• Sonuç bulunamadı

“Ön ve arkadan çıkan her şey, az da olsa kan veya safra kusmak, bayılmak, tükürükten fazla olan ağızdan akan kan, çıldırmak, sarhoşluk, burun yumuşağına inen kan, uzanarak veya bir şeye yaslanarak (çekildiğinde düşecek şekilde) uyumak, namazda sesli gülmek, dübürden çıkan kurt, vücudun bir yerinde topaklanıp akan kan irin,sarı su v.b. maddelerin mahallerinden taşmaları, ağız dolusu kusmuk ve özürlü için

vaktin çıkması abdesti bozar”.47

Yukarıda saydıklarımızın son üçünde İmâm Züfer’in farklı yaklaşımlarını görmekteyiz.

1.1.1.6.1. Vücudun bir yerinde topaklanıp akan kan irin, sarı su v.b. Maddelerin mahallerinden taşmaları

“Vücudun bir yerinde topaklanıp akan kan irin,sarı su v.b. maddelerin mahallerinden taşmalarıyla abdest bozulur. İmâm Züfer’e göre taşmasa da bozulur. Çünkü İmâm Züferin, “hakiki hades” tarifi diğer İmâmlardan farklıdır. O’na göre hakiki hades, canlı insandan necâsetin zâhir olmasıdır. Üç İmâmın tarifi ise “Canlı insandan necâsetin çıkmış olmasıdır” şeklindedir.İmâm Züfer, burada diğer İmâmların da kabul ettiği “ön ve arkadan necis bir şey görünmesi -aksa da akmasa da- hades itibar olunur” hükmüne kıyasla; vücudun diğer yerlerinden görünmesinin de bundan farksız olduğunu savunur. Müftâbih görüşe göre ise ön ve arkadan necis bir şey görünmesi, aslında içerden dışarıya bir çıkıştır. Kan ise mahallinden dağılmadığı sürece bedenden çıkmış değildir. Zira beden kan v.s. rutubetlerin mahallidir. Ne var ki deriyle kaplıdır.

46

Kâsânî, a.g.e, I/182-222; Haddâdî, Ebû Bekir b. Ali, El-Cevheretü’n-Neyyire, El-Matbaatü’l- Hayriyye, 1904, I/5-10.

47 Kâsânî, a.g.e, I/224; Yavuz, a.g.e, s. 51; Bilmen, Ömer Nasûhî, Büyük İslam İmihali, İstanbul, Bilmen Basım ve Yayınevi, t.y, s. 87.

Derinin yarılması perdenin kalkmasıdır. Kanın mahalden taşması değildir. Mahallinde kaldığı sürece ise necâsetin bir hükmü yoktur. Nitekim karnımızdaki necâsetlere rağmen

namaz kılıyoruz. Kusmuk meselesini de böyle mütâlaa ediyoruz”.48

1.1.1.6.2. Ağız Dolusu Kusmak

“İmâm Züfer’e göre kusmuğun azı da çoğu da abdesti bozar. Çünkü ağız, ona göre vücudun dışı hükmündedir. Buna delil mazmazanın orucu bozmamasıdır. Dolaysıyla kusmuk, ağza ulaştığında; canlı insandan necis zahir olmuş(bedenin dışına da çıkmış) sayılacağından hades vâki olmuştur.Müftâbih görüşün açıklamasını ise Kâsânî şöyle yapar: Ağız zahire göre zahirdir, batına göre de batındır. Şöyle ki: mesela oruçlu tükürüğünü yutmakla orucunu bozmuş olmuyor. Dolaysıyla kusmuğun ağza kadar çıkmasıyla orucu bozulmaz. Yani o, içeriden içeriye bir geçiştir. Oruç, kusmuğun ağızdan çıkmasıyla bozulur ki içeriden dışarıya çıkış budur. Çıkış da az bir miktarla olmaz. Çünkü o az miktar atılabilir de tutulabilir de (atılsa adı “hurûc/çıkış” olmaz). Çok miktarda olana gelince, onun tutulması da geri yutulması da mümkün değildir.

Dolayısıyla bu, akıntıdır/hurûcdur”.49

Konuyu baştan ele alacak olursak: “Züfer, ثَد َح ُسْلَقْلا“kusmuk abdest

bozar”50hadisini delil getirerek der ki: Hadis, azına çoğuna bakmadan“kusmuk abdest

bozar” diyor. Hades de, necisin dışarı çıkması demek ise -ki necis çıkmıştır- O halde ön

ve arkadan çıkan az-çok her şey necis olduğu gibi bu da necistir ve hades vâki olur. Diğer İmâmlar da görüşlerini şöyle açıklarlar: Eğer az bir miktar dahi necis olsaydı, Hz. Ali’nin Hz. Peygamber’den merfu olarak rivayet ettiği, ٍل ْوَبِ راَطْقِإ ْنِم ٍعْبَسْ نِم ُءوُضُوْلا ُداَعُي

َح ْوَأ ٍة َلََص يِف ٍةَهَقْهَقْوَأ َمَفْلاُ َلَْمَت ٍةَعْسَدْوَأ ٍعِجَطْضُم ٍمْوَنْوَأ ٍلِئاَس ٍمَدْوَأ ٍعِراَذ ٍءْيَقْوَأ

ٍثَد “abdest yedi

şeyden bozulur. İdrar damlaması, ağzdan taşan kusmuk, akıcı kan, yaslanarak uyumak, ağız dolusu kusmuk, namazda gülmek, hades(ön ve arkadan bir şey çıkması)”hadiste51

o da zikredilirdi. Züfer’in zikrettiği hadise gelince orada da murad

“ağız dolusu”dur. Çünkü “mutlak müteâref olana munsarıf olur52

(genel ifâde, alışılmışa/bilinene yorulur) ki o da ağız dolusudur.

48

Kâsânî, a.g.e, I/233. 49Kâsânî, a.g.e, I/234

50 Dârekutnî, Sünen, Kitâbu’t-Tahâre/Bâbun fi’l-Vudu’ mine’l-Hârici mine’l-Beden hadis no: 574 51 Herevî, Ebû Ubeyd Kâsım b. Selam, Et-Tuhûr, thk. ve tahric. Meşhur Hasan Mahmud Selman, Mektebetü’s-Sahâbe, Cidde, 1994, Bâb-u Vücûbi’l-Vudû’ Miner’-Rîhi ve Ğayrihâ, hadis no: 401;

Hadisin ayrıca değerlendirmesi bkz. Kârî, Feth,I/44-45-46

52 İbn Hümâm, Kemalüddîn Muhammed b. Abdulvahid Es-Sîvâsî, Fethu’l-Kadîr, Dâru’l-Fikr, Beyrut, t.y, VIII/332; Kâsânî, a.g.e, I/234

“Az bir miktarın dışarı çıkmasıyla da necis çıkmış oluyor” görüşüne gelince de

deriz ki: Bunun doğruluğunu kabul etsek bile, bu az olan miktarda zaruret vardır. İnsan bundan beri kalamıyor. Eğer hades sayılırsa zorluk olur. Allah dinde bize harec

kılmamıştır”.53

Burada yine İmâm Züferin Kıyasçı kimliği ortaya çıkıyor. Müftabih olan görüş iseistihsana dayanmaktadır.

1.1.1.6.3. Özürlü Kişinin Durumu

“Bu meselenin aslı istihaza kanı gören kadınla ilgilidir. Hanefîlere göre yarasından kan akan kişi müstahaza gibidir. Çünkü Hanefilere göre ön ve arka dışında vücudun diğer yerlerinden çıkan pislikler de abdesti bozar. Bunlar her namaz vakti için

abdest alırlar”.54

Burada ihtilâf, “özürlünün abdesti namaz vaktinin girmesiyle mi yoksa çıkmasıyla mı bozulur”? şeklindedir.

“İmâm Züfer’e göre özürlü kişinin abdesti, vaktin girmesiyle; İmâmÂzam ve İmâm Muhammed’e göre sadece vaktin çıkmasıyla bozulur. İmâmEbûYûsuf’a göre vaktin hem girmesiyle hem çıkmasıyla bozulur. İmâm Züfer, abdeste zıt olan durumun göz ardı edilmesinin zaruretten dolayı olduğunu; dolayısıyla vâkit girmedikçe zaruret söz konusu olmayacağndan bu durumun da göz ardı edilemeyeceğini söylemiştir.EbûYûsuf, zarureti hem vaktin çıkması hem de girmesi yönünden değerlendirmiş ve her iki duruma da hamletmiştir. Tarafeynindüşüncesi ise, fiili olarak temizlik, nasıl ki hakikatte ibadeti edadan önce oluyor; öyle de temizlik vakti şer’an eda

vaktinden önce olmalı ki vaktin tümü edaya ayrılabilsin şeklindedir”.55 (Eğer vaktin

girmesiyle de abdest bozulsaydı namazı eda için olan vâkit tahâretin de vakti olacaktı.) “Yukarıda zikrettiğimiz ihtilâfların önemi şurada anlaşılır. Özürlü ya da müstahaza, sabah namazı vaktinde abdest aldığı zaman güneş doğunca abdesti bozulur.İmâm Züfer’e göre bozulmaz; kuşluk vakti abdest alan kişinin öğlen vaktinin girmesiyle İmâm Züfer’e göre abdesti bozulur, mezheb içerisinde tercih edilen görüşe

göre bozulmaz”.56

53

Kâsânî, a.g.e, I/234 54 Serahsî, a.g.e, I/154

55 Kâsânî, a.g.e, I/241; Merğinânî, a.g.e, I/144. 56 Serahsî, a.g.e, I/155; Kâsânî, a.g.e, I/241.

“Güneş doğduktan sonra abdest alıp bayram veya duha namazı kılan kimsenin aynı abdestle öğle namazı kılıp kılamayacağı tartışmasında,İmâm Züfer’in görüşüne

göre kılamayacağı anlaşılıyor”.57