• Sonuç bulunamadı

Metnin Kuruluşunda Dikkat Edilen Hususlar

Çalışmada tam çeviri yazı kullanılmamıştır. Sadece uzunluklar gös- terilmiş, baştaki ayın gösterilmemiştir.

Metin, Sâcid Dîvânı’nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Ki- taplığı, Nu: BEL-Yz-O0131 (A) nüshası ile Almanya-Berlin Milli Kütüphanesi Türkçe Yazmaları, Nu: Ms. Or. Oct. 2716 (B) nüsha- sından kurulmuştur. Her iki nüshada da şiirler karışık olarak yer al- maktadır. Bu yüzden şiirlerin yerlerine müdahale edilerek standart divan tertibine göre şiirler nazım şekillerine göre gruplandırılmış, nazım şekillerine ayrılan şiirler de Arap harflerine göre alfabetik ola- rak dizilmiştir.

Metinde geçen Arapça ayet, hadis ve ibareler metin içerisinde eğik olarak dizilmiş, anlam ve izahlarına ise metnin sonunda bulunan Te- rim, Kavram ve Âyet Sözlüğü’nde yer verilmiştir.

Metinde yer alan tüm şiirlerin vezinleri tespit edilmeye çalışılarak bulunan vezinler şiirin üst kısmına eğik olarak yazılmıştır.

Metinde okunmasından şüphe duyulan ifadelerin yanına (?) işareti konmuştur.

Hiçbir şekilde okunamayan kelimeler tıpkıbasım olarak metinde ol- duğu yere konmuştur.

Çalışmada, hemzeli ve “y”li şekilleri olan kelimelerin hemzeli şekil- leri tercih edilmiştir (dâyimâ / dâ’imâ, kâyinât / kâ’inât gibi). Çalışmada, varak numaraları koyu olarak köşeli parantez içinde gös- terilmiştir. Nüshaların kısaltmaları da varak numaralarının yanında gösterilmiştir ( [A-4a], [B-15b] gibi).

Nüshalarda olmayan fakat anlam itibariyle olması gereken ve metne ilave edilen ibareler “[ ]” işareti içerisinde gösterilmiştir.

Metinde günümüz imlâsı gözetilmiştir. Ancak sessiz harfler müm- kün olduğunca korunmuştur (Açdı, bakdı gibi).

59 3.3. DÎVÂN-I SÂCİD

Bismi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm

Mesnevî M1 [B-1b - 5b]

Mefâ’îlün/ Mefâ’îlün/ Fe’ûlün Gel imdi dinle esrâr-ı Hudâ’yı Ne resm ile uçurdu ben Hümâ’yı Ulüvv-i şân-ı sübhân-ı mu’azzam Nedir gör hulk-ı insân-ı mükerrem Coşup açdı muhabbet vâridâtı Ne yüzden işledi bu kâ’inâtı Murâd etdi kemâlin kudretu’llâh Zuhûr oldu onunla hikmetu’llâh Bu kudret evvel oldu hikmet âhir Cemâl ile celâl oldu muzâhir Hudâ’nın ilmidir kudret bilinmez Ebed şânı durur hikmet silinmez Biri nokta biri pergâr olundu Bile dâ’irede devrân bulundu Rumûzum ehline dikkat gerekdir Ma’ârif mektebi cennet gerekdir Kulak tut mushaf-ı insâna cânâ Bu devrân içre buldu hakk da’vâ Açıldı kudretin mir’ât-ı pâki Nümâyân oldu Hakk’ın zât-ı pâki Hurûc etdi amâdanşân-ı Sübhân Ademden uğradı esrâr-ı Kur’ân Tahammül etmedi doldu hazîne Hemân bâbın açıp çıkdı defîne

60

Ki ol ân âlemi dört harf bekâsın Tutup mahv etdiler rûy-ı bekâsın Çün etdi nûrunu takdîr cihâna Çekip bu âlemi tîg ü kemâna Meded müşkil iş oldu derd devâsı Uzatdı leyle-i hasret belâsı Diledi kendine bir hûb nazar-gâh Murâd etdi bilişi şân-ı Allâh Çakışdırdı tutup kürre-i nârı Ki saldı âleme bu rûzgârı Düşürdü kalbine tûfân-ı şiddet İçirdi lutf-ı hâke âb-ı rahmet Ben onda bend idim bir tılsım ile İşitmez söylemez görmez göz ile Görünmezdi benim hîç bir nişânım Bulunmazdı bilinmezdi mekânım Düşüp bir rûzgârın pençesine Beni çekdi bırakdı ensesine Uzatdık menzili heyhât o yâra Çıkarmışlar meger beni şikâra Atıldım top olup elden ele ben Yuvarlandım gehî çölden çöle ben Gehî mağrib gehî maşrık gezerdim Gehî deryâ gehî gölde yüzerdim Gehî şems görürdüm gâh mâhı Eremezdim gehî bir dem nigâhı Gehî uçup feleklerde dönerdim Gehî iner idim gâhî binerdim

61

Gehî mahzûn gehî mesrûr olurdum Gehî hâkî gehî fağfûr olurdum Gehî zindân içre etdim iskân Gehî çıkdım gehî habs etdi isyân Gehî epsem idim zî-rûh içinde Gehî banlar idim memlûh içinde Felekden hâsılı çokdur şikâyet Felâket döndü başımda nihâyet Gehî evvel olurdum gâhî âhir Gehî ehaff dururdum gâhî zâhir Gehî balçıklara düşdüm bulandım Gehî bâğ bâğçelerde çok dolandım Tutup bir gün beni açdı nebâtât Bahâr erdi kabûl oldu münâcât Beni bir dil hemân kırdı ayağım Çekip bir kapıdan atdı başağım Odamda niçe sâl bir hey’et oldum Bir eşik evime var hasret oldum Yanardım âteş-i aşk ile her dem Beni sâf eyledi ef’âl-i ekrem Çekip İbrâhîm’in seyfine başım Beni İsmâ’îl edip yardı taşım Rızâ-yı Hak’da teslîm-i inâyet Edip bir koç murâdu’llâh hidâyet Çıkardılar benim sulb-i libâsım Kabûl olmuş felek çarhında yasım Derûnumda komadılar bir âlât Mukaddemden geçen mest ü hayâlât

62

Yediler kapısın dolaşdık ol ân Gelip Üçler dedi birlerle ol cân Dolaşdım yirmi beş bin kûşe gördüm Girip çıkdım yine endîşe gördüm Otuz iki nefer gördüm orada Buların san’atı çok mâverâda Bular bir esnâf olmuş yüzleri ak Kıyâs etmez umûrlarında mutlak Üşüp bir başıma bak n’eylediler Döğüp bunlar beni çiğnediler Boğazlayıp beni bunlar kapıdan Atıverdi iki yüksek yapıdan Dokuz yerden aceb kurmuş tuzağı Tutulmadım hemân indim aşağı Kaçıp girdim iki taş arasına Ki haşr oldum o dâmın yöresine O gâr içre gece gündüz dolaşdım Hele bir âlem-i cem’e ulaşdım Çü buldum dost olan yârânı onda Velâkin görmedim bu cânı onda Bana bu cân için düşdü çün hasret Sen ol cânân ile cân ister ülfet Bulup bir erecek bir râha geldim Yanıp âteş ile âgâha geldim Taşırdı kabını aşk u muhabbet Sıfât etmek için zât ile vuslat Süzülüp pûteden bir zer top oldum O menzil çok mekândandır top oldum

63

Beni kervân çekip uzun ovaya Vakit akşam imiş atdı yuvaya Ben ol hânede buldum dört misâfir Üçü ulvî biri süflî mücâvir

Bular açdı muhabbet iltifâtın Dediler gör budur zât u sıfâtın Hemân bir mâh-rû bezme buyurdu Yedi evden beni rızkla doyurdu Safâlar bahş edip dermânıbuldum Hayât verdi vücûd-ı cânı buldum Dokuz mâh eyledik biz onda iskân Neler tahsîl eder gördüm o devrân Erişdi menzilim seyyâh göründü Beşer elbisesi bana yörendi

Hazırlandım ben on günde ne râhat Helâlleşdik dediler git selâmet Bana yâr oldu ol mihr ü vefâsı Yanar aşk u muhabbetden safâsı Gelip ol hânenin bâbına bir er Dedi vaktin tamâmdır ey mücevher Girip iki bulutun arasına

Firâk etdim bu gayret çâresine Muhabbet cûş edip bahr-ı Necef’den Hemân dür dânesin dökdü sadefden Girip meh-veş tulû’ etdim oradan Şemis aldı ziyâ-yı mâverâdan Cihânı nûr ile etdim müzeyyen Hudâ’nın kudreti oldu mu’ayyen

64

Açıldı gonce-i bûy-ı hakîkat Erişdi nev-bahâr verdi fazîlet Hudâ halk eyledi bir kenz ihvâ Ne ni’metler cihân içre bu ra’nâ Ki yazmış hatt-ı kudretle cemâle O ma’nîden me’âl erdi kemâle Bana çâr harf lakab mengûş uruldu Yüzüm kıble binâsından kuruldu O demden farkımı farku’llâh aldı Beni nüsha edip kübrâya saldı Gönül râhat edip bulmaz karârı Arar bir âteş-i aşk ile yârı Kurup yer gök arasında bir âlem Cihânı eylemiş hikmetle hâtem Ben ol hâtem yüzünden buldum irfân Dedi işbu menâzildir sana cân Açıldı evvelâ bâb-ı şerî’at Cihâna tâc olup giymiş fazîlet Adâletle kurulmuş hoş binâsı Ziyâ vermiş velîsi enbiyâsı Hezâr gezdim o şâhın pâyesinde Bulup râh-ı Hudâ’yı sâyesinde Dediler işbu menzildir tarîkat Nasîbin al geç ondan bul hakîkat Bu hâlin âteş-i aşkına yandım Yürüdüm ma’rifet ile dayandım Ki gördüm bir münevver onda âlem Doğar bir nûr-ı Sübhânî mu’azzam

65

Akıl ermez ol esrâr-ı kemâle Getirmiş cümleyi bir nûr cemâle Yürür âdâb ile bir zıll rikâbı Hayâl olmuş bugün almaz hesâbı Okunmaz defteri imlâ sığışmaz Yazılmış harfi yok ma’nâ sığışmaz Su’âl etdim bulardan bir sadâ yok Alınmaz rengleri bunlarda reng çok Haberdâr olmadım düşdüm ıraka Bu esrâr-ı tahayyürle firâka Aradım onda bir er pîr kemâli Bi-hamdi’llâh nasîb oldu cemâli Hemân gördüm cemâlinden doğar nûr Çün etmiş âlemi hüsnüyle ma’mûr Ki düşdüm ağlayıp ol dest-i pâke Dedim rahm et nazar eyle bu hâke Meded ol gül demin ben bendesiyim O sahbânın hemân efgendesiyim Gezip mecnûn idim gurbet elinde Mürüvvet merhamet şefkat elinde Esîrim âlemin zulmünde şâhım Beni âzâd halâs et pâdişâhım Çü döndüm rûz u şeb aks-i felekde Hebâ-ender-hebâ gördüm emekde Gönül istek eder mâye-i zâtı Meded zay’ etmeden bu hûb sıfâtı Hudâ hakkı için eyle mürüvvet Muhammed Mustafâ aşkına hürmet

66

Aliyyü’l-Murtazâ hakkı için dost Gürûh-ı evliyâ hakkı için dost Hasan hulkı Rızâ’nın menziliçin Makâm-ı âşinânın menziliçin Hüseyn-i Kerbelâ aşkına yâr et Beni benden alıp onları var et Çü Zeyne’l-Âbidîn ile Muharrem Bu mahzûn gönlümü bâbında hürrem Mücevher et beni Bâkır’dan ey şâh Kemâl-i Ca’fer-i Sâdık’dan âgâh Ola Hak dest-gîrim Şâh Kâzım Sana mahsûs budur benim niyâzım Alî Mûsâ Rızâ’nın hâk-sârı

Ede Şâh-ı Takî’nin zinde kârı Nakî’nin âteş-i aşkına yandır Hasanü’l-Askerî nûrun uyandır Muhammed Mehdî sâhib-i zamâna Erişdir ahkarın ol câvidâna

Çü on dört pâk-i ma’sûm aşkına yâr Nebî kıl bize onun sâhib-ikrâr Bana yâver olup tevfîk-i hâdî Bular ede bana imdâdı yâdı Bilirim eylemez bendeyi mahrûm Ona aşk ehlinin ahvâli ma’lûm Hemân rûhâniyetden eyle himmet Çekildi mâye-i zâta muhabbet Görüp çeşme-i Ceyhûn’dan revânı Ki kurb etdim bir âteş yakdı cânı

67

Niçin kim ben gibi gelmiş bu râha Mürüvvet merhamet düşdü o şâha Dedi ey âşık-ı sâdık bir degil Ciğeri aşk ile yanık bir degil Ne esrârdır sana nûr-ı hidâyet Ne uzmâdır olıcak bu şefâ’at Dedi yakdı senin aşkın beni âh Düşüp bir âteş içre bu ciğer-gâh Ne tâli’dir beni benden alıpdır Ne tevfîkdir seni senden alıpdır Beni mahzûn edip yakdın özümden Çerâğım nûrunu aldın gözümden Sana yâver imiş desem te’âlâ Uyanmış hâne-i dilde tecellâ Senin hakkın imiş sırr-ı velâyet Beni yakdı sehâvetle icâzet Amân Allâh için asr etme hâlin Beni yakdı cemâlinle celâlin Dedi kadrin ola dâyim sa’âdet Efendimden nasîb oldu inâyet

Ne cezbedir oynayan senden bana dil Dedi ey şâh bu ni’meti azîm bil Tutup destim alıp benliği benden Çıkardı iki hâllerim bedenden Meğer taklîd imiş bize bu gözler Kulağımda dehânımdaki sözler Çekip sâf eylediler cümle şeyden Geçirdiler beni evvelki peyden

68

Yoğurdular edip hâk ile bünyâd Yeniden kalbimi etdiler âbâd Yakıp dil şehrine bir şem’ rehber Göründü menzil-i maksûd münevver Açıldı dîdeme bir başka âlem

Meger gizli hazîne imiş âdem Çıkardılar bana yârin metâ’ın Olar zabt eylemişler yâr metâ’ın Olar dirlik ile birliğe girmiş Cemâl-i nûr özü pîrliğe girmiş Uçurmuşlar bular geçmiş cihânı Ki olmuşlar mekânda lâ-mekânı Bular vermiş hayâli hep cihâna Buların hükmüne girmiş zamâne Bular hıfz eylemişler hep kemâli Ayân olmuş bularda Hak cemâli Cihânın tılsımı bend ellerinde Hudâ’nın varlığı hep dillerinde Bular ile müzeyyen olmuş eflâk Buların hükmünü tahsîl eder hâk Bular altun top almış ellerine Akıl ermez o tûtî dillerine Bular açmış ulûm-ı küntü kenzi Bular bulmuş umûma küntü kenzi Okumuşlar bular lâ havf hitâbın Kapamışlar kamu ilmin kitâbın Sözü ektâb özü nûru’llâh olmuş Müdâmâ işleri hep Allâh olmuş

69

Bakarsa senglere eyler mücevher Dilerse zulmeti eyler münevver Ben etdim bunların hâlin seyrân Girip esrârlarını oldum hayrân Safâlar bahş olup rûh-ı azîze Muhabbet bâdesi döndü lezîze Girip gönlüm buların arasına Amân Allâh dedim derd çâresine Gusl etdim dü çeşmim yaşı ile Döğündüm firkat-i aşk taşı ile İşâretle açıldı bâb-ı eltâf Mürüvvetler ile doldu hep etrâf Aref dersin dedi gör ma’rifet bul Hadîs-i li ma’a’llâhdan açıp yol Buna kâyil olup gelse buraya Gürûh-ı Nâciye’den kal geriye Rızâ-yı Hakk’a teslîm eyledi aşk Beni benden alıp çok söyledi aşk Belî tasdîk dediler pîrler erler O meydânda kesilmiş nice serler Mu’ayyen etdiler esrâr-ı yârı Doğup bir meh-rû sen rûy-ı nigârı Delîl oldu bana bir kurb-ı vuslat Düşüp râha açıldı bâb-ı şevket Girip ol bâb-ı sultâna selâmet Huzûrunda görüp etdim ikâmet Kurulmuş bir dîvân açmış kitâbın Hudâ zikri ile yakmış nikâbın

70

Bular birlik durur çokluk içinde Buların özleri yokluk içinde Bular var eylemiş kevn ü mekânı Bular istek edinse âşıkânı Mürevvet dilegi dil oldu onda Sirişk-i çeşmimiz sel oldu onda Yalın ayak başım açık orada Olup ervâh-ı pâkler hep hevâda Delîl etdi Aliyyü’l-Murtazâ’yı Uyandırdı çerâğ-ı Mustafâ’yı Dü âlem nûrunu aldım gözünden Girip o beyte ben tutdum özümden Nübüvvetden açıldı pâk kapı Velâyetden yapıldı dilde yapı Akıl başdan gidip bir yere düşdüm Takıldı boynum zincîre düşdüm Çekildi tâkat-i cürmüm tahammül Visâlin menzil-i yârda tecemmül Hemân çıkdım bu ben benlik yüzünden Gelir bir hûb sadâ duydum özünden Kılavuz eyledik Kur’ân hükmün Velî âdâb ile erkân hükmün Hadîs-i kudsîden nûş eyledim câm Edip tasdîk me’âlin eyledim tâm Yedi batş-ı ma’ânîden dil oldum Hakîkatde ledün ilmiyle doldum Bana benden kitâb-ı Câvidân’ı Açıp o pîr bana verdi ma’ânî

71

Okurdum nüsha-i kübrâ makâmın Yedi hatt-ı mukâta’âtla nâmın Alıp Seb’u’l-mesânî iltifâtın Geçirdi cümle felek müşkilâtın Yedi âyet yüz on dört sûre dersin Hemân verdi bana bir nûra dersin Elim bir el tutup el ele düşdük Sarıldık yâr ile dil dile düşdük Solum bir deste gülde sağım elde Bu îdi rûy siyâhım ağım elde Yedi a’zâm açıldı çok o demden Takıldı gûşuma mengûş o demden İki rek’at namâz ile niyâzı

Edâ etdik Hudâ râhında şâzı Gelip tekbîr ile sema’a ol er Dedi yârın sana bu îd-i ekber Dedi Kur’ân-ı azîmi dinle benden Okudu bir nefes içre dehenden Dili ile dilim dilleşdi yâra Hemân girdik kırâ’atden bâzâra Edip yâdın verip adını üstâd

Neler nakş eylemiş gördüm o Behzâd Bi-hamdi’llâh nasîb oldu murâdım Bana benden tabîb oldu murâdım Şafak atdı çekildi ân yerine Mühürlendi bu seyrân cân yerine Dolu verdi dolu aldı piyâle Gelen bu bâba uğramış bu hâle

72

İçilip şerbetim çiğnendi sükker Beni mest eyledi ol reng-i ahmer Ki bu derdden dilim nûr oldu cânâ Bu hâk bir elde fağfûr oldu cânâ Ben oldum kâsesi mâye-i çînin Çîninden yemîninden ümmetin Beni kabdan kaba çok dökdü maksûd Bi-hamdi’llâh erişdi aşka mahmûd Horâsân’dan zuhûr olmuş güzârı Bu yer kal’a durur Rûm’un hisârı İnâyet taht-gâhında oturmuş Hidâyet taht-gâhında oturmuş Hudâ’nın râhını etmiş nümâyân Çekip âşıklarına eyler ihsân

Ne seyrândır felek çarhında hikmet Ne ervâhdır bu seyre etdi dikkat Ne menzildir nihâyet yok verâda Niceler pişiyor tahte’s-serâda Yakın gel cennetin bâbıdır âdem Sıfât-ı ahseni zay’ etme bir dem Göründü başıma gelmiş felâket Komadı bende bu çarh hîç liyâkat Rumûzlarla geçirdim kâl ü kîli Bunun Kur’ân ehâdîsdir delîli Bu nazmım ver Hudâ ehli kemâle Sezâ etme kim ol zihni zevâle Nice çekdim salât ile selâmı Okudum sûre-i Nûr’ı tamâmı

73

Bu hâl ile tıfl iken oynar idim

Gece gündüz Muhammed’le var idim Dilim tûtî gönül der-gâh idi âh Beni zay’ etmedi bu işde Allâh Hakîkat sâlimim yok şüphe bende Niçin Kur’ân ile yandım bu tende Hebâ olmaz imiş Hakk’a ibâdet Gerek süflî gerek ulvî nihâyet Gelip bir noktadan bin âlem oldum Vakit geçdi gelip noktamı buldum İlâhî sen sana çek cümle varın Bilirim âh Gafûr ismiyle kârın Kamu katrelerin bahrına gark et Felâketde gurûblarını şark et Getir esmâların lafzını nûra Çekip esrâr-ı Mûsâ ile Tûr’a Ayân et hâdî-i rehber rızâsın Nasîb eyle yedu’llâhın vefâsın Budur dilden gelen âşık sana âh Bana verdi sana da versin Allâh Muhammed’den Alî’dendir şefâ’at Erişdi Sâcid’e çok etdi tâ’at

75 MUSAMMATLAR

1. Terkîb-i Bendler

Benzer Belgeler