• Sonuç bulunamadı

3 Temmuz 1677 tarihli bir örnek; Karaüyük sakinlerinden iken bir süre önce vefât eden Abdi bin Mehmed’in zevcesi Arzu nam hatunun hamile olup, terekesinden cenîn için intikâl eden mallara sahip çıkması üzere bir kayyımın gerekli olduğu, dürüst ve güvenilir gibi vasıflara sahip olduğu için de müteveffanın kardeşi Süleymân’ın bu göreve getirildiğine dair

hüccet kaydıdır.298 Nesebi anne ve akrabalar ile belli olan cenînin, eksik vücûb ehliyeti ve

anneden ayrı bir birey olarak algılanmasından dolayı mirastan pay edinebilme hakkı olduğu bilinmektedir. İslâm hukuku, çocuğun hayatını idâme ettirebilecek bir mal varlığına sahip olması için anne rahmindeki çocuklara ölen akrabaların malına vâris gösterilebileceği üzerinde durmuştur. Bu sebeple, kız veya erkek çocuk olduğu tespit edilemeyen cenîn için avantaj sağlayacak şekilde mirastan pay ayrılarak, doğumu ile birlikte bu hisse, velî veya

vasîsinin gözetimine verilmektedir299. Eğer fazla pay ayrıldıysa, bu miktar geri alınarak; diğer

mirasçılara dağıtılmaktadır. Dolayısıyla anne rahmindeki çocuk için ayrılan mirasın zarara uğratılmadan muhafaza edilmesi, kâdı tarafından görevlendirilen kayyımlar aracılığıyla

mümkün olmaktadır.300

Başka bir kayyım tayini örneğinde ise; Eflâtun Mahallesi’nden olup, fevt olan Hasan bin Hâcı Mehmed’in verâseti Âişe bint-i Hasan’ın hamile olduğu kesinleşmiş ve cenînin payına düşen miras malların zaptı için görevi ifâ etmeye kâdire olan Âişe kayyım tayin

edilmiştir.301 Nitekim verdiğimiz bu örneklerde, kayyım da aranan bu özellikler İslâm

hukukunda çocuğun haklarına verilen önemi de göstermektedir.

1650-1750 yılları arasında tespit ettiğimiz örneklerden; çocukların mallarının himâye edilmesi için yapılan kayyım tayinlerinin, yalnızca anne karnındaki çocukların malları için yapıldığı görülmektedir. Ayrıca tespit ettiğimiz örneklerden, bu tür bir vazifelendirmenin genellikle seferde, hacda, ticaret veya iş amacıyla başka bir memlekette olup; ahvalinden haber alınamayan kişiler için daha çok müracaat edilen bir uygulama olduğunu

297

İsmail Özmel, “Kayyım”, DİA, C. 25, Türkiye Diyânet Vakfı Yayınları, İstanbul 2002, s. 107; Bardakoğlu, “Vesâyet”, s. 66.

298

KŞS, 13, s. 218/3. 299

Ayr. Bkz. Gül Akyılmaz, “Osmanlı Miras Hukukunda Kadının Statüsü”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Dergisi, C. 10, S. 1-2, Ankara 2007, s. 477-488.

300

Bilgili, “Cenîn Hakkı”, s. 228. 301

80 göstermektedir. Dolayısıyla; cenîn için neden bu kadar az kayyım tayin edildiği sorusunun yanı sıra; anne karnından sağ olarak doğan çocukların mallarına da neden hiç kayyım tayin edilmediği sorusu akıllara gelmektedir. Muhtemelen bu durum çocuğun sağ doğup doğmayacağından emin olunmadığı ve hamileliğin ilk aylarında yapılmış olan bir görevlendirme olabileceği gibi; tespit ettiğimiz dört farklı kayyım örneğinden zarara uğrayabilecek yani işletilmesini, kiralanmasını veya satılmasını gerektirecek bir mirasın cenînin payına düşmediği için de olabilir. Annenin, hamileliğinin ileriki safhalarında olması sebebiyle anne rahmindeki çocuğun hareketlerinin hissedilmesi, cenînin sağ doğma ihtimalîni arttırmakta ve bu nedenle; doğumdan sonrası da düşünülerek, çocuğun malî, hukukî ve şahsî (yeme-içme, giyinme ve temizlenme gibi) işlerinin yürütülmesi açısından vasînin daha uygun görüldüğünü söylemek mümkündür.

2 Ocak 1724 tarihli kayyım tayini örneğinde; Biremâni Mahallesi sakinlerinden iken vefat eden el-Hâc Osman Çavuş ibn-i Mehmed’in zevce-i metrukeleri Şerîfe Fâtıma bint-i es- Seyyîd İbrahîm ve Marziye bint-i Şahbâz Beg hamile olup, “hamllerine münhasıra olduğu şer‘an zâhir ve nümâyân oldukdan sonra müteveffâyı merkûm el-Hâc ‘Osmân Çavuş terekesinden ber-mûcib-i defter-i kassâm haml-i mezbûrların hisse-i şer‘iyelerini zabt ve hıfza bir kayyım lâzım ve mühim olmağın”, Marziye’nin babası Şahbâz Beg ibn-i Abdullah dindar

ve güvenilir olduğu için her iki cenînin hissesini korumak üzere kayyım tayin edilmiştir.302

Muhtemelen bu durum yukarıda bahsettiğimiz üzere, çocuk doğana kadar hissenin

satılamaması ile miras kalan hissenin işletilmek için uygun olmamasından

kaynaklanmaktadır. Neticede bu durum, çocuk için gelir sağlanıp malının artırılmasına neden olmasa da, en azından var olan malının haksız yere zapt edilmesi ve satılmasını engellemek için İslâm hukuku tarafından gerekli görülen bir uygulamadır.

Cenîne fayda sağlaması için müracaat edilen bu uygulamada; kayyım tayin edilenlerin, çocuğun akrabalarından birisi olması da yine dikkat çekici bir durumdur. Akrabalar arasında cereyan eden sevgi, saygı, merhamet gibi vicdanî duyguların; yetim kalan çocuğun malî haklarını en iyi şekilde aile fertlerinden birinin koruyabileceği düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla karşılaştığımız örneklerde; kayyım tayin edilen kişiler genellikle anne, amca, dede ve nene olmuştur.

6 Nisan 1717 tarihli bir örneğe göre; Kurb-ı Cedîd Mahallesi’nde fevt olan es-Seyyîd Alî bin Mehmed’in miras mallarından küçük oğlu Mehmed’e ve zevcesi Mihrî’nin batnında

302

81 zuhur eden hamline intikâl eden emvâlleri zapta bir vasî ve “haml-i mezbûrun malına bir kayyım lazım ve mühim olmağın” sağirlerin babaanneleri Şerîfe Fâtıma bint-i el-Hâc Mehmed

hem vasî, hem de kayyım tayin edilmiştir.303

Cenîn için yapılan kayyım tayinlerinin çok az olduğu, bunun yerine cenînin doğduktan sonraki kişisel bakımı, eğitimi, hukukî temsili ve malının işletilme zorunluluğu olduğu

durumlarda genellikle vasî tayin edildiği anlaşılmaktadır304. Cenîn için yapıldığını tespit

ettiğimiz birkaç kayyım örneği incelendiğinde kayyım tayin edilenlerin; çocuğun akrabalarından ve dürüst, güvenilir, görevi ifâ etmeye kâdir olan kişiler arasından seçildiği ve bu görevlendirmenin yalnızca işletilme zorunluluğu olmayan miras mallar için yapıldığı ve çocuğun doğduktan sonraki artan ihtiyaç ve haklarının, kayyımın sorumluluk alanında olmadığı tespit edilmiştir. Bu durum aynı zamanda bizim 1650-1750 yılları arasında kayyım tayinleri ile ilgili şer’iyye sicillerinden tespit ettiğimiz ve hamileliğin hangi döneminde olduğunu bilmediğimiz mevcut örneklerden yaşama ihtimalî düşük olan ceninler için kayyım atandığı varsayımında bulunmamıza yol açmaktadır.