• Sonuç bulunamadı

Nadolny’nin Ankara’ya ve Anadolu’ya Bakış Açısı

2.3. Nadolny’nin, Türkiye’nin Dünü ve Bugünü Hakkındaki Görüşleri

2.3.1. Nadolny’nin Ankara’ya ve Anadolu’ya Bakış Açısı

Büyükelçi Nadolny, görev yaptığı süre içinde her fırsatta Türkiye hakkında anılarında ve raporlarında genç cumhuriyetin geçirdiği her aşamayı bizzat görmüş ve yaşamıştır. Nadolny, Ankara’ya yaptığı ilk yolculuk hakkında anılarında yer vermiştir. Büyükelçi İstanbul’a geldikten sonra güven mektubunu sunmak için Başkent Ankara’ya gitmek için gerekli hazırlıkları yaparak, elçilik müşaviri Holstein ile yola çıkmışlardır. Elçilik müşaviri Holstein, bir kavas ve bir aşçıyla birlikte, Haydar Paşa garından bir salonlu vagon içinde yer alarak Ankara’ya hareket etmişlerdir. O dönemin şartlarından dolayı, geceleyin seyahat edilmesi mümkün olmadığı için yolculuk gündüzleri devam etmiştir. Nadolny ve ekibi ertesi gün Eskişehir’e ulaşmışlardır. Yolculuklar başta deniz kıyısı boyunca devam etmiş, daha sonra 21 tünel geçilip zaruri olarak tamir olunan son derece tehlikeli köprüler üzerinden ve çok sayıda kullanılamayacak halde vagon ve lokomotif yanından geçerek devam etmiştir. Nadolny geceyi yataklı vagonda geçirmek istemiş, ama tahtakuruları onu öyle rahatsız etmişler ki, bu olay elçinin uzun bir gece geçirmesine neden olmuştur. Ertesi sabah Ankara’ya doğru yola çıkılmıştır. Nadolny, dağların

141Akten zur Deutschen Auswartigen Amt Berlin, Politische Beziehungen der Türkei zu Deutschland

çeşitli renklerde parıldadığını, fakat manzaranın çıplak ve hüzün verici olduğunu da ifade etmiştir. Sadece sefil görünümlü kerpiç evlerin etrafındaki tarlaların sürülmüştü diyerek gördüklerini özetlemiştir. Büyükelçi ve ekibi, bu zorlu yolculuk sonunda Ankara’ya ulaşabilmişleridir142. Görüldüğü üzere Nadolny, yolculuk boyunca

gördüklerinin hüzün verici olduğunu Türkiye’nin yoksulluğunu ve kötü şartlarını anılarında yazmıştır.

Nadolny ve çalışma arkadaşları, garda Ankara’ya ilk adımlarını atmışlardır. Elçi anılarında, istasyon ile şehir arasında büyük bir bataklık olduğunu bataklıktan geçen şose yol ile şehre ulaşımın sağlandığını ifade etmiştir. Nadolny, Ankara şehrini, bir dağın tepesinde bulunan bir kale ile bir sürü petrol varilleri, tenekelerden yapılmış kulübeler, kerpiç evler ve birkaç yeni yapılmış tuğla evlerden olduğunu anılarında yazarak Ankara’yı betimlemiştir. Daha yeni görünümlü, büyükçe yapılmış olan tek binanın meclis binası olduğunu, o zamanın şartlarından dolayı Ankara’da tek odaları olan bir otel bile olmadığını, sadece otelde bir yataklı oda ancak altı yatakla beraber kiralanabildiğini yazmıştır. Büyükelçi bundan dolayı istasyonda bulunan bir vagonda kalmış ve ziyaretlerini orada gerçekleştirmiştir143

.

Büyükelçinin Ankara’da ilk gittiği yer Dışişleri Bakanlığı olmuştur. Burası bir yan sokak içinde küçük eski bir konakta faaliyet gösteriyordu. Zaten Ankara’da dönemin şartlarından dolayı İstanbul’daki gibi muazzam yalılar ve konaklar yoktu. Aynı zamanda Dışişleri Bakanlığını da yürüten Başbakan İsmet Paşa başında büyük koyun postundan yapılmış bir kalpak giyiyordu. Yüzünde eski asker imajı okunuyordu. Kendisi Alman askeri misyonunda görev yapmış birisiydi ve iyi derecede Almanca konuşabiliyor olmasına rağmen, İsmet Paşa’nın biraz ağır işittiğini söylemiştir.

Nadolny, büyükelçilik ve Ankara konusunda 21 Haziran 1924 tarihli raporuyla Ankara’nın o günkü olumsuz şartlarını betimlemiştir; “Ankara bugün, izninizle söylemeliyim, gerçek bir Asya Türk çamur yuvasıdır. Bir Asya araştırmacısı için, özellikle ziyaretinin üzerinden uzun bir süre geçmişse, bilimin hizmetinde geçirilmiş, ilkel bir yaşam biçimi olarak, güzel bir anıdır. Normal bir

142 Nadolny, age., s. 92. 143 Nadolny, age., s. 93.

Avrupalı için böyle korkunç bir yerde belli bir süre geçirmek, ancak herhangi bir zorunluluk altında mümkün olabilir. Burada balçık ve samanla inşa edilmiş evlerde tahta kuruları ve koyun yağına kadar koyundan yapılmış her türlü yiyecek hakimdi. Yakın bölgelerde kendi haline bırakılmış nehirlerin oluşturduğu bataklıklar çok büyük miktarda sivrisinek üretiyor ve bunun sonucu olarak tüm evlerde olumsuz yan tesirleri olan kinin tabletleri yemek saatlerinde değişmez ve sürekli biçimde alınıyor. Çağdaş konfora sahip hiçbir ev yoktu. Temel ihtiyaç maddeleri çok ilkel dükkanlarda satılıyor. Bunun dışındaki maddeleri İstanbul’dan almak gerekiyor. Civardaki doğa esas itibariyle bozkırdan, ağaçsız ova ve tepelerden veya yüksek kayalık ile dağ silsilelerinden oluşuyor. Harikulade çizgileri ve görünümleri var ama bitki örtüsü yok. Hiç bir göl ve orman yok, sadece tepelerdeki birkaç ağaç doğanın olanca fakirliğine küçük, dostça bir renk getiriyor” demiştir144

.

Nadolny’e göre, Anadolu ve Ankara için yapılması gereken çok işin olduğunu ifade etmiş ve Ankara’nın gösterdiği gelişmeyi hayranlıkla izlemiştir. Ankara şehrinin durumu, İstanbul dışındaki memleketin nasıl durumda bulunduğunu her gün görme imkanını oraya yerleşmiş hükümetin göz önünde bulundurmasını sağlıyordu ve ona yardım sağlamak hususunda büyük görevler yüklüyordu. Hijyenik çalışmalar yapılması, evler yapılması ve çevrenin yeniden şekillendirilmesi gerekiyordu. Hükümetin bu amacına ulaşmış bulunduğu gerçeği tartışılamaz. 1924 yılında 22.000 nüfusa sahip Ankara’sını düşünebilen, onu perişan küçük evleriyle, istasyon ile şehir arasındaki bataklığıyla geniş çorak manzaralı Çankaya ve Keçiören’i karşılaştıracak olursak, 14 milyon nüfusuyla 762741 kilometrekarelik bir bölgede fakir bir halde yaşayan ve sürekli olarak savaşlar yapmış Türk milletini düşünen bir kimse bu millete en yüksek şekilde hayranlık duymaktan başka bir şey yapamazdı. Bugün Ankara 300.000 nüfusuyla büyük bir gelişme göstermiş ve modernleşme yolunda büyük adımlar atmış bir şehir durumuna gelmiştir145. Aynı ölçüde olmasa da

Türkiye’nin bütün kentlerinde uygun tarzda gelişim sağlandı. Ankara’da iken Türkiye’ye doğru zamanda gelmiş olduğumun bilincine vardım. Osmanlı İmparatorluğunun yerine Arap Bölgeleri’nin terk edilmesi sonucunda yeni milli bir

144 Bozkurt, agm., s.29-30.

Türkiye kurulmuştur. Her tarafta yeni bir düzen kuruluyordu. “Yeni Başkentin”, bir dünyanın yeni bir sembolü olarak gün yüzüne çıktığını yazmıştır146

.

Ankara’nın birçok yerinde bataklıkların olması anofel sinek sürülerinin bolca üremesine neden olmuş ve bölgede Malerya (sıtma) hastalığı o kadar yaygınlaşmıştı ki, hükümet üyelerinin birçoğu bu hastalığa yakalanmış halde yataklara düşmüşlerdi. Nadolny Ankara’ya ilk gelişinde bu yüzden birçok devlet adamıyla görüşememiştir. Elçi anılarında, bu durumdan dolayı sıtma hastalığına karşı bolca kinin ilacı kullandığını itiraf etmiştir147

. Nadolny yazmış olduğu raporlarında, Ankara’nın bu kötü durumundan biran evvel kurtulması için kendisinin de girişimlerde bulunduğu ve bunun neticesi olarak Charlottenburg’ta bulunan Teknik Yüksek Okulunda Prof. Dr. Jansen’a Ankara için bir imar planı hazırlamasını istemiş ve bunun icrası için Berlin’e rapor yollamıştır. Dr. Jansen’ın yapmış olduğu çalışmalar sonucunda, Engürü su adı verilen ırmağın bataklığının kurutulduğunu ve bu ırmağın bir tarafına park diğer tarafına bir ırmağın içinden geçen yere at yarışı için pist yapıldığını belirtmiştir. Bunun neticesinde de Malerya hastalığı yok edilmiştir. Nadolny, tren garının yenilendiğini ve gar yanında çok güzel bir Palast Oteli yapıldığını ve diğer ihtiyaçlar içinde modern lokantalar inşa edildiğini yazmıştır. Şehirdeki küçük evlerin yıkıldığını yerlerine şatafatlı binalar yapıldığını belirten Nadolny, bakanlıkların ve yabancı misyonerlerin de kendilerine temsili binalar yaptırttıklarını rapor etmiştir. Geniş bulvarlar sayesinde trafik akışı sağlandığını ve şehrin üst tarafında Elma Dağı üstünde devlet başkanının bulunduğu yerlere yönetim binaları inşa edildiğine dair rapor tutmuştur148

.

Büyükelçi, bazen yapması gereken görevlerinin dışındaki konulara da el atmıştır. Ankara’nın yeniden yapılanması meselesine kayıtsız kalmayarak girişimlerde bulunmuştur. Nadolny’nin bu çalışmaları Türkiye’de birçok Alman firmasına pazar oluşturmuştur. Mesela; Ankara Üniversitesi ve Sümer Bank gibi kurumları Alman firmalar, elçinin girişimleri sayesinde yapmışlar ve bu işlerden

146

Nadolny, age., s. 94.

147 Nadolny, age., s. 95.

148Akten zur Deutschen Auswartigen Amt Berlin, Deutsche Botschaft Kostantinopel Ankara, B.3,

maddi kazanç ve nüfuz kazanmışlardır. Nadolny’nin bu yoğun çalışmaları ülkesinin diğer devletlere oranla Türkiye’de ayrı ve önemli bir yeri kazanmasını sağlamıştır.

Nadolny 7 Temmuz 1927 tarihli raporunda, Mustafa Kemal’in uzun yıllar sonra İstanbul ziyareti hakkında detaylı bir rapor yazmıştır. Nadolny, başkentin İstanbul’dan Ankara’ya taşınması neticesinde İstanbul’un bir anda o ihtişamlı yapısından öksüz bir çocuğa döndüğünü belirtmiştir. Atatürk’ün ziyareti ile eski imparatorluk başkenti arasında oluşan kırgınlık, bu ziyaretle ortadan kalkmıştır. Atatürk’ün ziyareti İstanbul ahalisini çok mutlu ettiğini bunun için halkın ve İstanbul’un yerel amirlerinin karşılama merasimleri düzenlediğini yazmıştır. Nadolny, CumhurbaşkanıAtatürk ’nin İstanbul ziyareti için, Ankara hükümetinin İstanbul’un kaybına kayıtsız kalmayacağını ve İstanbul’un önemini koruyacakları anlamına geldiğini raporunda belirtmiştir149

. Ayrıca Büyükelçi Nadolny, anılarında İstanbul’u çok beğendiğini ve geçmişiyle çok önemli bir şehir olduğunu, her fırsatta İstanbul Tarabya’daki konağında ailesiyle birlikte tatil yaptığını anılarında kaleme almıştır.

Yukarıdaki ifadelerden de anlaşılacağı üzere Nadolny, Ankara’nın ve Anadolu’nun durumumun çok kötü olduğunu belirtmiştir. Onun için Ankara’nın (hükümetin) bu konuda işinin çok olduğunu açıklayarak durumun acziyetini o dönemi yaşamış biri olarak raporlarında ve anılarında gözler önüne sermiştir. Büyükelçi Nadolny, özellikle de I. Dünya Savaşından sonra yoksulluğun her yerde kendisini fazlasıyla gösterdiğini yazmıştır. Yeni Türkiye’nin ekonomik, kültürel ve sosyal alanda yoğun bir şekilde çalışma yapması gerektiğini belirtmiş ve kısa süre de yeni Türkiye’nin her alanda hızlı bir şekilde olumlu çalışmalar yaptığını açıklamıştır.