• Sonuç bulunamadı

1.4. DUYGUSAL ZEKÂ KAPSAMINA GİREN BEŞ TEMEL YETENEK

1.4.3. Motivasyon

Motivasyon, kişinin bir hedefi gerçekleştirmeye yönelik çabasındaki yoğunluğunu, yönelimini ve ısrarını içine alan bir süreci ifade eden genel bir kavramdır (www.e-motivasyon.net).

Sıradışı performans gösteren kişilere özgü başarma dürtüsü, kendini adamak, inisiyatif ve iyimserlik olmak üzere üç tür motivasyon yeterliliği vardır (Goleman, 2010: 145):

· Başarma Dürtüsü: Başarma dürtüsü, anlamlı, zengin ve dolu dolu bir hayat yolunda verilen uğraşlarla kendisini göstermektedir. Uzun vadeli hedeflere yaşam boyu süren bir gayret ve şevkle bağlılık sağlayacak türden ilgi alanları ve zevkli uğraşlar yaratmaktır. Kişinin ilgi alanlarına karşı duyduğu heyecan ve tutku, bu ilginin sürdürülebilmesi için gereken enerji ve motivasyonu sağlamaktadır. Başarma dürtüsü, kişinin, beceri, yeti ve yeteneklerini azami ölçüde geliştirebilmek için uğraş verdiği kesintisiz ve dinamik bir süreçtir. Bu faktör, kişinin ısrarcı bir şekilde elinden gelenin en iyisini yapma gayreti ve genel anlamda kendini geliştirmeye çalışması ile bağlantılıdır. Bunun sonucunda ise kişisel tatmin duygusu yaşanmaktadır (www.duygusalzeka.net).

· Kendini Adamak: Kendini adamak duygusal bir tavırdır. Kişinin hedefleri bağlı bulunduğu grubun hedefleriyle tam tamına örtüştüğünde, güçlü bir bağlılık oluşacaktır. Kendini adayan kişiler, bir örgütün örnek yurttaşlarıdır. Beklenenden fazlasını yaparlar. İşlerine bağlılık gösteren çalışanlar, göle

atılan çakıl taşları gibi, çalıştıkları örgütün her yerine iyi hisler yayarlar (Goleman, 2010: 153).

· İnisiyatif ve İyimserlik: TDK Sözlüğü’ne göre (www.tdk.gov.tr) inisiyatif, önceliğe, üstünlüğe sahip olmak, karar verme yetkisi ve gerekli kararları

almayı bilen kişinin niteliği anlamlarına gelmektedir. İnisiyatif sahibi kişiler, dış olaylar tarafından zorlanmadan önce harekete

geçerler. Çoğu zaman bunun anlamı, sorunları oluşmadan önce görüp gereken önlemleri almak ya da fırsatları başka biri görmeden önce fark edip onlardan yararlanmaktır (Goleman, 2010: 158).

İnisiyatif sahibi kişiler fırsatları yakalamaya hazırdırlar. Kendilerinden istenen ya da beklenenin ötesinde hedeflere ulaşmaya çalışırlar. İşin yapılabilmesi için, gerektiğinde bürokrasiyi deler ve kuralları esnetirler. Sıra dışı, girişimci çabalarla başkalarını da seferber ederler (a.g.e: 157).

İyimserlik tıpkı umut gibi, zorluklara ve engellemelere rağmen genel olarak hayatta her şeyin iyi gideceğine dair güçlü bir beklentidir. Duygusal zekâ açısından iyimser bir tutum, zorluklar karşısında kişileri kayıtsızlığa, umutsuzluğa ya da depresyona karşı koruyan bir tavırdır ve yine yakın akrabası umut gibi iyimserlik de hayatta kazanç sağlamaktadır (www.kesfetkendini.com).

İyimser yaklaşımın değeri, pek çok örgütte kanıtlanmıştır. American Express Mali Danışmanlık firmasında yapılan öncü bir iyimserlik eğitimi testi, sadece üç ay sonra, şirketi bunu iç eğitimin standart bir parçası haline getirmeye ikna edecek kadar büyük bir satış artışı sağlamıştır. Üstün yöneticiler üzerinde yapılan diğer incelemeler, bu kişilerin başarısızlıklarına, düzeltilebilir bir hatanın sonucu olarak baktıklarını ve sorunun tekrar nüksetmemesini sağlayacak adımları attıklarını göstermektedir (Goleman, 2010: 165).

1.4.4. Empati

İnsanların birbiriyle, hatta bütün canlılarla empati kurmaları gerektiğini anlatan bir halk masalı vardır (cygm.meb.gov.tr): Göğsü kınalı bir serçe varmış. Gök gürlediği zamanlar tir tir titreyerek yere yatar, gök yıkılmasın diye de ayaklarını havaya kaldırırmış. Bir yandan da ‘korkumdan kırk kantar yağım eriyor’ dermiş. Bir gün birisi demiş ki ‘sen kendin beş dirhem gelmezsin; nerden oluyor da kırk kantar yağın eriyor?’ Bunun üzerine serçe şöyle cevap vermiş; ‘Herkesin kendine göre dirhemi, kantarı var; siz ne anlarsınız.’

Başkalarının ne hissettiğini onlar söylemeden sezmek, empatinin özünü oluşturmaktadır. İnsanlar ne hissettiklerini birbirlerine nadiren kelimelerle anlatmaktadırlar. Kelimeler yerine, ses tonlarıyla, yüz ifadeleriyle ya da sözel olmayan başka yollarla konuşmaktadırlar. Bu incelikli iletişimleri sezme yeteneği daha temel yeterliliklere, özellikle de özbilince ve özdenetime dayanmaktadır. Kişinin kendi hislerini sezme -ya da bu hislerin baskınına engel olma- yeteneği yoksa başkalarının ruh hallerinin farkında olması da imkânsız olacaktır (Goleman, 2010: 171).

Empati, bir insanın kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlayabilme yetisidir. Bu yeti daha iki aylık bir bebek iken oluşmaktadır (www.bilgeis.com).

Kişinin empati kurabilmesi için gerekli olan öğeler şöyle sıralanabilir (www.yeninesil.k12.tr):

· Empati kuracak kişi, kendisini karşısındakinin yerine koymalı, olaylara onun bakış açısıyla bakmalıdır. Her insan dünyaya, kendine özgü bir bakış tarzıyla bakmaktadır. Eğer kişi, bir insanı anlamak istiyorsa, dünyaya onun bakış tarzıyla bakmalı, olayları onun gibi algılamaya ve yaşamaya çalışmalıdır. Bunu gerçekleştirmek için de empati kurmak istediği kişinin rolüne girmeli, onun yerine geçerek adeta olaylara onun gözlüklerinin gerisinden bakmalıdır.

Nitekim bir Kızılderili atasözü “Bir insanı anlamak istiyorsan, gökte üç ay eskiyene kadar onun ayakkabılarıyla dolaşmalısın” demektedir.

· Empati kurmuş sayılmamız için, karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamamız gerekmektedir.

· Empati kuran kişinin zihninde oluşan empatik anlayışın, karşıdaki kişiye iletilmesi beklenmelidir. Karşımızdaki kişinin duyguları ve düşüncelerini tam olarak anlasak bile, eğer anladığımızı ona ifade edemezsek empati kurma süreci tamamlanmış sayılmaz.

Empati, iş yaşamında önem taşıyan tüm sosyal yeterliliklerin temeli olan beceriyi temsil etmektedir. Aşağıda kısaca açıklanan bu sosyal yeterlilikler şunlardır (Goleman, 2010: 174-175):

· Başkalarını Anlamak: Başkalarını anlama yeterliliği, başkalarının hislerini ve bakış açılarını sezmek ve onların endişeleriyle etkin bir biçimde ilgilenmeyi gerektirmektedir.

· Başkalarını Geliştirmek

:

Başkalarını geliştirme yeterliliği başkalarının gelişim gereksinimlerini önceden tahmin etmeyi, kabullenmeyi ve karşılamayı ifade etmektedir.

· Hizmete Yönelik Olmak: Müşterilerin gereksinimlerini önceden tahmin etmek, kabullenmek ve karşılamak anlamlarına gelmektedir.

· Çeşitlilikten Yararlanmak: Farklı insanlar aracılığıyla ortaya çıkan fırsatlardan yararlanmayı ifade etmektedir.

· Politik Bilinç

:

Bir örgüt içindeki politik ve sosyal akımları kavramaktır.

1.4.5. Sosyal Beceriler

Sosyal beceriler başkaları ile iletişimi mümkün kılacak, sosyal açıdan kabul edilebilir ve öğrenilmiş davranışlar olarak tanımlanmaktadır. Sosyal beceriler,

bireyin yaşam kalitesini artırmakta, hedeflerine ulaştırmakta ve yaşam boyu yararlanabileceği bir hizmet olarak kabul edilmektedir (Özabacı, 2004: 1).

Sosyal beceriler, başka bir kişinin duygularının ustaca idare edilmesi anlamında bazı yeterliliklere temel teşkil etmektedir. Aşağıda kısaca açıklanan bu yeterlilikler şunlardır (Goleman, 2010: 213-214):

· Etkilemek: En temel düzeyde, etkileme ve ikna etme, diğer kişide belirli duyguların uyandırılmasına dayanmaktadır.

· İletişim: İletişim becerisi, saygıyı ve empatiyi temel alarak, duygu ve düşünceleri karşıdaki kişiye maske takmadan 'ben dili' ile iletebilme, etkili dinleyebilme, somut konuşarak uygun bir biçimde kendini açabilme, 'ben' savaşımı vermeden başkalarını küçük görmeden kendi haklarını koruyabilme, sözel mesajlarla sözel olmayan mesajlar arasında tutarlılık sağlayabilme biçiminde bireyin, karşısındaki kişilerle doyum verici ilişkiler kurabilmesini sağlayan ve başkalarından olumlu tepkileri getiren, bireyin toplum içinde yaşamasını kolaylaştıran öğrenilmiş davranışlar olarak tanımlanabilmektedir (www.pdrciyiz.biz).

· Çatışma Yönetimi: Çatışmaların yönetilmesinde, üzerinde önemle durulması gereken konulardan biriside çatışmanın nedenleri ve yöntemleri olduğu kadar tarafların duygularıdır. Çünkü çatışmanın hissedilmesi, başlaması ve ortaya çıkmasında örgüt içindeki bireylerin duygularının fiziksel, sözel ya da diğer şekillerde dışa yansıması ilk işaret olarak değerlendirilmektedir. Bu durumda duyguların çatışmanın unsurlarından birisi olduğu ve duygusal zekâ ile ilişkili olduğu söylenebilmektedir (Demir, 2010: 202).

· Liderlik: Her duygusal yeterlilik diğerleriyle etkileşim içindedir; bu, en çok liderlikte geçerlidir. Lider görevini yaparken geniş bir kişisel beceri yelpazesinden yararlanır (Goleman, 2010: 237).

Amerikan Eğitim ve Gelişim Derneği Başkanı Mathew Juechter’in şu sözleri bu görüşü doğrular niteliktedir (a.g.e.): “Liderlik, neredeyse tamamen

duygusal zekâdan ibarettir, özellikle de yöneticilerle liderlerin yaptıklarını; bir tavır almak, kendisi için neyin önemli olduğunu bilmek, hedeflerine diğerleriyle birlikte ulaşmaya çalışmak olarak ayırt ettiğiniz zaman.”

· Değişim Katalizörlüğü: Bugünün iş ortamında tüm statik yapıların artık modası geçmiştir. Günümüzde, örgütler yapılarını yeniden düzenlemekte, bazı bölümlerini birleştirmekte, başkalarını satın almakta, küreselleşmektedirler. 1990’lı yıllarda değişimin kazandığı bu ivme, ona öncülük etme yeteneğini değeri yükselen bir yeterlilik haline getirmiştir. 1970’li ve 1980’li yıllarda yapılan ilk araştırmalara göre, değişim katalizörü olmak çok değer verilen bir şey değil iken günümüzün işletmecilik anlayışında, değişime öncü edebilecek insanlara daha fazla değer veren şirketlerin sayısı giderek çoğalmaktadır (a.g.e: 246).

· Bağ Kurmak: Mühendislik, bilgisayar bilimi, biyoteknoloji ve diğer “bilgi işçiliği” alanlarındaki olağandışı performans sahipleri üzerinde yapılan incelemeler, bağlantı ağlarının kurulmasının ve devam ettirilmesinin başarı için çok önemli olduğunu bulgulamaktadır. Bağlantının pekiştirilmesinde fiziksel yakınlık, psikolojik yakınlık kadar etkili değildir. İyi geçindiğimiz, güvendiğimiz, sempati duyduğumuz insanlar, ilişki ağlarımızın en güçlü halkalarıdır (a.g.e: 261).

· İmece ve İşbirliği: Birbirlerinin varlığından hoşlanan, birlikte hoşça vakit geçiren gruplar sadece iyi dönemlerde başarılı olmaya değil, kötü zamanların üstesinden gelmeye de yetecek bir duygusal sermayeye sahiptir. Bu duygu bağını paylaşmayan gruplar, felç olmaya ya da işlevsizleşmeye ya da baskı altındayken parçalanmaya daha yatkın olurlar. Ortak hedefler doğrultusunda başkalarıyla çalışma yeterliliğine sahip kişiler göreve odaklanışlarını, ilişkilere gösterdikleri ilgiyle dengelemektedirler. Planları, bilgiyi ve kaynakları paylaşarak işbirliği yapmaktadırlar. Dostane, işbirlikçi bir ortamı teşvik ederek işbirliği için fırsat yaratmaktadırlar (Goleman, 2010: 266).

· Ekip Yetileri: Bireyler için geçerli olan, gruplar için de geçerlidir. Duygusal zekâ, mükemmelliğin anahtarıdır. Elbette ki akıl ve uzmanlık da önemlidir; ama etkili ekipleri diğerlerinden ayırt eden şey, duygusal yeterlilikleriyle çok ilgilidir (a.g.e: 277).