• Sonuç bulunamadı

A. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

1. Eğitim

2.7. Mesleki ve Teknik Eğitimde Model ve Planlama

İnsan Sermayesi Kuramında en kazançlı yatırımı insana yapılan yatırım, yani eğitim olduğu, birey ve toplum açısından bu yatırımın birçok fiziksel sermaye biçiminden daha kazançlı olduğu ileri sürülmüştür. Eğitimin, özellikle sanayi ve hizmet sektörünün gereksinme duyduğu bilgi ve beceriye sahip nitelikli insan gücü yetiştirerek, dolayısı ile çalışanları daha verimli kılarak ekonomik büyüme ve eğitim arasındaki ilişkiler daha ayrıntılı bir biçimde araştırmaya ve tartışılmaya başlanmıştır.

2.7.1. Meslek ve Teknik Eğitim Modelleri

Nitelikli insan gücü yetiştirilmesi, her ülkenin kendi ekonomik, toplumsal, kültürel koşullarına uygun bir biçimde gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Genel olarak, işe yönelik nitelik kazandırmayı amaçlayan mesleki eğitim, orta ve yüksek öğretimde yapılan örgün meslek eğitimi, işyerlerinde çeşitti biçimlerde uygulanan çıraklık, insan gücü geliştirme projeleri, işbaşı eğitimi, okul ve işyerlerinin işbirliğine dayalı ikili eğitim, özel mesleki eğitim kurumları, yaygın mesleki eğitim çerçevesinde ele alabilmektedir. Bu kurumlar ve yöntemler yoluyla nitelikli insan gücü sunumu gerçekleştirilmektedir.

Meslek eğitimi, geniş bir sınıflama içinde ele alındığında ‘Çıraklık eğitimine dayalı’, ‘Okula dayalı’ ve ‘Hem okula hem işletmeye dayalı, ikili’ Sistem şeklinde düşünülmektedir (Şahinkesen,1993: 691-692).

Ekonomik işbirliği ve kalkınma örgütü (OECD) de meslek eğitiminde üç temel model tanılanmaktadır. Bunlar Japonya, Amerika Birleşik Devletleri, İsveç vb. ülkelerde uygulanan, 18 yaşına kadar tam zamanlı örgün eğitimin ağırlıkla olduğu okul modeli; Almanya ve Fransa da ağırlıklı olarak uygulanan okulda verilen genel

eğitimle işe dayalı çıraklık eğitim sisteminin birlikte uygulandığı ikili (dual) model ya da işbirliği (Corporatist) modeli, İngiltere de uygulanan önceki modellerin bazı, öğelerinin bulunduğu karma modeldir (Cantor,1991:173-174).

Türkiye’deki mesleki eğitim ve yetiştirme durumu incelendiğinde, uzun yıllar okul modeli ile piyasa modelinin birbirinden kopuk, ayrı ayrı yürütüldüğü görülmektedir. İmalat sanayisindeki işletmelerin %90’ından fazlasının küçük işletme olduğu ve önemli sayıda işgücü istihdam ettiği düşünüldüğünde, bu işletmelerin kendi bünyelerinde yüzyıllardır var olan eğitim modeli ile kendi çalışanını yetiştirdiği, sanayiye nitelikli eleman açısından bir kaynak olma niteliği taşıdığı belirtilmektedir (Saran ve Akkayan,1998:9).

Bir yanda küçük sanayi ve işyerleri içinde çıraklık sistemine dayalı olarak kalfa ve usta ünvanlarına sahip nitelikli insan gücü yetiştirilirken, öte yanda örgün eğitim sistemi kapsamındaki meslek okullarında nitelikli insan gücü yetiştirilmektedir. İki kesim arasındaki geçişleri düzenleyecek bir işleyiş de, yakın zamana kadar oluşturulamamıştır (Baloğlu,1990:21).

Türkiye’de istenilen ölçüde gelişme sağlanamamakla birlikte, okul modelinin başarıyla uygulandığı ülkeler bulunmaktadır. Ancak bu ülkeler eğitim için çok yüksek düzeyde kaynak ayırabilecek durumda olan Hollanda; İsveç gibi ülkelerdir. Mesleki eğitimde seçilen modelin, eğitime ayrılabilecek kaynaklarla uyumlu olması önem taşımaktadır. Kaynak kullanımında etkililik, tüm ülkeler için önemlidir (Baloğlu,1990: 21).

2.7.2. Mesleki ve Teknik Eğitimde Planlama

Planlama, bazı amaçlara ulaşmak için gelecekte uygulanacak bir dizi kararları hazırlamaktan oluşan bir süreçtir (Anderson,1968:10).

İşyerlerinde meslek eğitimi yoluyla, öğrencilerin işe ya da üretime daha iyi hazırlanmış olmaları beklenmektedir. Ancak, belirtilen yasa ile örgün mesleki eğitimi konusunda belirli alanlara göre eğitim almaya başlamış, bir anlamda da yönlendirilmiş meslek lisesi öğrencilerinden hareket edilmekte ekonominin

gereksinme duyduğu alanlarda yetiştirmenin yoğunlaştırılması gereği ön plana çıkmaktadır (Benson,1987:324).

Türkiye’de mesleki teknik ve gene! Ortaöğretim arasında plan hedeflenme ters bir gelişmenin yanı sıra, mesleki ve teknik liselerin kendi aralarındaki dağılımı da Türkiye’nin gereksinimleri yönünde olmamıştır. Sanayileşen Türkiye’de sanayiye donuk mesleklere eleman yetiştirmeyi amaçlayan Endüstri Meslek ve Teknik Liseleri öğrenci kapasiteleri ve niteliklerinin arttırılması hedeflenmiştir. Buna karşın mezunlarının istihdamında zorluk çekilen ve sanayileşme hedeflerine uygun düşmeyen okullardaki gelişmeler daha hızlı olmuş ve plan hedefleri aşılmıştır. Erkek teknik öğretim içinde de, teknik liselerin geliştirilmesinde plan hedeflerinin çok gerisinde kalınmıştır. Genel Ortaöğretime oranla maliyetleri daha yüksek olan mesleki ve teknik eğitim okulları hedeflerinin gerisinde kalınmasının yanı sıra, üzerinde durulması gereken bir diğer önemli sorunda, mezunların önemli bir bölümünün mesleğine uygun bir işte çalışmaması ya da işsiz olmasıdır (Adem,1981).

Mesleki ve Teknik Eğitim kurumlarının kendilerine atfedilen önem ve önceliklerine göre etkin olamadıkları, ekonominin gereksinim duyduğu nitelikli insan gücü yetiştiremediği, genel kabul gören bir görüş haline gelmektedir. Meslek liselerinin bölümlerindeki dağılımın, ekonomik gelişmeye, kalkınma ve çağdaşlaşmaya uygun olmadığı; bir çok mesleki eğitim alanında istihdam-belge ilişkisinin kurulamadığı, meslek lisesi mezunlarının birçoğunun alanları dışında çalıştıkları ya da işsiz kaldıkları şeklinde eleştiriler yöneltilmektedir (TİSK, 1991:22).

2.7.3. Mesleki ve Teknik Eğitimde Program Geliştirme

Program, bir eğitim önerisini pratiğe koymadaki çalışma tecrübesi nedeni ile açıkça gerçekleştirilebilir anlamındadır. Hem içeriği ve hem de metodu içerir ve de eğitim sisteminin kurumları içinde en geniş uygulama alanlarındaki sorunları göz önünde bulundurur (Karakaya,2004:15).

Program geliştirme, eğitim programının, hedef, içerik, öğrenme-öğretme süreci ve değerlendirme öğeleri arasındaki dinamik ilişkiler bütünü olarak tanımlanmaktadır (Demirel,1999:6).

Program geliştirmenin amacı, öğrencide istenen davranış değişikliğini sağlamaktır. Dolayısıyla program geliştirme çalışmaları bir bütünlük içerisinde ve belirli aşamaları izleyerek sistematik bir biçimde yürütülmelidir (Gözütok, 2003). Meslek eğitimin başarısı, eğitim yoluyla ferde kazandırılan mesleki yeterliliklerin işin gerektirdiği yeterliklere uygunluğu ile orantılıdır. Meslek eğitim programlarının geliştirilmesinin başlangıç noktası iş veya görevin tanımı ve analizidir (Sezgin,1989:31). Ayrıca, eğitim planının başarısı, öğrenme-öğretme durumlarına etki eden bütün unsurların birlikte düşünülüp organize edilmesiyle büyük ölçüde ilişkilidir (Alkan, Doğan ve Sezgin, 1996:222). Program geliştirme süreci genel çizgileriyle şöyledir:

1. İşin Tanımı: Mesleki ve teknik eğitim program geliştirme sürecinin başlangıç noktası iş tanımıdır. İş tanımlamaları, ferdin yapacağı görevin genel bir çerçevesini çizer (Sezgin,1991:34).

2. İş Analizi: İşin öğretilebilecek temel öğretim unsurlarına ayrıştırılmasıdır. İş analizi ile işin etkinlikle yapılabilmesi için gerekli bilişsel ve devinsel işlemlerle mesleki tutum ve iş alışkanlıklarının neler olduğu sorusuna cevap aranır (Sezgin,1990:351).

Analizler program kapsamının gerçekçi biçimde tespit edilmesinde en güvenilir yaklaşımdır. Programın tutarlılığı ve etkinliğiyle iş veya görevin gerektirdiği öğretim yoluyla gerçekleştirilebilecek davranışların doğru olarak tespit edilmesi arasında müspet bir ilişki vardır (Oktay, 2006:211).

3. İş Analizlerinin Kontrolü: İş tanımlamaları çerçevesinde yapılan iş veya görev analizleri doğru ve gerçek duruma uygun olduğu oranda program kapsamını belirlemede güvenilir bir envanterdir. İş analizleri bu alandan yeterliği olan ve analiz

tekniklerini bilen kişilerce yapılır. Analiz sonuçları, gerçek iş durumuna uygunluk yönünden kontrol edilmelidir (Alkan, Doğan ve Sezgin,1996:224).

4. Öğretim Envanterinin Düzenlenmesi: Programın genel ve yeterliğe dayalı amaçlarıyla planlanan değerlendirme dikkate alınarak, iş analizine dayalı olarak geliştirilen öğretim envanterlerinden seçilir. Bilişsel ve devinsel işlemlerle, mesleki tutum ve iş alışkanlıklarından oluşan program muhtevasına göre öğrenme-öğretme durumları tespit edilir ve düzenlenir (Sezgin,1990:352).

5. Hedeflerinin Tespiti: Hedefler, sistem geliştirmede öğretimin kapsamının tespiti; uygulanacak yöntemlerin, kullanılacak makine, alet ve malzemelerin seçimi, kapsamın düzenlenmesi, eğitim etkinliğinin belirlenmesi yönünden önemlidir (Alkan, Doğan ve Sezgin,1996:225).

6. Değerlendirmenin Planlanması: Değerlendirme; öğretme-öğrenme sistemi tasarımı sırasında verilen kararların isabetliliğini belirlemek için sürekli veri toplama ve yorumlama süreci olarak tanımlanabilir(Alkan, Doğan ve Sezgin,1996:226). Sistem tasarımı sırasında verilen kararların, yapılan düzenlemelerin, kullanılan yöntemlerin, kazandırılan tecrübelerin isabetlilik derecesi hakkında karar vermek değerlendirme işlemine bağlıdır (Sezgin,1990:352).

7. Öğretimin düzenlenmesi: Eğitim hedeflerinin gerçekleşebilmesi için öğrenme- öğretme durumlarının belirlenmesi ve düzenlenmesi gerekir. Bu düzenlemenin yapılabilmesi için öncelikle programın kapsamının hedeflere göre analizlere dayalı olarak geliştirilmiş olan öğretim envanterinden seçilmesi gerekir (Alkan, Doğan ve Sezgin,1996:226-227).

8. Program denenmesi: Program amaçları öğrenme ve öğretme ilkeleri ve mevcut imkânlara göre yapılan öğretim planlamasının sistematik denemesi yapılmalıdır. Öğrenme-öğretme sistemi geliştirmede ilerleme tek yönlü değildir. Programın denemesi sırasında ortaya çıkacak durumlara göre daha önceki program geliştirme basamaklarına geri dönüş yapılarak, sistemde düzeltme ve yeniden düzenleme yapılır (Sezgin,1990:352-353).

9. Sistemin Değerlendirilmesi: Belirli hedefleri gerçekleştirmek için tasarlanmış ve denenmiş sistemin genel bir değerlendirmesi yapılır (Alkan, Doğan ve Sezgin, 1996:227).