• Sonuç bulunamadı

4.4. İtikâfla İlgili Meseleler

4.4.3. Mekân Belirleyerek İtikaf Adamak

“Bir kimse, “Allah için Mekke’de oruç tutmak veya itikâfa girmek adağım

olsun” dese sonra da başka bir yerde orucunu tutsa veya itikâfa girse Hanefî Mezhebine

göre adağının sorumluluğundan kurtulur. İmâm Züfer’e göre kurtulmaz. Yine bir kimse,

“Mekkede iki rekât namaz kılmak adağım olsun” dedikte sonra o iki rekâtı başka yerde

kılsa Hanefîlerce câizdir. Züferce câiz değildir.İmâm Züfer’e göre burada kural şudur:İnsan, adağının yükümlülüğünden ancak belirttiği yerde veya ondan daha üstün bir yerde yerine getirerek kurtulur. Resûlullahın, ة َلََصَو ٍة َلََص ِفْلَأ ُةَئاِم ِماَرَحْلا ِدِجْسَمْلا يِف ة َلََص ٍة َلََص ِةَئاِم ُسْمَخ ِسِدْقَمْلا ِتْيَب يِفَو ٍة َلََص ُفْلَأ يِدِجْسَم يِف“Mescid-i Haramda kılınan namaz, yüz bin namaza denktir. Benim mescidimde kılınan namaz, bin namaza denktir. Mescid-i Aksa’da kınlan namaz da beş yüz namaza denktir”46 hadisindeki sıralama takip edilmelidir. Dolaysıyla Mescid-i Haram’da adarsa ancak orada; Mescid-i Nebevi’de adarsa orada ya da Mescid-i Haram’da; Mescid-i Aksa’da adarsa bu üçünden

birinde kılması câiz olur. Bunlar dışında câiz olmaz”.47

Bu arada Mebsût’ta geçen hadis metninin bundan biraz farklı olduğunu belirtelim.

Mebsût’ta geçen bu meselenin devamı “bir mekân belirleyerek namaz adamak” ile ilgili olmakla beraber aynı zamanda İmâm Züfer’in “mekân belirleyerek itikâfadamak” meselesinin de delillendirilmesi olacağından meseleyi aynen almayı uygun buluyoruz.

44 Kâsânî, a.g.e, III/13; Bkz. Serahsî, a.g.e, III/190-191 45

Bkz. Serahsî, a.g.e, III/205-206-207-208

46 Beyhakî, Şuabü’l-Îmân, El-Menâsik/Fazlu’l-Hacci ve’l-Umre, hadis no: 3848, thk ve tahric. Dr. Abdulali Abdulhamîd Hâmid, Mektebetü’r-Rüşd, Riyâd, 2003

“Cuma kılınan camide namaz kılmayı adayan kimsenin, Züfer’e göre bu namazı mahalle mescidinde kılması câiz değildir. Mahalle mescidinde kılmayı adadığı bir namazı ise Cuma kılınan camide kılması câizdir. Evinde kılması isecâiz değildir. Bu

konuda İmâm Züfer, Hz. Ayşe’den rivayet olunan şu hadise de dayanır. ُ هاللَّ َيِضَر َةَشِئاَع ْنَأ

َت َةهكَم كْيَلَع ُ هاللَّ َحْتَف ْنإ ْتَرَذَن يِّنإ َمهلَسَو ِهْيَلَع ُ هاللَّ ىهلَص ِ هاللَّ ِلوُسَرِل ْتَلاَق اَهْنَع ىَلاَع َذ َخَأَف ِتْيَبْلا يِفِ نْيَتَعْكَر َيِّلَصُأ ْنَأ

َحْلا اَهَل َخْدَأَو اَهِدَيِب َمهلَسَو ِهْيَلَع ُ هاللَّ ىهلَص ِ هاللَّ ُلوُسَر

ِتْيَبْلا ْنِم َميِطَحْلا ْنِإَف اَنُهَه يِّلَص : َلاَقَو َميِط “Hz. Ayşe, Hz. Peygamber’e: “Allah, sana Mekke’yi fethettirirse Kâbe’nin içinde iki rekât namaz kılmağı adamıştım” demiş. Bunun üzerine Hz. Peygamber, O’nu elinden tutarak Hatîm’e sokmuş ve “işte burada kıl zira Hatîm, Kâbe’dendir” buyurmuşlar. Bu olay, namaz kılmak için yapılan adaklarda yer belirlemenin geçerli olduğuna delildir”.

48

Hemen belirtelim ki zikredilen metni yukarıda verildiği şekliyle hadis kitaplarında bulamadık.

Devam edecek olursak; “Bir adam Resûlullah’a gelerek: “Ben Mescid-i Aksa’da

iki rekât namaz kılmayı adadım” demiş Hz. Peygamber de: اَمهنَأَكَف اَذَه يِدِجْسَم يِف ىهلَص ْنَم

ِسِدْقَمْلا ِتْيَب يِف ىهلَص“her kim bu mescidimde namaz kılarsa, Mescid-i Aksa’da kılmış gibidir” buyurmuşlar. Bu da kişinin adadığı namazı tayin ettiği yerden daha üstün bir

yerde kılmasının cevâzına delildir”.49

Yine belirtelim ki hadisi bu lafzıyla hadis metinleri içinde bulamadık. Yakın lafız olarak şu hadisi arzediyoruz. يِّنِإ ِ هاللَّ َلوُسَراَي َلاَقَف ِحْتَفْلا َمْوَي َماَق ًلَُجَر هنَأ ِ هاللَّ ِدْبَع ِنْبِ رِباَج ْنَع

اَنُه اَهِّلَص َلاَق ِنْيَتَعْكَر ِسِدْقَمْلا ِتْيَب يِف َيِّلَصُأ ْنَأ َةهكَم َكْيَلَع ُ هاللَّ َحَتَف ْنِإ ِ ه ِلِلّ ُتْرَذَن َنُه اَهِّلَص َلاَقَف ِهْيَلَع َداَعَأ همُث

همُث ا

ْنَذِإ َكُنْأَش َلاَقَف ِهْيَلَع َداَعَأ“Câbir b. Abdillah’ın (r.a.) rivayetine göre bir adam, Hz. Peygambere gelerek: “Yâ Resûlallah! Ben, Allah, sana Mekke’yi fethettirirse Beyt- i Makdis’te iki rekât namaz kılmağı adamıştım”dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “burada kıl” dedi. Adam, dediğini tekrar etti. Allah Resûlü: “Burada kıl” dedi. Adam yine aynı şeyi tekrar edince Allah Resûlü: “sen bilirsin” dedi.50

“Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaate göre bazı yerlerin diğer bazı yerlere üstünlüğü vardır. Zamanlar için de aynı şey söz konusudur. Dolaysıyla bir kimse adağı için bir yer tayin ederse faziletçe daha düşük bir mekânda eda etmesi câiz olmaz. Çünkü onu adadığı gibi kemaliyle yerine getirmeye gücü yettiği halde nakıs olanı kâmil olanın

48

Serahsî, a.g.e, III/209 49 Serahsî, a.g.e, III/209

50 Ebû Dâvûd, Sünen, Kitâbü’l-Eymân ve’n-Nüzûr/Bâb-u Men Nezerâ En Yusalliye fî Beyti’l-Makdis, hadis no: 3305

yerine koymuştur. Eğer belirttiği yerden daha faziletli bir yerde eda ederse, adadığından daha mükemmel bir şekilde yerine getirmiş olur ki bu, O’na yeter. Nitekim bir kimse bir gün oruç tutmayı adasa ve zevalden önce niyet ederek oruç tutsa adağın yükümlülüğünden kurtulmuş olmaz. Çünkü yerine getirilen yüklendiğinden düşüktür.Kişinin adağını faziletli bir vakte bağlaması ve bu vaktin geçmesi durumunda durum böyle değildir. Çünkü burada adadığı şekliyle yerine getirmekten aciz kalmıştır. Bundan dolayı Züfer, o adağı bu vâkit gelmeden yerine getirmeyi câiz görmemektedir. Çünkü o vâkit gelmeden önce acziyet gerçekleşmez.Bu konuda Hanefîlerin delili ise şudur: Adağın geçerliliği, ibadet anlamını içermesinden dolayıdır. Bu da namazın kendisindedir. Yerine getirildiği yerde değildir. Çünkü namaz, Allah Teâlâ’ya bedenin tümüyle tazimdir. Her ne kadar bazı mekânlarda namaz kılmak daha üstün ise de, Allah Teâlâ’yı tazim konusunda her yer eşittir. Farz namazların yerine getirilmesinde olduğu gibi bu üstünlük, o olmaksızın adağın yerine getirilemeyeceğini göstermez. Şüphe yok ki namazın cemaatle camide kılınması daha faziletlidir. Bu şekilde yerine getirilmesi şer’an emrolunmuştur. Bununla birlikte kişi evinde tek başına kıldığında kendisinden farz düşer. Hz. Peygamber yukarıda anılan mescitlerde nafile namaz kılanın alacağı

sevabı açıkladığında şöyle buyurmuştur: ليللا فوج يف هتيب يف لجرلا ةلَص هلك كلذ لضفأو“tüm

bunların en faziletlisi, kişinin gecenin ortasında evinde kılmış olduğu namazdır”.51

Yukarıdaki metni Irakî’nin Tahrîc-u Ahâdîsi’l-İhyâ adıyla bilinen eserinde bulduk ve ilgili orijinal metni şöyledir. َلَ لْيهللا فو َج يِف دْبَعلا اَمهيِّلَصُي ناتعكرلاهلُك كِلَذ نم رثْكأَو لج َو زع اللَّ هجَو هلَِإ امهب ديِرُي“…bunların hepsinin en hayırlısı, kişinin gecenin karnında/ortasında sırf Allah (c.c.) rızasını umarak kıldığı iki rekâttır”.52

“Züfer’e göre bir kimse yukarıda geçen mescitlerden birinde namaz kılmayı adasa ve bu namazı evinde kılsa câiz olmaz. O görüşünü şöyle delillendirir: Hz.

Peygamber’e kadının en faziletli namazının nerede olduğu sorulmuş. O da يِف ٍناَكَم ِّدَشَأ يِف

ًةَمْلُظ اَهِتْيَب“evinin en kuytu köşesinde kıldığıdır” diye cevap vermiştir.53Buna göre

kadın Mescid-i Haram’da namaz kılmayı adar da, evinin kuytu bir köşesinde kılarsa adadığının yükümlülüğünden çıkmış olması gerekir. Züfer’e göre ise çıkmaz. Bütün bunlar açıklıyor ki, adakta bulunan kişi, adağıyla ancak kendi fiilinden bir şeyi borçlanmaktadır. Kendi fiili olmayan bir şeyi değil. Namaz kılınan yer onun fiilinden

51

Serahsî, a.g.e, III/210

52Irâkî, Zeynuddin Abdurrahim, El- Muğnî An Himli’l-Esfâr Fi’l- Esfâr Fî Tahrîc-i Mâ Fî’l-İhyâi

Mine’l-Ahbâr, Dâr-u İbn Hazm, Beyrut, 2005, I/239

değildir. O, adağı ile namazı yüklenmiştir, yeri değil. Dolaysıyla nerede kılarsa kılsın, adağını yerine getirmiş ve yükümlülüğünden kurtulmuş olur. Şu kadar var ki, belirli

yerde eda etmesi daha faziletlidir”.54