• Sonuç bulunamadı

Medyada Dedikodu

Belgede Dedikodunun sosyolojisi (sayfa 64-74)

1.7. Dedikoduya Farklı Açılardan Bakış

1.7.2 Medyada Dedikodu

Modern dünyada dedikodu sadece çeşme başlarında, toplu ekmek yapma yerlerinde, mahallede veya kapı önlerinde kalmayıp modern iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla boyut değiştirip gazetelere, radyolara, televizyonlara ve son olarak da dünyayı kuşatan internete intikal etmiştir. Magazin türü denilen habercilik bazı yayın organlarının vazgeçilmez parçası haline gelmiş, “fısıltı gazetesi” görevini üstlenen dedikodu gazeteleri insanların günlük hayatın sıkıntılı ve stresli hayatından uzak kalmasını sağlayacak, zihinlerini başka şeylerle meşgul edebilecekleri sığınaklar haline gelmiştir (Demirci, 2004: 16 – 17). Vermeule ruhumuzda dedikodu şekilli bir delik olduğunu ve bu deliğin beslenmesi için elinden geleni yapan bilgi teknolojileri olduğunu savunur. Bilgi teknolojileri sayesinde bu delik ozon tabakasından da büyük, yırtıcı, aç canavar haline gelmiştir, bu yüzden onu artık “şehrin tüm dedikodusu” doyurmamaktadır. Dedikodu pazarının başkasının üstüne

sevinme ile açıklanabilmektedir. Başkalarının üzüntülerine sevinme, dünyanın saldırılarına karşı kişinin kendi özsaygısını koruması, adalet dağıtmak ve kurallara karşı gelen dolandırıcıları tespit edip cezalandırmak ile ilgili bir duygudur (Vermeule, 2013: 28 – 34). Dedikodu için gerekli olan haberler ve duyguların tatmini sosyal medya ile daha kolay elde edilir hale gelmiştir. Kişinin ulaşmak istediği dedikodu sosyal mecra ile sadece apartman, mahalle veya şehir çevresinde kalmamakta, evrensel bir boyut kazanmaktadır. Facebook, Twitter, İnstagram gibi sosyal paylaşım siteleri ve ekşisözlük gibi forum sayfaları üzerinden dedikodular daha ulaşılır hale gelmiştir.

Dedikodu kitle iletişim araçları ve sosyal medya sayesinde sınırlarından kurtulmuş, zaman, mekân ve hatta dedikodunun muhatabının kim olduğunu gözetmeksizin istenilen konu ve kişi üzerine yapılabilir hale gelmiştir. Bu sebeple dedikodunun aktörü sadece reelde tanınan, aynı mekân içerisinde bulunulan kişi olmaktan çıkmış, hiç görmediğimiz, medya aracılığıyla ulaştığımız kişileri hedef almaya başlamaktadır.

“Dedikodunun, yalnızca ucuz bulvar gazetelerinde değil, bir hikâye için milyonlarca dolar ödeyen, Hello! Ve Okay! gibi, kaliteli, kuşe kağıtlı dergilerin erişiminde de, dünya çapında yayılması hayret vericidir. Kendimizi, büyük bir hevesle karikatür yarı tanrılarla çevreler sonra da, onların yarı tanrı yaşamlarının ayrıntılarını doldururuz. Bu yaşamlar, öngörülebilir modellere ayrılır: bunlar, arkadaşlarımızda önem verdiğimiz türden şeylerin derinleşmiş ve yoğunlaşmış, içi boşaltılmış ve düzeltme yapılmış resimleridir – onların sağlığı, zenginliği, statüsü, eşyaları, ilişkileri, mutluluğu ve daha da önemlisi, bu şeylere ulaşmakta bizden ne kadar daha az ya da daha fazla başarılı oldukları.”

(Vermeule, 2013: 23)

Vermeule’un dediğinin üzerine ünlü kişilerin dedikodusu artık sadece dergilerle ve televizyonlarla sınırlı olmadığını söyleyebilmekteyiz. Twitter gibi sosyal paylaşım sitesi sayesinde onların günlük ilişkilerini, hayatlarını daha ayrıntılı izleme inceleme fırsatı bulunmaktadır. Bu fırsat ile birlikte o kişilerin dedikodularına

ulaşmak artık çok daha kolaydır, üstelik bu dedikoduyu kendisine sormak veya bu dedikoduyla kendisinin duyacağı şekilde onu yargılamak mümkündür. Dikizleme

Günlüğü isimli kitapta Viedzviecki, internet ve sosyal medya ile dikizlemenin bir

hastalık haline geldiğini belirtir. Bu dikizleme ise dedikoduyu arttıran bir faktördür. Sosyal paylaşım siteleri ve forumlar dikizlemeyi kolay ve mümkün hale getirir, artık herhangi birinin günlük yaşantısını, duygularını, ne yaptığını öğrenmek çok daha kolaydır. Bu mecralar sayesinde artık istediğiniz şeyi istediğiniz gibi paylaşırsınız, kızgınlık, hoşnutluk, acı, kin, nefret.

“ bu gibi forumlarda karşınıza çıkan öfke ve diğer tüm duygular sahici; fakat aynı zamanda hayattan kopuk. Dikizleme artık evrensel bir dedikodu fabrikası gibi çalışıyor. Dedikodu sizi içinde yaşadığınız topluma yabancılaştırıyor; çünkü herhangi bir dedikodu, tıpkı uçan bir balon gibi, uzay boşluğuna amaçsızca yöneliyor. Boşlukta ne olduğunu, hangi hayaletlerin bunları izlediğini bilmiyoruz. Bütün bu insanlar dikizleme fabrikasının içindeki bir hayalet gibi.” (Viedzviecki, 2010:

144).

Dikizlemek bağımlılık yapar ve bir kez dikizlemeye başladığınızda durmak imkânsız hale gelir. Zamanla kendinizin veya başkalarının özel anlarının “kamuoyuna duyurulu” formatına sokulduğu unutulur. Bu unutma ise insanı tekrar tekrar paylaşım yapmaktan alıkoyamaz hale getirir. Ne kadar çok paylaşım yapılırsa o kadar normal hale gelir ve böylece her şey kamu tüketimi için dijital dünyaya eklenir (Viedzviecki, 2010: 149 – 150). Fotoğraf ve video paylaşım sitesi İnstagram bunun en belirgin örneğidir. Hiç tanınmayan on binlerce takipçisi ya da “dikizleyeni” olan kişiler mahrem, özel sayılan hayatının anlarını paylaşmaktadır. Giydiği kıyafetten, yediği yemeğe, uyuduğu yataktan, uyandığı durumuna kadar yüzlerce farklı, özel anları fotoğraflamakta ve bunu kim olduğu bilinmeyen takipçilerinin beğeni ve yorumlarına sunmaktadır. Yorumlarda ise paylaşım yapan kişi hakkında düşünce ve eleştiriler yer almaktadır. Özellikle ünlü bireylerin kendi paylaşımlarının yapıldığı bu gibi sitelerde, ünlü sadece paylaşımda bulunuru ve yapılan yorumlara çoğu zaman yorum yazmaz. Yorum alanı ise kişinin duyup duymaması, cevap verip

vermemesi gözetilmeksizin hakkında yazılan eleştiri, iftira ve övgüler ve tartışmalarla doludur, yani dolaylı ve anonim bir dedikodu grubuyla.

Twitter, Facebook gibi sosyal mecrayı ilgi çekici kılan büyük fikirler değil, ufak dedikodulardır. Sosyal medya ile dedikodu ve pembe yalanlar arasında bulunmak olayı cazip hale getiren şeydir. Twitter 140 vuruşta “şuan ne yapıyorsun sorusuna cevap vermekle küresel dedikodunun ve sanal camianın genişliğini anlamayı sağlayan mecralardan birkaçıdır. Dayandığı mantık ise en yakınımızdan sakladığımız ufak tefek ayrıntıları itiraf ettirme şansını sağlamasıdır. Bu anlamada işe yaraması bağımlılık kazandıran ve bir süre sonra neleri ifşa ettiğinin, kimlerinin okuduğunun veya yorumladığının umursanmadığı bir anlam kazanmaktadır (Viedzviecki,2010: 145 – 149). Bu umursamazlık ise dedikoduya yol açan, onu geliştiren faktördür. Hiç görüşmediğiniz, hakkında bilgi almadığınız arkadaşınız hakkında dedikodu yapmayı sağlayan şey, o kişinin sosyal mecrada neler yapıp ettiğini ifşa etmesinden kaynaklanabilmektedir. Aslında unutulan bir kişi olmasına rağmen sosyal mecra o kişiyi hatırlanır ve üzerine konuşulabilir kılmaktadır. Ortak arkadaşların dedikodusu her ne kadar görüşülmese de artık bu yolla yapılması mümkün görünür. Dedikodu için yapılması gereken tek şey “şu kişiden haberin var mı?” sorusudur. Cevaplar hazırdır ve dayanağı bellidir. Kişinin yaşadığı, hissettiği, başına gelenler, ilişkileri kolay bir şekilde aktarılır ve burada dayanak Facebook, Twitter, İnstagram olarak gösterilir.

Psikologlar sosyal medyadan kaynaklanan mutsuzluğun artmasından yakınmaktadırlar. Medya bizi bizden, eşlerimizde daha fit, güzel, zengin insanların görüntüleriyle yaylım ateşine tutmaktadır. Bu yaylım ateşi ise insanları tatminsizliğe ve sahip olmadıkları şeylerin açlığına sürüklemektedir (Vermeule, 2013: 24). İnsanların hayal ettikleri yaşamı başkasının yaşadığını görmesi onu acıya sürüklemektedir. Sosyal medya ikonlarının giyimleri, fizik ve yaşayışlarını kamulaştırmasıyla özenme ortaya çıkmaktadır. Günümüz içinde spor salonları, alışveriş merkezleri yaşam alanları bu kişiler gibi olma çabasıyla çaba sarf eden insanlarca dolmuştur. Kamulaştırılan yaşamın, iddia edilen sözlerin ve gösterilen gösterişin hiçbir dayanağı yoktur. Viedzviecki (2010:159), “Sosyal mecralarda

dedikodunun zirveye çıkışıyla kaynağın güvenirliliği, görülenin gerçekliği, o paylaşımın dağılımına bağlı hale gelmiştir” demektedir. Paylaşımların doğruluğu sosyal medyada, aldığı retweet, yaptığı paylaşım, indirilme sayısı ve paylaşımı yapan kişinin popülaritesine göre belirlenir. Bu popülarite ise kişinin o alanda uzmanlığına göre değil, takipçi sayısına göre belirlenir. Yüzbinlerce takipçisi olan bir popstarın siyasi paylaşımı, o konuda uzman kişiyle eşdeğer hatta daha inandırıcı görülmektedir.

Ekşisözlük, uludağsözlük, incisözlük gibi forum sitelerinde ve Facebook’un yaygınlaşmasıyla her üniversitenin, kentin, ilçenin kendine ait açılan itiraf sayfalarında ise dedikodu çok boyutlu bir hal almıştır. Buradaki dedikoduların konusu dünyaca ünlü bir manken, siyasetçi veya sporcu olabilmekle birlikte sıradan bir insanın yaşantısından alınan bir kesit de olabilmektedir. Gündelik olarak değişen gündemi ile sürekli bir dedikodu akışının sağlandığı bu forumlarda her konu hakkında dedikodu, söylenti ve fikirlere ulaşılabilmektedir. Ünlülerin dedikoduların her mecrada (tv, dergi, magazin programları vs.) bir şekilde incelenebildiğini kabul etmekteyiz. Bu tür forum sitelerinde dedikodu açısından ilgi çeken olay, katılımcıların herhangi bir nick ile kendi yaşadıkları olayları tanımadığı, milyonlarca okura sunması ve yorumlanmasıdır. Öznesi bilinmeyen dedikodu aynı şekilde tanınmayan kişiler tarafından okunup yorumlanmaktadır. Kimi zaman kınanıp, kimi zaman aşağılanmakta, tavsiyeler verilmektedir. Burada anlatanın kim olduğu önemini kaybetmiştir. Önemli olan anlatılan dedikodunun ne derece çarpıcı, sıradışı olduğudur. Her gün milyonlarca ziyaretçisi bulunan sözlük sitelerinin yanında, alanı daraltılmış Facebook itiraf sayfalarında da anlatılan dedikodular anlık olarak takipçinin beğeni ve yorumlarıyla gündem halini alabilmektedir. Buradaki konularda takipçileri sayısı kadar çeşitlidir. Cinsel hayattan evliliğe, flörtten arkadaşlığa, aileden ev arkadaşına, komşudan hocalara kadar herşey konuşulmakta, en mahrem olayların bile dedikodusu yapılabilmektedir.

Çok sayıda izleyicisi olan televizyon programlarında ve yarışmalarda da dedikodu önemli bir yer tutmaktadır. Survivor, Biri Bizi Gözetliyor, Ütopya, Gelinim

stratejik bir araç olarak kullanılmaktadır. Kişilerin davranışlarının eleştirisi, yapılanlar ve yapılması gerekenlerin yapılmaması üzerine yapılan dedikodular sıkça gözlenmektedir. Yarışmayı kazanmasını tehlikeye atacağı düşüncesiyle dedikoduya katılmayanlar olsa da genel eğilim dedikoduyu beslemek ve devam ettirmektir. Bu sayede hem diğer yarışmacıların dışlanması hem de izleyicilerin gözünden düşmesi ile popülaritesini kaybetmesi hedeflenmektedir. Dedikodu yapılırken ise bu “günün değerlendirilmesi” adı altında yapılmaktadır. Aynı gruba mensup yarışmacılar bir araya toplanıp dedikodu yaparak durumu değerlendirir ve ortak söylem, eylem geliştirir. Yarışma programlarında dedikodu yapan kadınlar genel olarak alçak ses tonuyla birbirlerine soru sorarak dedikoduyu devam ettirmekte ve dedikoduyu destekleyecek argümanlar ortaya atarak konu içerisindeki tarafını belirtmekte ve dayanışmayı sağlamaktadırlar. Olumlu dedikodu örneklerinin sıkça görüldüğü bu programlarda başkasının kötü yönünün kendisinde olmadığı ifade edilerek kişinin kendinin övmesi söz konusudur (Çaylı, 2008: 24). Olumlu dedikodu ile yarışmacı hem bir yarışmacıyı kötüleyerek onun sempatisini yok etmek hem de kendisini överek izleyiciler arasında taraftar bulma, popüler olma çabası gütmektedir. Seyirci oylamasıyla sonucu belirlenen yarışmalarda sıkça dedikodu yapıldığı gözlenmektedir. Yarışmacıların dedikodu yapması hem yarışma içindeki kişiler hem de seyirciler arasında taraftar edinme çabası olarak yorumlanabilmektedir. Bunun dışında magazin programları başta olmak üzere Talk Show’lar ve haber bültenlerinde dedikoduya rastlamak mümkündür. Çaylı (2008: 26 – 29), televizyonda dedikodunun özel hayata ilişkin ve kişisel özelliklerin ön planda olduğu konuların baskın olduğunu belirtmiştir. Evlilik/ boşanma, flörtler, dış görünüş ve şahsi tercihlerin dedikodusunun ön planda olduğu televizyon programları tanınmış, ünlü kişileri malzeme olarak almaktadır. Siyasetçi, müzisyen, oyuncu, manken ve şovmenler başrolde yer almaktadır. Bu kişilerin yemeğe kiminle gittiğinden veya kimlerle nerede göründüğünden hareketle bir takım iddialar ortaya atılmakta, geçmişlerine atıfla yorumlar yapılmaktadır. Bunun dışında televizyon programları giyimler veya kişiler hakkında konuşmaları dedikodu malzemesi olarak sunabilirken kimi zaman da ünlülerin kendileri hakkında malzeme üretilmesinin sağlayacak bir takım bilgiler verdiği de görülebilmektedir. Sürekli olarak gündemi değişebilen televizyon dedikodularında bir hafta önce bahsedilen dedikodu yalanlanabilmekle birlikte

hemen ardından yeni dedikodular ortaya atılarak yeni bir gündem yaratılabilmektedir. Bu sayede izleyicinin merakının sönmesi engellenmekte ve ilgi sürekli taze tutulmaktadır. Seyirci dizi izler gibi her gün/hafta yaşananları merakla takip etmekte, konuyu kendi çevresinde konuşarak ve yorumla r yaparak yeni dedikodular üretebilmektedir. Televizyonda davetler, törenler ve eğlence yerleri dedikodunun mekânları olarak varsayılmaktadır. Geleneksel dedikodu mekânlarının aksine televizyonda mekânsal bir tasarım üzerinden dedikodu üretilmektedir (Çaylı, 2008: 29). İzleyici ekrandan o mekân içerisindeymiş gibi konuya müdahil olur. Yanındaki diğer izleyicilerle dedikoduyu konuşur, tartışır. Haber ve magazinsel programlarda kalıp sözler, atasözleri ve deyimler, metaforlar, tekrar ve klişelerle bir anlatım yapılmaktadır. Bu sayede izleyicinin dikkatini belli noktalara çekerek akılda kalıcılığı arttırılmaktadır. Anlatımda abartılı ifadelerin kullanılmasıyla içeriğe daramatizasyon kazandırılır ve sansasyonelleştirilir. Dramatizasyon ve sansasyonelleştirmek için programda alt metin ve dedikodunun anlaşılması ve akılda kalıcılığını arttırmasını sağlayan bir üst anlatıcı bulunur (Çaylı, 2008: 30 - 33). Görüntüyle birlikte gelen alt metin izleyicinin neyle muhatap olduğunu ifade etmekle birlikte nasıl düşünmesi gerektiği üzerine yorumlar içerir. Üst anlatıcının anlatımı ise dedikodunun anlaşılır kılınması için dikkat edilmesi gereken ayrıntıları, yapılabilecek yorumları ve bu dedikodunun ispat veya iddialarını izleyiciye sesli bir şekilde ifade etmektedir. Kadınsı bir ses tonu ve nüktelere sahip olan üst anlatıcı izleyici karşısında hayali “dedikoducu” karakterini kazanır.

İKİNCİ BÖLÜM

DEDİKODU ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA

2.1. Araştırma Hakkında

Türkiye’de dedikodu üzerine çalışmalar sınırlı olsa da teorik ve uygulamalı literatür mevcuttur. Dedikodu üzerine yapılan çalışmalar genel anlamda iş organizasyon yönetimi alanında ve iş yerlerinde yoğunlaşmıştır. Dedikodu üzerine yazılan tek kitap Solmaz’ın (2006), “Kurumsal Söylenti ve Dedikodu: Türkiye’deki

İşletmeler Üzerine Bir Uygulama” adlı çalışmasıdır. Bunun dışında Alver’in (2012),

mahalle kitabı içerisinde “mahallede dedikodu” ve (2010) “dedikodu: hilekâr rahatlık” denemeleri bulunmaktadır. Dedikodu üzerine yazılar makale boyutunda olmakla birlikte burada Akdoğan ve diğerlerinin (2009), “İşgörenlerin Dedikoduya

İnanma Düzeyleri ve Dedikodunun Amaçlarına İlişkin Algılamaları: Örgütsel ve Bireysel Değişkenler Açısından Bir İnceleme” isimli bildirisi, Çaylı’nın (2008),

“Popüler Bir Tecrübe”/ Tahakküm ve Direnişin Aracı Olarak Dedikodu: Türkiye

Televizyonlarında Dedikodunun Söylemsel Analizi”, Karahan’ın (2005), (2006)

“Biçembilim ve Eleştirel Söylem Çözümlemesi Bağlamında Dedikodu Sütunlarına

Yönelik Bir İnceleme”,“Toplumbilimsel Betimlemeler ve Eleştirel Söylem Çözümlemesi Bağlamında “Gelinim Olur musun?” Adlı Yarışmadaki Dedikodu Nitelikli Konuşmalara Yönelik Bir İnceleme” isimli makaleleri, Arabacı ve

diğerlerinin (2012) “Öğretmenlerin Dedikodu ve Söylenti Mekanizmasına İlişkin görüşleri: Nitel Bir Çalışma”, Leblebici ve diğerlerinin (2009) “Örgütsel Yaşamda Dedikodunun Algılanışı ve Araçsallığı”, Eroğlu’nun (2005) “Yöneticilerin Dedikodu ve Söylentiye Yönelik Davranış Biçimlerinin Belirlenmesi (Arfor Taşıma Hizmetleri A.Ş.’de Bir Uygulama)”, Demirci’nin (2004) “Dedikodu Kavramına Dair” isimli

makaleleri bulunmaktadır. Bunun dışında günümüze kadar dört adet Yüksek Lisans tezi yazılmıştır. Bunların dışında “Milli Folklor” dergisinde dedikoduya dair yazılar, gazete ve dergilerde magazinsel yazılar bulunmaktadır. Bu çalışma Türkiye’de çok az gerçekleştirilen dedikodu araştırmalarında yer almakla ilgili özellikle sosyoloji

literatürüne bir katkı olarak değerlendirilebilir. Çalışma dedikoduya sosyolojik anlamda teorik olarak tartışırken, aynı zamanda dedikodunun toplumsallığı üzerine görüşmelerden elde edilen verilerden hareketle bir uygulama örneği sunmaktadır.

Dedikodu gündelik yaşam içinde informal iletişim türü olarak her yerde ve her zaman karşılaşılabilen konuşma türlerinden biridir. Zaman ve mekân çizgisinden sıyrılan, gruplaşma ve samimiyetin göstergesi gibi görülen dedikodu tarzı konuşmalar şüphesiz toplumsal ilişkileri belirlemede büyük rol oynamaktadır. Toplumsal ilişki ve normların belirlenmesi ve dayatılması noktasında rol oynayan dedikodu aynı zamanda ön bilgi edinmek ve bilgi paylaşımı adına yapılabilmektedir. İçe kapalı, mekanik toplumlarda daha sık görülmesi ve yayılabilmesi nedeniyle alan araştırması Siirt ili üzerinde yapılmıştır.

Araştırma metodolojisi sembolik etkileşimci etnometodolojik kuram içerisinde sayılmaktadır. Gündelik yaşamın içerisinde bulunan dedikodu bir dil ve konuşma eylemidir. Etnometodoloji, “insanların gündelik yaşamdaki faaliyetlerini açıklamak için başvurdukları yöntemleri ayrıntılı biçimce analiz eden” (Marshall, 2005: 217) yöntemdir. Pratik sosyoloji muhakemeyi ampirik araştırma konuları olarak ele alıp, gündelik yaşamın en yaygın etkinliklerine sıra dışı olgular gibi odaklanarak, onları başlı başına olgular gibi ele alarak bilgi edinme çabası güdülmektedir (Garfinkel, 2014: 17). Bu yüzden etnometodoloji, “insanların durumu nasıl gördüklerini, betimlediklerini ve bir durum tanımını müştereken nasıl geliştirdiklerini” anlamaya, insanların toplumsal varoluşunu organize etmek için ne yaptığının açıklamasını sunmaya çalışır (Akt. Coulon,2010: 10, 19).

Etnometodoloji, gündelik yaşantının, insanların gündelik ilerini sürdürmekte kullandıkları rutinler ve kuralların, dost, aile, iş arkadaşları, müşteri, yabancı olarak diğer insanlarla alışverişleri ve ilişkilerinde kullandıkları normlar ve değerlerin araştırılmasıdır. Aynı zamanda etnometodolojik anlamda dil ve konuşma etkinliği sadece dünyayı anlamaya değil, onu yaratmaya kullanılan, toplumun işleyişinin temel aracıdır (Slattery, 2008: 223, 225). Schütz’e göre gündelik dil içinde toplumsal gerçekliğin keşfedilmemiş içeriğini taşıyan, önceden inşa edilmiş tipler ve karakteristikler hazinesi taşır. Bu yüzden etnometodolojik çözümlemenin odağını

bireyler arası yüz yüze ilişkiler oluşturduğu ve dilin sosyolojik anlamda önemi vurgulanır (Coulon, 2010: 13; Poloma, 1993: 242).

Dedikodu üzerine yapılan bu araştırmada nitel araştırma tekniklerinden derinlemesine mülakat yapılmıştır. Sosyolojik araştırma yöntemlerinden olan nitel araştırma, sosyal olayları anlama, kavrama ve çözümleme için insanların kendi ifadelerini ve anlatılarını merkeze koymaktadır. Bu sayede incelenen birey, grup davranışlarının insanlarca algılanan bir resmini sunmaktadır. Temelinde “anlam, anlama” olan nitel araştırmalar, “insanların ve kültürlerin ayrıntılı, derinlemesine tanımını yapmak, insanları gerçekliğe yükledikleri anlamı, olayları, süreçleri, kavrayış ve anlayışlarını ortaya koymak için” eylemlerin anlamına yoğunlaşmaktadır (Alver, 2010b: 132; Kümbetoğlu, 2005: 47). Araştırmada derinlemesine mülakat yapıldığından dolayı kurgular bireye dönük olmuştur. Bu yüzden grup halinde mülakata yer verilmemiştir. Görüşme için hazırlanan soruların dışında, görüşmenin seyrine göre sorulan sorular olmuştur. Görüşme sorularının katılımcıya göre esnetilmesinin sebebi, her grup ve mekânın kendi içerisinde farklı durumlar teşkil etmesidir. Dedikodunun nasıl tanımlandığı, algılandığı, nerelerde ve kimler tarafından yapıldığının öğrenilmeye çalışılmasıyla birlikte dedikoduya karşı bireylerin davranış ve tutumları da anlaşılmaya çalışılmıştır. Dedikodunun toplumsal boyutta yarar, zarar ve amaçları anlaşılmaya çalışılan bu çalışma, içerisinde bir takım zorlukları da barındırmaktadır. Çalışma esnasında özellikle kadın katılımcıların birkaçı dedikodu ile ilgili bir konuşmaya katılmayı, kendisinin “dedikoducu” olarak algılanmasının sonucu saymıştır. Birçok kişi kendisiyle mülakat talebimi belirtmemden sonra konunun dedikodu olduğunu duyduğu zaman, “ne için benimle mülakat yapmaya geldiniz, çevremde dedikoducu olarak mı biliniyorum yoksa?” benzeri sorular sormuştur. Bu yüzden mülakat soruları sorulmadan önce kişinin kendi şahsıyla alakalı bir durum olmadığı, çalışmanın genel anlamda yapıldığı üzerine ikna etme çabasıyla karşılaşılmıştır.

Araştırmada 15 erkek, 8 kadın olmak üzere toplam 23 kişinin görüş ve düşüncelerine yer verilmiştir. Araştırma katılımcılarının demografik özelliklerine bakıldığında yaş aralığı 18 – 68 arası olup, 18 – 24 yaş aralığında 7 kişi, 25 – 40 yaş

aralığında 8 kişi, 40 ve üzeri yaş aralığında da 8 kişi bulunmaktadır. Bu anlamda bakıldığında 18 yaş üzeri her yaş aralığından, dedikodu üzerine fikirler anlaşılmaya çalışılmıştır. Genç, yetişkin ve yaşlı gruptan eşit sayılarda katılımcı alınmasının sebebi ise her yaş grubunun dedikoduya karşı nasıl bir tavır ve düşünce içinde olduğunu anlayabilmektir.

Araştırmaya katılım gösteren kişilerin eğitim durumlarına bakıldığında ise 6, ilkokul – ortaokul mezunu, 3 lise mezunu, 5 üniversite öğrencisi ve 9 üniversite

Belgede Dedikodunun sosyolojisi (sayfa 64-74)

Benzer Belgeler