• Sonuç bulunamadı

2. ESKİÇAĞLARDAN MOĞOL HÂKİMİYETİNE MÂZENDERÂN

2.5. Moğol İstilası Sürecinde Mâzenderân

Cengiz Han ile Harezmşah Alâeddin Muhammed arasında yapılan ticaret antlaşması gereği Harezmşah topraklarında Moğol kafilesinin öldürülmesi sonucu ortaya çıkan Otrar olayı123

tüm İslam âlemini ve Türk dünyasını olumsuz etkileyen

121 Cüveynî, Tarih-i Cihangüşa, c. II, s. 57-58; Hamdullah Müstevfî, Tarih-i Güzide, (tsh. Abdü’l-

Hüseyin Nevaî), Emir Kebir, Tahran 1364, s. 490; Bertold Spuler, İran Moğolları, (çev. Cemal Köprülü), TTK Yayınları, Ankara 2011, s. 37.

122 İbnü’l-Esir, el-Kamil fi’t-Tarih, c. X, s. 220-221; Adem Apak, Anahatlarıyla İslam Tarihi, c. IV, s.

482-486; İbrahim Kafesoğlu, Harizmşahlar Devleti Tarihi, s. 275-285; Rene Grousset, Bozkır

İmparatorluğu, (çev. M. Reşat Uzmen), Ötüken Yayınları, İstanbul 2010, s.272-273; Jean Poul Roux, Moğol İmparatorluğu Tarihi, (çev. Aykut Kazancıgil-Ayşe Bereket), Kabalcı Yayınları, İstanbul 2001, s.

182-188.

123 Moğolistan’da bütün göçebe boylarını biraraya getireren Cengiz Han, 1215 yılında yanına gelen

büyük bir olaya dönüştü. Bu olay bütün İran’ın özelikle Mâzenderân’ın Moğol istilasına maruz kalmasına neden oldu. Alâeddin Muhammed, Moğollar karşısında sürekli olarak geri çekilmek suretiyle güç kaybederken Moğollar bir o kadar güçleniyorlardı. Harezmşah sultanı bu kaçışı sırasında belki de coğrafî konumu ve iklim şartları gereği saklanmanın en uygun yer olacağı Taberistan’ı son durak olarak seçti. Moğollar sürekli olarak takipte idiler. Cebe komutasında Cüveyn yolundan Taberistan’a giren Moğolların diğer askeri kuvveti de Sübetay komutasında Kumis tarafından bölgeye ilerliyordu. Bu takip esnasından özellikle Âmul şehri Moğollarca büyük bir tahribata uğratıldı. Sübetay ise Cebe gibi Moğol komutanları Simnan’da katliam yaparak çok sayıda insanı öldürdüler.124

Böylece Moğollar Harezmşah topraklarından olan Mâzenderân bölgesinde gerçekleştirdikleri katliamlarla buranın mukavemetini kırdıkları gibi siyasî otoritelerini de bölgede kabul ettirmiş oluyorlardı. Her ne kadar asıl hedef Alâeddin Muhammed olsa da yeni topraklar elde etme ve buna paralel vergi kazanımı da bir anlamda Moğolların hedefine girmiştir diyebiliriz. Bu olay hiç kuşkusuz bütün İran’da olduğu gibi Taberistan bölgesinde de yeni bir sürecin başlamasına neden oldu. Ancak gerek Moğolların idarî anlamda yönetimlerinin zayıflığı gerekse Taberistan’ın kendine has özel durumlarının etkisiyle İran’ın diğer bölgelerine nazaran Moğol etkisi daha kısıtlı oldu.

Moğol ilerleyişi devam ederken sultan Alâeddin Muhammed, maiyetinin Harezm’den Mâzenderân’a taşınması emrini vermişti.125

Yukarıda belirttiğimiz gibi hem kendisi hem de ailesi adına bu bölgenin, korunmak ve saklanmak için daha güvenli bir yer olduğu kanaatindeydi. Ayrıca Sultan, bundan kendine bir avantaj elde etmek istiyordu. Zira Taberistan’ın kadimden gelen güçlü geleneği ve coğrafî konumunun

serbestçe geçiş yapabilmeleri için girişimlerde de bulundu. Cengiz Han, bu girişimin devamı ve kapsamlısını 1218 yılında gerçekleştirdi. Maveraünnehir ve Harezm bölgeleriyle ticaret yapmak, Moğol mallarının batıya, batıdan gelenlerin ise Moğol ülkesine taşınması maksadıyla Alâeddin Muhammed ile bir ticaret anlaşması yaptı. Bu anlaşmaya müstenit önde gelen hanedan üyeleri ve ileri gelenlerin mallarından oluşan 400-450 kişilik bir heyeti Harezm ülkesine yolladı. Bu heyetin tamamı Müslümanlardan oluşuyordu. Fakat Otrar valisi bu kervanın mallarını yağmaladığı gibi tüccarların öldürdü. Bunun üzerine cengiz han Harezmşah Muhammed’den zarının tazmini ve Otrar valisini talep etti. Gelen olumsuz cevap üzerine Cengiz Han Harezm ülkesini istilaya girişti. ( H. Ahmet Özdemir,

Moğol İstilası ve Abbasi Devleti’nin Yıkılışı, İz Yayınları, İstanbul 2011, s. 135-145.)

124 Cüveynî, Tarih-i Cihangüşa, c. I, s. 189; Abdü’l-Muhammed Ayetî, Tarih-i Tahrir-i Vassaf,

Pejuheşgâh-ı Ulum-u İnsanî ve Mütalaat-ı Ferhengî, Tahran 1383, s. 304; Hondmir, Tarih-i Habibü’s-

Siyer, c. III, s. 32; Abbas İkbal Aştiyanî, Tarih-i Mufassal-ı İran, c. I, Tahran 1312, s. 39.

125

Cüveynî, Tarih-i Cihangüşa, c. II, s. 85; Şerafüddin Ali Yezdî, Zafername, c. I, (tsh. Seyyid Said Mir Muhammed Sadık, Abdülhüseyin Nevaî,) Ketabhane-i Müze ve Merkez-i Esnad-ı Meclis-i Şura-yı İslam, Tahran 1387, s. 117; M. Baron D’ohsson, Moğol Tarihi, (çev. Ekrem Kalan- Qiyas Şükürov), IQ Kültür Sanat Yayınları, İstanbul 2006, s. 115.

38

vermiş olduğu avantajla Moğollara karşı bir direnç unsuru oluşturabileceği düşüncesinin sultanın zihninde canlanmış olabileceğini söyleyebiliriz.

Sultan Muhammed’in aile efradı Mâzenderân’a Dehistan yolundan girerek Mâzenderân dağları içine, İlal kalesine sığındılar. İlal kalesi Nesevî’nin belirttiğine göre Mâzenderân’ın en müstehkem yeri idi. Buna rağmen kale, Moğollar tarafından kuşatıldı. Moğollar, müstehkem kale kuşatmalarında kullanıdıkları geceleri kapanıp gündüzleri açılan bir çeşit duvarı/seti bu kalenin muhasarasında da kullandılar. Bu arada sürekli yağmur yağan bir yer olması hasebiyle kale sâkinlerine avantaj sağlayan bu kale ve civarında Moğol kuşatması sırasında hiç yağmur yağmaması, savunucularını oldukça sıkıntıya soktu. Nihayetinde Sultan Muhammed’in aile efradı bu sarp dağların arasında oldukça muhkem bir mevkide bulunan kalede daha fazla direnemeyerek teslim oldular.126 Böylece sultanın aile efradı Moğolların eline geçmiş oldu. Mâzenderân’ın korunaklı konumunun Moğolları durdurmaya kâfi gelmediğini vurgulamak gerekir.

Alâeddin Muhammed Moğol takibinden kaçarken Mâzenderân’a girmeden evvel ilk olarak Gilan’a ulaştı. Burada yedi gün kaldıktan sonra Rüstemdâr’a gitti. Mevcut hazinesini burada yitiren sultan, Dabu nahiyesine ulaşınca Âmul ileri gelenleri ve Mâzenderân emirleri tarafından çok iyi karşılandı. Mâzenderân emirlerinden güvendikleriyle görüşen Alâeddin Muhammed, saklanacak güvenli bir yer talebinde bulundu. Abeskun (Hazar) denizinin adalarından birine yerleştirildikten birkaç gün sonra başka bir adaya göçtü. Zira Moğollar Sultanı devamlı bir surette takip ediyorlardı. Sultan buradayken maiyyetinin bulunduğu kale kuşatılıp fethedilince kahrından öldü.127

Sultan, adada kaldığı üç dört aylık zaman diliminde zaruri ihtiyaçlarını gidermek için Mâzenderânlı köylülerden gizlice yardım almakta, buna karşılık yardımda bulunan Mâzenderânlılara derebeylik beraatları, yüksek rütbeler ve memuriyetler

126 Nesevî, Celalüttin Harezemşah, (çev. Necib Asım), Devlet Matbaası, İstanbul 1934, s. 32-33; M.

Baron D’ohsson, Moğol Tarihi, s. 115-116; Abbas Kadiyânî, Ferheng-i Cami Tarih-i İran, c. I, İntişaratı- Ârun, Tahran 1387, s. 250; Nesevi’de bu bilgilere ek olarak Türkan Hatun’un kaleden çıkışı esnasında yoğun bir şekilde yağmur yağdığı kayıtlıdır.

127 Cüveynî, Tarih-i Cihangüşa, c. II, s. 93-94; Abdü’l-Muhammed Ayetî, Tarih-i Tahrir-i Vassaf, s. 304-

318; Nesevî, Celalüttin Harezemşah, s. 36-37; Şerafüddin Ali Yezdî, Zafername, c. I, s. 137; Gregory Ebu’l-Ferec, Ebu’l-Ferec Tarihi, c. II, (çev. Ömer Rıza Doğrul), TTK Yayınları, Ankara 1950, s. 514; İbrahim Kafesoğlu, Harizmşahlar Devleti Tarihi, s. 281-284; Sultan Alâeddin Muhammed adada öldüğü zaman kefen dahi bulunamamış orada bulunanlardan birinin gömleğine sarılarak defnedilmiştir. (Nesevî,

vermekteydi.128 Oğlu Celâleddin Mengüberti’nin bu vaatlerin hepsini yerine getirdiği belirtilmektedir.129

Sultanın sığınmak için Mâzenderân’ı tercih etmesinde etrafındakilerin telkinlerinin de etkili olduğunu Semerkandî’nin ifadelerinden anlıyoruz. “Sultan

Nişabur’dan Rey’e hareket etti. Orada da Moğollara karşı koyamadı. Bazıları dediler ki Mâzenderân muhkem bir yerdir. Bir taraftan deniz, bir taraftan dağlar ve ormanlarla çevrilidir. Burası diğer taraftan da payitaht olan Harezm’e yakındır.”130

Sultan Alâeddin Muhammed’den sonra Harezmşahlıların başına geçen Celâleddin, babasının kemiklerinin defni için Isfahan’da bir türbe yapılmasını emretmişti. Bu sırada Celâleddin’in halası olan Tekiş’in kızı Şah Sultan, Mâzenderân’da bulunuyordu. Şah Sultan, Mâzenderân emirlerinin gözetiminde bizzat Alâeddin Muhammed’in öldüğü adaya giderek kemiklerinin taşınması işini üstlendi. Isfahan’daki türbe tamamlanana kadar Alâeddin Muhammed’in kemikleri Mâzenderân’ın güneyinde Dübavend yakınlarında muhkem ve sarp bir kale olan Erdehn kalesinde muhafaza edildi. Ancak Moğollar Celâleddin’in mağlup ettikten sonra Erdehn kalesini kuşatarak Sultan Muhammed’in kemiklerini gömülü olduğu yerden çıkarıp yaktı.131

Bu olay, Moğolların Sultan Muhammed’e olan öfkesinin boyutlarını açıkça ortaya koyar. Aynı zamanda Mâzenderân’ın bazı muhkem kalelerinin Moğolların eline ilk taarruzda geçmediğini de belirtmek gerekir.

Moğollar Alâeddin Muhammed’i takibe koyularak Mâzenderân’a kadar ulaştılar. Beklenenin aksine Mâzenderân’ı çok zorlanmadan ele geçiren Moğol kuvvetleri, halkın bir kısmını esir almakla beraber şehirleri yağmalamaktan geri durmadılar. Moğol istilası öncesinde Müslüman Araplar ve onlardan sonra gelen devletlerin hiç biri bölgeyi bu kadar kolay bir şekilde ele geçirmeyi başaramamışlardı.132

128 Nesevî, Celalüttin Harezemşah, s. 36; M. Baron D’ohsson, Moğol Tarihi, s. 113. 129

İbn Haldun, el-İber- Tarih-i İbn Haldun, c. IV, (çev. Abdülmuhammed Ayetî ), Pejuheşgah-ı Ulum-u İnsanî ve Mütalaat-ı Ferhengi, Tahran 1383/2004, s. 225; Mâzenderân’da sultana yardım edenlere payelerin doğruluğunu ispat için verilen mendil, kılıç vs. eşyalar Celâleddin Mengüberti tarafından alınır ve onlara istediklerini bağışlanırdı. (Nesevî, Celalüttin Harezemşah, s. 37. )

130 Devletşah Semerkandî, Tezkiretü’ş-Şuara, c. II, (çev. Necati Lugal), Kervan Yayınları, İstanbul 1977,

s. 192.

131 Nesevî, Siret-i Celâleddin Mengübernî, (tsh. Mücteba Minovi), Şirket-i İntişarat-ı İlm-i Ferhengî,

Tahran 1365, s. 207.

İKİNCİ BÖLÜM

MOĞOL YÖNETİMİNDEN TİMUR’A MÂZENDERÂN’IN SİYASİ TARİHİ (1220- 1392)