• Sonuç bulunamadı

1.4. NÜKLEER ENERJİNİN AVANTAJ ve DEZAVANTAJLARI

1.4.1. Nükleer Enerjinin Avantajları

Nükleer enerjinin avantajları şunlardır; a) Ekonomiktir

b) Fiyatı istikrarlı ve yakıtı taşınabilirdir c) Enerjide kaynak çeşitliliği sağlar ç) Nükleer silaha kolay ulaşım sağlar d) Diğer sektörleri besler

e) Enerjide dışa bağımlılığı önemli ölçüde engeller f) Çevrecidir

g) İstihdam ve ekonomik büyümeye katkı sunar h) Yakıt tekrar işlenerek kullanılabilir

i) Nükleer güç santrallerinin ekonomik ömrü ve kapasite faktörü yüksektir j) Rekabetçidir

k) Diğer enerji türlerine göre daha az arazi işgal eder

a) Ekonomiktir: Tüm enerji endüstrileri arasında en çok sermaye yoğun enerji endüstrisi nükleer enerji endüstrisidir. Nükleer enerji endüstrisi çok yüksek düzeyde yatırım sermayesi gerektirir. Bu yüksek yatırım sermayeside ancak devlet teşvikiyle bir araya gelir. Özel sektör yüksek sermaye maliyetinden dolayı devlet teşviki olmadan nükleer santral kurmayı uygun bulmamaktadır (Andreev, 2011: 8).

Nükleer enerji santralleri diğer enerji santralleriyle karşılaştırıldığında ilk kuruluş ve devreden çıkarma maliyeti yüksek olsada işletme ve yakıt maliyetinin ucuzluğu ortalama elektrik üretim maliyetini düşürür (Farris, 2017:3). Bu santrallerin sermaye maliyeti nükleer santrallerden elde edilen elektriğin ortalama maliyetinin %80’ine tekabul eder (Joskow ve Parsons, 2016: 16).

Sanayi devriminden günümüze ülkelerin elektrik talepleri gün geçtikçe artmaktadır. Örneğin enerji talebi en fazla olan ülkelerden biri olan ABD’nin elektrik talebi 2040 yılına kadar %28 artacağı öngörülmektedir (Nuclear Energy Instıtute, 2014: 1).

Gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerindeki en önemli yapı taşını enerji maliyeti oluşturur (Muradov, 2012: 3). 2005 yılında nükleer enerjinin maliyeti ile ilgili yapılmış bir araştırmada nükleer elektriğin maliyeti 39.1 KRW/Kwh, kömürden üretilen elektriğin maliyeti 48.6 KRW/Kwh, LNG tesisinden üretilen elektriğin maliyeti ise 50.67 KRW/Kwh olarak tespit edilmiştir (Lee vd., 2009: 558). Bu maliyet rakamlarına bakılacak olunursa nükleer enerji kömür ve LNG gibi fosil yakıtlardan daha ekonomik olacaktır.

Kilogram başına kömürden 20.000 kat daha fazla enerji açığa çıkaran uranyum yakıtına işletme ve bakım masraflarına dahil edildiğinde kilovatsaat başına 2 centin biraz üzerinde bir maliyetle elektrik üretilir (Farris, 2017:3).

Nükleer santraller ekonomik ve teknik olarak esnek yapılar değillerdir. Yani bir nükleer santral devreye alıp-devreden çıkararak çalıştırmak hiç de ekonomik olmayacaktır (Thomas, 2005: 20).

Düşük yakıt maliyeti nükleer enerjinin çekim noktası olmuştur. Zaten düşük olan yakıt maliyeti artan verimlilikle daha da düşecektir. Örneğin İspanya’da 1995-2001 yılları arasında nükleer enerjiden kaynaklı elektrik üretim maliyeti verimlilikle birlikte %29 azalmıştır (World Nuclear Association, 2008: 2).

Doğalgaz santralinin inşaat maliyeti nükleer santralin inşaat maliyetine göre düşüktür. Ancak doğalgaz santralinin özellikle yakıt odaklı çalışma maliyeti oldukça yüksektir. Doğalgaz santralinin yakıt maliyeti %65 düzeyindedir. Buna karşın nükleer santralin yakıt maliyeti oldukça makul düzeylerdedir (Mclellan, 2003: 3).

Nükleer santralin çalışması sırasında ortaya çıkan atığın bertarafı işletme maliyetine katılır. Nükleer santrallerin diğer maliyetleride hesaba dahil edilecek olursa nükleer enerjiden kaynaklı çok büyük bir ekonomik hacim olduğu görülür. Nükleer santralin ömrü boyunca güvenliği, düşük karbon salınımı ve pazarın maliyet rekabetçiliğiyle harmanlandığında diğer enerji santrallerine göre daha ekonomik elektrik enerjisinin kaynağı olduğu görülür (World Nuclear Association, 2016).

2009 yılı Birleşik Devletlerdeki ortalama elektrik üretim maliyetlerine bakılacak olunursa hidrolik enerji 1 cent/kwh, nükleer enerji 2 cent/kwh, rüzgar enerjisi 3 cent/kwh, kömür santralleri 3 cent/kwh, doğalgaz santralleri 5cent/kwh, petrol santralleri 12 cent/kwh’dir (İşeri ve Özen, 2012: 166). Tüm bu veriler göz önüne alındığında Nükleer enerjinin hidrolik enerjiden sonraki en ekonomik kaynak olduğu görülmektedir.

1 kg odunun yakılmasıyla açığa çıkan enerji 1kwh, 1 kg kömürün açığa çıkardığı enerji 3 kwh, 1kg petrolden açığa çıkan enerji 4 kwh olurken 1 kg uranyum fisyonundan 50.000 kwh ve yapay plütonyum 239’un fisyonundan açığa çıkan enerji 6 milyon kwh’dır. Ekonomik olmasının en büyük nedeni yakıldığında açığa çıkardığı enerji miktarının diğer kaynaklara kıyasla çok daha fazla olmasıdır (İşeri ve Özen, 2012: 166).

Maliyet tasarrufu, fosil yakıttaki fiyat sınırı, net yakıt ithalatında azalma, enerji arz güvenliği,yüksek teknoloji ihracatı, elektrikte fiyat istikrarı ve entelektüel sermaye kazançları Nükleer enerji kullanımının ekonomik faydalarındandır (Nuclear Energy Agency, 1992: 17). Bunların bir sonucu olarak ise; Verimlilik artışı, rekabet gücünde

artış, yüksek ticari kapasite, milli paranın değer kazanması ve gelişmiş ekonomik büyüme gözlenir (Nuclear Energy Agency, 1992: 17).

b) Fiyatı İstikrarlı ve Yakıtı Taşınabilirdir: Nükleer enerjinin yerini aldığı yakıtın üzerindeki talep baskısını azaltması, işletilmesinin ucuz olması ve fosil yakıtın arzındaki aksaklıklardan dolayı nükleer enerji santralleri elektrikte fiyat istikrarı sağlar (Nuclear Energy Agency, 1992: 58). Ayrıca Enerji kullanım alanlarının çeşitlenmesi ve bu çeşitliliğe giren ek bir enerji kaynağı fiyat istikrarında önemli bir yer tutar (Nuclear Energy Agency, 1993).

Nükleer santrallerin yakıt masrafları çok düşüktür. Fiyat dalgalanması ve olası şoklardan en az etkilenirler. Söz gelimi uranyum fiyatı %100 artsa dahi nükleer santrallerden üretilen elektriğin maliyeti sadece %10 artar (World Nuclear Association, 2016). Bu durum doğalgaz santrallerinde %70-80 olurken kömür santrallerinde %30-40 dolaylarındadır. Fosil yakıt fiyatlarında meydana gelen artışlar nükleer santralleri daha cazip hale getirecektir (Joskow ve Parsons, 2016: 5).

Nükleer santrallerde yakıt fiyatının üretim maliyetine oranı diğer enerji santrallerine göre ucuzdur. Yakıt fiyatının üretim maliyetine oranı nükleer santrallerde çok düşükken diğer enerji santrallerinde %80-90 aralığındadır. Nükleer enerji fiyat dalgalanmalarından en az etkilenir. Dolayısıyla fiyat istikrarı söz konusudur (İşeri ve Özen, 2012: 166).

Nükleer santrallerin diğer bir avantajı da yakıtının taşınabilir oluşu ve depolanmasının kolay oluşudur (Civan ve Köksal, 2010: 120). Yakıt maliyetine birde taşıma ve depolama gibi extra masraflar dahil edilmediğinden üretilen enerjinin maliyeti olumlu yönde etkilenir.

c) Enerjide Kaynak Çeşitliliği Sağlar: Enerjide kaynak çeşitliliğine gitmek bir ülkenin stratejik olarak atacağı en büyük adımlardan biridir. Nükleer santrallerin enerji üretimi ve tüketiminde kaynak çeşitliliği sağladığı ve enerji arz güvenliğine katkı sağladığı bilinen bir gerçektir (Civan ve Köksal, 2010: 120).

1970’lerde meydana gelen petrol şokları enerji arz güvenliği konusunu gündeme getirmiş,enerji kaynağına ulaşmakta güçlük çeken bazı ülkeler özellikle Fransa ve Japonya nükleer enerjiye yönelmişlerdir. Günümüzde enerji kaynaklarının genellikle Dünya’nın istikrarsız bölgelerinde bulunmasından dolayı petrol fiyatlarındaki

ani oynaklıklar üretimde maliyet artışına neden olacağından yakıt fiyatlarının artışından etkilenmeyen nükleer güç santrallerine olan talep gün geçtikçe artmaktadır (Elbaradeı, 2006: 3).

Yenilenebilir kaynaklarda enerji çeşitlenmesi ve enerjide artan talebi emmek için kullanılabilecek bir kaynaktır. Ancak yenilenebilir enerji alternatif bir enerjidir.

Fosil yakıtlarda meydana gelen fiyat riskini azaltmak, maliyet kayıplarını önlemek ve kaynak çeşitliliği sağlayarak arz şoklarının önünde daha sağlam durabilmek elektrik üretiminde çeşitliliği sağlayan makroekonomik faydalardır (Kessides, 2010: 340).

ç) Nükleer Silaha Kolay Ulaşım: Literatürde nükleer silah yapmanın iki yolundan bahsedilir. İlki uranyum zenginleştirilmesiyle elde edilen nükleer silah yapımı ikincisi ise nükleer santrallerin çalıştırılmasıyla açığa çıkan plütonyumun nükleer silah yapımında kullanılmasıdır (Bilgin, 2009: 79).

Nükleer silahların yayılması Uluslararası bir sorundur ve bu teknolojinin yayılmasını önlemek için ek güvenlik önlemleri alınmalıdır (Nuclear Energy Agency, 1992: 16).

Fisyon ürünlerinin nükleer silah üretiminde kullanılması, nükleer santrallere yapılacak terör saldırılarıyla nükleer malzemeye erişim ve Nükleer teknolojinin nükleer silah üretimi planlayan ülkeler tarafından öğrenimi nükleer güç ile ilgili olarak silahlanma konusundaki endişeleri arttırır (Pedraza, 2011: 24).

Nükleer silahlarda zenginleştirilmiş uranyum ve plütonyum kullanıldığından harcanmış yakıtın yeniden işlenmesi ve uranyum zenginleştirme konusunun barışçıl çerçevede değerlendirilmesi gerekir (Elbaradeı: 2006: 5).

Nükleer silahların kullanımı ahlaki olmamasına karşın diğer ülkelere karşı ülke güvenliğini sağlamak ve diğer nükleer silahlara karşı bir savunma aracı olması bakımından önemlidir.

d) Diğer Sektörleri Besler: Nükleer santraller sadece elektrik üretmekle kalmaz, birçok endüstriyle ortak çalışarak istihdama ve ekonominin farklı alanlarına katkıda bulunur (www.enerji.gov.tr, 2017:). Nükleer enerji santralleri; demir-çelik sanayisi, kimya sanayisi ve makine techizat sanayini geliştirir. Tüm bu sanayi dalları

milli bir takımın üyeleridir (Lee vd., 2009: 551). Nükleer teknolojinin gelişimi diğer sektörlerin gelişimini tetikleyerek bilişim, uzay sanayi, gıda, tıp gibi yüksek katma değere sahip sektörleri besleyecektir.

Nükleer enerji; Nükleer sanayinin gelişimi, santrallerde kullanılan reaktörlerin tasarımı, santralin inşaatı, reaktörler için kullanılan ara malzemeler, işletmenler, yakıt madenciliği ve yakıtın üretimi ve çevrimi, üretilen yakıtın depolanması, kullanılan yakıtın gerekli teknolojilerle tekrar kullanıma sunulması, atığın sevk ve idaresi gibi konularda geniş ekonomik etkileri vardır (Hüseyinoğlu, 2006: 44).

Ayrıca nükleer santral çalışırken açığa çıkan bazı izotoplar maden arama, metal sanayinin gelişimi, kâğıt sanayinin işlerliğinin artması ve uzay biliminin gelişmesine katkı sunar. Tüm bu katkılar nükleer endüstrinin ekonomiye ve sosyal- beşeri gelişime etkisini gözle görülür biçimde arttırabilir (Hüseyinoğlu, 2006: 45).

Gelişen teknolojiyle sadece zamanı yakalamakla kalmayarak teknoloji yönetiminin iyi yapılması durumunda sıçrama olasılığı artar ve Ülkeyi zamanın ötesine taşıyabilir (Growth - Building Jobs and Prosperity in Developing Countries, 2008: 2).

e)Enerjide Dışa Bağımlılığı Önemli Ölçüde Engeller: Enerji talebinin enerji arzından fazla olduğu durumda enerji arz açığı meydana gelir. Böyle bir durumda ya dışarıdan enerji ithal edilip enerji arz açığı kapatılacak ya da daha az üretim yapılıp daha düşük bir büyümeye razı olunacaktır. Ülkeler böyle bir ikilemde kaldıklarında dışarıdan enerji ithal etme yoluna giderler. Bu durumda da genellikle dış ticaret açıkları gözlemlenir.

Bazı Ülkelerin kendi enerji kaynağı olmamasından dolayı vermiş olduğu dış ticaret açıkları bağımsız kredi kuruluşlarınca Ülke notunun düşürülmesine sebebiyet verebilir (Demir, 2013: 3).

Örneğin Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı %72 düzeyindedir (Eral, 2015:18). Türkiye gibi Fosil enerji kaynağı olmayan ya da diğer ülkelere nazaran daha az olan ülkeler enerji bağımsızlığını sağlama için nükleer enerjiye yönelirler (Netzer ve Steinhilber, 2011: 72).

f)Çevrecidir: Nükleer gücün itici güçlerinden biride iklim değişiklilerine neden olmayışıdır (Yusuf, 2008: 12).Fosil kaynaklardan elektrik enerjisi elde etmek

sera gazı emisyonları ve karbon emisyonlarının artmasına bu da Küresel ısınmaya neden olarak canlı yaşamını olumsuz etkiler (Çınar ve Yılmazer, 2015: 56).Nükleer santraller diğer santraller gibi karbondioksit salınımına neden olmaz. Nükleer enerjinin iklim değişikliğini azaltıcı etkide bulunması nükleeri daha cazip hale getiriyor (Joskow ve Parsons, 2016: 6).

İklim değişiklikleri bazı bölgelerde kuraklık bazı bölgelerde ise sel felaketleri ve su seviyesinin yükselmesi, çölleşme, fırtınalarda artış ve iklimlerin yumuşayıp kendine has özelliklerinin kaybolmasına neden olabilir (Nuclear Energy Agency, 1992: 82).

Çevre kirliliği ve ekonomik büyüme arasındaki somut delilleri 1991 yılında ortaya koyan Grossman ve Krueger yüksek gelir grubunda ekonomik büyüme çevreyi olumsuz etkilemezken, düşük gelir grubunda ise ekonomik büyümenin çevreyi olumsuz etkilediğine karar vermişlerdir (Civan ve Köksal, 2010: 122).

2002 yılında yapılan Johannesburg sürdürülebilir kalkınma zirvesinde enerji ekonomik kalkınmanın en önemli faktörlerinden biri olmasına karşın özellikle karbondioksit emisyonuna neden olarak çevreyi kirlettiği üzerinde durulmuştur (Farhani ve Rejeb, 2012: 71).

Elektrik üretiminde karbon salınımıda önemli bir yer tutar. 1 kwh elektrik üretebilmek için santrallere göre karbon salınımı şöyledir (Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2016: 2);

 Kömür santrallerinde 1000 gram  Petrol santrallerinde 840 gram  Doğalgaz santrallerinde 470 gram  Güneş panellerinde 46 gram

 Nükleer enerji santrallerinde 16 gram  Rüzgar türbinlerinde 12 gram

 Hidroelektrik santrallerinde ise 4 gram

Uluslararası enerji ajansının 2010 yılında sunduğu bir rapora göre karbondioksit salınımları azaltılmalıdır. Buna göre karbondioksit emisyonundaki azalışı

sağlamak için 2050 yılına kadar nükleer enerji kullanılarak Dünya’da üretilen elektrik oranının %24 seviyesine çıkarılması gerekiyor (İşeri ve Özen, 2012: 164).

Nükleer enerjinin en önemli yönlerinden biri de yakıt madenciliğinden santralin işletilmesine kadar geçen süreçte ihmal edilebilir düzeyde karbondioksit emisyonuna neden olmasıdır (Elbaradeı, 2006: 3). Nükleer yakıt madenciliğinden başlayan ve nükleer atığın bertarafına kadar olan nükleer yakıt çevriminin her aşamasında özellikle yakıt madenciliği dikkate alındığında doğalgazdan 20-70 kat daha az, yenilenebilir enerji ile de neredeyse eşit seviyede karbon salınımı yapar (Türkiye Atom Enerji Kurumu, 2010: 74).

1984- 2007 yıllarını kapsayan 19 gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yapılan çalışmaya göre nükleer enerji tüketiminde meydana gelen %1’lik bir artış uzun vadede emisyonlarda %0.477’lik bir azalmaya sebebiyet verir (Apergis v.d., 2010: 2259). Kyoto protokolüne taraf ülkeler sera gazı emisyonlarının azaltılıp emisyon hedeflerine ulaşabilmek için nükleer kapasitesinin genişletilmesini planlamaktadırlar (Nivola, 2004: 8).Ayrıca Salınan karbondioksitin yakalanıp yer altı depolarında saklanmasıyla yeni iklim hedeflerine ulaşılması da düşünülen diğer bir konudur (Yang, ?:).

g)İstihdam ve Ekonomik Büyümeye Katkı Sunar: Nükleer enerji endüstrisi istihdam sağlama ve iktisadi büyümede önemli bir rol oynar. Örneğin Birleşik Devletlerdeki nükleer santrallerde üretilen elektriğin yıllık ortalama geliri 40-50 milyar $ aralığındadır. Ayrıca bu üretime 100.000’den fazla işçi katkıda bulunur (Nuclear Energy ınstitute, 2017:2). ABD’de toplam emek geliri doğrudan ve dolaylı olmak üzere bölgesel farklılıklar göstermektedir(Nuclear Energy Instıtute, 2014: 5).

Yapılan analizlere göre elektrik üretim tesisleri kıyaslandığında nükleer santralden elektrik üretmek diğer elektrik üretim biçimlerine göre istihdama daha fazla etki sağlar. Söz gelimi bir nükleer santralin sorunsuz çalıştırılması için 400-700 kişi arasında istihdama direkt katkı sağlar. Buna ek olarak nükleer santrallerde çalışan kişilere işin riskinden dolayı ortalama maaşları diğer işçilere göre %36 daha fazladır (Nuclear Energy Instıtute, 2014: 2).

Nükleer tedarikçilerde dahil olmak üzere Avrupa’da nükleer endüstri 500.000 kişiye iş sağlamaktadır. Bunların 100.000’i Fransa’da, 85.000’i İngiltere’de geri kalanı ise Avrupa’nın diğer ülkelerinde çalışan işçilerdir (Foratom, 2010).

Nükleer endüstrinin en çok ihtiyaç duyduğu şey yetişmiş kalifiye insandır. Nükleer santrallerde çalışacak nükleer enerji mühendislerinin çokluğu bu enerjinin daha sağlıklı ve kararlı ilerlemesini sağlar (Hüseyinoğlu, 2006: 43). Nükleer enerjinin bu ilerleyişi istihdam ve ekonomik büyümeye katkı sunar.

h)Yakıt Tekrar İşlenerek Kullanılabilir: Nükleer santrallerde harcanan yakıtın tekrar işlenmesiyle yeniden kullanılabilir olan uranyum ve plutonyum tekrar yakıt olarak kullanıldığında daha fazla enerji verir (World Nuclear Association, 2008: 14).

Nükleer santrallerde kullanılan yakıtların kullanım kapasitesi bittikten sonra tamamen yok olmaz. Kullanılmış yakıtın sadece %3’ü yüksek düzeyde atıktır. Bu yüksek düzeyli atık da camlaştırılarak güvenli depolanmalıdır. Kalan atığın %97’si düşük düzey atıktır. Bu atık ihtiva ettiği uranyum ve plütonyumdan dolayı tekrar işlenerek kullanılabilir (Comby, 2017: 3).

Kullanılmış nükleer yakıtı tekrar işleyip kalan kısmı jeolojik depolanarak atığın hacmi azaltılmış olur. Kullanılmış yakıtın fisyonu esnasında oluşan plütonyumun tekrar kullanılmasıyla uranyum gereksinimi %15’e kadar azalır (Türkiye Atom Enerji Kurumu, 2010: 19).

ı)Rezerv Sıkıntısı Yoktur: Nükleer yakıtın potansiyel rezervleri çok yüksektir(Muradov, 2012: 108).Uranyum rezervlerinin günümüz tüketimiyle 230 yıl daha yetmesi bekleniyor (Farris, 2017:3).

i)Nükleer Güç Santrallerinin Ekonomik Ömrü ve Kapasite Faktörü Yüksektir: 4. nesil reaktör tasarımları daha gelişmiş güvenlik, yüksek rekabet gücü, ekonomik elektrik üretimi ve çıkan atığın azaltılması gibi avantajlı yanlarıyla 2030- 2040 yılları arasında nükleer sanayide yerini alması beklenilmektedir (Pedraza, 2011: 36).Yeni nesil nükleer santrallerin devreye girmesiyle nükleer santrallerin ekonomik ömrünün artacağı ve daha yüksek kapasiteyle çalışacağı öngörülmektedir.

Nükleer santraller yılın saatlerinin %85-90’ında elektrik sağlayabilen kullanılabilirliği ve kapasitesi yüksek tesislerdir (Joskow ve Parsons, 2016: 3).

Dünya’nın en büyük rüzgâr türbini 198 metre boyunda ve yaklaşık 7 mw güç üretir. Normal bir nükleer santral ise ortalama 1000 mw güç üretir ve kapasite faktörü

yüksektir. Her zaman rüzgâr esmeyeceği göz önüne alındığında kapasite faktöründe bir azalma meydana gelecektir. 450 tane büyük boy rüzgâr türbini hiçbir aksaklık meydana gelmezse 1 tane nükleer santralin ürettiği elektriği üretir. Ayrıca nükleer santraller; rüzgâr türbini ve benzeri yenilenebilir enerji kaynaklarının kapladığı alan kadar yer kaplamazlar (Farris, 2017:3).

Nükleer santrallerin kapasite faktörleri ülkelere göre farklılık gösteriyor. Ekonomik ömrü boyunca Finlandiya’daki nükleer santrallerin kapasite faktörü %91, İsviçre’de %86, İngiltere’de %73, ve Kanada’da %75 civarındadır (Joskow ve Parsons, 2016: 4).

ABD’de kapasite faktörü %90 seviyelerine ulaşmış ve nükleer santrallerin güvenlikleride oldukça iyileşmiştir (Joskow ve Parsons, 2016: 5).Yüksek kapasite faktörleri elektrik maliyetlerini önemli ölçüde azaltmıştır.

Şuanda ABD’de bulunan nükleer santraller %90 kapasite faktörüyle çalışıyor. Eş değer baz yüklü santrallerden olan gaz santralleri %80-85 kapasite faktörüyle 25 yıl ekonomik ömürle çalışır. Nükleer endüstrinin gelişimiyle birlikte nükleer santrallerin ömrü 60 yıla çıkarılması planlanıyor (The Economic Future Of Nuclear Power, 2004: 109).

j)Rekabetçidir: Yenilenebilir enerji güvenilir ve temiz bir enerji kaynağıdır. Ancak sürekli değildir ve baz yük üretmeyen alternatif enerji kaynağıdır (www.enerji.gov.tr, t.y.: 9). Nükleer santraller ise rekabetçi bir yapıya sahiptir. Söz gelimi OECD ülkelerinde bulunan tüm nükleer santraller elektrik arz piyasasında yer alırlar bu piyasalardaki düzenleme ve liberalizasyon işlemine tabi olurlar (Wilmer, 2003: 4).Nükleer enerji diğer elektrik santralleriyle karşılaştırıldığında maliyet açısından rekabetçidir (World Nuclear Association, 2008: 1).

Yakıt maliyetinin az oluşu, yüksek teknolojik yenilik ve değişimle verimliliğin artırılması, nükleer santrallerin ömürlerinin artırılması ve yatırım maliyetini amorti etmesi bir nükleer santralin rekabet gücünü artırır (Türkiye Atom Enerji Kurumu, 2010: 56).

Yakıt fiyatlarındaki sürekli oynamalar elektrikte rekabeti değiştirebilir ama nükleer enerjide yakıt fiyatları çok düşük olduğundan yakıtta yüksek bir fiyat artışı olsa

dahi toplam maliyette az bir artışa neden olur bu durum nükleer enerjiyi sürdürülebilir ve rekabetçi kılar (Türkiye Atom Enerji Kurumu,2010: 72).

k)Diğer enerji türlerine göre daha az arazi işgal eder: Nükleer santraller üretikleri güce göre kurulu oldukları arazi ile de tartışmasız üstündür. Örneğin Türkiye’de kurulması planlanan nükleer santralin maksimun kaplayacağı alan 4 km2 iken aynı ekonomik ömürle aynı toplam çıktıyı yakalayabilmek için güneş panellerini kullanırsak 125 kat, rüzgâr türbinlerini kullanırsak 150 kat, hidrolik santral yaparsak 600 kat daha fazla arazi kullanılması gerekmektedir (Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2016: 3).

Benzer Belgeler