• Sonuç bulunamadı

Meyve ve Gölgelik İçin Ağaçlar

2.3. CENNETTEKİ HAYAT

2.3.4. Âyetlerdeki Bazı Kırâat Farklılıkları a- “ﺮﻳراﻮﻗ” Kelimesi:

2.3.6.1. CENNETLİKLERİN YAŞADIĞI ORTAM

2.3.6.1.3. Meyve ve Gölgelik İçin Ağaçlar

Bu sûrede Cenâb-ı Hakk, iyi kullarının cennetteki konumunu tasvir ederken bir de onların gölgeleri yakın ve meyveleri kolayca toplanabilir bir ortamda sefâ sürdüklerini haber vermektedir. Gölgelerin yaklaşması ve meyvelerin baş üzerinde sarkması, insan hayalinin ulaşabileceği en yüksek bir huzur ve rahat ülkesi kabul edilebilir786. Bununla birlikte Kur’ân’ın ilk hitâb ettiği toplumun arzu ve istekleri de göz önünde bulundurulduğunda Cenâb-ı Hakk’ın bahşettiği bu mekanın insana vereceği mutluluğun büyüklüğü daha da iyi anlaşılacaktır. Çünkü o coğrafyada yaşayan insanların en çok ihtiyaç duyduğu ve hayal ettiği şeylerden biri de gölgesi ve nimetleri bol olan bir ortamdır.

Bu ayrıcalık, cennet ehline dünyada iken Allah’a kulluk adına nefislerini alçaltmaları karşılığında verilmiş bir mükâfattır787. Nitekim “Artık o, meyveleri sarkmış yüce bir

cennette hoşnut kalacağı bir hayat içindedir.”788

âyeti de yaptıklarına karşılık elde ettikleri bu mükâfatı müjdelemektedir.

784 Nesefî, a.g.e., 4/318; Ebu’s-Suûd, a.g.e., 9/73; Âlûsî, a.g.e., 29/158.

785 Şevkânî, a.g.e., 5/463; Âlûsî, a.g.e., 29/158.

786 Kutub, Fizılâli’l-Kur’ân, 6/3782.

787 Bikâî, a.g.e., 21/144.

Gölgelerin yakın olması, cennetteki ağaçların gölgelerinin müminlere yakın durması anlamındadır.789. Nitekim aynı âyette geçen ve “ ادﺔﻴﻥ ” kelimesinin hâli olan790 “Meyveleri de emirlerine boyun eğmiş olacaktır” ifadesi, bu manayı kuvvetlendirmektedir791.

Onlar, “orada gölge altında ve su başında”792 cennet nimetlerinden istifade ederler. Ancak, cennetteki gölgenin dünyadaki gölge ile aynı anlamda olmadığı açıktır. Çünkü cennet, aydınlık bir yerdir793. Ayrıca cennette dünyada olduğu gibi gölgeyi giderici güneş de yoktur794. Zira oranın “gölgeleri daimidir.”795

Cennette güneş olmadığı bir önceki âyette ifade edilmişti. Buna rağmen bu âyette gölgeden bahsedilmektedir. Bu sebeple “güneşin olmadığı bir ortamda gölgenin varlığından nasıl söz edilmektedir?” şeklindeki bir suâle karşı tefsirlerde şu şekilde bir cevaba yer verilmektedir; Âyette kastedilen, “cennetin ağaçları öylesi bir konumda bulunur ki, şâyet orada güneş olsaydı, bu ağaçlar onları güneşten korurdu...” anlamıdır796.

Cennet ehli, kendilerine gölgeleri yakın duran bu ağaçların meyvelerinden de istifade ederler. Öyle ki, meyvelerini alırken hiç de zorluk çekmezler, çünkü gölgeleri yakın olan bu ağaçların meyveleri de onlara yakın durmakta, onlar için eğilmektedir. Onlar, bu meyveleri nasıl dilerlerse öyle toplarlar797. Nitekim âyette geçen “ﺖﻠﻟذ” kelimesi, burada zorluğun zıddı olarak kullanılmakta798 ve “o meyveler, eğildi, onların emrine amade oldu” anlamına gelmektedir799. Cennet ehli meyveyi yemeye yeltendiği anda ağaç ona dilediği gibi yiyebileceği şekilde eğilir800. Ayakta, oturarak, uzanarak ve hangi

konumda olurlarsa olsunlar, o meyveleri hiçbir zorluk çekmeden, uzaklık veya diken

789 Taberî, a.g.e., 28/132; Begavî, a.g.e., 8/296; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-Mesîr, 8/436; Kurtubî, a.g.e., 19/138; Nesefî, a.g.e., 4/318; Nisaburî, a.g.e., 10/124; Tabresî, a.g.e., 9/621; Şevkânî, a.g.e., 5/464; Kasımî, a.g.e., 17/9; Zuhaylî, a.g.e., 29/296.

790 Zemahşerî, a.g.e., 4/198; Nesefî, a.g.e., 4/318; Ebu’s-Suûd, a.g.e., 9/73; Âlûsî, a.g.e., 29/159.

791 Nisaburî, a.g.e., 10/124; Zuhaylî, a.g.e., 29/296.

792 Vâkıa, 56/30,31.

793 Nisaburî, a.g.e., 10/124.

794 Tabresî, a.g.e., 9/621; Zuhaylî, a.g.e., 29/296.

795 Ra’d, 13/35.

796 Razî, a.g.e., 30/248.

797 Taberî, a.g.e., 28/132; Kuşeyrî, a.g.e., 3/664; Âlûsî, a.g.e., 29/159.

798 Âlûsî, a.g.e., 29/159.

799 Begavî, a.g.e., 8/296; Razî, a.g.e., 30/248; Nesefî, a.g.e., 4/318.

gibi bir sorun yaşamdan diledikleri gibi toplayabilirler. Nitekim “İki cennetin de

meyvelerinin devşirilmesi yakındır”801 âyetinde de buna işaret edilmektedir. Ayrıca Allah Resûlü de “Meyveleri de aşağı eğdirildikçe eğdirilmiştir.” âyetini açıklarken “Cennet ehli kendilerine yaklaşan meyveleri ayakta, oturarak ve yatarak yerler.”802 buyurmuştur.

Ayrıca tefsirlerde bu manayı destekleyici mâhiyette şöyle bir rivâyet kaydedilmektedir; Cennetteki ağaçların dalları, cennet ehli kalktığında onlarla beraber onların seviyesine kalkar, oturduklarında onlar için ulaşabilecekleri seviyeye eğilir ve uzandıklarında da yine onların ulaşabileceği şekilde eğilir, işte âyette zikredilen “ﻞﻴﻟﺬﺗ” kelimesinin anlamı budur803.

Bunun yanında âyetteki “ﺖﻠﻟذ” fiilini, “alçak duvar” anlamındaki “ ﻴﻟذ ﻂﺉﺎﺣﻞ ” ifadesinde olduğu gibi “alçak ve kısa olmak” anlamında alarak, ulaşılmaları bakımından ağaçların alçak ve kısa olduğunu söylemek de mümkündür804.

İnsan sûresindeki bu âyette cennet meyvelerinin kolayca devşirildiği vurgulanırken Kur’ân’nın değişik âyetlerinde cennet meyvelerinin, bu özelliği ile birlikte bolluğuna ve çeşitliliğine de işaret edilmektedir. “Bir çok meyve ne tükenir ne yasak edilir.”805, “Orada onlar için bir çok meyve vardır. Ondan yerler.”806, “İkisinde de her türlü

meyveden çift çift vardır.”807, “İkisinde de her türlü meyveler, hurma ve nar vardır.”808, “Düzeltilmiş kiraz ağacı, meyveleri salkım salkım dizili muz ağaçları (içindedirler)”809, “(Takva sahipleri için)bahçeler, üzüm bağları vardır.”810

801 Rahmân, 55/54.

802 Münzirî, a.g.e., 4/523 (Cennet ve Nimetleri 61)

803 Taberî, a.g.e., 28/132; Begavî, a.g.e., 8/296; Zemahşerî, a.g.e., 4/198; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-Mesîr, 8/436; Ebu Hayyân, a.g.e., 8/396; İbn Kesîr, a.g.e., 8/291; Tabresî, a.g.e., 9/621; Bikâî, a.g.e., 21/144; Âlûsî, a.g.e., 29/159; Merâğî, a.g.e., 10/168.

804 İbn Kuteybe, Tefsîr-u Garîbi’l-Kur’ân, s.503; Zemahşerî, a.g.e., 4/198; Razî, a.g.e., 30/248; Nisaburî, a.g.e., 10/124; Şevkânî, a.g.e., 5/464.

805 Vâkıa, 56/32,33. 806 Zuhruf, 43/73. 807 Rahmân, 55/52. 808 Rahmân, 55/68. 809 Vâkıa, 56/28,29. 810 Nebe’, 78/32.

Ayrıca cennetin meyveleri, kolay toplanılması ve bol olmasının yanında “yemişleri

daimidir.”811 âyetinde de ifade edildiği gibi ebedîdir.

Tefsirlerde âyette geçen “ﺔﻴﻥاد”(Yakın) kelimesi hakkında onun mensûbiyetini açıklayıcı farklı görüşlere yer verilmektedir. Zira bu görüşler, âyetin manasını değiştirir niteliktedir. Bunlardan bazıları şunlardır:

1. Önceki âyette geçen “ﻦﺌﻜﺘﻣ” kelimesine atfedilmesi ve onun gibi hâl olması dolayısıyla mensuptur812. Bu durumda o da 13.âyetteki “ﺔﻨﺝ” kelimesinin hâlidir. Böylece “Onların mükâfatı, tahtlarda oturdukları, aşırı sıcak ve soğuktan etkilenmedikleri ve gölgeleri yakın olan cennettir.” denilmektedir.

2. Bu kelime, “ﺔﻨﺝ” kelimesine atfedilmiş ve mahzuf olan bir kelimenin sıfatı olması hasebiyle mensuptur. Bu durumda kelime, “ ﻢﻬﻴﻠﻋ ﺔﻴﻥد ىﺮﺧأ ﺔﻨﺝ” takdirindedir, manası ise “Bir diğer cennet, gölgeleri ehline yakın olandır” şeklindedir. Sanki Allah Tealâ, “Allah sabretmelerine mukâbil, onları bir cennet ve ipek elbise ile ödüllendirdi. Bir de, gölgesi üzerlerine yakın olan başka bir cennetle...” buyurmaktadır. Bu durum, Cenâb-ı Hakkın “Rabb’inin huzurunda durmaktan korkan kimselere iki cennet

vardır.”813 âyetinde de ifade ettiği gibi müminlere Rablerinden korkmaları sebebiyle iki cennet vad etmesi sebebiyledir. Nitekim önceki âyetlerde geçen “Biz

Rabb’imizden korkarız”814 sözü, bu görüş için delil kabul edilmektedir815.