• Sonuç bulunamadı

2.13. MOBBİNG VE DUYGUSAL ZEKÂ İLİŞKİSİ

2.13.4. Mobbinge Karşı Alınabilecek Önlemler

Duygusal zekâ sonradan geliştirilebilmektedir. Bu nedenle, bu konuda kitaplar okumalı, seminerlere katılmalı, astlarına yakın olmalı, empati (duygudaşlık) kurabilmelidir. Kendini astlarının yerine koymalı, onların neler düşünebileceğini anlamaya çalışmalıdır. Duygusal zekâsı yüksek olan yöneticiler, psikolojik tacizin nelere yol açtığını başkalarından daha iyi anlarlar. Bu nedenle, hem kendileri bunu yapmazlar hem de psikolojik tacizi başkalarının yapmasının önüne geçerler (Gün, 2009: 239).

Yöneticiler aşağıda belirtilen önlemlerin bir veya daha fazlasını uygulayarak kişilerarası ilişkileri yumuşatabilirler (Kırel, 2007: 326-327):

· Duygusal zekâyı geliştirmek,

· Çalışanların özel yaşamlarını öğrenmek,

· Çalışanların tercihleri, ilgileri, değerleri, hoşlandıkları veya hoşlanmadıkları konular hakkındaki bilgileri aklında tutmak,

· Çalışanların işe olan ilgilerini, ruh hallerini, bağlılıklarını ve tatminlerini izlemek,

· Çalışanların sosyalleşmesini sağlayacak, becerilerini geliştirecek faaliyetleri uygulamak ve desteklemek.

Bu öneriler, çalışanların kendilerini iyi hissetmelerine neden olabileceği gibi onları mobbing davranışlarına iten nedenleri de ortadan kaldıracaktır. Çünkü bireyleri mobbinge yönelten nedenler olarak, duygusal zekâdan yoksun olma, korkaklık, güvensizlik, insani ve etik değerlerden uzak olma vb. nedenler gösterilmektedir. Yöneticinin alacağı tedbirler uyum, onay, sadakat, bağlılık, güven oluşturabilecek ortam yarattığından mobbing davranışını önleyebilecektir.

Somut anlamda şu anda en gerekli olarak görülen önlem (Sheehan, 1999); bu davranış biçimi ile oluşan psikolojik, fiziksel ve maddi kayıpları telafi etmek adına yasal düzenlemelerin yapılmasıdır. Çalışanların bu konu hakkında bilgi sahibi olmaları, gerekirse ahlaki içerikli eğitimlerin verilmesi önerilmektedir. Çalışanların bu yüksek belirsizlik, değişim ve stres algılamalarının olumlu yönde geliştirilmesi, kişilerin yumuşak yetenekler denilen hoşgörü, duygusal zekâ kullanım yeteneği, empati yapma yeteneklerini güçlendirmek önem kazanmaktadır. Bu yumuşak yetenekler diye adlandırılan özünde duygusal zekâ yeteneği yatan değerlere önemli ölçülerde sahip olan liderler, etkin bir lider haline gelebilecektir (Alparslan ve Tunç, 2009: 153).

Dengeyi sağlayacak olan, duygusal zekâsı yüksek, liderlik özelliklerine sahip kişiler, örgütlerdeki grupların yapısını ve davranışlarını inceleyerek, davranışları pekiştirmede önemli rol oynarlar. Liderin sahip olacağı başkalarının duygularının farkında olma ve yönetebilme, aynı zamanda empati gibi duygusal zekânın göstergesi olarak ifade edilebilecek değerler ile örgüt bünyesindeki rahatsızlıklar zamanında belirlenecek, yöneticiler, mobbing davranışları ile ilgili olarak erken uyarı belirtilerini izleyecek ve gereken önlemleri alacaklardır. Erken uyarı belirtilerinin dikkate alınması, mobbingin getireceği işgücü maliyetlerini azaltacak, verimliliği artıracak, moral bozukluğunu engelleyerek, mobbing mağduru veya mobbingi gözlemleyenlerin motivasyonlarını olumlu etkileyecektir (Kırel, 2007: 320-322).

Alparslan ve Tunç’a göre (2009: 157); yapılan çalışmalarda henüz bu konuda kesin yargılar olmazken, bazı örgütlerde yüksek duygusal zekâya sahip kişilerin aynı oranda duygusal olmaları sonucu bu süreçten çok fazla olumsuz etkilendikleri görülmektedir Bunun yanında kişinin, kendi duygularının farkında olması ve duygularını yönetmesi, motivasyonunu sağlaması ve empati yapabilmesi gibi duygusal zeka yetileri sayesinde, psikolojik saldırıya karşı mücadele edebilme yeteneğinin yüksek olması beklenebilmektedir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ÇALIŞANLARIN DUYGUSAL ZEKÂ DÜZEYLERİ İLE

İŞYERLERİNDEKİ MOBBİNGİ ALGILAMA DÜZEYLERİ

ARASINDAKİ FARKLILIĞIN BELİRLENMESİ ÜZERİNE

BİR ARAŞTIRMA

Çalışmanın bu bölümünde, Niğde ilinden seçilen bazı kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personeli kapsayan ve anket çalışmasına dayalı olarak gerçekleştirilen bir araştırma yer almaktadır.

Bu bölümde sırasıyla araştırmanın önemi, amacı ve kapsamı, kısıtları, araştırmanın modeli ve dayandığı hipotezler ile araştırmanın yöntemi açıklanmaktadır. Ayrıca araştırma sonucunda elde edilen bulguların analizi ve bu bulguların değerlendirilmesi yer almaktadır.

3.1. ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ

Örgütlerdeki performans düşüklüğünün ve başarısızlığının en önemli nedenlerinden biri olan mobbinge Dünyada ve Türkiye’de birçok kamu kuruluşunda ve özel kuruluşlarda rastlanmaktadır.

Ancak mobbing konusu gizli kalmış, ortaya çıkarılmaya cesaret edilmemiş bir konu olduğundan, mobbing yönetimi konusunda çok çalışma yapılmamıştır. Yapılan çalışmalar gerek teorik gerekse deneysel anlamda dar bir akademik çevrenin dışında tanınmamakta, genel olarak açıklayıcı ve teori oluşturucu bir düzeyde kalmakta, böyle bir davranışa imkân veren örgüt içi ortamın oluşma sebeplerini analiz etme aşamasında yoğunlaşmamaktadır (Alparslan ve Tunç, 2009: 14).

Bu nedenle çok sayıda çalışan, bu görünmez kavramın ve davranışın gerçek anlamda varlığını fark edememektedir. Bunun nedeni konu ile ilgili akademik çalışmaların yetersizliği ve konunun çalışanlar arasında bilinirliğinin az olmasıdır. Ayrıca bu konu sendikaların ajandalarında da henüz yer bulmamaktadır. Mobbingin bu kadar yaygın olması, çalışma hayatına fiziksel ve psikolojik zarar vermesi

konunun ciddiyetini ortaya koymakta ve önlenmesi konusunda çalışma yapılması gereğini ortaya koymaktadır.

Mobbing ne kamu çalışanları ve işçiler arasında ne de yasada yeterince tanımlanmamış olmasına rağmen bir gerçektir ve Türkiye’de hem özel sektörde hem de kamu sektöründe son derece önemli bir konudur.

Mobbing davranışlarına neden olan en önemli etkenlerden birisi de bu davranış sonucu mağdur olan ve taciz davranışını gösteren kişiliklerin duygusal zekâ düzeyleridir. Yüksek duygusal zekâya sahip çalışanların var olduğu kurumlarda, ilişkilerin ve iletişimin daha etkin hale getirilebildiği, takım ruhunun oluşturularak performansın artırılabildiği, daha mutlu ve huzurlu bir çalışma ortamının yaratılabildiği ve bunların sonucunda da kazanç elde edilebildiği görülmektedir (Doğan, 2005).

Alparslan ve Tunç (2009), “Mobbing Olgusu ve Mobbing Davranışında Duygusal Zekâ Etkisi” başlıklı makalelerinde, bir işyeri sendromu olarak da ifade edilen mobbing davranışının taraflarının duygusal zekâ düzeylerinin yüksek olmasının mobbing davranışının oluşumuna etkisini ve aynı zamanda bu davranışın bertaraf edilmesinde de duygusal zekâ boyutlarını bir araç olarak kullanılabileceğini belirtmeye çalışmışlardır. Teorik düzeyde yapılan bu çalışmada henüz konu hakkında kesin yargılar olmazken, bazı örgütlerde yüksek duygusal zekâya sahip kişilerin aynı oranda duygusal olmaları sonucu bu süreçten çok fazla olumsuz etkilendikleri sonucu ortaya konmuştur. Bunun yanında kişinin, kendi duygularının farkında olması ve duygularını yönetmesi, motivasyonunu sağlaması ve empati yapabilmesi gibi duygusal zeka yetileri sayesinde psikolojik saldırıya karşı mücadele edebilme yeteneğinin yüksek olması beklenmektedir.

Yapılan birçok çalışmada duygusal zekâ ve mobbing kavramı birbirinden bağımsız kavramlar olarak ve başka kavramlarla ilişkilendirilerek incelenmiş ise de bu çalışma duygusal zekâ ile mobbing arasındaki ilişkinin ilk kez birlikte ele alınarak incelenmesi bakımından önemlidir.