• Sonuç bulunamadı

el-Belâzuri, Ülkenin Fetihleri (Fütuhu’l-Büldân)

2.2. Müslüman Coğrafyacılar ve Seyyahların Gözünden Bağdat Şehri

2.2.2. el-Belâzuri, Ülkenin Fetihleri (Fütuhu’l-Büldân)

Belâzurî’nin tam adı, Ebü’l Hasen Ahmed b. Yahyâ b. Câbir b. Dâvûd el- Belâzuri olup, doğum yeri ve doğum tarihi hakkında bir bilgi yoktur. Fakat Farsça’dan Arapça’ya tercümeler yapması nedeniyle çağdaş araştırmacılar tarafından Belâzurî’nin İran asıllı olduğuna dair yorumlar yapılmaktadır.363 Belâzurî, Humus, Dımaşk ve

Bağdat’ta Ali b. Muhammed el-Meâinî, İbn Sa’d, Ali b. Medînî, Affân b. Müslim, Abdullah b. Sâlih el-İclî, Abdüla’lâ b. Hammâd ve Mus’ab ez-Zübeyrî gibi âlimlerden eğitim görmüştür. Hayatı hakkındaki bilgiler bu kadarla sınırlıdır. Belâzurî hakkındaki diğer bilgiler ise Abbasî halifeleri ve vezirleri ile münasebetleri ile ilgilidir. Mütevekkil- Âlellah’ın huzurunda ilmî ve edebî sohbetlerde bulunarak on yıl boyunca halifenin nedimliğini yapmıştır. Müsta‘în-Billâh ise Belâzurî’ye hep yakın olmuş ve ihtiyaçlarını karşılaması için ihsanda bulunmuştur. Ayrıca Halife Mu’tez’in oğlu Abdullah’ın eğitim ve öğretiminden de sorumlu olmuştur. Halife Mu’temid-Billâh döneminde hayatının en zor ve kötü günlerini yaşayan tarihçinin, H. 279/ M. 892-93 yılında Bağdat’ta seksen yaşlarında vefat ettiği kabul edilmektedir.364

Seffah’tan sonra halife olan Ebu Ca’fer el Mansûr öncelikle Kûfe’deki el- Haşimiyye şehrini başkent yapmıştır. Ebu Ca’fer’in bu şehrin Kûfe’ye yakın olmasından dolayı yeni bir başkent arayışına girdiği görülmektedir. Buradan Bağdat’a geçerek Bağdat şehrini kurdurmuştur. Ayrıca yeni kurmuş olduğu bu başkente

362 Ya’kubî, s. 37.

363 Mustafa Fayda, “Belâzürî”, İA, TDV, c. V, İstanbul, 1992, s. 392-393. 364 Fayda, c. V, s. 392.

Medinetu’s-Selam adını vermiştir. Belâzurî, Mansûr’un, hilafet şehrini kurarken şehrin eski surlarını tamir ettirdiğini belirtmiştir. Bu surlar Dicle’den başlayıp es-Sırat’ta sona ermiştir. Mansûr, yeni başşehrini kurduktan sonra Kûfe’de Ebu’l Hasib olarak bilinen er-Rusafe sarayını yaptırmıştır. Bu saray hakkında iki rivayet vardır. İlki Mansûr’un azadlısı Ebu’l Hasib Merzûk’un bu sarayı yaptığı, ikincisi de Ebu’l Hasib Merzûk’un bu sarayı kendisi için yaptırdığı ve Mansûr’un onu bu sarayda ziyaret etmesidir.

Ebu Mesud’un Belâzuri’ye söylediğine göre, Kûfe’deki Meymun mezarlığı adını Muhammed b. Ali b. Abdillah’ın azatlısı Meymun’dan almıştır. Ravilerin rivayetlerini aktaran Belâzurî, Bağdat’ın eski bir yerde Müminlerin emiri Mansûr tarafından H. 145 yılında inşasına başlandığını söylemiştir. Mansûr, Bağdat’ın inşası esnasında Abdullah b. Hasan’ın iki oğlu Muhammed ve İbrahim isyan edince Kûfe’ye dönmüştür. Daha sonra H. 146 yılında beytülmalleri, hazineleri ve divanları Kûfe’den Bağdat’a nakletmiştir. Bu yeni şehre de Medinetu’s-Selam adını vermiştir. Belâzurî, Bağdat şehrinin duvarlarının ve eski Bağdat surlarının mimari detaylarının H. 147’de tamamlandığını yazmıştır.365 Mansûr’un H. 158/M. 775 yılında Mekke’de vefat ettiğini

ve Emevi taraftarı Meymun b. el-Hadrami’nin kuyusunun yanına defnedildiğini nakletmiştir.366

Yazar, Mansûr’un Bağdat’ın doğu yakasında oğlu el-Mehdi için er-Rusafe şehrini kurduğunu yazmıştır. Bu şehrin ordugâhı el-Mehdi’ye ait olmuştur. Rusafe şehri kurulduktan sonra el-Mehdi ile birlikte halefi olan diğer Abbasî halifeleri buraya defnedilmiştir. Mansûr, Reyy dönüşü Horasan’da yaşadığı için H. 151’de er-Rusafe’ye inmiştir. Belazuri’ye göre, Mansûr’un bu hareketinin amacı er-Rusafe’yi yeniletip oğlu Mehdi’ye hazırlamaktır. Şehir yapılırken el-Kerh kapısından sonra Kasru’l-Vaddah, Kasru’l-Mehdi ya da eş-Şarkıyye olarak bilinen saray inşa edilmiştir. Bu sarayın harcamalarını el-Anbar halkından el-Vaddah idare etmiştir. Bundan dolayı bu saray Kasru’l-Vaddah olarak da anılmıştır.367

Belâzurî eserinde, Mansûr’un, Medinetü’s Selam’a iki cami ve es-Sarah üzerinde iki yeni köprü yaptırdığına değinmiştir. Bağdat kurulduktan sonra Mansûr, Bâdûreyya, Kutrabbül, Nehru Bük ve Nehru Bin köylerini satın almıştır. Satın aldığı bu toprakları ailesi, kumandanları, askerleri, kâtipleri ve arkadaşlarına ikta olarak vermiştir. Bu bölgede pazarlar oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Bağdat’ta bulunan çarşılar

365 Belâzurî, Fütuhu’l-Büldan, çev. Mustafa Fayda, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2002, s. 422. 366 Belâzurî, s. 423.

daha sonra yapılan el-Kerh’te toplanarak tacirlere dükkân yapmaları emredilmiştir. Burada yapılan dükkânlardan kira alınması kararlaştırılmıştır. el-Abbas b. Hişam el- Kelbi ve babasının rivayetine yer veren Belâzuri, Bağdat’ta bulunan el-Muharrim’in adını Muharrim b. Süreyh b. Hazn el- Harisi’den aldığını kaydetmiştir. Ravilerin belirttiğine göre, Mansûr, Bağdat’taki konağının yerini ikta olarak Ali b. Abdillah’ın azadlısı Mücalid Şerevi’nin oğlu Süleyman b. Mücalid’e vermiştir.368

Yazar, Halife Mansûr’un son günlerini Medinetu’s-Selam’da geçirdiğini ve Bağdat’tan Mekke’ye geçip orada vefat ettiğini yazmıştır. Halife Mansûr’dan sonra, oğlu el-Mehdi Bağdat’a gelerek İsâbâz’da yaptırdığı binalarda yaşamıştır. Daha sonra Mâsebezan’a gidip burada vefat etmiştir. er-Reşid Harun b. el-Mehdi Bağdat’a gelip er- Rafika’da kalmıştır. Horasan’a geçen Harun Reşid, Tûs’da vefat etmiştir. el-Memun Abdullah b. er-Reşid, Horasan’dan Bağdat’a gelip buraya yerleşmiştir. Savaşmak için Bağdat’tan ayrılınca el-Fezendun’da öldüğü zaman Tarsus’a defnedilmiştir. Müminlerin emiri el-Mu’tasımbillâh, Bağdat’a giderek el-Kâtûl’daki er-Reşid sarayına yerleşmiştir. Ebu’l Cünd (ordu babası) kanalı, er-Reşid’in ordusunun ihtiyaçlarının karşılanması ve toprakları sulamak için yaptırdığı için bu adı almıştır.369

Mu’tasım, Sürremenraâ’yı şehir olarak düzenleme kararı almış, burayı şehir yapmış, halkı buraya nakledip kendisi de Sürremenraâ’ya yerleşmiştir. Kurulan yeni şehre pazarların olduğu tarafta büyük bir cami yaptırmıştır. Şehrin idaresinden azatlısı Eşras sorumlu olmuş, bazı kumandanları da el-Arabâyî adlı konaklara yerleştirmiştir. Mu’tasım Sürremenraâ’da H. 227/M. 841 yılında vefat etmiştir. Harun el-Vâsıkbillâh, Sürremenraâ’da el-Hâruni sarayını yaptırıp, vefat edene kadar burada yaşamıştır. Sonra Müminlerin emiri Ca’fer el- Mütevekkil ‘Alallâh, H. 232/M. 846 yılı Zilhiccesinde halife olup el-Hârûnî’de yaşamıştır. Mu’tasımbillâh döneminde yapılmış olan el- Hâir’den insanlara ikta toprakları vererek buralara yerleşmelerini sağlamıştır. Fazla para harcayarak büyük bir cami inşa ettirmiştir ve müezzinlerin seslerinin net duyulması için caminin minaresini de yüksek yaptırmıştır.370 Belâzurî, caminin minaresinin çok yüksek

olduğunu fersahlarca mesafeden bile göründüğünü, halkın bu ihtişamlı camide toplandığını ve ilk yapılan camiyi terk ettiklerini yazmıştır. Mütevekkil Kerhu Feyruz ve Kâtûlu Kisra arasında, el-Mütevekkiliyye isimli bir şehir kurdurup imar ederek bu şehirde yaşayıp insanlara çokça ikta toprağı vermiştir. el-Mütevekkiliyye şehri, binalar

368 Belâzurî, s. 426.

369 Belâzurî, s. 426. 370 Belâzurî, s. 427.

ile el-Mâhuze isimli köyü de içine alacak şekilde planlanmıştır. Yapım aşaması bir süre devam eden şehire birkaç ay içerisinde iskân başlamıştır. Halife el-Mütevekkil H. 246/ M. 860 yılında bu şehre yerleşmiş, H. 247/ M. 861 yılında ise vefat etmiştir. el- Mütevekkil’in vefat ettiği gece el-Muntasırbillâh halife olmuş, Şevval ayının bitmesine on gün kala Salı günü Sürremenraâ’ya gidip orada vefat etmiştir.371

Uyûnu’t-Taff (Taff kuyuları), er-Rüheyme, el-Kutkutâne, Aynu’s-Sayd ve Aynu Cemel kuyuları372, Sâbur hendeğine ait kuyular olup es-Sevad ordugâhlarının askerleri

tarafından kullanılmıştır. Sâbur bu hendeği hem kendisi hem hendeği koruyan askerler ve başkaları arasında kazdırmış ve buradaki toprakları onlara ikta olarak vermiştir. Sâbur’un ikta olarak verdiği topraklar ekilip biçilmiş ve Sâbur bu kişilerden haraç almamıştır. Mütevekkil‘Alallâh döneminde es-Sevad valisi olan İshak b. İbrahim b. Mus’ab es-Sevad topraklarından alacağı öşürü kendisi toplamıştır. Bu toprakların el- Belâzuri döneminde de aynı durumda olduğunu el-Belazuri belirtmiştir.373

Belâzurî’nin şeyhlerden rivayet olarak aldığı bilgilere göre, Aynu’l-Cemel (Deve kuyusu) yanında bir deve ölmüştür ve kuyuya bu olaydan dolayı böyle ism verilmiştir. Vasıt halkı ise bu kuyunun adını, kuyuyu kazan Cemel adlı kişiden aldığını iddia etmişlerdir. Aynu’s-Sayd374 (Av Kuyusu) kuyusu ise adını balıkların buraya

toplanmasından almıştır. Aynur’r-Rahbe kuyusu eskiden doldurulan kuyulardan biri olup, Kirman halkı hacılarından biri su sızdırdığını görünce bu kuyuyu tekrar açmıştır. Ayrıca el-Mütevekkil, el-Uzeyb yolu boyunca hurma ağaçları dikmiştir. Son olarak el- Irk denilen Hit’ten uzakta bir kuyu vardır ve bu kuyu ile topraklarının öşürleri Hit’in sahibine verilmiştir. Araplar, köylerde bulunan hurma ve diğer ağaçların çok fazla olduğunu anlatırken, “biz bundan fazla siyahlık (sevad) görmedik” demişlerdir. Bundan dolayı bu bölgenin es-Sevad adını aldığı ya da es-Sevad’ın bir şahıs olduğunu el-Esrem- Ebu Ubeyde ve Ebu Amr b. el-Alâ rivayet etmiştir.375

371 Belâzurî, s. 427.

372 Bu kuyular, Zû-Kâr savaşında Peygamber’in (s.a.s.) sayesinde Arapların eline geçmiş ve bir kısmı da Acemlerde kalmıştır. Ayrıca Müslümanlar el-Hire’ye gelince Acemler ellerinde olan kuyuları doldurup kaçmışlardır. Kaçamayanlar da kuyuların kendilerinde kalma şartıyla Müslüman olmuşlar ve öşür arazilerini ekip biçerek burada yaşamışlardır. Bu kuyuların bulunduğu toprakların halkı Kâdisiyye ve Medain Savaşı sonrasında bölgeden ayrılınca bu topraklar ikta olarak Müslümanlara verilmiş ve öşür arazisi olmuştur. Bkz. Belâzurî, s. 427-428.

373 Belâzurî, s. 428.

374 Aynu’s-Sayd kuyusunun kapatılan kuyulardan biri olduğu bilgisi el-Belazuri’ye Kureyzîler tarafından verilmiştir. Muaviye, Aynu’s-Sayd ve ek oalarak başka toprakları halifeliği elde etmek için el-Hasan b. Ali’ye ikta olarak vermiştir. Bkz. Belâzurî, s. 429.

el-Medâinî Ali b. Muhammed b. Ebi Seyf ve şeyhlerinin rivayetlerine göre, Irak ve es-Sevad’ın haraç defterleri Farsça yazılmıştır. el-Haccac, Irak valisi olduktan sonra Zâdân Ferruh Bîrî katibi olmuştur. Bununla birlikte Benî Temîm kabilesi azadlısı Salih b.Abdirrahman da onun yardımcısı olmuştur.376 Zâdân Ferruh’un öldürülmesinden

sonra el-Haccac, Salih’i divan defterlerini Arapça’ya çevirmesi için görevlendirmiştir.377 Bu süreçte Salih’e divan defterlerini değiştirmemesi ve bu işten

vazgeçmesi için yüz bin dirhem rüşvet teklifinde bulunulmuştur. Fakat Salih teklifi reddederek divan defterlerini Arapça’ya çevirmiştir. Mervan b. Muhammed’in kâtibi olan Abdulhamid b. Yahya, Salih hakkında; “Allah, Salih’i hayırla mükâfatlandırsın! O, kâtiplere ne büyük iyilik yapmıştır” demiştir. Ömer b.Şebbe- Ebu Âsım en-Nebil ve Sehl b. Ebî’s- Salt’ın rivayetlerine göre ise, el-Haccac, Salih b. Abdirrahman’a divan kayıtlarını Arapça’ya çevirmesi için belirli bir zaman tanımış ve Salih de divan defterlerini Arapça’ya çevirmiştir.378

Yazar, Halife Mansûr’un Bağdat’ın doğu kesiminde oğlu Mehdi için er- Rusafe’yi kurduğundan bahseder. Üstelik şehrin bu tarafının Mehdi’ye ait bir ordugâh olduğunu da bildirmiştir. İbn Cübeyr ve İbn Battuta’nın bahsettiği Rusafe şehri böyle kurulmuştur ve el-Mehdi ile birlikte ondan sonra gelen Abbasî halifelerinin kabirleri buradadır. Mehdi, Reyy’e yürüdüğü zaman ordugâhını buraya kurarak, Reyy dönüşü Horasan’da ikamet ettiği için Mansûr H. 151 yılında Rusafe’ye inmiştir. Yazarın bu konudaki tespiti ise Mansûr’un bu hamlesinin bölgeyi yenileyerek oğlu el-Mehdi’ye hazırlamak olduğu yönündedir. Mansûr, şehrin yapılması emrini verdikten sonra, el- Kerh Kapısını, Kasru’l Vaddah, Kasru’l-Mehdi ya da eş-Şarkıyye olarak bilinen sarayı Mehdi için yaptırmıştır. Bu sarayın harcamalarını el-Anbar halkından el-Vaddah idare etmiştir. Bu nedenle de bahsi geçen bu saray Kasru’l-Vaddah olarak anılmıştır.379

el-Harbiyye adını, Belâzuri’nin ravilerden edindiği bilgiye göre, Ca’fer b. Ebi Ca’fer’in Musul’daki polis teşkilatının başındaki Harb b. Abdullah el-Belhi’den almıştır. Bâbu’t Tibn olarak bilinen ez-Züheyriyye, adını Ebiverd halkından Züheyr b. Muhammed’den almıştır. İsâbâz, adını el-Hayzûran’ın oğlu ve Münâzil et-Türki’ terbiyesinde yetişen el-Mehdi’den almıştır. Berâsa’dan sonra bilinen Kasra Abdeveyh

376 Belâzurî, s. 430.

377 Belâzurî, s. 431. 378 Belâzurî, s. 432. 379 Belâzurî, s. 423.

(Abdeveyh Sarayı), adını el-Ezd kabilesinden ileri gelen bir devlet adamı olan Abdeveyh’ten almıştır.380

Halife Mansûr eserde ravilerin belirttiğine göre, Bağdat’taki konağının yerini ikta olarak Ali b. Abdillah’ın azadlısı Mücalid Şerevi’nin oğlu Süleyman b. Mücalid’e vermiştir. Derbu Mühelhil, Ali b. Abdillah’ın azadlısı Safvan’ın oğlu Mühelhil381 b.

Safvan’a nispet edilmiştir. Bunun yanısıra Medine’de de bir toprak Mansûr tarafından ona ikta edilmiştir. Mansûr, Umâre b. Hamza’ya Murabba’tu Şebib b. Vâc’ın arkasındaki meşhur yeri ikta olarak vermiştir. Mansûr, Bişr b. Meymun’un babası Meymun’a Bostânu’l-Kass yanındaki Babu’s-Şam tarafında olan bir toprağı ikta olarak vermiştir.382 Öte yandan Mansûr azadlısı olan Şübeyl’e Dâru Yaktîn’in yanından bir

toprak parçasını ikta etmiştir. Öte yandan Belâzurî, bu topraklar üzerinde Şübeyl isimli bir mescitten de bahseder.383 Ailenin çocuklarına bakan ve Muhammed b. Ali’nin azadlısı olan Cariyesi Ümmü Ubeyde’ye ikta olarak bir toprak vermiştir ve el-Cisr köprüsü yanındaki Tâkâtu Ümmi Ubeyde adını bu cariyeden almıştır. Muhammed b. Ali’nin azadlısı cariye Münire’ye de ikta toprağı vermiştir. Hatta Derbü Münire ve Hanu Münire isimlerini bu cariyeden almıştır. Habib b. Mesleme el-Fihri’nin azadlısı Reysâne’ye Beni Rağban mescidi diye bilinen yeri ikta toprağı olarak vermiştir. Bahsi geçen bu topraklar İsa b. Ca’fer’in veya Ca’fer b. Ca’fer Mansûr’un sarayının içinde kalmıştır. Doğu’daki Derbu Mihreveyh de adını Senfâz ile yapılan savaşta esir düşen, el-Mehdi’nin azad ettiği Mihreveyh er-Râzi’den almıştır.384

Belâzuri eserinde, Mansûr’un Bağdat için yürüttüğü imar faaliyetlerinden ve Abbasî halifelerinin Bağdat’ta yaptırdığı cami ve medreselerden bahsetmiştir. Yine Bağdat’ın içinde yer alan kuyular ve bu kuyuların hikâyelerine yer verilmiştir. Ayrıca eserde, Bağdat şehrinin ikta olarak verilen toprakları ve sahiplerinin isimlerine de ulaşmak mümkündür.