• Sonuç bulunamadı

MİTOLOJİ, ÖRF VE ÂDETLERDE BEN VE ÖTEKİ

Kozmogonik mitler çoğunlukla dikotomik özelliktedir. Dikotomi: “Nesnelerin, kavramların vb. birbirlerinden temel olarak çok farklı ve birbirlerine indirgenemez oldukları düşünülen iki temel parçaya bölünmesi” anlamına gelmektedir.188 Dikotomi kozmogoni mitlerinde kaos ile kozmos arasında başlar. Kaos düzensizliğin kozmos ise düzenin simgesidir. Kutsal “Yer-Gök çifti” mitolojinin ana temalarından birini oluşturur.189 Ezeli kabul edilen yer-gök çiftinden evrenin doğumu mitlerine Okyanusya adalarında, Afrika’da, Kuzey ve Güney Amerika’da, Hititlerde, Çin’de

187 Marcel Mauss, Sosyoloji ve Antropoloji: Claude-Lévi Strauss’un Önsözüyle, Çev. Özcan

Doğan, Ank., Doğu-Batı Yay., 2005, s. 431.

188 Mircea Eliade, Dinler Tarihine Giriş, Çev. Lale Arslan, İst., Kabalcı Yay., 2003, s. 37. 189 A.e., s. 244.

Japonya’da, Cermen halklarında, Mısır’da ve klasik Doğu mitolojilerinde rastlanmaktadır.190 Türk mitolojisinde de benzer şekilde “iki evrensel nefesten” tüm sistemin oluştuğu kabul edilmektedir.191 Çinlilerin ve Türklerin dikotomik karakterli mitolojisi, İran mitolojisindeki iki temel zıt ilke üzerine kurulan düalist192 sistemden tamamıyla farklıdır.193 İran mitolojisinde iki ilke birbirine düşman, birbirinin tam zıddı olarak anlatılmaktadır ve ilkelerden biri iyi diğeri ise kötü olarak kabul edilmektedir. Türk mitolojisinde ise bu iki unsurun ikisi de kutsal sayılmakta ve ikisine birden inanılmaktadır. Emel Esin’e göre: “Gerçekte, evrenselci dikotomi denen evrensel iki ilke düşüncesi, doğanın her yönünü kutsal biliyor ve doğa güçleriyle uyum içinde yaşamak ve bu güçlerin kut’unu kazanmakla iyilik haline varılacağını sanıyordu[r].”194 Âdem Balkaya, “Kozmogoni Anlatılarında Dikotomik Algının Nedenselliği” başlıklı makalesinde yaratılış hikâyelerinin de kozmogoni mitlerini hatırlatır şekilde ikiz doğumlarla başladığı tespitinde bulunur.195

Çin kozmogoni mitlerinde ilk varlık olan P’an-Ku’nun gök ile yerin yumurtaya benzeyen bir kaos hâlinde bir arada bulundukları bir çağda doğduğu anlatılmaktadır. Onun ölmesiyle her bir organından doğanın farklı bir parçasının meydana geldiğine inanılır. Belirli bir mitik olayın ardından yer ile gök birbirinden ayrılırlar. Yerde kalan insanlar hep ayrı kaldıkları parçaya ulaşmaya yani gökyüzüne yükselmeye çaba gösterirler.196 Çin düşüncesinde Yang ve Yin olarak bilinen bir türlü uzlaşamayan, birbirine zıt ancak birbirini tamamlayan bir “temel ilkeler

190 A.e., s. 244-245.

191 Emel Esin, Türk Kozmolojisine Giriş, İst., Kabalcı Yay., 2001, s. 19.

192 İkicilik (düalizm): “Madde ve zihin, beden ve ruh gibi iki ayrı töz, varlık ya da gerçekliğin var

olduğunu öne süren görüş. İkicilik deyince, madde ya da ruh gibi tek bir tözün varlığını öne süren birciliğe, çok sayıda tözün varlığını kabul eden çoğulculuğa karşıt bir öğreti olarak birbirine indirgenemez iki tözün varlığını öne süren tözsel ikicilik anlaşılır. Bununla birlikte ikiciliğin yegâne anlamı bundan ibaret değildir. Nitekim örneğin ahlaki hayatın iyi ve kötü gibi iki karşıt ilke karşısındaki duruş ve tutumumuzun eseri olduğunu ileri süren anlayışa ahlaki ikicilik adı verilir. Buna mukabil siyaset felsefesi alanında yürütmeyle yargı arasındaki kuvvetler ayrılığına vurgu yapan yaklaşım politik ikicilik, bilgide özne veya gözlemleyen ile nesne ya da gözlemlenen dikotomisini temele alan görüş de epistemolojik ikicilik olarak geçer.” Ahmet Cevizci, Felsefe Sözlüğü, İst., Say Yay., 2011, s. 229-230.

193 A.e., s. 21. 194 A.e., s. 22.

195 Âdem Balkaya, “Kozmogoni Anlatılarında Dikotomik Algının Nedenselliği”, Turkish Studies, S.

7/4, Sonbahar, 2012, s. 990 (Çevrimiçi)

http://www.turkishstudies.net/Makaleler/841526666_61_BalkayaAdem_S-987-994.pdf 27.10.2013.

196 Mircea Eliade, Dinsel İnançlar ve Düşünce Tarihi: Gotama Budha’dan Hıristiyanlığın

döngüsü”nden bahsedilmektedir.197 Yang-Yin döngüsüne dair sistem yazılı dönemlerden çok daha eskilerine ait kabul edilmektedir. Yang, güneşli havayı ve sıcağı, Yin ise soğuk havayı ve soğuğu çağrıştırmaktadır. Yang ve Yin, zamanın birbirine zıt iki tarafını tanımlamak için kullanılmaktadır. “Yang-Yin zıtlar çiftinin önemi, yalnızca bunun evrensel bir sınıflandırma modeli işlevi görmesinden değil, bir yandan birçok beden tekniğini ve ruh disiplinini sistemleştirip geçerli kılarken, diğer yandan giderek katı kurallara, bağlanan ve sistemleştirilen felsefi

spekülasyonlara kapı açan bir kozmoloji içinde geliştirilmesinden

kaynaklanmaktadır.”198 Bu ve benzeri sistemlerde önce zıt kutuplar olarak konumlandırılan unsurlar daha sonra birbirlerinin yerini alırlar:

“Kutuplaşma ve sırayla birbirinin yerini alma simgeselliği, […] Şanglar dönemi tunçlarının ikonografisinde bol bol yansıtılmış; zıt kutup simgelerinin buluşmalarını öne çıkaracak biçimde düzenlenmiştir; örneğin baykuş veya karanlıkları simgeleyen bir başka figür ‘güneş gözleri’yle süslenirken, ışık amblemlerine birer ‘gece’ işareti konmuştur.”199

Genellikle bu tip sistemlerde sırayla birbirinin yerini alma ilkesi genellikle zıtlık prensibinin üstüne çıkmaktadır.200 Tao’nun dış görünümü Yang ve Yin’in birbirinin yerini alması sayesinde ortaya çıkmaktadır. Yin dişil olanı Yang ise eril olanı temsil etmektedir. Bu ikisi arasındaki zıtlıktan da hayatın meydana geldiğine inanılmaktadır. Söz konusu inanç sisteminde evrenin kesintisiz döngüsünün bu iki unsurun sürekli birbirinin yerini alması sayesinde sağlandığına inanılmaktadır.201

İran’da M.Ö. 1000’de ortaya çıkan Zerdüştlük, Zerdüşt’ün monoteizm ile düalizmi birleştirmesiyle yeniden düzenlenir. Asıl yaratıcı olarak Ahura Mazda kabul edilmekte ve tüm zıtlıkları da onun yarattığına inanılmaktadır.202 “Zerdüşt’ün 197 A.e., s. 25. 198 A.y. 199 A.y. 200 A.e., s. 25-26. 201 A.e., s. 26.

202 Mircea Eliade ve İoan P. Couliano, Dinler Tarihi Sözlüğü, Çev. Ali Erbaş, İst, İnsan Yay., 1997,

teolojisi terimin kesin anlamında düalist değildir, çünkü Ahura Mazda’nın karşısında bir karşı-tanrı” bulunmamaktadır.203 Manihaizm’e göre insanın ruhu iyiyi, bedeni ise kötüyü temsil etmektedir. Yaratılış esnasında karanlık ışığa karışmıştır, dinin amacı ışığa karışan karanlıktan kurtulmaktır.204 İkiye bölünmeler, kutuplaşmalar, ikilikler, zıt metafizik ikili fikirler ve “conincidentia oppositorum”lar (zıtların birliği) içeren farklı mitik ögeler daha önce çoğunlukla olumsuz olanı, kötüyü ortaya koyarken Eliade’nin tespitine göre Zerdüştlükte, bu sistem değiştirilmiştir ve “İyilik ve kötülük arasındaki başlangıç dönemine ait ayrılık, Ahura Mazda’nın başlattığı ve biri Aşa’yı (Adalet) diğeri Drug’u (Aldatma) seçen ‘İkiz Ruhlar’ın da sürdürdüğü bir tercihin sonucudur.”205

“Düalist dinler” tanımlaması 1700’lere dayanmaktadır ve başlangıçta İran dinlerini tanımlayabilmek için geliştirilmiş bir kavramdır. Düalizm kısaca “iki prensibin zıtlığı” olarak tanımlanır ve “Bu bir değer yargısını (iyi/kötü) ve kozmolojik, antropolojik, etik vs. bütün düzeylerde realitenin hiyerarşik bir kutuplaşmasını ihtiva eder.”206 Manihaizm, Gnostisizm, Paulisianizm, Bogomilizm ve Katharizm gibi dinlerden düalist dinler olarak bahsedilmektedir.207

Manihaizm, Mani (216-276) isimli bir kişi tarafından kurulur. Altıncı yüzyılda Roma’dan Çin’e kadar yayılmış ve bazı Türk toplulukları tarafından da kabul edilmiştir. Uygur Türk Devleti’nin resmî devlet dini olarak tanınmaktadır. Manihaizm’de dünya, karanlık ile aydınlığın bir karışımı olarak görülmekte ancak dünyanın yaratılışı “Yaşayan Ruh” adı verilen bir iyi tanrıya bağlanmaktadır.208

İnanç sistemlerindeki ikili yapının kişinin günlük hayatını, olayları kavrayışını, toplumların yapısını ve bu toplumda yaşayan insanların ötekiyle kurduğu ilişkileri etkilediği muhakkaktır. Aristoteles, kişinin toplumdan ayrı kalmaması gerektiğine inanır. Politika’sında “toplum içinde yaşamayı beceremeyen ya da kendisine yettiği

203 Mircea Eliade, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi: Taş Devrinden Eleusis Mysteria’larına,

Çev. Ali Berktay, C. 1, İst., Kabalcı Yay., 2003, s. 382.

204 Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin ABC’si, İst., Kabalcı Yay., 1998, s. 233.

205 Mircea Eliade, Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi: Taş Devrinden Eleusis Mysteria’larına,

s. 383.

206 Mircea Eliade ve İoan P. Couliano, a.g.e., s. 83. 207 A.e., s. 84.

için böyle bir ihtiyacı olmayan kişi, ya hayvan olmalı ya da tanrı” der.209 Yine “Yunanlar ve Yahudiler arasında, kişinin toplumdan dışlanması şahsi bir felakettir.”210 Toplum içinde yaşayan ve kişiliğini bu toplumdaki genel kabuller üzerinden inşa eden insanın psikolojik antropoloji kapsamında temel kişilik yapısının içinde yaşadığı kültür üzerinden şekillendiğini açıklamaya çalışan Kardiner ve Linton’un ortaya attığı “Temel Kişilik Yapısı” tezi kısaca kültürün bir bütün olduğunu ve “bir toplumun tüm üyeleri[nin] kesinlikle tayin edilebilir bir kişilik yapısını meydana getiren belirli ilk yaşantıları paylaş[tığını]” ileri sürer.211 Dolayısıyla aynı kültüre sahip bireylerin toplumun kabul ettiği genel kurallar çerçevesinde en azından belli müşterek ve ideal toplumsal kimliğe işaret eden bir kişiliğe sahip olmaları beklenir. Bir toplum halinde yaşarken zamanla toplumda ortaya çıkan hiyerarşik kutuplaşmalar neticesinde kişilerin kendilerini üzerinden tanımlamak için toplumsal ötekiler keşfettikleri görülür. Ucubeler, deliler, çirkinler, kötüler, dinden sapanlar ve köleler ötekiler hâline getirilirler. Toplumların kendi varlıklarını korumak üzere savaş verdikleri toplumsal ötekiler olarak ise başka toplumlar kabul edilmekte böylece toplumlar arası farklı bir ben ve öteki ilişkisi de ortaya çıkmaktadır. Tarihsel süreçte tüm toplumların bir öteki kavramına, idealine ihtiyaç duyduğu görülür. Ötekinin genellikle düalist mitlerdeki iyinin zıddı olan kötüyle özdeşleştirilmesi eğilimi de ortak bir tutumdur. Ötekine bu türlü yaklaşım kültürün en önemli yansımaları olan halk deyişlerine, atasözlerine, masallara, hikâyelere, türkülere, ninnilere, fıkralara da yansır. Kötü addedilen öteki, topluma dair anlatılan fıkralarda toplumun kendi içinde ötekileştirdiklerine dair kullandığı müstehzi ve tahkirâmiz ifadeleri yinelemesi ötekilerin birbiri arasında özdeşleştirilmesinin açık bir göstergesidir. Ayrıca yine konuyla bağlantılı olarak, kişinin kendi içinde de bir öteki tanımlandığı bilinmektedir. “Bütün ciddi maneviyat geleneklerinde” insanın iki kutuplu olduğu kabul edilmekte olup kişinin içindeki

209 Aristoteles’in Politika adlı eserinin I. Kitap II. Bölümünden aktaran: Ian Watt, Modern

Bireyciliğin Mitleri: Faust, Don Quijote, Don Juan, Robinson Crusoe, Çev. Mehmet Doğan, İst., Boğaziçi Üniversitesi Yay., 2014, s. 162.

210 A.y.

211 Philip K. Bock, İnsan Davranışının Kültürel Temelleri (Psikolojik Antropoloji), Çev. N. Serpil

ulaşmak istediği öteki; Hinduizm’de “atman”, Tibet Budizm’inde “prabhasavra (ışık varlık)”, Taoizm’de “parlak inci” olarak ifade edilmektedir.212