• Sonuç bulunamadı

NÜFUS PROJEKSİYONLARI

Belgede Mevcut Durum Analizi 2010 (sayfa 52-56)

ÇEVRENİN KORUNMASI VE KORUMA ALANLARI

2.2.5 NÜFUS PROJEKSİYONLARI

Nüfus projeksiyonlarının yapılması kaynakların kullanımının planlaması için önem taşımaktadır.

2008 ADNKS veritabanı temel alınarak kuşak-bileşen yöntemiyle doğurganlık, ölümlülük hızı ve göç verileri kullanılarak yapılan nüfus projeksiyonlarına göre 2023 yılında bölge nüfusu 2.605.028 olarak hesaplanmıştır. Türkiye’nin nüfusu ise 81 milyona ulaşacaktır (Karakaya, 2009). Doğurganlık oranının yenilenme düzeyine gelmesiyle beraber Türkiye nüfus artışı 2050’li yıllarda sabit kalmaya başlayacaktır (HÜNEE, 2009). Bu zamana kadar yakalanan bu fırsat penceresiyle çalışma çağındaki nüfusta artış devam edecek ve istihdam olanaklarının iyileştirilmesi durumunda bu artış ekonomik kalkınmayı da tetikleyecektir.

Yapılan nüfus projeksiyonlarına göre 2009 yılında TR83 Bölgesi’nde toplam nüfus içerisinde payı yüzde 23 olan 0-14 yaş grubu nüfusunun payı 2023 yılında yüzde 21’e düşmekte, 65+ nüfusunun payı ise yüzde 9,5’ten yüzde 13’e yükselmekte yani TR83 Bölgesi nüfusu yaşlanmakta ve yaşlı nüfus olarak nitelendirilen yüzde 14 yüzde 21 arasındaki oranlara yaklaşmaktadır. Yapılan projeksiyonlara göre bölge nüfusu 2023 yılında yüzde 4,9 oranında azalmaktadır.

2009 2013 2023

0-14 653.051 623.001 554.839

15-64 1.823.828 1.818.086 1.694.117

65+ 262.608 272.833 356.072

Toplam 2.739.487 2.713.020 2.605.028

Tablo 2.2.5.1 Yaş Dağılımına Göre Nüfus Projeksiyonları

Kaynak: Karakaya, 2009

Şekil 2.2.5.1 TR83 ve Türkiye 2013, 2023 Nüfus Piramitleri

Kaynak: Karakaya, 2009

53

2.2.6 SONUÇ

Bölge nüfus dinamikleri incelendiğinde bölge nüfusunun yaşanan göç ve azalan doğurganlık oranlarıyla beraber Türkiye ortalamasından daha yavaş bir hızla arttığı görülmektedir. Son 82 yılda Türkiye nüfusu yaklaşık olarak 5 katına çıkarken, bölgenin toplam nüfusu 3 katına çıkmıştır.

Geniş tabanlı bölge nüfus piramidi ise bölgede çalışma çağındaki nüfusun ağırlıklı olarak yer aldığını, aynı zamanda kentleşme oranının düşük olduğunu ve kırsal nitelikli bir sosyal yapının egemen olduğunu ifade etmektedir. Ancak göç, azalan doğurganlık oranları ve yaşam kalitesinin artmasıyla beraber yapılan nüfus projeksiyonlarında da görüldüğü gibi 55 yaş üstü nüfusun toplam nüfus içerisindeki payı ileriki yıllarda artacaktır. Buna bağlı olarak yaşlı bağımlılık oranları artma eğilimi gösterirken genç bağımlık oranlarında da azalma eğilimi görülmektedir. Oluşturulacak istihdam, eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik politikalarında bu durum göz önüne alınmalıdır. Bununla birlikte bölgenin verdiği göç aldığı göçten fazladır. Göçün azaltılması amacıyla insanların ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının bölge içinde karşılanması için çeşitli önlemlerin alınması gerekmektedir.

Etkili nüfus politikaları ile kaynaklar, çevre ve büyüme arasındaki ilişki dengelenebilecektir.

54

2.3 EĞİTİM

2.3.1 Giriş

Eğitim, sürdürülebilir kalkınmanın hiç şüphesiz temel taşlarından birisidir. Tek başına eğitime erişebilirliği artırmak yeterli değildir. Bunun yanında, belki bundan da önemli olan eğitimin kalitesinin artırılmasıdır. “Yirmibirinci yüzyıl bilgi toplumları, bireylerin okuma-yazma, konuşma ve hesaplama yapma olarak adlandırılan temel becerilerin ötesinde yeni yeterlilikleri, kişilerin problem çözme, işbirliği içinde çalışma, düşünmeyi öğrenme, öğrenmeyi öğrenme veya kendi öğrenmesinden sorumlu olma gibi becerileri de kazanmalarına gereksinim duymaktadırlar”

(Yeşilırmak Havza Gelişim Projesi-YHGP, 2006, s.2-22). Bireylerin hem okul dışında hem de içinde hayat boyu edindikleri tecrübelerin tamamını kapsayan eğitim örgün ve yaygın eğitim olmak üzere iki kanaldan yapılmaktadır. “Örgün eğitim; bir program dahilinde, belli bir sürede ve okulda gerçekleşirken yaygın eğitim bireylere temel bilgiler vermek, yeteneklerini geliştirmek ve belli nitelikler kazandırmak amacı ile verilen okul dışı eğitimdir” (Milli Eğitim Dergisi, 2003). Bu bağlamda örgün eğitim kadar yaygın eğitim de üzerinde önemle durulması gereken konulardandır.

Kalkınma önceki yılların aksine günümüzde artık sadece ekonomik büyüme yani toplumun maddi gereksinimleri ile ilgili olmayıp, kişilerin toplumsal gereksinimlerinin de karşılanması olarak algılanmaktadır. Bir ülkenin kalkınması, o ülkede yaşayan insanların kişisel ve toplumsal gelişmesiyle yakından ilişkilidir. Bu kapsamda eğitim yoluyla geliştirilen toplumsal davranışlar ve değer yargıları ekonomik kalkınmayı hızlandırmaları bakımından da oldukça önemlidir (Kaya, 1984). Devlet Planlama Teşkilatı (DPT)’nın yapmış olduğu “İllerin ve Bölgelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması”na (2003) göre eğitim sektöründe TR83 Bölgesi, 26 Düzey 2 bölgesi içerisinde 13. sırada yer almaktadır. Düzey 2 bölgelerinin eğitim sektöründeki sıralaması genel gelişmişlik sıralaması ile kıyaslandığında sıralamalar arasında farklılıklar gözlenmektedir. Genel gelişmişlik sıralaması 18 olan TR83 Bölgesi eğitimde diğer alanlara göre daha yüksek bir performans sergilemektedir. Orta Karadeniz Bölgesini oluşturan illerin eğitim sektörü gelişmişlik sıralamasına baktığımızda 81 il içerisinde Amasya 31, Samsun 32, Çorum 50 ve son olarak Tokat 61. sırada yer almaktadır. Bunlardan Samsun ve Tokat’ın eğitim sektörü sıralaması ile genel gelişmişlik sıralamasında bir fark bulunmazken, genel gelişmişlik sıralamasında 46. olan Çorum, eğitim sektöründe kalkınmanın diğer göstergelerine oranla daha geride, genel gelişmişlik sıralaması 39 olan Amasya ise Çorum’un aksine eğitim sektöründe kalkınmanın diğer göstergelerine göre daha iyi bir performans sergilemektedir.

2000 yılında toplam okul sayısı 3.411, toplam öğretmen sayısı 24.734, toplam öğrenci sayısı 572.906 olan bölgede 2009 yılında toplam okul sayısı 3.965’e, toplam öğretmen sayısı 32.817’ye ve toplam öğrenci sayısı da 589.873’e yükselmiştir (Türkiye İstatistik Kurumu-TÜİK, 2010).

Eğitim Sektörü Sırası Genel Gelişmişlik Sırası

Amasya 31 39

Samsun 32 32

Çorum 50 46

Tokat 61 61

Tablo 2.3.1.1 TR83 Bölgesi İlleri Eğitim Sektörü ve Genel Gelişmişlik Sırası

Kaynak: DPT, 2003

55

2.3.2 BÖLGEDE OKUR-YAZARLIK ORANLARI

Bu bölümde bölgenin okuryazarlık ve eğitim durumunun 2000 yılından itibaren nasıl bir değişim gösterdiği incelenmiş ve Türkiye geneliyle kıyaslanmıştır. 2000-2009 yılları arasında Türkiye’de okuma yazma bilenlerin oranında artış görülmektedir. 2000 yılında yüzde 87,3 olan toplam okur-yazar nüfus 2009 yılında yüzde 92,4’e yükselmiştir. Kadınlarda bu oran yüzde 80,6’dan 87,9’a, erkeklerde ise yüzde 93,9’dan 97,04’e yükselmiştir. Görüldüğü üzere okur-yazar nüfusta kadın ve erkek nüfus arasında bir dengesizlik mevcuttur. Bu dengelenmesi gereken bir durumdur. Araştırmalar göstermiştir ki kadının düşük eğitim düzeyine sahip olması ekonomik olarak kalkınamamayı ve toplumsal dengesizliği de beraberinde getirmektedir. Bu nedenle kız çocuklarının eğitimine yapılan yatırım eğitimin dışsallığı nedeniyle bir ülkenin en iyi yatırım alanlarından biri olarak görülmektedir çünkü her kız çocuğu potansiyel anne adayı olup, toplumun şekillenmesinde ve sağlıklı ve doğru bireyler yetiştirilmesinde en etkin kişilerdir (Dünya Bankası, 1992).

Bölgedeki illerin durumuna bakıldığında, Amasya dışında illerin tamamının okur-yazar nüfus oranı Türkiye ortalamasının altındadır. Bu oranın düşüklüğü, özellikle okuma yazma bilen kadınların oranındaki düşüklükten kaynaklanmaktadır. Bölge içinde kadın nüfusta bu oranların en düşük olduğu il Çorum, en yüksek olduğu il ise Amasya’dır. Çorum’da bu oran 2000 yılından 2009 yılına yüzde 76,4’ten 83,6’ya yükselmiş; Amasya’da ise aynı dönem içerisinde yüzde 80,9’dan 89,4’e yükselmiştir. Çorum okur-yazar nüfusta yalnızca kadınlarda değil erkeklerde de en düşük oranlara sahiptir. 2000’de yüzde 90,3 olan okur-yazar erkek nüfus oranı 2009’da yüzde 94,6’ya yükselmiş;

ancak Çorum bu haliyle 4 il içerisinde son sırada yer almaya devam etmiştir. Okur-yazar toplam nüfus oranlarına baktığımızda, Amasya’nın 2009’da yüzde 93,2 ile ilk sırada geldiğini, bunu yüzde 91,3 ile Samsun’un takip ettiğini ardından ise sırasıyla yüzde 89,5 ve 89,05 ile Tokat ve Çorum’un geldiği görülmektedir.

Bitirilen okula göre bir analiz yapıldığında ise ilkokul bitirenlerin toplam nüfus içindeki payı tüm illerde Türkiye ortalamasının üzerindedir. Türkiye genelinde yüzde 36,61 olan ilkokul mezun oranı, bölgede yüzde 40,57’dir. Bu oranın bölgede en yüksek olduğu il Çorum, en düşük olduğu il ise Tokat’tır. İlköğretim mezun oranına baktığımızda ise Amasya dışında bölge illerinin tamamı yüzde 12,50’lik Türkiye ortalamasının üzerinde olmakla birlikte bu oranın en yüksek olduğu il Tokat, en düşük olduğu il ise Amasya’dır. Ancak iller arasındaki fark yüzde 1 civarındadır. Ortaokul veya dengi okul mezuniyetine bakıldığında ise daha olumsuz bir tabloyla karşılaşılmaktadır. Bölge illeri Türkiye ortalaması olan yüzde 5,53’ün altındadır. Bu oran düşünüldüğünde en düşük orana sahip

Okur-yazar kadın nüfus Okur-yazar erkek nüfus Okur-yazar toplam nüfus

2000 2009 2000 2009 2000 2009

Amasya 80,9 89,4 93,7 96,9 87,4 93,2

Çorum 76,4 83,6 90,3 94,6 83,1 89,08

Samsun 79,5 86,4 93,4 96,3 86,2 91,3

Tokat 79,2 84,2 92,04 94,9 85,7 89,5

TR83 79 85,7 92,5 95,7 85,6 90,6

Türkiye 80,6 87,9 93,9 97,04 87,3 92,4

Tablo 2.3.2.1 Cinsiyete Göre Okur-Yazar Nüfus Oranı (6+ yaş), 2000, 2009

Kaynak: TÜİK, 2010

56

il Çorum iken en yüksek orana sahip il Amasya’dır. Lise ve dengi okul mezuniyetinde de durum değişmemekte ve bölge illerinin tamamı Türkiye ortalaması olan yüzde 20,52’nin altında olup bu bağlamda en düşük orana sahip bölge ili yine Çorum, en yüksek orana sahip il ise Amasya’dır.

Yüksekokul veya fakülte mezunlarının oranına bakıldığında ise bölge illerinin Türkiye ortalaması olan yüzde 8,54’ün altında olduğu görülmektedir. Yine Türkiye ortalamasının en yakın takipçisi olan bölge ili Amasya iken en düşük orana sahip il Çorum’dur. Yüksek lisans mezuniyetinde ise Türkiye ve bölge illerinin tamamı yüzde 1’in altında olup bölge Türkiye oranının yarısını bile yakalayamamaktadır.

Belgede Mevcut Durum Analizi 2010 (sayfa 52-56)