• Sonuç bulunamadı

Acının mutlaka gerçeği söyleteceği sanılmamalıdır. Acı, işkenceye tutulanı sadece konuşturur. Acıya tahammül fizyolojik bir özelliktir, kişiden kişiye değişir. Fizik acının derece derece artırılması sonucunda susmayı ölüme tercih edenlerin de bulunduğu sadece varsayımdır. Şüphesiz işkence tehdidinin bile yeterli sayıldığı zayıf kişilerden başlayarak çok dirençli yapılara rastlanabilir. Fakat sonunda işkencenin istenen şekilde konuşturmayacağı insan yoktur. 99

Kamu görevlilerinin kişilere uyguladıkları işkence ve kötü muamelelerin amacı delil elde etmedir. Bu durumu engellemenin tek yolu ise bu şekilde elde edilen delillerin geçerli kılınmamasıdır.

Ceza muhakemesinde, olayı yansıtan ve/veya olayın bir parçası olan, akla, oluşa ve hukuka uygun her şey (her ispat vasıtası) delildir.100 Deliller, sanık ifadeleri, tanık açıklamaları, bunlar dışındaki kişilerin açıklamaları, görüntü veya ses kaydeden araçlarla yapılan açıklama ve belirtiler, kolluk, savcı ve hakim tutanakları, özel yazılı açıklamalar şeklinde gruplandırılabilir. İşte, hukuk devleti esasları çerçevesinde yürütülen bir

98

Madde gerekçesi için bkz. EKDEMİR, s.388

99

EREM, s.198

100

ÖZTÜRK, Bahri, Yaşama Hakkı ve İşkence Yasağı (Yasak Sorgu Metodları), http://www.inhak-bb.adalet. gov.tr/diger.htm, 29.03.2005

yargılamada, delillerin elde edilişine ve değerlendirilmesine getirilen sınırlamalara delil yasakları denmektedir.101

b. İkrarın Ceza Muhakemesi Hukukundaki Değeri

İnkarın zıddı olan ikrar, bir ispat aracıdır, delildir. Ülkemizde, uygulamadaki önemine rağmen, diğer delillerden bir farkı ve üstünlüğü bulunmamaktadır. İkrar ne bir kanuni delildir, ne delillerin şahı, kraliçesidir ne de diğer delillerden daha az değerli bir delildir. İkrar da diğer deliller gibi doğrudan doğruya bir delildir.102

İkrar, öncelikle soruşturmayı, suçun aydınlatılmasını kolaylaştırır. İkrar elde etmek, aynı derecede güce sahip diğer delillere nazaran oldukça kolay ve zahmetsizdir. Fiil hakkında en çok bilgisi olanın ilk beyanıdır. Kendi kendini ihbar etmek olan ikrar, insan psikolojisine, kendini koruma içgüdüsüne tamamen aykırıdır.103 Bu nedenlerle ikrar, ceza muhakemesinde en güvenilmez delillerden birisidir. Kolluk tarafından alınan ifadelerde, genellikle sanığın ağzından bir ikrar alma güdüsü, süreç içerisinde, yasak sorgu yöntemleri hususunda düzenleme yapılması için itici güç olmuştur. Bugün bir kimseyi ikrar ettiği bir suçtan dolayı mahkum edebilmek için bu ikrarın yan delillerle de desteklenmesi gerekir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 1993/6-192 E. 1993/217 K sayılı 04.10.1993 tarihli kararı 104 ile de, soruşturma ve kovuşturma organlarının, hukuka aykırı şekilde elde ettikleri, yan delillerle desteklenmeyen ikrarın, tek başına sanığı cezalandırmaya yetmeyeceği ifade edilmiştir. Bu kararda; hırsızlık sanıklarının, karakolda iken, darp-cebir gördüklerine ilişkin iddiaları ve doktor raporları dikkate alınarak polis karakolunda baskı altında elde edilen bu delilin(ikrarın), başkaca yan delillerle de desteklenmediği için hükme esas alınamayacağına karar verilmiştir. Askerî Yargıtay 3. Dairesinin 21.4.1987 günlü, 132/250 sayılı kararı105 da aynı

yöndedir.

101

ÖZTÜRK, Bahri, CMUK Reformu ve Delil Yasakları, İzmir Barosu Dergisi, Nisan 1993/2, s.4-7, ÖZTÜRK Bahri, Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, 3.Baskı, Ankara 1995, s.385

102 ŞAHİN, Cumhur, İkrar ve Savunma Hakkı (Ceza Hukuku Reformu) İstanbul 2001, s.136 103

ŞAHİN, s.134

104

Kararın tam metni için bkz. Yargıtay Kararlar Dergisi, Mart 1994, Cilt:20, Sayı.3, s.450-452

105 “Ceza Hukuku açısından “ikrar”, suçlananın bizzat suçu kabul etmesidir. Serbest vicdanî kanıt sistemini

kabul eden yargılama sistemimize göre, ikrar hangi makam önünde yapılırsa yapılsın delil olarak değerlendirilebilir. Ancak, hükme dayanak yapılabilmesi için, başka yan deliller ve maddi olaylarla desteklenmesi gerekir. Çünkü bizim de kabul ettiğimiz uygar yargılama sistemlerinde sanık suçsuzluğunu kanıtlamak zorunda olmadığı gibi, salt suçu üstlenmesi de onun suçsuzluğunu göstermez. Yargılama makamları mevcut hukuk sistemimiz içinde her türlü delilden yararlanarak iddia gibi ikrarın doğruluğunu da kanıtlamak zorundadır. Hele ikrar bilahare red edilmişse o zaman güvenilir olmaktan çıktığı için bu tür ikrarların gerçek olup olmadığı, iddia konusu olaya uygun düşüp düşmediği mutlak surette yan delillerle kanıtlanmalıdır. Bu nedenle sanıkların polis ifadeleri arasındaki uyumdan söz edilerek hiçbir yan delil ve maddî olayla desteklenmeyen veya işkence altında alındığı ifade edilen bu ikrarlara itibar edilemez. İnceleme konusu bu

c. Yasak Sorgu Yöntemleri

Yasak sorgu yöntemleri, kişiyi hem bedenen hem de ruhen yıpratıp iradesini zayıflatan, onu istemediği şeyleri söylemeye zorlayan yöntemlerdir.

Gerek 1412 s.y. ve gerekse 5271 s.y.’de yasak sorgu yöntemleri açısından içerik korunmuştur. CMUK 135/a ve CMK 148. maddeleri106 ilk olarak, yasak sorgu yöntemlerine başvurulmasını yasaklamaktadır. Yasak sorgu yöntemlerinin nelerden ibaret olduğu maddede tek tek sayılmış değildir. Maddede belirtilen, işkence, kötü muamele, ilaç verme, yorma, aldatma, v.b. yöntemler, özgür iradeyi bozan bedeni veya ruhi müdahalelere örnek olarak verilmiştir. Dolayısıyla, maddenin korumak istediği değer sanığın özgür iradesi ve dolayısıyla insan onurudur. Böyle olunca, insan haysiyetine, kişilik değerine yönelik her türlü davranışı yasak sorgu yöntemi olarak kabul etmek gerekir.107 CMK 148. maddesi işkenceyi önlemek için kabul edilmiş bir düzenleme değildir. Burada korunmak istenen, başta işkence olmak üzere maddede örnek olarak sayılan bazı insanlık dışı davranışlardan, sanığın veya şüphelinin haysiyetini korumak, onun ceza muhakemesinde maddi gerçek aranırken bir obje haline getirilmesine engel olmaktır. Maddede geçen gibi ibaresinden, yasak sorgu yöntemlerinin sayılanlarla sınırlı olmadığı, bunların sadece örnek gösterildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle iradeyi etkileyen diğer yöntemler de yasak kapsamındadır.

İfade alma ve sorgu, yargılamada gerçeği meydana çıkarmak amacıyla başvurulan bir araçtır. Bu araç kullanılırken dikkatli olmak zorunluluğu vardır. Ceza yargılamasında ferdin çıkarı ile toplumun çıkarları çatışmaktadır. Burada önemli olan, dengenin korunmasıdır. Gerçeği ortaya çıkarmak için gerektiğinde kişi özgürlüğünün kısıtlanması meşru görülmüştür. Fakat dikkat edilmesi gereken bir değer vardır, bu değer de insan onurudur.108

dosyada ikrarın sanıklar aleyhine delil olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği bu ölçüler içinde ele alınacaktır”

106 1412 Sayılı Eski CMUK m.135/a: “İfade verenin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu

engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, zorla ilaç verme, yorma, aldatma, bedensel cebir ve şiddette bulunma, bazı araçlar uygulama gibi iradeyi bozan bedeni veya ruhi müdahaleler yapılamaz Kanuna aykırı bir menfaat vaat edilemez.Yukarıdaki fıkralarda belirtilen yasak yöntemlerle elde edilen ifadeler rıza olsa dahi delil olarak değerlendirilemez.”

5271 sayılı yeni CMK m.148: “Şüphelinin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu

engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılamaz.Kanuna aykırı bir yarar vaat edilemez. Yasak usullerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez. Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hakim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz.Şüphelinin aynı olayla ilgili olarak yeniden ifadesinin alınması ihtiyacı ortaya çıktığında, bu işlem ancak Cumhuriyet savcısı tarafından yapılabilir.” Ceza Muhakemesi Kanunu, A.B. Yayın İşleri Başkanlığı Yayını, Ocak 2005, s.123

107

KOCA, Mahmut, Ceza Muhakemesinde Hukuka Aykırı Delilleri Değerlendirme Yasağı, http://www.jura.uni- sb.de/turkish/MKoca.html 20.03.2005

Ceza yargılamasında da tedbirler ve araçlar uygulanırken insan onuru korunmak istenmiştir. Bir insandan, onun hür iradesini hiçe sayarak işkence ile ifade alınması insan haysiyeti ihlallerinin en ağırıdır. Burada işkence işleminin tatbiki, ihlalin varlığı için yeterlidir; hür iradeye yapılan engellemenin derecesinin hiç önemi yoktur.109

Yasak sorgu yöntemleri ile ilgili düzenlemeyle, sorgulananın kişiliği korunmakta ve kişiye kendini suçlayıcı beyanlarda bulunmaya zorlayıcı yöntemlerin uygulanmasını yasaklamaktadır. Sözkonusu hüküm gerek tanıkların gerekse bilirkişilerin dinlenmesi ve sorgusunda, hatta ceza yargılaması dışındaki muhakeme organları önünde de geçerlidir.

Maddede belirtilen, “aldatma” ve “kanuna aykırı menfaat vaadetme” şeklindeki yasak sorgu yöntemleri de işkence yasağının ihlalidir. Her ne kadar bu yöntemleri, işkence veya zalimane şeklindeki hareketler olarak değerlendirmek mümkün değil ise de, gayrıinsani ve özellikle de haysiyet kırıcı muamele olarak değerlendirmek ve işkence yasağının ihlali saymak mümkündür. Gerçekten hile ve hilenin özel bir türü olan kanuna aykırı menfaat vaadetme, bir kimsenin onuruna, kendine olan saygısına saldırı niteliğinde incitici hareketlerdir ki, bu tür hareketler de haysiyet kırıcı muamele sayılmaktadır.110

Madde ile gözetilen amaç, ifade verenin veya sanığın beyanının özgür iradesine dayanması gerektiğidir. Özgür iradeyi olumsuz etkileyen yöntemlerle elde edilen beyanların delil olarak değerlendirilmemesi suretiyle işkencenin yasaklanmış olması, kişi güvenliği açısından ve diğer özgürlükler bakımından olumlu bir gelişmedir.111 Yasanın son fıkrasına göre, özgür iradeyi engelleyici nitelikte fiziki veya ruhsal müdahalelerle elde edilen ifadeler, sanığın rızası olsa dahi delil olarak değerlendirilemeyecektir. Böylece, özgür iradeye dayanmayan ya da maddi veya manevi zorlama ile etki altında bırakılarak alınan ifadeler, hukuka aykırı delil niteliğini kazınmakta ve bu beyanın ceza muhakemesinde hiçbir şekilde delil değeri bulunmamaktadır. Bu hükümle, başta işkence olmak üzere, insanlıkdışı ve haysiyet kırıcı davranışlardan sanığı korumak, onun ceza muhakemesinde savunma konumunda bulunan süjelik vasfının ihlalini önlemek ve böylece maddi gerçek aranırken bir obje haline getirilmesine engel olmak amaçlanmıştır.112

Yargıtay, ifade alma ve sorgu sırasında vukubulabilen işkencenin önlenmesi amacıyla son derece cesur kararlar vermiştir. Yüce Mahkeme, bizim tespitimize göre, bu konuda 01.04.1985 tarihinde verdiği bir kararında, ikrarın delil niteliğinde olabilmesi için:

109 ÖZTÜRK, Bahri, Ceza Hukuku Reformu,(Tasarıda ve CMUK’da Delil Yasakları) Umut Vakfı Yayınları,

İstanbul 2001, s.214-215 110 KOCA, http://www.jura.uni-sb.de/turkish/MKoca.html 20.03.2005 111 GÜNEŞ, s.918 112 KOCA, http://www.jura.uni-sb.de/turkish/MKoca.html 20.03.2005

 İkrar olunan olayın mümkün olması,  Hâkim huzurunda olması,

 Geri alınmaması,

 Yan delillerle de desteklenmesi

gerektiğini açıklamıştır. Bu kararı daha sonra diğerleri takip etmiş olup Yargıtay’ın bu görüşü istikrarlı hale gelmiştir.113

Benzer Belgeler