• Sonuç bulunamadı

Mukaddesî (Makdisî), İslâm Coğrafyası (Ahsenü’t-Takâsîm)

2.2. Müslüman Coğrafyacılar ve Seyyahların Gözünden Bağdat Şehri

2.2.6. Mukaddesî (Makdisî), İslâm Coğrafyası (Ahsenü’t-Takâsîm)

Mukaddesî’nin tam adı, Ebû Abdillâh Şemsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Ebî Bekr el-Bennâ el-Makdisî eş-Şâmî el-Beşşârî’dir. Ünlü coğrafyacı, H. 335/M. 946-947 yılları arasında Beytülmukaddes (Beytülmakdis) olarak bilinen Kudüs’te doğmuştur.416

Bu nedenle de adı kaynaklarda hem Makdisî hem de Mukaddesî olarak geçmektedir. Hayatı ile ilgili bilinenler tezimizde yer vereceğimiz Ahsenü’t-Tekâsîm fî Ma’rifeti’l- Ekâlîm’de anlattığı kadardır. Öğrenim hayatına ilk olarak Kur’an’ı ezberleyerek başlamıştır. Arapça nahiv dersleri ile devam etmiştir. Bağdat’ta Kadı Ebü’l- Hüseyin el- Kazvînî’den Hanefî fıkhını öğrenmiştir. Hatta bu yüzden kendisinin Hanefî olduğunu yazmıştır. Bunların yanısıra diğer mezheplere karşı hoşgörülü oluşu ve Fatımîler’e olan yakın ilgisi Şîa sempatizanı olduğunu düşündürmüştür. Sadece Müslüman ülkelere seyahatlerde bulunmuştur. Bu yüzdendir ki, gayri müslim ülkelerden bahsetme gereği duymamıştır. Çıktığı seyahati esnasında H. 356/M. 967 ve H. 367/M. 978 yıllarında hacca gitmiştir.417 Seyahati Mukaddesî’ye Mecûsî ve Hristiyan bayramlarına katılma ve

mutasavvıflarla birlikte aynı ortamda bulunma şansı tanımıştır. Bunun yanında ribâtlarda yaşayan ve gazilerle birlikte savaşan coğrafyacı seyyah. H. 390/ M. 1000 yıllarında vefat etmiştir. Seyahat notlarını daha önce gittiği yerleri gezen seyyahların notları ile karşılaştırarak sorgulamalarda da bulunmuştur. Bilirkişi gördüğü kimselere de danışan Mukaddesî, eserini edindiği bilgilere kişisel deneyimlerini de ekleyerek kırk yaşında kaleme almıştır.

Mukaddesî, Bağdat şehrini anlatmaya başlarken Himyerî’nin Ravzu’l Mi’târ’da Bağdat için İslâm’ın büyük bir metropol dediği cümlesi ile başlamaktadır. Hatta bunu dipnotta da göstermiştir. Himyerî, Bağdat’a Medinetü’s-Selam denilmesinin nedenini Dicle nehrine Vadii’s-Selam denmesi şeklinde açıklamıştır.418 Eserde zaten sadece kendi gözlemleri olmadığı görülmektedir. Çünkü Mukaddesî, daha önce ünlü tarihçilere ait bilgileri de dikkate almıştır. Yazar, Bağdat’ın ismini verdikten sonra halkı ile ilgili

415 Minorsky, s. 96.

416 Marina A. Tolmacheva, “Makdisî, Muhammed b. Ahmed”, İA, TDV, c. XXVII, İstanbul, 2003, s. 431-432.

417 Tolmacheva, c. XXVII, s. 432.

418 Mukaddesî, İslâm Coğrafyası, Ahsenü’t-Takâsîm, çev. D. Ahsen Batur, Selenge Yayınları, İstanbul, 2015, s. 122.

gözlemlerini aktarmıştır. Bağdat’ta yaşayanların güzel konuşmak, zeki, kibar ve kültürlü olmaları gibi özelliklerine değinmiştir. Bağdat’ta X. yüzyılda şehrin havasının mutedil, iyi ve güzel her şeyi bünyesinde barındıran bir yer olduğu da bildirilmiştir. Ayrıca yazar, her zanaatkârın da Bağdat’tan çıktığını ve her kültürlü insanın da burada kendisine yer bulabileceğini savunmuştur.419

Şehrin ilk olarak Ebu’l Abbas es-Seffah tarafından kurulduğunu, fakat daha sonra Halife Mansûr’un bu şehre Medinetü’s-Selâm’ı ilave ettiğinden bahsetmiştir. Hatta daha sonraları da diğer halifelerin bu şehre eklemeler yaptığının da altını çizmektedir. Halife Mansûr’un şehri bu bölgeye kurma kararı aldığı zaman öncelikle bu coğrafyanın yazı ve kışı hakkında bilgiler topladığını da ifade etmiştir. Bu bölgenin havasının nasıl olduğunu ve sivrisinek olup olmadığını da soruşturmuştur. Mukaddesî’nin belirttiğine göre, Halife Mansûr, şehri kurmadan önce dört mevsim boyunca bazılarına o bölgede uyumalarını ve gözlem yapmalarını emretmiştir. Bu gelişmenin ardından da kendi danışmaları ile görüşmelerini sürdürmüştür. Bu kimselerin Mansûr’a bildirdiklerini Mukaddesî bizlere aktarmaktadır. Buna göre: “Bu şehri dört nahiyenin ortasına, doğuda Bûk ve Kelvâze ile batıda Katrabbul ve Bâdûreyâ arasında kurmanı tavsiye ederiz. Böylece her zaman hurma ağaçlarının arasında ve suyun yakınında olursun. Eğer nahiyelerden biri kuraklık yaşar ve kıtlık olursa, bir diğer nahiyede ferah bulursun. Sen su kenarında olacağın için Fırat’ta yüzen gemiler sana erzak getirirler. Kervanlar Suriye ve Mısır tarafından çöl yoluyla gelir, her türlü mal deniz yoluyla Çin’den size ulaşır, Musul ve Rum’dan Dicle yoluyla gelir. Sen nehirler arasında olacağın için düşman sana ancak gemiyle veya Dicle ve Fırat üzerine kurulacak köprü vasıtasıyla saldırabilir”420 cümleleriyle gözlemlerini anlatmışlardır. Bütün bu yorumlar ve gözlemlerin sonucunda Mansûr, şehri dört bölge olacak şekilde kurdurmuştur. Dört kanton ile Bâdûreyâ, Rusâfe, Medinetü’s-Selâm ve halifenin yaşadığı sarayın yapıldığı mahalle kastedilmektedir.

Mukaddesî, yeni kurulan şehrin bir zamanlar Müslümanların sahip oldukları en muhteşem, en görkemli ve en güzel şehir olduğunu vurgulamıştır.421 Ne yazık ki bu

durumun halifeliğin gücünü yitirmesi ile değiştiğini ve bölge ahalisinin de etrafa dağıldığını dile getirmiştir. Eserde bu açıklamanın ardından dipnotta İbn Cübeyr’in XII. yüzyılda yapmış olduğu seyahatte kaydettiklerine yer verilmiştir. Yazar’ın X.

419 Mukaddesî, s. 123.

420 Mukaddesî, s. 123. 421 Mukaddesî, s. 124.

yüzyıldaki seyahati esnasında Medinetü’s-Selâm’ın harabe halde bulunduğu ve camisinin sadece Cuma günü açık olduğu bilgileri bizlere ulaşmaktadır. Ayrıca namazdan sonra herkesin dağıldığını da burada in cin top oynar sözleri ile açıklamaktadır. Bunlara ek olarak da Bağdat’ın her geçen gün geriye gittiğini ve bu şehrin Sâmerrâ gibi olmasından korktuğunu eklemiştir. Mukaddesî eserinde, Hz. Peygamber’in çağdaşı olan, fakat onunla görüşemeyen sahabe Ebû Osman en-Nehdî’nin sözlerine de yer vermiştir. Bu anlatımlara göre Ebû Osman en-Nehdî, “Bir defasında Cerir b. Abdullahla birlikteydim. “Bu nehrin adı nedir?” diye sordu. Yanında bulunanlar “Dicle” dediler. “Şu diğer nehrin adı ne?” diye sordu. “Düceyl” dediler. “Ya şu nehir?” diye sorduğunda, “Sarât” dediler. “Şu hurmalık yerin adı nedir?” diye sordu. “Katrabbul” cevabını verdiler. Bunun üzerine atına bindi ve şu sözleri söyledikten sonra çekip gitti: “Hz. Peygamber’in şöyle dediğini duydum: Dicle, Düceyl, Katrabbul ve Sarât arasında bir şehir kurulacak. Dünyanın hazineleri vergi olarak oraya taşınacak. Kibirli insanlar oraya yığılacak. Toprak onları yutacak ve onlar demir kazığın toprağa girişinden daha hızlı bir şekilde ortadan yok olacaklar.”422

Mukaddesî, Halife Mansûr’un emri ile kurulan Medineü’s-Selâm’ın H. 145 yılında temellerinin atıldığını belirtmiştir. Bu şehir H. 149 yılında tamamlanmıştır. Yazar, Bağdat şehrinin inşasında toplam 4 milyon 800 bin 32 dirhem harcandığını not etmiştir. Ayrıca bu şehrin yapımında çalışan ustaların günlüğünün bir kırat, düz işçinin ise iki habbe423 olduğu bilgisini bizlere aktarmıştır.