunur. Ancak ilk başvurusunda bu bedelin sadece askeri amaçlı yol ve köprülerin yapımında kullanılacağını ve başka tahsisatın aranılması çerçevesinde bir cevap gelir.

Edirne Vilayeti’nin nakdiye bedeli 8-10 bin guruştur ve çıkan miktarı karşılayıcı nitelikte de değildir. Fakat sed yapım masrafı nafıa tahsisatından derhal karşılanmadığı takdirde ve bu çayın bir daha taşması halinde Yenice Kasabası’nın tamamen harap olacağı belirtilir. Böyle büyük bir kasabanın yok olması demek, elde edilecek ağnam, aşar ve diğer vergilerin ve varidatların eksilmesi anlamına gelmektedir. Hazinenin gelecekte uğrayacağı büyük maddi kayıpta göz önüne alınarak bedel-i nakdiyenin kullanımına izin verilerek çayın bir an evvel asıl mecrasına dönüştürülmesi için gerekli çalışmaların yapılmasına başlanılması Nezaretten emir edilmiştir116.

Sık sık belgelerde yol bedelinin harcaması Turuk ve Meabir İdaresini ilgilendiren inşaat ve tamirat masrafı karşılığı olarak görülmüştür. Seyelanların verdiği hasarat zamanla bu harcama alanına girdiği halde bir kasabaya suyun kanallarla getirilmesi için yapılacak masraf bu bedel içerisinde yer almamaktadır117.

ç. Yol Bedelinde Cezai İşlemler

Bazı sebeplerden dolayı yol ücretlerinin ödenmesinde aksaklıklar olmaktadır. Bu ücreti vermek istemeyenler, muaf olduğu iddiasında bulunanlar ve bazen de Nafıa Komisyonlarının düzenli çalışmayışından dolayı ödemelerde eksikler olmuştur.

Turuk bedelindeki eksiklikler yılsonu bakiyesinin net olarak çıkarılmasına, devlete borcu olanlarla, görevini ifa edenleri ayırt etmek açısından önemlidir.

Her yıl yapılacak yol miktarını gösteren cetveller hazırlanarak çalışacak amele sayısı ve amele ücreti miktarı belirlenerek Şubat ayına kadar, Fen memurlarınca Nafıa nezaretine sunulur. Ancak nasıl olmuştur bilinmez Konya Vilayeti’ne bağlı olan Karaağaç Kazası halkından 10 yıldır ücret alınmadığı gibi bedeni olarak çalışmada da bulunmadıkları tespit edilmiştir. Bu durum karşısında Turuk ve Meabir İdaresi, 10 yıla

116

BOA. İ. TNF. H. 1310 L. 26 (13 Mayıs 1893).

117

karşılık ceza olarak, 2’şer gün fazladan çalışma yada ücretinin ödenmesi kararını çıkartır.

Kaza halkı verilen cezanın iptali için nezarete başvuruda bulunur. Konu, Hukuk Müşavirliği’nde değerlendirilir. Ahali kendilerinin bulundukları yerlere 10 yıldır hiçbir nafıa hizmetinin yapılmadığını ve idare tarafından da çağrılmadıkları iddialarını ortaya atarlar. Ancak yapılan tahkikatta durumun doğruluğu tespit edilmiş ve ceza iptal edilir. Yerine 1899’dan itibaren geçerli olmak üzere yeni kuralların uygulanacağı kararı alınır. Ancak olur ki, bu yılda gelmeyenler olur ise 2’şer günlük nakdi ve bedeni ceza geçerli olacaktır118.

Bazı sebeplerden ve mahalli olaylardan dolayı vergisini ödemeyenlere devlet bugün olduğu gibi o dönemde de ödeme kolaylıkları sunmuştur. Selanik ve Yanya’da yol bedeli borçlarını zamanında ödemeyenler için fazladan bir ceza alınmamak kolaylığıyla en geç o yılki Ağustos ayına kadar ödedikleri takdirde cezadan istisna tutulacakları bildirilmiştir. Ağustos ayından sonra yapılacak her ödeme yada bedeni çalışma cezaya tabidir119.

Devletin ödemelerde bu kadar esnek davranmasının sebebi yıllık bakiyeyi netleştirmek ve sürümden kazanma mantığıyla yıllık bütçe açığı vermemektir. Nafıa işlerinin bir düzen içinde yürütülmesini sağlayabilmektir.

Amasya Sancağında 1891 yılından beridir yol ücretini ödemeyenler tespit edilmiştir. Ancak bu ödemeyenler gerçekten aciz, kudretsiz oldukları ve muhtaciyetlik durumlarına sahip olduklarından ödemenin yapılmaması Vilayet İdaresi’nin kararıdır. Sivas Vilayeti durumu, Turuk ve Meabir İdaresi’ne bildirerek neden tahsil etmediklerini açıklamıştır. Ancak gelen telgrafta cezai işlem yapılmasını ve alınmama durumunun söz konusu olamayacağı ifade edilmiştir. Açıklamada kudretsiz ve zayıf olanlardan indirimli olarak yol bedeli alınırken maddi durumu iyi olanlar için gerekli cezanın uygulanması kararı verilmiştir.

1891’den beridir yaklaşık 10-12 yıllık ödeme cezası olarak 2 günlük bir ceza verilmiştir ki buda çok büyük bir meblağ ya da bedeni çalışma değildir120.

118

Umur-u Nafıa ve Ziraat Mecmuası, H. 15 Safer 1317 (25 Haziran 1899), s. 437.

119

Umur-u Nafıa ve Ziraat Mecmuası, H. 15 Muharrem 1318 (15 Mayıs 1900), s. 789.

120

3.Yol İşlerinde Görevli Personel

Turuk ve Meabir teşkilatı bünyesinde Çavuşlar, Anbar memurları, Katipler, Mühendisler ve diğer personel yer almaktadır. Devlet sık sık aralıklarla kurumların fazla personel istihdam etmemesi konusunda uyarmaktadır. Çıkardığı tahrirler ile fazla istihdamın önüne geçmeye çalışılmaktadır.

a. Muhtarlar

Yol yapım inşa ve tamiri sırasında muhtarlara iş takibi bakımından önemli görevler düşmektedir. Fen memurlarınca belirlenen yol taksimatının karyelerdeki takipçisi muhtarlardır. Her muhtar kendi sınırları dahilinde yapılacak çalışma esnasında ameleler gibi inşaat sahasına giderek gelen-gelmeyen ameleyi tespit etmekte, yollarda görev alacak amele sayısı, ücret verecek reaya sayısı, muaf olanlar, borçlu olanlar ve diğer kayıtları tutmaktadırlar. Merkezi yönetim Muhtarlar’ın verdiği bilgi doğrultusunda hareket etmektedir. Amele-i mükellefe tarafından verilecek nakdiye bedelleri Muhtarlar tarafından belli bir pay (%2 gibi) karşılığında tahsil edilmektedir121.

Kastamonu’da Safranbolu ahalisi 1887 yılında yaşanan kıtlıktan dolayı vergilerini ödemekte sıkıntı çekmektedirler. Birde buna muhtarlar tarafından yapılan 30 guruşluk amele ücretide eklenince halk arasında huzursuzluğu daha da artırmıştır. Ahalinin başvurusu üzerine 5 guruştan fazla ücret alınmaması konusunda Muhtarları uyarmıştır. Yetkilerini aşarak 5 guruştan fazla alanlar tespit edilirse Köy İdarecileri hakkında gerekli cezai işlemler yapılacaktır122.

b. Seyyar Memurlar

Yol bedeli ücretlerinin ödenmesi, takibi ve oluşabilecek aksaklıkları gidermek amacıyla Turuk ve Meabir idaresince görevlendirilirler. Bu memurlar köy ve kasabalardaki nüfus-u mükellef defterlerini zamanında tanzimi ve muhtarlardaki kayıtların kontrolü gibi görevleri de yerine getirmektedirler. Görev yerlerine gitmeyenler olursa derhal yerine yeni bir Seyyar Memur tayin edilmektedir.