• Sonuç bulunamadı

AİHM nezdinde, işkence yasağına ilişkin ihlaller, en çok “alıkonulan” kişilere yönelik muamele kapsamında ortaya çıkmaktadır. 3. maddenin getirdiği yükümlülüklerin en ilgili olduğu alan bu alandır. Bu nedenle, 3. maddeyi ihlal edenlerin başlıca sorumluları, ceza soruşturması sürecinde yer alan görevliler ve devletin güvenliğinden sorumlu memurlar olup bunlar;

 Memur yada diğer kamu görevlileri,  Kolluk personeli,

 Cezaevi görevlileri,

 Kamu görevlilerinin talimatlarıyla hareket eden hükümlü yada tutuklular,

 Görevi gereği, bir yaralıya yardım etmekle yükümlü iken ihmali davranışlar içine giren doktorlar yada hemşireler olabilir.

AİHM, A.K ve V.K./Türkiye kararında;213 fiziksel özgürlüğün her mahrumiyetinin, niteliği nedeniyle, tutuklularda psikolojik sarsıntıya ve intihar riskine yol açabileceğini belirtmiştir.

Aydın/Türkiye davasında214 Mahkeme, başvurucunun güvenlik güçleri tarafından alıkonulduğu ve gözaltında iken tecavüz edildiği ve birçok kez değişik kötü muameleye maruz kaldığını kabul etmiştir. Mağdurenin bir devlet görevlisi tarafından tecavüze uğramasını ve kurbanının direncini zayıflatarak gerilimini azaltmasını vahim ve tiksindirici bir şey olarak düşünülmesi gerektiğini, eylemin tecavüz kurbanı üzerinde diğer fiziksel ve psikolojik şiddet şekillerinde olduğu gibi zaman içinde kolaylıkla geçmeyen, derin psikolojik etkiler bıraktığını, başvurucunun aynı zamanda şeref ve itibarını ortadan kaldıran ve zorla ilişki esnasında keskin bir acıyı da deneyimlediğini, cinsiyeti, gençliği ve içinde kaldığı şartlar gözönüne alındığında başvurucunun, Derik Jandarma Merkezinde güvenlik güçlerinin gözetiminde gözaltında iken birçok kez özellikle korkutucu ve küçültücü deneyimlere maruz kaldığını, sorgulama sırasında dövülmesi sonucu, fiziksel ve psikolojik bir acı içinde kaldığını ve daha sonra da ne olacağı konusunda endişe duyduğunu, başvurucunun aynı zamanda, aşağılayıcı şartlar altında çıplak bırakılarak bir tekerlek içinde döndürülürken üzerine tazyikli su sıkıldığını kabul ederek başvurucuya yapılan fiziksel ve psikolojik fiillerin Sözleşmenin 3.maddesinin ihlali anlamına geldiğini kabullenmiştir. Mahkeme, bu olayda

213

Başvuru No:38418/97, Karar Tarihi: 30 Kasım 2004, Kararın tam metni için bkz. http://www.yargitay. gov.tr/aihm/ak_vk.htm 06.03.2005

214

Başvuru No: 57/1996/676/866, Karar Tarihi:25 Eylül 1997, Kararın tam metni için bkz. http://www.yargitay. gov.tr/aihm/tcyaaydin.htm 06.03.2005

gerçekleştirilen eylemlerin, kötü muamele boyutunu aşarak işkence seviyesine çıktığına karar vermiştir. Bu olayda, güvenlik güçlerince 3.maddenin ihlal edilmesinin temel nedeni, terör örgütü PKK üyelerinin başvuran ve ailesince barındırılmaları konusunda, başvuran ve ailesinden “bilgi almak”tır.215 Ne var ki mahkemeye göre, terörü önlemek gerekçesiyle dahi işkence yasağının ihlali mümkün değildir.

Sadak/Türkiye davasında216 başvuran (DEP milletvekili Selim Sadak), AİHS’nin 3. maddesi çerçevesinde gözaltı sırasında dışarıyla ilişkisinin kesilerek on bir gün tutuklu kalmasından şikayetçi olmuştur. AİHM, başvuranın sosyal tecritle beraber duyumsal tecritli tutulmadığını, başvuranın gözaltı sırasında dışarıyla ilişki kuramadığını belirttiğini ancak tutuklu bulunduğu yerdeki çalışan personelle ve büyük çoğunlukla gözaltında tutulan diğer kişilerle ilişki kurabildiğini ayrıca başvuranın sorgulaması yapılmadığından tutukluluk halinin hakimler önüne çıkarılmadan önce ertelenen bekleme aşaması olarak özetlenebileceğini, bu bekleme döneminin başvuranın kişiliğini etkileyecek kadar uzun bir süre teşkil etmediğini ve başvuranın göz altındaki tutululuk halinin 3. madde gereğince insanlıkdışı ve aşağılayıcı muamele oluşturmak için yeterli seviyede olmadığını belirtmiştir.

Tekin/Türkiye davasında 217 başvuran, nezarethanede çektiği ızdırapların işkence teşkil ettiğini, Derinsu Jandarma Karakolunda gözleri bağlı olduğu halde tecavüzkar şekilde sorgulanırken, tacize uğradığını ve ölümle tehdit edildiğini, elbiseleri çıkarılarak soğuk suya tutulduğunu, ayaklarının tabanına ve vücuduna copla vurulduğunu, el ve ayak parmaklarına elektrik verildiğini, dört gün boyunca sıfır derecenin altında, yataksız, battaniyesiz, yiyecek ve içecek verilmeden ve bütün bunların jandarmaca tek böbrekli olduğunun bilinmesine

215 Hükümet, alıkonma esnasındaki tecavüz ve kötü muamele iddiaları ile ilgili olarak yaptığı savunmasında, ne

Dr. Akkuş ve ne de Dr. Çetin’in başvurucunun vücudunda tecavüz ve şiddet kullanma ile tutarlı olan herhangi bir çürük ya da yara bulamadıklarını belirtmiştir. Başvurucu, tecavüz esnasında karşı koyduğunu ileri sürmüştür. Ancak, karşı koymadan kurtulmak için şiddet kullanmayı göstermiş olması gereken bileklerde, sırtta, veya jenital bölgede herhangi bir çürük izi bulunamamıştır. Bacaklarının iç tarafında bulunan çürük izleri, cinsel zor kullanma için bacaklarının zorla açılması dışındaki sebeplerden kaynaklanmış olmalıdır. Aslında, Hükümet’in Komisyon’a sunduğu Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi rap oru, bu izlerin başvurucunun eşeğe binmiş olmasından dolayı kaynaklanabileceğini vurgulamıştır. Tıbbi incelemeler sonunda belirlenen, başvurucunun kızlık zarının buzulmuş olması, bunun bir tecavüz sonucu olduğu sonucunu çıkartmayabilir. Gerçekte, tıbbi olarak, kızlık zarının ilk yırtılmasından sonra geçen 7 günden sonra, kızlığın bozulduğu tarihi belirlemek imkansızdır. Eğer, başvurucu savcıya gitmeden önce bu kadar zaman beklememiş olsaydı, tıbbi kanıtlar daha ileri sonuçlar verebilirdi. Ancak, başvurucunun bunu yapmadaki gecikmesi, hayati bir kanıtın kaybına yol açmış ve açıklamasının tıbbi doğruluğunu yok etmiştir.Buna ilave olarak, başvurucunun tecavüz iddiası, başvurucunun iddia edilen olaydan kısa bir süre sonra evlenmesi ve hamile kalmasını engellememiştir. Hükümetin görüşüne göre, başvurucunun evlenme kararı ve iddia ettiği sarsıcı deneyimden hemen sonra aktif olarak seks yapabilme kabiliyeti, bir tecavüz kurbanının davranışlarıyla oldukça tutarsızdır. Kültürel bağlamda, aynı derecede şaşırtıcı olan bir olay da başvurucunun kaybettiği iddia edilen bekaretinin evliliği için hiçbir engel teşkil etmemesidir.

216

Başvuru No: 25142/95 ve27099/95, Karar Tarihi: 8 Mart 2004 Kararın tam metni için bkz. http://www. yargitay.gov.tr/aihm/tcyasadak.html 06.03.2005

217

Başvuru No: 52/1997/836/1042, Karar Tarihi:9 Haziran 1998, Kararın tam metni için bkz. http://www.inhak- bb.adalet.gov.tr/aihmtr/tekin.htm 02.03.2005

rağmen yapıldığını iddia etmiştir. Mahkeme, bu olguları 3.maddenin getirdiği standartlara aykırı bulmuştur. Mahkeme, hürriyetinden mahrum bırakılan ve kendi hareketleriyle güç kullanımına sebep olmamış bir kişiye karşı güç kullanmanın insan onurunu zedelediğini ve prensip olarak da 3.maddeyle getirilen hakkın ihlalini teşkil edeceğini hatırlatarak başvuranın tutulduğu şartları ve vücudunda yara bere bırakacak şekilde davranılmış olmasını, bu maddenin içeriğine göre “gayrıinsani ve aşağılayıcı muamele” olarak değerlendirmiştir.

Ay/Türkiye davasında218 başvuran, devletin silahlı kuvvetlerinin bir parçası olduğunu belirttiği JİTEM üyeleri tarafından, altı gün süreyle usule aykırı olarak hapis tutulduğunu ve işkence gördüğünü iddia etmiş ve bu itibarla AİHS’nin 3. maddesine atıfta bulunmuştur. Hükümet, devlet görevlilerinin, iddia edilen adam kaçırma ve kötü muamelede bulunma olaylarına karıştığına dair elle tutulur herhangi bir delilin bulunmaması nedeniyle, başvuranın iddialarının dayanaktan yoksun, hatta hayal ürünü olduğunu ileri sürmüştür. Başvuran, kamuoyunda sıkça tartışılan Susurluk Raporuna da atıfta bulunarak Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, bu tür insan hakkı ihlallerinin sıkça yaşandığını iddia etmiştir. Mahkeme ise; salt bu bölgede sürekli insan hakkı ihlalleri yaşanmasının, bu olayda da ihlal vakası yaşandığını gösteremeyeceğini ve iddianın ispatlanamadığını, bu nedenle 3.maddenin ihlal edilmediğini belirtmiştir. Böylece Mahkeme bu kararı ile, Güneydoğu Anadolu Bölgesi ile ilgili uygulamalardan yakınılarak yapılan her başvurunun, “Susurluk Raporu ve JİTEM olgusuna” rağmen peşin hükümle kabul edilemeyeceğine karar vermiştir.

Süheyla Aydın/Türkiye davasında219 başvuran, gözaltında tutulduğu esnada gözlerinin bağlandığını, gözlerinin kapatılmasının, alıkonulan kişinin yönünü kaybettirdiğini, bu durumun, kişiyi alıkoyan ve sorguya çekenlerin önünde savunmasız duruma soktuğunu, ayrıca, işkence yapılırken kocasının çığlıklarını dinlemek zorunda bırakıldığını, kendisine tokat atıldığını, kocasına baskı yapmak amacıyla polislerin kendisini çırılçıplak soymakla tehdit ettiğini, bütün bunlar kendisine yapılırken, altı aylık hamile olduğunu iddia etmiştir. Başvuran, gerek kendisinin gerekse kocasının serbest bırakılmasından sonra hazırlanan ve ikisinde de yara bere izine rastlanmadığının ifade edildiği tıbbi raporların herhangi bir değerinin olmadığını, zira bunların düzgün bir tıbbi muayene yapılmadan hazırlandığını, doktorun sadece, polislerin de bulunduğu ortamda, kendisine herhangi bir şikayetinin olup olmadığını sorduğunu belirtmiştir. Hükümet, başvuranın veya kocasının, gözaltındayken kötü muamele veya işkenceye maruz kaldığını reddetmiştir. AİHM, bir kişinin sağlığı yerindeyken

218

Başvuru No: 30951/96, Karar Tarihi:22 Mart 2005, Kararın tam metni için bkz. http://www.yargitay. gov.tr/aihm/ALI_IHSAN_AY.htm 28.08.2005

219

Başvuru No:25660/94, Karar Tarihi: 24 Mayıs 2005, Kararın tam metni için bkz. http://www.yargitay. gov.tr/aihm/suheyla_ aydin.htm 28.08.2005

polis tarafından gözaltına alınıp serbest bırakıldığında sağlığının zarar gördüğünün tespit edildiği durumda, bu tahribatın nasıl meydana geldiğine dair makul açıklamayı yapmak görevinin, sorumlu devlete ait olduğunu tekrarlamıştır. Mahkeme, işkenceyi, diğerlerinin yanı sıra “bilgi almak, cezayla tehdit etmek ve korkutmak amacıyla kasıtlı olarak büyük acı ve sıkıntı verilmesi” şeklinde tanımlayan Birleşmiş Milletler İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ve Küçük Düşürücü Muamele ve Cezaya Karşı Sözleşme’ye atıfta bulunarak kötü muamelenin niteliği ve derecesini de gözönüne alarak, bunun, AİHS’nin 3. maddesi kapsamında en azından “insanlıkdışı muamele”ye ulaştığını tespit etmiştir. Dolayısıyla AİHM, başvuranın kocasının ölmeden önce maruz kaldığı muameleden ötürü, AİHS’nin 3. maddesinin ihlal edildiği sonucuna varmıştır.

Tanlı/Türkiye davasında220 başvuran, oğlunun ölümünden önce işkence görmesi nedeniyle 3. maddenin ihlal edildiğinden şikayetçi olmuştur. Başvuran, oğlunun gözaltında iken işkence gördüğünü, kendisine yeterli tıbbi yardım sunulmadığını ifade etmiştir. Oğlunun gözaltına alınmadan önce sağlıklı olduğunu, hiçbir sağlık probleminin ve kalbiyle ilgili bir rahatsızlığının olmadığını, sorgulamadan sonra ise öldüğünü belirtmiştir. Başvuran, yetkililerin işkence iddialarını araştırmaması ve oğlunun ölümü karşısında yetkilerin tepkisiz ve ilgisiz davranmaları ve çektiği sıkıntı sebebiyle 3. maddenin ihlal edildiğini iddia etmiştir. Hükümet, işkence iddialarının somut kanıtlarla desteklenmediğini ve başvuranın, oğlunun gözaltında iken öldüğüne ve işkence iddialarını içeren raporlara dayandığını belirtmiştir. Mahkeme, hükümetin Mahmut Tanlı'nın sağlıklı halde girdiği halde gözaltında ölmesine ikna edici bir açıklama getiremediğini, ceset üzerinde işkence tekniklerinin uygulandığını gösteren iz olmadığını, başvuran ve diğer tanıkların vücut üzerinde birtakım izler gördüklerini söylemelerine rağmen, bu izlerin post mortem değişikliklerden değil de, işkenceden kaynaklandığını tıbbi olarak kanıtlamanın mümkün olmadığını, bu sebeple ölüm nedeninin açıklanamaması dışında işkence yapıldığını gösteren kanıt mevcut olmadığını, başvuranın, oğlunun ölümü ile çok acı çektiği konusunda şüphe olmadığını, ancak 3.maddenin ihlalinin sözkonusu olmadığını, bu maddeye ilişkin iddianın 13.madde bağlamında değerlendirileceğini belirtmiştir. Mahkeme, 13.madde açısından ise; ölüm olayı ile ilgili olarak yeterli soruşturma yapılmadığını tespit etmiştir.

220

Başvuru No: 26129/95, Karar Tarihi:10 Nisan 2001, Kararın tam metni için bkz. http://www.inhak-bb.adalet. gov.tr/aihmtr/tanli.htm 28.08.2005

Benzer Belgeler