• Sonuç bulunamadı

1.4. EDEBĠ KĠġĠLĠĞĠ

2.1.1. OLAY ÖRGÜSÜ

Olay, hadise190 anlamlarına gelen vak‟anın bir romanın çevresinde döndüğü olaylar topluluğu olarak görülmesi mümkündür. Vak‟a kelimesinin bir diğer anlamı da “olup geçen Ģey”dir. Bu durumda vak‟a ile roman arasındaki iliĢkinin et ile kemik arasındaki iliĢkiye benzetilmesi mümkündür. Dolayısı ile ayrılmalarının imkânı bulunmayan bu iki öğe etrafında dönen romandaki bu vak‟a hayatta karĢılaĢtığımız, yaĢadığımız veya yaĢamamızın imkânı olan Ģeydir. Romancı sanatın sağladığı fırsatlarla onu muazzam hale getirip amacına uygun bir Ģekilde tekrar Ģekillendirebilir. Edebi bir role bürünecek olan Vakâ‟nın, edebi bir benlik içinde olabilmesi için zaman, mekân ve kiĢi kadrosuna ihtiyacı vardır. Bu öğeler zorunlu fakat kâfi değildir. Asıl önemli olan nokta anlatımdır; yani dilin iĢlevsel hale gelmesidir.191 Bu bağlamda ele aldığımız romanın gerek karakterleri gerek zaman gerek mekân gibi esere gerekli süsü verecek unsurların tam olmasıyla olay örgüsünün baĢarılı bir Ģekilde ortaya koyulduğu görülmektedir. Olay örgüsü tanımına göre Ġhsân Abdulkuddûs‟un bu eseri tanıma tam olarak uygun düĢmektedir.

Roman teknik açıdan incelendiğinde zaman dilimlerinin açık açık zikredildiği fakat iĢlenen tema bakımından pek olumlu olmadığı görülmektedir. Ġnsanlığın her aĢamasında var olan sınıf ayrımı ve ırkçılık sorunu yazarın bu eserinde yer almıĢtır.Romanın yazıldığı dönem ele alındığında ise 1969 Mısır‟ın durumu, 1969‟da Bamako‟nun durumu göze çarpmaktadır. Bahsedilen bu dönemlerde Afrika her zaman olduğu gibi var olan doğu kültürleri yerine Fransızlar tarafından sömürge sayesinde batı kültürünü aĢılamayı baĢarmıĢtı. Afrika halkının atalarından miras kalan din, dil, edebiyat, sanat ve ticaretin yerine Batı‟ya ait değerler aĢılandı. Tarih de sömürgeciliğin anası olarak bilinen iki ülke Fransa ve Portekiz‟dir. Afrika‟da batı

190

AKALIN, L.Sami, Edebiyat Terimleri Sözlüğü, Varlık Yayınevi, Ġstanbul 1980, s.301.

191

54

sömürgeciliği Fransa yüzünden baĢlamıĢtır. Afrika Napolyon ve diğer Avrupalılar tarafından keĢif edilince tüm Avrupa ülkeleri tarafından sömürgeye maruz kalmıĢtır.192

Ele alınan romanda konu edinen tema tam olarak bu psikolojiyi kapsamaktadır.

Aslında Ġhsân Abdulkuddûs bazen eserlerinde aĢkı, sevgiyi, siyaseti konu edinirken bu seferde siyahi ve beyazın birbirine olan üstünlüğünden bahsetmektedir. Oysaki Hz. Peygamber‟in Veda Hutbesi‟nde söylediği: “Arabın Arap olmayana, siyahın beyaza üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.193” sözüne, yazarın konu edindiği tema ters düĢmektedir. Ġncelenen roman olan “Sukûb fi‟s-Sevbi‟l- Esved” adlı eserin yazarı Ġhsân Abdulkuddûs, eserinde olay örgüsünü baĢarılı bir Ģekilde dile getirmiĢtir. Tıpkı diğer modern yazarlar gibi Ġhsân Abdulkuddûs da modern dönemin etkisiyle yaĢadığı dönemden etkilenerek kaleme aldığı bu eser zamanında uluslararası bir lider pozisyonunda olan Cemal Abdunnasır döneminin siyasi ve sosyal olaylarından etkilenmiĢtir.

Esere dönecek olursak roman Ġhsân Abdulkuddûs‟un hayatını, anne, babasını ve torunlarını anlatmasıyla baĢlar. Yazar bu baĢlangıç kısmında doğduğu yer, tarih ve kimin yanında yaĢadığı gibi özel bilgilerinin yer aldığı biyografisine yer verir. Biyografisini sunduktan sonra yazar esere atfını ve eseri hangi gün yazdığını dile getirmiĢtir. Eser 12 Temmuz 1969‟da kaleme alınmıĢtır.194

Eser toplamda on bir bölümden oluĢmaktadır. Esere görsel anlamda çok büyük bir zenginlik katılmamıĢtır toplamda on bir görsel bulunmaktadır. Eserin ilk bölümünde Yazar‟ın kendi bakıĢ açısıyla anlatmıĢ olduğu ve yazarın asıl rolünün bir ruh doktoru olduğuna değinilmiĢtir. Yazar bu bölümde iĢ yoğunluğundan bıkmıĢ, usanmıĢ ve kafa dağıtmaya gitmek için bir gezi planlamıĢtır. Gideceği yer Afrika olmuĢtur ve Afrika‟nın Bamako Ģehrinde kendini bulmuĢtur.

192

KAVAS, Ahmet, Sömürgecilik Tarihi (Afrika-Asya), Anadolu Üniveritesi Yayını, EskiĢehir 2014, s.50.

193

ÜRÜN, Ahmet Kazım, Klasik Arap Edebiyatı, Çizgi Kitabevi, Konya 2015, s.56.

194

55

ĠncelenmiĢ olan roman insanı içten etkileyen toplumsal ve siyasal olaylar, inanç, gelenek ve görenek kurallarını bazen eleĢtirel bazen de bilimsel olarak ele alarak anlatması bakımından sosyal roman niteliği taĢımaktadır. Aynı zamanda karakterlerin ruh hallerini ele alması, karakterlerin toplumla olan iliĢkileri ve toplumdan nasıl etkilendiği bakımından da psikolojik roman niteliği taĢımaktadır.

Roman çeĢitleri konularına göre sınıflandırılacak olursa macera romanları, gezi romanları, aĢk romanları, evlilik romanları, aile romanları, oluĢum romanları, geliĢim romanları, eğitim romanları, sanatçı romanları, devlet romanları, tarih romanları, köy romanları, büyükĢehir romanları Ģeklinde sıralayabiliriz.195

Romanın konusuna gelince yirminci yüzyılın ikinci yarısında kaleme alınan romanın konusu, kongreye katılacak olan bir ruh doktorunun iĢ yorgunluğundan uzaklaĢmak için tatil yapmayı amaçlaması ve Bamako‟da kaldığı otelde onu uyandırmaya gelen Sami Dauk adında Lübnan lehçeli ticaretle uğraĢan bir göçmen aynı zamanda edebiyatçı196

ve ailesinin toplumsal olaylardan etkilenmesi sonucu edindikleri psikolojik durumlarının incelenmesidir. Roman, yirminci yüzyılın ilk yarısında var olan bir kongreden bahsederek iki hafta süren bu kongre sonrası Afrika‟ya kırk beĢ günlük izninde seyahat etmeyi planlayan doktorla Sami‟nin otelde tanıĢmasıyla baĢlamaktadır.197

Yazar, bir psikiyatr kimliği ile Afrika‟yı analiz ederek Afrika‟nın tasvirlerini kendi ağzından anlatmıĢtır. Aynı zamanda yazar, Sami‟nin ruh halini ve kiĢiliğini ifade etmiĢtir.

Uzak ve yabancı ülkelerin insanlarını ve gelenek, göreneklerini ele alması bakımından roman egzotik roman türüne de benzerlik göstermektedir. Modern romanın ortaya çıkıĢında Freud ve psikanalizin tesiri çok büyük olmakla birlikte psikanalistler romancı için yeni bir ortamı, insanın değiĢik boyutunu, karmaĢık ve derinlikli ruhsal zenginliklerini meydana çıkardılar.198

Bu bağlamda yazar romanda karakterlerin ruh halini ele almayı, bu akımdan etkilenerek gerçekleĢtirmiĢ olabilir.

195

AYTAÇ, Gürsel, Çağdaş Türk Romanları Üzerine İncelemeler, Gündoğan Yayınları, Ankara, 1990, s.28.

196

ABDULKUDDÛS, Ihsân, Sukûb fi‟s-Sevbi‟l-Esved, s.17.

197

Aynı eser, s.10.

198

56

Romanın kurgusuna yerleĢtirilen, Afrika‟ya yapılan gezi sonucunda sadece Sami‟nin değil ailesinin komple ruhi tahlilinin yapılacak olması da yine bu akıma örnek teĢkil etmektedir.

Ġhsân Abdulkuddûs, Nijer Nehri kıyısında iki türlü halkın yani bir kıyısında yerli zenci halkın diğer kıyısında ise yabancı Fransız kızların bulunduğunu dile getirerek eserinde düalizme yer vermiĢtir. Biri Sami‟nin beğendiği diğeri ise beğenmediği halk tipidir.

Romanın devamında o dönemin sosyal yapısının bir takım ilkelerini sergilediği görülmektedir. Sami ile kızın iliĢkisi renkleri çeliĢen iki kiĢinin iliĢkisi idi. Yerli kız siyahi idi o zaman bu durumda Sami biraz beyazdır.199

Romanda ruh doktoru tarafından ısrarla Sami ve ailesinin psikolojik durumları çözmeye çalıĢılmıĢtır. Bu bölümün sonunda doktor, Sami‟nin hastalığının “iki kiĢilikli” olduğuna karar kılmıĢtır.200

Sami‟nin nöbet geçirdikten sonra ormandan gelip kendine geldiğinde, önce zenci dilinde bir Ģeyler mırıldanması ardından Arapça konuĢmaya baĢlaması onun kimlik karmaĢasını ifade eder.201

Olay örgüsünün devamına bakacak olursak doktor, Samiye‟nin hastalığını çözmeye çalıĢmaktadır. Doktor o sabah uyandığında önce Sami‟nin bir önceki gece yaĢadıklarını göz önüne getirip, “kiĢilik ikileĢmesi” kararı almıĢtır. Samiye‟yi inceleyerek de “kiĢilik geliĢiminde duraklama” tanısını koymuĢtur.202

Samiye hala Lübnan‟dan döndüğü yılların yaĢındaydı yani ya on ya da beĢ, aslında yaĢı yirmi beĢ fakat duraklama olduğu için psikolojik olarak geri kalmıĢtır. “Aldığı her mesafe on yaĢındayken ulaĢabildiği mesafedir. Ondan sonra aklı boĢluğa asılmıĢtır.”203 Samiye‟nin baĢına ne geldi acaba bu duraklama meydana geldi anlatıcı bunu bulmaya çalıĢmaktadır. Romandaki çözülmesi gereken sorun olarak yazar, zenci

199

ABDULKUDDÛS, Ihsân, Sukûb fi‟s-Sevbi‟l-Esved, s.40.

200 Aynı eser, s.73. 201 Aynı eser, s.71. 202 Aynı eser, s.83. 203 Aynı eser, s.84.

57 kiĢiliği ile özdeĢleĢmeyi konu edinmiĢtir.204

Sami‟yi tahrik eden neydi? Bunun cevabı bulununca Sami‟nin tedavisi kolaylaĢacaktır.205

Romanın psikolojik roman olma özelliğini veren noktaya gelince:” kiĢilik ikileĢmesi, bilinçle bilinçaltı arasında sürekli bir çatıĢma demektir. Bütün bu çatıĢmalar içerisinde var olan bir kiĢilik. Bilinçte bir kiĢilik ve bilinçaltında diğer bir kiĢilik. Bazen bilinç üstün geliyor ve davranıĢlarına egemen oluyor. Her iki durumda da çatıĢma sürüyor.206

Bu satırlarda anlatıcı okuyucuya metni açıklama Ģeklinde sunmuĢtur.

Anlatıcı, romandaki hasta kiĢiliklerin hastalıkları çözüme ulaĢtığında sadece onların hastalığı değil aynı zamanda koskoca Afrika‟nın sırlarına ve sorunlarına da nüfuz etmiĢ olacağı kanaatindedir. Vakit kısıtlı olduğu için doktor Sami ve Samiye‟ye baĢka yöntemler deneme kararı almıĢtır.207

Yazarın eserde Sami‟nin ve Samiye‟nin hastalığını çözmesi ve onlara yardımcı olabilmesi için küçüklüğünde yaĢadıkları tüm olayları detayıyla öğrenmesi gerekiyordu. Öğrendiği tüm bilgileri toplayıp düzgün bir Ģekilde hastalığın sebebini öğrenerek ona göre bir çözüm yolu bulacaktı. Bu nedenle doktor Selim‟i odasına çağırdı ve can alıcı soruları sormaya baĢladı. Önce Samiye‟nin neden bu kadar iç çatıĢma yaĢadığının sorularını sordu. Samiye küçükken babası ona o kadar çok değer veriyormuĢ ki Sami‟ye için il dıĢından gelen hocalara gerekli parayı bile verip partiler düzenletip o partilerde Samiye‟nin sahne almasını sağlıyormuĢ. Oysaki Samiye‟nin sesi güzel değilmiĢ. Millet de babasını yüzebilmek için adamın varını yoğunu sanata harcatıyorlarmıĢ. Hatta babası vefat ettiğinde bir sürü ödenecek borç kalmıĢ. Selim bu borçları hep kapatmıĢ. Bu kadar zenginlik ve bolluğun arasından aniden fakirliğe geçince Selim psikolojik olarak ve madden destek olması açısından kardeĢi Samiye‟nin sanatla uğraĢmasını istememiĢ. Adeta protesto ederek Ümmü Gülsüm gibi büyük Ģarkıcıların Ģarkılarını dinlediği plakları tek odaya kilitlemiĢ yani Samiye‟yi zorla sanattan alıkoymuĢtur. Samiye bu günleri yaĢarken on yaĢında imiĢ.

204

ABDULKUDDÛS, Ihsân, Sukûb fi‟s-Sevbi‟l-Esved, s. 74.

205 Aynı eser, s.75. 206 Aynı eser, s.74. 207 Aynı eser, s.96.

58

Ve bu saatten sonra da zihnen büyüyememiĢ çünkü o ne zaman sanatla uğraĢmak istese Selim karĢı çıkıp onu çoğu kez dövmüĢ. ĠĢte neredeyse doktor, Samiye‟nin sorununun kaynağını bulmuĢtu. Sıra Sami‟ye gelmiĢti ve doktor Selim‟e ısrarla sordu. Sami‟ye annesinin nasıl davrandığını sormuĢtu. Selim de annesinin Sami‟ye kendilerinden farklı davrandığını dile getirmiĢti. Vicdansız bir kadın olmadığını söyleyerek Selim annesini destekliyordu, kötü bir kadın olmadığını dile getiriyordu. Sami‟nin aksi bir durumdu bu, Sami babasına laf ettirmiyor. Selim de annesine aynı Ģekilde söz ettirmiyordu. Selim, Sami‟nin küçüklüğünde ona masal anlatan bir yaĢlı teyze olduğunu, ona sürekli iyi davrandığını anlatmıĢtır. Hatta bu kadın eskiden Sami‟nin dadısıymıĢ. Ve doktor en can alıcı soruyu sorarak Selim‟in bam teline basmıĢtır. Sami‟nin rengi esmer. Yoksa annesi zenci kadın mı diye kast etti fakat Selim buna imkân vermek istememiĢtir. Bu sefer Sami‟nin dans ettiği kıza benzeterek o kız acaba o kadının mı diye sordu ve birlikte benzettiler. Fakat dans ettiği kızın adı Beynada idi. Beynada Kabaka‟nın kızı idi. O zaman Kabaka ile dadı arasındaki iliĢki nasıldır?

Romanda toplum sorunu olan Sami‟nin dıĢarda arkadaĢıyla oynarken onu sürekli ezmesi konusuna vurgu yapılmıĢtır. Bu durumda efendi çocuğuyla bile oynuyor olsa sevmediği için döverdi ve bu durumda Sami beyaz olduğu için adeta dokunulmazlığı vardı. Aynı durum zenci için geçerli değildir.208

Yazar burada sınıf ayrımına dikkat çekmiĢtir.

Yazar Samiye‟den sonra sırayı Sami‟ye getirmiĢtir. Aynı bölümde Afrika‟nın sosyal durumu konu edinmektedir çünkü zenci bir kadınla evlenen beyaz bir erkek için çok özel bir yer vardır. Temizlenmesi çok zor bir leke olarak kabul edilir.209 Burada romanın konusu göz önünde bulundurulunca ilk baĢta da dile getirdiğimiz gibi leke kelimesi yazar için kötü nitelikli bir kelimedir. Yazar Afrika‟nın sorunlarını leke olarak görmektedir. Ebeveynlerden birinin beyaz birinin zenci olması sonucu

208

ABDULKUDDÛS, Ihsân, Sukûb fi‟s-Sevbi‟l-Esved, s.111.

209

59

doğan çocuk matiz/melez diye adlandırılmaktadır. Bu ibareyi Afrikalı biri söylerse beyazlara resmen aĢağılama ve tahkir için kullanılmaktadır.210

Beynada‟nın kıyafeti ile ilgili bilgi veriyor olması Afrika‟nın geleneksel kıyafetleri hakkında bilgi vermiĢ olmasına delildir. Kıyafetler Ģu Ģekilde ifade edilmiĢtir. Beynada yalınayaktı, renkli kumaĢtan bir elbise giyiyordu. DikiĢsiz sadece bir kumaĢ parçasından ibaret olan. Göğüslerinin üzerine kadar vücudunu dolanmıĢ bir kumaĢ parçası.211

Altıncı bölümde romanın neredeyse yarıya gelmesi ve olay örgüsünün tam sıcak geliĢmelerinin olduğu kısımdır ve bu bölümde Sami ile Beynada‟nın nasıl tanıĢtığı hakkında hatta özel hayatları hakkında bilgi verilmiĢtir.

Anlatıcının bizzat kendisi olan doktor, Beynada‟nın Sami için söylediklerini kafasında toplamaktadır. Ardından yağmurun yağması ve Kabaka‟dan da sırları öğrenmek için sabırsızlıkla beklemektedir.212

Çünkü Kabaka Ģart olarak inanıĢlarına göre bir doğa olayından medet ummaktadır ve yapmıĢ bulunduğu bir yeminin bağlayıcılığından kurtulmak için, iĢi gök gürlemesine ve yağmur yağmasına bağlamıĢtır.213

Sonra Kabaka Ģu Ģekilde anlatır: “Bir zamanlar köyün birinde çok güzel bir kız varmıĢ. Kız Ģehre gidermiĢ, bir müddet sonra sık sık gitmeye baĢlamıĢ. Çünkü Ģehirde bir beyaz erkekle tanıĢmıĢ. Bu erkeğin maddi durumu gayet iyi imiĢ fakat Kabile reisi olan baba bu iliĢkiyi onaylamamıĢ çünkü erkek beyazmıĢ. Bu konu hakkında çeĢitli söylentiler çıkmıĢ ve kabile reisinin güzel kızı kulübelerden birine hapsedilmiĢ fakat bu eziyete dayanamayan kız, kulübenin duvarını tırnaklarıyla delip gizlice kaçıp beyaz erkekle evlenmiĢ. Fakat aynı zamanda bu güzel kız aklını da yitirmiĢ. Kaçan kızı sabah soran kabile reisi, kaçtığını duyunca akĢam eve gelince ağzını yoklamıĢ ve deli kız her Ģeyi itiraf edince bu sefer reis güzel kızı dövmüĢtür. Reis kıza kente gitmeyi yasaklamasına rağmen kız, dinlemeyip hala gitmektedir. En sonunda oğlanı köye getirmiĢ sonra da nikâh kıymıĢlar ve bir anda evlenmiĢler. Bu evliliğin sonunda ise bir tane beyaz ama esmere çalan bir oğulları olmuĢ hatta anne

210

ABDULKUDDÛS, Ihsân, Sukûb fi‟s-Sevbi‟l-Esved, s. 123.

211 Aynı eser, s.130. 212 Aynı eser, s.148. 213 Aynı eser, s.149.

60

hala köyde bir kulübede yaĢamaktadır.” Anlatılan bu hikâye Sami‟nin anne ve babasıdır. “Sami‟nin babası ise kentte yaĢıyordu. Baba bir gün oğlunu da alıp bu aileyi bırakıp kaçmıĢ. Oğlunun babası tarafından memleketine götürüldüğünü duyan anne kahrolmuĢtur. Büyüdüğünde ise hatta onun babasında daha iyi olacağına inanan bir anne yüreği vardır. Kabile reisi olan Sami‟nin dedesi vefat etmiĢtir. Yerine Sami‟nin annesini seven yeni bir kabile reisi gelmiĢtir. Yeni reis doğan bu çocuğun kente geri getirildiğini öğrenince Sami‟nin annesinin çocuğunun eğitimi açısından babasında kalması sanki daha hayırlı olacak görüĢündedir. Bu kabile Reisi Sami‟nin dedesidir. Sami‟nin annesinin babası, Sami‟nin babasının kayınpederi, Kabaka‟nın babasıdır. Fakat Sami‟nin babası çocuğu Bamako‟ya getirip halka da memleketlimden olan çocuğum diye kandırmıĢtır. Böyle bir davranıĢta hiç Ģu soruları uyandırmıyor? Nasıl bu kadar kısa sürede bu kadar büyük çocuğu var bu Sami‟nin babasının. çocuğun yaĢının birkaç ay küçülttürülmesi ile sorun kapanmıĢtır.” En son gelecek bölümde merak edip halen daha yaĢayan Kabaka‟nın kız kardeĢi, Sami‟nin annesi ve Selim‟in üvey annesini, görmeye gidecekler. Kabaka‟nın da kızı Beynada‟yı Sami‟ye vermeme sebebi bu imiĢ çünkü her türlü uygunsuzluğu yapan Sami‟nin babası çevreyi etkilemiĢtir. 214

Romanın içinde kurgu içinde kurgu yaĢanmaktadır. Olay örgüsünün dizimi bakımından silsile halinde düzenli bir Ģekilde ilerlediği görülmektedir.

Anlatıcının kahraman bakıĢ açısına “Yorulduğum için filan değil, Beynada‟dan edindiğim bilgileri kafamda toparlamaya ve değerlendirmeye ihtiyacım vardı.”215 cümlesini örnek gösterebiliriz. Çerçeve anlatıya daha da ilgi çekici örnekler olmasına rağmen, aralarından bir tanesi de Ģu Ģekildedir: “ Hava ince, sıcaklık azalmaya baĢladı gibi, ağaçların yaprakları salınıyor.”216

Çerçeve anlatı bir veya birden fazla anlatı birimini bir çerçeve gibi sararak, onlarla daha büyük anlamda bir anlatı beraberliği sağlayan anlatı biçimidir.217Çerçeve anlatıya bir baĢka örnek “Davulcunun yanı baĢında yere konmuĢ küçük bir fenerden yayılan cılız sarı ıĢıktan baĢka hiçbir Ģey gözükmüyordu.

214

ABDULKUDDÛS, Ihsân, Sukûb fi‟s-Sevbi‟l-Esved, s.158-164.

215

Aynı eser, s.148.

216

Aynı eser, s.149.

217

61

Köy halkı, yüzleri karanlığın içinde kaybolmuĢ geniĢ bir daire halinde duruyorlardı.”218

Bu kısmı olayı yaĢanır gibi anlattığı için örnek olarak verebiliriz. Romanda genel olarak Kabaka‟nın eĢliğinde Beynada da dâhil olmak üzere Selim, Sami‟nin annesini ziyarete gitmiĢtir. Doktorda yanlarında bulunmak zorundaydı çünkü olayı çözecek kiĢi o idi. Sami‟nin annesi kapkara bir deri ve kemikten ibaretti. Beynada içten bir Ģekilde halası ile sarılıp özlemini gidermektedir. Fakat Selim Sami‟nin annesini görmüĢ olmasına rağmen kendini onun babasının eĢi olduğuna inandıramamıĢtır ya da inanmak istememiĢtir. Sami‟nin annesi doktorun Sami için bir Ģeyler yapıyor olmasına ve oğlunun iyileĢmesine yardımcı olmasına minnet borçlu bir Ģekilde davranmaktadır. Doktor bir taraftan da Sami‟ye hazırladığı tedavi yöntemi olan sinirsel Ģok mevzusunu düĢünmektedir. Bir Ģok Sami‟ye bir Ģok da Samiye‟ye yaparak artık onlara deva olmak niyetindedir. Doktor Samiye‟ye ait dergi ve gazeteleri inceleyerek onunla görüĢtü ve Ģok yöntemini uygulamanın ilk adımlarını atıyordu. Samiye‟ye parti düzenleyerek tıpkı eski günlerdeki gibi ona sahne verecekti. Her ne kadar Selim bu duruma karĢı çıksa da doktor bu konuda kararlıydı. Bu doktor için gayet baĢarılı bir yöntem olmuĢtur çünkü doktorun gazete ve dergileri vermesiyle Samiye‟nin maziyi anımsayıp çığlık çığlığa konsere baĢlamıĢtır. ġoku yaĢadıktan sonra uyuyup kalmıĢtır. Samiye kendisine bir sahne vereceğini ve parti düzenleyeceğini duyunca asıl Ģoku yaĢamıĢtır zaten. Doktor Sami‟nin annesinin yaĢadığını ona ileterek ilk adım olan Ģok tedavisini gerçekleĢtirecektir.

Ruh doktoru karakteri oldukça ciddi çalıĢan bir doktor rolündedir. 1936 yılından bahsedilen sekizinci bölümde Samiye hakkındaki dergi ve gazetelerin basım yıllarından bahsedilmektedir. Yazar bu tarihleri ayarlarken okuru çok olması amacıyla kendine ait tarihleri paylaĢmıĢ olabilir. 219

Yazarın yaĢadığı dönemle benzerlik gösteren yılların bulunduğuna da Ģahit olunmaktadır.

218

ABDULKUDDÛS, Ihsân, Sukûb fi‟s-Sevbi‟l-Esved, s.152.

219

62

Samiye‟nin çığlığının baĢlama ve bitiĢ nedeni Samiye‟nin eskiden sahne alıyor olduğu anımsamalarının ardından kardeĢi selim tarafından dövülme sahnesinin aklına gelmesi iledir. Bu kısımda karakterin ruhsal durumu ve bunalımı aktarılmaktadır. Doktor Samiye‟nin çığlığını durdurmak için ona telkinde bulunuyor ve “Selim seni asla dövemeyecek “diyordu.220

Ve plan gayet baĢarılı sonuç vermiĢti.

Doktor Sami ile olan görüĢmesini yapmak üzere onunla oteldeki odasında buluĢmaktadır. Daha sonra Sami‟yi sorguya çekmeye baĢlamıĢtır. Fakat Sami zencilere sadece kötü davrandığı değil iyi davrandığı sahneleri doktorla paylaĢmak istememiĢtir. Doktor Sami‟ye kendisinin hasta olduğunu ve hastalığının da kiĢilik ikileĢmesi olduğunu dile getirmiĢtir. Hatta iyileĢmesine yardımcı olacak kiĢinin de ona küçükken masallar anlatan zenci kadın olduğunu ifade etmiĢtir fakat Sami hastalığını kabullenmemektedir. Doktor bu bölümde Sami‟ye, masal anlatan zenci kadının kendisinin annesi olduğunu itiraf etmiĢtir fakat Sami bu duruma çok Ģiddetli

Benzer Belgeler