• Sonuç bulunamadı

2.2. ESERĠN TEMATĠK YÖNDEN ĠNCELENMESĠ

2.2.1. MELEZLĠK (MATĠSLĠK)

Melezlik, Ġki farklı durumun bir araya gelmesi, birbiriyle kaynaĢması, birbirini ortadan kaldırmak yerine bir arada bulunmaması, iç içe geçmesi ya da üst üste gelmesiyle melezlik kavramının açıklığa kavuĢacağı görülmektedir. Durumlardan biri diğerini nötrleĢtirmek, etkisini ortadan kaldırmak yerine; benimsemek, kabullenmek, birlikte yeni ve çok katmanlı yapılar oluĢturmak melezlik kavramının ağır basan kısmını ön plana çıkarmaktadır. Burada birden fazla parçanın birlikte, kendine has özellikleriyle kalabalık yeni bir Ģekil meydana getirmesi melezlik kavramının önde gelen bir özelliğidir. Türk dil kurumunun tanımına göre melez “değiĢik ırkta ana babadan doğmuĢ olan kimse”456

demektir.

Romanda yazar da bir Afrikalı siyahî bayanla Lübnanlı bir adamın aĢkı sonucunda doğan melez çocukları Sami‟nin ve diğer kardeĢlerinin durumunu detaylı Ģekilde incelemiĢtir. Sadece Lübnan‟dan göçen Sami ve ailesi değil o dönemin siyasi olaylarından etkilenen çoğu kiĢi göç etmek durumunda kalmıĢtır. Dolayısı ile pek çok melez çocuk meydana gelmiĢ olmalıdır. Nasıl ki Ģuanda ülkemize savaĢ nedeniyle Suriyeli vatandaĢların gelmiĢ olması ve Türk halkının Suriyeli vatandaĢlarla izdivaç gerçekleĢtirmiĢ olması sonucu çocuklar melez olacaktır aynı durumu yazar eserinde tema edinmiĢtir.

Romanda yer alan cümlelere göre “Ebeveynlerden birinin beyaz birinin zenci olması sonucu doğan çocuk Matiz/Melez diye adlandırılmaktadır. Bu ibareyi Afrikalı biri söylerse melez anlamımda, beyazlardan biri söylerse aĢağılama ve tahkir için

454

ABDULKUDDÛS, Ihsân, Sukûb fi‟s-Sevbi‟l-Esved, s.242.

455

Aynı eser, s.244.

456

KAYA, Yunus, “Güncel Sanatta Yeni Bir YaklaĢım Olarak “Melezlik”, Sanat ve Tasarım Dergisi, Aralık 2017, s.166.

127 kullanılmaktadır.”457

Romanda yazar bu meseleyi açıklayarak anlamlarını vererek izah etmiĢtir. Daima insana olan saygısı ile tanınan Ġhsân Abdulkuddûs burada aslında melezlik sorununa yer vererek bu duruma maruz kalan siyahilerin ne çektiklerini veya nasıl bir duruma düĢtüklerini dile getirmeye çalıĢmıĢtır. Anne ve babasının ayrı kaldığı dönemde her iki tarafı da idare ederek halasının yanında büyüyen yazar, insana değer verme ve insana saygı konusunda oldukça hassastır. Bu nedenle onun bu temayı ele alması insana verdiği değere bağlanabilir.

“Bu topluluk her anlamda ortadır mesela, güzellikleri, zekâları, duygusallıkları, dinleri, kültürleri de ortadır.”458

Matisler sadece Afrika‟da yoktur. Hindistan, Amerika, Japonya gibi baĢka ülkelerde de mevcuttur. Orada bunlara „Hudayroğlu‟ da denmektedir. Levnu‟l Ahar adlı hikâyede de bu konudan bahsetmektedir.

Romanda yer alan ifadelere göre: “Eskiden melez sorununun çeliĢen iki toplumun ortaya çıkardığı bir sorun olduğunu söylüyordum. Beyaz toplum ve siyah toplum. Sorunsa tam ortada bulunuyordu. Melezlerden biri ne ileri geçip beyazlara katılabiliyor, ne de geri kalıp siyahlarla özdeĢleĢebiliyordu.”459

Bu satırlarda melez veya diğer adıyla matis birinin tam olarak iki arada bir derede kalıĢını tarif etmektedir yazar. Melezliğin sonucunda doğan çekinik karakter Ģahsın toplum içinde kendini ifade edememe, bir etkinliğe katılamama veya ortamdan kendini geri çekme gibi pek çok soruna sebep olmuĢtur. Melezlik sorununu yazar romanda ruh doktoru olarak Sami‟nin üzerinden çözmüĢtür. Psikolojik sorunların sadece melezlikle değil baĢka sorunlarla da olduğunu kız kardeĢ Samiye ile okura göstermiĢtir.

Melez seçme yeteneğini nasıl kaybetmiĢtir. Bu bölümde bu soruya cevap aranmaktadır aynı zamanda. “Doğduğu günden itibaren kendini çepe çevre saran toplumsal yapı yüzünden bu hale geldi. Melez toplum gözünü açar açmaz beyaz toplum tarafından aĢağılandığına tanık olmuĢtur. Aynı Ģekilde siyah toplumda onu dıĢlamaktaydı. Bu durumda kendi varlığına karĢı koyarak kimliğini bulup kanıtlama yeteneği ve seçme yeteneğini kaybeder.”460

Eğitimde öğrenilmiĢ çaresizlik olarak

457

ABDULKUDDÛS, Ihsân, Sukûb fi‟s-Sevbi‟l-Esved, s.123.

458 Aynı eser, s.123. 459 Aynı eser, s.248. 460 Aynı eser, s.248.

128

adlandırdığımız bir konuya bağlı olarak melez birinin daha gözünü açar açmaz bir sıfır hayata yenik baĢlamıĢ olmasını ifade eden yazar, doğan matisin bu durumu kendisinin seçmediğini göstermiĢtir. Aynı zamanda melez sadece beyazlar tarafından değil siyahlar tarafından da itilip ikinci sınıf insan muamelesi görmektedir. Çünkü siyahlar tarafından ne siyah ne beyaz olması da kabul görmemektedir.

Romanın on birinci bölümünde yazar toplumsal sorunlar temasına da yer vermektedir. “Merakımın Sami‟de yoğunlaĢmasının nedeni, bu durumun kiĢisel olmaktan çok toplumsal olmasıydı. Afrika‟da ve Asya‟da bulunan toplumsal yapı, beyaz ve renkli ırkların karıĢımından meydana gelen çocukların oluĢturduğu sosyal yapı. Ya da, Afrika‟da söylendiği gibi matis/melez toplumu.”461

Yazar kendi merakını romanda da dile getirmiĢtir. Afrika ve Asya‟nın bu günlere nasıl geldiği, renkli ırktan oluĢan çocukların gerek psikolojik gerek sosyal yapısı, sonuç olarak melez sorununun halka olan etkisini merak edip araĢtırmıĢtır. Zaten bu merakı romanın baĢından beri var olduğu için romanın yazılmasının sebebi bu tema olmuĢtur. Roman toplumsal sorun olarak iĢlenen bu melezlik sorununun ardından diğer temalarında gelmesine neden olmuĢtur. Sömürge, ırkçılık gibi temalarının doğumuna melezlik sorunu sebep olmuĢtur.

Romanda iĢlenen melezlik sorununun baĢkahramanı Sami üzerinde gayet baĢarılı etki ve tepkiler olduğu görülmektedir. Yazarın melezlik sorunu için seçmiĢ olduğu karakter yani Sami, ilk baĢta babasını sevip annesini sevmeyen bir karakter olarak gösterildi çünkü babası onu gerçek annesinin yanından alıp kendi yanına getirmiĢti. Hayat boyu annesi zannettiği kadın onun üvey annesidir. Sami karakteri melezlikten dolayı özgüven problemi yaĢamıĢtır.

Sami “yerli zencilerden söz açıldığında sarsılan, titreyen ve garip hallere giren”462

bir kahraman rolündedir. Yazar kahramanlardan Selim yani Sami‟nin kardeĢi, uzağa gitmemize gerek yok dükkâna giren siyahi çocukları dövüyor ve aĢağılıyordu. Çünkü kendisi melez değildi aynı aileye mensup olmalarına rağmen Selim ve Samiye melez değildir. Çünkü anneleri de beyazdır. Sami‟nin babası Sami

461

ABDULKUDDÛS, Ihsân, Sukûb fi‟s-Sevbi‟l-Esved, s.246.

462

129

doğduktan sonra annesini bırakıp memleketinden baĢka bir kadınla evlenmiĢtir. Dolayısı ile kendi memleketlisi bir kadınla evlendiği için çocuklar melez olmamıĢtır.

Romanda Selim‟in bir de inkârları söz konusu idi. Çünkü melez olduğu için yerli halkla zaman zaman buluĢunca sonradan bu buluĢmalarını hatırlayamayıp saklamaktadır. Saklamak isteme sebebi iki kiĢilik arasında kararsız kalmasındandır. Bazen kendisinin beyazlık yanının baskın olması bazen de siyahlık yanının baskın olması siyahilere olan tavrında değiĢikliğe sebep olmaktadır. Yazar burada melez bir halkın her iki millete de olan bağını koparmasının imkanının olmamasına vurgu yapmaktadır.

Romandaki karakterin melez olması onun yer yer özgüvensiz olmasına da sebep olmuĢtur. BaĢkahramanlardan biri olan Sami‟nin aslında melez olup, melez olduğunu saklaması onun özgüven problemi yaĢamasının göstergesidir. Melezlik sorunu sadece özgüven problemine değil aile içerisindeki kardeĢlerle olan bağının kopukluğuna da sebep olmuĢtur. Özgüven probleminin bir diğer göstergesi de Sami‟nin yürürken gözlerini ayak parmak uçlarından ayırmamasıdır. Onun melez oluĢu yere bakarak yürümesine sebep olmuĢtur. Babaları ayrı anneleri aynı olan Sami ve kardeĢleri arasında ciddi bağ kopukluğu olması, esasında sadece romanda geçen bir hikâye mahiyetinde değil aynı zamanda Afrika‟da var olan ciddi bir problemin tanımıdır. BaĢkahramanın melezlik sebebi ile iki kiĢilik arasında kalmasının bir baĢka göstergesi de ruh doktoru ile Sami‟nin gezintisi sırasında Nijer Nehri kıyısında gördüğü yerlileri yani zencileri fotoğraf karesine almak istememesi onun sanki yerlileri sevmediğini anlatmaktadır. Fakat aynı ġahıs yani Sami kafeye giren zenci kızı sevip onun arkasından Ormandaki köye gidip dans etmiĢtir. Burada yazar melez olan bir Afrikalının ne yardan ne serden geçebildiğini gözler önüne sermiĢtir.

BaĢkahramanlardan biri olan Sami ile ruh doktorunun tanıĢması esnasında ruh doktorunun mesleğini bilmeye çalıĢan Sami ile doktor arasında geçen satırlar Sami‟nin melezlikle olan derdinin anlaĢılmasından korktuğu için verdiği tepkileri açık açık ortaya koymuĢtur. Sami‟nin melezlik sorununun olduğunu anlamasından korktuğu o cümleler Ģu Ģekildedir:

130

“-Allah müstahakkını versin. Nesin sen Allah aşkına… Baytar mı yoksa! Dedi.

Gülmekten katılarak:

-Hayır… Ruh doktoru, dedim. Sami birden sustu… Konuşmayı kesti. Gülmeyi de Parmakları titreyerek üzerinde oturduğum ranzanın yanına geldi. Ranzayı tuttu e kuvvetlice sıkmaya başladı. Sanki içindeki bir şeye karşı direniyordu. Sonunda sanki o şeyi bastırmışçasına hafif bir sesle:

-Memnun oldum, dedi.”463

Romanda melezlik sorunu ilerleyen sayfalarda dozu daha da koyulaĢmıĢtır ve melez olan sadece kahramanlardan Sami olmasına rağmen Afrika‟daki bütün melezler konu edinilmiĢtir. Çünkü yazarın romanın baĢlangıcında ifade ettiğine göre Afrika‟yı gezme sebebinin Sami‟nin ruhi tahlili merakından ve ailesinin davranıĢlarını ve kendilerini tanımak istemesinden baĢlamasıdır.

Ġhsân Abdulkuddûs‟un bu eseri toplumsal gerçekçi ve psikolojik bir eser olmakla beraber baĢkahraman ile romanın yazarına ait birkaç ortak yön bulunması açısından otobiyografik payı da mevcuttur. Her ne kadar yazar sömürgeden etkilenen siyahîlere üzülse de melezlik sorununun içinde yaĢayan baĢkahramanlardan biri olan Sami karakterini eleĢtirmiĢtir. Sami‟nin melezlik konusundaki çekingen davranması kendini ikinci plana atması yazar tarafından hoĢ karĢılanmamaktadır.

Romanda melezlik sorununu yaĢayan tek kahramanımız Sami‟dir. Samiye‟de de psikolojik bir rahatsızlık var olmasına rağmen onun sorunu daha farklıdır. Samiye‟nin rahatsızlığı kiĢilik geliĢiminde duraklama yani onun babasını kaybetmesinden sonraki acıları ve sanata değer verdiğini destekleyen bir babasının var olduğu eski hayatına özlem duymasından kaynaklanmaktadır. Selim en sorunlu kardeĢ olarak gösterilse de aslında en sağlam kardeĢ de odur ve abisine ağabeylik

463

131

kardeĢine de ağabeylik yaparak görünenden farklı bir pozisyona düĢmüĢtür. Yazar yabancı ülkelerin Afrika‟yı sömürmesi sonucunda toplumdaki gerek sosyal gerek siyasi değiĢimleri gözlem yaparak sömürgenin ve melezliğin halka olan etkisine önem vermiĢtir.

2.2.2. SÖMÜRGE

Politika olarak sömürgeci asker ve idarecilerin ve imparatorluk diplomatlarının Ortadoğu ve Kuzey Afrika haritasında çizmiĢ oldukları hatlar artık kalıplaĢmıĢ ve katılaĢmıĢtır, bunların bölme ve sınırlama güçleri daha uzun bir müddet devam edecektir.464

Yazarın romanda iĢlemiĢ olduğu melezlik sorunu temasının bir diğer uzantısı hatta kaynağı olan tema da sömürgedir. Yazar, çeĢitli sorunlardan dolayı Lübnan‟dan göçen bir aile yani Sami‟nin babası ile Afrika‟nın yerli halkından olan Kabaka‟nın kız kardeĢi yani Sami‟nin annesi ile arasında geçen duygusal muhabbeti de konu edinmiĢtir. Yıllar sonra benzer vakıa olan Sami ile Kabaka‟nın kızı arasında aynı olay yazar Afrika‟nın yıllarca sömürgeye maruz kalması ve sömürgenin etkisiyle halkta olan değiĢiklik veya halkın sömürgeden sonraki ruhi bunalımlarına tema olarak yer verdiği eserinde temayı Sami ve ailesi üzerinden ustalıkla iĢlemiĢtir. Yıllarca kaderi sömürülmek olan Afrika‟nın sömürülen bir devlet olmasının delili olarak Ģu cümlelere yer vererek meseleyi okuyucuyaĢöyle aktarmıĢtır:

“Senegal‟in başkenti ve liman şehri Dakar. Ya da bağımsızlığından önceki adıyla Fransız Sudan‟ının başkenti.”465

Afrika ülkesinin sömürgede olması ve yazarın en çok üzerinde durmuĢ olduğu tema romanda incelikle iĢlenmiĢtir. Hangi ülkelerin sömürgede olduğu ve sömürgenin Afrika halkı üzerindeki etkilerine bolca değinen yazarın, yine bu temanın ağır bastığı Sami‟nin kafede gördüğü aralarında duygusal iliĢki bulunan,

464

LEWIS, Bernard, Ortadoğu‟nun Çoklu Kimliği, Sabah Kitapçılık, Ġstanbul 2000, s.59.

465

132

romanın ileriki kısımlarında da isminin Beynada olduğu zikredilen kızın konuĢması kısmından örnek verecek olursak Ģu satırlara bakması gerekmektedir:

“Kız acayip bir Fransızca ile konuştu. Sözler dudaklarından öyle garip çıkıyordu ki, sanki arkasında başka birisi var da, o konuşuyordu. Beyaz birisi. Gülmesini gizleyerek ve yanındaki kızı arkasına çekmeye çalışarak…”466

Fransızlar tarafından sömürülen ülkenin o anki durumunu gözler önüne sermektedir yazar. Nasıl ki halktan biri aslında Afrika‟nın yerli halkından fakat kendi dilini kullanmaktan aciz duruma düĢürülmüĢtür. Yazar burada siyahi birinin Fransızcayı sonradan öğrendiği belli bir Ģekilde konuĢtuğuna dikkat çekmiĢtir. Çünkü sonradan öğrenip konuĢması onun arkasında Fransız bir beyaz varmıĢ gibi konuĢmasına bağlanmaktadır.

Ayrıca romanda sömürgenin bir diğer delili de ruh doktorunun Dakar‟da berbere girdiğinde berberin Fransız berber olması ve içerideki kızın sarıĢın bir Fransız kızı olması Afrika topraklarının sadece siyahlarla değil diğer devletler tarafından sömürülmesinin hangi aĢamada olduğunu göstermektedir. Afrika halkı kendi toprakları içerisinde özgürce yaĢayamayarak adeta asimile olmaya maruz bırakılmıĢtır. Ruh doktoru bu manzaralar karĢısında tatlı bir ürperti yaĢadığını dile getirmiĢtir. Dolayısı ile bu ülkenin sömürülmüĢ olması yazarı korkutmuĢtur. GeçmiĢ dehĢetler ve gelecek dehĢetlere karĢı endiĢeleri olduğunu dile getirmiĢtir. Hiçbir halkın bu denli baskı ve zorlamaya maruz kalmaması gerektiğini, kendi toprakları içerisinde özgürce yaĢayamayan bir halkın varlığının anlamsız olduğunu gizliden okuyucuya sunmaktadır.

Romanın sekizinci bölümünde Beynada‟nın ve diğer karakterlerinde hem zenci dili hem de Fransızca bildiği göze çarpmaktadır.467

Bu da sömürgeden dolayı dillerinin geri planda kaldığının göstergesidir. Yazar Fransızlar tarafından sömürülen

466

ABDULKUDDÛS, Ihsân, Sukûb fi‟s-Sevbi‟l-Esved, s.37.

467

133

Afrika halkının, kendi dilini konuĢacak kadar ne gücü ne de cesareti kalmadığını tema olarak iĢlemiĢtir.

Yazar, ülkedeki sömürgeyi bir de Ģu ifadelerle destekleyerek Bamako kentinin sömürgede olduğunu Ģu cümlelerle dile getirmiĢtir:

“Bamako küçük bir kent. İki bölgeye ayrılıyor. Biri yabancılara, öteki yerli ahaliye ait bölgeler. Yabancılar bölgesinde yüksek apartmanlar, villalar, düzenli caddeler var. Yerli ahalinin bölgesiyse toprak evler, toprak yollar. Sıradan bir sömürge ülkede olduğu gibi 468

Sömürge devleti olduğundan Ģikâyetçi olan yazarın bir baĢka delil gösterdiği mevzu da Nijer Nehri‟nin duruĢu ve akıĢıdır. Yazarın nehre baktıkça görmüĢ olduğu manzaralar onun içinin ne kadar buruk olduğunu göstermektedir. Yazarın Nijer Nehri için yazmıĢ olduğu ifadeler Ģu Ģekildedir:

“Nijer Nehri

Bazı yönleriyle Nil Nehri‟nden farksızdı. Buna rağmen onda Nil‟de olmayan bir şey fark ettim. Bir nahoşluk, belirsizlik ve sıkıntı vardı onda. Bir vahşilik seziyordum. Sularını fırlatan bir ses gizli bir kükreme, homurdanma gibi… ismi ile mütenasip. “Nijer” . bu gizemli vehim, Afrika içlerini çağrıştırıyordu. Bu vehim, kıyılarına bağlı sömürgeci gemilerinin egzotik görünümleriyle hafiflemiyordu. Bana öyle geldi ki nehir, yabancı gemileri ve sandalları altında ezilerek sürükleniyor ve onları içine çekmek istiyordu. Ve, Nehrin kıyısında bazı beyaz kızlar. Fransız göçmen kızlar.

468

134

Bikini mayolarıyla yüzüyorlar. Her şeye rağmen Nehrin sıkıntısını gideremiyor, hırçınlığını yatıştıramıyorlardı. Bense onları, aslanın ağzında oynayan akrobat sirk kızları gibi görüyordum. Öte yanda. Uzakta. Sömürgecilerin bulunduğu yerden çok çok uzakta yerli kadınlar, kıyıya oturmuşlar, çamaşır yıkıyorlar.”469

Doktor ile kapıcı arasında geçen bir diyalogda Fransız parası olan beĢ bin Franktan bahsedilmektedir dolayısı ile burada sömürgenin etkisinin ne kadar fazla olduğu ve para olarak bile yerli paralarını kullanamadıkları görülmektedir. Yazar burada onların asimile olmaya yüz tuttuğunu göstermektedir.470

Sami Dauk Ģeklinde yazılan yazı görüĢme kartının üzerine Fransızca yazılmıĢtır.471

Bu durumda da nasıl asimile olduklarına Ģahitlik edilmektedir. Bir ülkede siyasi anlamda bir farklılık söz konusu ise ilk hedeflenen o ülkenin dilidir ve değiĢim dilden baĢlamaktadır.

Dakar‟da karĢılaĢtığı zencileri beyaz yüzlerde sanki siyaha boyanmıĢ. Orada Fransız berber salonunun varlığı Dakar‟da Fransızların hâkim oluĢu.472

Yazar, bu cümlelerle siyaha boyanmıĢ Ģeklinde ifade ederken aslen siyahi olduklarını ama görünüĢ itibariyle beyazlara benzediklerini veya benzemeye çalıĢtıklarını ifade etmiĢtir.

Afrika halkları hüzünlü bir tarih geçmiĢine sahiptir. Batı saldırısına, istilasına, vahĢetine maruz kalmamıĢ bir yer hemen hemen yok gibidir Afrika‟da. Bu istila bazen savaĢlar bazen de katliamlar yoluyla yer yer de kültürel hegemonya yolu ile meydana gelmiĢtir. Günümüzde de farklı Ģekillerde de olsa bu istila devam etmektedir.

19.yüzyıl sömürgeciliğin zirve yaptığı bir dönemdir. Ġngilizler, Fransızlar, Portekizler, Ġtalyanlar, Belçikalılar hatta Ġspanyollar Afrika topraklarını sömürmek

469

ABDULKUDDÛS, Ihsân, Sukûb fi‟s-Sevbi‟l-Esved, s.22-23.

470 Aynı eser, s.195. 471 Aynı eser, s.253. 472 Aynı eser, s.15.

135

için kendi aralarında anlaĢarak bu topraklarda sömürge devletleri kurmuĢlardır. ġu anki Afrika ülkelerini belirleyen sınırlar da bir bakıma bu sömürge devletlerin devamından kalmıĢ bir mirastır.473

Yazarın, dönemin yaĢanmıĢ siyasi olaylarından etkilenerek romanına da konu edindiğini, belirlemiĢ olduğu kahramanlarla da mesajını okuyucuya verdiği görülmektedir.

2.2.3. SĠYAHÎLER VE IRKÇILIK

Ġnsan tarihinde bilinen her toplumda olduğu gibi Orta Doğu‟da da “öteki” olarak algıladıkları kiĢilere her türlü önyargı ve düĢmanlığı beslemiĢlerdir. Eski Mısırlılar siyahi güneyli komĢularıyla yakın iliĢki içerisindeydiler ve bazen onları karakteristik zenci sıfatıyla birlikte kelimeler veya resimlerle betimlerlerdi.474 Irkçılığın en büyük zararlarını gören halk zenci halkıdır. Köle ticaretinin yoğunlaĢması ile pek çok zenciyi taĢımak için gemiye alıp hatta sığmadıkları için birbirine bağlayıp beslenmek için de sadece ağızlarına çorba akıtıldığı bilinmektedir.475

Yazarın iĢlemiĢ olduğu bir diğer temada hem sömürge temasına bağlı olarak hem de renk ayrımından dolayı yıllardır siyahîlere yapılan ikinci sınıf insan muamelesidir. Hiçbir halk bu muameleyi görmeyi hak etmemektedir. Yazar da bu romanında siyahîlere karĢı yapılan ırkçılığı titizlikle konu edinmiĢtir. Yazar, gerekli gördüğü yerlerde okuyucuya kendisinin de siyahîleri sevdiğini ve bu ırkçılık düĢüncesinin yanlıĢ olduğunu aĢılamıĢtır. Romanda toplum sorunu olan Sami‟nin dıĢarıda arkadaĢıyla oynarken onu sürekli ezmesi konusuna vurgu yapılmıĢtır. Bu durumda efendi çocuğuyla bile oynuyor olsa sevmediği için döverdi ve bu durumda Sami beyaz olduğu için adeta dokunulmazlığı vardı. Aynı durum zenci için geçerli değildir.476

Sami‟nin Lübnan‟dan göçüp gelen bir halk olarak zenci çocuğu dövmesi adeta kahramanlardan birinin ırkçılığı belirli bir Ģekilde yapmıĢ olduğunu göstermektedir. Aynı üstünlüğe sahip olmayan zenci çocuğun ise burada maruz kaldığı muamele ikinci sınıf insan olmuĢtur. “Romanda da yer aldığı üzere siyah ve

473

http://www.gercekhayat.com.tr/yazarlar/afrikada-katliamlar-ve-hafiza/ EriĢim Tarihi: 13.05.2019.

474

LEWIS, Bernard, Orta Doğu‟da Irk Kavramı Ve Kölelik, Akılçelen Kitaplar, Ankara 2017, s.25.

475ġENEL, Alâeddin, Irk Ve Irkçılık Düşüncesi, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara 1993, s.143.

476

136

beyaz köleler sadece terminolojik olarak ayrıĢtırılmamıĢtı. Her Ģeyden önce beyaz köleler, özellikle kadınlar daha pahalıydı.”477

Yazarın kendi topraklarında sömürgeden dolayı ikinci sınıf insan muamelesi gören siyahilerin çekmiĢ olduğu sıkıntıları merkeze alarak o dönemin siyasi ve sosyal durumunu okuyucuya aktarmaktadır. Yazarın siyahilerin sınıf ayrımı yaĢamasını tema olarak iĢlediğine dair Ģu ifadeleri örnek gösterebiliriz:

“Kahvenin sahibesi boyanmış saçlı şişko bir Fransız kadını. Kasaya oturmuş, bakışlarıyla ceplerini yoklar gibi müşterileri gözetliyor. Kahvenin adı “Phanie”.

Sami rahat bir kanepeye yerleşmiş, böbürlenerek:

-Biliyor musun? . Bu kafe var ya, buraya zencilerin girmesi yasak! Dedi.

Bunu, sanki emin bir bölgede olduğumuzu anlatmak ister gibi söylemişti!”478

Bu ifadelerde kahvehaneye zencilerin giremiyor olmasını söylerken yine zenci halkın

Benzer Belgeler