• Sonuç bulunamadı

3.1 Organize Sanayi Bölgelerine İlişkin Dünyadaki Bazı Uygulamalar

3.2.6 Denizli Organize Sanayi Bölgesi Uygulaması

4.1.2.8 Meslek Kuruluşları

Sivil Toplum kuruluşu olarak bir ilin sosyal hayatına büyük etkileri olan kuruluşların başında Meslek Kuruluşları, Dernekler, Kooperatifler, Vakıflar, Sendikalar ve Siyasal Partiler gelmektedir.

Manisa’nın sosyo ekonomik yapısına önemli etkisi olan Sivil Toplum Kuruluşlarının başında Ticaret ve Sanayi Odaları gelmektedir. Manisa’da 7’si Ticaret ve Sanayi Odası, birisi Ticaret Odası olmak üzere TOBB’ne bağlı 8 adet meslek kuruluşu bulunmaktadır. Manisa Ticaret ve Sanayi Odası; Sivil Toplum Kuruluşu olarak İl sosyo ekonomik gelişimine önemli katkılar sağlayan girişimlerde bulunmuş ve bu çalışmalarını günümüzde de devam ettirmektedir. Ticaret ve Sanayi Odasının Manisa sosyo ekonomik hayatına en önemli katkısı Organize Sanayi Bölgesinin kurulmasında üstlendiği kurucu ve geliştirici etkisidir.

Manisa’da 2908 Sayılı Dernekler Kanunu’na göre kurulmuş toplam 1616 dernek faaliyet göstermektedir. Manisa tarihi geçmişi içinde çok sayıda vakfın kurulduğu, hizmet ve eser verdiği bir ildir. Manisa’daki vakıflar içerisinde en etkin olanları Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı, Çevre Koruma Vakfı, Elginkan Vakfı ile Yüksek Öğrenim Vakfı’dır.

Kooperatifler kuruluş amacı itibariyle ticari faaliyetlerin gerçekleştirildiği, özel olarak ortaklarının iktisadi çıkarlarını korumak ve onlara faydalar sağlamak için teşekkül ettirilseler dahi, bir ilin sosyal hayatına yaptıkları etkiler bakımından, kurumsal yapının bir parçası olarak sosyal işlevlere sahiptirler. 2003 yılında Manisa merkezde 247 yapı kooperatifi, 18 tarımsal amaçlı kooperatif, 1 adet esnaf ve

sanatkârlar kooperatifi, 14 adet tüketim kooperatifi, 27 adet diğer kooperatifler ve 7 adet kooperatifler birliği olmak üzere toplam 312 adet kooperatif bulunmaktadır.

4.1.3 Sosyal Yaşam Kültürü

Manisa ve çevresi Paleolitik, Lidya, Helenistik, Roma, Bizans, Saruhan Beyliği ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerine ait birçok doğal zenginlik ve tarihi dokuya sahiptir. Manisa Saruhan Beyliği döneminde beylik merkezi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise Saruhan Sancağı ve bir dönem de Saruhan Eyaleti olmak üzere, hemen her dönem idari, iktisadi ve kültürel önemini korumuştur. Önceki dönemlere ilişkin yeterli bilgi olmaması nedeniyle, bilinen en eski eğitim 1378 yılında Saruhanoğulları’ndan İshak Çelebi tarafından, Ulu Camii bitişiğine yaptırılan Fethiye ya da İshak Çelebi Medresesi’dir.

Kent Osmanlı döneminde, özellikle Şehzade Sancağı olduğu 15. ve 16. yüzyıllarda büyük ölçüde imar görmüş, cami, han, hamam, köprü, çeşme gibi birçok eserin yanı sıra 9 sübyan mektebi ve 4 medrese yapılmıştır. Bu eserlerden bir kısmı günümüze ulaşabildiyse de bir kısmı zaman içinde ya da Kurtuluş Savaşı sırasındaki büyük yangında yok olmuştur.

İl genelinde biri merkez ilçe, diğeri Salihli’de olmak üzere iki kültür merkezi mevcuttur. Manisa Merkezde bulunan Manisa Belediyesi’ne, Salihli’deki ise Kültür ve Turizm Bakanlığı’na aittir.

18.yy.da Manisa ve çevresindeki ayaklanmalar göçlere neden olmuştur. Büyük Kaçkun denilen bu göçler Manisa’nın ekonomik ve sosyal gelişimini olumsuz etkilemiştir. 1919–1922 arasındaki yunan işgali sırasında da gelişme durmuş, nüfus azalmıştır. İşgalciler çekilirken de kentin büyük bir bölümünü yakmışlardır.

Manisa’nın yapısında ve nüfus bileşiminde ilk köklü değişim 1922 yılında yaşanmıştır. İşgalcilerin bölgeyi terk ederken çıkardıkları yangınların ardından yerleşim birimleri yeniden kurulurken, Rumlar bölgeden ayrılmış, Balkan

göçmenleri yerleştirilmiştir. Bu süreç 1936’da Yugoslav göçmenlerinin İl’e yerleştirilmesine değin uzamakta ve yöre yaşamı yeniden biçimlenmektedir. Cumhuriyetin kurulduğu ilk yıllarda mübadele ile ve daha sonraki yıllarda Manisa’ya yerleştirilen göçmenlerin, uğraş alanları ve gelişkinliği yöre yaşamını kısa sürede etkilemiştir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında üstyapıda gerçekleştirilen dönüşümler daha çok yöresel merkezler olan kentleri etkilemiştir. Ülke genelinde olduğu gibi Manisa’da da Cumhuriyetin değerlerinin benimsetilmesi, halkın kültür düzeyinin yükseltilmesi doğrultusunda çalışmalar yapılmıştır.

Manisa; doğal koşulları ve bölgesel konumunun elverişliliğiyle çeşitli kültürlerin yerleşim etkileşim alanı olmuştur. Tarıma dayalı ekonomik ve geleneksel yapı, uzun yıllar yaşama biçimini de belirlemiştir. Nüfus hareketleri uğraşlarda, gelenek- görenek ve yaşam biçimlerinde çeşitlilik yaratan etkenlerdir. Özellikle başta Yuntdağı ve çevresi olmak üzere Manisa’daki dağlık yörelerde dışa kapalı bir yaşam biçimi sürdüren Yörük dediğimiz topluluklar kente inmeye başlamış, kapalı yaşam biçimini hemen hemen tümüyle çevreye açık hale getirmişlerdir. Ekonomik alanda Pazar ekonomisinin değerleri, kırsal kesimi de kapsar bir nitelik almıştır.

İş alanlarının yaygınlaşması gelişen yaşam standardını köylerin yeterince karşılamaktan uzak olması sonucunda özellikle dağlık yörelerdeki köylerden kent merkezlerine göç hızlanmış, taban arazilere sahip ovalık yörelerdeki köylerde kente göç daha düşük düzeyde kalmıştır. Üretim ilişkileri dışında ovalık yörelerdeki köy ve belediye statüsündeki kasabalarda sürdürülen yaşam biçiminde kır-kent ayrımı önemini yitirmiş, gelenek ve değerlerin birbirine eklenmesi süreci başlamıştır.

Manisa’nın kültürel yapısı Osmanlılar döneminin önemli merkezlerinden biri olması nedeniyle bu dönem kültürünün izlerini taşımıştır. Medrese ve dergâhların yaygınlığı, inançların bilgi düzeyinde yorumlanmasını, buna özgü törelerin kökleşmesini sağlamıştır. Cumhuriyet sonrasında üretim ve yaşam biçimleri çok değişime uğrayarak sürdürülmüş inançların ve törelerin etkisi azalarak da olsa devam

etmiştir. Uğraş ve yaşam biçimlerindeki değişime karşın, töresel yapının güçlülüğünü sürdürdüğü, sanayinin gelişmesi ile beraber geleneksel yapının bazı değişikliklere uğramakla birlikte varlığını koruduğu söylenebilir.

Ülke genelinde dışa açılımla birlikte küreselleşme olgusu ile yakalandığı, gelenek ve töreler belirli ölçüde terk edilirken sanayileşmenin ortaya çıkardığı kültürel çözülme sürecinin yaşandığını, sanayileşme sonrası kültürel bütünleşme sürecinin ise henüz gerçekleştirilemediğini söyleyebiliriz.