• Sonuç bulunamadı

1.4. Araştırmanın Amacı

2.1.2. Müzik Eğitiminde Çağdaş ÖğrenmeYöntemleri (Oyun, Dans, Müzik Bileşeni)

2.1.2.5. Montessori Eğitim Felsefesi

Montessori yöntemi, İtalyan Dr. Maria Montessori (1870-1952) tarafından geliştirilmiştir.

Maria Montessori hayatını çocuklar için eğitim sistemi geliştirmeye adamış bir eğitimci ve İtalya' da ilk kadın tıp doktoru unvanını almış gerçek bir kadın hakları savunucusudur. 1800' lü yılların Avrupasında ilk kadın tıp öğrencisi olmanın türlü zorluklarına karşın mezun olmuş ve bu başarısının ardından Roma Üniversitesi'ndeki psikiyatri kliniğine yardımcı eğitmen olarak atanmıştır. O dönemlerde zihinsel engelli çocuklarla, akli dengesi yerinde olmayan çocuklar arasında ayrım yapılmadığı için işi gereği akıl hastanesinde yatan zihinsel engelli çocuklarla bir arada bulunmuştur. Bu karşılaşma Montessori' nin günümüze kadar gelen ve dünyanın birçok yerinde birebir uygulanan eğitim programı modelinin temellerini atmasına önayak olmuştur (Erdiller 2010: 62).

Maria Montessori, çocuk gelişimine ve çocuk odaklı eğitime yeni bir perspektif kazandırmıştı. Erken çocukluktaki öz-aktivite fikrini genişletmiş ve tamamlamıştı. Çocuklar üzerinde yaptığı yoğun gözlemlerde, bir nesne ile rahatsız edilmeden oynama eyleminin çocukların zihinsel ve ruhsal besini olduğunu fark etmişti. Buradan hareketle, belirli yeteneklerini geliştirebilmeleri için çocukların kendi içsel ihtiyaçlarına göre davranışta bulunma imkanlarının olması gerektiğini belirtmişti. Farklı materyallerle çalışmak ve böylece ilgili duyuları uyandırmak çocukların bilgileri kavramasına ve düzenlemesine yardımcı olmakta ve onları bağımsız bir zihinsel aktiviteye yönlendirmektedir. Böylece zihinsel potansiyellerini ve öz disiplinlerini doğal bir şekilde arttırmaktadır (Jungmair,2003:34; akt. Kotzian, 2018:36).

Montessori yöntemini oluşturan başlıca ilkeler vardır ve bunlar Maria Montessori' nin düşünce ve uygulamalarının bir sentezini oluşturur. Montessori yönteminin birinci ilkesi olan "Çocuğa Saygı" geriye kalan dört ilkenin de temel taşıdır. Montessori' ye göre her bir çocuk benzersizdir ve bu nedenle eğitim bireyselleştirilmelidir (Erdiller 2010: 62).

Montessori eğitiminin ikinci temel ilkesi, çocukların öğrenmesinin yetişkinlerin öğrenmesinden yapısal olarak farklı olduğunu ve çocukların zihinlerinin tıpkı bir süngerin

sıvıyı emmesi gibi bilgiyi edindiğini ifade eden emici akıl (absorment mind) ilkesidir (Essa 2007; Marrison 2007, Akt Erdiller 2010: 63).

Montessori, çocukların ve yetişkinlerin birbirinden tamamen farklı iki varlık olduğunu vurguluyordu. Yetişkinler, iradeleri ile mücadele ederek, efor harcayarak ve geri bildirimlerde bulunarak bilgi ve beceriler edinirken, çocuklar bunları sadece deneyimleme yoluyla kazanmaktadır (Jungmair 2003:31-33; akt. Kotzian, 2018:36).

Montessori çocukların kendi doğal gelişim süreçleri ve yapısında yetiştirilmeleri ve eğitilmeleri gerekliliğini vurguluyordu. Eğitimin amacının sağlıklı ruh yapısına sahip çocuklar yetiştirmek olduğuna ve bu sağlıklı ruh yapısıyla her normal çocuğun sosyal davranışlarının gelişeceğine, öz denetim ile kendini disipline edebileceğine inanıyordu.

Montessori yönteminde çocukların yaparak, yaşayarak, keşfederek öğrenmesi hedeflenir. Öğrenme ortamı çocuğun ihtiyaçlarına göre düzenlenir. Öğretim araçları çocukların rahatlıkla kullanabilecekleri materyallerdir ve bu materyalleri seçme özgürlüğü vardır. Çocuklara doğal bir sorumluluk hissi verilir ve çocuk, deneyimlerini kendi hatalarından çıkarım yaparak kazanır. Çocuk derse aktif katılır, lider olma özelliği vardır. Öğretmen ise lider değil yönlendiricidir. Montessori yöntemi her çocuğu bireysel farklılıkları, özellikleriyle ve yetenekleriyle kabul eder. Öğrenme, öğretmenin zorlaması ya da güdülemesiyle değil; öğrencilerin severek, isteyerek ve araştırma isteği kazandırılarak sağlanır.

Montessoriye göre çocuk öğretmenin merkezinde olacak ve kendisi için hazırlanmış bir ortamda ve kendisi için tasarlanmış araç ve gereçlerle yetişkinlerden bağımsız olarak, özgürce yaptığı seçimler aracılığıyla kendisini eğitecektir. Yetişkinlerin çocuğun öğrenme sürecindeki rolü öncelikle çocukları öğrenmenin merkezi yapmak, hazırlanmış ortamda onlara gerekli özgürlüğü vererek çocukları öğrenmeye teşvik etmek, mümkün olan en iyi ortamı yaratmak ve son olarak hassas dönemleri fark ederek istenmeyen davranışları, anlamlı görevlere yönlendirerek engellemek olarak sıralanabilir (Akt, Erdiller 2010,63; Morrison 2007).

Montessori yaklaşımlarının en önemli özelliklerinden biri sınıflarda farklı kullanım amaçları olan, hem bireysel olarak hem de küçük gruplar tarafından kullanılabilecek çok zengin materyal seçeneklerinin bulunmasıdır. Montessori eğitiminin çok özel bir unsuru

olarak kabul edilen ve "Montessori Materyali" olarak da adlandırabileceğimiz bu materyaller, çocuk için önceden hazırlanmış bir eğitim ortamı yaratarak, kendilik algısını, öz denetimini ve kontrol altında tutabildiği bir çevre oluşturma ihtiyacını karşılamaya yardımcı olmaktır. Ancak materyalin sadece kendisi değil, o materyalin tasarım amacı kullanım ilkeleri ve çocuğa sunuluş biçimi de çocuğun kontrol edilebilir bir öğrenme ortamında bulunmasını sağlamaktadır (Gestwicki, 2007; Morrison, 2007; Torrence ve Chattin-McNichols, 2000;akt. Şahin 2010: 97).

Dr. Montessori tarafından geliştirilen bu yaklaşım çocuğu öğrenme etkinliklerinin merkezi ve lideri olarak görür. Montessori yaklaşımı, eğitimin doğal bir süreç olduğunu vurgular ve çocuğun kendi iç sesini dinleyerek hareket edeceğine, hem kendi kendini denetlemeyi hem de öğrenmeyi gerçekleştireceğine inanır (Doğru, 2009:114).

Montessori bakış açısında çocuk, sürekli sorgulayan ve çevresindeki her şeyi sünger gibi emen bir birey olarak algılanır. Fiziksel ortam, çocukların beden yapılarına uygun ve estetik olarak tasarlanmıştır. Belli bir düzeni takip eder, aynı zamanda esnektir. Ortam çocukların ilgi ve ihtiyaçlarının çok dikkatli gözlenmesine dayanarak kurgulanır. Montessori öğrenme ortamı aşağıda yer alan unsurları içerir (Roopnarine ve Johnson, 2005; akt. Acer 2010:391).

 Özgürlük  Yapı ve düzen

 Gerçeklik ve doğallık  Güzellik

 Yaşama olumlu ve doğal tepkide bulunmaya teşvik  Montessori öğrenme materyalleri

Montessori yöntemi alternatif bir eğitim modelidir ve günümüzde hala yaygın bir şekilde varlığını sürdürmektedir. Özel müzik öğretim yöntemleri de, müzik eğitimi açısından alternatif bir model niteliği taşımaktadır. Müzik eğitiminde en çok bilinen Orff, Kodaly, Dalcroze ve Suzuki yöntemleridir. Montessori yöntemi, genel bir eğitim metodu olmasına karşın, müzik eğitimini kapsayan bir eğitim içeriğine ve özgün çalgı

materyallerine sahiptir. Montessori yönteminde, duyuların eğitimine yönelik geliştirilmiş materyaller çocuğun gelişimi için ayrı bir önem taşımakta ve işitsel algıya yönelik yapılan çalışmalarda doğrudan müzik eğitiminin ilgi alanına girmektedir (Öztürk, Özkan, 2015:335).

Montessori yönteminde oyunun önemi büyüktür. Oyun, yapılandırılmış olarak öğretmen veya çocuklar tarafından kurallarının belirlendiği ve bu kurallara uyarak, grupça oynanan etkinliklerdir. Bu yöntemde çocuğun en temel gereksinimi olan hareket, oyunlar yoluyla doğal olarak karşılanmış olur. Müzik eğitiminde, ses dinleme ve ayırt etme çalışmaları, şarkı söyleme, ritim çalışmaları, yaratıcı hareket ve dans, müzik eşliğinde hareket, müzikli öykü oluşturma ve çeşitli işitsel algı etkinlikleri yapılmaktadır. Bu eğitimde nota okuma çalışmalarının da ayrıca yeri ve önemi büyüktür. Montessori’ nin görüşüne göre okuma yazmayı öğrenen bir çocuk nota okumayı da kolaylıkla öğrenebilir. Bu okumanın öğrenilebilmesi için çeşitli didaktik materyaller ve sistemler düzenlenmiştir. Örneğin; yeşil bir ahşap tahtanın üzerine siyah porte çizgileri çizilir. Daha sonra çizgiler ölçü çizgileriyle kesilir ve her bir bölümdeki çizgilerin üzerine yuvarlaklar yapılarak bu yuvarlakların üzerine nota isimleri yazılır. Bazen de üzerinde nota isimleri yazılan diskler hazırlanır ve bunlar çizgilerin üzerlerine yerleştirilir. Disklerle yapılan daha farklı bir öğreti de diskler çizgilere takıldığında çıkardıkları seslerden nota seslerinin müzikal olarak okunmasını amaçlayan öğretidir (Montessori, 2009 Akt; https://www.muzikogretmenleriyiz.biz/muzik- ogretim-yontemleri-ve-yaklasimlar/ adresinden 03.04.2019 tarihinde erişilmiştir).

Montessori, çocukların doğal öğrenme süreçlerini incelemek/anlamak için bilimsel yöntemler kullanmıştır. 0-6 yaş arasında çocukların kolaylıkla kültürü özümsediklerini fark etmiş ve çocuğa ne verirseniz verin çocuk tarafından içselleştirildiğini ve kendi varlığında kabullendiğini gözlemiştir. Montessori ailenin çocuğu müzikle tanıştırdığında müzikal bir birey olduğu, şarkı söylenirse çocuğunda söylediğini, ailesi dans ederse çocuğun da dans ettiğini söyleyerek bunu çocuğun emici zihni olarak tanımlamıştır (Youngblood, 2005 Akt; Öztürk, Özkan, 2015:335).

Maria Montessori çocukların müzik eğitiminde kullanılmak üzere materyal tasarlamıştır. “Çanlar, Ses Kutuları, Ahşap Dizek Panosu Seti, Nota ve Müzik İşaretleri ile Ses Çubukları Seti” müzik çalışmalarında kullanılan materyallerdendir.

Montessori Yönteminin; çocukların hayat boyu öğrenme, bağımsızlık, tahammül, soğukkanlılık, düşünerek konuşma, öz güven, anlama, etkili karar alma, hoşgörü, açık fikirlilik ve sosyal işbirliği konularında pozitif katkıları olduğu araştırmacılar tarafından vurgulanmaktadır (Gleen, 2003; Faryadi, 2007 Akt; Koçyiğit, Kayılı, 2008:512).

Montessori’ye göre müzik yedi temel bileşeni içermektedir. Bunlar; şarkı söyleme, dinleme deneyimi, kulak eğitimi, müziğe uygun ritim duygusu geliştirme, beste yapma, enstrümanla müzik üretme, müzik tarihi ve edebiyatıdır. Müzik etkinlikleri çocuğa şarkı söyleme fırsatı vererek kendini ifade etme becerisini kazandırmanın yanı sıra çocuğun kendi kültürünün folklorik özelliklerini de edinmesine yardımcı olmaktadır (Williams,1996:113; Akt; Öztürk, Özkan, 2015:336).