• Sonuç bulunamadı

Menfi tespit davalarında HMK m.114 kapsamında “hukuki yarar” unsuru

A) Menfi Tespit Davaları

I) Menfi tespit davalarında HMK m.114 kapsamında “hukuki yarar” unsuru

Borçlunun menfi tespit davası açması hususunda değerlendirilmesi gereken en önemli husus, borçlunun açacağı dava kapsamında HMK madde 114 uyarınca hukuki yararı bulunup bulunmayacağı hususudur. Menfi tespit davalarında, hukuki yarar bulunması şartıyla, bir hukuki ilişkinin veya bir hakkın gerçekten mevcut olmadığının tespiti

amaçlanır. Hukuki yarar kavramı; Hukuk Muhakemeleri Kanunu uyarınca dava şartıdır ve dava şartının noksanlığı davanın usulden reddine karar verilmesine yol açabilecektir.

Hukuki yarar kavramı; davacının o davayı açmakta veya mahkemeden bu yönde bir hukuki koruma talep etmesinde kendisinin hukuki yararının bulunması olan tanımlanabilir. Ayrıca davacının dava açmak konusunda hukuk tarafından korunan bir yararı olmalı, bu hakka kavuşabilmesi için bir mahkeme kararına ihtiyaç olmalı ve bu şartların gerçekleşmediği durumlarda davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır216.

Kambiyo senetlerine özgü takipler, borçlunun ödeme emrini şikâyeti ve ödeme emrine itirazı sonucunda durmadığı için, borçlunun itiraz süresi içinde menfi tespit davası açmakta hukuki yararı mevcuttur. Alacaklının ilamsız takip yapmış olduğu hallerde ise, ödeme emrini tebellüğ eden borçlu ödeme emrine süresi içinde itiraz edebilir veya menfi tespit davası açabilir veyahut her iki yola birlikte başvurabilir.Genel haciz yoluyla başlatılan ilamsız takipte, alacak herhangi bir belgeye dayanmıyorsa, ödeme emrine yapılacak itiraz ile takip durdurulabileceğinden ve takibin devamı için alacaklının itirazın kaldırılmasını veya itirazın iptali yoluna başvurması halinde kendisini müdafaa edebilme şansı bulunduğundan, borçlunun bu durumda menfi tespit davası açmakta hukuki yararı olmadığı yorumlanmaktadır217.

İtiraza uğramış bir icra takibi kapsamında takibe itiraz eden borçlu, itirazına ek olarak bir menfi tespit davası açabilecektir. Yukarıda da belirtildiği üzere, borçlunun menfi tespit davası açarken değerlendirilmesi gereken hususlar arasında belki de en önemli olan kısmı, borçlunun bu davayı açarken herhangi bir hukuki yarara sahip olup olmadığı hususudur. Aşağıda ayrıntılı olarak anlatılacağı üzere, borçlunun kendisi hakkında herhangi bir takip başlatılmadığı durumlarda takip başlatılması rizikosuna karşın menfi tespit davası açılabileceği hususu bilinmektedir ve bu durumda borçlunun finansal durumunun mahfına yol açabilecek muhtemel takiplere karşı “borçlu olmadığının tespiti amacıyla” menfi tespit davası açmasında hukuki yararı olduğunu düşüncesindeyim.

Bu konuda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından 18.01.2012 tarihinde, bu konuda verilmiş, içerisinde karşıoy görüşü de bulunan bir kararda; “…borçlunun, hakkında henüz icra takibi başlamadan önce de yapılabilecek olası bir takibi düşünerek, kendisini bir

216 Kuru-İcra, s.114

borçla tehdit eden kimseye karşı "böyle bir borcu bulunmadığının saptanması" için dahi menfi tespit davası açabileceği kabul edilmişken, hakkında yürümekte olan bir icra takibi olan borçlunun bu davayı açmasında hukuki yararının bulunduğunda hiç kuşku olmadığı gibi, böyle bir davayı açmasına da hiçbir hukuki engel bulunmamaktadır. Alacaklının elinde İ.İ.K.nun 68. maddesinde sayılan belgeler bulunmaması, borçlu hakkında başlattığı icra takibine, borçlunun itiraz etmek suretiyle takibi durdurması da borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığını kabule yeterli olmayıp, bu halde dahi borçlu borç tehdidi altında olup, bu sebeple de menfi tespit davası açmakta hukuki yararı vardır…”218

Karara esas bu görüşe nazaran, borçlunun borçlu olmadığını ileri sürerek ilamsız icra takibine itiraz edebilmesi ve bunun sonucunda takibin durmasını sağlayabilmesi imkanı olmakla birlikte, icra takibinin durması takibin iptali sonucunu doğurmamaktadır. Borçlu, takibe itirazına ek olarak, borçlu olmadığının tespiti için menfi tespit davası açtığında, eğer yargılama sonucunda borçlunun borçlu olmadığı mahkeme tarafından tespit edilir ise, takip dayanaksız kalacak ve süreç takibin iptali ile sonuçlanacaktır. Takibin iptali ise eldeki davanın açılmasından sonra gerçekleşen bir sonuçtur. Bu nedenle, davacının, takibe konu icra dosyasından dolayı borçlu olmadığının tespiti davası açmakta hukuki yararı vardır.

Karar kapsamındaki karşı oy yazısında ise, “…menfi tespit davası icra takibinden önce açılabildiği gibi icra takibinden sonra da açılabilir. Takipten önce menfi tespit davası açılabilmesi için borçlunun borcu olmadığının hemen tespitinde korunmaya değer bir hukuki yararı bulunmalıdır219. Borçlu maddi hukuk bakımından ödemekle yükümlü

olmadığı bir alacak talebiyle karşılaşmışsa menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğu kabul edilmelidir. Takipten önce açılan menfi tespit davasında borçlunun hukuki durumu tehlikede ise veya taraflar arasındaki hukuki ilişki belirsizlik içeriyorsa ve açılacak dava sonucunda verilecek kararla belirsizlik ortadan kalkacaksa hukuki yararın mevcut olduğu kabul edilmelidir220. Alacaklının ihtarname keşide ederek alacağını talep etmesi

halinde sadece alacağını talep etmesi bu ihtarın talebin ciddiliğini ortaya koyduğu kabul edilemez. Bu durumda davacı borçlunun menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunup

218 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2011/19-622 K. 2012/9 T. 18.1.2012 (https://karararama.yargitay.gov.tr, Erişim Tarihi: 18.02.2019)

219 Kuru Baki; İcra ve İflas Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davası, Ankara 2003, s.24 220 Görgün, s.62

bulunmadığının tespiti için alacaklının elinde bulunan belgenin niteliğinin tespit edilmesi gerekir. Örneğin alacaklı ihtarında hiçbir belgeye dayanmadan alacak talebinde bulunmuşsa bu ihtar üzerine menfi tespit davası açmakta borçlunun hukuki yararı bulunmamaktadır. Zira borçlu alacaklının hiçbir belgeye dayanmadan başlattığı ilamsız takibe itiraz etmek suretiyle takibi durdurmak olanağına sahiptir.” şeklinde görüş bildirilmiştir. Karşı oy yazısında, borçlunun menfi tespit açmasında hukuki yararının maddi hukuk anlamında bir yarar olması gerektiği vurgulanmıştır. Yani, alacaklının maddi hukuka anlamında bir borca dayalı takibine veya takip tehlikesine karşı, borçlu tarafından açılacak menfi tespit davasında hukuki yarar unsurunun mevcut olacağı bildirilmiştir.

18.01.2012 tarihli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı uyarınca bildirilen görüşlerden, karara esas olan görüşe kanımca isabetlidir. Menfi tespit davası, borçlunun borçlu olmadığını kanıtlamak saikiyle açılacak bir davadır. Bu sebeple, alacaklının talebinin maddi bir borç ilişkisine dayanıp dayanmadığı, alacaklı tarafından borçluya gönderilen ihtarnamenin maddi hukuk anlamda belgelere dayanması gibi durumların menfi tespit davası içerisinde değerlendirilmesi hususu isabetli olmakla birlikte, borçlunun bu davayı gerek takibe itiraz sonrasında gerek takipten önce borçlu olmadığının tespiti amacıyla açabileceği kanaatindeyim. Alacaklının, alacaklarının niteliği, maddi hukuka uygunluğu veya mevcudiyeti, menfi tespit davası sürecinde araştırılması gereken hususlardır. Özellikle ilamsız takip başlatılması için alacaklının alacağını maddi hukuk anlamında kanıtlayabilmesi vs. şartları bulunmadığından, borçlunun borçlu olmadığının tespiti için alacaklının alacağının dayanağının araştırılması alacaklı-borçlu arasındaki hukuki eşitlik kavramına aykırılık teşkil edecektir.

Borçlunun, takibe itirazdan sonra, alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmasını beklemeden, menfi tespit davası açtığı durumlar ayrıca tartışılmalıdır. Takibe itiraz sonucunda, borçlu tarafından açılabilecek menfi tespit davası; alacaklı tarafından takibe itiraz sonucunda açılacak itirazın iptali davası açısından da değerlendirilmelidir. Borçlu, itirazın iptali davasında veya itirazın kaldırılması talebine karşı, savunma çerçevesinde borçlu olmadığını ortaya koyabilecektır. Yargıtay 3.Hukuk Dairesi tarafından 09.09.2013 tarihinde bu konuda verilen bir kararda; “Yapılan bir icra takibine itiraz üzerine, alacaklı tarafından “itirazın iptali” davası açılması durumunda, menfi tespit davasında ileri sürülebilecek iddialar, itirazın iptali davasında savunma sebebi olarak ileri sürülebileceğinden, bu durumda borçlunun ayrı bir menfi tespit davası açmakta hukuki

yararı yoksa da, henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmamış olduğu durumda ise böyle bir imkan söz konusu olmadığından borçlunun, itirazın iptali davasının açılmasını beklemeden menfi tespit davası açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabulü gerekir.221” şeklinde hüküm kurulmuştur. Borçlu tarafından takibe itiraz edilmesi, takip

hukusu sadece takibi durdurmakla, kesin hüküm niteliğinde bir sonuç yaratmayacaktır. İcra ve İflas Kanunu uyarınca itirazın iptali davası açma süresi bir yıl olduğundan, borçlu bu uzun süreyi beklemeksizin maddi hukuk anlamında bir anca önce borçlu olmadığını tespiti ve borcun kesin olarak ortadan kaldırılmasını talep hakkına sahiptir. Bu sebeple, borçlunun borçlu olmadığına dair iddiaları, alacaklı tarafından açılan itirazın iptali davasında savunma çerçevesinde ileri sürebilme hakkı olmakla birlikte; hukuki yarar kapsamında borçlunun alacaklının itirazın iptali davasının açmasını 1 yıl gibi uzun bir süre boyunca beklemesi ihtimaline karşın, borçlunun itirazın iptali davasından önce menfi tespit davası açmasında hukuki yararı olduğu belirilmelidir.

Ayrıca uygulamada görüldüğü üzere, takibe ihtiyati haciz alarak başlayan bir alacaklı, borçlu takibe itiraz etmiş dahi olsa, itirazdan haberdar olduğundan itibaren 7 gün içerisinde itirazın iptali davası açtığı durumda, ihtiyati hacizine devam edebilmektedir. Yani borçlu usulune uygun olarak borca itiraz etse dahi, alacaklı işlemlere devam edebilmektedir. Dolayısıyla, mahkemeler nezdinde borçlu olmadığını kanıtlamak isteyen bir diğer deyişle, borçlu olmadığına dair bir ilam elde etmek isteyen borçlu, takibe itiraz ettikten sonra bir de menfi tespit davası açabilecektir.