• Sonuç bulunamadı

Nâzır kelimesi, “Bakma, görme, düşünme”379 anlamlarına gelen Arapça kökenli nazar

kökünden türetilmiş olup; “Nazar eden, nezâret eden, bakan, gözeten”380 meallerinin yanı

sıra, isim olarak da “Kabine üyesi, hükümet kuruluşunda yer alan üyelerden her biri, vekîl, bakan”381gibi manalara gelmektedir. Sözlük anlamının dışında, bu ismin kullanım alanı oldukça fazla olup; genel itibariyle bu terim, İslâm ülkelerindeki birçok müessesenin malî işlerini yürüten ve denetleyen kişiler için kullanılmaktadır. Vasîlik kurumu içerisinde de aynı vazifeye sahip olan nâzır, hem vasîye yardımcı olmak, hem de vasîyi denetlemek ile mükelleftir. Yani hem vesâyet, hem de nezâret görevine sahiptir. Her ne kadar İslâm dünyasında malî işleri yürütme görevindeki kişilere nâzır denilse bile, nâzırın mallardan tasarruf etme yetkisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla vasîlik müessesesi içerisinde görev yapan nâzır; vesâyet altındaki emvâlin alım, satım ve kira gibi işletilme haklarına sahip değildir.

378

Baktır, “İslam Hukukunda Hidâne”, s. 277-280; Memduhoğlu, “Çocuğun Bakımı”, s. 81; Fetâvâ-yı Âlî Efendi: Cild-i Sâni, s. 183-184.

379 Devellioğlu, “Nazar”, s. 811. 380 Devellioğlu, “Nâzır”, s. 812. 381 Çağbayır, “Nâzır”, C. 4, s. 3502.

97 Nâzırın görevi tasarruf edilen malın teftişi olup, emvâl üzerinde tasarruf yükümlülüğünün

bulunmaması sebebiyle vasîlerden ayrılmaktadır.382

Vasî tayinleri ile aynı anda veya ihtiyaç duyulması halinde vasî üzerine sonradan nâzır

tayin edilebilmekte olup; vasînin kâdı’dan izinsiz nâzırı azli mümkün olmamaktadır383. Bu

durum, vasînin vesâyet görevinin üstesinden gelemeyeceğinden korkulması ile çocuğun mallarına ve şahsına verebileceği zarar endişesinden kaynaklanabilmektedir. Hatta bazı

durumlarda birden fazla nâzır atamasına gerek duyulmuştur384. Şer’iyye sicillerinden tespit

ettiğimiz örneklerde çoğu kez nâzır atamalarının nedeni açıklanmasa da, bazı atama

hüccetlerinde; “vasînin ihmalî olduğu için”385, “vasî müsrif olduğu için”386 ve “nâzıra gerek

duyulması sebebiyle”387 gibi ifâdelerin yer alması; nâzır tayinlerinin, vasîyi denetleme ve kontrol amaçlı yapıldığını, vesâyet görevinin tamamıyla nâzıra yüklenmediğini göstermektedir. Nitekim nâzır tayinleri, vasînin yapabileceği çeşitli usulsüzlüklerin önüne

382

Pakalın, “Nâzır”, C. 2, s. 666; Eroğlu, “Vasî Tayini”, s. 287-288; Cengiz Tomar, “Nâzır”, DİA, C. 32, Türkiye Diyânet Vakfı Yayınları, İstanbul 2006, s. 449; Mehmet Genç, “Nâzır (Osmanlılar'da)”, DİA, C. 32, Türkiye Diyânet Vakfı Yayınları, İstanbul 2006, s. 449-450.

383

Fetâvâ-yı Feyziye, Kitabu’l-Vesâya, 551; Örneğin; Resûl Karyesi’nde vefât eden İbrahîm bin Velî’nin eytâmı Halîl ve Receb’e daha önceden vasî tayin edilen Ca‘fer bin Velî üzerine bir nâzır gerek görülerek, Nebî bin Habîb nâzır nasb ve tayin olmuştur. Sonradan yapılan bu nâzır atamasının çok sık tercih edilmeyerek, nâzır tayinlerinin genellikle vasî ile birlikte yapıldığını söylemek mümkündür. Ayr. Bkz. KŞS, 1, s. 140/9; Bir başka örnekte ise; Poladlar Mahallesi’nde sakin iken vefât eden Mustafâ ve zevcesi Râbia bint-i Muslî’nin eytâmı Mehmed, Alî ve Havvâ’ya bakmak üzere yetimlerin dayısı Mustafâ Beg ibn-i Muslî vasî tayin edilirken, Hasan bin Receb isimli şahıs da nâzır tayin edilmiştir. Aynı belge’de yetimlerin dayısı ve vasîsi olan Mustafâ Beg, çocukların malları olsa bile kendi malından teberruan yani karşılıksız olarak çocukları beslemeyi ve bakıp büyütmeyi taahhüt etmiştir. Ayr. Bkz. KŞS, 37, s. 153/3.

384

KŞS, 10, s. 231/1; KŞS, 16, s. 76/3; KŞS, 37, s. 81/4; Örneğin; Ahmed Dede Mahallesi’nden iken vefât eden Mehmed bin Halîl’in yeğeni ve varisi olan Abdullah bin Bedel’e hem kendisinden hem de kendisinden önce vefât eden kardeşi yani Abdullah’ın babasından kalan mirası korumak üzere Abdullah’ın anneannesi Fâtıma bint-i Hasan vasî, Ahmed Halîfe ibn-i Alî ve el-Hâc Halîl nam kimesneler de nâzır tayin edilmiştir. Bu durum malın çokluğundan kaynaklanıp, vasinin görevini layığıyla yerine getirebileceğinden duyulan endişe ve yine malın çokluğu sebebiyle cezp ettirici olmasından kaynaklanan sebeplerle birden fazla nâzır tayini yapıldığını göstermektedir. Ayr. Bkz. KŞS, 29, s. 102/3.

385

26 Ocak 1715 tarihli bir örneğe göre; Uluırmak Mahallesi sâkinlerinden iken fevt olan Molla Alî bin İvaz’ın sulbî sagîr oğlu İvaz’ın mansûb vasîsi olan amcası el-Hâc Eyûb üzerine bir nâzır lâzım görülmüş ve yetimin diğer amcası el-Hâc Hasan bin İvaz dindar, dürüst, güvenilir ve nezâret-i mezbûreye ehl olduğu için nâzır tayin edilmiştir. Sagîr-i mezbûrun malının zâyi olmasından duydukları endişe sebebiyle, el-Hâc Hasan’ın nezâret görevine getirildiği örnekteki ifâdelerden anlaşılmaktadır. Ayr. Bkz. KŞS, 45, s. 166/1.

386

19-28 Ekim 1563 tarihli bir örnekte; Mustafâ bin Ahmed adlı çocuğun babası vefât ettiği için Ahmed bin Hamzâ adlı kişi kâdı tarafından vasî tayin edilmiştir. Fakat vasînin, vesâyet görevine ihaneti olduğundan azledilerek; yerine Ter Pâşâ bint-i Memi vasî, çocuğun amcası İlyâs da nâzır tayin edilmiştir. Ayr. Bkz. KŞS, 1, s. 137/7.

387

5-14 Nisan 1582 tarihli bir örneğe göre; Çeltik Karyesi’nden iken vefât eden Emrullâh isimli şahsın eytamına, çocukların öz anneleri vasî tayin edilmiştir. Fakat annenin yeniden evlenmesi sonucu vesâyet görevini layığıyla yerine getiremediği, miras malların zarar ettiğinin aynı mahalleden olan Ahmed bin Ergayip tarafından haber verilmesiyle anne vesâyet görevinden azledilmiştir. Yeni vasî Ahmed bin Ergayip olur iken, vasîye güvenmediği için Cemâl bin İshâk isimli şahıs nezâret görevini ifâ etmeye gönüllü olup, kâdı tarafından nâzır tayin edilmiştir.

98 geçilebilmek, yetimin her açıdan korunmasını sağlamak ve bunu kontrol altında tutabilmek

için yapılan bir görevlendirme olmuştur.388

İnceleme dönemimizin dışında olan ve tarih olarak 12-21 Temmuz 1563 tarihleri arasına isabet eden bir vasî ve nâzır tayini örneğinde; Karaarslan Mahallesi’ndeki Hızır Bâli isimli müteveffanın yetimleri Mustafâ ve Alî’nin mansûb vasîleri Musâ’nın ihmâli olduğu için

üzerine tımar erbâbı Alî bin Âhi Çavuş nâzır tayin edilmiştir.389 Verdiğimiz örneğe göre

nâzırın tımar erbâbı olması, malların işletilmesi yönünde vasînin ihmalkârlığının olduğunu, dolayısıyla yetimler için yapılan tasarrufun deneyimli veya işi bilen kişiler tarafından denetlenmesi gerektiğini göstermektedir. Ayrıca aynı örnekten, nâzır tayin edilen kişinin yalnızca vasî üzerinde teftiş yetkisinin olduğu, çocuğun yeme, içme, giyinme ve barınma gibi gereksinimlerinden yani vesâyet görevinden sorumlu olmadığı da anlaşılmaktadır.

Nâzırın da vasîler gibi çeşitli vasıflara sahip olması beklenmekte olup, aynı zamanda bu görevi yerine getirmeyi de taahhüt etmesi gerekir. Buna ilaveten; kâdı huzurunda görevi onaylanan yani hüccet alan bu kişilerin görevlerini ihmal etmeleri, kötüye kullanmaları, vasî ve kâdı’dan habersiz nezâret görevini bırakmaları veya birbirlerinden habersiz görevi tek başlarına üstlenmeleri mümkün değildir. Örneğin; Kalenderhâne Mahallesi sakinlerinden iken vefât eden el-Hâc Mehmed bin Alî’nin küçük oğlu Abdî’nin hususi işlerini görmek ve mallarını muhafaza etmek maksadıyla bir vasî ve bir nâzıra ihtiyaç duyulmuştur. Dindar ve dürüst olduklarından emin olunan ve yetimin amcası olan Mevlüd bin Alî vasî ve diğer amcası Hüseyin bin Alî ise nâzır olarak atanmıştır. Vesâyet ve nezâret görevini kabul ettiklerini gösteren hüccette, “nâzır-ı merkumun ma’rifeti olmadıkça umûr-ı vesâyeti müstakile vâz’ yed itmemek vasî-i merkuma tenbîh bir le mâ-vaka’a bi’t-taleb ketb olundu” ifâdesi de geçmekte olup, nâzırın görevi tek başına üstlenemeyeceğini açıklar niteliktedir. Bu durum yalnızca nâzırın müfettişlik görevinin olmadığını, aynı zamanda vasînin de nâzır

üzerinde teftiş yetkisinin olduğunu da göstermektedir.390

İncelediğimiz örneklerden, iki farklı vasî üzerine tek nâzır tayin edilebilirken; aynı zamanda tek kişinin farklı çocuklara hem nâzır hem de vasî olarak tayin edildiği tespit

388

Fetâvâ-yı Alî Efendi: Cild-i Sâni, s. 508. 389

KŞS, 1, s. 102/7. 390

KŞS, 25, s. 239/3; Örneğin; Karaarslan Mahallesi’nden müteveffâ el-Hâc İbrahîm’in eytâmı Halîl, Mustafâ ve Kamerşâh’ın mansûb vasîleri Mehmed üzerine bir vasî lazım görülerek, Mustafâ Çelebi ibn-i Mehmed isimli şahıs dindar ve dürüst olduğu için nâzır tayin edilmiştir. Belgede “yed-i tâlibe vaz‘ olundu ki ba‘de’l-yevm vasî-i

mezbûr Mehmed nâzır-ı merkûm Mustafâ ma‘rifeti olmadıkça müstakil sagîrûn-ı mezbûrûnun bir şeylerine vaz‘-ı yed eylemeye” şeklinde geçen ifadeden de anlaşılacağı üzere; ne vasî, ne de nâzırın çocukların ihtiyaçlarını

karşılama ve gözetme işini bırakmamaları gerektiğinin tembihlendiği ve karşılıklı olarak birbirlerini denetleme vazifelerinin olduğunu göstermektedir. Ayr. Bkz. KŞS, 11, s. 16/3.

99 edilmiştir. Hukuken ve görev gereği böyle bir vazifelendirmede sakınca görülmediği gibi hem vesayete, hem de nezârete getirilen kişiler için de bir mahzur görülmemiştir. Fakat vasîlerin çocuğun birebir bakımı, nafakanın temini, çocuğun mallarının muhafazası ve işletilmesi gibi yükümlülüğünün olması; vesâyet görevinin yoğun bir emek istediği ve çok fazla bir zamana ihtiyaç duyduğu aşikârdır. Özellikle de, vasîlerin kendi hayatlarını idâme ettirmek için çalışmak, ev geçindirmek, ailelerine zaman ayırmak gibi belirli sorumluluklarının da olduğu düşünülürse; hukuken bir sakınca görülmeyen bu durumun uygulamada bazı sıkıntıları olabilmektedir. Buna rağmen vasî tayin edilen kişilerin, başka bir çocuk için nâzır olarak tayin

edildiğine dair oldukça fazla örnek vardır391. Ayrıca şer’iyye sicillerinde sıklıkla

karşılaştığımız diğer bir durum, farklı vasiler üzerine aynı kişinin nâzır olarak tayin edilmesidir. 10 Ekim 1661 tarihli bir hüccet kaydı örneğine göre; Turgud Kazâsı’na bağlı Keşler Karyesi’nden olup vefât eden Mustafâ Beg ibn-i Mûsâ Beg’in sulbi sağir oğlu Durmuş ve sulbiye sağire kızları Emine ve Lâtife’ye bakmak ve eytâmın mallarını korumak üzere anneleri Halîme bint-i Kâsım vasî tayin edilirken, akrabalardan Şa’bân bin Arzımân ise nâzır tayin edilmiştir. Aynı tarihli ikinci bir hüccet kaydında ise; müteveffâ Mustafâ Beg’in diğer eşinden olma çocukları Osmân ve Âişe’ye, eytâmın öz anneleri Kezbân bint-i Mustafâ vasî tayin edilip, bir önceki belgede nâzır tayin edilen Şa’bân bin Arzımân yine vasî üzerine nâzır

olarak görevlendirilmiştir.392 Muhtemelen baba tarafından bir akraba olan nâzırın, kendi öz

çocuklarının vesâyet görevini üstlenen annelerin, eytâmın malî haklarını ne derece iyi koruyup kolladığını denetlemek üzere görevlendirilmiştir.