• Sonuç bulunamadı

TÜRKLERDE EKONOMİ A. İlk Türk devletlerinde ekonomi

A) MERKEZ MALİYESİ:

 Gelir-gider hesaplarının tutulduğu bu teşkilatın başında Baş Defterdar vardı. Baş defterdar Rumeli defterdarı idi.

 Rumeli ve Anadolu eyaletlerinin dışında kalan yerlerde de Baş Defterdara bağlı taşra defterdarlıkları vardı.

 Merkez maliyesinde çalışan memurlar devletten maaş almazlardı. Bunların gelirleri kayıtlar ve tescillerden gelen vergilerdi.

Devletin en önemli gelir kaynağı vergilerdi. Vergiler şeri vergiler ve örfi vergiler olmak üzere iki kısma ayrılmakta idi.

Şeri Vergilere Örnekler

Öşür vergisi: Müslümanlardan ürettikleri ürün üzerinden alınan vergi.

 Tapu vergisi: Miri arazi üzerine yapılan bina, harman vb. yapılan yapılardan alınan vergi.

Maden Gümrük vergileri

Haraç vergisi: Gayrimüslimlerin ürettikleri ürün üzerinden alınan vergi.

 Otlak – yaylak vergileri

Ağıl, ağnam vergisi: Sipahinin yaptığı ağıl ve hayvan vergileri.

Çift bozan vergisi: Toprakları sebepsiz yere üst üste üç yıl boş bırakanlardan alınan vergi.

Örfi Vergilere Örnekler

Avarız vergisi: Olağanüstü durumlarda toplanan vergi.

İzni sefine vergisi: Yabancı tüccarlardan Boğazlardan geçmelerine verilen izinlere karşılık alınan vergi.

 Derbent resmi vergisi: Tüccarların geçtiği kapı ve geçitlerde elde edilen vergiler.

İane-i cihadiyye vergisi: Hane reislerinden savaşa yardım için alınan vergi.

İmdadiyyei seferiyye vergisi: Hane reislerinden savaş harcamalarını karşılamak için tahsil edilen vergi.

2. Tımar Sistemi:

Selçuklu Devleti’ndeki İkta sisteminin devamı olan “Tımar Sistemi” Osmanlı Devleti’nde askerlere ve devlet görevlilerine belli bir bölgenin vergi ve maaş karşılığı verilmesidir. Devlet görevlilerine verilen bu

bölgelere dirlik adı verilmektedir. Dirlikler gelirlerine göre üç kısma ayrılmaktadır.

1. Has: Yıllık geliri yüz bin akçeden fazla olan topraktır.

2. Zeamet: Yıllık geliri yirmi bin ile yüz bin akçe arası olan topraklar.

3. Tımar: Yıllık geliri yirmi bin akçeye kadar olan topraklar.

 Osmanlı ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayalı olduğu için tımar sistemine çok önem vermiş, tımar toprakları devlet mülkü sayıldığından dolayı, miras bırakılması, bağışlanması ve vakfedilmesi yasaklanmıştır.

 Devlet Sipahi – Reaya ilişkilerini kanunla düzenlemiş, üretimin sürekliliğinin sağlanması için hem sipahinin sorumlulukları hem de reaya’nın sorumlulukları yakın takibe alınmış böylece suiistimallerin önüne seçilmiştir.

Böylece “Tımar Sistemi” ile hem bölgenin güvenliği sağlanmış, hem üretimde süreklilik korunmuş hem de hazineden para harcamasının önüne geçilmiştir.

 Osmanlı mali sisteminde tımar, bir kısım asker ve memurlara geçim, hizmet ve masraflarına karşılık belirli bölgelerin vergi kaynaklarının tahsis edilmesidir.

Tımar, Sipahi denilen eyalet askerlerine tahsis edilirdi.

 Tımar topraklarının devlet malı olmasından dolayı miras bırakılması ya da devredilmesi yasaktı.

 Toprak sipahinin ve köylünün elinden keyfi olarak alınamazdı.

 Sipahi-reaya ilişkisi kanunla belirlenmişti. Sipahi ve diğer dirlik sahipleri tımar sisteminin sürekliliğini

sağlamakla mükellefti. Reayası kaçan sipahi, gelirini kaybederdi. Bu nedenle reayanın toprağı terk etmesi yasaktı.

 Sipahi kadının emri gereğince köylüsünü 15 yıl içinde toprağa dönmeye zorlayabilirdi.

Köylü kentte iş bulmuşsa sipahiye Çift Bozan Vergisi ödemek zorundaydı. Köylü toprağı başkasına devretmek isterse sipahi yeni durumu onaylar ve toprağın tapusunu yeni sahibine verirdi.

Kuralları ihlal eden sipahinin toprağı elinden alınırdı. Köylü ise sipahinin evini yapma, ambarını yapma,1 günlük yürüyüş mesafesindeki pazara sipahinin ürününü götürüp taşıma, sipahinin çayırını biçme gibi görevleri vardı.

3. Vakıf Sistemi:

 İslâmiyet’e gönülden bağlanmış zengin kişilerin alın teri ile kazandıkları mallarının bir kısmını ömür boyu insanlığın hizmetine sunmasına vakıf denir.

 Türk-İslam devletlerinde olduğu gibi Osmanlılarda da servetin toplumun tüm kesimlerine eşit olarak yayılması ve halkın temel ihtiyaçlarının karşılanmasına önem verilmiştir. Bunu gerçekleştirmek için özellikle vakıflar sosyal refahı arttırmak için önemli yatırımlar yapmışlardır.

 Vakıflar yaptıkları bu işlerde vergi vermemişlerdir.

 Faaliyetlerini gerçekleştirmek için nakit para bağışı, kira getiren bir gayrimenkulün bağışlanması, vakfedilen arazinin ekilmesi gibi farklı yollardan gelir elde etmeye çalışmışlardır. Vakıflar ekonomide düzenli ve muazzam bir para akışının gerçekleşmesini sağlamışlardır.

Vakıfların Faaliyetleri

 Vakıflarda biriken paralar geri ödeme şartıyla tüccarlara kredi olarak verilerek ticari hayat canlı tutulmuştur.

 Mahallelerde sıkıntıya düşenler desteklenmiş kervansaray, han ve yolların yapımında etkili olmuşlardır.

 Sağlık, eğitim ve öğretim faaliyetlerini desteklemişlerdir. Şehir surları ve kale inşa ederek savunma çabalarına katkıda bulunmuşlardır.

 Kütüphaneler, eğitim kurumları, imarethaneler inşa edilerek hem halkın eğitim seviyesi yükseltilmiş hem de sosyal devlet anlayışına yardımcı olunmuştur.

d) Üretimin Yapısı

Üretime büyük önem veren Osmanlı Devleti Zirai üretimi “Tımar sistemi” çerçevesinde Sınai Üretim’i ise

“Loncalar” kanalıyla sağlamakta idi.

 Miri arazi olarak adlandırılan devlet toprakları üretimin sürekliliği için kullanım hakkı fertlere bırakılmıştır.

 Osmanlı Devleti üretim ve tüketim dengesini korumak için kaynakların paylaştırılmasında büyük farklılıkların oluşmaması için “eşitlikçi” eğilime önem vermiştir.

Zirai Üretim

 Osmanlı toprakları genel olarak tarıma elverişliydi.

 Osmanlı Devleti; ülke topraklarında hububat üretiminin yanı sıra bahçecilik, sebzecilik ve bağcılık da yapılmaktaydı. Devlet, üretimin artırılması ve üretici için destekleme fonlarına da başvuruyordu.

 Tarımsal üretimde kullanılmak üzere sulama sistemleri oluşturulmuştu. Sulama imkânlarından yararlanma belirli kurallara bağlanmıştı. Sulamayı kendi imkânlarıyla sağlayan çiftçilere öşür vergisi %50 oranda az uygulanırdı.

Osmanlı toplumunda konargöçerler hayvancılıkla uğraşmakta idiler. Ordunun et ihtiyacının karşılanmasında önemli bir açığı kapatan da konargöçerlerdi.

 Hayvancılık genellikle göçebe halk tarafından yapılan mera hayvancılığıydı. Koyun, keçi, sığır hayvancılığının yanında özellikle şehirlerde kümes hayvancılığı da yapılmaktaydı. Ulaşımda kullanılan binek hayvanların

yetiştiriciliği de önemliydi.

16. ve 17. yüzyıllarda Celali İsyanları, Savaşlar, otorite boşluğu gibi sebeplerle tımar sistemi bozulmaya başlamış bu durum üretimin düşmesine sebep olmuştur.

Osmanlı ekonomisinin temellerinden biri olan İaşecilik kapsamında tarımsal üretimde zaman zaman ihracata kısıtlama ve stok uygulamaları yapılmıştır.

 16-17. Yüzyıllardan itibaren iç karışıklıkların çıkması, tımar sisteminin bozulması gibi etmenler zirai üretimi olumsuz etkilemiştir.

Sınai Üretim

 Osmanlı Devleti’nde sanayi Lonca’lar etrafında şekillenmiştir. Loncalar bir meslek örgütlenmesi olarak gelişmiş, kentler büyüdükçe Lonca sayısı artmıştır.

Osmanlı sanayisinin temeli küçük imalathanelerden oluşmuştu. Bu imalathaneler Lonca adı verilen ve temelini Ahilik ten alan esnaf teşkilatlarının denetimindeydi.

 Sanayi genel olarak tarımsal üretim ve hayvancılığa dayalı sanayi ile madenciliğe dayalı sanayi olarak iki grupta incelenebilir.

 Büyük sanayi niteliğindeki tersane işletmeleri (gemi inşa) bizzat devletin sürdürdüğü bir sanayi dalıydı.

Tarım ve Hayvancılığa Dayanan Sanayiler

 Bu alandaki sanayi üretimi dokumacılık ve dericilik üzerine kurulmuştu. Ham maddesini hayvanların yününden ve çeşitli bitkilerden alan dokumacılık önemli bir sanayi koluydu.

1. Dokumacılık:

Osmanlı Devleti’nde dokuma sanayi; lifli bitkiler, yünlü kumaş üretilenler, ipekli dokumacılar olmak üzere üç kısımda faaliyet göstermiştir.

 Bursa, İstanbul, Ankara, halıcılıkta Uşak, Gördes, Milas ön plana çıkan yerlerdir.

Dericilik ve dokumacılıktaki faaliyetlerle birlikte birçok iplik, kumaş ve boya imalathaneleri de kurulmuştur.

o

Eğe, İstanbul ve Kastamonu çevresi keten dokumacılığı,

o

Bursa ve Bilecik ipekli dokumacılık,

o

Uşak, Gördes, Kula, Milas, Denizli halıcılık.

2. Dericilik:

 Hayvancılık sektörüne bağlı olarak gelişen deri sanayi daha çok İstanbul, Edirne, Kayseri, Konya, Ankara ve Bursa’da ön plana çıkmıştır. Dericilik ve dokuma sanayi Boyacılığında gelişmesini sağlamıştır.

 Deri sanayii İstanbul, Edirne, Kayseri, Ankara, Bursa, Konya gibi şehirlerde önemli bir yere sahipti.

Maden ve Madencilik Sanayii

 Maden sanayi daha çok madeni para ve savunma sanayisiyle ilgilidir.

 Madene dayalı sanayi faaliyetleri madeni para ihtiyacını giderme, savaş malzemeleri üretme, ev aletleri ve tarım gereçleri yapmaya yöneliktir.

 II. Mahmut Dönemi’nde madenlerin işletilmesiyle ilgili tedbirler alındı.

 Osmanlı Devleti 17. yüzyıldan itibaren Tersanedeki gemi inşa faaliyetlerinde Avrupalı teknisyenlerden faydalanmaya başladı.

 Not: Osmanlı üretimi Avrupa da ortaya çıkan Sanayi İnkılabı, fabrikalaşma ve seri üretim gibi gelişmelerden olumsuz etkilenmiştir. Avrupa da ucuz ve bol miktarda üretilen malların Osmanlı pazarlarına girmesi ile Osmanlı üretimini olumsuz etkilemiş, Avrupa mallarıyla rekabet edemeyen birçok imalathane kapanmıştır.

e) Tüketim

 Osmanlı Devleti’nde tüketim alışkanlıkları halkın, yaşadığı sosyal sınıfa göre farklılık göstermektedir.

 İnsanlar yaşadığı köy, kasaba, şehir yaşamına göre tüketim anlayışı mevcuttur.

 Geliri çok olan insanlar tüketime daha fazla yönelmişlerdir. Şehirlerde yaşayanların tüketim alışkanlığı, köylere oranla çok çeşitli ve fazlaydı. Başkent İstanbul, tüketimin en yoğun olduğu yerdi. Kalabalık nüfusu beslemek için Anadolu’dan ve Rumeli’den un, et, tahıl gibi temel gıda maddeleri düzenli olarak İstanbul’a getirilirdi.

Tarıma bağlı yaşayan köylerde kendi ürettiklerini tüketme alışkanlığı yaygındı.

Osmanlı Devleti’nde dış ülkelerden gelen lüks malların tüketimi XVII. yüzyıldan itibaren, artmaya başladı. Bu lüks tüketim üst düzey devlet yöneticileri ile şehir halkı arasında kabul görürken, halkın büyük çoğunluğunu oluşturan kırsal kesime ulaşamadı.

Osmanlı Devleti’nde ihtiyaç malları ve ham maddeler şehirlerdeki “kapan” adı verilen toptancı hallerine getirilirdi. Burada “kapan emini” adını taşıyan görevlilerce eşit olarak satıcılara ya da imalatçılara dağıtılırdı.

f) Ticaret ve Ulaşım Sistemi

Osmanlı Devleti Fatih Sultan Mehmet Dönemi’nde Kırım’ın fethi ile İpek Ticaret Yolu, Yavuz Dönemi’nde Mısır’ın fethi ile Baharat Ticaret Yolu’nu denetimine aldı. Devlet bu yollar sayesinde önemli ölçüde ticari canlılık kazandı.

Osmanlı Devleti ticareti geliştirmek ve mal sıkıntısını yaşamamak için 1479 Venedik 1535 Fransa daha sonraki yıllarda ise İngiltere ve Hollanda’ya kapitülasyonlar vermiştir. Aynı zamanda devlet bu kapitülasyonları vererek Atlas Okyanusu’na kayan Avrupa transit ticaretini Akdeniz’e çekmeyi hedefliyordu.

Osmanlı Devleti hem deniz hem de kara ticaretinin gelişmesi için gerekli önlem ve projeleri (Süveyş, Don Volga vb.) üretmeye çalışmış, özellikle de kara ticareti için ulaşım güvenliği için memurlar ve tüccarların rahatı için han ve kervansaraylar inşa etmiştir.

1-

Deniz ve Nehir Ulaşımı:

Anadolu’nun ve diğer Osmanlı coğrafyasının büyük bölümünün denizlerde çevrili olması deniz ulaşımının gelişmesini sağlamıştır.

Osmanlı devleti, Selçuklular, Menteşeoğulları, Karesioğulları gibi devlet ve beyliklerden kalan denizcilik mirasını devralmış ve geliştirmiştir.

Sınırların genişlemesi, Karadeniz, Akdeniz, Kızıldeniz’in hâkimiyetinin sağlanması ile deniz ulaşımının gelişimi hızlanmıştır.

Çeşitli kanal projeleri ile ( don-volga, Süveyş) deniz ve nehir ulaşımlarının geliştirilmesine çalışılmıştır.

Ülke toprakları üzerinde bulunan Fırat, Dicle Tuna gibi nehirlerden özellikle taşımacılık alanında yararlanılmıştır.

2-

Karayolu Ulaşımı:

Osmanlı Devletinin geniş sınırlara sahip olması karayolu ulaşımının önemini arttırmıştır.

Devlet, ülke toprakları üzerinden geçen -özellikle ticaret- yollarının geliştirilmesi için; kervansarayların kurulması, ribatlar, menzil teşkilatlarının oluşturulması, mekkari taifesinin oluşturulması, devlet sigortası gibi çalışmalar yapmıştır.

Feth edilen yeni yerlerde özellikle ulaşıma yönelik ( yol, köprü vb.)imar faaliyetleri vakıflar aracılığı yapılmıştır.

g) Para ve Finansman Sistemi

 Para bir bağımsızlık sembolüdür.

Osmanlıda ilk para Osman Bey Dönemi’nde basılmıştır. Kullanılan bu ilk paralara “Sikke” adı verilmektedir.

Osmanlı Devleti’nin temel para birimi Akçe idi.

 Osmanlı Devleti, altın ve gümüş gibi değerli madenleri madeni para basımında kullanmış süs eşyası olarak kullanılmasının önüne geçmeye çalışmıştır.

 Osmanlı da birçok şehirde darphaneler açılmış ve bu darphanelerin işletmesi iltizam yoluyla belirli sürelerle kişilere kiralanmıştır.

 Altın ve gümüş olarak basılan paraların içerisine zaman zaman maden rezervlerinin durumuna göre bakır karıştırılmış ( kızıl akçe) ve paranın ayarı ile oynamıştır. Ayrıca yine maden sıkıntısı durumlarında para kırpma ( tağşiş) yoluna gidilmiştir.

İlk Osmanlı kağıt parası “Kaime”dir. I. Abdülmecit Dönemi’nde 1840 yılında bastırılmıştır. Osmanlı Devleti 1915 yılından itibaren 4 yıl boyunca 160 milyon liranın üzerinde banknot çıkarmıştır. Bu paralara “evrakı nakdiye” adı verilmiştir.

 1844 de Mecidiye ( 20 krş değerinde) ve Osmanlı Lirası ( 100 krş değerinde ) kullanıldı. Osmanlı Devletinin yeni para birimleri kuruş ve mecidiye oldu.

h) Esnaf Birlikleri

Osmanlı Devleti’ndeki esnaf ve zanaatkârlar Lonca adı altında teşkilatlanmışlardır.

20. Yüzyıla kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir. En büyük liderleri “Ahi Evran”dır.