• Sonuç bulunamadı

Medyada Bağımlılık Yansımaları: “haberi yapan da basan da alkolü, madde bağımlılığını bilmiyor” madde bağımlılığını bilmiyor”

PERSPEKTİFİDEN BAKIŞ

3.1. Bağımlılıkla Yüzleşme

3.3.9. Medyada Bağımlılık Yansımaları: “haberi yapan da basan da alkolü, madde bağımlılığını bilmiyor” madde bağımlılığını bilmiyor”

Yapılan araştırmalarda (Howell, 2015: 137; Aydın, 2009: 43; Griffin ve diğ., 2013: 767) medyada kullanılan bazı ötekileştirici ifadelerin (zenci, tinerci, bağımlı vb.)

193 bu kişileri toplumun dışına itecek tutum ve davranışalara sebep olabilecği, bu nedenle bu ifadelerin özellikle medya gibi toplumu etkileme yeteneği olan bir ortamda kullanılmaması ifade edilmektedir. Sunulan haber içeriklerin bu konuda yetkin olan ve bağımlılığın yapısı hakkında bilgi sahibi olmayan kişilerce haırlanması bu durumu yaratan faktörlerden biridir. Yayınlanan ses, görüntü ve içeriklerin madde kullanımını özendirici, öğretici veya kişinin uygunsuz durumlarını gösterecek kadar açık şekilde sunulması, bağımlılığın toplum tarafından medyada yansıltıldığı gibi olduğu algısını yaratabilir.

“Üzülerek bakıyorum o haberlere çünkü haberi yapan da basan da o alkolü, madde bağımlılığını bilmiyor. Sadece reyting yapmak için. Mesela gösteriyorlar işte bonzaiden çocuklar parklarda, çayırlarda yatıyor. ya onu göstereceğine ona getireni bul. O yok sadece reklam. Şimdi birçok aktarda, ben bunca senedir bu işin içinde olduğum için hani zamanında içtiğim için, birçok aktarda… kafa bulucu, keyif verici, uyuşturucu, sulu veya kuru aktardan bulup yapabilirmişiz. Bilmem ki buna bir çare bul. Ben içtikten bağımlı olduktan sonra bana bir çaren olmaz senin.. Bunu her kesime söylüyorum bunu belli bir kesime değil, her kesime. Bakış açısı…” (İnan, 62)

Aydın (2009: 46) tinerci çocuklar ile ilgili çalışmasında haberlerde tincercilerin sunum biçimlerinin ve “tinerci” kavramının bireyi topluma kazandırmaktan oldukça uzak, sürekli suçlu ve suç işleme potansiyeli yüksek olarak sunulmasına neden olduğunu ifade eder. Madde bağımlısı olmak ile ilgili temsillerin özellikle de basında yer alanların kendilerini nasıl hissettirdiğini şöyle aktarmışlardır:

“[…] Bana çok kötü hissettiriyordu o insanlar. Sanki onlarda kendimi görüyordum. Ben de öyle olacağım diyordum çünkü aynı maddeyi kullanıyoruz. Aynı şeyin içindeyiz. Burada çoğumuz aynı şeyi yaşıyor. Farklı değil yani. Aynı duygulara sahip, aynı hislere sahibiz. Aynı düşüncelere sahibiz. Çünkü hepimiz bağımlıyız, bunun esiri olmuşuz… Yani kurtulmak istiyorum, bu son olsun istiyorum. İnşallah öyle olacak bu sefer olacak.”

(Andaç, 23)

194

“Hani artık bünye de alışmış kafa yapmıyor, fazla koyuyorum, mesela bonzaiyi şurada çekiyordum, yatağıma çıkamıyordum. İki saniyede kafası giriyor çünkü çektiğin an.. kafanı kaldırıyorsun yani kafan iyi oluyor iyi oluyor.. zaten televizyonda görüyorsunuz işte ne hale geldiklerini…” (Mete, 26) oyuncuydu zaten. “Zannetmek” o kendinin hala iyi olduğunu zannediyor ağzı burnu bir tarafa gitmiş, ben de öyleydim. O şekilde araba sürmeyi, sürmüyordum ancak hala kendimin iyi olduğunu, hala kendini toparlayabileceğimi, hala herşeyin yolunda olduğunu ya anlatabildim mi?

Öyle bir zannetme. E sen tabii ki o zaman eşine, dostuna, çevrene mesela…

geç bir saatte eve geldim bak, hem evin genç kızıyım, bak hem kızım, hem evin çocuğuyum, hem geç saatte geliyorum. Anahtarı bulamadım, sinirlendim, çantayı döküm şeyin önüne apartmana.” (Deniz, 33)

“Bugün televizyonlarda sabahları bütün kanallarda benim tabirimle bu, bayan programları, vay evlendirme, vay evlilik vay kayıp bulma, vay şu vay yemek.

Ya arasına bir de bunları koyun ya… Fakat, yok böyle bir şey, hep reyting, hep para getirici işler. Bugün, bir hastanenin rektörü bölüm kapatılıyor alkol bölümü bağımlılık bölümü, “kapatın orayı” diyor “gelir getiren bir servis değil orası” diyor. Bir rektör bunu derse, benim gibi cahil insanlar ne der bu konuda? İşin gerçeğiyani, etiket var ya.. halen mezar taşlarında bile ben gülerim şimdi emekli bilmem ne emekli bilmem ne. E öbür tarafta da mı torpil var? (gülerek) oraya niye yazıyorsunuz? Kartvizitte de rekör, prof., hakim her neyse var birşeyler… (gelerek). Öbür tarafta da var demek ki biye yazıyorlarsa.. Bence bu tabi, beklenti, hayal, kendini üstün görme …içtiğim zaman olduğum gibi (gülerek) onlar da içmeden sarhoş.”(İnan, 62)

Medyada hazırlanan kampanyaların madde bağımlılığı ile mücadelede etkili olabilceği, yeni bağımlılıkların gelişmesini engellemede kullanılabileceği vurgulanmaktadır (Romer, 1994: 1073; Longshore ve diğ., 2006: 496).

195

“Ben önceden.. gülerdim ben ya….bildiğin gülerdim. Şu düştüğü hale bak derdim, haberlere çıkmış. Çünkü bizim öyle insanımız durduk yere haberlere çıkmıyor ki işte uyuşturucu kötü.. ben hiçbir haber görmedim uyuşturucunun kötü olup bir şey yaptığını. hep şurda şu çocuk içmiş bayılmış, işte şurada narkotikler şu kadar yakalamış.. hep böyle şey. haberler bile bunu bilgilendirmiyor. Bununla ilgili bir bilgi yok, bir şey çıkmıyor ne bileyim bir doktora mikrofon uzatıp da eve şöyle böyle diye ben haberlere bir şey görmedim. tamam internete düşüyor bazen doktorlar kendilerini çekiyor bahsediyor ama haberler dediniz mi bilgilendiren bir şey görmedim. hep bir şeylerden haber çıkarıyorlar. Onlar bile kötü iş yapıyorlar bence.

Bilgilendirebilirler en azından. Böyle düşünüyorum ben gülüyorum ben öyle çıkanlara. Yazık diyorum.” (Andaç, 23)

“Bugün şimdi çocuk, 0 yaş, 1 yaş, 2 yaş, 3 yaş her neyse, belirli bir yaşa geliyor kreş idi anaokuluydu tabi oralarda bunları aşılamak lazım, özendirmek değil. Şimdi televizyondakiler hep özendirici.” (İnan, 62)

“Gençliğe kötü örnek veriyorum ben. Yıllar evvel bir gazeteci bu alkolizmden ilgili araştırma falan madde ile ilgili yaptıydı. O da araştırmacı iyi bir gazeteci yazar her neyse, fakat bir yerde kitlendi kaldı, destek göremiyor. Bir yol açın bakalım nereye gidecek bu?” (İnan, 62)

Kendini damgalama durumunda üretilen damgaların televizyon görüntüleri ile üretildiğini Zerin (19)’in ifadelerinde görmek mümkündür:

Sen peki televizyonda veya başka bir yerde gördüğünde ne düşünürdün? aciz diyordum, anneme diyordum “Allah bunlara akıl fikir vermemiş mi diyordum.

sonradan başka işte kokainmiş şuymuş buymuş onlar başlamıştı, hap atanlar.

Televizyonda gördüklerime “Allah bunlara akıl fikir vermiyor muydu?”

diyordum, kızıyordum. ama sonra baktım kendim olmuşum aynı şeyi (tebessüm ederek).” (Zerrin, 19 )

Bağımlı olmanın tarif edilmesi oldukça güç bir fenomen olduğu çalışmanın pek çok aşamasında görülmüştür. Katılımcı ifadeleri de bu duruma paralel olarak durumun ne kadar zorlayıcı olduğunu ifade etmek için en kötü durumları çağrıştracak kelimeler içerektedir. Bu durumun daha iyi anlaşılmasını sağlamak için Mete (26) televizyon