• Sonuç bulunamadı

Dedikodunun Amaç ve İşlevleri

Belgede Dedikodunun sosyolojisi (sayfa 47-58)

Bergmann (1993: viii) kitabının girişinde bir grup arkadaşın birlikte öğle yemeği yerken diğer arkadaşları hakkında dedikodu yaptıklarını söyler. O esnada ne yaptıkları ve ne konuştukları sorulduğunda grup ağız birliğiyle “hiçbir şey” der. Gündelik yaşamımızın büyük bir kısmını kaplayan dedikodu çoğu zaman “hiçbir şey” olarak görülür. Arkadaş çevresinde plansız, programsız olarak başlayan dedikodu çoğu zaman “hiçbir şey” gibi önemsiz addedilir. Fakat dedikodu gerek yapılış esnasında niyet ve amaç bakımından, gerek yapıldıktan sonra sonuçları bakımından hiçbir şey denebilecek kadar önemsiz değildir. Dedikodu grubun belli konuda ne düşünmesi gerektiğini sağlayan konuşmalardır. Grup içinde dedikoduya

ortak inanç oluştuğunda kaynaşmanın etkili bir aracı olur. Kendini soyutlamak, dedikoduyu kabullenmemek ise başka bir kaynak seçmek demektir (Kapferer, 1992: 69). Sosyal anlamda ilişkilerin devamını sağlayan dedikodu, toplumsal kontrolü sağlamakla birlikte grup içinde üyeliği belirlemek ve üyelikten ha z almayı sağlar (Karahan, 2005: 126). Bu üyelik ise sınıf ve seviyelere göre ayrışır. Her dedikodu muhatabı olacak seviyede insanları bir araya toplar (Gluckman, 1963: 311). Sosyal ilişkilerin gelişimi ve davranışların incelenmesinde önemli bir rol üstlenen dedikodu, diğer insanlarla ahlaki, politik tartışmalar için önemli bir arena oluşturur. Bir zaman ve yerde yapılan dedikodunun analizi, grubun davranışları ve bunları belirleyen kurallar hakkında bilgi vermektedir. Grup kimliğinin paylaşılan bir tarih ve gelenek duygusunu ifade ettiğinden dolayı gruba yeni katılmalar ve katılımcıların dedikoduya yaklaşımı önem taşımaktadır. Belli kişi üzerine dedikodu yapma hakkı yalnızca o gruba kabul edilmiş üyelere aittir. Bu yüzden dedikodu yapabilme o gruba üyeliğin kabulü anlamına gelmektedir. Bu yüzden birlikte dedikodu yapılmayan kişi veya dedikoduya katılmayan kişi o gruba ait olduğu düşünülmez (Aktaran: Solmaz, 2004: 40). Dedikodu grup içerisinde ortak görüş almak anlamı da taşımaktadır. Hangi dedikoduya inanılacağı dedikodunun yapıldığı grup içerisinde planlı olmadan kararlaştırılır. Grup içindeki bu uyuma başkaldırmak, dedikodu yapmamak veya dedikoduyu kabul etmemek gruptan soyutlanmaya neden olmaktadır. Shermer (2007: 54), küçük gruplarda işbirliğinin grup üyeleri arasındaki geri bildirime dayalı olduğunu, bu geri bildirim için ise kimin sırtını sıvazlayacağınızı ve kendi sırtımızın sıvazlanması konusunda kime güvenmemiz gerektiğini bilmemiz gerektiğini belirtir. Bu bilgi ise dedikoduyla; öteki insanlar hakkında anlatılan bilgilerle edinilir. Dedikodu kişinin kabul edilebilirliğini, göreli konumunu ve itibarı belirlemede etkilidir. Aynı zamanda dedikodu işbirlikçi ve dolandırıcıları tespit ve itibarını tanıtma işlevi görmektedir. Dedikodu kişinin toplumda “iyi bir insan” olup olmadığını sağlayan güvenirliliğin ön bilgisidir (Vermeule, 2013: 240). Bu yüzden kişiler hakkında ön bilgiler dedikodu yoluyla edinilir. Edinilen ön bilgi ise kişi veya grubun tutum ve yargılarını belirlemede etkendir. Çoğu zaman gidilecek bir mekân, alışveriş yapılacak esnaf, muhabbet edilecek insanlar ve içinde bulunulacak topluluklar “tavsiyeler” ile yani dedikodularla belirnemektedir.

Dedikodu insanların içindekini dışarıya vurmasının ilk evresidir. Dedikodu yaparken bastırılmış saldırganlığını toplumca kabul görmüş bir şekilde açığa çıkarır. Hiçbir cezası olamadığı için herkesin yapabileceği bir aktarımdır (Kapferer, 1992: 70 - 71). Fitne, gaza getirmek şeklinde de adlandırılan dedikodu bu yönüyle şahit olunmayan olayları ve insani kusurları tartışmayı amaçlar (Karahan, 2005: 126). Negatif şekilde yapılan (kötülemek, açıklarını, hatalarını anlatmak gibi) dedikodu, anlatıcının o kişiye olan saldırganlığından doğar. Böylece o kişiyle yüz yüze hesaplaşamamasına yön verir. İçindeki öfkeyi dolaylı olarak yansıttığı için “yalancı” rahatlama hisseder. Öfkenin dedikoduyla yansıtılması o kişinin sırlarını, açığını, toplumun hoş görmeyeceği veya ilgisini çekeceği bilgilerini ifşa etme yoluyla yapılır. Bu yaptığının yanlış, ahlaksızca olduğu düşünülmez çünkü onun amacı çevresindekileri ona karşı “uyarmak, bilgilendirmek” olarak düşünülür. Bu yüzden dedikodu kişiye duyulan öfke, kıskançlık, kin duyma gibi duyguların başkasına aktarımında aracı rol oynar. Bu duygular belirtilirken elde edilen rahatlamanın dışında dinleyiciyi de o kişiye karşı provoke etme çabası güdülür. Dedikodunun sağladığı gruplaşma da bu provokenin sonucunda ortaya çıkmaktadır.

Söylentileri kara ve pembe olarak ikiye ayıran Kapferer’ in (1992: 163) düşüncesi dedikodu için de geçerli sayılabilir. Dedikoduların işlevleri arzuları gerçek yerine koymak, grup içindeki şahıslara saldırıda bulunarak bölünmeyi sağlamak, korku ve kaygıyı dile getirmektir. İçerisinde bir art niyet taşıyan (bölünmeyi sağlamak, kötülemek, imajını zedelemek gibi) dedikodular kara iken, pembe dedikodu muhabbet boşluğunu doldurmak için üçüncü şahıslar hakkında duyulanı anlatan, kişiye bir zarar vermeyecek anlatıdır. Karahan ise (2005: 130 – 138) olumlu ve olumsuz dedikodudan bahsederken olumlu dedikoduyu kişinin hoşlanılabilirliği üzerine kendini övme, temenni veya kendi eksiklerini ifade ederek aslında kendini övme şeklinde yapıldığını ifade etmiştir. Olumsuz dedikodu ise kişilik ve davranışlar üzerine yapılan aşağılamalar, davranış ve konuşma şeklinin taklit edilmesi ve kişinin saygınlığını zedeleyici konuşmalar olduğunu belirtmiştir. Nicholson (Aktaran: Solmaz, 2004: 49 – 50) ise dedikodunun ana işlevlerinin bağlantı kurma, etkileme ve toplumsal anlaşmalar yapma olduğunu ifade eder. Toplumsal olma özelliğinden dolayı insanlar kendini kabullendirmeyi bu sayede varolmayı ve mutlu olmayı

hedeflemektedir. Bu yüzden kişilerle bağlantı kurmak için dedikoduyu kullanmaktadır. Dedikodu özü itibariyle sahte konuşmalar da olsa kişinin sohbet etme ihtiyacını, birliktelik sağlama ve çevre oluşturma ihtiyacını kısmen sağlayabilen konuşmalardır. Bu yüzden modern insan içinde bulunduğu yalnızlık olgusunu, konuşarak, eğlenerek kendine gizlemek istemektedir. Bu gizleme çabasını da eğlenceli bir konuşma türü olan dedikodu ile yapmaktadır. Aynı zamanda yaşadığı çevrede konumunu kaybetmek istemediği için kendini beğendirme, sevilmeyi sağlamak için kendilerini pazarlamayı yani etkilemeyi dedikodu üzerinden yapmaktadırlar. Bir diğeri ise insanların birbirlerine bilgi taşıması ve bu yolla güven sağlamak için dedikodu yapmaktır. Burada bilginin paylaşımı üzerine “ikimizin arasında”, “sadece sen biliyorsun” gibi sözcüklerle toplumsal anlaşma sağlanmaktadır.

Direniş ve tahakküm mekanizmalarından birisi olarak dedikoduyu ele alan J. C. Scott (1995: 198 – 199) dedikodunun halk saldırganlığının kılık değiştirmiş en temel ve tanıdık biçimi olduğunu ifade eder. Yayıldığı zaman demokratik sözle benzerlik taşıdığını, dedikoduya itiraz geldiğinde ise herkesin dedikodunun sorumluluğundan kaçınacağını belirtir, dedikoduyu dolaşıma sokanın kendisi olmadığını savunur. Scott’a göre dedikodu ihlal edilmiş toplumsal kuralları konu edinir, uyumu korumaya yardımcı olur ve güvenli toplumsal yaptırımı temsil eder. Sapma üzerine kabul edilmiş standartlar yoksa dedikodunun hiçbir anlam ifade etmeyeceğini savunur. Buna karşılık dedikodunun, normatif standartlara başvurarak, dedikodu yapan herkese tam olarak ne tür davranışların aşağılanması veya alay edilmesi gerektiğini öğreterek bu standartları pekiştirdiğini belirtir. Dedikodu aşağıdan uygulanan denetimden ziyade eşit olanların arasında kullandığı denetim tekniğidir. Dedikodusunun yapıldığı kişi güçlü olmadığı takdirde dedikoducu, kurbanın kendisi hakkında dedikodu yapıldığının bilmesini ister. Bilme ve duyurmayı ona rahatsız edici bakışlar atarak, bir başkasının kulağına fısıldayarak veya laf çarparak yapabilir, bu sayede onu cezalandırdığını veya yola getirdiğini düşünür. Tersi durumda ise; dedikodusu yapılan güçlü veya zengin ise kişi işini, inisiyatiflerini kaybetme korkusuyla tedbirli biçimde dedikodu yapmaktadır. Bu yüzden güçlüye karşı daha hafif bir yaptırım ve saldırı söz konusudur. Hiyerarşik olarak üstte bulunan insanlara

yapılan keskin, sert dedikodu ise onların itibarını zedelemek için alt tabakanın rutin olarak yaptığı şeydir.

Dedikodu belirsiz bir amaca hizmet etmektedir. Bir yandan pratik zekânın önemli bir silahı, dünyayı tanıma ve yönlendirilebilir olmasını sağlarken öte yandan bir bakış açısını ifade etmektedir (Vermeule, 2013: 243). Dedikodu diğer insanlar üzerine gerçek, yarı gerçek ve yalanları barındırır. Dedikodusu yapılan kişinin aleyhine işleyen süreçte dedikodu nefret, kin, kıskançlık, öfke gibi nedenlerden ortaya çıkabilmektedir (Polat, 2014: 6). Dedikodusu yapılan kişi üzerine hissedilen bu duygular dedikodunun başarılı olması halinde dinleyicilerin de hislerine haline gelebilmektedir. Dolayısıyla kin, nefret ve öfke gibi duygular dedikodunun yayıcısını, dinleyicilerini ve muhatabını ele geçirmektedir. Öfkesini paylaşmayı ve yaymayı amaçlayan dedikodunun iletici aktörü bunu çoğu zaman dinle yicilerine de aktarabilmekte ve aynı zamanda suçladığı kişinin maruz kaldığı durumdan dolayı öfkesini, kinini elde edebilmektedir. Kapferer’e (1992: 69 - 70) göre ise dedikodu kendini ele verme durumudur; kişisel kaygıyı ifade eder. Fuhuş dedikodusunu ilk yayanlar skandal bekleyen, amaçlayan, ahlakını ve kendi dürtülerini bastıran bu öyküden zevk alandır. Muhbir rolü üstlenir fakat dedikodunun çemberinin genişlemesi muhatabının artmasıyla olur. Bu yüzden sadece iletmek yetmez, topluluğun inanması gerekir. Her dedikodu herkesin ilgisini çekmez. İlgi çeken dedikodular kişinin yapmak isteyip de yapamadığının bir başkasının yaptığı, kişinin yapmakta kendini engellemek zorunda kaldığı, onun için eğlenceli olan ve çevresinde uyarı niyetiyle kullanabileceği dedikodulardır. Bazen dedikodulara inanılmasa bile kullanılmaktadırlar. Bunun sebebi anlatılan hikâyeyle toplum içinde kontörlü sağlamak, kişileri bazı şeylere karşı caydırmak veya kendisini bir dedikodu ile tehlikede olabildiğini ifade etmektir. Sürekli taciz ve tecavüz dedikodularından bahseden kadınların, bu dedikoduyla kendilerinin de tehlike altına olduğunu ima etmeye çalışması sıkça görülen örneklerden biridir.

Şiddetin apaçık ortada olmadığı, dilin olumsuz yönünü örnekleyen sözlü saldırı modellerinden birisi olan dedikodu, şiddetin içeriğini gizleyebilmekle birlikte etik görünümüne de bürünebilmektedir (Polat, 2014: 5). İki taraflı bir süreç olan

dedikodu, anlatan ve dinleyenin ortak tanıdıklar hakkında konuştukları konuların tatlı sıcaklığını vermekle birlikte hakkında konuşulan kişide ise öfke, utanç, düş kırıklıklarına neden olmaktadır. Aydınlatıcı ve yakıcı olabilen dedikodu, özellikle küçük toplumlarda ortak kimliği olan insanların doğal olarak gerçekleştirdiği bir faaliyet özelliğindedir (Solmaz, 2004: 39). İstenmeyen konuşma biçimi olarak kabul gören dedikodu; alçak ses tonuyla, vur kaç tarzı, alaycı şekilde yapılmaktadır. Genellikle bir strateji barındırır ve amaç yandaş kazanmaktır.

Dedikodu yapmak, dedikoduya davet etmek Bateson’a Göre (Aktaran: Kapferer, 1992: 76) üstü kapalı olarak “siz ve ben dünya meseleleri ve güzel hava düzeyinde kalmayıp dedikodu yapacağız.” demektir. Dedikodu üstün körü yapılan bir konuşma değildir. Dünya meseleleri gibi genel konulardan sıyrılıp özele inme, bir şeyi paylaşmayı ifade eder. Dedikodu bilinçli bir şekilde yapılır ve muhatabı güvenilecek, samimi olunabilecek kişidir. Bu yüzden dedikodu yapmak paylaşımda bulunmaktır. Russell (2014: 69) sıradan insanların kişilik özelliklerinin en kötüsünün çekememezlik olduğunu belirtir. Çekememezlik bireyde başkasının sahip olduklarını düşünüp mutsuz olma eğilimi yaratmakla bitlikte kişiyi kötülük yapma eğilimine sürükler. Kötülük yapma eğiliminin içinde ise kendini rahatlatmak için dedikodu yatar. Lori Platnik ise neden dedikodu yapmanın sebeple rini beş madde ile açıklar (Aktaran: Polat, 2014: 17 – 18):

 Başkalarının kötü yaşamları, insanlara kendi yaşamlarının daha güzel olduğunu düşündürür ve kişinin kendini iyi hissetmesini sağlar.

 Bulundukları ortamda dikkat çekmekle birlikte popülarite kazandırır.

 Eğlenmeyi ve hayatı daha ilginç hale getirmesiyle gündelik yaşamın sıkıcılığından kurtardığı düşünülür.

 Konuşulacak başka konu kalmadığı zaman dedikoduyla konuşma eylemini devam ettirmek istenir.

 Toplumda dedikodu teşvik edilir. Bu teşvik gazete gibi medya organlarının dedikodu haberlerini yüceltmesiyle sağlanır.

Bergmann’a göre dedikodunun konusu insanların kişilikleri, tutarsızlıkları, davranışları, karakter bozuklukları, ahlak dışı davranışları, toplumsal anlamda kabul görmeyen hareketleri, ihmalleri, suçlamayı gerektiren hataları, haddini aşmaları, talihsizlikleri ve başarısızlıkları hakkında duyulan, anlatılan ve şüphelenilen olaylardır (Aktaran: Demirci, 2004: 15). Dedikodu bazı bilgileri daha çok tercih eder; cinsel skandal, hile, beklenmeyen talih, dramatik başarı, büyük başarısızlık ve toplumsal tırmanma her zaman önceliklidir. Dedikodu güç ile iç içedir bu yüzden aşağılarla çok uzun süre ilgilenmez, asıl mevzusu büyükler, yukarıdakilerdir (Vermeule, 2013: 238). Gündelik yaşamda “kadın işi” olarak kadınlara atfedilen dedikoduyu sadece kadınlara ait bir davranış, iletişim olarak görmek mümkün değildir. Orada olmayan öteki hakkında konuşmak olarak tanımlanan dedikodu cinsiyet gözetmeksizin hem kadınların hem de erkeklerin kurduğu iletişim türüdür. Dedikodu yapmakta olan kadın, değerlerin dışına çıkan “öteki” kadınları yargılamak, yakınmak, iç dökmek ve rahatlamak yani “catharsis” amacı gütmektedir. Çaylı (2008: 18 – 20) Deborah Jones’un araştırmalarına dayanarak erkeklerin ise spor, kadınlara dair mahrem öyküler ve cinsellik üzerinden diğer erkekler hakkında dedikodu yaptığını belirtmiştir. Kadın ve erkeklerin dedikodu yapmasındaki ortak niyet ise paralel dayanışma ekseninde saldırmak veya kendini savunmaktır.

Söylenti ve dedikodular topluluğun bilmemesi gereken, gizli muhtevalı bir gerçeklik iddia eder. Bu gizlilikten dolayı bireyler dedikoduyu bekler ve bir başkasına anlatmak için sabırsızlık duyar. Bir sırrın ortaya çıkmasından meydana gelen dedikodu nadir ve kıymetlidir. Dedikoduyu değerli kılan bu nadir olma durumudur. Bu kıymetlilik ise sürekli olmadığından dolayı hızlı bir şekilde anlatılır. Hızlı yaymakta amaç ise dedikodudan faydalanmaktır. Dedikoduyu yayan bir sırra sahiptir ve bu sırrı paylaşımından yüceltilmiş olarak çıkar. Yüceltilmenin sebebi sahip olduğu sır yani dedikodudur (Kapferer, 1992: 28 - 29). Dedikodu sahte samimiyet göstergesidir. Dedikoduyu anlatan anlattığı kişiye dolaylı olarak “ben sana güveniyorum ve önemli bir sır paylaşıyorum” demekte, dedikoduydu dinleyen ise gizli bir sırrın kendisine açılmasında samimiyet ve kendisine güve nildiğini hissedebilir. Dedikodunun cazibesi sosyal iletişimi olayının doğrudan oluşu ve anlatım şekline bağlıdır. Anlatım esnasında dedikodunun önemi, aciliyeti, tazeliği,

taşıdığı skandal değeri onu cazip kılar. Fakat bilgi ne kadar çekici ve skandal yaratacak mahiyette olursa olsun onu dedikodu yapan konuşulan kişinin tanınması, bilinmesidir (Solmaz, 2004: 48). Hakkında konuşulan kişi bilinmediği takdirde tam anlamıyla dedikodu yapılmış sayılmaz, bu dedikodunun küçük gruplar içinde ve bilinenler üzerine konuşulması özelliğinden kaynaklanmaktadır. Dedikodu yapılırken dinleyicinin de konuşulanlar üzerine fikir sahibi olabilmesi, yorum yapabilecek kadar bilgi sahibi olabilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde dedikodu dolmuştaki yaşlı teyzenin yanında oturan tanımadığı genç çocuğa gelinini anlatması gibi tek taraflı olacaktır. Bu ise konuşmanın, dedikodunun sürdürülebilirliğini engellemektedir.

Dedikoduyu tatlı bir hastalık olarak tanımlayan Ülken (2012: 157 - 158), dedikodu kazanı kaynayınca ortaya yalan çıkacağını ifade eder. Bu yüzden vebadan, taun istilasından kaçar gibi dedikodudan kaçınmak gerekir. Dedikodu yapanları aslan cesedi üzerine çullanan leş kargası olarak betimleyen Ülken’e göre dedikodu azap avutma ve yeis teselli etmek için bir araçtır.

“Dedikodu ne tatlı hastalıktır! Alışan asla onu bırakmak istemez.

Öyle cazip ve aldatıcı bir kapandır ki şikâyet edeni az sonra kendisine esir eder. Bir an gelir “bu uğursuz alışkanlığı bırakınız” diye halka öğüt verirken, onun zevkine kapılıp yeniden bir zavallıyı tuzağa koymak için hazırlık yapılır. Herkes onu yerer, fakat yerer ve kötülerken, bilmeden, farkına varmadan yine bütün işi bir yeni av bulmak ve insanı çekiştirmektir.

Dedikodu ne masum bir günahtır! Uzaktan kavga gürültü etmeden, kimseyi incitmeden bütün âlemi sahnesinden geçirir. Kiminin başına külah giydirir, kiminin kuyruğuna teneke bağlar. Söyleyen ve dinleyeni sevindirir. Onda bir kötülük kastı yoktur. Hoşça bir vakit geçirmek sohbetinize tat getirmek biricik emelidir. Niçin onu hor görmeli ve ona bir bela gibi bakmalı?

… Dedikodu tatlıdır; fakat içinde öldürücü zehirler taşıyan bir yemiş gibi tatlı! Dedikodu masumdur, fakat koynunda yılan besleyen bir güzel kadın gibi masum!”

Dedikodular dönemin psikolojik haline ve grubun durumuna işaret etmektedir. Dedikoduda amaç grubun katılım ve hareketini sağlamaktır. Konuşmaya başlayan bir kişi olsa da dedikoduyu oluşturanlar ve onu duyan ve yeniden bahseden kişilerdir. Nadir görülen haberler dedikoduya yol açar. Dedikodu bir değer taşır ve bu yüzden kulaktan kulağa dolaşan sırlarla, az veya çok iradi sızdırmalarla hızlı bir şekilde yayılır. (Kapferer, 1992: 37 - 41). Vermeule, Edebi Karakterlere Neden Önem

Veririz? İsimli kitabında okurların edebi, kumaca karakterle verilen değerin merak

duygusundan kaynaklandığını, insanların dış dünyayı, özelde diğer insanları tanımak amacıyla edebi karakterleri önemsediğini bunun da dedikodudan kaynaklandığını söyler. Ona göre, edebi karakter ve kurgular dedikoduyla yoğrulmuştur. Bu kurgudaki dedikodular toplumsal kurgunun en basit okuyucusun bile, dedikodu yapmanın karakterler için en tutkulu şey olduğunu anlayabileceği halde bunu kabul etmediğini ve farkına varmadığını savunur. Dedikodu aşağılanan, kınanan, düşük, adi, hizmetçi işi ve ahlaksızca yorumlanırken orta yaşlı kadınlar, geveze hizmetçiler, kızlar ve züppeler dedikodu yapar. Kurgudaki kahraman karakter bile dedikoduya kısmen hoşgörüyle yaklaşır. Dedikodu kurguda olmazsa olmazdır çünkü curcunayı sağlar, dünyayı baş aşağı düşürür, yaşamları yok eder ve aşkı rayından çıkarır (Vermeule, 2013: 232 – 233). Dedikodunun bu sansasyonel etkisi, gücü onu inanılır kılan etkendir. Etkili dedikodu değişikliklere neden olur ve kimse bu değişikliklerin ön bilgisinden mahrum kalmak istemez. Bilgi sahibi olma, etrafa hâkim olma isteği dedikoduyu inandırıcı kılar. Bu nedenle yeni havadisleri öğrenmek için çaba gösterilir, “ne olur, ne olmaz”, “bir köşede kalsın” düşüncesiyle dedikodu bilgisinin peşinde koşulur.

Dedikodu büyüdükçe daha inandırıcı bir hal alır. Aynı şeyi b irden fazla kişiden duymak o dedikodunun inandırıcılığını arttırır. Dedikoduyu anlatanın kullandığı sözcükler de inandırıcılıkta büyük rol oynar. (-duğu anlatılıyor) diye tarafsızca, (-

duğu iddia ediliyor) şeklinde doğrulanmamış bir hipotez gibi veya (-duğu kesinmiş) söylemiyle dedikodunun gerçekliğinden emin oluğunu ifade edebilir (Kapferer, 1992: 90 – 104). Bu tür anlatımlar anlatıcının dedikoduya tavrını, mesafesini göstermekle birlikte dinleyicinin ne derece inanması gerektiğine dair bir yönlendirmede bulunur. Aynı zamanda anlatıcının dinleyici üzerindeki konumu ve rolü inandırıcılıkta büyük rol oynamaktadır. Yalancı veya “dedikoducu” olarak bilinen bir kişiye itibar az olacakken saygın, güvenilir, dinleyiciden üstün olması inandırıcılığı arttırabilmektedir. Anlatıcının dedikoduya ikna etme çabası arttıkça da dedikoduya itibar artacaktır.

Dedikoduların çoğu eğlence, konunun devamını sağlama, sıkıntı ve boşluk duygusunun ortadan kaldırılması gibi amaçlara hizmet etmektedir. Dedikodunun konusu yaşantımız üzerinde doğrudan söz sahibi olmadığı sürece, yakından etkilemiyorsa yok olur. Fakat bu dedikodunun tamamen yok olduğu anlamına gelmez. Anlatım esnasında heyecan sona ermiş olsa da unutulmamış ve gizli gerilim sona ermemiştir. Bağlam değişime uğramışsa dedikodu sönmeye uğrar. Bunun sebebi artık o dedikodunun bir işe yaramayışıdır. Varoluş nedeni ortadan kalkmıştır (Kapferer, 1992: 136 - 140). Dedikodu gündem olma özelliğini yitirmişse zamanı geldiğinde tekrar kullanılmak üzere rafa kaldırılır. Gruba yeni katılımlar olduğunda o dedikodu yeni üyelere bilgilendirme ve ön kabul sağlama amacıyla aktarılır. Burada amaç gruba yeni katılan kişilerin grubun kim hakkında nasıl düşündüğünün temelini oluşturmaktır. Önceki olayların anlatımı sağlanarak bireyde, dedikoduda ismi geçen kişiye karşı grubun duygu ve düşüncesi empoze edilir. İşe yeni gelen kişinin temel, geçmiş hikâyeler aracılığıyla şahıslar üzerine “bilmesi gerekenleri” öğretmek dedikodunun tekrar kullanmak üzere raftan çıkarıldığının bir örneğidir. Dedikodunun konu itibariyle değişime uğraması (yalanlanması, yanlış veya çarptırılmış olduğunun anlaşılması gibi durumlarda) onun direncini kırmaktadır. Gerçekliğini yitiren dedikodunun anlatımı heyecan vermez. Bu yüzden o dedikodu ya yeni bir hal alarak (içeriğinde değişime uğrayarak, düzenlenerek) tekrar ortaya çıkar ya da tamamen hafızalardan silinir.

Dedikodunun sonunda ise her şey yoluna girmiş, hayat normale dönmüş gibi bir sükûnet oluşur. Bir tayfun gelip geçmiş, güzel havanın gelmesiyle hiçbir şey olmamış gibi bir durum ortaya çıkar. Olayın sonucu olarak grup içerisinde yer değiştirmeler olmuş, geçici bir denge oluşmuştur. Gizli gerilimler sayesinde ise beklenmedik bir anda tekrar bir tayfun oluşacaktır (Kapferer, 1992: 141). Dedikodu

Belgede Dedikodunun sosyolojisi (sayfa 47-58)

Benzer Belgeler