• Sonuç bulunamadı

Bâvendîlerin (Kinhariyye) Hâkimiyetinde Mâzenderân ve İlhanlılarla İlişkiler

1. MÂZENDERÂN’DA MOĞOL YÖNETİMİ

1.1. Bâvendîlerin (Kinhariyye) Hâkimiyetinde Mâzenderân ve İlhanlılarla İlişkiler

Moğolların bütün İran’ı ele geçirmesinden sonra Mâzenderân bölgesi de Moğol egemenliğine girdi. 1220’li yılların başından 1237’e kadar Moğollar bölgeyi genel olarak merkezden atadıkları valiler aracılığıyla yönettiler. Ancak Mâzenderân’ın geçmişten gelen iklim ve coğrafya yönünden hususi durumu bölgeye hâkim olan devletlerin bir süre sonra burayı valiler aracılığıyla yönetmesine neden oluyordu. Bölgede hüküm süren yerel hanedanlar merkezi devlete vergi vermek suretiyle iç işlerinde bağımsız bir statüde yönetiliyordu. Bu geleneğe Moğolların da uyduğunu görüyoruz. Neticede 1237’de Bâvendîlerin Kinhariyye kolu Mâzenderân’da tekrar yönetici olmayı başardı.

Kinhariyye sülalesi İlhanlıların valileri olarak bölgede hayatlarını devam ettirmekle bareber, hüküm sürdükleri toprakların hiçbir noktasında bağımsız değillerdi. Fakat Mâzenderânlılar, onların hükümdarlığı döneminde dingin bir konumdaydı.150

Bâvendîler yeniden Mâzenderân’da yönetimi uhdelerine aldıkları sırada daha önceki başkentleri olan Sârî, Moğolların elinde olduğundan Bâvendî lideri Erdeşir, Âmul’u İslam’ın ilk dönemlerinde olduğu gibi başkent yaptı. Bununla beraber meşruiyet kazanmak ve devletini güvenli hale getirmek maksadıyla hâkim güç olan Moğollara itaatini bildirdi.151

Hüsamüddevle Erdeşir’in Moğol tahakkümünde olan Mâzenderân’da barış ve uyum politikası seçeneğinden başka bir manevra alanı olmadığı aşikârdır. Zira Mâzenderân’da bağımsız ve serbest bir politika çizgisinde hareket söz konusu olamayacağı gibi Moğolların buna müsaade etmeyeceği malumdur. Ancak özenle belirtmek gerekirse Moğolların bölge üzerindeki hâkimiyetleri siyasî boyutuyla sınırlı kalmış, ötesine geçememiştir. Kültürel anlamda veya teşkilatlanma açısından Moğolların Mâzenderân’a nüfûzu neredeyse hiç gerçekleşmemiştir.

149 Bertold Spuler, İran Moğolları, s. 133-134.

150 Hüseyin Mir Caferi, Hamle be Mâzenderân ve Avamil-i Sûküt-u Maraşî, s. 21. 151

Zahirüddin Maraşî, Tarih-i Taberistan, s. 118; Muhammed Hasan İtimadüssaltana, et-Tedvin fi Ahval-

i Cibal-i Şervin, (tsh. Mustafa Ahmedzâde), İntişarat-ı Fikr-i Ruz, Tahran 1373, s. 171; Erdeşir Borzger, Tarih-i Taberistan, s. 540-541; Molla Şeyh Ali Gilanî, Tarih-i Mâzenderân, s. 50; Seyyid Kazım Ruhanî,

647/1249’da Hüsamüddevle Erdeşir vefat edince yerine büyük oğlu Şemsü’l- Mülük Muhammed geçti. Onun döneminde 651/1253 yılında Mengü Kaan İsmailîleri (Nizârîler)152

ortadan kaldırmak amacıyla iki bin kişilik süvari ve piyadeden müteşekkil bir orduyla Boğa Noyan’ı görevlendirdi. Girdkûh (هوک درگ) kalesi civarına gelen Moğol ordusu kaleyi kuşatma altına aldı. Kalenin son derece müstahkem bir mevkide yer alması ve çok sayıda muhafızın varlığı, muhasaranın uzamasına neden olduğundan takviye kuvvet gereksinimi doğdu. Bu sebeple Rüstemdâr meliki ve merkezi Âmul olan Bâvendî hükümdarı İspehbud Muhammed yardıma çağırıldı. Damgan’da bulunan Girdkûh kalesindeki İsmailîler üzerine yapılan seferden hemen önce Pâdüspânî liderinin şairi olan Kutb-u Rûyanî’nin söylediği bir şiirden etkilenen İstendar, Moğolların emrine uymayarak Rüstemdâr’a geri döndü. Bâvendî meliki Muhammed de onun ardından Âmul’e geri döndü. Böylece her ikisi de savaşa girişmeden geri çekilmiş oldular.153

İspehbud ve İstendar’ın bu hareketi üzerine Emir Gazan, onları cezalandırma yoluna giderek süvari birliğiyle Mâzenderân’a yola koyuldu. Emir Gazan, Rudbar’da konakladığı sırada İstendar, Mâzenderân ve Rüstemdâr halkının İlhanlı emirinin gazabından kurtulması için Gazan’a itaatini bildirdi. Bunun üzerine bölge İlhanlı saldırısından korumuş oldu. Emir Gazan, İstendar’ın bu hareketine karşılık Mengü Kaan’ın verdiği emirden vazgeçerek onlara topraklarını bağışladı ve geri döndü. İspehbud Muhammed Âmul’de bir süre daha Abaka Han’ın itaati altında hüküm sürdü. Moğollar bu süre zarfında hem Muhammed’in hem de Mâzenderân topraklarının işlerine herhangi bir müdahalede bulunmadılar.154

Bâvendîler en azından bir süreliğine Moğolların hâkimiyeti altında olmakla beraber iç işlerinde bağımsız bir statüde

152 İslam’da ayrılık, Şiî çatışmaları ve imamet sorunu nedeniyle ortaya çıkan İsmailîyye bu ismi, altıncı

imam Cafer-i Sadık’ın oğlu İsmail’i imam tayin etmesi ve İsmail’in Cafer’den önce ölmesi nedeniyle sonraki dönemlerde İsmail hakkında çıkan spekülasyonlardan dolayı almıştır. Bu mezhebin önceleri İran, daha sonra ise Suriye taraflarında kurulan oluşumuna Nizârîler denilmiştir. İsmailîyye mezhebinin günümüze kadar ulaşmış en önemli fırkası olan Nizârî doktrini, Fatımî Halifesi Muntansır Billah’ın halifeliği döneminde (427/1036-486/1094) ortaya çıkmıştır. Muntansır Billah’ın büyük oğlu Nizâr’ın imametini benimseyen bir topluluk bu dönemde neşet etmişti. Ancak Nizar kardeşi tarafından öldürüldü. Nizârî doktrini Mısır’da bu fikriyat ile tanışan Hasan Sabbah tarafından İran’a taşındı. Hasan Sabbah 483/1090 yılında Elburz dağları eteklerinde bulunan Kazvin şehri sınırlarındaki Alamut kalesini karargâh edinerek Nizârî fikriyatını buradan tüm İran coğrafyasına yaymaya başladı. Bu harekete “es-Sabbahiye”,

“Fedayiun”, “Talimiyye”,” Haşişiler” çok farklı isimler verilmiştir. (Mustafa Öz, “Nizariyye”, TDVİA,

c. XXXIII, İstanbul 2007, s. 200; Ayşe Atıcı Arayancan, Dağın Efendisi Hasan Sabbah ve Alamut, Yedi Tepe Yayınları, İstanbul 2012, s. 7-13.)

153 İbn İsfendiyar, History of Tabaristan, c. II, s. 258-259; Hondmir, Tarih-i Habibü’s-Siyer, c. III, s.

331; Erdeşir Borzger, Tarih-i Taberistan, s. 541-542; Muhammed Hasan İtimadüssaltana, et-Tedvin fi

Ahval-i Cibal-i Şervin, s. 171; Molla Şeyh Ali Gilanî, Tarih-i Mâzenderân, s. 50; İsmail Mehcuri, Tarih-i Mâzenderân, c. I, s. 304.

46

yönetilmişlerdir. Siyasî anlamda bağımsızlık, onların kültürel ve idarî açıdan dış müdahalelerden uzak kalmalarına neden olduğundan kendi kültürel yaşayışlarını muhafaza etmede oldukça yardımcı olmuştur diyebiliriz. Bütün bunlarla beraber Hüsamüddevle Erdeşir ve oğlu Şemsü’l-Mülük Muhammed dönemi yaşanan gelişmeler, Moğol tahakkümünün Bâvendîler ve Mâzenderân üzerinde son derece şiddetli yaşandığı zaman dilimi olmuştur. Kaynaklardan anladığımız kadarıyla Mâzenderân yerel hanedanlığı tarihî süreçte en fazla Moğol tahakkümüne maruz kalmıştır. Buna rağmen Moğolların Mâzenderân’daki etkinliği siyasî sınırın ötesine geçememiştir.

663/1264’de Hülagu ölünce Moğollar o sırada Mâzenderân kışlağında bulunan Abaka Han’ı çağırarak saltanat tahtına oturttular.155

Aynı yıl İspehbud Muhammed Şemsü’l-Mülük ve Pâdüspânî lideri Şehragim İstendar arasında yaşanan ihtilaf sonucu vukua gelen savaşta Şemsü’l-Mülük yenildi. Âmul’den Abaka’nın ordugâhına gelerek burada bir ay kadar kaldı. Bu süre zarfında Moğol devlet adamlarından hiçbiri İspehbud’a ilgi ve alaka göstermediği gibi Abaka’nın nezdinde onu itibarsızlaştırma yoluna giderek zan altında bırakmaya çalışıyorlardı. Bu durumun etkisiyle Abaka İspehbud’u zindana attırıp Emir Kutluğ Boğa’yı Mâzenderân’ın yönetimine görevlendirdi.156

Emir Kutluğ, Âmul’e ulaştığında Pâdüspânîlerin lideri İstendar’ın huzuruna gelmesi için Rüstemdâr’a bir elçi göndermesine rağmen İstendar nezaketsiz bir karşılık vererek gelmeyeceğini bildirdi. Bunun üzerine Kutluğ’un emrindeki Moğol ordusu Rüstemdâr ve Rûyan şehirlerini yağmaladı. Butün bu olanlardan Abaka’ya haber verilince zindanda bulunan İspehbud Muhammed Şemsü’l-Mülük derhal öldürüldü. 665/1266 yılında gerçekleşen bu olayla Kinhariyye’nin ikinci hükümdarı Moğollarca öldürülmüş oluyordu. İspehbud Muhammed’den sonra yerine kardeşi İspehbud Ali, Bâvendî lideri oldu. Onun döneminde (655/1266-675/1276) Moğollar Mâzenderân’da yönetimi tekrar ele geçirdiler. Ali döneminde Moğollar Mâzenderân’da tekrar şiddetli bir baskı politikası uygulamaya başladılar. İspehbud Ali, Pâdüspânî hanedanlığına sığınmak zorunda kaldı. Moğollar Mâzenderân’a tamamen hâkim olma amacında oldukları için yaşanan bu çatışmalarda Bâvendîler daha zararlı çıkan taraf oldu. Birçok

155 Mirhond, Tarih-i Ravzatü’s-Safâ, c. V, Ketab Furuşî, Tahran 1339, s. 273.

Bâvendî bu savaşlarda hayatını yitirdi. İspehbud Ali 675/1276’da ölünce yerine kardeşinin oğlu İspehbud Yezdigerd Bâvendîlerin yeni lideri oldu.157

Âmul’den Temişe’ye kadar olan Mâzenderân bölgesi topraklarını hâkimiyet alanına dâhil ederek butün bu bölgede vergiyi tek elden alma başarısını gösteren Tacüddevle Yezdigerd158

Mâzenderân’da bir huzur ortamının yaşanmasını sağladı. Bu sebeple onun dönemi Bâvendîlerin Kinhariyye kolunun en parlak dönemi olarak gösterilmektedir. Sadece siyasî açıdan değil, ilmî ve kültürel açıdan da Mâzenderân bu dönemde önemli gelişmelere sahne olmuştur. Bu bağlamda Moğolların bölge üzerindeki emellerinde bir gevşemenin yaşandığını söylemek gerekir. İlhanlı siyaset merkezinde yaşanan iktidar çekişmeleri bu gevşemenin başlıca nedeni olarak ifade edilebilir. Zira Tacüddevle Yezdigerd döneminde İlhanlı tahtı beş farklı hükümdar görmüştür. Bu durumdan istifadeyle Tacüddevle Yezdigerd Mâzenderân’da hâkimiyet sınırlarını genişletmeye başlamış ve hanedanlığını güçlendirme yoluna gitmiştir.

İslam dinine ve atalarının geleneksel dinlerine bağlılık konusunda İspehbud Tacüddevle Yezdigerd’den övgüyle bahsedilir. Aynı zamanda cesur, halkına sahip çıkan ve bu vasıflarıyla İspehbud Erdeşir’den sonra gelen ikinci Bâvendî lideri kabul edilir. Ülkesine tam anlamıyla hâkim olma hususunda otoriter olan Yezdigerd’in emirlerine karşı gelinememesi Mâzenderân’da bu dönemde tam anlamıyla bir asayişin sağlandığı şeklinde yorumlanır.159

Dikkat çekici olan husus hem İslam dinine hem de atalarının eski geleneksel dinlerine bağlılık durumudur. Bölgede kabul görmüşlüğün halkın da beğenisi kazanmaktan geçtiği göz önüne aldığımızda, bu durumun sadece bir hükümdar vasfı değil, Mâzenderân’ın tamamında olması kuvvetle muhtemel bir anlayış olduğunu, söyleyebiliriz. Mâzenderân’da din bahsinde bu konuyu ele alacağımız için burada çok etraflıca mevzuya değinmeyeceğiz.

Yezdigerd döneminde Âmul şehrinde yetmişten fazla müderris görev yapmaktaydı. Şehirde ayrıca herbir meslek erbabının müstakil olarak yer aldığı çarşılar bulunuyordu. Moğolların bölgeyi ele geçirdiği sırada büyük zarar gören Âmul şehri bu

157

Muhammed Hasan İtimadüssaltana, et-Tedvin fi Ahval-i Cibal-i Şervin, s. 172; Erdeşir Borzger, Tarih-

i Taberistan, s. 544-545; Seyyid Kazım Ruhanî, İnikâs-ı Nuzhet-i Serbedaran der Cihan-ı İslam, s. 97;

İspehbud Ali’nin saltanat süresi ihtilaflıdır. Evliyaullah Amulî, onun saltanat süresinin sadece dört ay olduğunu belirtirken, et-Tedvin fi Ahval-i Cibal-i Şervin’de bu sürenin 664-675 yılları arasında olduğu kayıtlıdır. Muhtemelen bu farklılık Moğolların bölgeye direkt müdahale etmesi sonucu Bâvendîlerin hâkimiyetlerinde yaşanan inkıta ile alakalıdır.

158 Erdeşir Borzger, Tarih-i Taberistan, s. 545. 159 Erdeşir Borzger, Tarih-i Taberistan, s. 545.

48

dönemde yeniden inşa edildi.160

Bu dönemde Âmul, şehir hayatının oldukça düzenli ve belli bir intizama göre şekillendiği bir yerleşim yeri olarak göze çarpar. Aynı zamanda Âmul’un ilim merkezi olduğunu söylemek gerekir. Tacüddevle Yezdigerd dönemi Mâzenderân’daki Moğol tahakkümünün kırılma noktasını teşkil eder. Zira yaklaşık altmış yıldır devam eden Moğol baskısı bu dönemde hissedilir derecede etkisizleşmiştir.

Yezdigerd döneminde Mâzenderân’da uygulanan bir diğer reform hareketi para ölçüsüyle oynanmaması talimatıydı.161

Onun kesin emriyle paranın değeri sabit tutulmuştu. Böylece tedavülde olan paranın değeri korunarak, bölgeye gelecek tacirlere güven aşılanacaktı. Aynı zamanda bu uygulamayla canlanacak olan ticaret hayatı sayesinde Mâzenderân’ın uzun yıllardan beri yaşadığı Moğol baskısının izleri silinebilecekti.

Yezdigerd döneminde Mâzenderân’da hâkimiyet sahası genişletilmesine rağmen Pâdüspânî lideri İstendar Şah Gazi ile ilişkiler üst düzeyde tutulmuştur.162

Muhtemelen Moğol tehlikesine karşı müttefik arayışının gerekliliği, ilişkilerin iyi olmasını sağlamıştır. Bununla beraber zaman zaman Rüstemdâr’ın coğrafî açıdan daha korunaklı olması ve zor durumda buraya sığınılması durumu da iyi ilişkiler kurulması için geçerli neden olabilir. Zira yukarıda belirttiğimiz gibi İspehbud Ali, Moğolların baskısından kaçıp Pâdüspânîlere sığınmak zorunda kalmıştı. Ayrıca bu genişleme siyaseti iki hanedan arasında olası bir problemin doğmadığını da gösterir.

Yezdigerd’in bir diğer uygulaması seyahat serbestiyetidir.163

Mâzenderân’da seyahat edenlere kesin olarak zorluk çıkarılmaması talimatını veren Yezdigerd, kuvvetle muhtemel bu uygulamayla bölge ticaret hayatını güvenli bir zemine oturtmak istiyordu. Buna ek olarak Yezdigerd’in Mâzenderân’ın yaşanabilir bir memleket olduğunu ve emin bir şekilde herkesin seyahat edebileceğinin güvencesini verme gayesinde olduğunu ileri sürebiliriz. Bütün bu uygulamalarıyla Yezdigerd, yukarıda ifade ettiğimiz gibi Kinhariyye’nin en parlak dönemini yaşatmıştır.

Yezdigerd 697-698/1297-1298’de ölünce yerine oğlu İspehbud Şehriyar Nasırüddevle, Bâvendî lideri oldu. Onun dönemi babasının hükümdarlığı gibi parlak

160 Zahirüddin Maraşî, Tarih-i Taberistan, s. 118-119; Muhammed Hasan İtimadüssaltana, et-Tedvin fi

Ahval-i Cibal-i Şervin, s. 172; Erdeşir Borzger, Tarih-i Taberistan, s. 546; Molla Şeyh Ali Gilanî, Tarih-i Mâzenderân, s. 50; İsmail Mehcuri, Tarih-i Mâzenderân, c. I, s. 306.

161 İsmail Mehcuri, Tarih-i Mâzenderân, c. I, s. 306.

162 Hasan İtimadüssaltana, et-Tedvin fi Ahval-i Cibal-i Şervin, s. 172. 163 İsmail Mehcuri, Tarih-i Mâzenderân, c. I, s. 306.

geçmedi. Zira Moğollar yavaş yavaş güçlerini bölgede hissettirir oldular. Bundan dolayı Bâvendîler kendi bölgelerinde rahatça hareket alanı bulamadılar. Nasırüddevle’nin on yedi yıllık saltanat dönemi 714-715/1314-1315’de son buldu.164

İspehbud Hüsamüddevle Erdeşir’in hâkimiyet döneminden (635/1237-647/1249) İspehbud Şehriyar Nasırüddevle’nin hâkimiyetinin sonuna kadar Moğollar Mâzenderân’da hâkimiyetlerinin dozajını zaman zaman arttırmışlardır. Kısa süre önce yaşanan toparlanma yerini dağınıklığa bırakmış, Bâvendîler güçten düşmüştür. Bu bağlamda Bâvendîlerin Mâzenderân üzerindeki hâkimiyetleri genel anlamda istikrarsız bir karakter arz etmektedir.

Yezdigerd’in ölümünden sonra toparlanamayan Bâvendîler, bölge hâkimiyetini tekrar Moğollara kaptırdılar. Olcaytu, Moğol otoritesini Mâzenderân’da yeniden tesis etmek için komutanlarından Emir Me’mun’u bölgeye atadı. Emir Me’mun ise oğlu Kutluğ Şah’ı vekili olarak Mâzenderân’a yolladı. Yeni Bâvendî lideri Şah Keyhüsrev Rüknüddevle Sultan’ın emriyle Kutluğ’un huzuruna çıkarak İspehbud unvanıyla Mâzenderân tahtına oturdu.165

Görüldüğü gibi Bâvendî hükümdarı kesin olarak İlhanlı hükümdarından cevaz alarak Mâzenderân tahtına oturabilmekte bu bağlamda Mâzenderân’da siyasî açıdan İlhanlı hâkimiyeti yaşanmaktadır. Bununla beraber şunu ifade edelim ki Olcaytu dönemi Mâzenderân’da İlhanlı hâkimiyetinin zirveye çıktığı dönemlerden biridir.

Şah Keyhüsrev’in kardeşi Muhammed Şemsü’l-Mülük bir süre Gilan’da kaldıktan sonra Mâzenderân’a geri döndü. Bu süre zarfında yaptığı faaliyetlerden olsa gerek, Şah Keyhüsrev kardeşinden şüphelenmeye başladı. Onu ve yeğeni Erdeşir’i işbirliği yaptıkları düşüncesiyle Erdeşirabâd yakınlarında öldürttü. Bu durum halk nezdine kabul görmedi ve Şah’ın itibarını sarstı. İlhanlı idarecisi Kutluğ ile Şah Keyhüsrev arasında yaşanan iktidar çatışmasında Keyhüsrev’in haksız infazlarına karşı ibre Kutluğ’dan yana dönmeye başladı. Kutluğ’un halkın da kendisine destek vermesinin etkisiyle, Şah Keyhüsrev’in hâkimiyetini ele geçirmek için fiili olarak harekete geçmesi üzerine, ikili arasında yaşanan sürtüşmeler savaşa dönüştü.

164 Zahirüddin Maraşî, Tarih-i Taberistan, s. 119. 165 Erdeşir Borzger, Tarih-i Taberistan, s. 547.

50

Keyhüsrev’in iktidarı sağlam konumda değilken yaptığı bu stratejik hatayla belki de en önemli dayanağı olan Mâzenderân halkının desteğini yitirdi.166

Şah Keyhüsrev derhal savaş hazırlıklarına başlayarak hane efradını Kelârustâk’a (قاتسر لاک) gönderdi. Aile efradını güvenli bir yere yerleştirdikten sonra akrabalık bağı bulunan ve müttefiki olan Nasırüddevle Pâdüspânî ile Âmul’e geldi. 717/1317’de Kutluğ ile yapılan savaş Âmul şehrine ait Serûdâr’da (رادورس) gerçekleşti. İlk çarpışma Moğolların zaferiyle sonuçlandı. İkinci çarpışma Âmul’e bir fersah mesafede bulunan Kelâte-i Litkûh’da (هوکتيل هتلاک ) yapıldı. Tarihe Yasemin savaşı olarak geçen bu savaşta Moğollar bu kez mağlup oldular. Bu savaş İlhanlıların Mâzenderân’daki hâkimiyetlerinin sekteye uğramasına, buna karşılık Bâvendîlerin bölgedeki etkinliğinin artmasına neden oldu. Nitekim Emir Kutluğ’un ölümünden sonra babası Emir Me’mun Âmul’e gelerek geçmişte yaşananları göz ardı ederek Şah Keyhüsrev ile barış yaptı.167

Şah Keyhüsrev’in ölümüyle yerine oğlu İspehbud Şerefü’l-Mülük geçti. Hakkında çok az bilgi sahibi olduğumuz Şerefü’l-Mülük 728/1327-734/1333 yılları arasında hükümdarlık yaptı. Onun ölümünden sonra yerine son Bâvendî hükümdarı İspehbud Fahrüddevle Hasan hükümdar oldu. Fahrüddevle Hasan, Şah Keyhüsrev’in oğlu, Şerefü’l-Mülük’ün kardeşidir. 734/1333’de tahta geçmiştir. İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han ölümü, onun hükümdarlığının ilk yıllarına denk gelmektedir. Bu durum İlhanlı hâkimiyeti altındaki toprakların akıbeti bakımından dönüm noktası oldu. İlhanlı Devleti’nin toprakları üzerinde küçük devletçikler ortaya çıkınca yeni iktidar mücadeleleri ve bölgesel bir takım güç dengeleri değişti. Bu bağlamda Mâzenderân bölgesi Serbedârîlerin168

tehdidine maruz kaldı. 169

Serbedârîlerin ikinci lideri olan Emir Vecihüddin Mesud, 743/1343’de Mâzenderân, Rüstemdâr ve Firuzkûh’u almak amacıyla bölgeye asker sevkiyatında bulundu.170 Emir Mesud’un bölgeye asker sevkiyatı Bâvendîlerin güçten düştüğü ve bölgede otoritelerini kaybettiklerinin bilinciyle yapılmaktaydı. Zira Mâzenderân bölgesinde sadece Bâvendîlerin değil diğer yerel hanedanların da etkinlikleri söz

166

Erdeşir Borzger, Tarih-i Taberistan, s. 548.

167 Erdeşir Borzger, Tarih-i Taberistan, s. 548-549.

168 Horasan’ın Beyhak ( Sebzvar ) şehrinde 1337-1386 yılları arasında hüküm süren Şiî hanedandır. Şeyh

Halife Mâzenderânî’nin müridi Hasan Curî’nin desteklediği bu hanedan Moğol hükümdarlarından Toga Timur’a başkaldırıp devletini kurmuştur. ( Erdoğan Merçil, “Serberdârîler”, TDVİA, c. XXXVI, İstanbul 2009, s. 549.)

169 Erdeşir Borzger, Tarih-i Taberistan, s. 550.

konusuydu. Bu durum bölgede siyasî bir birlikteliğin yaşanmasına haliyle engel teşkil etmekteydi.

Emir Mesud’un bölgeye asker sevkiyatının dinî gerekçesinin de bulunduğunu belirtebiliriz. Zira Serbedârî hareketinin fikrî lideri Şeyh Halife Mâzenderânî’nin ortaya çıkışı ve Mâzenderân’da önemli miktarda taraftar toplaması, Şia fikrî altyapısının bölgede mevcudiyeti ve kökleşmesi noktasında önem arz ediyordu. Bu propagandanın etkisiyle bu dönemde Mâzenderân’da çok sayıda şeyh bulunuyordu.171 Bu nedenle dinî bir bağ kurulduğu düşünülen Mâzenderân üzerinde Serbedârîlerin hak iddiasına girdiklerini belirtebiliriz. Zira Zeydîlerle başlayan, sonrasında halk nazarında giderek kanıksanan ve Serbedârîler ile devam eden bölgenin Şia merkezlerinden biri olma gerçeği, Serbedârîlerin bölgeyi ele geçirme arzularını kuvvetlendiriyordu.

Emir Mesud bu nedenlerden dolayı bölgenin zorlanmadan ele geçirileceği kanaatindeydi. Bu sırada Rüstemdâr meliki Celalüddevle İskender’in öncülüğünde Mâzenderân topraklarını savunmak için Bâvendîlerle bir istişare toplantısı yapıldı. Buna göre Mâzenderân’ın coğrafî yapısının verdiği avantaj kullanılarak Serbedârî tehdidine karşı konulacaktı.172

Emir Mesud 738/1336’de kardeşi Emir Abdürrezzak Pehlevan’ı öldürüp tahta geçtikten sonra Toga Timur’un saltanat alanına doğru yöneldi. Bu sebeple onun kardeşi Emir Şeyh Ali Kâvun ile savaştı. Onu mağlup ederek Toga Timur’un Lârkasrân (نارصق رلا) şehrine kaçmasını sağladı. Emir Mesud daha sonra Cürcan, Esterabâd ve Kumis’i ele geçirdi. Bu dönemde Mâzenderân’da Celalîler hanedanı lideri olan Kiya173

Ahmed Celal’in İspehbud Fahrüddevle ile araları iyi olmadığından Emir Mesud’u Fahrüddevle aleyhine kışkırtma yoluna gitti. Kardeşleriyle beraber Esterabâd’a giden Kiya Ahmed Celal, onun Sârî’ye gelmesini sağladı. Emir Mesud Sârî’deyken huzuruna çağırdığı Mâzenderân yerel hanedanı mensupları Fahrüddevle Hasan ve İskender Celalüddevle bu isteği reddedince Emir Mesud derhal savaş hazırlıklarına başladı.174

Emir Mesud, 18 Zilkade 743/14 Nisan 1343’de Âmul şehrindeki Bûrân ( ناروب) meydanına ulaşarak burada otağını kurdurmuş ve bir miktar kuvveti de Herâz ( زاره)

171 Abdurrafi Hakikat, Tarih-i Conbiş-i Serbedaran, s. 188. 172

Abdurrafi Hakikat, Tarih-i Conbiş-i Serbedaran, s. 189.

173 Padişah, Vali, Hâkim, Lider ve Sahip anlamlarına gelmektedir. (Mehmet Kanar, Farsça Dilbilgisi-

Sözlük, s.726. )

52

nehri kenarına göndermişti. Bu sırada İspehbud Fahrüddevle sarayın etrafındaki surların boyunu yükselterek bir dizi hazırlık yaptı. Emir Mesud gelmeden evvel savaş hazırlıklarını tamamlayan Fahrüddevle Hasan, müttefiki İskender Celalüddevle ile Âmul yakınlarında buluştu. Öte yandan Celalî hanedanı lideri Kiya Ahmed Celalî ise Sârî’den savaşın yapılacağı civara geldi. Serbedârî ordusunun geçiş güzergâhı olan Temişe, Sârî ve Âmul yolunun Kiya Ahmed, tarafından kapatılması Emir Mesud için savaşın gidişatını gittikçe kötüleştirdi. Bundan başka Emir Mesud’un ordusundan bin kişilik bir askerî kuvvetin Fahrüddevle Hasan’ın tarafına geçmesi Emir Mesud açısından Mâzenderân savaşını iyice probleme dönüştürdü. İçinde bulunduğu bu kötü