• Sonuç bulunamadı

Molla Sadra’nın Kelâm ve Tasavvufa Bakışı

2.3. Molla Sadra (ö. 1641)

2.3.3. Molla Sadra’nın Kelâm ve Tasavvufa Bakışı

Sadra kelâm konusunda genel ve kapsamlı bir eser yazmamış ancak kelâmın bazı eserlerinde kelâm ile ilgili görüşlerini ifade etmiştir.235 Kaza ve kader, hayır ve şer gibi birçok konuda açıklamalarda bulunmuştur.236 Sadra’ya göre kelâm dini inançların esaslarını incelenip açıklanması amacını taşıyan ve dinde sonradan ortaya çıkabilecek sapma ve bid’atlardan korumayı amaçlayan bir ilimdir.237 Sadra kelâm ilmine karşı yapılan eleştiri ve nakillere karşı argümanlar geliştirerek bu ilmin gerekliliğini belirtmiştir. Her iki ilmin amaç ve yöntemlerinin farklılığına değinmiş ve hem bazı yöntemlerini hem de fikirlerini eleştirmiştir.238 Öçal’a göre Sadra, Kelâm ilminin kendi sınırları içinde kaldığı takdirde amacına ulaşabileceğini düşünmektedir. Ona göre

234 Mahmut Meçin, agm. s.164;

Molla Sadra, Tercüme-i Esfar-e Erbaa, c.8, s.193-197

235 Şamil Öçal, İslam Düşüncesinde Hikmet Kelam ve İrfan İlişkisi, Fecr Yayınları, Ankara, 2020, s. 206

236 Ali A. Bedaştî, “Nasîruddin et-Tûsî’den Molla Sadrâ’nın Hikmet-i Mütealiyesi’ne(Aşkın Hikmet) İmâmiyye Kelâmının Değişim Süreci”, çev: Naim Döner, Bingöl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, s.6, Bingöl Üniversitesi Yay, Bingöl, 2015, s.248

237 Şamil Öçal, age. s. 206

238 Şamil Öçal, age. s. 208-210

Kelâmcılar Ayetler, Allah’ın sıfatları ve fiilleri gibi konularla ilgili tartışmaları fitneye sebep olabileceği için bu konulardan uzak durmalıdırlar.239 Yöntem ve fikirleri bakımından kelâmcıları eleştirmesine rağmen bir ilim olarak kelâmdan yararlanmış olan Sadra kelâmın ilgilendiği hemen hemen tüm konularla ilgilenmiştir. Ancak bu konuları teolojik değil metafizik düzlemde inceleyerek kelâm metodundan uzaklaşmıştır.240 kelâm ilmine yönelttiği eleştirileri burhan metodunu uygulayan ve felsefi kelâma yönelen kelâmcılara yöneltmemiş onları eleştirilerinin dışında tutmaya çalışmıştır.

Öçal’a göre bu konularda yaptığı eleştirilerde Eş’ari kelâmcılara bazı haksız eleştirileri olmuş buna karşın Şii kelâmcılardan övgüyle söz etmiştir.241

Sadra kapsamlı bir eser bırakmamış olmasına rağmen özellikle Şii Kelâmı üzerinde ciddi etkiler bırakmış, kendisinden sonraki yüzyıllarda eserleri kelâmcılar tarafından çok fazla rağbet görmüştür. Öyle ki Sadra, Şii kelâmı üzerinde Tûsî’den sonra en fazla etkili olan kişi olarak kabul edilmektedir.242 Onun kapsayıcı, kuşatıcı düşünce sistemi felsefeleşen kelâm anlayışının yaygınlaşmasına, kelâm, felsefe ve tasavvufun sentezi çalışması ise bu üç alanı birbirine daha uyumlu hale getirmiştir. Bu düşünce sistemi disiplinler arası uyumu sağlamak için çabalarken aslında bu disiplinlerin sınırlarını belirlemeye ve belirlenen sınırlar içinde kalındığı takdirde gayeye ulaşma konusunda önemli bir adım atılmış olacağını göstermektedir.243 Nasr’a göre Sadra düşüncesi daha önceki çabaların bir sonucu hem irfan, hem felsefe, hem kelâm düşüncelerinin sentezi çalışmasının adeta zirve noktasıdır.244

Sadra’nın tasavvufa yaklaşımı da tıpkı kelâm ilmi gibi olmuş ve tasavvuf alanında da kapsamlı ve genel bir eser bırakmamıştır. Ancak düşüncelerinde ve yaşam biçiminde tasavvufun etkisi çok fazladır. İbn Arabî düşüncesini iyi bilmesine rağmen bu düşünceyi doğrudan kabul etmemiş ve bu düşüncenin doğru bulduğu yanlarını kendi

239 Şamil Öçal, age. s. 211

240 S. Hüseyin Nasr, Molla Sadrâ Ve İlahî Hikmet, çev: Mustafa Armağan, İnsan Yayınları, İstanbul, 1990, s.123-124

241 Şamil Öçal, age. s. 212

242 Ali A. Bedaştî, “Nasîruddin et-Tûsî’den Molla Sadrâ’nın Hikmet-i Mütealiyesi’ne(Aşkın Hikmet) İmâmiyye Kelâmının Değişim Süreci”, çev: Naim Döner, Bingöl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, s.6, Bingöl, 2015, s.248

243 Şamil Öçal, age. s. 211

244 Seyyid Hüseyin Nasr, “Hikmet-i İlahiyye Ve Kelam” çev: Hikmet Çamur, Sibel Kaya, Bilimname:

Düşünce Platformu Dergisi, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, s. XXX, Kayseri, 2016/1, s.585

düşüncesine ekleyerek uyumlu hale getirmiştir.245 Özellikle varlığın bir olması ile ilgili görüşlerinde Arabî etkisi söz konusu olsa da vahdet-i vücud düşüncesinden uzaklaşmak adına varlık mertebeleri, farkları ve teşkîk düşünceleri gibi görüşlerini ortaya koymuş eski İran düşünürlerinin görüşlerine başvurmuştur.246 Onun düşüncesine göre ne yalnızca birlik ne yalnızca çokluk vardır. Varlık birdir ancak kendi içinde çokluğu barındırmaktadır ve bu durum onun birliğinden bir şey kaybettirmez. Tasavvuf ehlinden bazı cahil kişilerin sürekli görünen çokluktaki birliğe (kesrette vahdet) odaklanmış bu sebeple birlikteki çokluktan (vahdette kesret) mahrum kalmışlardır.247

Molla Sadra kendi yaşantısında tasavvufi bir tavır sergilemiştir. Onun bu tavrı Tıpkı Gazzâlî ’nin el-Münkız Mine’d Dalâl adlı eserinde Allah’ın nuruyla kendisini aydınlatması sonucu düşüncelerini geliştirdiğini söylemesi gibidir.248 Esfarü’l Erbaa eserinin önsözünde ders ve tartışmalarla meşgul olduğunu, büyük düşünürlerin kitaplarını incelemeye boğduğunu ve bu yolun doğru olmadığını anlayarak uzlete çekildiğini ifade etmektedir.249 Bu inziva sürecinde Allah’ın kendisini nuruyla kendisini aydınlattığını ve burhan ve ispat yoluyla çözemediği meselelerin sırlarına vakıf hale geldiğini belirtmiştir.250 Bu ifadeler onun mantık yoluyla ulaşamadığı bilgiye keşif ve sezgi yoluyla ulaştığını göstermektedir. Buna yöntem olarak inziva ve riyazeti kabul etmiş ve nefsiyle çetin mücadeleler verdiğini ifade etmiştir.251Yaşantısındaki bu tasavvufi tavır ve bilgiyi keşif konusundaki ifade ve yöntemleri Gazzâlî’ nin bu konudaki görüş ve tavırlarına çok yakındır.

Kelâm düşüncesinde olduğu gibi tasavvuf ile ilgili görüşlerinde de bazı tasavvuf erbabı şahısların yöntemlerini eleştirmiştir. Bu konudaki eleştirilerini Kesrü esnâmi’l-Câhiliyye fî Zemmi’l-Mutasavvıfîn adlı bir eserde toplamıştır. Yesribî’nin aktarımına göre bu eserinde, bazı mutasavvıf kimselerin ilimle uğraşmadığını, felsefe ve hikmetle ilgilenmediğini belirterek irfan ehli kimselerin ilim, felsefe ve hikmetten faydalanması

245 Seyyid Hüseyin Nasr, “Nazarî İrfan, Doktriner Tasavvuf ve Bugünkü Önemi”, çev: Adnan Aslan, İslâm Araştırmaları Dergisi, s.12, İstanbul, 2004, 15,16

246 Seyyid Hüseyin Nasr, “İslâm Felsefesinde Varlık, Mahiyet ve Ontoloji Sorunu” Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Çev: Arife Ünal Süngü, s.36 Yıl: 2016/1, Isparta, 2016, s.187

247 Seyyid Yahyâ Yesribî, İrfan Felsefesi, çev: Kenan Çamurcu, İnsan Yayınları, İstanbul, 2010, s.126-127

248 İmam Gazâlî, Hakikate Giden Yol (el-Münkız Mine’d- Dalâl), çev: Ali Kaya, Semerkand Yayınları, 7.

Baskı, İstanbul, 2010, s.43-46

249 Molla Sadra, Tercüme-i Esfar-e Erbaa, c.1, s.9

250 Molla Sadra, age. s.10-11

251 Molla Sadra, age., s.10-11

gerektiğini ifade etmiştir.252 Ona göre kendi dönemindeki mutasavvıflar felsefi düşünce ve doktrinleri incelemek ve tartışmak yerine müzik ve raksın olduğu toplantılarla vakit geçirmektedirler.253 Molla Sadra’nın hem kelâm hem tasavvuf konusunda son derece bilgilidir ancak hiçbir kelâm ya da tasavvufi düşünce sisteminin savunucusu değildir.

Tüm bu düşünce sistemlerinden kendisini etkileyenleri ve doğru bulduklarını “Hikmet-i Müteâliye” adını verdiği sisteme dâhil etmiştir. Kendisinden önceki tüm düşünce sistemlerinin etkisi altında olan Sadra doğru bilgiyi edinme yöntemi olarak “İlahi Hikmet” yani sezgi yolunu seçmiştir. Bununla beraber felsefe alanında yaptığı açıklamalarla biri filozof tavrı takınarak özgün fikirler ortaya atmıştır. Sadra bu çalışmalarıyla kelâmcı, filozof ve mutasavvıf özelliklerini tek bir sistemde buluşturmuştur.