• Sonuç bulunamadı

Kültürün maddî ve manevî unsurları, milletlerin veya kavimlerin kimlik inşasında önemli noktada durur. Bununla beraber tarih boyunca kavimlerin kendilerini efsaneler aracılığıyla yapılan tecavüzler ve saldırılara karşı korumaya çalıştıkları olmuştur.391

Kültürün manevî öğelerinin efsaneler aracılığıyla korunmaya çalışılması, içtimaî hayatta bölge insanının uzun yıllar kendine has bir yaşantıyı sürdürmelerine büyük katkı sağlamıştır.

Mâzenderân’ın tamamı; yüksek dağlar, yoğun ormanlık örtü, şiddetli yağmurlar, çetin kış şartları, rutubetli havası, bataklıkları ve hastalık bulaştıran sinekleri gibi coğrafî ve iklimsel özellikleriyle haricî saldırılardan korunmuşluk arz eden bir yapıya sahipti. Bu sebeple diğer milletler, kavimler ve medeniyetlerle iletişimi kısıtlı bir düzlemde gerçekleşiyordu. Bölge dışında yaşanan değişim ve dönüşümler bölgeye yavaş ve tedrici bir şekilde ulaşıyordu. Elbette bu durum tamamen bölgenin diğer kültür sahaları ile ilişki içinde olmasına mani değildi. Bundan başka bölgenin İslam yönetim merkezlerinden olan Medine, Kûfe, Bağdat ve Samarra gibi şehirlere uzak olması yarı müstakil yönetimlerin vücuda gelmesine ve bunun devamına imkân sağlayan bir durumdu.392 Bölgenin coğrafi yapısında özellikle yüksek dağlar vurgusu ilk planda önemsenmesi gereken hususiyettir. Zira medenî coğrafyaların dinî, mezhebi, dili ve kültürü dağa hükmedemez prensibi393

Mâzenderân için oldukça uygun bir tanımlama olmalıdır. Dolayısıyla içtimaî hayatta dış faktörlerden etkilenme neredeyse yok

391

Ali Ekber Halilî, “Dirinegi Mâzenderân ve Ferheng-i Mâzenderân”, Mecelle-i Tovse-i İçtimaî-

Ferhengî, S. I, 1391, s. 67.

392 Sefer Yusûfî, Seyr-u Tahavvul Din-u Mezheb der Mâzenderân, s. 180-181. 393 Muammer Gül, İslam’ın Bâtınî Çehresi, s. 31.

130

derecesinde olmuştur diyebiliriz. Ayrıca bu cümleden anlaşılacağı gibi dinî ve siyasî hayatta olduğu gibi içtimaî hayatta da coğrafî şartlar belirleyici olmaktadır.

Mâzenderân bölgesinin 7/13-8/14. yüzyıllarda içtimaî hayatına hâkim olan temel dinamikler, kadim gelenek ve Sâsânî geleneğinin devamıydı. Özellikle bölgede Sâsânî geleneğinin devamı olan birçok örfî uygulama canlılığını sürdürmekteydi. Dinî yaşantının içtimaî hayat ile hemhal olmasından başka bölgenin Maraşîlerin hâkimiyetine geçmesinden hemen önce ve sonra sûfîlik ekseninde bir içtimaî hayatın dönüşümünden bahsedilebilir. Ancak bu dönüşüm, kuvvetle muhtemel eskiyi de içine alan bir dönüşümdür. Bu durumun örneklerini aşağıda ifade edeceğiz.

Taberistan’da özellikle Rûyan ve Rüstemdâr’da Pâdüspânîlerin şehir büyükleri Sâsânî ve atalarının geleneğini devam ettirerek saçlarını tıraş etmiyorlardı. Başın arka tarafından Kelâlek (کللاک ) denilen bir saç tutamı uzatıyorlardı. Şayet o saç tutamı çok uzun ise onu örgüleyerek topluyorlardı.394

Hem uzun saç hem de kafanın arka tarafından uzatılan saçın toplanıp bağlanması bir gelenek halinde Mâzenderân’da devam ediyordu ki bu gelenek Sâsânîlerden kalma bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Kanımızca bu geleneğin dinî liderler, dervişler, dindarlar ve aleviler (Şia mensupları) arasında yapılmıyor olması olayın dinî boyutunun olmadığını veya geri planda kaldığını gösterir. Muhtemelen bu saç uzatma geleneği erkekler arasında yaygın bir uygulama ve erkeklik alameti sayılıyor, aynı zamanda saygınlık ve itibar vesilesi olarak görülüyordu.

Saç uzatma geleneğinden başka Mâzenderân’da bunun tam tersi bir uygulamanın da olduğunu görüyoruz. Kadim bir gelenek olan saçı kazıtma geleneği bölgede varlığını sürdüren bir adettir. Eski dönemlerde birbirinin aynı ve saçın dağınıklığını kapatan Lâmek ( کملا) adında bir çeşit şapka bölgede kullanılıyordu. 8/14. ve 9/15. yüzyıllarda Lâmek ile aynı olan Külahbend ve Külahek adı verilen şapka kullanılıyordu. Dinî liderler, aleviler, dindarlar ve diğerleri saçlarını tıraş ediyor ve uzunluğu bir buçuk arşını geçmeyen bir çeşit küçük sarığı başlarına bağlıyorlardı.395

Her iki geleneğin de 8/14. yüzyılda devam ettiğini görüyoruz. Nitekim İskender Celalüdddevle ikinci bölümde belirttiğimiz üzere Emir Mesud’un Mâzenderân’a taarruzunu sonlandırıp onu öldürdükten sonra saçlarını tıraş edip başına adı geçen sarığı

394 Erdeşir Borzger, Tarih-i Taberistan, s. 626. 395 Erdeşir Borzger, Tarih-i Taberistan, s. 626.

sarmıştır. Daha sonra ileri gelenler aynı uygulamayı gerçekleştirmiş zamanla bu adet şehrin tamamına yayılmıştır.

Bu dönemde Mâzenderân’da saçları tıraş edip sarık takma geleneğinin varlığı sürdürdüğünü görmekle beraber bu uygulamanın bir bela veya sıkıntının atlatılması sonucu yapılmış olduğunu görüyoruz. Bir nevi şükür olarak da değerlendirebileceğimiz bu uygulamanın Sâsânîlerden kalma bir adet olduğunu belirtmekte yarar var. Zira İslamî anlayışın uzun süreden beridir bölgede varlığını sürdürmesi bu geleneğin unutulmasına mani olmamış, Mâzenderân yöneticileri ve halk bu geleneğin devamını sağlamıştır. Buradan hareketle Mâzenderân bölgesinin tutucu bir kültürel anlayışa sahip olduğunu söylemek gerekir.

Coğrafyanın insanın yaşam tarzı üzerinde etkili olduğu malumdur. Bu sebeple Taberistan/Mâzenderân bölgesi sâkinleri üzerinde bu durum görülmemiş derecede tesirli olmuştur. Dağlı ruh tabiatına sahip, sert karakterli bir insan tipi ortaya çıkmıştır. Taberistan sakinleri direnişçi özelliklerini sadece dağlı yaşam tarzından öğrenmemiş aynı zamanda dağlık ve ovalık alan arasındaki yaşam onları güçlü, cesur ve çalışkan yapmıştır.396

İran üzerine çalışan araştırmacılar, Mâzenderân’daki dervişler hareketinin içtimaî ve ideolojik açıdan Serbedârî hareketiyle aralarında bir fark olmadığına işaret ederek her iki yaklaşımın da mülkiyetin eşit paylaşımı ve içtimaî hayat karşısında tebliğin zaruri yaşam biçimi olduğunun amaç edinilmesi üzerinde dururlar.397

Nitekim çağdaş araştırmacılardan Abdurrafî Hakikat bu hususta Mâzenderân’da Maraşî Seyyidlerinin, Horasan Serbedârîlerinin bir devamı olduğunu ifade eder. Bundan başka şer’î uygulamalara dayanmayan feodal avarız ve haraç topraklarının hükümsüz bırakıldığı ve kıraç arazilerin ihyası girişimi gibi uygulamaların yapılması iki devlet arasındaki benzer uygulamalar olarak göze çarpar.398

Mâzenderân’da dinî hayatın Serbedârî etkisinde olduğunu ifade etmekle beraber içtimaî hayatın da Serbedârî çizgisinde olduğunu vurgulamak gerekir. İçtimai hayatta şer’î uygulamaların dışında örfî bir takım uygulamaların da yapıldığı bu örnekten anlaşılmaktadır. Serbedârî-Maraşî münasebetinin Mâzenderân’a yansıması meselesini temellendiren bir başka örnek

396

Salih Purkari, Nigahi be Coğrafya-yi Tarih-i Taberistan der Kurun-u Evvel-i Hicri, s. 42.

397 Abdurrafi Hakikat, Tarih-i Conbiş-i Serbedaran s. 258; E. A. Grantovsky ve diğerleri, Tarih-i İran ez

Zaman-ı Bastan ta İmruz, (çev. Keyhüsrev Keşaverzi), İnişarat-ı Puyeş, Tahran 1359, s. 223.

132

Kıvamüddin’in Şeyh Halife Mâzenderânî ve Hasan Curî’nin müridi olması hususudur ki bu şahıslar Serbedari hareketinin liderleridir. Ayrıca Halife Mâzenderânî, Maraşîlerden önce bölgede yaptığı propagandayla Serbedârî zihniyet yapısının yerleşmesi ve kabul görmesi için uğraş vermişti. Bu zihniyet yapısını devletleştiren ve otorite haline getirerek fütuhata dönüştüren Seyyid Kıvamüddin öncülündeki Maraşîler, Mâzenderân içtimaî hayatının dinî yaşantısı üzerinden hâkim unsuru haline geldiler. Bu husus ayrıca kıymete haizdir. Bölge dışından gelen yönetici kesimin -Zeydî hareketi dâhil olmak üzere- Maraşîler kadar etkili olamadığını belirtmek gerekir.

Burada akla şu soruyu gelmektedir; Bölge dışı unsurların içinde neden Maraşîler (Seyyidler) diğer otoritelerden daha fazla Mâzenderân içtimaî hayatına bu derece nüfûz edebilmiştir. Kanaatimizce temel kıstas dinî akidenin cazibesidir. Zira Şia mezhebine mensup olan bölge halkı Hz. Peygamber’in soyundan gelenlere (Seyyidler) özel bir teveccüh göstermektedir.

İlhanlıların yıkılmaya yüz tuttuğu dönemden Timur’un ortaya çıkışına kadar İran coğrafyasında “Milli” kavramını kullanan veya bu kavramın canlanmasını sağlayan reformcu mahalli hükümetler ortaya çıkmıştı.399

Toplumda bu zaman diliminde yönetenlerle yönetilenler aynı paydaşa ve zihniyete sahip idiler. Yani kendi içlerinden çıkardıkları bir lidere bağlı olarak yönetiliyorlardı. Bu dönemde reformcu mahalli hükümetler vasıtasıyla İran toplumunun kendine has kanunları İran’a has keyfiyetle aynen devam ettirilmekteydi. Bunun yanında meslek sahibi şehirli ve köylülerin oluşturduğu iki büyük içtimaî tabaka da bu paralelde büyümüştü. Hatta İslam hukukunda tatbik edilen kölelik nizamının bazı uygulamaları toplumda zayıf da olsa devam ettiriliyordu. Mesela cariye ve köle satın alma birçok zengin aile tarafından yapılmaktaydı.400

Genel olarak İran içtimaî hayatı üzerine yapılan bu değerlendirmeler Mâzenderân’ı da hiç kuşkusuz kapsamaktadır. Burada dikkat çekilmesi gereken husus

“İran’a has keyfiyet” ifadesi olmalıdır. Öncelikle bu ifadenin ne anlama geldiğinin

izahını yapmak gerekir. İlk Arap fetihlerinden sonra İran coğrafyasında Araplar ve ardından Türkler hâkim unsur olurken, ilk defa bu kadar yoğun olarak İran’da gayri İranî unsurların yönetimde olmadığını belirtmek mümkündür.

399 Bu mahalli hükümetlerden kasıt; Serbedârîler, Muzafferîler, Maraşîler, Kertler vs. 400 Şehristanî, Serbedârân-ı Horasan ve Mâzenderân, s. 161.

İçtimaî hayatta Mâzenderân halkının Maraşîler döneminde oldukça rahat oldukları bu bağlamda halkın yaşam kalitesinin yüksek olduğu ifade edilmektedir.401

Dinî yaşantının bir ürünü olduğunu belirtebileceğimiz bu müreffeh hayat tarzı, halkın hiç kuşkusuz memnuniyetine neden olmaktadır. Bu mevzu, sûfî yaşam tarzı ile daha özelde ilişkilendirilebilir.

Tasavvuf, imanın irfan boyutunu temsil eder ki bir bölgede dinî anlayış tasavvufa ulaştığı zaman zirve nokta gerçekleşmiş olur. Mâzenderân bölgesinin bu sebeple dinî hayatına baktığımız zaman Maraşîlerle birlikte bölgede yerleşmeye başlayan Tasavvufî- Şia akidesinin içtimaî hayata yön verdiğini hatta şekillendirdiğini ifade edebiliriz. Devlet kurmuşluğun verdiği etkiyle keramet nev’inden olaylar ve yaşantının sadeliği gibi sûfîliğin özünde olan hayat tarzı, içtimaî hayatta siyasetin etkili bir araç olarak kullanılmasını sağlamıştır. Zira klasik bir sûfî hayatının devlet yönetiminden uzak olduğunu dikkate alırsak, Maraşîlerde durumun biraz farklı olduğunu görürüz. Siyasetle iç içe bir Tasavvufî-Şia akidesinin içtimaî hayatın yönlendiricisi olduğunu ifade edebiliriz.

Bununla beraber halkın içtimaî hayatta etkin bir rol oynadığına Kiya Efrasiyab ile Kıvamüddin arasında yaşanan iktidar mücadelesi önemli bir örnek teşkil etmektedir. İlk bölümde belirttiğimiz üzere Maraşîlerin halk üzerindeki nüfûzunun farkında olan Kiya Efrasiyab, Mir Kıvamüddin’e intisab ederek halkın altyapısal olarak zaten hazırlıklı olduğu Şiîliğe bağlılığını hızlandırmıştı. Efrasiyab’ın amacı kendi otoritesini bölgede kabul ettirmek ve siyaseten egemenlik kurduğu bölgeye içtimaî hayatta da hâkim olmaktı. Ancak işler umduğu gibi gitmedi ve zamanla aleyhine oluşan siyasî ve içtimaî durum onun Kıvamüddin’e bir tuzak hazırlamasına kadar vardı. Kıvamüddin’in tutuklanması ve keramet nev’inden değerlendirilen mezkûr olay sonrası halkın direkt müdahalesi gerçekleşti. Bu olayları bir bütünlük içinde tahlil ettiğimizde Mâzenderân halkının içtimaî hayatta etkin bir rol üstlendiği sonucuna varmak mümkündür. Ayrıca halkın benimsemediği veya istemediği bir olay ya da durum karşısında takınmış olduğu tavır dikkatte şayandır. Bu durumun yılların vermiş olduğu muhalif duruş kültürünün iç dinamikler noktasında bir tezahürü olduğunu ifade edebiliriz.

Mâzenderân halkının bu muhalif tavrını, bölgeyi ilgilendiren diğer olaylarda da görmek mümkündür. Kapalı bir kültür olma özelliğinin bir yansıması olan bu muhalif

134

tavırdan başka ahlakî olarak halkın bakış açısının bu olay özelinde bir tezahürü söz konusudur. Zira kuvvetle muhtemel Efrasiyab, halkın nezdinde Bâvendî hükümdarı Fahrüddevle Hasan’ı haksız yere öldüren bir gasıp olarak değerlendirilmekte ve aynı zamanda Mâzenderân’daki Bâvendîlere tabi emirler de onu bu paralelde suçlamakta ve itaat etmeyi reddetmektedirler.

Bir hükümdarın meşruiyeti ve kabul edilebilirliği toplum nezdinde belli kıstaslara haiz iken bunun dışına çıkmak toplumun tepkisine neden olur. Nitekim yukarıda zikrettiğimiz olay çerçevesinde bu durumun yaşandığını belirtebiliriz. Bu olaydan çıkartılabilecek bir başka sonuç, halkın siyasî bir olaya müdahalesidir. Benimsemediği veya içselleştiremediği bir iktidarı gücü elverdiğince devre dışı bırakmaya çalışmak ya da en azından doğru bildiği bir olayı savunarak olayların seyrini değiştirmek gayreti, bu olay özelinde Mâzenderân halkının hasletleri olarak değerlendirilebilir.

Dinî hayatın içtimaî hayatı şekillendirmesi pek âlâ mümkün olduğundan içtimaî hayatta Mâzenderân halkının mekaniklerinden en birincisi hiç kuşkusuz din olmuştur. Ancak sadece dinî hayat değil bölge şartları özelinde Arap fütühatı sonrası Mâzenderân’a yerleşen Sâsânî bakiyelerinin etkisiyle bir kavmî şuurdan da bahsedebiliriz. Araplara karşı savunma aracı olan bu kavmî şuurun, coğrafî korunmuşluğun verdiği pozitif katkıyla ivme kazanması, zamanla bu anlamda bir derinleşmeye neden olmuştur. Kavmî şuur ve coğrafî korunmuşluktan başka Sâsânîler döneminde kuvvetle muhtemel bölgenin kendine has bir içtimaî hayatının varlığından bahsedilebilir. Zira Sâsânîler döneminde de bölge merkezi idarenin kontrolünde değil özerk bir yapıya sahipti.

Bâvendîler döneminde kadınların içtimaî hayata, çalışma hayatıyla katılımda bulunduklarını ifade edebiliriz. Bölge için önemli olan dokumacılık sektöründe kadınların günlük elli dirhem yevmiye karşılığında çalıştıkları ifade edilmektedir. Bâvendî kadınlarının birçoğu bu şekilde içtimaî hayata efektif olarak katılım halindedir. Kadının iktisadî hayat üzerinden içtimaî hayata katılımı Orta çağlar boyunca İran’ın çeşitli bölgelerinde hatta İslam dünyasında eşine çok az rastlanır bir durumdur. 402

402 Halife Müçteba; Hasan Nejad Zemane, Tecaret der Kalemru-yi Bâvendîyân-ı İspehbediyye-yi