• Sonuç bulunamadı

Başkentte ideallerine ve yurdun kurutuluşuna yönelik faaliyetin gerçekleşmesinin olanaksızlığı, Mustafa Kemal’in Anadolu’ya giderek, halkı merkeze alan bir mücadelenin gerekliliğini beraberinde getirmiştir.319 Yalçın ve Koca’ya göre Mustafa

Kemal, mütareke döneminde iktidara gelmenin yollarını aradıktan sonra Anadolu’ya geçmek ve milli mukavemette bulunmak gibi ağır ve kati bir kararı her köşesinden incelemiş ve bundan başka bir şey yapmak ihtimali kalmadığına inanmıştır.320

İstanbul Şişli’de arkadaşlarıyla yurdun kurtuluşu üzerine yaptıkları toplantıların neticesinde, başkentten ayrılma kararı almıştır. Bu sırada, Padişah Vahdettin, Mustafa Kemal’e IX. Ordu (III. Ordu) Müfettişi sıfatıyla, İstanbul’dan ayrılmasına fırsat tanımış, Mustafa Kemal de 15 Mayıs 1919’da Başkentten ayrılarak 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basmıştır.321 Mustafa Kemal’in bu göreve getirilmesi tesadüfi olarak

gerçekleşmemiştir. Zira Çanakkale Cephesi’ndeki başarısı, Vahdettin’in eskiden beri tanıyor oluşu, İttihat ve Terakki’ye olan muhalifliği, bu görev için uygun olduğunun göstergeleri arasındadır.

Kansu’ya göre322 İstanbul’da kaldığı süre içerisinde “geleceğin kozasını” örmüştür.

Son ana kadar bir Osmanlı Paşası gibi düşünmüş, bağlar kurmuş, bir takım çıkar yollar aramıştır. Bu yolların hepsini denedikten ve hepsinin çıkmaz olduğunu anladıktan sonra, 1919 kışında Anadolu’ya geçme fikri, işe Anadolu’dan başlamak düşüncesi çiçeklenmiştir. Mustafa Kemal, İkinci Meşrutiyetin gelişimine bağlı bir dönemin generalidir. Anadolu, Tanzimat, Birinci ve İkinci Meşrutiyet içerisinde hep bilinmeyen olarak kalmıştır. Onun gücü ve kaynağı akla bile getirilmemiştir. Mustafa Kemal için Anadolu, Türk halkının yaşadığı yerdir, kurutuluşun kaynağı halktır. O halk yüzyıllardır unutulmuş, ezilmiş, sömürülmüş ancak yaşamaktadır. Anadolu yaşamaktadır.

319Kürşat Ekrem Uykucu, 1919’dan 1973’e Kadar Cumhuriyet Tarihi Ansiklopedisi, Kervan Kitapçılık,

Konya 1973, s. 21–22.

320 Yalçın-Koca, 2007, a.g.e, s. 131.

321 Uykucu, 1973, a.g.e, s. 21–22.

322 Kansu, Mazhar Müfit, Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber, Türk Tarih Kurumu Yayınları,

J. Shaw ve Shaw’a göre323 Mustafa Kemal’in arkadaşlarından olan Ali Fuat

Cebesoy’un Mart 1919’da Ankara’daki XX. Kolordu komutanlığına atanıp bölgedeki milli savunma güçlerini koordine etmek için ajanlar yollaması, 13 Nisan 1919’da Kazım Karabekir’in atandığı Erzurum’daki XV. Kolordu Komutanlığına giderken halk ve askerlerle direniş başlatma düşüncesi ve Erzurum’a vardığında Anadolu’nun düşman işgalinden kurtarmak için girişimde bulunacağını bildirmesinin akabinde İngilizlerin el koyacağı silah ve mühimmatlara el koyması ve Doğu Vilayetleri Müdafaa–i Hukuk Cemiyetine katılması, bağımsızlık savaşının ilk adımıdır. Mustafa Kemal’in 5 Mayıs 1919’da genel müfettiş olarak atanması ise ikinci adımdır.

Erkan-ı Harbiye’siyle birlikte 16 Mayıs 1919 günü Galata Rıhtımından Samsun’a Bandırma Vapuru ile yola çıkan Mustafa Kemal, işgal subaylarınca Kız Kulesi önünde kontrol için durdurulmuştur. Bu hadise üzerine sarf ettiği sözler Anadolu’ya geçtiğinde hayata geçireceği icraatları özeteler niteliktedir:324 “Ne ahmaklık! esliha

(silahlar) ile mühimmat arıyorlar. Biz ise, kafamızla imanımızı götürüyoruz. Bunlar bir milletin istiklal aşkını ve mücadele azmini takdir edemezler. Bütün güvendikleri maddi kuvvettir.”

Mustafa Kemal, Samsun’a vardığında ülkenin genel vaziyetini şöyle ifade etmektedir:325

“Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu grup, Birinci Dünya Savaşı’nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her taraftan zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes anlaşması imzalamıştır. Büyük Savaş’ın uzun yılları boyunca millet yorgun ve fakir bir durumdadır. Milleti ve memleketi Birinci Dünya Savaşı’na sürükleyenler, kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek memleketten kaçmışlardır. Saltanat ve hilafet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmaktadır. Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki hükümet, aciz, haysiyetsiz ve korkaktır. Yalnız Padişahın iradesine boyun eğmekte ve

323 Shaw, Shaw,1983, a.g.e, s. 406–407.

324 Yalçın-Koca, 2007, a.g.e, s. 280. 325 Atatürk, 2004, a.g.e, s. 1.

onunla birlikte kendilerini koruyabilecekleri herhangi bir duruma razıdırlar.”

Samsun’a geldiğinde yakından tanıdığı ve güvendiği komutanlarla iletişime geçmiş, özellikle Kazım Karabekir’e gönderdiği telgraf amaçlarını açıklar niteliktedir:326

“Genel durumumuzun almakta olduğu korkunç biçimden çok acı ve üzüntü duyuyorum. Ulusa ve yurda borçlu olduğumuz en son vicdani görevi, yakından ortak çalışmayla en iyi biçimde yerine getirebileceğimiz kanısıyla bu son görevi kabul ettim. Bir an önce sizinle buluşmak istiyorum. Beni şimdiden aydınlatmaya yarayacak konular varsa bildirilmesini isterim.”

Mustafa Kemal’in Samsun’a çıktıktan üç gün sonra sadaret makamına gönderdiği şifre şöyledir:327 “Türklüğün yabancı idaresine tahammülü olmadığını, İzmir’in Türklerce

mühim vilayetlerden biri olduğu, hiçbir ecnebinin memleketimizi işgaline razı olamayacağımızı askeri kuvvetle yapılan bu işgalin geçici olduğunu ifade ettikten sonra ‘Milli birlik olup, hâkimiyet esasını ve Türk duygusunu hedef tutmuştur.’” Mustafa Kemal’in sine–i millet (halka dönüş) düşüncesinin uygulaması için şartların olgunlaşmaya başladığı süreç, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının atamalarının yapılmasıyla birlikte başlamıştır. Zira Mustafa Kemal’in İttihat ve Terakki’ye karşı oluşunun temel sebepleri arasında ordu elitizmi önemli bir yerde bulunmaktadır. Ona göre ordu ve siyaset birbirinden farklı olarak var olmalı ve işlemelidir. Mustafa Kemal, İstanbul’dan Anadolu’ya geçerek başlatmak ve/veya hızlandırmak istediği milli şuuru, ülkenin içinde bulunduğu krizi yönetmek maksadıyla geçekleşmemiştir. Halka dayalı yeni bir Türk devletinin gerekliliği bağlamında fikirler geliştirmiştir. Aybars’a göre:328

“Mustafa Kemal henüz 1902 yılında genç bir subayken, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağıldığını ve çöktüğünü görmüş ve kurtuluşu Osmanlı Islahatçıları ve İttihatçılar gibi Osmanlı İmparatorluğunu yaşatmakta aramamış, tam tersine Türk ulusunun çoğunlukta bulunduğu topraklar üzerinde Türk ulusunun dinamik gücüne dayanan bir Türk devleti kurmayı

326 Özer Ozankaya, Cumhuriyet Çınarı, İmge Yayınevi, Ankara 1995, s. 134.

327 Ayşe Afetinan, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Devrimi, Başbakanlık Basımevi, Ankara 1973, s. 55

düşünmüştür. İkinci Meşrutiyeti de yeterli bulmayarak, bunun köklü bir inkılaba dönüştürülmesi gerektiğini savunmuştur. Cumhuriyetçilik düşüncelerinden dolayı İttihat Terakki içerisinde yalnız kalmıştır. Mustafa Kemal, Samsun’a çıktığı gün, bu düşüncelerini, vicdanında milli bir sır olarak sakladığını ve zamanı geldikçe aşama aşama uyguladığını Nutuk’ta belirtmektedir.”

Millî Mücadele sürecinde, Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkmasından sonraki ilk adımı olarak nitelenebilen Havza Genelgesi, yerel direniş örgütlerini kurulmasında etkili olmuştur. Bununla birlikte Mustafa Kemal’in kontrolünde, eşgüdümlü direniş örgütlerinin kurulması ve organize edilmesi yoluyla kurtuluş mücadelesinin de fitili ateşlenmiş olan Havza Genelgesi dört maddeden oluşmaktadır:329

- İşgaller karşısında miting ve protestolar yapılacaktır.

- İtilaf Devletleri ve İstanbul Hükümetine işgalleri reddeden telgraflar çekilecektir.

- Miting ve protestolara katılımın artması için çalışmalar yapılacak ve milli bir birlik şuuru oluşturulacaktır.

- Milli cemiyetlerin etkinliği arttırılacaktır.

İzmir’in işgal edildiği tarihten yaklaşık iki hafta sonra atılan bir adım olan Havza Genelgesi, milli birliği ve işgallere karşı gösterilecek olan tepkinin yayılacağının ve bu mukavemetin komuta edileceğinin habercisi niteliğindedir. İşgallere karşı örgütlü bir halk hareketine işaret etmesi dolayısıyla milli bir birlik oluşturma çabası içerisindedir. Ata Havza Genelgesi’nin maddelerini şöyle değerlendirmektedir:330

“Özellikle İzmir’in işgalinden sonra Mustafa Kemal’in belirlediği temel hedef, İtilaf Devletlerinin Türk Milleti için reva gördüğü haksızlıklara milletin bizzat kendisinin baş kaldırmasını istemek olmuştur. Bu çerçevede gerek yaşanan haksızlıklara sessiz kalan İstanbul Hükümeti’ne gerekse işgalleri genişleten İtilaf Devletlerine tepkilerini dile getirmelerini istemiştir. Yani Mustafa Kemal, Türk Milletini, kendi geleceğine sahip çıkmaya, milli

329http://webders.net/579/havza-genelgesinin-onemi.html (Erişim Tarihi: 05.01.2019).

330 Ferudun Ata, “Atatürk’ün Millî Hâkimiyet Anlayışı Ve Bunun Yansımaları,” Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Konya 2008, Sayı: 20, s. 81–88, s. 83.

teşkilatlar oluşturmaya yönelik biçimlendirme faaliyetlerine koyulmuştur. Milleti İzmir’in işgalini protesto eden telgraflar çekmeleri yönünde yoğun bir çaba sarf etmiştir.”

Havza Genelgesinin yayınlanmasından sonra Mustafa Kemal’in diğer durağı Amasya olmuştur. Bu süreci ve önemini Mustafa Kemal şöyle ifade etmektedir:331

“Bir hafta kadar Samsun’da ve 25 Mayıs’tan 12 Haziran’a kadar Havza’da kaldıktan sonra Amasya’ya gittim. Bu süre içerisinde bütün yurtta mili teşkilat kurulması gereğini bir genelge ile bütün komutanlara ve sivil irade amirlerine bildirdim.

…İzmir’in onun ardından da Manisa ve Aydın’ın işgaliyle, yapılan saldırı ve zulümler hakkında millet daha aydınlanmamış; milli varlığa vurulan bu korkunç darbeye karşı açıktan açığa herhangi bir tepki ve şikâyet gösterilmemişti. Milletin bu haksız darbe karşısında sessiz ve hareketsiz kalması, elbette kendi lehine yorumlanamazdı. Onun için milleti uyarıp harekete geçirmek gerekirdi.”

12 Haziran 1919’da Amasya’ya giden Mustafa Kemal’le birlikte, Kolordu Komutanlarından Ali Fuat Cebesoy ve Refet Bele ile Bahriye Nazırı Hüseyin Rauf Orbay da yola çıkmışlardır. Hüseyin Rauf Orbay, İstanbul’dan gelirken, henüz işgale uğramamış Ege beldelerini gezerek işgaller için ileri gelenleri uyararak örgütlenmelerini, Çerkez Ethem’le Bandırma’da görüşerek bölgenin Yunan tarafından işgal edilmemesi için önlem alınmasını sağlamış ve büyük bir direnç gösteren Salihli cephesinin kurulmasını sağlamıştır. Ankara’ya gelen Rauf Orbay, Havza’da olan Mustafa Kemal’le temas kurmuş, Ali Fuat ile birlikte Amasya’ya devam etmiştir. Yolculuk süresince, geçilen her bölgelerde bilinçlendirme yapılmış ve neticesinde Türk Milleti’nin esareti kabul etmeyeceği anlaşılmıştır.332

Amasya Tamiminin temellerinin atıldığı dönemde yurdun büyük bir bölümü işgal edilmiş, yurtta kurtuluş çareleri aranmaya başlamıştır. Kurtuluş senaryoları arasında manda ve himaye ağır basmaktadır. Ancak Mustafa Kemal, Türk Milleti’nin bağımsız

331 Atatürk, 2004, a.g.e, s. 15–16. 332 Kutay, 1973, a.g.e, s. 22–23.

bir devlet kurabileceğine inanarak hareket etmiştir. Bunun da “ya istiklal ya ölüm” parolasıyla silahlı bir mücadele neticesinde gerçekleşeceğini düşünmektedir. Bu düşüncesini millete mal etmek için Amasya Tamimiyle savaşı başlatmıştır. Amasya Tamimi hem bağımsızlık hem de egemenlik esaslarını içermektedir. Bununla beraber yalnızca düşmanı değil, İstanbul Hükümeti’ni ve Payitahtı da hedef almaktadır.333

Başka bir deyişle, işgali destekleyen ve/veya karşı çıkmayan her grup Amasya Tamiminde hedef haline gelmiştir.

21 Haziran 1919 günü yayınlanan Amasya Tamiminin maddeleri kısaca şöyledir:334

- Vatanın bütünlüğü ve milletin istikbali tehlikededir.

- İstanbul Hükümeti, üzerine düşen görevi yerine getirmemekte, bu durum, Türk Milleti’ni yok olmuş göstermektedir.

- Milletin istikbalini, yine milletin azim ve kararı belirleyecektir.

- Yurdun içinde bulunduğu bu durumun karşısında harekete geçmek ve haklarını bütün cihana işittirmek için tesir ve denetimden uzak milli bir heyet gereklidir. - Her bakımdan emniyetli olan Sivas ilinde kongre toplanacaktır.

- Kongre için her ilden milletçe güvenilen üç temsilcinin hemen yola çıkarılması gerekmektedir. Bu temsilciler Redd–i İlhak ve Müdafa–i Hukuk Cemiyetleri ve belediyeler tarafından seçilecektir.

- Bu meselenin milli bir sır olduğunun unutulmaması ve mümkün olduğunda temsilcilerin yol üzerinde kendisini tanıtmaması gerekmektedir.

- Doğu illeri için 10 Temmuz’da Erzurum’da bir kongre toplanacaktır. Bu tarihe kadar Sivas’ta kongre toplanırsa, Erzurum’daki temsilciler de Sivas’a geleceklerdir.

Bağımsız bir halk direnişinin kurumsal olarak şekillenmesini içeren Amasya Tamimi, eşgüdümlü bir mücadelenin ilk adımı olarak değerlendirilebilmektedir. Zira halkın iradesi dışında kalan bütün değişkenler yok sayılmış ve yurdun bütün bölgelerinden gelecek olan temsilcilerin mutabakatına ihtiyaç duyulmuştur. İstanbul Hükümeti, Padişah ve işgalci devletlere karşı soyut bir cephe kurulmuştur. Bu cephenin başında

333 Aybars, a.g.e, s. 686–687.

da Mustafa Kemal bulunmaktadır. İstanbul’dan Mustafa Kemal’e bir müeyyide kaçınılmazdır.