• Sonuç bulunamadı

C. Otoregresif DağıtılmıĢ Gecikme (ARDL) ve Doğrusal Olmayan ARDL

2. MENKUL KIYMET BORSALARI, GELĠġEN BORSALAR VE BRICS

2.1. Menkul Kıymet Borsaları

Menkul Kıymet Borsaları uzun vadeli yatırım araçlarının (hisse senedi vb.) alınıp satıldığı piyasalar olarak tanımlanmaktadır. Borsaların fon arz edenler ile fon talep edenleri doğrudan doğruya karĢılaĢtırması bu piyasaların en önemli özelliği olarak görülmektedir. Yatırımcılar menkul kıymet borsalarında kolay ve ucuz bir Ģekilde risk üstlenebilmektedir çünkü iĢlemler, standart yöntemlerle yürütülmekte ve Ģeffaf bir ortamda gerçekleĢtirilmektedir. Bu bağlamda, yatırımcıların kolay bir Ģekilde risk alabilmeleri ekonominin geliĢmesinde en temel koĢul olarak kabul edilmektedir (Karan, 2011, s. 35). Fon fazlası olan ekonomik birimler ile fon açığı olan ekonomik birimler arasındaki iĢlemi kolaylaĢtırmadaki rolü nedeniyle borsa, bir ekonomi için önem arz etmektedir. ġirketler, borsa aracılığıyla fon ihtiyaçlarını karĢılayabilmekte ve bundan dolayı verimliliklerini artırabilmekte ve faaliyetlerini geniĢletebilmektedir. Ayrıca yatırımcılar için borsaya yatırım yapmak hem temettü hem de sermaye kazancı açısından fayda sağlayabilmektedir (Fauzi ve Wahyudi, 2016, s. 113). Ancak diğer yatırımlara benzer bir Ģekilde borsaya yatırım yapmak, firmaya özgü riskten veya piyasa riskinden kaynaklanan bazı riskler taĢımaktadır (Jia vd., 2009).

Dünyadaki tüm menkul kıymet borsalarının 1950’li yıllardan itibaren geliĢmeye baĢladığı kabul edilmektedir. Dünya pazarlarının küreselleĢmesi, iletiĢim olanaklarının artması, bilgisayar teknolojilerindeki ilerleme, finansal kurumların birçok ülkede piyasaya girmelerinin kolaylaĢtırılması ve doğrudan finansman imkanlarının artması menkul kıymet borsalarının geliĢmesinin nedenleri olarak görülmektedir. Ayrıca emeklilik fonları, menkul kıymet yatırım fonları ve diğer kurumsal yatırımcılar dünya genelindeki hisse senetlerinin çoğunluğuna sahiptir. Bu açıklamalar geliĢen ülkeler bağlamında değerlendirildiğinde; bu ülkelerin temel sermaye ihtiyaçlarının önemli bir bölümü, hisse senedi portföy yatırımlarından karĢılanmaktadır (Karan, 2011, s. 35). Bu bağlamda, piyasaların bütünleĢmesi kavramının önemli bir olgu olduğu düĢünülmektedir. BütünleĢme, bazı değiĢkenlerin

68

uzun dönemde bir denge alanına ulaĢmak için birlikte hareket etmesidir (Engle ve Granger, 1987). Ġki veya daha fazla farklı sermaye piyasası sürekli bir denge iliĢkisine sahipse bu sermaye piyasalarının bütünleĢik oldukları kabul edilmektedir. Diğer bir ifadeyle, bu sermaye piyasaları arasında bütünleĢmenin varlığını belirten sermaye piyasaları arasında birlikte hareket etme durumu bulunmaktadır. Bu nedenle bir sermaye piyasası, diğer sermaye piyasasının veya piyasalarının getirisini tahmin etmek için bir ölçüm aracı olarak kullanılabilmektedir (Armanious, 2007). Bu doğrultuda borsa; tam bölümlenmiĢ, kısmi bölümlenmiĢ ve tam bütünleĢik olarak üç seviyeye ayrılabilmektedir (Choi ve Rajan, 1997, s. 45).

Sermaye piyasası bütünleĢmesi üç Ģekilde tanımlanabilmektedir. Birinci tanımlamada; düzenleyici, mali veya idari engeller gibi uluslararası yatırımların önündeki engellere odaklanılmaktadır. Tüm yatırımcıların tüm dünyadaki menkul kıymetlere eĢit eriĢime sahip olduğunda, bu tanımlamaya göre piyasalar tamamen bütünleĢiktir. Ġkinci yaklaĢımda; piyasalarda varlık fiyatlandırmasının tutarlılığına odaklanılmaktadır. Bu tanım uyarınca, aynı risk seviyesinde aynı beklenen nakit akıĢlarına sahip iki varlık, iĢlem yapılan piyasaya bakılmaksızın her zaman aynı fiyata sahipse bu piyasalar bütünleĢiktir. Üçüncü tanımlamada ise farklı piyasalardaki menkul kıymet getirilerinin iliĢkisine odaklanılmaktadır. Bu bütünleĢme tanımlanmasına göre menkul kıymet getirilerindeki birlikte hareket etme eğilimi bir dizi ortak faktörle bağlantılıdır. Piyasalar tam olarak bütünleĢik olduğunda; ulusal faktörlerin hiçbir rolünün bulunmadığı, uluslararası faktörlerin getirilerin iliĢkisini açıklayan faktörler olduğu kabul edilmektedir (Beckers, Connor ve Curds, 1996, s. 31). BütünleĢmiĢ bölgesel piyasa, bölümlenmiĢ ulusal piyasadan daha verimlidir (Plummer, 2009, s. 225). Teorik olarak, bütünleĢmiĢ borsa sermaye maliyetini düĢürebilmektedir (Bekaert ve Harvey, 2000). BütünleĢmiĢ piyasa, borsalar arasında sermaye giriĢini teĢvik etmekte, uluslararası çeĢitliliği artırmakta (Fernandez-Aviles, Montero ve Alexei, 2012) ve risk paylaĢımı ile sistematik riski azaltmaktadır (Henry, 2000). DüĢük risk, yatırımcıları yatırım yapmaya engel olan faktörleri azaltmaya teĢvik etmektedir (Fauzi ve Wahyudi, 2016, s. 114). Ancak uzun dönemde, daha büyük borsalar bütünleĢirken özellikle hisse senetlerinin sistematik olmayan riskinden kaçınma fırsatı sağlayan portföy çeĢitlendirmesinden (Büttner ve Hayo, 2011) daha düĢük faydalar elde edilebilmektedir (Plummer, 2009). Sistematik olmayan risk,

69

borsalar bütünleĢik olmadığında farklı borsalardaki hisse senetleri çeĢitlendirilerek önlenebilmektedir (Kearney ve Lucey, 2004).

ABD ve diğer geliĢmiĢ ülkelerin öncülüğünde özellikle 1980’li yıllardan sonra dikkatleri çeken ekonomideki küreselleĢme olgusu, sermaye piyasalarında meydana gelen hızlı geliĢimin nedeni olarak görülmektedir. Buna ek olarak ekonomideki küreselleĢme, sermaye piyasalarının liberalleĢmesiyle ortaya çıkmıĢtır. Ülkelerin sermaye hareketlerinin önündeki engellerin kaldırılması sonrasında sermaye hareketlerinin hızlanması ve yatırımcıların daha yüksek getiriye ve daha düĢük riskli piyasalara yönelmesinin 21. yüzyılda da devam edeceği öngörülmektedir (Karan, 2011, s. 35).

Sermayenin oluĢumunda ve tahsisatında verimliliği arttırdıkları için borsalar ekonomik kalkınmada önemli bir rol oynamaktadır (Tadesse, 2004). Halkın tasarrufları Ģirketlere sermaye olarak menkul kıymet borsaları aracılığıyla yönlendirilmektedir. ġirketler tarafından bankalardan alınan yüksek riske ve düĢük vadeye sahip krediler yerine bu borsalar, Ģirketlere çok daha düĢük riske ve uzun vadeye sahip kaynaklar sunmaktadır. Bu doğrultuda, kaynakların yatırıma dönüĢmesi ulusal ekonominin ilerlemesine katkı sağlamaktadır. Ayrıca borsaya kote olan Ģirketler açısından durum değerlendirildiğinde ise bu firmaların değerleri artmıĢ ve öz kaynakları sağlamlaĢmıĢtır. Bu bağlamda, menkul kıymet borsalarının önemli faydaları; likidite sağlama, fiyat oluĢturma, ekonomik gösterge olma, mülkiyeti tabana yayma ve kaynak oluĢturma olarak sıralanabilmektedir (Karan, 2011, s. 35-36). Bu kapsamda Levine (1991) ve Levine ve Zervos (1998), finansal geliĢme ile uzun vadeli ekonomik büyüme arasındaki iliĢkiyi açıklayan endojen büyüme modellerini önerenlerin ilkleri arasında yer almaktadırlar. Aynı Ģekilde, Levine ve Zervos (1998) iyi iĢleyen borsaların büyümeyi, sermaye birikimini ve verimlilik artıĢlarını desteklediğini belgelemektedir. Ancak, borsa performansı ile ekonomik büyüme arasındaki iliĢki doğal bir dinamiktir. Bu nedenle, bu iliĢkinin yönü hakkında bazı tartıĢmalar bulunmaktadır (Levine ve Zervos, 1998). Bu tartıĢma, borsa verimliliğinin ekonomideki büyümeyi artırıp artırmadığını (Arz-Öncü) veya ekonomik büyümenin borsa verimliliğini arttırıp artırmadığını (Talep-Takip Eden) sorgulamaktadır (Hassan, 2018, s. 286). Borsa performansı ile ekonomik büyüme arasında iki yönlü bir nedensellik iliĢkisi de mevcut olabilmektedir (Chen, Roll ve Ross, 1986; Gurley ve Shaw, 1967). Ayrıca bu yön,

70

farklı geliĢim aĢamaları esnasında da değiĢebilmektedir (Chen vd., 1986; Wu, Hou ve Cheng, 2010).

Bu yaklaĢım çerçevesinde borsa, öncü olduğu durumda ekonomik büyüme sürecinde “aktif” diğer durumda ise “pasif” bir rol oynamaktadır (Patrick, 1966). Ekonominin geliĢmesi ve büyümesi için sermayeye ihtiyaç duyulmaktadır (Hermers ve Lensink, 1996). Bütün bu durumlar göz önünde bulundurulduğunda makroekonomik aktivite, borsa etkililiğinin belirlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır (Demirguc- Kunt ve Levine, 1995; Singh, 1997). Aynı zamanda, aktif olan menkul kıymetlere yapılan yatırımları motive etmekte ve borsanın toplam iĢlem hacmini arttırmaktadır (Hassan, 2018, s. 286). Ancak makroekonomik istikrarsızlık ise borsada iĢlem gören firmaların borsa getirileri ve fiyatlandırma süreci ve dolayısıyla borsa verimliliği bağlamında borsadaki oynaklığı artırabilmektedir (Chen vd., 1986).

Benzer Belgeler