• Sonuç bulunamadı

Erken Evlendirme, Nikâhın Feshi ve Nikâha Engel Durumlar

İslâm ve Osmanlı hukukunda, çocukların, bulûğa erişmeden aileleri veya yasal temsilcileri tarafından evlendirildikleri bilinmektedir. Dinen erken evlenmenin uygun görüldüğü ve toplum ahlâkını koruma gayesiyle yapılan genç yaştaki evliliklerin yanı sıra; Müslüman nüfusun çoğalması sebebiyle de erken yaşta evlenme teşvik edilmiştir. Fakat, henüz bâliğ olmamış kız veya erkek çocuklarının evlilikleri, çocuk olmalarından kaynaklanabilecek sorunlar nedeniyle ve ebeveynlerin bu tür nikâhlanmalara neden onay

238

Bay, “Çocuklar, Hayırseverlik ve Hukuk”, s. 191-193; Örneğin; Şükrân Mahallesi’nden Şerife Âlime bint-i es-Seyyid İmam nam hatun mahkemede, Emine bint-i Mehmed nam sağireyi tebennî ettiğini ve malı olmadığı için himâyesi süresince nafaka takdir olunmasını talep etmiştir. Hâkimin, Emine için belirlediği miktar ise; günlük beşer akça olmuştur. Ayr. Bkz. KŞS, 25, s. 184/4.

239

KŞS, 33, s. 223/1; Bir başka örnekte; Çiftenerdüban Mahallesi’nden Âyine bint-i Mahsûd’un hamam önünde bulduğu Mahmud adlı lakîti evlat edinerek, hidânelik görevini yerine getirmeyi talep etmiştir. Buna ilaveten de, çocuk için nafaka takdiri yapılmasını istemiştir. Hâkim, Mahmud’un zarurî ihtiyaçlarına günlük sekizer akça nafaka harcanmasına karar vermiştir. Ayr. Bkz. KŞS, 38, s. 168/1.

240

Örneğin; Çiftenerdüban Mahallesi’nde Kerîman bint-i Abdullah nam hatun, tahminen iki yaşlarındaki Şerîfe’yi, Şeyh Ahmed Cami kapısı önünde bulup, zayi olmaması için tebenni etmeyi talep etmiştir. Ayrıca; kendi hücr ve terbiyesinde olacağı için de, günlük onar akça nafaka takdir olunmasını sağlamıştır. Ayr. Bkz. KŞS, 42, s. 76/3.

241

Örneğin; Zevle Mahallesi’nden Mûsâ bin Hüseyin, mahkemeye müracaat ederek, (okunmuyor) Mahallesi’nde fevt olan Satı’nın sulbi sağire kızı Fatıma’yı tebennî etmesi için kardeşi Ahmed’in kendisine teslim ettiğini beyân etmiş. Fatıma’nın kendi hücr ve terbiyesinde olması nedeniyle, nafakaya ihtiyaç duyup; nafaka takdir ve farz olunmasını talep etmiştir. Kâdı, evlat edinilen kız çocuğu için günlük beşer akça nafaka harcanmasına karar kılmıştır. Ayr. Bkz. KŞS, 25, s. 265/3.

66 verdikleri hususu da düşündürücüdür. Yeni bâliğ olmuş ve belli bir fiziksel olgunluğa sahip olmayan kızların gebe kalabilmeleri; yaşları itibariyle hem kendi, hem de bebek açısından tehlikeli olabilmektedir. Buna ilaveten; hem erkeklerin hem de kızların, genç yaşlardayken bir çocuğun eğitimini, bakımını ve maddî ihtiyaçlarını karşılayabilecek olgunlukta olmadıkları aşikârdır. Buna rağmen; kâdı defterlerinde karşılaşılan evlenme, boşanma ve nikâhın feshi ile

ilgili kayıtlardan, Osmanlı toplumunda erken evliliklerin yaygın olduğu söylenebilir.242

14 Ekim 1661 tarihli örnek; Alî bin Maksûd isimli şahsın istemeyerek ölümüne sebep olduğu kişinin sağir oğlu Pîr-zâde ile kendi sağire kızı Menevşe’nin evlenmelerini talep etmesi ve yetimin halasının da bu evliliğe müsaade ettiğini göstermektedir. Bu durum; erken yaşta evliliğin bir bakıma himâye amaçlı yapıldığını veya aileler arası bir anlaşma olduğunu

da akıllara getirmektedir.243

Kendi rızalarının dışındaki birisinin aracılığıyla evlenen çocukların yetişkin olduklarında nikâhı feshetmeleri mümkündür. Sicillerde karşılaştığımız örnekler, bu hususu doğrulamaktadır. Yalnızca velâyet hakkına sahip olan baba veya dedenin (babanın babası) onayladıkları evlilikler feshedilememektedir: “ Zeyd, sağire kızı Hind’i Amr’a tezvic eylese Hind balîğa oldukda akd-i mezburi hıyar-ı bulûğ ile feshe kadir olur mu? el-Cevab: Olmaz.”244 Bu durum, velînin çocukları üzerindeki haklarından kaynaklanıyor olabilir. Hanefî mezhebine göre küçükleri evlendirme yetkisi, birinci derecede sırasıyla; baba ve babanın babasıdır. İkinci derecede ana baba bir erkek kardeşler, baba bir erkek kardeşler ve bunların oğulları gelirken; üçüncü derecede, ana baba bir amcalar, baba bir amcalar ve bunların

oğulları evlendirme yetkisine sahip olabilmekteydiler.245

Çocukların balîğ olduktan sonra hukuki olarak, kâdı önünde kendilerini temsil edebilme ve karar verebilme haklarının olması; onlara, kendi rızaları ile gerçekleşmeyen bir evliliği sonlandırma yetkisi vermektedir. Dolayısıyla; bâliğ olmamış kişilerin, bir başka çocuk veya kendinden yaşça büyük bir şahıs ile nikâhlanmasından doğan evliliğin mâhiyeti, hukukî olarak söz hakkına sahip olduktan sonra nikâhın feshedilebilmesi için önemlidir. İslâm hukuku genellikle, yeterli fiziksel olgunluğa ulaşmayan bireylerle (özellikle de kız çocukları

242

Yahya Araz, “17. ve 18. Yüzyılda İstanbul ve Anadolu’da Çocuk Evlilikleri ve Erişkinlik Olgusu Üzerine Bir Değerlendirme”, Kadın/Women 2000, C. 13, S. 2, 2012, s. 100.

243

KŞS, 11, s. 153/3; Başka bir evlilik örneği ise; Seb’ahân Mahallesi’nden Sâliha bint-i Abdurrahman Beşe’nin, Müslüman olan Fatıma bint-i Abdullah nam bikr-i balîğayı, sağir oğlu Mehmed bin Ahmed’e tezevvüc ve kabul eylediğini gösteren hüccettir. Ayr. Bkz. KŞS, 49, s. 232/5.

244

Fetâvâ-yı Alî Efendi: Cild-i Evvel, s. 74. 245

İsmail Kıvrım, “17. yüzyılda Osmanlı Toplumunda Boşanma Hadiseleri (Ayıntâb Örneği; Talâk, Muhâla‘a ve Tefrîk )”, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 1, C. 10, Gaziantep 2011, s. 389; Araz, “Çocuk Evlilikleri ve Erişkinlik Olgusu”, s. 105.

67 ile) cinsî temasta bulunmayıp, beklenmesi gerektiğinin üzerinde durmuştur. Bu durum, çocuklarla yapılan evliliğin mahiyetini açıklar nitelikte olup; nikâkın feshedilebilmesi için de bir nevi kolaylık sağlamaktadır. Bâliğ olduktan sonra nikâhı feshedenlerin çoğu, muhtemelen nikâhlandığı kişinin de küçük olması sebebiyle aralarında cinsî münasebet olmadan ayrılanlardır. Fakat kendinden yaşça büyük bir kimse ile nikâhlanan çocuğun, balîğ olana kadar böyle bir ilişkide bulunmama ihtimalî olmasının yanı sıra; eşi tarafından cinsel ilişkiye zorlanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Bu gibi durumlar, aile mahremiyeti ve toplum baskısı sebebiyle sicillere yansımamış olmakla beraber; böyle bir durumda nikâhı

feshetmek yerine, evliliği sürdürmek zorunda kalanlar da olmuş olabilir.246

Örneğin; Bağ-evliyâ Mahallesi sakinlerinden Mü’mine bint-i İsmâ’il nam bikr-i bâliğa, sağire iken amcası Yûsuf bin Hasan tarafından amcaoğlu Muharrem ile evlendirilmiştir. Mü’mine, âkıl, bâliğ ve rüşd olunca; Yûsuf bin Hasan’ın oğlu Muharrem ile evli kalmak istemeyerek; nikâhın feshini talep etmiştir. Muharrem’in de rızası ile nikâh iptal edilmiştir.247

3 Mayıs 1670 tarihli başka bir örnekte; Sa’îd-ili Nahiyesi’ne bağlı Sarâycık Karyesi’nden İsmihân bint-i (boş) nam bikr-i balîğa, Lâdik Karyesi sakinlerinden Süleymân bin Ramazân ile olan evliliğinin feshedildiğini ve gereğinin yapılmasını talep etmiştir. Evliliğinin feshedilmesinin sebebi ise; bir buçuk yıl önce kendisi sağire iken; annesi Döne bint-i Mehmed’in izni olmadan, üvey babası Mehmed’in İsmihân’ı nikâhlamasıdır. Annesinin

tanıklığı ve kendisinin de, bulûğ ve reşit olması üzerine; İsmihân, nihâkını feshetmiştir.248

Üvey babasının kendisini istememesi veya babasından intikâl eden mirası sahiplenmek için annesinin izni olmadan çocuğu evlendirmiş olabilir.

Yine benzer bir örnekte; Dehüdâ Mahallesi’nden Hadîce bint-i İbrahîm’in iki sene önce Mustafâ bin Halîl’in sağir oğlu Hüseyin ile aralarında akd-i nikâh olmadan namzed eylediklerini ve kendisinin de reşit ve bulûğ olduğunu söyleyerek Mustafâ bin Halîl’den

246

Yahya Araz, “Osmanlı İstanbul’unda Çocukluk, Çocuk Evlilikleri ve Cinsellik Yaşı Üzerine Bir Değerlendirme (19. Yüzyılın Başlarından İmparatorluğun Sonuna)”, Toplumsal Tarih Dergisi, S. 274, Tarih Vakfı Yayınları, Ankara 2016, s. 44-45; Araz; “Çocuk Evlilikleri ve Erişkinlik Olgusu”, s. 105; Fetâvâ-yı Alî Efendi: Cild-i Evvel, s. 75.

247

KŞS, 7, s. 52/1; Ayr. Bkz. KŞS, 50, s. 36/1, 57/3. 248

KŞS, 14, s. 11/1; Bir başka fesih örneği; Şemseddîn Tebrizî Mahallesi’nden Şerîfe bint-i Abdülhâlim nam bikr-i balîğanın mahkemeye müracaat ederek, dört gün önce buluğ olduğunu ve şahitler huzurunda sağir es- Seyyid Esbât ile olan nikâhını fesih ettiğini beyân etmiş. Kayınvâlidesi Şerîfe Fatıma inkâr etse de, şahitlerin tanıklıkları üzerine nikâhın feshi onaylanmıştır. Ayr. Bkz. KŞS, 52, s. 203/2.

68

şikâyetçi olmuştur.249 Yukarıda verdiğimiz örnekler, çocuk yaşta evlendirilmenin çeşitli

usulsüzlük ve yolsuzluk nedeniyle de yapılabildiğini gösterirken; hukukî olarak kişilerin, bâliğ olana kadar kendilerini koruyamadıklarını da göstermektedir. Ayrıca; İslâm hukukunun kız çocuklarının erginliğe ulaşınca tanıdıkları boşanma hakkı sebebiyle, kızların balîğ olduktan sonra tercihte bulunarak, beklemeden nikâhlarını feshedeceklerini şahitler önünde beyan etmeleri gerekmedir. Aksi takdirde susmaları, nikâha razı oldukları anlamına gelmekte olup; seçim haklarını da kaybetmiş olacaklardır. Dolayısıyla; evliliklerinin mahiyeti de balîğ

olmalarıyla değişecektir.250 Bunlara ilaveten; inceleme dönemimiz olan 1650-1750 yılları

arasındaki örneklerden, çocuk evliliklerinin sadece Müslümanlar arasında değil; aynı

zamanda, zimmîler arasında yaygın olduğu görülmektedir251.

Çocuk yaşta evlendirmenin İslâm ve Osmanlı hukukunda XIX. yüzyıl sonları ve XX. yüzyıl başlarına kadar devam ettiği; bu dönemden sonra ise, erkeklerin asgari evlenme yaşının 18, kızların ise velîlerinin izni olması şartıyla alt sınır olan evlenme yaşının 17 olarak belirlendiği görülmektedir. Ayrıca; İslâm hukukunda evlenmeye engel teşkîl eden bazı durumlar da söz konusudur. Bunlardan birisi, süt akrabalığı meselesidir. Süt akrabalîğı çocuğu emziren anne ve yakınları arasında oluşan bağ olup; ayet ve hadislerle, bu akrabalarla evlenmek haram kılınmıştır. Mezheplere göre, süt akrabalığının oluşabilmesi için farklı görüşler bulunmaktadır. Fakat genel olarak İslâm hukukunda, çocuğun emzirilmesi gereken iki yıllık emzirme sürecinde çocuğun midesine sütün gitmesiyle süt akrabalîğı oluşurken; 3-4 yaşlarındaki bir çocuğun süt içmesi ile akrabalık ilişkisi meydana gelmemektedir. Dolayısıyla;

emziren kadın ile sütü içen çocuklar arasındaki evlilik yasaklanmıştır.252

249

KŞS, 16, s. 95/2; Fetâvâ-yı Feyziye, Kitabu’n-Nikâh, 27, 28; Türk’âli Mahallesi’nde vuku bulunan başka bir örnekte; Ümmühan bint-i el-Hâc Mustafâ’nın ağabeyi ve vasisi olan Halîl, mahkemede Mahmud ibn-i Mustafâ’dan şikâyetçi olmuştur. Altı yıl önce Ümmühan’ın babası el-Hâc Mustafâ’nın, otuz bin akça mehr-i muaccel karşılığında kızını Mahmud’a nikâhladığını; vasisi olduğu için sağireyi Mahmud’a teslim etmek istediğinde, Mahmud nikâhlı eşi olduğunu inkâr etmiş. Otuz guruş mehr-i muaccelden başka, bin akça mehr-i müeccel alarak taraflar arasında anlaşma sağlanmıştır. Ayr. Bkz. KŞS, 19, s. 131/4.

250

Alaattin Aköz, Bir İmamın Nikâh Defteri (Beşiktaş Sinan-ı Cedid Mahallesi), Tablet Yayınları, Konya 2006, s. 16-17; Mehmet İpçioğlu, Konya Şer’iyye Sicillerine Göre Osmanlı Ailesi, Nobel Yayınları, Ankara 2001, s. 29-30; Kıvrım, “Boşanma Hadiseleri”, s. 389-390.

251

Örneğin; İbn-i Tutî Mahallesi’nde hâlik olan Eytâl zimminin sulbiye sağire kızı Esmâ’nın velisi olan kız kardeşi Hanzade’nin eşi ve vekili olan Bahadır veled-i (boş) mahkemede, Esmâ’nın başka birisi ile olan evliliğine engel olduğu için Malkon veled-i Murad’dan şikâyetçi olmuş Malkon istintâkında ise; Esmâ’nın kendi oğlu İrmiya ile evli olup, Bâli veled-i Kara Bâli’nin oğlu Eğri ile evlenmesine bu sebeple engel olduğunu açıklamış. Fakat olayın mahkemeye intikâl etmesi üzerine, artık bu hususa itirazı olmadığını ve Esmâ’nın dilediği ile evlenebileceğini beyân etmesi üzerine dava sonuçlanmıştır. Ayr. Bkz. KŞS, 25, s. 93/3.

252

Nisâ, 4/23; Müslîm, Radâ, 17-25; Tirmizî, Radâ, 3; Buharî, Şehâdat, 7; Fetâvâ-yı Alî Efendi: Cild-i Evvel, s. 55, 126; Osman Kaşıkçı, “Radâ”, DİA, C. 34, Türkiye Diyânet Vakfı Yayınları, İstanbul 2007, s. 384; Özdemir, “Nisâ Sûresi’nde Aile”, s. 8.

69 İnceleme dönemimiz dışında kalan 70 Numaralı Konya Şer’iyye Sicilli’ndeki bir örnek, Zincirlikuyu Mahallesi’nde sağir iken evlendirilen çocukların, süt kardeşliği sebebiyle eş olmaya yanaşmadıklarına dair 18 Ocak 1817 tarihinde tutanaklara geçen dava sonucunu teşkîl etmektedir. Mehmed bin Abdullah, Râziye bint-i Velî isimli bikr-i bâliğadan şikâyetçi olup; Râziye’yi iki yıl önce sağir oğlu Ömer’e nikâhladığını, fakat oğluna zevce olmak istemediğini izah ederek, bunun sebebini sormuştur. Râziye ise; Ömer’in annesinin kendisini emzirdiği ve “Ömer ile merz’an karındaş olduğumuza binâ’en tezvicden imtinâ iderim” diye açıklama yapmış ve bu sebeple de, Râziye ile Ömer’in nikâhları geçersiz kabul edilerek,

Râziye’nin başka birisiyle evlenmesine müsaade edilmiştir.253