5. ESERİN ÖZELLİKLERİ
5.2. Dört ve Beş Harfli Kelimeler
5.2.2. Mezîd Kelimeler
İbn Fâris kelimenin aslını üç harfli olarak değerlendirmektedir. Bu asla ya bir harf ya da iki harf ziyade edilebilir. Harf ziyade edilen kelimeler mezîd kelimeler olarak adlandırılmaktadır. Menḥût kelimenin aslı iki veya üç sulâsî kelime iken mezîd kelimenin aslı bir sulâsî kelimedir.
İbn Fâris’in mezîd olarak tanımladığı bu kelimeler sarf âlimleri tarafından
“mulhaḳ” kelimeler olarak adlandırılmıştır.305
Dört ve beş harfli kelimeleri İbn Fâris bazen menḥût ve mevzû‘306 kelimeler
bazen de muştak ve mevzû‘307 kelimeler şeklinde taksim etmiştir. İbn Fâris’in
“muştak” lafzıyla hem menḥût hem de mezîd kelimeleri kastettiğini söyleyenler308
olsa da onun “muştak” kelimesiyle sadece mezîd kelimeleri kastettiği anlaşılmaktadır. Çünkü o menḥût kelimeleri verirken bunu “naḥt” kökünden bir kelime kullanarak açıklamıştır. Ayrıca “dâl” harfinde dört ve beş harfli kelimeleri
muştak, menḥût ve mevzû‘309 kelimeler olarak taksim etmiştir. Muştak kelimeleri
menḥût’tan ayrı zikretmesi onun muştak lafzıyla mezîd kelimeleri kastettiğini
göstermektedir. Eserinde sadece bir yerde
ﺕﻮﺤﻨﹶﳌﺍ ﻖﺘﺸﹸﳌﺍ
ifadesini310 kullanmış ancakbu ifadeden sonra verdiği
ﺺﻤﹶﻟﺪﻟﺍ
(parlak) kelimesindeki “mîm” harfinin zaidolduğunu kaydetmiştir. Bu da bu kelimenin menḥût olmayıp mezîd olduğunu gösterir. Buradaki menḥût kelimesi ise herhalde yanlışlıkla kullanılmıştır.
Eserinde başka bir yerde de mezîd’le muştakı aynı olarak
değerlendirmiştir.311 Muştak vasfını kullandığı örnekler incelendiği takdirde bunların
mezîd kelimeler olduğu görülmektedir.
Müellif “ḳâf” harfinde dört ve beş harfli kelimeleri iki kısma ayırmıştır. Birinci kısmı
ﺱﺎﻴﻗ ﻰﻧﺩﺃ ﻪﹶﻟ ﺎﻣ ﻪﻨﻣﻭ
(kıyasın en alt şekline sahip olan kelimeler), ikinci
305 Ṭuleymât, Ahmed b. Fâris el-Luġavî, s. 88. 306
İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, II, 143. 307
İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, III, 52. 308 Fâḫir, İbn Fâris el-Luġavî, s. 263-264. 309
İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, II, 337. 310
İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, II, 337 (ﹲﺓﺪﺋﺍﺯ ﻢﻴﻤﹾﻟﺎﹶﻓ .ﻕﺍﺮﺒﹾﻟﺍ : (ﺺﻠﻣﺪﻟﺍ) ﻭ ، (ﺺﻤﹶﻟﺪﻟﺍ) ﺕﻮﺤﻨﻤﹾﻟﺍ ﻖﺘﺸﻤﹾﻟﺍ ﻦﻤﹶﻓ). 311
kısmı ise mevzû‘ kelimeler olarak adlandırmıştır.312
ﺱﺎﻴﻗ ﻰﻧﺩﺃ
(kıyasın en alt şekli) ifadesiyle herhalde mezîd kelimeleri kastetmektedir. Çünkü bu kısımda zikrettiği kelimelerin çoğu mezîd’dir. Ayrıca aslı bir sulâsî kelime olduğu için mezîd kelimeleri bu şekilde vasıflandırması da mümkündür. İki asla sahip olan menḥût kelimeler ise tam kıyasa sahip olan kelimelerdir.İbn Fâris
ﺓﺰﻠﺠﻌﻟﺍ
(kuvvetli at) kelimesinde el-Halil’in bu sıfatınﻖﹾﻠﹶﳋﺍ ﺰﹾﻠﺟ
(bedenin kuvvetli olması, dürülmesi) aslından türediğini söylediğini ve böylece bu türden kelimelerle alakalı olarak kendisinin zikretmiş olduğu hususu doğruladığını
kaydetmektedir. Şöyle ki, el-Halil’e göre bu kelimedeki “‘ayn” harfi zaiddir.313 İbn
Fâris burada mezîd kelimelerin bir asıldan türemesi konusunda el-Halil’in de kendisi gibi düşündüğünü belirtmektedir.
Dört harfli mezîd kelimelerde zaid harf ilk harf olabileceği gibi sonraki
harfler de olabilir.314 İlk harfi zaid olan kelimeye örnek olarak
ﺔﹶﻠﹶﻈﺤﺒﻟﺍ
(sıçramak)kelimesi verilebilir. Bu kelimede “be” harfi zaiddir.315 İkinci harfi zaid olan kelimeye
örnek olarak
ﻉﺎﺷﺮﹺﺒﻟﺍ
(kalpsiz, gönülsüz) kelimesi verilebilir. Bu kelimede “râ” harfizaiddir.316 Üçüncü harfi zaid olan kelimeye örnek olarak
ﺪﻣﺮﺴﻟﺍ
(sonsuz, ebedi)kelimesi verilebilir. Bu kelimede “mîm” harfi zaiddir.317 Dördüncü harfi zaid olan
kelimeye örnek olarak da
ﺏﺪﹾﻏﺰﻟﺍ
(gürültülü ses) kelimesi verilebilir. Bu kelimede“be” harfi zaiddir.318
Bazen de İbn Fâris zaid harfin hangisi olduğunda tereddüt etmektedir.
ﻢﺿﺮﺟ
(çok yiyen, obur) kelimesini buna örnek vermek mümkündür. İbn Fâris ilk önce bu
kelimenin aslının
ﺽﺮﺟ
(yutmak) olduğunu “mîm” harfinin de zaid olduğunu
312
İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, V, 116. 313
İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, IV, 364; Ayrıca bkz. el-Halil b. Ahmed, Kitâbu’l-‘Ayn, II, 316. 314 İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, I, 332. 315 İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, I, 332. 316 İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, I, 332. 317
İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, III, 160. 318
kaydetmektedir. Yine bu kelimenin aslının
ﻢﺿﺭ
(birleştirmek, yığmak (yediklerini birbirine birleştirmek)) kelimesi de olabileceğini zikretmektedir. Bu takdirde ise“cîm” harfi zaid olmaktadır.319
Beş harfli mezîd kelimelerde zaid harfler arka arkaya gelebildiği gibi ayrı da gelebilir.
İbn Fâris genellikle illet harflerini zaid olarak görmemekte ancak sahih
harfleri zaid kabul etmektedir. Sarf âlimleri
ﺎﻬﻴﻧﻮﻤﺘﻟﺄﺳ
ifadesinde yer alan on harfi zaidkabul etmektedirler. İbn Fâris ise zaid harf konusunda bu harflere bağlı kalmamakta
başka harfleri de eklemektedir.320 Onun zaid harfler konusunda bağlı kaldığı bir
kuralı yoktur. Bu konuda o manayı esas almakta ve manadan lafza doğru gitmektedir. Mezîd kelimenin anlamına uygun olan sulâsî aslı arayıp bulmakta ve
diğer harflerin zaid olduğuna karar vermektedir.321
İbn Fâris eserinde bazı yerlerde sarf âlimlerine göre rubâ‘î mezîd fiillerin de
aslını vermektedir. Mesela
ﻢﺠﻧﺮﺣﺍ
(ayrılmak, toplanmak) kelimesinin aslınınﺝﺮﹶﳊﺍ
(ağaçları birbirine sarmaş-dolaş olmuş orman) kelimesi olduğunu belirtmektedir.
Buna göre bu kelimedeki “nûn” ve “mîm” harfi zaiddir.322 Sarf âlimlerine göre ise
rubâ‘î mezîd bir fiil olan bu kelimenin aslı
ﻢﺟﺮﺣ
(toplamak) kelimesidir. Buna görebu fiildeki “hemze” ve “nûn” harfleri zaiddir.323
Bazen de müellif sarf âlimlerine göre rubâ‘î mezîd bir kelimeyi menḥût
olarak değerlendirmektedir. Mesela
ﺲﹶﻜﻧﺮﻋﺍ
(üst üste toplanmak) kelimesininﺲﹶﻜﻋ
(sıkıştırmak, ayrılmamak, ters çevirmek) ve
ﻙﺮﻋ
(ovuşturmak) kelimelerinden naḥtedildiğini belirtmektedir. Bu mezîd fiilin aslı olan rubâ‘î mücerred
ﺲﹶﻛﺮﻋ
(üst üste
319
İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, I, 511; Başka bir örnek için bkz. İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, IV, 359. 320 Fâḫir, İbn Fâris el-Luġavî, s. 261.
321 Ṭuleymât, Ahmed b. Fâris el-Luġavî, s. 105. 322
İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, II, 144. 323
Ebu’l-Abbas Muhammed b. Yezîd el-Muberred, el-Muḳteḍab (nşr. Muhammed Abdulhalik
yığmak) kelimesinin ise
ﺲﹶﻜﻋ
(sıkıştırmak, ayrılmamak, ters çevirmek) veﺲﹶﻛﺭ
(ters çevirmek, bir şeyin altını üstüne çevirmek) kelimelerinden naḥt edildiğini ifadeetmektedir.324 Müellifin burada mezîd ve mücerred fiillerin naḥt edildiği kelimeleri
farklı vermesi herhalde her iki ihtimali belirtmek istemesindendir.
Yine sarf âlimleri çoğu rubâ‘î ve humâsî kelimeleri mücerred kabul etmektedirler. İbn Fâris ise bu kelimeleri mezîd olarak değerlendirmektedir. Mesela
ﺮﺘﻨﻌﻟﺍ
(cesur) kelimesi İbn Fâris’e göre mezîddir. Bu kelimede “nûn” harfi zaiddir.325Sarf âlimlerine göre ise bu kelime rubâ‘î mücerreddir.
ﻝﺩﺮﻤﺸﻟﺍ
(işinde gevşekdavranan) kelimesi İbn Fâris’e göre mezîd kelimedir.326 “Dâl” ve “lâm” harfleri bu
kelimede zaiddir. Sarf âlimlerine göre ise bu kelime humâsî mücerreddir. Çok az da
olsa mücerred ve mezîd kelimeler hususunda görüşleri aynı olmaktadır.327
İbn Fâris bazen bir kelimeyi menḥût ve aynı zamanda mezîd olarak da
değerlendirmektedir. Mesela
ﺭﺪﻨﹶﻔﹶﻘﻟﺍ
(alçak, kötü) kelimesinin sadece menḥût ya dasadece mezîd olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu kelime
ﺪﹾﻔﹶﻘﻟﺍ
(birinin ensesinetokat atmak (alçak, kötü biriymiş gibi)) ve
ﺮﹾﻔﹶﻘﻟﺍ
(ıssız, terk edilmiş yer)kelimelerinden menḥût’tur.328
Görüldüğü gibi bu kelimelerde “nûn” harfi yoktur.
ﺭﺪﻨﹶﻔﹶﻘﻟﺍ
kelimesine “nûn” harfi anlamındaki adiliği artırmak için ziyade edilmiştir.329Eserinde bazı yerlerde ise zaid olan harfi belirtmemiştir.330
Mezîd kelimenin birkaç anlamı olduğunda İbn Fâris o kelime zaid harfsiz
hangi anlamı veriyorsa onu tercih etmiştir. Mesela
ﺺﻔﻨﻌﻟﺍ
kelimesinin “cismi zayıf,küçük kadın” ve “ahlaksız kadın” şeklinde iki anlamını zikretmiş ve ikinci anlamı
tercih etmiştir. Çünkü bu ikinci anlam kıyasa daha uygundur. Bu kelimenin aslı
ﺺﹶﻔﻋ
324
İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, IV, 361. 325
İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, IV, 366. 326
İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, III, 274. 327 Fâḫir, İbn Fâris el-Luġavî, s. 261-262. 328
İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, V, 116. 329 Ḥammûdî, Ahmed b. Fâris, s. 317. 330
(katlamak, dürmek) kelimesidir. Sanki o ahlakı dürülmüş (ahlakı eğri) ve ahlaksız
adamlara yönelen bir kadındır.331 Burada müellif “nûn” harfinin zaid olduğunu
belirtmemiştir.
İbn Fâris eserinde üç harfli bir kelimeye ziyade edilen harflerin mübalağa,332
ta‘zim, 333 tefḫîm (kuvvetlendirmek), 334 taḳbîḥ (çirkinleştirmek), 335 teşnî‘
(karalamak)336 ya da tehvîl (korkutmak)337 için geldiğini kaydetmektedir. İbn Fâris’e
göre harflerin ziyadesi mananın çokluğuna delalet etmektedir.338