• Sonuç bulunamadı

Nüfus Artışıyla Oluşan Hızlı Kentleşme ve Yarattığı Sorunlar

BÖLÜM I: GİRİŞ

1.2. Nüfusun ve Nüfus Değişimlerinin Etkileri

1.2.3. Nüfus Artışının Ekonomik Etkileri

1.2.3.5. Nüfus Artışıyla Oluşan Hızlı Kentleşme ve Yarattığı Sorunlar

kırsal yörelerden kentlere olan iç göç ve bunun yarattığı hızlı kentleşmedir. Kentleşme toplumsal değişme sürecinin bir boyutudur. Batı da sanayi devrimiyle başlayan bu değişim günümüz az gelişmiş ülkelerinde farklı bir biçimde gelişmiş ve en dinamik toplumsal gerçeklerin başında yer almıştır (Keleş, 2006) Toplumsal değişme süreci içerisinde hem bağımlı hem de bağımsız değişken olan kentleşme, neden ve sonuçları bakımından oldukça karmaşık bir özellik göstermektedir. “Üretimin, ticaretlerin ve hizmetlerin süratle büyümesini sağlayan sanayileşmenin etkisiyle dağılım oranının fazla olması ve bu fazlalığın kentin dışı da yerleşme yerlerinde iskan edilmeleri nedeniyle nüfusun kentlerde birikmesine ve kent sayısının artmasına neden olan aynı zamanda da buralarda yaşayanların özel hayatlarında, ekonomik, sosyal ve siyasal davranış açısından etkileyen ve devletin de belirli bir takım faaliyetlerini gerektiren değişiklikler” (İşbir,

1982) olarak tanımlanan kentleşme, nedenleri ve sonuçları açısından, pek çok toplumsal soruna kaynaklık ettiği için, planlı ve programlı müdahaleyi gerektiren bir değişme sürecinin, toplumsal boyutu olarak ortaya çıkmaktadır.

Kentleşme, dar anlamıyla kent sayısının ve kentte yaşayan nüfustaki niceliksel artışlardır. Geniş anlamıyla, “Kentli diyebileceğimiz bir yaşama şeklini oluşturan beraberinde, nüfusun ölçüsü, nüfusun yoğunluğu ve nüfusun farklılığı sosyal münasebetin mahiyetin, derecesini ve sıklığını, dolayısıyla da sosyalleşmeyi ve insan tabiatını tayin eder. Yani sosyal yapıyı” (Sezal, 1992). Kentleşme olgusunun önemi, onun şu iki özelliğinden kaynaklanmaktadır (Kartal, 1978):

 Birtakım ekonomik ve toplumsal süreçlerin işlemesi ile ortaya çıkan “Bir sonuç”

olması

 Toplumsal değişme sürecini “etkileyen bir öğe” olması.

Hızlı nüfus artışı hızlı kentleşmeyi getirmektedir. Bu da az gelişmiş ülkelerde önemli bir soruna yol açmaktadır. Az gelişmiş ülkelerde; yıllık ortalama nüfus artışı yüzde 2-3 olarak gerçekleşir. Kentsel nüfuslarda yüzde 6-7 artmaktadır. Gelişmiş ülkelerde ise; yıllık ortalama nüfus artış hızı yüzde 0-1 olurken, kentsel nüfusları ise yüzde 1-2 arasında artmaktadır (Demirci, 2013). Bu ülkelerde nüfustaki yıllık artış oldukça yavaş seyrettiği için, kentleşmede yavaş olmaktadır. Az gelişmiş ülkelerde bir ya da iki kentin aşırı derecede büyümesinin, hem kendi işlevlerinin gereği gibi yerine getirmesi bakımından, hem de bölgesel dengesizlikleri sürdürmesi yönünden önemli sakıncaları vardır. Bu ülkelerde kentleşmenin belli başlı özelliklerini şöyle sıralayabiliriz (Keleş, 1993):

 Kentleşmenin, demografik bir süreç olarak sanayileşmiş ülkelerle oranla, hızla artan bir yol izlemesi.

 Büyük kentlerin orta büyüklükteki ve küçük kentlere oranla daha hızlı büyümesi.

 Kentleşme hareketlerinin kimi coğrafi bölgelerdeki kentlere yönelmiş olması nedeniyle kimi bölgelerin kentleşme oranının düşük düzeyde kalması.

 Kentleşen nüfusun kent ve kamu hizmetleri gereksinimlerinin karşılanmasında yetersizlikler.

 Kentleşen, nüfusun çalıştırılmasında olanak verecek temel sanayi yatırımlarının yapılamaması yüzünden, iş gücünün marjinal mesleklerde ve türlü hizmet dallarında yığılması.

Günümüzde dünya nüfusunun yaklaşık 1,3 milyarı gelişmekte olan ülkelerdeki kentlerde yaşamaktadır. Toplam nüfus veri olarak alındığında, kentsel nüfus artışının çeşitli yararları vardır. Kentleşme, ölçek ekonomilerinden yararlanmaya olanak verir.

Bunun sonucu alt yapı yatırımlarını daha düşük maliyetle bireylere ulaştırmak mümkün olur (Şahin, 2010). Ayrıca üreticilerin ve tüketicilerin birbirine yakınlığı maliyetlerin düşmesine yol açar. Aynı zamanda kırdan kente akımın sonucu olarak ortaya çıkan kentleşme, nüfusun daha büyük bir kesimin yüksek ücretten istihdam, eğitim, sağlık ve diğer modern hizmetlerden yararlanmasına olanak vererek gelişme sürecinde olumlu katkıda bulunur.

Buna karşılık hızlı kentleşmenin konut, yol, kanalizasyon ve diğer alt yapı gereksinmelerini arttırdığı ve beraberinde trafik, hava kirlenmesi, asayişsizlik gibi çeşitli sorunları getirdiği bir gerçektir. Bu nedenlerle bugün birçok ülkede büyük metropollerin neredeyse tamamı yaşanamayacak hale gelmiş durumdadır (Özden, 2008). Böyle bir gelişmede kırsal kesimde hızlı nüfus artışı yanında kent yönetimlerinin gerek parasal yönden gerekse yönetim yetenekleri yönünden yetersiz kalmış olmalarının da rolü büyüktür. Ancak dünyanın çeşitli ülkelerinde bazı büyük kentlerin nüfusunun her 10 yılda bir katlandığı bu ölçekteki hızlı kentleşmeye yerel yönetimlerin ayak uydurabilmesi oldukça güçtür (Wirth, 2002).

Kentlerde yerleşmiş ailelerde doğurganlığın kırsal yörelere göre nispeten düşük olduğu gözlenmektedir. Bunda her şeyden önce, kentlerde daha iyi eğitim ve sağlık olanaklarının bulunmasının rolü vardır. Ayrıca kentlerde kadının aile dışında çalışma olanakları daha yüksektir. Ancak kente yeni göç edenler için bu etkiler en azından bir nesil sonra kendisini göstermektedir (Uyar, 2002). Bu nedenle kentleşmenin hızlı olduğu bölgelerde kent ve kır nüfusları arasındaki doğurganlık farkı büyük değildir. Bu da hızlı kentleşmenin doğurganlığı düşürücü yönde etki yapacağı görüşlerinin en azından bir nesil için doğru olmadığını kanıtlamaktadır.

Artan nüfus, köyden kente göçle birlikte konutlara olan talebi de artırır. Hızlı şehirleşmeyle arzın talebi karşılayamaması konut fiyatları ve kiraların artmasına neden

olur. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde sanayi, küçük ünitelere ayrıldığından, yani endüstriyel gelişim, küçük ve orta büyüklükteki nüfus merkezlerinde küçük fabrikalar kurmaya yöneldiğinde, ev kiralarında ve diğer sosyal ihtiyaçların temininde bir yükselme olacaktır. Bu da sermaye kaynaklarında yeni bir azalma demektir (Keleş, 2006).