• Sonuç bulunamadı

PERSPEKTİFİDEN BAKIŞ

3.1. Bağımlılıkla Yüzleşme

3.1.1. Arkadaşlık ve Merak: “hayırlı olsun, aramıza hoşgeldin”

Arkadaşlık ilişkileri ve madde kullanımına başlama ile ilgili yakın ilişki olduğu bu alandaki araştırmalarda sıklıkla vurgulanmaktadır. Bu bilgilere paralel olarak katılımcılar arkadaşları vesilesiyle veya girdikleri yeni arkadaş ortamında madde ile tanıştıklarını ifade etmiştir:

“[…]18 yaşında bırakmayı çok istedim. O zaman da çok kötü durumlara düşmüştüm çünkü hani kilo kaybediyordum, eskisi gibi değildim yani. Hani bırakmak istedim, çaba gösterdim çok ama olmadı yani diyorum hep arkadaş ortamı […] Yanii böyle (iç çekerek) arkadaş ortamı, okulda yoktu, mahallede zaten kullananlar öyle çoktu satan insanlarla çoktu biliyordum yani […] En fazla bir buçuk ay bırakabiliyordum, onda da Ankara dışına gidiyordum, anca öyle oluyordu. Bulamayacağımı biliyordum hani gittiğim yerde bulamayacağımı biliyordum ama Ankara'ya geldiğimde adımımı attığım an direk gidiyordum buluyordum yani, ya da arıyorlardı hani gel konuşalım oturalım dedikleri zaman mutlaka İş hani uyuşturucuya geliyordu yani. Hep arkadaş ortamından kaybettim.” (Nergis, 22)

Çevrede kullanan kişilerin olması ve bu kişilerin arkadaşlardan oluşması kullanıma son vermek için bulunan ortamı veya şehri terketme ile aşılabilecek bir

91 durum haline gelmiştir. Kişi geri döndüğünde ise yine aynı sosyal çevrenin içine döndüğünden tekrar kullanma davranışı kaçınılmaz bir duruma dönüşmektedir. Ayrıca yakın arkadaşlara olan güven ve ortak paylaşımlarda bulunma isteğinin de kullanımı desteklediği düşünülmektedir.

Madde kullanma ile ilgili ilk deneyimlerin içerisinde katılımcıların öykülerinde ortak olan noktalardan ilki “merak” olgusudur. Merak etme, özellikle küçük yaşlarda arkadaşlar ile birlikte deneyimlenmektedir. Arkadaşlarla olan ilişki madde üzerinden kurulduğu gibi merak duygusunu destekleyen bir ortamda sağlamaktadır:

“13-14 yaşlarında madde ile tanıştım. İlk olarak esrar içtim arada bir uçucu madde kullandık. Merak ettik mahallede birkaç arkadaş içiyordu. Ondan sonra uzun yıllar esrar kullandım. Sonra işe kokainle tanıştık. Kokainden sonra şeker içtik yani extasy… Daha sonra da işte eroinle tanıştım.” (Mete, 26)

Madde kullanımı bazen de bir arkadaş tarafından tavsiye edilen bir ilaç gibi gösterilerek arkadaşlar tarafından faydalı olacağı öne sürelerek başlamıştır. Şenay (20), kendi arkadaşının hastalığı esnasındaki benzer tutumunu şu sözlerle ifade etmiştir:

“Ben bir gün hasta oldum işte iç dedi yanımda geçer dedi yanımda içiyordu zaten. Bende içtim bir baktım geçiyor. Ondan sonra griptim ben de içmeye devam ettim, sürdürünce kötü işte…” (Şenay, 20)

Madde kullanımı özellikle eroin gibi hasar gücü yüksek maddelerin kullanımı sonrasında vücuttaki ağır yıkım ve maddeye duyulan yoksunluk kişide hastalık, ağrı gibi semptomlara yol açtığından bir sonraki madde kullanımı bu yoksunluk belirtilerini geçirmek niyetiyle yapıldığı ifade edilmiştir. Madde kullanımı artık merak veya haz almaktan öteye geçip, vücuttaki ağrı ve sızıyı dindirmek amacıyla gerçekleşmektedir:

“[...] Mahalleye döndüm, satan arkadaşımın yanına gittim tekrar eroin aldım.

Eve geldim, ufacık kullandım belimin ağrısı tamamen geçti. Kendime geldim, sonra arkadaşıma anlattım böyle böyle kriz dediğiniz bu mu? Dedim, belimde

92 bir ağrı var falan. İşte “Hayırlı olsun aramıza hoş geldin” dedi. Ondan sonra

hiç bırakamadım zaten. Çünkü sürekli eklemlerimde, kemiklerimde bir ağrı, işi bırakmak zorunda kaldım.” (Mete, 26)

Mete (26)’nin ifadelerinde yer alan arkadaşının artık onlardan biri olduğunu kanıtlayan bir durum olarak yaşadığı yoksunluk hali grup içinde ortak paylaşılan deneyimin bir grubun üyesi olmanın göstergesi olduğuna işaret etmektedir.

Madde kullanımı bazen sadece doğrudan maddenin etkilerini görmek niyetiyle olmadığı da görülmüştür. Örneğin Metin (35), gençlik yıllarında ağzından alev çıkarmak ve bu eylemi gerçekleştirebilmenin hazzını yaşamak isterken yuttuğu gaz sebebiyle maddenin etkilerine maruz kalmış, daha önce deneyimlemediği bu etkiler ve maddenin fizyolojik olarak yaptığı değişimler sebebiyle maddeyi bu şekilde kullanmaya başlamıştır.

“Şimdi ben madde kullanmaya 17 yaşında merak amaçlı tüp gaz yani içerek başladım. Normalde hani tüp gazın bir bağımlısı olacağımı bilmeyerek, ağzından ateş çıkararak başladım. Bir gün o tüp gazı yuttum, halüsinasyonlar ve değişik şeyler görmeye başladım bu hoşuma gitmeye başladı. Ve bu böyle devam etti belli bir süre. 3 yıl askere gidene kadar madde işte tüp gaz kullandım işte. Yani tüp gaza devam ettim, sürekli AMATEM’lerde yattım.”

(Metin, 35)

Madde kullanımı ve satışı yasadışı yollarla yapılan ve kanunen suç olarak görülen bir durum olması sebebiyle madde kullanıcıları bu davranışı olabildiğince gizli gerçekleştirme eğilimde olmaktadır. Özellikle genç yaşlarda kullanımı aile üyelerinden saklama eğilimi neredeyse tüm görüşmecilerde ortak noktadır.

“İlk…madde ile tanıştığım…14 yaşındaydım. Yavaş yavaş okulu asmaya başlıyordum, okula gitmemeye… Anneme yalan söylemeye. Ve bu yaptığım yanlışlar sonucunda karşıma yanlış şeyler çıktı çünkü yanlış yolda olduğum için.” (Andaç, 23)

93 Madde kullanmayı ve bunu saklamak için yalan söylemeyi “yanlış yol” olarak değerlendiren Andaç (23), madde kullanımının kendisinde ve aile ilişkilerinde değişikler yarattığının farkındadır. Gençlik yıllarında ikili ilişkilerin başlaması ve bu ilişkilere yüklenen anlamlar da madde kullanımına uygun ortamı oluşturabilmektedir.

Nergis (22) daha önceden farklı maddeler denemiş ve daha farklı ve ağır sonuçları olan eroni erkek arkadaşı aracılığıyla denemiştir:

“Hani Keçiören'e geldiğimde ilk arkadaşlıklar ediyorduk hani ilkokuldur, ortaokuldur hani yine okulda böyle bir şey yoktu ama mahallede bir erkek arkadaşla tanıştım. O zamanlar zaten şeker, esrar içiyordum… Öyle söyleyeyim… İlk orada başladım, esrar ve şekerle başladım. Daha sonra işte o erkek arkadaşım eroin kullanıyordu ama ben eroinin bu kadar hani bağımlılık yaptığını bilmiyordum. Bir merakla içtim. 2 gün içtim, 3 gün içtim. Baktım ki her gün içiyorum bunu. Daha sonrasında krizlere girmeye başladım hani böyle bir şey olduğunu bana kimse söylemedi. Krizleri olduğunu yani bu kadar kötü bir şey olduğunu söyleselerdi belki de bulaşmazdım ya da kendimi durdururdum yani…” (Nergis, 22)

Çoğu katılımcılının ifadelerinde yer alan “kriz” yaşama durumu, maddenin vücutta yarattığı yoksunluk belirtileridir. Bu belirtiler yaşandığında maddeye duydukları istek ve kullanım ardından belirtilerin azalması kişiler çoğunlukla bağımlı olduklarını düşünmelerine sebep olduğu görülmüştür. Katılımcıların başlama öykülerinde çocukluk veya ergenlik döneminin dışında kalan, duygusal ilişkilerinde yaşadıkları bazı durumlar sırasında veya sonrasında gelişen bir deneyimleme süreci görülmüştür:

“Uyuşturucuya kız yüzünden düştüm öyle bir dönem yaşadım. Umut verdiler, verdiler, verdiler sonra yarı yolda kaldım. Sonra yaşıma göre ağır bir travma geçirdim.” (Remzi, 21)

İlk kullanım öyküleri dinlenirken birçok katılımcı özellikle eroin gibi hasar verme kabiliyeti yüksek uyuşturucu maddeleri kullanırken maddenin ne olduğunu

94 bilmedikleri veya maddeyi sağlayan kişiler tarafından farklı bir şey olarak tanıtıldığına dair ifadelerle karşılaşılmıştır:

“Ben kullanana kadar eroinin e’sini bilmiyordum. Kullanmaya başladığımda da eroin diye başlamadım, tütsü diye biliyordum. Bilmiyordum yani rengi nasıl olur, şekli nasıl olur, e’sini dahi bilmiyordum. Bilseydim başlamazdım yani sıkıntısının krizinin olduğunu. Adının eroin olduğunu bilseydim. Hiç duymadım o zamana kadar. Bildikten sonra ilgimi çekti.” (Mert, 28)

Hasar gücü yüksek olan eroini kullanmanın ve kulanılan sürenin bağımlılar arasında bir statü aracı olrak görüldüğünü ve bunun aslında işe yaramayan ve kişinin hayatına mal olan bir durum olduğunu Kaber (23) şu sözlerle dile getirmiştir:

“Her şeyin sebebi bu, uyuşturucu….zaten ben diyorum ya hocam bak bazı insanlar vardır gelirler, çocuğa “sen de mi eroinden kardeş?” diyorum evet diyor, “kaç yaşındasın”, “18 yaşındayım” diyor. Kaç senedir içiyon kardeş diyom, 9 senedir içiyom abi diyor şaşırıyom. Bunu yayan kendine bunu söyleyip özenti duyan insanlar da var yani. ben ama öyle değilim ben bunu ben de diyebilirim 10 senedir içiyom 12 senedir içiyom diye. Benim o kadar bi zamanım yok hocam yani.” (Kanber, 23)

Eroin gibi maddenin hasar gücü yükseldikçe yasadışı davranışlar yapmak, -örneğin temin edebilmek için para sağlamak amacıyla hırsızlık yapmak- kişinin tercihinde olmadan, zorunluluktan yaptığı bir davranış olarak görülmektedir. Hırsızlık gibi yasadışı davranışlar madde bağımlıları ile kolaylıkla ilişkilendirilip hem kendi aralarında hem de toplum tarafından birer damgaya dönüşmektedir.

“Diğerlerinde (diğer maddeler) eğlence amaçtı şey amaçtı, giderdim arkadaşıma buluşuruz dedim ki bugün param yok mu içmesem olur ama bu maddeyi (eroin) kesin içicem. Ya hırsızlık yapıcam, ya bir şey çalıcam bunu içicem. O konuma sokuyor insanı.” (Andaç, 23)

Erkek katılımcıların ifadelerinde askerlik olgusunun madde ile olan bağı oldukça belirgin şekilde görülmüştür. Askerlik sürecinde veya askerlikten sonra tüketimin

95 başlaması, artması veya tüketilen maddenin türünde değişiklikler göze çarpmaktadır.

Erkeklerin hayatlarında yapılması gereken zorunlu bir görev olarak karşılaştıkları askerlik, bu kişilerin madde kullanım deneyimleri açısından da belirleyici olmuştur:

“Normal esrar içiyordum. Onun arkasından başka şeyler geldi. En sonda işte bunu içmesin diye beni evlendirdiler işte… Onun arkasından askere gittim…

Geldim bu seferde bu puşt (eroin) çıktı bunu askerden önce bilmiyordum…

içiyorlardı bir kere içiyim dedim.” (Kanber, 23)

“Askerden geldiğim sıra başladım arkadaşımla gördüm ilk eroinden. Esrar da yine arkadaş çevresi birkaç sefer işte fazla içmedim. Askere gitmeden önce işte 17 işte. Hem aynı yerde oturuyoruz hem de ilkokulu beraber okuduk. Ben yeni gelmiştim işte… O başlamıştı buna, içiyordu yanımda kaç sefer ben içmedim işte ondan sonra 7-8 sene oldu içtiğim.” (Mert, 28)

Katılımcıların kullanım öykülerinde askerliğin bir “erkeklik” göstergesi olarak değerlendirildiği bir çevrede olabilecekleri ve madde kullanımının da cesaret isteyen, kişinin korkusuz olduğunu ispat ettiği bir davranış olarak görüldüğü düşünülmektedir.