• Sonuç bulunamadı

Duygusal zekâyı oluşturan diğer bir kavram da zekâdır. Zekâ, üzerinde en çok tartışılan ve ilgi çeken kavramlardan biridir.

Latincede “zekâ” sözcüğünün karşılığı olan “intellectus” sözcüğü; algılama, tanıma, bilme, anlayış anlamlarına gelmektedir (Saraoğlu, 2003: 105).

Zekâ ya da ruh biliminde anlak, zihnin öğrenme, öğrenilenden yararlanabilme, yeni durumlara uyabilme ve yeni çözüm yolları bulabilme yeteneğidir. Başka bir deyişle anlak, zihnin birçok yeteneğinin uyumlu çalışması sonucu ortaya çıkan bir yetenekler birleşimidir. En geniş anlamıyla, genel zihin gücü olarak da tanımlanabilir. Zihnin algılama, bellek, düşünme, uslamlama, öğrenme gibi birçok işlevini içerir (tr.wikipedia.org).

Zekâ, insanın düşünme yeteneğinin bütünüdür. Yeni durumlara ve uyaranlara uyabilme yeteneğidir (Baltaş ve Baltaş, 2002: 48).

Zekâ, kavramlar ve algılar yardımıyla soyut ya da somut nesneler arasındaki ilişkiyi kavrayabilme, soyut düşünme, muhakeme etme ve bu zihinsel işlevleri uyumlu şekilde bir amaca yönelik olarak kullanabilme yetenekleri olarak adlandırılmaktadır (www.tzv.org.tr).

Zekâ, fikirler, semboller, ilişkiler, kavramlar, ilkeler ve kurallarla uğraşabilme yeteneğidir. Somut şeylerden ziyade, soyut şeyleri yapabilme gücüdür. Daha kısa bir tanıma göre zekâ, öğrenme kabiliyetidir. Özellikle kelime ve sembollerden yararlanarak, sonuçlar çıkarabilme yeteneğidir (Güney, 2000: 227).

TDK Sözlüğü'ne göre (1983: 338-339) zekâ, "İnsanın düşünme, akıl yürütme, nesnel gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tümü, anlak, dirayet, zeyreklik, feraset" olarak tanımlanmaktadır.

Psikoloji Sözlüğünde zekâ (Budak, 2003: 848), “Soyut düşünme, kavrama, problem çözme, bildiklerini yeni durumlara uygulama, akıl yürütme, bellek, geçmiş deneyimlerden kazanılan bilgileri kullanma vb. de dahil olmak üzere zihinsel yetilerin toplamı” olarak tanımlanmaktadır.

deneyimini ve bilgisini yeni karşılaştığı somut durumlara uydurmak suretiyle sergilediği problem çözme yeteneği” olarak tanımlanmaktadır.

Ayrıca Cevizci’ye göre zekâ, “Gösterge ya da sembolleri yorumlama ve ilişkileri kavrama ve böylelikle de gözlemlenen olayların ve eşyanın mahiyetini açıklama yetisi; insan zihninin karşı karşıya kaldığı teorik ve pratik problemleri belleğin, imgesel ve kavramsal düşüncenin de yardımıyla tatmin edici bir biçimde çözebilme kapasitesi” olarak da tanımlanmıştır (Maboçoğlu, 2006: 38).

Zekâ kavramı, eğitimciler, biyologlar, psikologlar ve bilgisayar bilimiyle ilgilenen birçok bilim adamı tarafından farklı bakış açılarıyla tanımlanmaya çalışılmıştır (Özgüven, 2001: 161):

· Eğitimcilere göre; öğrenme yeteneği, · Biyologlara göre; çevreye uyma yeteneği,

· Psikologlar göre; muhakeme yoluyla sonuca ulaşma yeteneği, · Bilgisayar bilimcilere göre; bilgiyi işleme yeteneği

olarak tanımlanmıştır.

Görüldüğü gibi bilim adamları zekâ kavramının tanımı üzerinde henüz bir birliğe ulaşabilmiş değillerdir. Bu nedenle literatürde zekâ tanımları konusunda tam anlamıyla bir ortak görüş oluşturulamamıştır.

Zekâ, özellikle psikoloji bilimi ile ilgilenen birçok bilim adamı tarafından tanımlanmıştır. On-on beş yıl öncesine kadar zekâ denildiğinde akla gelen sadece hafıza, ilişkilendirme ve problem çözme gibi bilişsel süreçlerdi. Buna bağlı olarak zekâ ölçümleri de bilişsel yetenek ve becerilerin değerlendirilmesine dayanıyordu (Baltaş, 2006: 6).

Aşağıda zekâ kavramının farklı tanımlarına yer verilmiştir (Karagöz, 2007: 10):

· Terman’a göre zekâ; kavram oluşturma ve bunların önemlerini belirleyebilme yeteneğidir.

· Pintner’a göre zekâ; bireyin göreceli olarak yeni durumlara ve koşullara uyum gösterme becerisidir.

· Thorndike’a göre zekâ; gerçek ya da doğru cephesinden bakarak uygun ve gerekli cevapları bulma gücüdür.

· Thurstone’a göre zekâ; içgüdüsel davranışları dizginleme, farklı karşılıkların olabileceğine ilişkin esnek bir hayal gücü geliştirme ve elden geçirilmiş içgüdüsel davranışları elle tutulur davranışlar haline dönüştürme kapasitesidir.

· Wechsler’e göre zekâ; bireyin amaçsal davranmaya, mantıklı düşünmeye ve çevresel koşullarla etkin bir biçimde başa çıkmaya yönelik yığınsal ya da kapsamlı kapasitesidir.

· Piaget’e göre zekâ; fiziksel ve sosyal çevreye uyum sağlamada kullanılan kavrayışa dayalı yapılandırmanın üstün nitelikli düzenleme ya da dengeleme biçimlerini ifade eden bir terimdir.

· Sternberg’e göre zekâ; bilgi işleme sürecini otomatik hale getirmek ve yeni durumlara bir cevap niteliğinde bağlamsal açıdan en uygun davranışları sergilemeye dönük zihinsel kapasite; aynı zamanda meta bileşenleri, performans bileşenlerini ve bilgi kaynaklı bileşenleri de içermektedir.

· Gardner’a göre ise zekâ; “soruları çözme ya da bir ve birden fazla kültür ortamında değer verilen ürünlere biçim verme becerisi” olarak tanımlanmaktadır.

· İlk zekâ testini yapan Fransız psikolog Alfred Binet’e göre zekâ; belirli bir amaca yönelme, amaca erişmek için direnme, uyum sağlayabilme ve kendini

Zekâyla ilgili çeşitli tanımlar bulunmasına rağmen, araştırmaların görüş birliğine vardıkları noktalar aşağıdaki gibidir (Levent, 2006: 55):

· Zekâyı oluşturan temel unsurlar kalıtımla geçmektedir.

· Kalıtımla aktarılan bilişsel güçler, çevrenin etkisiyle yeteneklere dönüşmektedir.

· Yeteneklerin insan zekâsını oluşturdukları varsayılmaktadır.

· İnsan, yeteneklerini kullanarak çevreyle denge ve uyum sağlamaktadır.

· İnsanın çevresiyle sürekli etkileşim halinde olması, zekâsının gelişmesine yol açmaktadır.

· Çevreyle etkileşimin niteliği, bilişsel örüntünün düzeyine göre değişmektedir. · Zekâ yönünden bireyler arasında farklılık bulunmaktadır.

· İnsan zekâsını ölçmek için yeteneklerini ölçmek gerekmektedir.

Zekâ, insanın öğrenme sürecinde etkili olmasının yanı sıra, bireylerin yetenekleri ve onları birbirlerinden farklı kılan özellikleri ile de yakından ilgilidir. Özetle, zekâ insanın çevresiyle uyumunda, öğrenme sürecinde ve yaratıcılığında etkili olan özellikleri ifade etmektedir (Levent, 2006: 56).

Zekâ konusunda özellikle 1950' lere kadar daha çok bilişsel boyut üzerinde durulmuştur. Bugün ise zekânın aynı zamanda duygusal ve duyuşsal özellikler içerdiği kabul edilmektedir. Bireyin kalıtsal zekâ düzeyi, aynı zamanda onun içsel yaşantıları ve duygusal algıları tarafından etkilenmektedir. Bu saptama zekânın potansiyel varlığının, ancak uygun psikolojik değişkenlere bağlı olarak geliştirilebilir olduğunu göstermesi açısından önemlidir (Yaşarsoy, 2006: 7).

Yüksek bilişsel zekâya sahip, dolayısıyla, çabuk kavrayıp öğrenen, analiz etmede yetenekli pek çok kişinin gerek iş, gerek sosyal yaşamlarında başarısız olduklarının gözlenmesi, buna karşılık ortalama bilişsel zekâ ile şaşırtıcı başarılar

gösteren insanlara rastlanması, bu kavramın sorgulanmasına yol açmıştır (Baltaş, 2006: 6).

İlk zekâ testini Alfred Binet (Bilim ve Teknik Dergisi, 2003) adında bir Fransız psikolog geliştirmiştir. Fransa'da devlet, öğrenme sorunları olan çocukların zekâ düzeylerini saptayarak, onlara gereksinimlerine yönelik bir eğitim vermeyi planlıyordu. Bir zekâ testi geliştirmek amacıyla devlet tarafından görevlendirilen Binet, 1905 yılında, psikiyatrisi Theodore Simon'la birlikte çalışarak 30 soruluk bir test geliştirmiştir. Simon-Binet Testi adı verilen bu test hazırlanırken temel alınan düşünce, daha az zeki olan bir çocuğun ancak daha küçük yaşlardaki bir çocuğun performansını gösterebileceğiydi. Simon-Binet Testi, daha sonra yenilenerek geliştirilmiş olup, Stanford-Binet Testi olarak bilinmektedir.

Wechsler ve Thorndike gibi araştırmacılar zekânın bilişsel olmayan boyutuna, bu boyutun uyum sağlama ve başarı için önem taşıdığına dikkat çekmişlerdir. Ancak klasik bilişsel zekâ görüşüne ciddi anlamda karşı çıkan Gardner olmuştur (Baltaş, 2006: 6).

Gardner’ın 1983 tarihli önemli kitabı “Frames of Mind” (Zihin Çerçeveleri), IQ görüşüne karşı çıkan bir bildiri niteliğindedir ve hayatta başarılı olmak için tek tip bir zekânın şart olmadığı, yedi temel çeşitlemesi olan geniş bir yetenekler yelpazesi olduğunu öne sürmektedir (Goleman, 2009: 67).

Gardner’ın listesi sözel ve matematiksel-mantıksal yatkınlık olmak üzere iki standart akademik zekâ türünün yanı sıra, olağanüstü ressam ve mimarlarda görülen uzamsal kavrama kapasitesini; Martha Graham veya Magic Johnson’da olduğu gibi fiziksel akıcılık ve zarafette kendini gösteren kinestetik dehayı; Mozart veya Yo Yo Ma gibi müzikal yetenekleri de kapsamaktadır. Bu listeyi, Gardner’ın “kişisel zekâlar” dediği zekânın iki yönü tamamlamaktadır: Örneğin Carl Rogers gibi büyük terapistlerde veya Martin Luther King Jr. gibi dünya liderlerinde kişilerarası ilişki becerileri ve Sigmund Freud’un dahice sezgilerinde olduğu gibi ortaya çıkan veya daha yalın bir biçimde bir kişinin hayatını gerçek hisleri doğrultusunda yaşamaktan

Şekil 1.1: Çoklu Zekâ Türleri

Kaynak: Akın, 2010: 8 ve mengen.meb.gov.tr’den uyarlanmıştır.

Gardner’ın tanımladığı (mengen.meb.gov.tr), Şekil 1.1’de verilen zekâ türleri şunlardır:

· Sözel – Dilsel Zekâ: Sözel-Dilsel Zekâ, dili etkili bir biçimde kullanma, kelimelerle ve seslerle düşünme, dildeki kompleks anlamları kavrayabilme, insanları ikna edebilme, dildeki farklı yapıları fark edebilme, yeni yapılar oluşturabilme, farklı dilsel kalıplarla ilgilenme becerisidir.

· Mantıksal – Matematiksel Zekâ: Matematiksel-Mantıksal Zekâ, sayılarla çalışma, muhakeme etme, tümevarım ve tümdengelim teknikleri ile düşünebilme, soyut ve sembolik problemleri çözebilme, kavramlar, düşünceler ve fikirler arası kompleks ilişkileri algılayabilme becerisidir.

Doğa – Varoluşçu Zekâ Sözel Dil Bilimsel Zekâ

Kişisel Özedönük Zekâ

Müziksel Ritmik Zekâ Kişilerarası Sosyal Zekâ

Bedensel Kinestetik Zekâ

Görsel Mekânsal Zekâ

Mantıksal – Matematiksel

· Görsel – Mekânsal Zekâ: Görsel-Mekânsal Zekâ, resimlerle, şekillerle düşünebilme, görsel dünyayı algılayabilme, şekil, renk ve dokuları zihnin gözleriyle görebilme ve bunları sanatsal formlara dönüştürebilme yeteneğidir. Bu zekâ türü psiko-motor becerilerin gelişmesiyle başlar, el-vücut-beyin koordinasyonunun gelişimi küçük kas gelişiminin mükemmel çalışmalarıyla geliştirilebilir.

· Bedensel – Kinestetik Zekâ: Bedensel-Kinestetik Zekâ, aklın ve vücudun mükemmel bir fiziksel performansla birleştirilerek belli bir amaca yönelik faaliyetlerin sergilenebilmesi yeteneğidir.

· Müziksel – Ritmik Zekâ: Müziksel-Ritmik Zekâ, sesler, notalar, ritimlerle düşünme, farklı sesleri tanıma ve yeni sesler, ritimler üretme, ritmik ve tonal kavramları tanıma ve kullanma, çevreden gelen seslere ve müzik aletlerine karşı duyarlı olabilme becerisidir.

· Kişisel – İçsel Zekâ: Kişisel-İçsel Zekâ, kendimiz hakkındaki duygu ve düşünceleri şekillendirebilme, yaşamı sürdürebilme ve yaşadıklarımızdan öğrendiklerimizle, hayat felsefemizi oluşturabilme, yaşamımızı bu doğrultuda planlanma, kişisel istek ve hayaller oluşturabilme becerisidir.

· Kişilerarası – Sosyal Zekâ: Kişilerarası-Sosyal Zekâ insanlarla birlikte çalışabilme, Sözel-Bedensel Zekâ dilini etkili bir biçimde kullanarak çok farklı karakterlere sahip insanlarla kolaylıkla iletişim kurabilme, insanları yönetebilme, onlarla uyumlu çalışabilme ve insanları ikna edebilme becerisidir.

· Doğa – Varoluşçu Zekâ: Doğa Zekâsı, doğadaki tüm canlıları tanıma, araştırma ve canlıların yaratılışları üzerine düşünme becerisidir (mengen.meb.gov.tr).