• Sonuç bulunamadı

1. Esere yöneltilen eleştirilerin başında tertibinin zor anlaşılması, maddelerin asıllarına göre taksimindeki karışıklıklar, bazı kelimelerin açıklanmaması ve

ihtisardan dolayı alıntılarda kısaltma yapılması gibi hususlar gelmektedir.659

Mesela

ﺭﺩﺃ

(testisin şişmesi) maddesinin bir tek kelimeden (anlamdan) ibaret

olduğunu zikretmiş ancak bu maddenin anlamını açıklamamıştır.660 Yine

ﺪﺒﹾﻏﺰﻟﺍ

(köpük) kelimesini zikretmiş ancak şerh etmemiştir. 661 Bazen de kelimeleri

zikretmeden şerh etmiştir.

ﹼﺙﺩ

maddesinin bir tek kelimeden (anlamdan) ibaret

olduğunu ve bu anlamın da “hafif yağmur” olduğunu belirtmiştir.662 Ancak “hafif

yağmur” anlamına gelen

ﹼﺙﺩ

kelimesini zikretmemiştir. Bir madde içerisinde o

maddeden olduğu halde kaydetmediği kelimeler de vardır. Bunu müellif

ﻮﻨﺑ

maddesinde açık bir şekilde ifade etmiştir. Bu maddeden olan diğer kelimeleri sözü

uzatmamak için kaydetmediğini belirtmiştir.663

İktibasta bulunduğu dil bilginlerinin özellikle de el-Halil b. Ahmed’in, İbn Dureyd’in, İbnu’s-Sikkît’in ve Ebû Ubeyd’in isimlerini zikretmediği yerler de olmuştur.

Örnek olarak verdiği hadislerin ve şiirlerin sadece bir kısmını kaydederek birçok yerde ihtisara başvurmuştur.

Maddelerin asıllarına göre taksiminde bazen ikinci ortak anlamla ilgili olan hususları birinci ortak anlamı açıklarken ya da üçüncü ortak anlamla ilgili olan

658

İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, IV, 107-108; el-Halil’in muhmel olarak değerlendirdiği halde İbn

Fâris’in musta‘mel gördüğü diğer örnekler için bkz. İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, III, 245-246, IV,

252.

659

Emil Yakub, el-Me‘âcimu’l-luġaviyyetu’l-‘Arabiyye, s. 90; Elmalı, “Mu‘cemü mekâyîsi’l-luga”,

DİA, XXX, 347. 660

Bkz. İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, I, 71. 661

Bkz. İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, III, 54. 662

İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, II, 264. 663

açıklamaları ikinci ortak anlamda zikretmiştir.664

Sonu illetli harfle biten köklerin açıklaması bir düzen içerisinde yer almamaktadır. Bu maddeleri bazen bir arada bazen de ayrı ayrı başlıklar altında incelemiştir. Bu karışıklık aynı şekilde ikinci harfi illetli olan köklerde de devam etmektedir.

2. İbn Fâris başka dillere ait olan kelimelerle alakalı yeterli bilgi vermemiştir. Eserinin en önemli özelliği iştikak olan bir müellifin lugavî açıdan kelimenin konumunu ve diğer dillerle olan ilişkisini bilmek için Arap diline yakın lisanlara

(özellikle Sâmî dillerine) hâkim olması gerekli görülmektedir. Mesela

ﺦﻳﹺﺭﺄﺗ

kelimesinin Arapça olmadığını belirtmiş ancak hangi dile ait olduğunu ifade

etmemiştir. 665 Bazen de konuyla alakalı ifadeleri “Arapça olduğunu

zannetmiyorum”, 666 “Farsça olduğunu zannediyorum” 667 şeklinde şüphe

içermektedir.668

İbn Fâris

ﺺﺟﺃ

ﺱﺭﺃ

ﺥﺮﺑ

ﻖﺒﺣ

ﺖﻓﺯ

gibi İbranca olan bazı maddeleri669

başka dillere ve lehçelere nispet etmiştir. Bu maddelerin Arap ve İbrânî dilleri

tarafından başka üçüncü bir dilden alınma ihtimali de vardır. Yine

ﻢﻴﻟﺍ

(deniz) ve

ﺱﻭﺪﹸﻘﻟﺍ

(noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah (c.c.)) kelimelerinin Suryânî

dilindeki aslına değinmemiştir.

ﺪﻨﹶﻘﻟﺍ

(şeker) kelimesinin Arapça sanıldığını belirtmiş

ancak Farsça olduğuna dair bir şey söylememiştir.670

Müellifin diğer dillere önem vermemesinin sebebi o günün şartlarında Arap dilinin hâkim olması ve dolayısıyla bu dili diğer dillere ihtiyaç bırakmayacak

derecede yeterli görmesidir.671 Arap dilinin Kur’ân ve hadis dili olması müellifin bu

dili yeterli görmesinin başlıca sebebidir.

664 Naṣṣâr, el-Mu‘cemu’l-‘Arabî, II, 363. 665

İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, I, 94; Başka örnekler için bkz. İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, III, 424, VI,

48.

666

İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, III, 205. 667

İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, III, 446, VI, 148. 668 Ṭuleymât, Ahmed b. Fâris el-Luġavî, s. 33-34. 669

İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, I, 64, 79, 241, II, 130, III, 15. 670 Ṭuleymât, Ahmed b. Fâris el-Luġavî, s. 37-40, 55. 671

Müellif belirlediği bir kural gereği mu‘arreb maddeleri ortak anlama uygun

görmezken, bazı maddelerde bu kurala bağlı kalmamıştır. Mesela

ﺝﺬﺑ

maddesinin

mu‘arreb olduğunu belirtmesine rağmen bir ortak anlamının olduğunu ifade etmiştir.672

3. Müellif eserinin mukaddimesinde Arap dilindeki kelimelerde sahih miḳyâsların ve asılların tespitini yapmak üzere bir eser kaleme aldığını belirtmiş olsa

da bazen

ﺖﻔﺣ

ﺲﻔﺣ

ﻂﻘﺣ

gibi aslı olmayan maddeler673 de zikretmiştir. Onun

ortak anlam düşüncesine uygun olduğu halde zikretmediği maddeler de vardır.

ﻑﺬﺣ

ﻡﺬﺣ

ﻭﺬﺣ

ﺐﻧﺯ

maddeleri buna örnek verilebilir.

4. Her kitabın sonunda yer alan menḥût, mezîd ve mevzû‘ kelimeler bir düzen içinde değil de karışık kaydedilmiştir.

5. Mezîd kelimelerin aslı konusunda bazen daha uzak olan ihtimali göz önüne

almıştır. Mesela “aslan” anlamına gelen

ﺮﺑﺰﳍﺍ

kelimesinin aslının mubariz (savaşçı)

vasfından dolayı

ﺯﺮﺑ

olduğunu kaydetmiştir.674 Ancak eseri tahkik eden Muhammed

Hârûn bunun yanlış olduğunu belirtmiş ve bu kelimenin aslının “bir işi sağlam

yapmak” anlamına gelen

ﺮﺑﺯ

kökü olduğunu ifade etmiştir.675 Kelimenin aslı

ﺮﺑﺯ

olarak değerlendirildiği zaman ḳalb’in yapılmasına ihtiyaç da kalmamaktadır.

6. Bazen ortak anlamla ilişkisi kurulabilecek kelimeleri şâẕ olarak

değerlendirmiştir.

ﱪﹺﺒﻋ

“safran ve güzel koku” anlamlarına gelen bu kelimeyi İbn Fâris

şâẕ kelime olarak değerlendirmektedir. Ancak bu kelimenin “koku” anlamında ortak

anlam kendini göstermektedir. Çünkü

ﱪﻋ

maddesinin ortak anlamı “varma, ulaşma,

intikal etmedir”.676 Kokunun özelliği de kaynağından başka bir yere intikal etmesidir.

7. İbn Fâris eserinde ihtisara dayalı olan kendi naḥt düşüncesini örnekler

672

İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, I, 217. 673

İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, II, 84, 86, 90. 674

İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, VI, 72. 675

İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, VI, 72 (dipnot: 1). 676

vererek ispat etmeye çalışmıştır. Dillerin doğal eğilimi de kelimelerin kısaltılması yönündedir. Hal böyleyken sunâiyye kuramını destekleyici hususlara işarette bulunması bir çelişki olarak değerlendirilebilir. Çünkü bu kuramda ihtisar değil tam tersine kelimelerin harf sayısındaki artış söz konusudur.

Birçok dilde ise iki, üç ve daha fazla heceden oluşan kelimeler zamanla daha

az sayıdaki heceye dönüşme süreci yaşamaktadır.677

8. İbn Fâris ses isimlerini belirlediği bir kural olarak ortak anlam için uygun görmediği halde bazı ses isimlerini ortak anlam çerçevesinde değerlendirmiştir.

9. Müellif bazen de her iki maddede birinin diğerinden maḳlûb olduğunu ifade etmiştir. Bu takdirde müellife göre bu maddelerden hangisinin asıl hangisinin maḳlûb olduğu anlaşılmamaktadır. Bazen de her iki maddenin mubdel olduğunu söyleyerek asılla fer‘i karıştırmıştır. Bazı maddelerde de mubdel’i maḳlûb, maḳlûb’u da mubdel şeklinde nitelendirmiştir.

Müellifin ibdâl’a ve ḳalb’e çokça başvurması da esere başka bir eleştiri olarak yöneltilebilir.

10. Madde başlıklarında “asıl”, “useyl”, “kelime”, “kıyas”, “bâb”, “kelam”, “binâ”, “harf”, “şey”, “emr”, “vech” ve “mana” gibi çok farklı ve çeşitli kavramlar kullanılmıştır. Maddeyi nitelendirmek için kullanılmış bu kavramlar yazar tarafından açıklanmamıştır. Kavramların bu şekilde çeşitli ve karışık olmasının nedeni, alanında yazılmış ilk ve tek eser olması şeklinde açıklanabilir.

11. Müellifin bazı maddelerde farklı anlamları ayrı ayrı ortak anlam olarak değerlendirmeyip bir asıl içerisinde farklı manalar olarak kaydetmesinin nedeni tam

olarak anlaşılmamaktadır. Buna örnek olarak

ﺮﺼﻣ

maddesi verilebilir:

ﻌﻣ ﹸﺔﹶﺛﺎﹶﻠﹶﺛ ﻪﹶﻟ ﺢﻴﺤﺻ ﹲﻞﺻﹶﺃ ُﺀﺍﺮﻟﺍﻭ ﺩﺎﺼﻟﺍﻭ ﻢﻴﻤﹾﻟﺍ

ﻲﹺﻧﺎﱠﺜﻟﺍﻭ ،ﹺﺐﹾﻠﺤﹾﻟﺍ ﻦﻣ ﺲﻨﹺﺟ ﹸﻝﻭﹶﺄﹾﻟﺍ .ﻥﺎ

ﻮﻀﻋ ﹸﺚﻟﺎﱠﺜﻟﺍﻭ ،ٍﺀﻲﺷ ﻲﻓ ﺪﻳﺪﺤﺗ

.ِﺀﺎﻀﻋﹶﺄﹾﻟﺍ ﻦﻣ

Bu madde üç anlamı olan bir tek asıldan ibarettir. Birincisi “memeyi parmak uçlarıyla tutarak sağmak”, ikincisi “bir şeyin sınırlarını belirlemek”, üçüncüsü ise

677

“bir uzuvdur”.678 Böyle maddelerde “asıl” kavramına “kök” anlamını vermek “mana” kelimesini de “ortak anlam” şeklinde anlamak mümkündür. Ya da İbn Fâris’in bu farklı manaları farklı ortak anlamlar olarak değerlendirmeyip bir asıl (kök) içerisinde üç ayrı mana olarak kaydetmesi bunu sonradan meydana gelen farklı amillere veya maddenin içerisinde yer alan iştikak farklılığına bağlaması sebebiyle olabilir.

12. Müellifin bir ortak anlam çerçevesinde değerlendirdiği kelimeler için yapmış olduğu ta‘lîller ve yorumlar çoğu zaman isabetli ve tutarlı olmakla beraber bazen bu izahlar çok uzak görülmektedir.

13. Eserdeki bazı birden çok ortak anlama sahip maddeleri daha az sayıda

ortak anlamda toplamak mümkündür. Mesela müellif

ﻒﻠﺧ

maddesinin üç ortak

anlamının olduğunu kaydetmektedir. Bu anlamlardan birincisi “bir şeyin başka bir şeyden sonra (arkasından) gelerek onun yerine geçmesi”, ikincisi “arka taraf”, üçüncüsü ise “değişmektir”. Bu maddede birinci ve ikinci ortak anlam arasında olan benzerlik açıktır. Bunun için bu iki anlamı bir anlamda toplamak mümkündür.

Kelimeleri daha az asıl hatta bir asıl etrafında toplamak daḫîl kelimelerin

tespiti açısından da önemlidir.679

14. Müellif bazen bir ortak anlam çerçevesinde birbiriyle alaka kurulamayan anlamlar zikretmiştir.

15. Maddenin başında o maddenin kaç ortak anlama sahip olduğunu belirttikten sonra madde içerisinde bazen bir ortak anlam daha kaydetmiştir.

16. Madde başlıklarında verdiği anlamlardan onun önce soyut anlamın daha sonra ise bundan somut anlamın meydana geldiği görüşünde olduğu anlaşılmaktadır.

ﻡﺩﺃ

maddesinin “muvafakat, uygunluk” anlamına gelen bir ortak anlamının olduğunu

belirtmektedir.

ﺔﻣﺩﹶﺃ

“derinin iç yüzü”

ﺓﺮﺸﺑ

“derinin dış yüzünden” ete daha yakın

olduğu için yumuşaktır ve etle olan uyumundan dolayı bu şekilde isimlendirilmiştir.

Hz. Âdem de toprağın iç katından yaratıldığı için bu şekilde isimlendirilmiştir.680 Bu

678

İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, V, 329-330; Başka örnekler için bkz. İbn Fâris, Meḳâyîsu’l-luġa, V,

327, 332-333, 344-345, 355-356, 358-359, 366.

679 Rıḍvân, el-İmâm Ebu’l-Huseyn b. Fâris er-Râzî, s. 171-172. 680

yorumuyla müellif toprak, insan ve deri arasında bir bağ kurmaktadır ve bu kelimelerin temelinde maddenin ortak anlamı olan “uygunluk, uyum” durmaktadır. Dolayısıyla madde soyut anlamdan somut anlama doğru gelişmiştir. Ancak İbrânî

dilinde

ﺔﻣﺩﺃ

kelimesi “yer, toprak” anlamına gelmektedir. Yani İbrânî dilinde bu

kelimenin temel anlamları somut anlamlardır. Somut anlamı dilin gelişmesinin ilk

süreci olarak değerlendirmek daha doğru gözükmektedir.681

17. Birbirine zıt anlamı olan iki maddeyi karşıt anlamlarıyla açıklamış ancak

hiçbir maddede bu anlamları izah etmemiştir.

ﻦﺴﺣ

maddesini

ﺢﺒﹸﻘﻟﺍ ﺪﺿ

“çirkinliğin

karşıtı”,682

ﺢﺒﻗ

maddesini de

ﻦﺴﹸﳊﺍ ﻑﺎﹶﻠﺧ

“güzelliğin karşıtı”683 olarak açıklamıştır.

Ancak bu maddelerin hiçbirinde

ﻦﺴﺣ

ve

ﺢﺒﹸﻗ

kelimelerinin açıklamasını

vermemiştir.684 Eserde müellifin bu şekilde anlamını vermediği başka örnekler de

bulunmaktadır.

Benzer Belgeler