• Sonuç bulunamadı

Mehmet Altay Köymen İlmi Kişiliğinin Oluşumunda Fuad Köprülü ve “ Köprülü Tarih Ekolü”

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3.4. Mehmet Altay Köymen İlmi Kişiliğinin Oluşumunda Fuad Köprülü ve “ Köprülü Tarih Ekolü”

Bir tarihçinin eserlerinde kullandığı metodolojiyi anlayabilmek için, hiç şüphesiz, o tarihçinin kimliği, yetiştiği ortam ve dönem, etkilendiği bilgin ve ekoller hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. Mehmet Altay Köymen’in hayat hikayesini I. Bölümde ele aldığımız için yeniden üzerinde duracak değiliz; ancak onun tarih anlayışı ve metodolojisinin oluşumunda, başta hocası ve akademik Türk tarihçiliğinin kurucu babası merhum M. Fuad Köprülü’nün tesiri olmak üzere, yetiştiği dönemde Türk toplumunun karşı karşıya bulunduğu problemlerin ve kendi fikirlerinin rol oynadığını söylemeliyiz.

Ankara Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesinde Orta Zaman Türk Tarihi ve Siyasal Bilgiler Okulunda Türk Müesseseler Tarihi başkanlığı yapan Fuad Köprülü, yalnızca edebiyatçı ve edebiyat tarihçisi değil, doğrudan doğruya tarihçi yetiştirmek, ayrıca ileride idari mekanizmada yer alacak gençlere de yeni bir görüş ile Türk müesselerinin tarihini anlatmak imkanına kavuşmuştur. Köprülü’nün o dönemdeki öğrencileri arasında bulunan Prof. Dr. Mehmet Altay Köymen, Prof. Dr. Osman Turan, Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu, Prof. Dr. Halil İnancık, Prof. Dr.Bahaeddin Ögel, Prof. Dr. Neşet Çağatay, Prof. Dr. Şerif Baştav, Prof. Dr. Tayyib Gökbilgin gibi değerli bilim adamları daha sonraki yıllarda Türk Tarihi’nin çeşitli devreleriyle uğraşan, alanlarının en ünlü isimleri olmuşlar ve pek çok talebe yetiştirmişlerdir. Şimdi onların öğrencileri de çeşitli üniversitelerde profesör, doçent statüsünde akademik olarak hizmet vermektedirler. Hatta onun doğrudan öğrencisi olmadıkları halde Köprülü’nün ilmi yol göstericiliğinden ötürü Prof. Dr. Ali Sevim ve Prof. Dr. Faruk Sümer gibi isimler kendilerini onun talebesi olarak gördüklerini çeşitli vesilerle açıklamaktan geri kalmamışlardır141.

Mehmet Altay Köymen’in ilmi kişiliğinin şekillenmesinde ve olgunlaşmasında her şeyiyle kendine örnek aldığı, büyüklüğünü defalarca tekrarlamaktan onur ve öğrencisi olmakla gurur duyduğunu ifade ettiği Fuad Köprülü önemli rol oynamaktadır. Fuad Köprülünün yetiştirmiş olduğu dört öğrenciden birisi olduğunu

övünçle ifade etmektedir142. Dünyaca tanınmış bir bilim adamının takdirini kazanan öğrencisi olmak, onun için büyük mutluluk kaynağıdır ve onun etkisini daima üzerinde hissetmektedir143. “Tarihe dayalı milliyetçiliği kendisinden öğrendim dediği hocasının Türk tarihçiliğindeki yerini daima vurgulamış, dersleri boyunca onun çalışma metodu ve kişiliği üzerinde en fazla durduğu şahıs Fuat Köprülü olmuştur. Köymen daha henüz lisans öğrencisi oldukları dönemlerde, hocaları Köprülü’nün Türk Tarihi’ni – ki Köprülü’nün eserlerinde Türk Tarihini “muhayyirü’l-ukul” (akıllara hayret veren) diye tanımladığı halde- fazla araştırılmadığı için kendilerine tarih felsefesini yasakladığını da aktarmıştır144. Tarihçinin olaylara bakış açısı ile ilgili hocası Köprülü’nün derslerinde kendilerine sık sık “gerçekler çok yönlüdürler.

Hangi yönünden bakarsanız, o yöndeki gerçeği veya gerçek payını görebilirsiniz”

dediğini söylemektedir145.

Mehmet Altay Köymen hocası Köprülü’nün çalışma metodu ile ilgili olarak “Ben, Köprülü’ye Malazgirt meydan muharebesinin tarihini sorsam, belki bilemez

fakat Malazgirt Meydan Muharebesi ile ilgili dosyası vardır ve oradan birçok konu ile ilgili yazı çıkarır” sözüyle tasnife verdiği önemi anlatır. Türkiye’ye sosyal

bilimleri getirenin Köprülü olduğunu söyleyen Köymen, onun çalışmalarında takip ettiği yolla ilgili olarak da şunları ifade eder: “Bunu yaparken, ilmin işçiliğini

başkaları yaptı. O mimar olarak kaldı. Sinan’ın yaptığı eserlerde o yalnızca planı çizdi. Taşı toprağı işçiler çekti”. Bu yorum çerçevesinde kendisinin hocasına

Almanca tercümeler yaptığını söylemektedir. Gene Ahmet Caferoğlu’nun da Köprülü’nün Rusça tercümelerini yaptığını belirtmiştir. Tabii bunun böyle olması Köprülü’nün çalışmalarını hızlandıran bir ortamın doğmasına neden olmuştur. Onun çalışma temposunu ifade ederken: “Köprülü, bayramda dahi çalışırdı” demektedir146.

142 Mehmet Altay Köymen, “Prof. Mehmet Fuad Köprülü, II:İlmi Hayatı”, Milli Kültür Dergisi, II/12

(Mayıs 1981), s.16

143 Köymen, “Selçuklularda Devlet”, s. 405 144 Avcı, a.g.e., s.67

145 Köymen, “Metod”, s.16 146 Avcı, a.g.e., s.64-65

Mehmet Altay Köymen, sosyal bilimler alanında ve özellikle tarih alanında batı araştırma metodunu Türkiye’ye ilk defa getiren âlimlerin başında Fuad Köprülü’nün geldiğini söylemektedir. Prof. Dr. M. Fuad Köprülü’yü Köymen, Türk Milletini naslara göre işleyen şark zihniyetinden kurtararak, aynı millete araştırıcı ve yaratıcı batı zihniyetini getiren; Batı araştırma metodunu başarı ile Türk tarihi alanında uygulayan büyük bir ilim adamı sıfatıyla “Türk tarihini şark zihniyetinden kurtarıcısı” ve hatta “Türk tarihinin kurucusu” olarak görmektedir147.Yeni kurulan Türkiye’de tarih biliminin kurumlaşmasını sağlayan Atatürk ve bu bilimin Türkiye’de yerleşmesini sağlayan Fuad Köprülü’dür148.

Türk tarihi araştırmalarında Batı düzeyinde bir devamlılığın kurulması gerekliliği üzerinde duran ve bunun gerçekleşmesi gerektiğini söyleyen Köymen, bu devamlılığın ancak kurulacak bir “Köprülü Tarih Ekolü” ile mümkün olabileceğini söylemiştir. Bu ekolün araştırma zihniyetinin temelinde sadece bilgi üretilmekle yetinilmeyip, araştırıcının ürettikleri bilgileri fikir ve görüş üretiminde de kullanıp sentezler yapan modern araştırıcılar olması gerekliliği üzerinedir. Köprülü Tarih Ekolünü kimler devam ettirebilir sorusuna yanıt arayan Köymen, bunu ancak Köprülü’nün Türk tarihi araştırmaları metodunu kavramış ve bu metoda göre eserler yazmış tarihçiler tarafından devam ettirebileceği şeklinde cevabını vermiştir149.

Türkiye’de iki tarih ekolünün varlığından bahseden Köymen’e göre, bunlardan birisi olarak yukarıda sözünü ettiğimiz “Köprülü Tarih Ekolü” ve bir diğeri ise Mükrimin Halil Yınanç’ın oluşturmuş olduğu tarih ekolüdür. Ancak Köymen, M.H. Yınanç ve onun kurduğu ekole mensup olan bilim adamlarını yazdıkları eserlerde sadece bilgi üretmekle yetinmelerinden ötürü eleştirmekte ve onlar için “modern vakanüvistler” tabirini kullanmaktadır150.

Köymen’in bu eleştirisi gene hocasından aldığı tarih anlayışının bir sonucudur. Zira F. Köprülüye göre yalnızca askeri ve siyasi hadiseleri tarihi tetkik sahasına almak yeterli olmayıp yeni tarih telakkisine göre tarihçi eserini yazarken “cemiyetin

147 Köymen, “Metod”, s.13 148 Avcı, a.g.e., s.65 149 Köymen, “Metod”, s.17 150 a.g.m., gös. yer.

ırki menşeini,…coğrafi muhitini, teşekkül tarzında tesiri olan amilleri, siyasi kuvvetlerin dağılış ve tahakküm tarzını, aile iktisadiyatını, halk hayat ve teşkilatını, bu teşkilatın resmi teşkilat ile münasebetlerini, mülkiyet şeklini, ziraat, ticaret ve sanayi, dil ve edebiyatı, dini, ilmi telakkileri de açıkca göstermelidir151.

Tarih ekolleriyle ilgili olarak bu ölçütleri ortaya koyan Köymen, Türk tarihi ile uğraşanların büyük çoğunluğunun eserlerini ortaya koyarken kullandıkları metodolojik yöntem dolayısıyla bunların ancak M.H.Yınaç ekolünden sayılabileceklerini söylemekten de geri durmamaktadır. Köprülü Tarih Ekolü’nü devam ettirmenin zorluğu göstermek için, onun ilk tarih öğrencisi olan Osman Turan’ın dahi bu ekolün mensubu olamayacağını ifade etmektedir. Gene öz eleştiri yaparak ustalık eserini verememesinden ötürü kendisini de bu ekolün mensubu olma hakkını elde edemediğini söylemektedir. Kendisinin yetiştirdiği öğrencilerinden olan Prof. Dr. Tuncer Baykara, Prof. Dr. Salim Koca, Prof. Dr. Feda Şamil Arık’ın bu ekolün mensubu olmayı hak edecek en iyi adaylar olduğunu ifade etmektedir. Bunun yanında alt yapıları sağlam Selçuklu devri Anadolu dini hayatına dair değerli eserler veren Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak ile Anadolu dini tarihi alanındaki çalışmalarıyla Prof. Dr. Mikail Bayram Köymen’in bu ekole layık gördüğü tarihçilerdendir152.

3.5. Tarih Araştırıcılığına Metodolojik Yaklaşımı