• Sonuç bulunamadı

Nükleer enerji tüketiminin makro ekonomik belirleyicileri: OECD ülkeleri üzerine bir panel veri analizi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Nükleer enerji tüketiminin makro ekonomik belirleyicileri: OECD ülkeleri üzerine bir panel veri analizi"

Copied!
138
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

NÜKLEER ENERJİ TÜKETİMİNİN MAKRO EKONOMİK BELİRLEYİCİLERİ: OECD ÜLKELERİ ÜZERİNE

BİR PANEL VERİ ANALİZİ (Yüksek Lisans Tezi)

İbrahim GÜNDÜZ Kütahya- 2017

(2)

İktisat Anabilim Dalı

Yüksek Lisans Tezi

NÜKLEER ENERJİ TÜKETİMİNİN MAKRO EKONOMİK

BELİRLEYİCİLERİ: OECD ÜLKELERİ ÜZERİNE BİR PANEL

VERİ ANALİZİ

Danışman:

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Önder

Hazırlayan: İbrahim GÜNDÜZ

(3)

İbrahim GÜNDÜZ’ün hazırladığı “Nükleer Enerji Tüketiminin Makro Ekonomik Belirleyicileri: OECD Ülkeleri Üzerine Bir Panel Veri Analizi” başlıklı Yüksek Lisans tez çalışması, jüri tarafından lisansüstü yönetmeliğinin ilgili maddelerine göre değerlendirilip oybirliği / oyçokluğu ile kabul edilmiştir.

11/08/2017

Tez Jürisi

İmza

Kabul Red

Prof. Dr. Cüneyt KOYUNCU

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin ÖNDER (Danışman)

Yrd. Doç. Dr. Metin BAŞ

Prof. Dr. İsmail KÜÇÜKAKSOY Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü

(4)

Ekonomik Belirleyicileri: OECD Ülkeleri Üzerine Bir Panel Veri Analizi” adlı çalışmamın, tarafımdan bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurmaksızın yazıldığını ve yararlandığım kaynakların kaynakçada gösterilenlerden oluştuğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanılmış olduğunu belirtir ve bunu onurumla doğrularım.

…../…../2017

(5)

Özgeçmiş

29.03.1991 tarihinde İstanbul Küçükçekmece’de doğdu. Halkalı Ticaret Meslek Lisesinin muhasebe ve finansman alanını bitirdi. Bir yıl boyunca SMMM ofisinde muhasebe stajyeri olarak çalıştı. 2015 yılında Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İİBF iktisat bölümünden fakülte 3.sü olarak mezun oldu. Aynı yıl Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü iktisat tezli yüksek lisans bölümüne kaydını yaptırdı. Şu an yüksek lisans tez dönemindedir.

…../…../2017 İbrahim GÜNDÜZ

(6)

ÖZET

NÜKLEER ENERJİ TÜKETİMİNİN MAKRO EKONOMİK BELİRLEYİCİLERİ: OECD ÜLKELERİ ÜZERİNE BİR PANEL VERİ

ANALİZİ GÜNDÜZ, İbrahim

Yüksek Lisans Tezi, İktisat Ana Bilim Dalı Tez Danışmanı: Yrd.Doç.Dr. Hüseyin ÖNDER

Agustos, 2017, 121 sayfa

Enerji iç ve dış siyasetin şekillenmesinde, Milli sanayinin ve ekonominin gelişiminde oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle enerjinin hangi kaynaklardan üretildiği oldukça önemlidir. Fosil yakıtlar açısından zengin olmayan pek çok ülke için nükleer enerji önemli bir alternatiftir.

Bu çalışmada nükleer enerjinin makro ekonomik belirleyicileri incelenmiştir. Bunu gerçekleştirirken literatürde yer alan benzer çalışmalar titizlikle taranarak değişkenler tespit edilmiştir. 2000-2015 yılları arasında OECD ülkelerinin örneklem olarak alındığı analizde nükleer enerjinin makro ekonomik belirleyicileri olarak sivil iş gücü, toplam karbon dioksit emisyonu, ham petrol fiyatları, Enerji yoğunluğu, Fosil yakıt tüketimi( toplamın % si), Yenilenebilir enerji tüketimi (toplam nihai enerji tüketiminin % si ) ve kişi başına sabit fiyatlarla GSYİH değişkenleri kullanılmıştır. Dengeli panel analizi yapmak için verileri yetersiz olan 5 ülke çalışmadan soyutlanmıştır. Yapılan dengeli panel veri analizinin ilk aşamasında F testi ve Breusch Pagan düzeltilmiş langrange çarpanı (LM) testi yapılarak klasik modelin kullanılamayacağı sonucuna varılmıştır. Analizin daha sonraki aşamasında ise Rassal (Random) modelin mi yoksa sabit (Fixed) modelin mi daha etkin olduğunu araştırmak amacıyla Hausman testi yapılmış ve modelin tahmini rassal (random) etkiler tahmincisiyle yapılmaya karar verilmiştir. Yapılan analizden çıkan sonuca göre; 𝐸𝑚𝑒𝑘 ve 𝑃𝑒𝑡. değişkenleri istatistiki açıdan %5 önem düzeyinde anlamsız olarak bulunmuştur. 𝐶𝑜2, 𝐸𝑛𝑒𝑟𝑌., Fosil, 𝑌𝑒𝑛𝑖𝑏.ve 𝐺𝑆𝑌İ𝐻ise %1 istatistiki önem düzeyinde anlamlı olduğu görülmektedir. İstatistiki açıdan anlamlı çıkan değişkenlerden 𝐶𝑜2 ve 𝐸𝑛𝑒𝑟𝑌. değişkenleri 𝑁ü𝑘 değişkeni ile pozitif ilişkilidir. Fosil, 𝑌𝑒𝑛𝑖𝑏.ve 𝐺𝑆𝑌İ𝐻 değişkenleri ise 𝑁ü𝑘 değişkeniyle negatif ilişkilidir.

Anahtar Kelimeler: Ekonomik Büyüme, Makro Ekonomik Belirleyici, Nükleer Enerji, OECD Ülkeleri, Panel Veri Analizi

(7)

ABSTRACT

MACRO ECONOMIC DETERMINANTS OF NUCLEAR ENERGY CONSUMPTION: A PANEL DATA ANALYSIS ON OECD COUNTRIES

GÜNDÜZ, İbrahim

M.Sc. Thesis, Departments of Economics Supervisor: Asst. Prof. Hüseyin ÖNDER

August, 2017, 121 pages

Energy has an important place which not only shapes domestic and national policy, but also improves national industry and economy. In case, it is quite important the energy is produced from what kind of sources. Nuclear energy is an important alternative in terms of most countries which has little fossil fuel sources.

In this article, macro economic determinants of nuclear energy have been examined. Having examined on this essay, variables have been identified similar essays placed in literature by scanning meticulously. Between 2000 and 2015, civil labor, total emission of carbon dioxide, prices of crude oil, Energy density, consumption of fossil fuel (% of total), consumption of renewable energy (% of total final of energy consumption) and variables of gross domestic product including fixed prices per person has been used as macroeconomic setters of nuclear energy in the analysis which OECD countries has been taken as sampling.Five countries with insufficient data to conduct balanced panel analysis were abstracted without work. İn order to make balanced panel data analysis, it was decided that test F and Breusch Pagan corrected lagrange multiplier cannot be used by testing (LM). Moreover, at the next stage of analysis, in order to search Random model or Fixed model would be more effective Hausman test was done and the model was decide to be done with estimator of estimated random effects. According to the result of analysis; The variables 𝐸𝑚𝑒𝑘 and 𝑃𝑒𝑡. were statistically insignificant at the 5% significance level. 𝐶𝑜2, 𝐸𝑛𝑒𝑟𝑌., Fosil, 𝑌𝑒𝑛𝑖𝑏., and 𝐺𝑆𝑌İ𝐻 1 % is significant at the level of statistical significance is observed. Statistically significant variables 𝐶𝑜2 ve 𝐸𝑛𝑒𝑟𝑌. are positively related to 𝑁ü𝑘 variable. Fosil, 𝑌𝑒𝑛𝑖𝑏. and 𝐺𝑆𝑌İ𝐻 variables are negatively correlated with the 𝑁ü𝑘 variable.

Keywords: Economic Growth, Macro Economic Determinants, Nuclear Energy, OECD Countries, Panel Data Analysis,

(8)

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖZET ... v ABSTRACT ... vi İÇİNDEKİLER ... vii TABLOLAR LİSTESİ ... x ŞEKİLLER LİSTESİ ... xi

GRAFİKLER LİSTESİ ... xii

KISALTMALAR ... xiii GİRİŞ ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM NÜKLEER ENERJİ 1.1. ENERJİ ... 3 1.1.1. Enerji Arzı... 3 1.1.2. Enerji Talebi ... 4

1.2. YÜK FAKTÖRÜ VE BAZ DÜZEY ... 5

1.3. NÜKLEER ENERJİNİN ÇALIŞMASI VE TARİHÇESİ ... 5

1.3.1. Nükleer Gücün Çalışma Prensibi ... 10

1.3.2. Nükleer Reaktörler ... 12

1.3.3. Nükleer Yakıt Olarak Uranyum ... 13

1.4. NÜKLEER ENERJİNİN AVANTAJ ve DEZAVANTAJLARI ... 14

1.4.1. Nükleer Enerjinin Avantajları ... 14

1.4.2. Nükleer Enerjinin Dezavantajları ... 24

1.5. NÜKLEER KAZA VE BU KAZALARIN INES ÖLÇEĞİNE GÖRE SEVİYELENDİRİLMESİ ... 29

1.5.1. Three Mile Island (TMI) Nükleer Santrali Kazası ... 30

1.5.2. Çernobil Nükleer Santrali Kazası ... 31

1.5.3. Fukuşima Daiichi Nükleer Santrali Kazası ... 32

1.5.4. Nükleer Güç Santrali Kazalarından Sonra Ülkelerin Tutumları ... 33

1.6. NÜKLEER ENERJİNİN GELECEĞİ ... 34

İKİNCİ BÖLÜM NÜKLEER ENERJİ VE SOSYO-EKONOMİK BOYUTU 2.1. ÜLKELERE GÖRE NÜKLEER ENERJİ ... 37

(9)

2.1.1. Amerika Birleşik Devletleri ... 41

2.1.2. Fransa ... 48

2.1.3. Birleşik Krallık (UK) ... 50

2.1.4. Almanya ... 51

2.1.5. G. Kore... 52

2.1.6. Çin ... 54

2.1.7. Diğer Ülkeler ... 56

2.2. TÜRKİYE’DE NÜKLEER ENERJİ ... 57

2.2.1. Türkiye’nin Enerji Görünümü ... 58

2.2.2. Türkiye’nin Nükleer Enerji Denemeleri ... 62

2.3. NÜKLEER ENERJİNİN SOSYAL BOYUTU ... 64

2.3.1. Yaparak Öğrenmek ... 64

2.3.2. Beşeri Sermaye ... 65

2.3.3. Kamu Kabulü ve NIMBY Sendromu ... 65

2.3.4. Nükleer Enerjinin Kullanım Alanları ... 67

2.4. NÜKLEER ENERJİNİN EKONOMİK BOYUTU ... 67

2.4.1. Maliyetler ... 68

2.4.1.1. Sermaye ve İnşaat Maliyeti ... 69

2.4.1.2. Yakıt Maliyeti ... 70

2.4.1.3. İşletme ve Bakım Maliyeti ... 70

2.4.1.4. Sönümleme Maliyeti ... 70 2.4.1.5. Diğer Maliyetler ... 71 2.4.2. Dışsallıklar ... 71 2.4.3. Sürdürülebilirlik ... 72 2.4.4. Ekonomik Büyüme ... 72 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM NÜKLEER ENERJİ TÜKETİMİNİN MAKROEKONOMİK BELİRLEYİCİLERİNİN PANEL DATA İLE ANALİZİ 3.1. NÜKLEER ENERJİ TÜKETİMİNİN MAKROEKONOMİK BELİRLEYİCİLERİNİN PANEL DATA İLE ANALİZİ ... 75

3.2. LİTERATÜR ... 76

3.3. ANALİZİN AMACI ... 83

3.4. ANALİZDE KULLANILAN YÖNTEM VE SINIRLILIKLAR ... 84

3.5. PANEL VERİ ANALİZİ ... 85

(10)

3.5.2. Statik Panel Veri Modelleri ... 86

3.5.2.1. Klasik Model (Ortak Havuz Regresyonu) ... 87

3.5.2.2. Sabit Etkiler Modeli (Fixed Effect) ... 87

3.5.2.3. Rassal Etkiler Modeli (Random Effect ) ... 88

3.5.3. Sabit Etkili Model mi? Rassal Etkili Model mi? ... 88

3.6. ARAŞTIRMA MODELİ ... 90

3.7. VERİ SETİ VE AMPRİK BULGULAR ... 90

3.7.1. Tanımlayıcı İstatistikler ... 91

3.7.2. F Testi ... 92

3.7.3. Breusch Pagan Düzeltilmiş Lagrange Çarpan (LM) Testi... 93

3.7.4. Hausman Testi ... 94

3.7.5. Wald Testi ... 95

3.7.6. Wooldridge Otokorelasyon Testi ... 95

3.7.7. Analiz Sonuçları ... 96

SONUÇ ... 99

KAYNAKÇA ... 103

(11)

TABLOLAR LİSTESİ

Sayfa

Tablo 2.1: Dünya Üzerindeki Kurulu Tüm Nükleer Santraller ... 38

Tablo 2.2: İnşaat Çalışmalarının Devam Ettiği Nükleer Santraller ... 39

Tablo 2.3: ABD’de Nükleer Santrallerin Kapasite Faktörleri... 44

Tablo 2.4: ABD’de Yakıt Tipine Göre Kapasite Faktörleri (2016 verileri)... 46

Tablo 2.5: ABD’de Eyaletlere Göre Nükleer Atığa Ayrılan Pay ... 47

Tablo 2.6: Fransa’da Faaliyette Bulunan Nükleer Santraller ... 49

Tablo 2.7: Fransa’da Yapım Aşamasındaki Nükleer Güç Santralleri ... 49

Tablo 2.8: Fransa’da Kapatılan Nükleer Güç Santralleri ... 50

Tablo 2.9: Birleşik Krallık’ta Faaliyette Bulunan Nükleer Reaktörler ... 50

Tablo 2.10: Birleşik Krallık’ta Kurulması Planlanan Nükleer Reaktörler ... 51

Tablo 2.11: Almanya’da Bulunan Nükleer Güç Reaktörleri... 51

Tablo 2.12: Almanya’da Kapatılan Nükleer Güç Reaktörleri... 52

Tablo 2.13: Kore’de Bulunan Nükleer Güç Reaktörleri ... 53

Tablo 2.14: Kore’ye Yapılması Planlanan Nükleer Güç Reaktörleri... 54

Tablo 2.15: Çin’de Faaliyette Bulunan Nükleer Güç Reaktörleri ... 55

Tablo 2.16: Çin’de İnşaat Halindeki ve Planlanan Nükleer Güç Reaktörleri ... 56

Tablo 2.17: Türkiye’nin 2017-2026 Brüt Elektrik Tüketim Tahmini (𝐺𝑤ℎ) ... 61

Tablo 3.1: Literatür Taraması (Panel Veri) ... 76

Tablo 3.2: Literatür Taraması (Zaman Serisi) ... 81

Tablo 3.3: Tanımlayıcı İstatistikler ... 92

Tablo 3.4: F Test İstatistiği Sonuçları ... 93

Tablo 3.5 Breusch Pagan Düzeltilmiş Lagrange Çarpan Testi Sonuçları ... 93

Tablo 3.6 Hausman Testi ... 94

Tablo 3.7: Düzeltilmiş Wald Test İstatistiği ... 95

Tablo 3.8 Wooldridge Otokorelasyon Testi ... 95

(12)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Sayfa

Şekil 1.1: Nükleer Fisyon ... 6

Şekil 1.2: Nükleer Füzyon ... 7

Şekil 1.3: Fisyon Tepkimesinden Zincirleme Tepkimeye Giden Süreç ... 7

Şekil 1.4: Nükleer Gücün Çalışma Prensibi ... 12

Şekil 1.5: Nükleer Yakıt Çevrimi ... 14

Şekil 2.1: Fransa’nın Nükleer Güç Haritası ... 48

(13)

GRAFİKLER LİSTESİ

Sayfa

Grafik 2.1: Dünya Enerji Tüketimi (1990-2040) ... 40

Grafik 2.2: Nükleer Kapasitenin En Yüksek Olduğu 6 Ülke (2000-2020) ... 41

Grafik 2.3: Türkiye’nin Birincil Enerji Talebindeki Gelişimi ... 58

Grafik 2.4: Türkiye’nin Elektrik Enerjisi Üretim Gelişimi ... 59

Grafik 2.5: Kaynaklara Göre Elektrik Enerjisi Üretimi ... 59

Grafik 2.6: Türkiye’de Elektrik Enerjisi Talep Artışı... 60

Grafik 2.7: Türkiye’nin Elektrik Enerjisi İthalat-İhracat Dengeleri ... 60

(14)

KISALTMALAR ABD Amerika Birleşik Devletleri

AKÇT Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu AR-GE Araştırma Geliştirme

BM Birleşmiş Milletler

BMUAEK Birleşmiş Milletler Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu 𝐂𝐨𝟐 Karbon Dioksit

DEK Dünya Enerji Konseyi EKK En Küçük Kareler

EPDK Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu ETKB Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı

EURATOM European Atomic Energy Community (Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu) GDP Gross Domestic Product (Gayrisafi Yurtiçi Hasıla)

GR Gram

GSYİH Gayrisafi Yurtiçi Hasıla HFC Hidroflorokarbon

INES International Nuclear Events Scale (Uluslararası Nükleer Olaylar Ölçeği) KG Kilogram

KW Kilowatt MG Miligram MSV Milisievert

MTEP Milyon Ton Eşdeğer Petrol MW Megawatt

(15)

OECD Organisation For Economic Co-operation and Development (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı

PFC Perflorokarbon

SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği STK Sivil Toplum Kuruluşu

TAEK Türkiye Atom Enerjisi Kurumu

TEİAŞ Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi TEK Türkiye Elektrik Kurumu

TEP Ton eşdeğer Petrol TMI Three Mile Island 𝐓𝐖𝐡 Terawatt Saat

UAEA Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı UK United Kingdom (Birleşik Krallık)

UNSCEAR United Nations Scientific Committee On The Effects of Atomic Radi-ation ( Birleşmiş Milletler Atom Radyasyonunun Etkileri Bilim Komitesi)

(16)
(17)

GİRİŞ

Buhar makinesinin icat edilmesi ve üretimde kullanılmasıyla beraber sanayi devrimi ortaya çıkmıştır. Önceleri emek kullanılarak pahalıya üretilen ürünler bol ve ucuz enerji kaynağı olan kömürün kullanılmasıyla daha ucuza mal olmuştur (Allen,2006:3). Bu maliyet avantajı buhar makineli seri üretimi artırmıştır. Buhar makineli seri üretim özellikle Avrupa ve Amerika’da rağbet görmüştür.

Emeğe fazla ücret ödenmesi, kömür sahalarının bol olmasından dolayı düşük enerji fiyatları, bilimsel keşiflerin ve icatların patentle koruma altına alınması ve devlet politikalarının etkisiyle sanayi devrimi İngiltere’de başlamış, buradan da ABD’ ye yayılmıştır (Allen,2006:3).

Sanayi devriminin şöhreti ABD’ye ulaşınca ABD’de endüstrileşme hızlanmaya başlamıştır. Yeni icatların olduğu bu dönemde yeni demiryolları ve ulaşım ağıyla beraber üretilen malların taşınarak pazara ulaştırılması kolaylaştırılmıştır (The Industrial Revolution in the United States, 2017:1).

Üretimin ve buna bağlı olarak istihdamın artarak devam ettiği ABD’ye o dönemlerde göçler başlamış ve bu göçler ABD sanayine işçi sağlamıştır (The Industrial Revolution in the United States, 2017: 2).

Sanayi devriminin İngiltere’deki ve ABD’deki cazibesinin diğer ülkelere de yayılması, teknolojinin gelişmesi ve kişilerin refah seviyelerinin artmasıyla enerji tüketiminde ve talebinde artışlar yaşanmıştır. Ülkeler bu enerji talebini karşılamak üzere kömür,petrol, doğalgaz gibi birincil kaynaklardan; yenilenebilir kaynaklardan ve tüm bu enerji kaynakları içerisinde en fazla enerji açığa çıkaran nükleer enerjiden yararlanmışlardır.

(18)

BİRİNCİ BÖLÜM

(19)

1.1. ENERJİ

18. yüzyılda İngiltere’de ortaya çıkan sanayi devrimiyle beraber üretimde artışlar yaşanmıştır. Üretimin nicelik ve nitelik olarak daha da artması emeğin önemini azaltmış, enerjinin önemini arttırmıştır. Enerjinin öneminin artması enerji arz ve talebinde artışlara neden olmuştur. Enerji arz ve talebindeki sürekli artışlar çevresel bozulmaları beraberinde getirmiştir.

18. yüzyılda kömürle başlayan enerji serüveni daha sonraki yıllarda enerji sepetine petrol, doğalgaz, yenilenebilir ve nükleer enerjinin dahil edilmesiyle çeşitlendirilmiştir. Enerji sepetindeki bu çeşitlenme genellikle modern sanayinin ve modern yaşamın ihtiyacı olan, çevreye daha az zararlı ve sürdürülebilir enerji kaynağı olan elektrik enerjisinin elde edilmesinde kullanılmıştır.

Enerji arz ve talebi refah seviyesinin bir göstergesi olarak düşünülebilir (Bayraktutan vd., 2012: 242). Söz gelimi japonya, ABD, İngiltere gibi yüksek gelişmişlik grubunda olan ülkelerin enerji talepleri fazla iken; Nijerya gibi gelişmemiş ülkelerin enerji talepleri oldukça azdır.

Elektrik enerjisi elde edilirken yapılan çeşitlilik 2014 yılı verilerine göre şöyledir; Dünya’da üretilen tüm elektriğin %40.6’sı kömür, %22.2’ si doğalgaz, %16 hidrolik, %13 nükleer, %4.6 petrol ve geri kalanı ise diğer kaynaklardan sağlanmıştır (Çelik vd., 2015: 56).

1.1.1. Enerji Arzı

Enerji arzı; Talep, arz maliyeti ve mevcut politikadan etkilenir. (www.oecd-nea.org, 1993). Enerji arzı genellikle talep artışından kaynaklı olarak ortaya çıkmaktadır. Enerji talebi enerji arzından fazla olduğunda enerji arz açığı meydana gelir. Buna ek olarak yurt içinde bulunan enerji kaynakları, enerji fiyatlarında meydana gelen değişim, enerji sahasının coğrafi yapısı ve iklimi, ülkenin iktisadi ve siyasi yapısı, bilim ve teknolojideki olumlu değişim, Enerji dağıtımından kaynaklı kayıplar ve kullanımı sırasında meydana gelen kaçaklar enerjinin etkin dağılımı ve kullanımı da enerji açığının arz yönüne bakan yanını oluşturur (Esen ve Bayrak, 2015: 52-56).

(20)

1.1.2. Enerji Talebi

Artan nüfus ve hızlı kentleşmeyle birlikte konut elektrik ihtiyacının artması, ulaşımda elektrik teknolojisinin kullanılması, tarımda makineleşmeyle birlikte elektrik ihtiyacının artması ve sanayide kullanılan elektriğin artması gibi nedenler elektrik talebini arttırmaktadır (Gülbahar ve Kılınç, 2011: 6).

Dünya enerji tüketimi ile ilgili dengesizlikler vardır. Söz gelimi bir Afrika ülkesi olan Nijerya’da kişi başına düşen yıllık enerji tüketimi miktarı 70 kw/s iken OECD ülkelerinde bu rakam 8600 kw/s, Japonya’da ise 8200 kw/s olarak hesaplanmıştır (Elbaradeı, 2006: 1).

Globalleşen, sanayileşen ve gelişen Dünya’da elektrik talebi gün geçtikçe artmaktadır. Artan bu elektrik talebini karşılamak üzere çalışan petrol, doğalgaz, kömür, LNG gibi yakıtları kullanarak elektrik üreten santraller sera gazı emisyonu ve atmosferik kirlilik yaparak küresel ısınmayı tehdit etmektedir (The Future of Nuclear Power, 2003: 17). Artan elektrik talebini karşılamak üzere nükleer ve yenilenebilir teknolojilerin kullanılması sera gazı emisyonuna neden olmaz ve buna bağlı olarak da küresel ısınmayı frenler.

Dünya enerji konseyini(DEK) tahminlerine göre Dünya nüfusunun sürekli artışı yoğun nüfusa sahip ülkelerde gelişmişliğin artacağı beklentisiyle elektrik tüketiminde meydana gelecek artış, şehirleşmenin artması ve tüm dünyadaki insanların yaşam kalitesindeki iyileşme beklentisi gibi nedenlerden dolayı 2050 yılına kadar enerji talebinin 3 kat artacağı öngörülüyor (Pedraza, 2011: 13).

Birleşmiş Milletler(BM) raporuna göre 2035 yılına gelindiğinde Dünya nüfusunun 8,7 milyar olacağı öngörülüyor. Artan nüfusla beraber enerji talebinde de artışlar yaşanacaktır (World Energy Needs and Nuclear Power, 2016).

Gelişen ülkelerde enerji talebi sürekli artmaktadır (Köksal ve Civan, 2010: 118). Gelişen ülkelere örnek olarak Türkiye’de Enerji ve tabii kaynaklar bakanlığının(ETKB) yayınladığı bir rapora göre Türkiye’nin yıllık enerji talebi artışı Dünya’da Çin’den sonra ikinci sırada olup yıllık %7-8 civarında artmaktadır (İşeri ve Özen, 2012: 171).

(21)

ABD ekonomi bölümünün çalışmalarına göre 2000-2020 yılları arasında enerji kullanımında %75’lik bir talep artışı olacağı öngörülüyor (The Future of Nuclear Power, 2003: 19).Elektrik talebi sürekli değişim halindedir. Fazla elektriğin depolanması zor olduğundan bu değişime sağlanan uyum elektrik birim maliyetlerini en aza indirecektir (Güneği, 2002: 261).

Bir başka görüşe göre ise 1999 yılında İngiliz Kraliyet Cemiyetinin yaptığı bir çalışmada gelecek 50 yılda -2050 ye kadar- enerji talebinin 2’ye katlanacağı öngörülmüştür (Türkiye Atom Enerji Kurumu, 2010: 71).

1.2. YÜK FAKTÖRÜ VE BAZ DÜZEY

Belli bir zaman dilimi içerisinde kullanılan toplam elektrik miktarının aynı zaman diliminde kullanılan en yüksek tüketime bölünmesiyle yük faktörü elde edilir. Yük faktörü Santralin güvenilirliğinde ve üretilen enerjinin satılabilirliğinde etkili olan bir belirleyicidir (Thomas, 2005: 20).

Elektrik ihtiyacının her zaman olduğu minimum bir düzey vardır. Bu düzeye “baz düzey” denir. Bu baz düzeyin elde edilmesi hava koşullarına ve mevsimlere bağlı olmaksızın nükleer enerjiyle mükemmel bir şekilde karşılar (Zabunoğlu, ?: 5).

Nükleer santraller baz yük santrallerdir. %90 kapasiteyle yılın hergünü çalışır ve ürettiği elektriği doğrudan şebekeye verebilir. Yenilenebilir kaynaklar baz yüklü santraller olmadığından ürettiği elektriğin tamamını ana şebekeye veremez (Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2016: 5).

1.3. NÜKLEER ENERJİNİN ÇALIŞMASI VE TARİHÇESİ

Nükleer terimi nucleus kelimesinden gelir. Nükleer enerji ise atomun nükleer santraller vasıtasıyla parçalanmasını(fisyonunu) ve bu parçalanmayla birlikte meydana gelen patlamalarla büyük bir enerjinin açığa çıkmasını, bu parçalanmaların zincirleme biçiminde devam ederek nükleer bir güç elde edilme sürecini kapsamaktadır (Temurçinve Aliağaoğlu, 2003:26).

Nükleer enerji elde edilirken yüksek düzeyde bir sıcaklık, yüksek sıcaklıkla açığa çıkan uranyum barındırmayan çeşitli maddeler, içerisinde daha sonra tekrardan

(22)

işlenmek üzere uranyum barındıran bileşikler, atık maddeler, tepkimeler esnasında açığa çıkan bazı ürünle ile radyasyon açığa çıkmaktadır (Temurçinve Aliağaoğlu, 2003:26).

Nükleer enerjide atom çekirdeğinin bölünmesi(fisyon) ve atom çekirdeklerinin birleştirilmesi(füzyon) olayları mevcuttur. Fisyonda atom çekirdekleri ortalama olarak bölünür ve bu bölünme esnasında meydana gelen patlamalarla büyük bir enerji açığa çıkmaktadır. Ortaya çıkan bu enerjiyi elektrik üretiminde ve atom bombası yapımında kullanmak mümkündür. Diğer olay ise füzyon olayıdır. Bu olayda ise olduğundan daha ağır atomlar ortaya çıkarmak için en az iki atomun birleştirilmesi işlemidir (Temurçinve Aliağaoğlu, 2003:26).

Şekil 1.1: Nükleer Fisyon

(23)

Şekil 1.2: Nükleer Füzyon

Kaynak: http://fusionforenergy.europa.eu/, (14.07.2017)

1934 yılında fisyonu ilk keşfeden fizikçi Enrico Fermi birçok meslektaşıyla beraber çalışarak ilk kendi kendini sürdüren zincir reaksiyonunu Aralık 1942’de Chicago pile-1 nükleer reaktörüyle ispatlamışlardır. (The History of Nuclear Energy, 2017: 1-6).

Şekil 1.3: Fisyon Tepkimesinden Zincirleme Tepkimeye Giden Süreç

(24)

Nükleer enerji kullanımında nükleer silahlar üzerine çalışmalar yapılmıştır. Özellikle 2. Dünya savaşı öncesinde ve 2. Dünya savaşı sırasında atom araştırmaları nükleer silah üzerine yoğunlaşmıştır. Bu nükleer araştırma projeleri Manhattan projesi olarak bilinmektedir (The History of Nuclear Energy, 2017: 7).

16 Temmuz 1945’de ilk atom bombasını test eden ABD ordusu 6 ağustos 1945’de atom bombalarından birini Japonya-Hiroşima’ya bu olaydan üç gün sonrada diğer atom bombasını Japonya-Nagasaki’ye bırakmışlardır. Bu durum Japonya için çok büyük bir yıkım olmuştur. Japonya’nın 15 ağustosta teslim olmasının ardından 2. Dünya savaşı sona ermiştir (The History of Nuclear Energy, 2017:13).

2. Dünya savaşı sona erdiğinde ABD nükleer enerjinin gelişimini desteklemiştir. Nükleer enerjinin barışçıl amaçlarla kullanılabilmesi için 1946’da atom enerjisi ile ilgili kanun çıkarılmıştır. Barışçıl amaçlar çerçevesinde aralık 1951’de nükleer reaktörden ilk elektrik üretilmiştir (The History of Nuclear Energy, 2017:13).

18 Nisan 1951’de Batı Almanya, Fransa, Belçika, İtalya, Hollanda ve Lüksemburg olmak üzere toplam 6 ülke aralarında Paris Anlaşmasını imzalayarak Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunu(AKÇT) kurmuşlardır. Bu kuruluşun sergilediği olumlu ekonomik performans kurucu 6 ülke arasındaki ekonomik ve sosyal ilişkiyi bir adım öteye taşımalarına neden olmuştur. 29 Mart 1957’de aralarında Roma Anlaşmasını imzalamışlardır (Kılıç, 2014: 31). Bu anlaşma ile Avrupa ülkeleri arasında koordinasyonu sağlamak ve nükleerin barışçıl kullanımını desteklemek amacıyla Almanya öncülüğünde EURATOM kurulmuştur (Muradov, 2012: 105).

8 Aralık 1953’de dönemin ABD başkanı Einsonhower “barış için atom” konuşmasını yaparak nükleer enerjinin barışçıl amaçlar için kullanımını teşvik etmiştir. Ekim 1957’de Birleşmiş Milletler Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu(BMUAEK) Dünya’da nükleer silah yayılımını önlemek ve atom enerjisinin barışçıl amaçlarla kullanımını teşvik etmek amacıyla toplanmışlardı (The History of Nuclear Energy, 2017:14).

50’lerin sonuna gelindiğinde ilk büyük ölçekli nükleer santral Pensilvanya’da kurulmuştur. Ardından nükleer güce sahip gemi inşaasına başlanmıştır (The History of Nuclear Energy, 2017: 15). 60’larda nükleer endüstri daha da büyümüş, 1971’de 22 ticari nükleer santral ABD elektriğinin %2,4’ünü karşılayacak duruma gelmiştir.

(25)

1973 yılında yaşanan petrol şokuyla birlikte enerji arzında önemli azalmalar ve fiyat artışları yaşanmıştır. Bu dönemde nükleere verilen önem artırılmış, Dünya’da nükleer güç kullanımında artış yaşanmıştır (Muradov, 2012: 106).

28 Mart 1979’da ABD tarihindeki en büyük nükleer santral kazası yaşanmıştır. 1979 yılında 72 tane ticari nükleer santral ABD elektriğinin %12’sini üretmiş, 1986 yılının nisan ayında operatör hatası sebebiyle Çernobil’de nükleer santral kazası meydana gelmiştir (The History of Nuclear Energy, 2017: 18).

80’li yıllarda yüksek faiz oranları ile birlikte nükleer santrallerin inşaat süreleri uzamış ve bazı projeler olması gerekenden daha geç tamamlanmıştır (Foratom , 2010:1).

1983-1984 yılındaki İngiltere maden grevleri kömürle çalışan elektrik üretim tesislerine negatif etki etmiştir. Ayrıca 1973-1974 yılında meydana gelen petrol şokları da genel enerji üretimini zorda bırakmıştır (Nuclear Energy Agency, 1992: 61).

90’larda nükleer teknolojinin tıp, gıda, sanayi, bilim, tarım ve enerji üretimindeki etkinliği gözle görülür bir şekilde artmıştır. Nükleer; tarih öncesi çağlarda meydana gelen olayları gün yüzüne çıkarmada, yiyeceklerin besin değerlerini kaybetmemesi için gıda muhafazasında, tıpta radyoizotopları tanımlayarak hastalığın nedenini araştırmada ve tıbbi tedavilerin geliştirilmesinde kullanılmıştır (The History of Nuclear Energy, 2017: 12).

Nükler enerjiyle ilgili olarak literatürde nükleer enerjinin gelecek vaad ettiğini savunan “nükleer rönesans” ve nükleer enerjinin henüz güvenlik düzeyinin yetersiz olduğu ve nükleer enerjinin daha da gelişmesi gerektiğini öne süren “nükleer kabus” görüşlerine değinmek gerekir (Turan, 2006: 2);

ilk görüş “nükleer rönesans” ; Nükleer rönesans terimi Çernobil faciasından sonra önemini kaybeden nükleer enerjinin küresel ısınma, ucuz ve temiz enerji sağlama, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması ve enerjide sürekliliğin sağlanmasından dolayı nükleer enerjinin tekrar dirilişini ifade etmektedir (Farris, 2017:3). Bu görüşe göre karbon salınımı çevre tahribatı, küresel ısınma gibi olguların önlenmesinde nükleer enerjiye ihtiyaç vardır ve bu ihtiyaç gün geçtikçe artmaktadır.

(26)

Enerji kaynaklarını çeşitlendirerek enerjide dışa bağımlılığı azaltmak ve enerji arz güvenliğini sağlamak, hava kirliliğinin üzerindeki olumsuz baskıyı azaltmak, sera gazı emisyonlarını azaltarak iklim değişikliğinin önünde bir set oluşturmak nükleer enerjinin küresel diriliş serüveninin bir parçasıdır (Kessides, 2010: 358).

Nükleer santrallerin kapasite faktörü arttırılması, fosil yakıtların artan fiyatlarının nükleer enerjiye olan ilgiyi arttırması, iklim değişikliğini önleme politikaları, enerji arz güvenliği ve nükleer santrallere verilen lisanslama süresinin kısaltılması Nükleer santrallerin Dünya’da büyümesine yol açmıştır (Joskow ve Parsons, 2016: 5-7).

Karbon emisyonlarına yüksek bir fiyat belirlenmesi, nükleer tesisin yatırım sermayesinin azaltılması veya sabitlenmesi, nükleer santrallerin lisans alma sürelerinin kısaltılması ve güvenliği arttırılması, fosil yakıt fiyatlarının ılımlı seviyeden orta seviyeye çıkarılması, kamu kabulünün sağlanması ve siyasi engellemelerin kaldırılması için atık imhasına verilen önemin artırılması nükleer rönesansı teşvik etmek için atılacak adımlar arasında sıralanır (Joskow ve Parsons, 2016: 22).

Güvenlik konusunda halen bazı çekinceler olsada ABD’de nükleer rönesans devam etmektedir (Nıvola, 2004:3).

İkinci görüş ise “nükleer kâbus” ; bu görüşe göre ise nükleer atık ve güvenlik gibi nedenlerden dolayı enerji üretiminin diğer yollardan karşılanması gerektiğini ifade eder. Nükleer kâbus görüşünü savunanlar nükleer santralin çalışması sırasında biriken atığın güvenle depolanamaması ve imha edilmesinin güç oluşundan dolayı nükleer enerji santrallerine süpheyle yaklaşırlar.

1.3.1. Nükleer Gücün Çalışma Prensibi

Nükleer güç öncelikle yakıtın elde ediliş süreciyle başlar bu yakıt uranyumdur. Uranyum doğal alarak ve Dünya’nın birçok yerinde yaygın olarak bulunur. Uranyum madeni çıkarıldıktan sonra karışık bir rafinasyon sürecinden geçerek nükleer santrallerde yakıt çubuğu demetleri halinde kullanıma sunulur (Farris, 2017:4).

Nükleer santrallerde uranyumun tercih edilmesinin en büyük nedeni uranyumun ucuz ve yüksek enerjili kontrasyonlu oluşudur (World Nuclear Association, 2008).

(27)

1 kg uranyumdan elde edilen enerjiyi ancak 45 ton odun, 22 ton kömür, 15 ton petrol veya 14 ton doğalgazdan elde edilebilir (Türkiye Atom Enerji Kurumu, 2010: 7). Hal böyle olunca uranyum diğer yakıtlara nazaran ucuz kalır. Yakıtın ucuz oluşu toplam maliyetleri düşürür. Ayrıca yakıt fiyatındaki artış diğer enerji kaynaklarına göre toplam maliyette daha az etkiye neden olur (World Nuclear Association, 2008).

1ton kaya ve toprakta 1-5 gram uranyum ve 3-20 gram toryum bulunur. Deniz suyunun 1 tonunda yaklaşık olarak 3 mg uranyum bulunur. Deniz suyundan uranyum elde etmek üzerine yapılan çalışmalar halen devam etmektedir (Lenzen, 2008: 2179).

Dünya uranyum rezervlerinde Ülke paylarına bakılacak olunursa ilk sıra Dünya rezervlerinin %25’ine sahip olan Avustralya’nındır. İkinci sıra %17 ile Kazakistan’ın, üçüncü sıra ise %9 ile Kanada’nındır. Kanada bugün Dünya’nın en büyük uranyum ihracatçısıdır (Lenzen, 2008: 2180).

Fisyonların ardarda oluşmasına zincirleme reaksiyonu deniliyor. Fisyonun oluştuğu nükleer santralde eğer yeterli miktarda yakıt bulunursa bu zincirleme reaksiyon kendi kendini sürdürür. Zincirleme reaksiyon sürerken ısı açığa çıkar. Ortaya çıkan bu ısı nükleer santrallerde elekrik üretimi için kullanılır (The History of Nuclear Energy, 2017: 3).

Genel olarak enerji santrallerinde mantık aynıdır. Yakıt suyu ısıtır ve kaynamış su buhar haline gelerek türbinleri döndürür, dönen türbinler elektrik üretimini sağlar (Yüksel, 2010:3). Nükleer enerjinin çalışma prensibide bu basit bir mantık üzerine kurulmuştur. Öncelikle bir nükleer reaktör ve fisyon olabilmesi için de uranyum gereklidir.

(28)

Şekil 1.4: Nükleer Gücün Çalışma Prensibi

Kaynak: http://www.world-nuclear.org, (08.07.2017) 1.3.2. Nükleer Reaktörler

Nükleer reaktörler araştırma reaktörleri ve güç reaktörleri olmak üzere 2’ye ayrılır. Araştırma reaktörleri nükleer santral olmayan ülkelerde dahil olmak üzere bir çok ülkede araştırmacıların hizmetine sunulmuş olan nükleer teknolojinin geliştirilmesini amaçlayan reaktörlerdir. Güç reaktörleri ise yüksek ısıya ulaşarak elektrik üreten reaktörlerdir. Güç reaktörlerinde uranyum ve plütonyum yakıt olarak kullanılabilir (Pedraza, 2011: 33). Yılda bir kere yakıt ikmali yapılır (Nuclear Energy Agency, 1992: 64).

1. nesil reaktörler 1950’li yıllarda, ikinci nesil reaktörler 1970’li yıllarda, üçüncü nesil reaktörler90’lı yıllarda, III+ reaktörler de daha sonraki yıllarda piyasaya çıkmıştır. Daha güvenli, daha ekonomik, daha az zararlı atık üreten, 4. Nesil reaktörler tasarlanmaktadır (Kaymak, 2008:6).

Yeni nesil nükleer santrallerin işletilmeye başlanmasıyla birlikte verimlilik artışı, uzun işletme ömrü (60 yıl), artırılmış güvenlik düzeyi,yakıt ve atık miktarında

(29)

azalma meydana gelerek nükleer santrallerin işletilmesi daha ekonomik ve daha güvenli hale gelmesi beklenmektedir (Thomas, 2005: 10).

Nükleer enerji santrallerine katılacak inovasyonlarla daha geniş pazarlara ulaşma, sermaye maliyetinin düşürülmesi, nükleer güvenliğin artırılması, daha barışçıl amaçlarla ve daha özverili bir çalışmayla nükleer silahsızlanmanın sağlanması ve nükleer etik yönetiminde güvenlik ve çevre ön planda tutularak daha basit teknolojiler kullanılarak nükleer enerjinin Dünya’daki yayılımı artırılabilir (Murray, 2003: 9-10).

1.3.3. Nükleer Yakıt Olarak Uranyum

Nükleer santrallerde yakıt olarak kullanılan ürünlerin başlıcaları uranyum ve toryumdur. Ama daha çok uranyum kullanılmaktadır. Doğada çok sayıda içerisinde uranyum bulunduran madde bulunur. Bu maddelerde de değişik oranlarda uranyum bulunur. Madenden çıkarılan uranyum belli başlı işlemlere tabi tutularak %80 oranında uranyum oksit(𝑈3𝑂8) elde edilir. Elde edilen uranyum oksit bazı rafinasyon işlemlerine tabi tutulur ve kullanıma hazır hale getirilir(Temurçin ve Aliağaoğlu, 2003:29).

Toryum pek tercih edilmesede nükleer santrallerde enerji üretimi için kullanılabilir. Toryumun nükleer santrallerde kullanılması uranyuma nazaran daha pahalı ve daha ileri teknoloji düzeyi gerektirir. Türkiye toryum bakımından Dünya’nın en zengin ülkeleri arasında yerini almıştır. Dünya toryum rezervinin %41’i Türkiye’de olduğu düşünülmektedir (Temurçin ve Aliağaoğlu, 2003:31).

Uranyumu Alman bilim insanı Kloproth 1789 yılında keşfetmiştir. Uranyum doğadaki en ağır metaldir (Temurçin ve Aliağaoğlu, 2003: 29).Bu enerji kaynağı doğası gereği yakıldığında yüksek enerji açığa çıkaran ve taşınabilirliği kolay olan, kömürden 20.000 kat daha fazla enerji veren bir maddedir (World Nuclear Association, 2016).

Uranyum Dünya’nın heryerine ortalama olarak dağılmış vaziyette olsada 43 Ülkede daha fazla uranyum rezervi vardır (Yusuf, 2008: 26). Dünya üzerinde diğer yakıt türlerine göre daha dengeli dağılmıştır (Türkiye Atom Enerji Kurumu, 2010: 4).

Nükleer yakıt çevrimi nükleer yakıtın aranıp bulunmasından ve yakıt kullanıldıktan sonra kalan yüksek seviyeli atığın gömülenmesine -bertarafına- kadar olan süreçtir (Türkiye Atom Enerji Kurumu, 2010: 15).

(30)

Şekil 1.5: Nükleer Yakıt Çevrimi

Kaynak: Günümüzde Nükleer Enerji, 2010:15, (07.06.2017)

1.4. NÜKLEER ENERJİNİN AVANTAJ ve DEZAVANTAJLARI

Nükleer enerji konusu masaya yatırılırken avantaj ve dezavantajlarıyla değerlendirilmelidir (Turan, 2006: 18).

1.4.1. Nükleer Enerjinin Avantajları

Nükleer enerjinin avantajları şunlardır; a) Ekonomiktir

b) Fiyatı istikrarlı ve yakıtı taşınabilirdir c) Enerjide kaynak çeşitliliği sağlar ç) Nükleer silaha kolay ulaşım sağlar d) Diğer sektörleri besler

e) Enerjide dışa bağımlılığı önemli ölçüde engeller f) Çevrecidir

g) İstihdam ve ekonomik büyümeye katkı sunar h) Yakıt tekrar işlenerek kullanılabilir

(31)

i) Nükleer güç santrallerinin ekonomik ömrü ve kapasite faktörü yüksektir j) Rekabetçidir

k) Diğer enerji türlerine göre daha az arazi işgal eder

a) Ekonomiktir: Tüm enerji endüstrileri arasında en çok sermaye yoğun enerji endüstrisi nükleer enerji endüstrisidir. Nükleer enerji endüstrisi çok yüksek düzeyde yatırım sermayesi gerektirir. Bu yüksek yatırım sermayeside ancak devlet teşvikiyle bir araya gelir. Özel sektör yüksek sermaye maliyetinden dolayı devlet teşviki olmadan nükleer santral kurmayı uygun bulmamaktadır (Andreev, 2011: 8).

Nükleer enerji santralleri diğer enerji santralleriyle karşılaştırıldığında ilk kuruluş ve devreden çıkarma maliyeti yüksek olsada işletme ve yakıt maliyetinin ucuzluğu ortalama elektrik üretim maliyetini düşürür (Farris, 2017:3). Bu santrallerin sermaye maliyeti nükleer santrallerden elde edilen elektriğin ortalama maliyetinin %80’ine tekabul eder (Joskow ve Parsons, 2016: 16).

Sanayi devriminden günümüze ülkelerin elektrik talepleri gün geçtikçe artmaktadır. Örneğin enerji talebi en fazla olan ülkelerden biri olan ABD’nin elektrik talebi 2040 yılına kadar %28 artacağı öngörülmektedir (Nuclear Energy Instıtute, 2014: 1).

Gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerindeki en önemli yapı taşını enerji maliyeti oluşturur (Muradov, 2012: 3). 2005 yılında nükleer enerjinin maliyeti ile ilgili yapılmış bir araştırmada nükleer elektriğin maliyeti 39.1 KRW/Kwh, kömürden üretilen elektriğin maliyeti 48.6 KRW/Kwh, LNG tesisinden üretilen elektriğin maliyeti ise 50.67 KRW/Kwh olarak tespit edilmiştir (Lee vd., 2009: 558). Bu maliyet rakamlarına bakılacak olunursa nükleer enerji kömür ve LNG gibi fosil yakıtlardan daha ekonomik olacaktır.

Kilogram başına kömürden 20.000 kat daha fazla enerji açığa çıkaran uranyum yakıtına işletme ve bakım masraflarına dahil edildiğinde kilovatsaat başına 2 centin biraz üzerinde bir maliyetle elektrik üretilir (Farris, 2017:3).

Nükleer santraller ekonomik ve teknik olarak esnek yapılar değillerdir. Yani bir nükleer santral devreye alıp-devreden çıkararak çalıştırmak hiç de ekonomik olmayacaktır (Thomas, 2005: 20).

(32)

Düşük yakıt maliyeti nükleer enerjinin çekim noktası olmuştur. Zaten düşük olan yakıt maliyeti artan verimlilikle daha da düşecektir. Örneğin İspanya’da 1995-2001 yılları arasında nükleer enerjiden kaynaklı elektrik üretim maliyeti verimlilikle birlikte %29 azalmıştır (World Nuclear Association, 2008: 2).

Doğalgaz santralinin inşaat maliyeti nükleer santralin inşaat maliyetine göre düşüktür. Ancak doğalgaz santralinin özellikle yakıt odaklı çalışma maliyeti oldukça yüksektir. Doğalgaz santralinin yakıt maliyeti %65 düzeyindedir. Buna karşın nükleer santralin yakıt maliyeti oldukça makul düzeylerdedir (Mclellan, 2003: 3).

Nükleer santralin çalışması sırasında ortaya çıkan atığın bertarafı işletme maliyetine katılır. Nükleer santrallerin diğer maliyetleride hesaba dahil edilecek olursa nükleer enerjiden kaynaklı çok büyük bir ekonomik hacim olduğu görülür. Nükleer santralin ömrü boyunca güvenliği, düşük karbon salınımı ve pazarın maliyet rekabetçiliğiyle harmanlandığında diğer enerji santrallerine göre daha ekonomik elektrik enerjisinin kaynağı olduğu görülür (World Nuclear Association, 2016).

2009 yılı Birleşik Devletlerdeki ortalama elektrik üretim maliyetlerine bakılacak olunursa hidrolik enerji 1 cent/kwh, nükleer enerji 2 cent/kwh, rüzgar enerjisi 3 cent/kwh, kömür santralleri 3 cent/kwh, doğalgaz santralleri 5cent/kwh, petrol santralleri 12 cent/kwh’dir (İşeri ve Özen, 2012: 166). Tüm bu veriler göz önüne alındığında Nükleer enerjinin hidrolik enerjiden sonraki en ekonomik kaynak olduğu görülmektedir.

1 kg odunun yakılmasıyla açığa çıkan enerji 1kwh, 1 kg kömürün açığa çıkardığı enerji 3 kwh, 1kg petrolden açığa çıkan enerji 4 kwh olurken 1 kg uranyum fisyonundan 50.000 kwh ve yapay plütonyum 239’un fisyonundan açığa çıkan enerji 6 milyon kwh’dır. Ekonomik olmasının en büyük nedeni yakıldığında açığa çıkardığı enerji miktarının diğer kaynaklara kıyasla çok daha fazla olmasıdır (İşeri ve Özen, 2012: 166).

Maliyet tasarrufu, fosil yakıttaki fiyat sınırı, net yakıt ithalatında azalma, enerji arz güvenliği,yüksek teknoloji ihracatı, elektrikte fiyat istikrarı ve entelektüel sermaye kazançları Nükleer enerji kullanımının ekonomik faydalarındandır (Nuclear Energy Agency, 1992: 17). Bunların bir sonucu olarak ise; Verimlilik artışı, rekabet gücünde

(33)

artış, yüksek ticari kapasite, milli paranın değer kazanması ve gelişmiş ekonomik büyüme gözlenir (Nuclear Energy Agency, 1992: 17).

b) Fiyatı İstikrarlı ve Yakıtı Taşınabilirdir: Nükleer enerjinin yerini aldığı yakıtın üzerindeki talep baskısını azaltması, işletilmesinin ucuz olması ve fosil yakıtın arzındaki aksaklıklardan dolayı nükleer enerji santralleri elektrikte fiyat istikrarı sağlar (Nuclear Energy Agency, 1992: 58). Ayrıca Enerji kullanım alanlarının çeşitlenmesi ve bu çeşitliliğe giren ek bir enerji kaynağı fiyat istikrarında önemli bir yer tutar (Nuclear Energy Agency, 1993).

Nükleer santrallerin yakıt masrafları çok düşüktür. Fiyat dalgalanması ve olası şoklardan en az etkilenirler. Söz gelimi uranyum fiyatı %100 artsa dahi nükleer santrallerden üretilen elektriğin maliyeti sadece %10 artar (World Nuclear Association, 2016). Bu durum doğalgaz santrallerinde %70-80 olurken kömür santrallerinde %30-40 dolaylarındadır. Fosil yakıt fiyatlarında meydana gelen artışlar nükleer santralleri daha cazip hale getirecektir (Joskow ve Parsons, 2016: 5).

Nükleer santrallerde yakıt fiyatının üretim maliyetine oranı diğer enerji santrallerine göre ucuzdur. Yakıt fiyatının üretim maliyetine oranı nükleer santrallerde çok düşükken diğer enerji santrallerinde %80-90 aralığındadır. Nükleer enerji fiyat dalgalanmalarından en az etkilenir. Dolayısıyla fiyat istikrarı söz konusudur (İşeri ve Özen, 2012: 166).

Nükleer santrallerin diğer bir avantajı da yakıtının taşınabilir oluşu ve depolanmasının kolay oluşudur (Civan ve Köksal, 2010: 120). Yakıt maliyetine birde taşıma ve depolama gibi extra masraflar dahil edilmediğinden üretilen enerjinin maliyeti olumlu yönde etkilenir.

c) Enerjide Kaynak Çeşitliliği Sağlar: Enerjide kaynak çeşitliliğine gitmek bir ülkenin stratejik olarak atacağı en büyük adımlardan biridir. Nükleer santrallerin enerji üretimi ve tüketiminde kaynak çeşitliliği sağladığı ve enerji arz güvenliğine katkı sağladığı bilinen bir gerçektir (Civan ve Köksal, 2010: 120).

1970’lerde meydana gelen petrol şokları enerji arz güvenliği konusunu gündeme getirmiş,enerji kaynağına ulaşmakta güçlük çeken bazı ülkeler özellikle Fransa ve Japonya nükleer enerjiye yönelmişlerdir. Günümüzde enerji kaynaklarının genellikle Dünya’nın istikrarsız bölgelerinde bulunmasından dolayı petrol fiyatlarındaki

(34)

ani oynaklıklar üretimde maliyet artışına neden olacağından yakıt fiyatlarının artışından etkilenmeyen nükleer güç santrallerine olan talep gün geçtikçe artmaktadır (Elbaradeı, 2006: 3).

Yenilenebilir kaynaklarda enerji çeşitlenmesi ve enerjide artan talebi emmek için kullanılabilecek bir kaynaktır. Ancak yenilenebilir enerji alternatif bir enerjidir.

Fosil yakıtlarda meydana gelen fiyat riskini azaltmak, maliyet kayıplarını önlemek ve kaynak çeşitliliği sağlayarak arz şoklarının önünde daha sağlam durabilmek elektrik üretiminde çeşitliliği sağlayan makroekonomik faydalardır (Kessides, 2010: 340).

ç) Nükleer Silaha Kolay Ulaşım: Literatürde nükleer silah yapmanın iki yolundan bahsedilir. İlki uranyum zenginleştirilmesiyle elde edilen nükleer silah yapımı ikincisi ise nükleer santrallerin çalıştırılmasıyla açığa çıkan plütonyumun nükleer silah yapımında kullanılmasıdır (Bilgin, 2009: 79).

Nükleer silahların yayılması Uluslararası bir sorundur ve bu teknolojinin yayılmasını önlemek için ek güvenlik önlemleri alınmalıdır (Nuclear Energy Agency, 1992: 16).

Fisyon ürünlerinin nükleer silah üretiminde kullanılması, nükleer santrallere yapılacak terör saldırılarıyla nükleer malzemeye erişim ve Nükleer teknolojinin nükleer silah üretimi planlayan ülkeler tarafından öğrenimi nükleer güç ile ilgili olarak silahlanma konusundaki endişeleri arttırır (Pedraza, 2011: 24).

Nükleer silahlarda zenginleştirilmiş uranyum ve plütonyum kullanıldığından harcanmış yakıtın yeniden işlenmesi ve uranyum zenginleştirme konusunun barışçıl çerçevede değerlendirilmesi gerekir (Elbaradeı: 2006: 5).

Nükleer silahların kullanımı ahlaki olmamasına karşın diğer ülkelere karşı ülke güvenliğini sağlamak ve diğer nükleer silahlara karşı bir savunma aracı olması bakımından önemlidir.

d) Diğer Sektörleri Besler: Nükleer santraller sadece elektrik üretmekle kalmaz, birçok endüstriyle ortak çalışarak istihdama ve ekonominin farklı alanlarına katkıda bulunur (www.enerji.gov.tr, 2017:). Nükleer enerji santralleri; demir-çelik sanayisi, kimya sanayisi ve makine techizat sanayini geliştirir. Tüm bu sanayi dalları

(35)

milli bir takımın üyeleridir (Lee vd., 2009: 551). Nükleer teknolojinin gelişimi diğer sektörlerin gelişimini tetikleyerek bilişim, uzay sanayi, gıda, tıp gibi yüksek katma değere sahip sektörleri besleyecektir.

Nükleer enerji; Nükleer sanayinin gelişimi, santrallerde kullanılan reaktörlerin tasarımı, santralin inşaatı, reaktörler için kullanılan ara malzemeler, işletmenler, yakıt madenciliği ve yakıtın üretimi ve çevrimi, üretilen yakıtın depolanması, kullanılan yakıtın gerekli teknolojilerle tekrar kullanıma sunulması, atığın sevk ve idaresi gibi konularda geniş ekonomik etkileri vardır (Hüseyinoğlu, 2006: 44).

Ayrıca nükleer santral çalışırken açığa çıkan bazı izotoplar maden arama, metal sanayinin gelişimi, kâğıt sanayinin işlerliğinin artması ve uzay biliminin gelişmesine katkı sunar. Tüm bu katkılar nükleer endüstrinin ekonomiye ve sosyal- beşeri gelişime etkisini gözle görülür biçimde arttırabilir (Hüseyinoğlu, 2006: 45).

Gelişen teknolojiyle sadece zamanı yakalamakla kalmayarak teknoloji yönetiminin iyi yapılması durumunda sıçrama olasılığı artar ve Ülkeyi zamanın ötesine taşıyabilir (Growth - Building Jobs and Prosperity in Developing Countries, 2008: 2).

e)Enerjide Dışa Bağımlılığı Önemli Ölçüde Engeller: Enerji talebinin enerji arzından fazla olduğu durumda enerji arz açığı meydana gelir. Böyle bir durumda ya dışarıdan enerji ithal edilip enerji arz açığı kapatılacak ya da daha az üretim yapılıp daha düşük bir büyümeye razı olunacaktır. Ülkeler böyle bir ikilemde kaldıklarında dışarıdan enerji ithal etme yoluna giderler. Bu durumda da genellikle dış ticaret açıkları gözlemlenir.

Bazı Ülkelerin kendi enerji kaynağı olmamasından dolayı vermiş olduğu dış ticaret açıkları bağımsız kredi kuruluşlarınca Ülke notunun düşürülmesine sebebiyet verebilir (Demir, 2013: 3).

Örneğin Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı %72 düzeyindedir (Eral, 2015:18). Türkiye gibi Fosil enerji kaynağı olmayan ya da diğer ülkelere nazaran daha az olan ülkeler enerji bağımsızlığını sağlama için nükleer enerjiye yönelirler (Netzer ve Steinhilber, 2011: 72).

f)Çevrecidir: Nükleer gücün itici güçlerinden biride iklim değişiklilerine neden olmayışıdır (Yusuf, 2008: 12).Fosil kaynaklardan elektrik enerjisi elde etmek

(36)

sera gazı emisyonları ve karbon emisyonlarının artmasına bu da Küresel ısınmaya neden olarak canlı yaşamını olumsuz etkiler (Çınar ve Yılmazer, 2015: 56).Nükleer santraller diğer santraller gibi karbondioksit salınımına neden olmaz. Nükleer enerjinin iklim değişikliğini azaltıcı etkide bulunması nükleeri daha cazip hale getiriyor (Joskow ve Parsons, 2016: 6).

İklim değişiklikleri bazı bölgelerde kuraklık bazı bölgelerde ise sel felaketleri ve su seviyesinin yükselmesi, çölleşme, fırtınalarda artış ve iklimlerin yumuşayıp kendine has özelliklerinin kaybolmasına neden olabilir (Nuclear Energy Agency, 1992: 82).

Çevre kirliliği ve ekonomik büyüme arasındaki somut delilleri 1991 yılında ortaya koyan Grossman ve Krueger yüksek gelir grubunda ekonomik büyüme çevreyi olumsuz etkilemezken, düşük gelir grubunda ise ekonomik büyümenin çevreyi olumsuz etkilediğine karar vermişlerdir (Civan ve Köksal, 2010: 122).

2002 yılında yapılan Johannesburg sürdürülebilir kalkınma zirvesinde enerji ekonomik kalkınmanın en önemli faktörlerinden biri olmasına karşın özellikle karbondioksit emisyonuna neden olarak çevreyi kirlettiği üzerinde durulmuştur (Farhani ve Rejeb, 2012: 71).

Elektrik üretiminde karbon salınımıda önemli bir yer tutar. 1 kwh elektrik üretebilmek için santrallere göre karbon salınımı şöyledir (Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2016: 2);

 Kömür santrallerinde 1000 gram  Petrol santrallerinde 840 gram  Doğalgaz santrallerinde 470 gram  Güneş panellerinde 46 gram

 Nükleer enerji santrallerinde 16 gram  Rüzgar türbinlerinde 12 gram

 Hidroelektrik santrallerinde ise 4 gram

Uluslararası enerji ajansının 2010 yılında sunduğu bir rapora göre karbondioksit salınımları azaltılmalıdır. Buna göre karbondioksit emisyonundaki azalışı

(37)

sağlamak için 2050 yılına kadar nükleer enerji kullanılarak Dünya’da üretilen elektrik oranının %24 seviyesine çıkarılması gerekiyor (İşeri ve Özen, 2012: 164).

Nükleer enerjinin en önemli yönlerinden biri de yakıt madenciliğinden santralin işletilmesine kadar geçen süreçte ihmal edilebilir düzeyde karbondioksit emisyonuna neden olmasıdır (Elbaradeı, 2006: 3). Nükleer yakıt madenciliğinden başlayan ve nükleer atığın bertarafına kadar olan nükleer yakıt çevriminin her aşamasında özellikle yakıt madenciliği dikkate alındığında doğalgazdan 20-70 kat daha az, yenilenebilir enerji ile de neredeyse eşit seviyede karbon salınımı yapar (Türkiye Atom Enerji Kurumu, 2010: 74).

1984- 2007 yıllarını kapsayan 19 gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yapılan çalışmaya göre nükleer enerji tüketiminde meydana gelen %1’lik bir artış uzun vadede emisyonlarda %0.477’lik bir azalmaya sebebiyet verir (Apergis v.d., 2010: 2259). Kyoto protokolüne taraf ülkeler sera gazı emisyonlarının azaltılıp emisyon hedeflerine ulaşabilmek için nükleer kapasitesinin genişletilmesini planlamaktadırlar (Nivola, 2004: 8).Ayrıca Salınan karbondioksitin yakalanıp yer altı depolarında saklanmasıyla yeni iklim hedeflerine ulaşılması da düşünülen diğer bir konudur (Yang, ?:).

g)İstihdam ve Ekonomik Büyümeye Katkı Sunar: Nükleer enerji endüstrisi istihdam sağlama ve iktisadi büyümede önemli bir rol oynar. Örneğin Birleşik Devletlerdeki nükleer santrallerde üretilen elektriğin yıllık ortalama geliri 40-50 milyar $ aralığındadır. Ayrıca bu üretime 100.000’den fazla işçi katkıda bulunur (Nuclear Energy ınstitute, 2017:2). ABD’de toplam emek geliri doğrudan ve dolaylı olmak üzere bölgesel farklılıklar göstermektedir(Nuclear Energy Instıtute, 2014: 5).

Yapılan analizlere göre elektrik üretim tesisleri kıyaslandığında nükleer santralden elektrik üretmek diğer elektrik üretim biçimlerine göre istihdama daha fazla etki sağlar. Söz gelimi bir nükleer santralin sorunsuz çalıştırılması için 400-700 kişi arasında istihdama direkt katkı sağlar. Buna ek olarak nükleer santrallerde çalışan kişilere işin riskinden dolayı ortalama maaşları diğer işçilere göre %36 daha fazladır (Nuclear Energy Instıtute, 2014: 2).

Nükleer tedarikçilerde dahil olmak üzere Avrupa’da nükleer endüstri 500.000 kişiye iş sağlamaktadır. Bunların 100.000’i Fransa’da, 85.000’i İngiltere’de geri kalanı ise Avrupa’nın diğer ülkelerinde çalışan işçilerdir (Foratom, 2010).

(38)

Nükleer endüstrinin en çok ihtiyaç duyduğu şey yetişmiş kalifiye insandır. Nükleer santrallerde çalışacak nükleer enerji mühendislerinin çokluğu bu enerjinin daha sağlıklı ve kararlı ilerlemesini sağlar (Hüseyinoğlu, 2006: 43). Nükleer enerjinin bu ilerleyişi istihdam ve ekonomik büyümeye katkı sunar.

h)Yakıt Tekrar İşlenerek Kullanılabilir: Nükleer santrallerde harcanan yakıtın tekrar işlenmesiyle yeniden kullanılabilir olan uranyum ve plutonyum tekrar yakıt olarak kullanıldığında daha fazla enerji verir (World Nuclear Association, 2008: 14).

Nükleer santrallerde kullanılan yakıtların kullanım kapasitesi bittikten sonra tamamen yok olmaz. Kullanılmış yakıtın sadece %3’ü yüksek düzeyde atıktır. Bu yüksek düzeyli atık da camlaştırılarak güvenli depolanmalıdır. Kalan atığın %97’si düşük düzey atıktır. Bu atık ihtiva ettiği uranyum ve plütonyumdan dolayı tekrar işlenerek kullanılabilir (Comby, 2017: 3).

Kullanılmış nükleer yakıtı tekrar işleyip kalan kısmı jeolojik depolanarak atığın hacmi azaltılmış olur. Kullanılmış yakıtın fisyonu esnasında oluşan plütonyumun tekrar kullanılmasıyla uranyum gereksinimi %15’e kadar azalır (Türkiye Atom Enerji Kurumu, 2010: 19).

ı)Rezerv Sıkıntısı Yoktur: Nükleer yakıtın potansiyel rezervleri çok yüksektir(Muradov, 2012: 108).Uranyum rezervlerinin günümüz tüketimiyle 230 yıl daha yetmesi bekleniyor (Farris, 2017:3).

i)Nükleer Güç Santrallerinin Ekonomik Ömrü ve Kapasite Faktörü Yüksektir: 4. nesil reaktör tasarımları daha gelişmiş güvenlik, yüksek rekabet gücü, ekonomik elektrik üretimi ve çıkan atığın azaltılması gibi avantajlı yanlarıyla 2030-2040 yılları arasında nükleer sanayide yerini alması beklenilmektedir (Pedraza, 2011: 36).Yeni nesil nükleer santrallerin devreye girmesiyle nükleer santrallerin ekonomik ömrünün artacağı ve daha yüksek kapasiteyle çalışacağı öngörülmektedir.

Nükleer santraller yılın saatlerinin %85-90’ında elektrik sağlayabilen kullanılabilirliği ve kapasitesi yüksek tesislerdir (Joskow ve Parsons, 2016: 3).

Dünya’nın en büyük rüzgâr türbini 198 metre boyunda ve yaklaşık 7 mw güç üretir. Normal bir nükleer santral ise ortalama 1000 mw güç üretir ve kapasite faktörü

(39)

yüksektir. Her zaman rüzgâr esmeyeceği göz önüne alındığında kapasite faktöründe bir azalma meydana gelecektir. 450 tane büyük boy rüzgâr türbini hiçbir aksaklık meydana gelmezse 1 tane nükleer santralin ürettiği elektriği üretir. Ayrıca nükleer santraller; rüzgâr türbini ve benzeri yenilenebilir enerji kaynaklarının kapladığı alan kadar yer kaplamazlar (Farris, 2017:3).

Nükleer santrallerin kapasite faktörleri ülkelere göre farklılık gösteriyor. Ekonomik ömrü boyunca Finlandiya’daki nükleer santrallerin kapasite faktörü %91, İsviçre’de %86, İngiltere’de %73, ve Kanada’da %75 civarındadır (Joskow ve Parsons, 2016: 4).

ABD’de kapasite faktörü %90 seviyelerine ulaşmış ve nükleer santrallerin güvenlikleride oldukça iyileşmiştir (Joskow ve Parsons, 2016: 5).Yüksek kapasite faktörleri elektrik maliyetlerini önemli ölçüde azaltmıştır.

Şuanda ABD’de bulunan nükleer santraller %90 kapasite faktörüyle çalışıyor. Eş değer baz yüklü santrallerden olan gaz santralleri %80-85 kapasite faktörüyle 25 yıl ekonomik ömürle çalışır. Nükleer endüstrinin gelişimiyle birlikte nükleer santrallerin ömrü 60 yıla çıkarılması planlanıyor (The Economic Future Of Nuclear Power, 2004: 109).

j)Rekabetçidir: Yenilenebilir enerji güvenilir ve temiz bir enerji kaynağıdır. Ancak sürekli değildir ve baz yük üretmeyen alternatif enerji kaynağıdır (www.enerji.gov.tr, t.y.: 9). Nükleer santraller ise rekabetçi bir yapıya sahiptir. Söz gelimi OECD ülkelerinde bulunan tüm nükleer santraller elektrik arz piyasasında yer alırlar bu piyasalardaki düzenleme ve liberalizasyon işlemine tabi olurlar (Wilmer, 2003: 4).Nükleer enerji diğer elektrik santralleriyle karşılaştırıldığında maliyet açısından rekabetçidir (World Nuclear Association, 2008: 1).

Yakıt maliyetinin az oluşu, yüksek teknolojik yenilik ve değişimle verimliliğin artırılması, nükleer santrallerin ömürlerinin artırılması ve yatırım maliyetini amorti etmesi bir nükleer santralin rekabet gücünü artırır (Türkiye Atom Enerji Kurumu, 2010: 56).

Yakıt fiyatlarındaki sürekli oynamalar elektrikte rekabeti değiştirebilir ama nükleer enerjide yakıt fiyatları çok düşük olduğundan yakıtta yüksek bir fiyat artışı olsa

(40)

dahi toplam maliyette az bir artışa neden olur bu durum nükleer enerjiyi sürdürülebilir ve rekabetçi kılar (Türkiye Atom Enerji Kurumu,2010: 72).

k)Diğer enerji türlerine göre daha az arazi işgal eder: Nükleer santraller üretikleri güce göre kurulu oldukları arazi ile de tartışmasız üstündür. Örneğin Türkiye’de kurulması planlanan nükleer santralin maksimun kaplayacağı alan 4 km2 iken aynı ekonomik ömürle aynı toplam çıktıyı yakalayabilmek için güneş panellerini kullanırsak 125 kat, rüzgâr türbinlerini kullanırsak 150 kat, hidrolik santral yaparsak 600 kat daha fazla arazi kullanılması gerekmektedir (Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2016: 3).

1.4.2. Nükleer Enerjinin Dezavantajları

Nükleer enerjinin dezavantajları şunlardır; a)Radyoaktivite ve Atık sorunu

b)Kaza riski

c)Coğrafi şartlar ve doğal afetler d)Sönümleme sorunu

e)Diğer riskler

a)Radyoaktivite ve Atık Sorunu: Nükleer fisyon süreciyle beraber ortaya çıkan radyoaktivite eğer çevreye yayılırsa büyük çevre felaketlerine neden olabilir. Bunu önlemek amacıyla nükleer tesislerde oluşabilecek kazaların önüne geçme, eğer kaza olduysa da bu kazanın etkilerini en aza indirmek elzemdir (Türkiye Atom Enerji Kurumu, 2010: 35).Nükleer enerjinin canlanabilmesi için atık bertarafı ve güvenlik kaygılarının yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir (Joskow ve Parsons, 2016: 1).

Radyoaktivitede önemli bir konu yarılanma ömrüdür. Yarılanma ömrü radyoaktif atığın radyoaktivitesinin yarıya inmesi için geçmesi gereken zamandır. Radyoaktif atığın radyoaktivitesinin insan ve çevere sağlığına olumsuz etkilerinin giderilmesi için 10 tane yarılanma ömrü geçmelidir (Kaymak, 2008: 12).

Nükleer atık düşük orta ve yüksek seviyeli atık olmak üzere üçe ayrılır. Düşük ve orta seviyeli nükleer atığın yarılanma ömrü düşük olduğundan saklanması yüksek seviyeli nükleer atığa göre daha kolaydır. Nükleer santrallerin çalışması esnasında

(41)

meydana gelen bu atığın bertarafıda maliyetlere dahil edilir (World Nuclear Association, 2008: 2).

Daha önceden de bahsedildiği gibi Nükleer endüstride meydana gelen atıklar gerekli filtrasyon ve yeniden işlenip camlaştırılarak azaltılabilir. 1 milyar metreküp atığın içindeki toksit atık miktarı 10 milyon metreküptür. Bu 10 milyon metreküpün içerisinde de 50.000 metreküp radyoaktif atık bulunur. Radyoaktif atığında sadece 500 metreküpü yüksek seviyeli radyoaktif atıktır.

Görüleceği üzere 1 milyar metreküp atığın uygun şartlarda filtrasyonuyla jeolojik olarak depolanmak üzere sadece 500 metreküp yüksek aktiviteli atık kalır (Türkiye Atom Enerji Kurumu, 2010: 27). Yüksek seviyeli atığın yönetimi ve bertarafı nükleer enerjinin karşı karşıya olduğu en büyük sorunlardan biri gibi görünsede AR-GE çalışması ve gelişen teknolojiyle bu sorun yakın zamanda aşılacaktır.

OECD üye ülkelerinden olan Avustralya, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, Fransa, Almanya, Macaristan, Japonya, Meksika, Norveç, İspanya, İsveç,İngiltere ve ABD’de toplamda 22 adet düşük ve orta seviyeli atık depolama alanı vardır (Türkiye Atom Enerji Kurumu, 2010: 27).

b)Kaza Riski: Nükleer yakıtın zenginleştirme işlemleri, depolanması, yeniden işlenmesi, bir nükleer santralin faaliyete sokulma işlemleri yüksek güvenlikle yapılmalıdır (Joskow ve Parsons, 2016: 17).

Nükleer reaktörlerin güvenli bir şekilde çalıştırılması için yakıt olarak kullanılan uranyuma, fisyon sonucunda açığa çıkan enerjiyi kabul edilebilir düzeyde tutmak için yavaşlatıcıya, nükleer reaktörün fazla ısınmasından dolayı meydana gelecek kazanın önlenmesi için soğutma suyuna ve fisyonun durdurulması yada nükleer gücün düzenlenmesi ile kontrolü için kontrol çubuklarına ihtiyaç vardır (Türkiye Atom Enerji Kurumu, 2010: 7-9).

Nükleer enerji santralinde en önemli şeylerin başında güvenlik gelir. 1979’da ABD’de meydana gelen Three Mile Island(TMI) nükleer santrali kazası ve ve eski SSCB’de meydana gelen Çernobil nükleer santral kazasından sonra (The Future of Nuclear Power, 2003: 10) Gündemde daha da fazla yer işgal eden nükleer güvenlik yeni nesil reaktörlerle ve gelişen teknolojilerle daha da artmıştır. Ancak bu risk hiçbir zaman sıfır değildir.

(42)

En son nükleer kaza olan Fukuşima Daiichi nükleer santrali kazasında 2. Nesil nükleer santraller kullanılıyordu. Günümüzde III+ santrallerle güvenlik üst düzeydir (Eral, 2015: 9). ABD’de nükleer güvenliğin artırılması amacıyla güvenlik parametrelerinde artışa gidilmiş ve reaktörlere farklı güvenlik pozisyonları eklenmiştir (Cantrell, 2003: 15).

Herhangi üretim tesisi gibi nükleer enerjidede bazı riskler vardır. Nükleer enerjinin en önemli riski kaza riskidir. Kaza riski olduğundan nükleer santraller fay hatlarının olmadığı, tsunami benzeri doğal afetlerin olma olasılığının daha az olduğu bölgelere kurulmalıdır (Muradov, 2012: 19).

c)Coğrafi Şartlar ve Doğal Afetler: Nükleer santrallerin doğal afetlere dayanıklılığı elzemdir. Kasırga, deprem, tsunami gibi doğal afetler güvenlik kültüründen yoksun veya güvenlik kuralları tam uygulanmayan\uygulanamayan nükleer santrallere zarar verebilir. Tüm bu zararın önüne geçmek için Dünya üzerinde faaliyette bulunmuş ve hâlihazırda faaliyetlerine devam eden nükleer santrallerin geçmişi iyi analiz edilmeli ve geçmişte yaşanan nükleer olaylardan ders çıkarılarak nükleer santrallerin bu tür doğa olaylarına dayanıklılığı artırılmalıdır (Türkiye Atom Enerji Kurumu, 2010: 26).

Özellikle 2011 yılının Mart ayında Japonya’da meydana gelen 9.0 büyüklüğündeki deprem ve ardından da yüksekliği 15 metreyi bulan dev tsunami dalgalarının zarar verdiği Fukuşima Daiichi nükleer santrali kazasından ders çıkarılmalıdır.

Nükleer santralin gelecekte sorunsuz çalışabilmesi ve güvenliği için nükleer santralin kurulacağı alanın seçimi çok önemlidir. Bu alanı seçerken (Türkiye Atom Enerji Kurumu, 2010: 35); Nükleer santralin soğutma suyuna ve yer altı suyuna olan uzaklıkları, bölgede meydana gelme ihtimali olan doğa olaylarına karşı santralin dayanıklılığı, fay hattına olan yakınlığı ve bölgenin deprem riski iyi analiz edilmelidir.

Belli başlı nükleer olaylara bakıldığında ya reaktörlerin tam anlamıyla soğutulamadığı ya da santralin tsunami, deprem v.b doğa olaylarına direncinin az olduğu/yetmediği görülmüştür. Örneğin Fukuşima Daiichi nükleer santral kazasında deprem ve tsunamiden kaynaklı bir nükleer santral kazası gözlemlenmiştir.

(43)

İyi bir nükleer güvenlik kültürü şu özelliklere sahip olmalıdır (Türkiye Atom Enerji Kurumu, 2010: 21-22);

 Öncelikler iyi belirlenmelidir.

 Nükleer santralin çalışması sırasında meydana gelen aksaklıklar iyi analiz edilip bu aksaklıklar ve olumsuz durumlardan ders çıkararak gelecekte meydana gelebilecek daha büyük problemlerin önüne geçilmelidir.

 Personel eksiklikleri iyi belirlenerek bu eksikliklerin önüne geçilerek bu eksiklikler süratli bir şekilde tamamlanmalıdır.

 Nükleer santralde meydana gelebilecek değişiklikler santral prosedürlerine uygun gerçekleştirilmeli, değerlendirmeler iyi yapılmalıdır.

 Nükleer santrallerde meydana gelen aksaklıkların temel nedeni bulunmalı ve uzman ekiplerle bu aksaklıklar doğru bir şekilde çözüme kavuşturulmalıdır.  Çalışanlar hesap verilebilirlik ve sorumluluk üstlenme konularında

bilgilendirilmeli ve tam bir ekip ruhuyla çalışmaları sağlanmalıdır.  Endişeler ve fırsatlar iyi değerlendirilip geribildirim alınmalıdır.

 Nükleer santralin ekonomik faaliyetlerine devam ederken iyi bir yönetim ile organizasyon içindeki tüm çalışanların iyi öğrenmesi teşvik edilmelidir.

 Nükleer santrallerle ilgili ilerleyen süreçte ortaya çıkan fırsatlar iyi değerlendirilmeli ve tam bir bütünlük sağlanmalıdır. Nükleer santralde yapılacak her değişiklik ve emniyetle ilgili yapılan değerlendirmelerin birer fırsat olduğu unutulmamalıdır.

d)Sönümleme Sorunu:Nükleer santraller ekonomik ömrünün dolmasıyla beraber bir daha kullanılamayacağından kapatılması diğer bir ifadeyle sönümlenmesi gerekir.

Nükleer santraller diğer enerji santrallerinden farklı olarak bünyesinde radyoaktif madde bulundurur. Bu radyoaktif maddelerin dışarıya sızmaması için diğer santrallerden farklı ve daha karmaşık tekniklerle sönümleme işlemi gerçekleştirilir (Türkiye Atom Enerji Kurumu, 2010: 26). Nükleer santral sönümlenmesinden önce bünyesindeki tüm radyoaktif madde bertaraf edilerek yapılır.

Nükleer santrallerin sönümleme işlemleri üç aşamada tamamlanır. İlk aşamada yakıt alınır. Bu aşama riskli olduğundan güvenlik en üst düzeyde tutulur. İkinci

Şekil

Şekil 1.1: Nükleer Fisyon
Şekil 1.2: Nükleer Füzyon
Şekil 1.4: Nükleer Gücün Çalışma Prensibi
Şekil 1.5: Nükleer Yakıt Çevrimi
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Nükleer santraller diğer güç üreten santrallerden farklı olarak fisyon ürünleri gibi radyoaktif maddeler içerirler.. Bu radyoaktif maddeler reaktörün

Japonya'da nükleer santral şirketleri, nükleer yakıt kollarının yanlış bir şekilde çalıştırılması sonucu meydana gelen baz ı kazaları halka duyurmadıklarını

Günümüzde g ıda krizinin oluşmasının en büyük nedenleri, hâkim kanının aksine, değişik doğal faktörlere dayalı üretim düşüşleri, siyasal istikrarsızlıklar,

Kılıç, Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne bağlı elektrik, çevre, metalurji, kimya mühendisleri odaları gibi meslek örgütlerinin dahil olduğu Nükleer

-İngiltere’de Enerji Arz Güvenliği, Enerji Kaynaklarının Çeşitlendirilmesi, Nükleer Santraller ve Yenilenebilir Enerji Kaynakları, Ahmet Cangüzel Taner, Fizik Mühendisleri

Çalışmanın ikinci bölümünde dünya genelinde kurulu nükleer elektrik santralleri ve bu santrallerin kurulu reaktör güçleri ülke bazında tablolar halinde verilerek

Dünyada nükleer enerjinin tercih edilmesinde birincil enerji kaynakları olan petrol, doğalgaz ve kömürün hızla tükenmesi, ( Yapılan araştırmalarda petrolün 46

Elde edilen bulgulara göre alınan kalori miktarında meydana gelen artış, değişen sosyolojik yapının bir so- nucu olarak artan kentleşme, kentleşme ile birlikte artan