• Sonuç bulunamadı

Bütün Mahlûkatı Yaratanın Allah Tealâ Olduğu

2.4. ALLAH RESÛLÜ, KAFİRLER VE İNSAN SÛRESİ

2.4.4. Âyetlerdeki Bazı Kırâat Farklılıkları “نؤﺎﺸﺗ” Kelimesi:

2.4.6.2. KÂFİRLERİN DÜNYADAKİ HALLERİ

2.4.6.2.2. Bütün Mahlûkatı Yaratanın Allah Tealâ Olduğu

Allah Tealâ, ahireti önemsemeyerek dünyaya meyletmeleri dolayısıyla kâfirleri kınadıktan sonra onların yaratılışlarındaki kudretinin büyüklüğünü gösteren nimetlerini hatırlatarak şöyle buyurmaktadır; “Biz yarattık onları. Mafsallarını da biz sapasağlam

bağladık. Dilediğimiz vakit yine onları, benzerleriyle değiştiririz de.”1133

Bu âyet, kâfirlerin yaptıkları yanlışlıkları, ve ayıpları yüzlerine vurmaktadır. Çünkü kainâtta hiçbir varlığı Allah Tealâ, başı boş yaratmadığı1134 gibi insanı da gâyesiz yaratmamıştır1135. Ancak kâfirler, ahireti ihmal edip dünyaya meyletmekle Yüce Allah’ın insanları yaratmadaki asıl gâyesi olan kulluğu hiçe saymaktadırlar. Nitekim bu âyette Hakk Tealâ, bütün mahlûkatı olduğu gibi onları da yaratanın, onların yaratılışlarını sapasağlam ve güzelce yapanın, bedenlerini, eklemlerini birleştirmekle muhkem kılanın ve yaşamlarında kendilerine gerekli olan güç ve kuvveti bahşedenin kendisi olduğunu hatırlatmakla nankörlüklerini yüzlerine vurmakta ve adeta şöyle buyurmaktadır: “Sizi yoktan var eden ve yaratılışınızı böylece sapasağlam, güzelce yapan Benim. Böyle olmasına rağmen siz beni nasıl inkâr ediyor, benden nasıl gâfil olabiliyorsunuz?”1136

Kâfirler, dünyaya olan aşırı düşkünlükleri sebebiyle kendilerini yaratan Yüce Allah’ı inkâr etmektedirler. Halbuki, onların dünyayı sevmeleri de aslında Allah’a itaat etmelerini gerektirmektedir. Çünkü sevdikleri bu dünya nimetlerini onlara veren de bu nimetlerden istifade ettikleri bedenlerini yaratan da Yüce Allah’tır. İşte bu âyet ile Hakk Tealâ, kâfirlere kendisini kabul etmekten başka çıkar yollarının olmadığını bildirmekte, hâli hazırda içerisinde bulundukları küfür bataklığının hiçbir haklı mesnedinin bulunmadığını haber vererek takındıkları tavır dolayısıyla onları kınamaktadır.

Âyetteki “ﺮﺳأ” kelimesinin ifade etmiş olduğu mana hakkında tefsirlerde faklı görüşler vardır:

1133 İnsan, 76/28.

1134 Bkz. Enbiyâ, 21/16-17; Duhân, 44/38.

1135 Bkz. Zâriyât, 51/56; İnsan, 76/2.

1. Kimileri bu kelimeyi “yaratılış” anlamında kabul etmektedir1137. Bu durumda mana “yaratılışlarını sapasağlam yaptık” 1138 şeklindedir. Cenâb-ı Hakk, bununla onların yaratılışlarındaki nizâm ve intizâmı haber vermektedir1139. Nitekim “Yaratılışı güzel kadın” anlamında “ ﺮﺳﻷا ﺔﻨﺴﺣ ةأﺮﻣإ” denir ki bununla kadının yapısının güzelliği kastedilmekte, sanki bu haliyle kişiyi esir aldığı ifade edilmektedir1140.

2. Bazıları da “mafsallar, eklemler” anlamında kullanıldığını söylemektedir1141. Böyle olması halinde ise Hakk Tealâ, burada onların mafsallarını adale, sinir ve damarlarla birleştirdiğini ve böylece bütün bir insan halinde yapılarını sağlamlaştırdığını haber vermektedir1142.

3. Bazıları ise “yapabilirlik, güç, kuvvet” anlamında tefsir etmektedir1143. Bu durumda âyette onların hayatlarını idameye ihtiyaç duydukları güç ve kuvveti bahşedenin Allah Tealâ olduğu bildirilmiş olur1144.

Cenâb-Hakk, böylece onların yaratılışındaki eşsiz ve ortaksız payını bildirdikten sonra âyetin devamında kâfirleri yaratılış sebeplerini unutmaları, bu gâyeden sapmaları dolayısıyla onları helâk edip yerlerine başkalarını getirmekle tehdit etmektedir1145. Zira onları başkalarıyla değiştirdikten sonra eski hallerine döndürebilecek hiçbir kudret yoktur1146.

Yüce Allah bununla onları tehdit etmektedir, çünkü kâfirler, kendilerine dünya nimetlerini bahşeden ve bu nimetlerden istifade edecekleri uzuvları veren Yüce Yaratıcıyı inkâr etmektedirler ki, onların bu nimete karşı nankörlükleri Allah Tealâ’nın vermiş olduğu bu nimetleri ellerinden almasına sebep teşkil etmektedir.

1137 Taberî, a.g.e., 28/139; Begavî, a.g.e., 8/299; Kurtubî, a.g.e., 19/151; Nesefî, a.g.e., 4/321; İbn Kesîr, a.g.e., 8/294; Tabresî, a.g.e., 9/626; Suyûtî, ed-Dürr, 8/378; Şevkânî, a.g.e., 5/469.

1138 Ebu Ubeyde, a.g.e., 2/280; Taberî, a.g.e., 28/139; Begavî, a.g.e., 8/299; Kurtubî, a.g.e., 19/151.

1139 İbn Atıyye, a.g.e., 15/253.

1140 İbn Kuteybe, Tefsîr-u Garîbi’l-Kur’ân, s.504; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-Mesîr, 8/441.

1141 İbn Atıyye, a.g.e., 15/253; Kurtubî, a.g.e., 19/151; Nisaburî, a.g.e., 10/129; Tabresî, a.g.e., 9/626; Bikâî, a.g.e., 21/158; Suyûtî, ed-Dürr, 8/378; Âlûsî, a.g.e., 29/166; Elmalılı, a.g.e., 8/208.

1142 Begavî, a.g.e., 8/299; Zemahşerî, a.g.e., 4/201; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-Mesîr, 8/441; Razî, a.g.e., 30/261; Ebu’s-Suûd, a.g.e., 9/76; Şevkânî, a.g.e., 5/469; Âlûsî, a.g.e., 29/166; Merâğî, a.g.e., 10/175; Tabatabâî, a.g.e., 20/155; Zuhaylî, a.g.e., 29/307.

1143 Taberî, a.g.e., 28/139; İbn Atıyye, a.g.e., 15/253; Kurtubî, a.g.e., 19/151; Tabresî, a.g.e., 9/626; Şevkânî, a.g.e., 5/469.

1144 Tabresî, a.g.e., 9/626.

1145 Kasımî, a.g.e., 17/13; Merâğî, a.g.e., 10/176.

Allah Tealâ, kâfirleri şu âyetlerde de bu şekilde tehdit etmektedir; “Ey insanlar! Allah

dilerse sizi yokluğa gönderip başkalarını getirir; Allah buna kâdirdir.”1147, “Görmedin

mi ki, Allah gökleri ve yeri, hikmetle ve ciddi bir maksat için yaratmıştır. Eğer dilerse sizi ortadan kaldırıp yepyeni bir halk getirir. Allah’a göre bu, sözü edilecek bir şey değildir.”1148, “Allah dilerse sizi yok eder ve yerinize yeni bir halk getirir. Bu da Allah’a

güç bir şey değildir.”1149, “Şüphesiz onların yerine daha iyilerini getirmeye bizim

gücümüz yeter ve kimse bizim önümüze geçemez.”1150

Âyetteki bu tehdidi ifade eden “Dilediğimiz vakit yine onları, benzerleriyle değiştiririz” sözünün birkaç anlamı olabilir:

1. Bu cümle, “Biz dilediğimizde onları helâk eder, yerlerine onlara yaratılış itibariyle benzer olan, ancak Allah’a itaatkar olanları getiririz.”1151 anlamı ifade edebilir. Yani şahıs olarak değiştirme söz konusudur1152. Ancak kâfirlerin yerlerine geçirilecek olanların onlardan farklı olarak itaatkar olabilecekleri gibi küfürde onlara benzer olabileceği görüşü de tefsirlerde yer almaktadır1153.

2. Bu cümle, “Nasıl ki, Biz insanı sıhhatli ve sağlam bir şekilde yarattıysak, yine bir felç ve çarpılma ile veya başka bir hastalığı musallat ederek onu özürlü kılabiliriz.” takdirinde de olabilir1154. Bu durumda da şekil olarak değiştirme söz konusudur1155. Zira onlara bu güzellikleri veren, yine onlardan almaya ve onları çirkin bir şekle sokmaya da kâdirdir.

3. Veyahut da cümle, “Eğer Biz istersek herhangi bir şekilde onları ölümden sonra tekrar yaratabiliriz.” anlamındadır1156.

1147 Nisâ, 4/133.

1148 İbrahim, 14/19-20.

1149 Fâtır, 3516-17.

1150 Meâric, 70/41.

1151 Taberî, a.g.e., 28/139; Begavî, a.g.e., 8/299; Zemahşerî, a.g.e., 4/201; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-Mesîr, 8/441; Razî, a.g.e., 30/261; Kurtubî, a.g.e., 19/152; Nesefî, a.g.e., 4/321; Nisaburî, a.g.e., 10/129; Ebu Hayyân , a.g.e., 8/401; Ebu’s-Suûd, a.g.e., 9/76.

1152 Bikâî, a.g.e., 21/159; Elmalılı, a.g.e., 8/208.

1153 Razî, a.g.e., 30/261.

1154 Kurtubî, a.g.e., 19/152; Şevkânî, a.g.e., 5/469; Mevdûdî, a.g.e., 6/571.

1155 Âlûsî, a.g.e., 29/166; Elmalılı, a.g.e., 8/208.

1156 Nisaburî, a.g.e., 10/129; İbn Kesîr, a.g.e., 8/294; Ebu’s-Suûd, a.g.e., 9/76; Âlûsî, a.g.e., 29/166; Mevdûdî, a.g.e., 6/571.

Bütün bu hallerde Hakk Tealâ, kudretinin ve ilminin eşsizliğini bildirmekte1157, bütün mahlûkatın olduğu gibi kâfirlerin de O’nun kudreti karşısında sonsuz acziyet içerisinde olduğunu, Ona kulluk etmekten başka çıkar yolun bulunmadığını haber vermektedir. Bu ve buna benzer âyetler, kâfirleri tehdit etmekle birlikte dünya nimetlerine dalıp da bu nimetleri bahşeden Yüce Yaratana karşı kâfirler gibi teşekkür etmeyi unutmuş ve yaratılış gâyelerinden sapmış olanlar için de bir uyarıdır1158. Zira Yüce Allah’a kullarına nimetleri ikram etmesi zor olmadığı gibi onları geri alması da zor değildir.