• Sonuç bulunamadı

1.2. Damgalama ve İlişkili Kavramlar

1.2.1. Örselenmiş Kimliğe Sahip Olmak ve Erving Goffman

Goffman sosyolojisinde olgular hiçbir zaman sabit görülmemekte, devamlı bir bağlamla ilişki kurarak meydana gelen değişim konu edilmektedir. Damga kavramı sabit ve değişmez nitelikli değildir. Bağlamla bağlantısı sebebiyle bir ilişki türü olarak görülür. Damgalı olarak nitelendirilen kişi, “öteki” olan tarafından itibarsızlaştırılan (ya da ihtimali olan), kendisine böylesi vasıflar yüklenen kişidir. Bu noktada akılda tutulması gereken ise damgaya sebep olan niteliğin karşımızdakine yönelik beklentilerimizle uyuşmadığı her an ortaya çıkabileceğidir.

Modern toplumlarda gruplar arası eşitsizlik oldukça rahat görülebilmekte, baskın gruplar azınlık, madun veya alt konumlu olarak adlandırarak bu grupları damgalayabilmekte ve etiketleyebilmektedir. Bu damgalayabilme yeteneği toplumsal gücün bir göstergesidir. Damgalanan gruplar güçlendiklerinde kendilerini tanımlayabilme hakkına sahip olabilmektedir. Bu baskın grupların alt konumdaki grupları damgalama araçlarından biri sayılabilecek ‘Sarışınlar’, ‘Ermeniler’, ‘Araplar’

ile başlayan her cümleler aracılığıyla kalıp yargıları kullanarak gerçekleşir. (Çayır, 2012: 11).

36 Goffman’ın kendi ile aynı gelenekten geldiği düşünülen Becker, Freidson, Strauss gibi George Herbert Mead’den etkilendiği düşünülmektedir1. Goffman için

“eylem”in ifade ettiği şey toplumsal ilişki bağlamında şekillenen karşılıklı etkileşimidir fakat “durum” ifadesini farklı kavramsallaştırmıştır. Ona göre etkileşimin yönü kesin olarak bilenemez fakat tarafların eylemlerinin daima bir bağlam içerisinde gerçekleşeceğinin vurgular. Goffman etkileşimi merkeze koyarken farklı bakış açıları göstererek “durum”u tanımlayan benliklerin etkileşimi olarak görmez, “durum”un tesiri altında gelişen kendine özgü bir etkileşim olarak değerlendirir. Bir yandan doğası gereği değişkenlik ve belirsizlik içeren etkileşimi kavramaya çalışırken aynı anda aktörlerin etkileşime taşıdıkları “yapısal” unsurları yakalamaya gayret eder (Goffman, 2014: 14).

Goffman “Damga: Örselenmiş Kimliğin İdare Edilişi Üzerine Notlar” isimli kitabında üç farklı damga türünden bahseder. Birincisi fiziki olarak görünen bozukluklar veya bedensel engellerdir. İkincisi eşcinsel, alkolik, uyuşturucu bağımlısı, akıl hastası veya işsiz olma gibi kişilik özellikleridir. Üçüncü tip damga ise etnik veya sınıfsal olan damgalardır. Goffman bu damga türlerine ek her türlü niteliğin bir gün damgaya dönüşebileceğini şu sözlerle aktarır (2014:183):

“[…] bu tespitlerden damganın idaresinin toplumun genel bir özelliği olduğu ortaya çıkar. Söz konusu olan, kimlik normlarının hâkim olduğu her yerde işler halde bulunan bir usuldür. […] Dolayısıyla, normalin ve damgalanmışın rollerinin aynı bütünlüğe ait olduğunu düşünmeye müsaade vardır: Aynı kumaşın iki parçasıdırlar.”

Goffman (1963) damgalamayı, kişiyi normal bir kişi olmaktan lekelenmiş bir kişiye indirgemeye yönlendiren, istenmeyen kalıp yargılara bağlayan bir nitelik olarak

1 Levent Ünsaldı’nın Goffman’ın kitabı Damga’nın önsözünde sembolik etkileşimcilik ile sözü edilen araştırmacıların bağları üzerine bir eleştiri kaleme almıştır.

37 değerlendirir. İlerleyen çalışmalarda damgalama, hem bir kalıp yargıyı empoze etme eylemi hem de etiketlenen birey tarafından algılanan bir süreç olarak kavramlaştırılmaya başlamıştır (Pescosolido, Martin, Lang ve Olafsdottir, 2008).

Damgalamanın bir süreç olarak görülmesi etiketleme, kalıp yargılaştırma, statü kaybı ve ayrımcılığında meydana geldiği karmaşır bir sosyal durum olarak görülmesini sağlamıştır (Link ve Helan, 2001). Bu alanda çalışan kuramcılar hem algılanan hem de yasalaşmış damgalamanın kişilerin benlik algılarını ve refah düzeylerini etkileyeceği konusunda hemfikirdir (Goffman, 1963; Lebsel, 2008; Link ve Helan, 2001; Thetford, 2004).

Damga bir grup ve üyelerinin kalıplaşmış ve basitleştirilmiş kavramları olarak tanımlanan basmakalıp yargılara dayanır (Ashmore ve Del Boca, 1981). Damgalamada gömülü olan aşağı görülme, yasaklanmış bir durum veya davranış olarak tanımlanan bir tabu ile ilgilidir (Oxford English Dictionary, 2010). Damgalar ve tabular, grubun sağ kalmasını korumaya yardımcı olarak görülebilir, çünkü insanlar özellikleri ve eylemleri gruplarının etkin işleyişini tehdit edici veya engelleyici olarak görülen bireyleri damgalama eğilimindedir (Neuberg, Smith ve Asher, 2000: 34). Öyleyse, damgalar, topluluk üyeleri arasında, damgalananı kamulaştırmak için onları nasıl tanıyabileceklerini ve gerekli değer düşürmeyi nasıl gerçekleştirebileceklerini (Smith, 2007) söyleyen, grup üyeleri tarafından paylaşılan sosyal yapılar olarak değerlendirilebilir (Brown, Macintyre ve Trujillo, 2003).

Damga ve sağlık arasında fazla görünür olmayan bir ilişki vardır. Goffman (1963), damganın, damgalanmış bir grubun bir üyesinin artık insan olarak kabul edilmeyeceği şekilde yoğun bir değerinden düşme şekli oluşturduğunu savunur. İnsanlık dışı kalma nedeniyle, topluluklar sonunda damgalanmış insanların yaşam kalitesini ve muhtemelen yaşamlarının uzunluğunu sınırlayan bir dizi ayrımcılık öğesi

38 kullanmaktadır (Goffman, 1963). Ayrıca, spesifik bazı sağlık koşulları veya davranışlar, damgaya gömülü tabu veya utançla ilgili olabilmektedir. Ayrıca damganın yönetilmesi, damgalanmış kişiler için olduğu kadar onları seven destekçileri, hatta sağlık hizmeti sağlayıcılar için bile bazı zorluklar ortaya koyabilir. Bu nedenle, damga birinin sağlık durumunu doğrudan veya dolaylı olarak etki edebilir. Damgalanmak, sağlık hizmetine ulaşımı güçleştirerek birinin sağlığını ve iyiliğini tehlikeye atabilir ve damgalanmış bir kişiye özen göstermek, sağlık sorununun yanı sıra ve yakınları için de zorluklara neden olabilir (Smith, 2011: 455–456). Madde bağımlılığı özelinde damgalama hizmet kullanımına engel olmasının yanı sıra, uyuşturucuyla ilgili damgalama olumsuz benlik algılarını artırabilir ve uyuşturucuyla ilgili risklerin fark edilmeyişini (Barocas ve diğ., 2014; Lang ve diğ., 2013; Treloar, Rance ve Backmund, 2013) ve doz aşımını (Wolfe, Carrieri ve Shepard, 2010) teşvik edebilir. Bu risklerden ötürü madde bağımlılığı olan bireyler tedavi arayışı için önemli bir engel teşkil eden beklenen etiketlemeden kaçınmak için durumlarını gizlemeyi veya reddetmeyi tercih edebilirler (Myers, Fakier ve Louw, 2009).

Sosyal damgalama, etiketlenmiş bireylerin veya grupların olumsuz nitelendirilen özellikleri sebebiyle olumsuz görüş ve eylemlerin oluştuğu bir süreç olarak görülmektedir (Corrigan ve Shapiro, 2010; Semple, Grant ve Patterson, 2005). Sosyal damgalamanın görülme alanı oldukça geniştir. Bir toplumun mikro düzeyinden en makro düzeyine kadar geniş bir alanda görülebilir. Sosyal damgalama meydana geldiği andan itibaren çeşitli olumsuz etkiler ortaya çıksa da, damgalanmanın yıkıcı etkileri bu inançları kişinin içselleştirmesi ile ortaya çıkacağı düşünülmektedir (Link ve Phelan, 2006). İçselleştirmiş damgalama kavramı kendi kendine damgalama, utanma ve beklentileri karşılayamamaktan ötürü kendine zarar vermeyi içeren bir kavramdır (Feldman ve Crandall, 2007).

39 Stigma ya da kimlik belirten bir işaret, öznenin öznitelikleri ile istenen nitelikler hakkındaki sosyokültürel inançlar arasında bir boşluk olduğunda ortaya çıkar (Goffman, 1963). Stigma, ayrımcılık ve klişeleşmenin öncüsüdür (Major ve O’Brien, 2005) ve sonuç olarak, bireyin günlük kurumu ve eşitliği tecrübe etme kabiliyeti için önemli etkileri vardır.

Örneğin, damgalama istihdam ve barınma olanaklarına erişimi azaltabilir (Major ve O’Brien, 2005) ve benlik saygısı ve umut duygularını azaltabilir (Lysaker, Roe ve Yanos, 2007). Ek olarak, damgalanma fizyolojik stres tepkilerini artırır ve hipertansiyon ve kronik ağrı gibi olumsuz sağlık sonuçlarıyla ilişkilidir (Major ve O’Brien, 2005;

Kaiser ve Miller, 2001). Böylece, damgalama ciddi bir stres oluşturucu oluşturur ve damgalanma yaşayan bireyler değer düşürme durumlarıyla başa çıkmayı kolaylaştıran konuşmalardan yararlanabilirler.

Damgalanmış bir kimliğe sahip bireyler, sıklıkla, bireyleri arzu ettikleri desteği almaktan veya damgalanmış özelliklerini açıklamaktan kaçınırlar (Agne, Thompson ve Cusella, 2000; High ve Crowley, 2016). Sosyal destek az ya da çok etkili olabilir (Jones, 2004) ve bazı durumlarda alınan sosyal destek örneğin artan anksiyete (Maisel ve Gable, 2009) ve negatif etkilerden (Bolger ve diğ.., 2000) sonra gelmektedir.