• Sonuç bulunamadı

AİLESİ VE YAŞAM ÖYKÜSÜ

1. MECLİS-İ MEBUSAN VE EDİRNE MEBUSU RASİM BEY

1.2. Meclis-İ Mebusan’ın İkinci Dönemindeki Tartışmalarda Rasim Bey

Meclis-i Mebusan’ın ikinci döneminde, çoğunlukla birinci dönemde görüşülen ve meclise iade edilen kanun tasarıları görüşüldüğünden, birinci dönemin devamı gibi çalışmıştır. İkinci dönemde de görüşülen seçim kanunu, iade edilen kanun tasarıları ile bunlara ilave edilmek istenilen ek kanun tasarıları görüşülmüştür. Birinci dönemde olduğu gibi, ikinci dönemde de her mebusun Kanun-i Esasi’yi ve meclis iç tüzüğünü kendi anlayışınca yorumlamaları sebebiyle, pek çok usul tartışmaları yaşanmıştır.

ULUSLARARASI EĞİTİM VE TARİH ARAŞTIRMALARI DERGİSİ (ETA JOURNAL)

INTERNATIONAL JOURNAL OF EDUCATION AND HISTORY RESEARCH Yıl: 2, Sayı: 3, Aralık 2020, s. 121-134.

mebuslar da şikayetçi olmuştur. (Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi I: 265)

Meclis-i Mebusan’ın ikinci döneminde, mebusların hükümetle girdiği sert tartışmaların temel nedenlerinden biri mecliste kabul edilen, ancak hükümetin birtakım engellemeleri sebebi ile hazırlanan kanunların yürürlüğe girmemesi olmuştur. Mebuslar bu duruma oldukça sert tepki göstermişlerdir. Meclisin birinci döneminde kişisel ve zaman zamanda hükümetle ve şura-yı devletle olan çatışmalar saraya ve sultana yönelmiştir. Savaşın gidişatının yenilgi ve bozguna dönüşmesinin sebebini önceden hükümete ve ordu komutanlarına bulurken daha sonra direk Sultan II. Abdülhamit’e doğru yönelmiştir. Zaten bu da meclisin tatiline doğru giden süreci başlatmıştır.

Meclisin bu zorlu ikinci dönemi ve genel olarak ilk döneme göre verimsiz çalışmış olması, Edirne Mebusu Rasim Bey’in meclis konuşma oranlarına da yansımıştır. Meclis-i Mebusan’ın birinci döneminde 311 konuşma yapar iken, ikinci döneminde bu sayı 54’te kalmıştır. Bu düşüşe rağmen Rasim Bey’in yine de meclise katılımı ortalamanın çok üzerindedir. Rasim Bey savaşın seyri, mülteci sorunu, Çerkes meselesi gibi konularda gayrimüslim mebuslarla zaman zaman çatışmalara girmiştir.

Edirne Mebusu Rasim Bey’in meclisin ikinci dönemindeki müdahil olduğu tartışmalar bakacak olursak, öncelikle İdare-i örfiye yani sıkıyönetim ile ilgili kanunun meclise iade şekli ile ilgili tartışma olduğu görülmektedir. (Basiret, 1877) Rasim Bey, idare-i örfiye kanununun, meclise irade-i seniyye ile gelmediğinden iadenin hukuki sayılamayacağı görüşündedir. (Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi II: 340) Meclis, tepkilerini padişaha karşı yöneltmeye başladığından meclisin kapanma süreci de bu şekilde başlamıştır diyebiliriz. Mina Efendi, Halil Gaanem Efendi ve Rasim Bey gibi mebuslar Avrupa parlamentolarından örnekler vererek eleştirilerini haklı göstermeye ve somutlaştırmaya çalışmıştır. (Oğuz, 2010: 207)

Meclis-i Mebusan’ın ikinci döneminde yoğun olarak tartışılan diğer bir konu ise Balkanlarda yaşanan yenilgilerin ardından, İstanbul’a yoğun olarak gelen muhacirlerin yarattıkları acıklı göçlerin yarattığı genel durum olmuştur. Meclis, 31 Aralık 1877 tarihinden itibaren muhacirlere yardım konusunu görüşmeye başlamıştır. Tuna mebusu Şakir Paşa, Balkanlardan çok sayıda göçmen geldiğini, İstanbul’da iki aylık yiyecek kaldığını, bunların Anadolu’ya gönderilerek ziraat yapmalarının sağlanmasını teklif etmiştir. (Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi II: 127) Bu dönemde Rusların Edirne’ye

mebuslarından Rıfat Efendi ve Rasim Bey’den bir telgraf alındığını ve telgrafta akşam üzeri muhacirlerin tazyikinden ve nakil araçlarının yetersiz kaldığından bahsedilerek, sorunların acilen çözülmesi gerektiğini hatırlatmıştır. (Aydın, 2015: 218) Edirne mebusu Rasim Bey, Edirne’den yapılan göçlerle ilgili işgale uğrayan yerlerde yaşanan felaketin boyutlarını gözler önüne seren konuşmasında ”Rus ordusunun Balkanı tecavüzle Kızanlık havalisini zabt ve istila eylemesi üzerine Şıbka ordusunun ya Filibe tarafına çekilmek veyahut teslim olmaktan başka çaresi kalmadığını ve Sofya ordusunun da uzaklığı nedeniyle Edirne’ye çekilmeden düşman tarafından ricat hattının kesileceğinden şüphe olmadığını belirterek, Osmanlı Devleti’nin eski başkenti olan ve bir milyon erkek nüfusa sahip büyük bir vilayetin merkezi konumunda bulunan Edirne şehrinin tehlikeye düştüğünü ifade etmiştir. (Aydın, 2015: 2018; Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi II: 138) Bu tartışmalarla beraber, meclisin muhacirlere yardımının devam ettiği görülmektedir.

Rus Savaşı sırasında Osmanlı orduları geri çekilirken, Rumeli’nin Türk ve Müslüman halkı ile beraber Çerkezler de iç kesimlere doğru çekilmeye başlamışlardı.

Cepheden iç kesimlere doğru çekilen Çerkezler, gayrimüslüm mebuslarca önesürülen iddialara göre, Hristiyanları taciz etmişler, mallarını yağmalayıp, kendilerini esir almışlardı. (Oğuz, 2010: 218) Meclis-i Mebusan, bu olayları milliyet ve din açısından değerlendirmiştir. Tıpkı ilk dönem meclisinin Karadağ olaylarına bakışı gibi Müslim ve gayrimüslim mebuslar farklı tepkiler vermiştir. Mebuslar bu ve benzeri konularda hemen Müslim-gayrimüslim ayrıma düşmüş, bu da osmanlıcılık kavramının Kanun-i Esasi metinleri içinde kaldığını göstermiştir. Çerkezlere dair konuyu meclise ilk getiren Edirne mebuslarından Antimos Efendi, bu vakte kadar sustuklarını ancak artık bıçağın kemiğe dayandığını ifade etmiştir. Altı bin kadar Çerkez’in, Tekirdağ civarında çapulculuk yaptığı, şimddi de anadoluya göç ettirilmek istenildiğini, bunun da sorunu halletmeyeceğini başka çözümler bulunmasının gereğini işaret etmiştir. (Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi II: 277)

Diğer bir Edirne mebusu olan Rasim Bey ise daha ılımlı bir ifade ile Çerkezlerin de düşmandan kaçtığını, arada bazı yanlış yapanların olabileceğini ifade etmiştir.

Yapılan tartışmalar, başıbozuk asker- Çerkezler olayı haline gelmiştir. Rasim Bey, Teododros’u kastederek ”Bizde başıbozuk elbise-i askeriyyeden ma’da elbise giyenlere

ULUSLARARASI EĞİTİM VE TARİH ARAŞTIRMALARI DERGİSİ (ETA JOURNAL)

INTERNATIONAL JOURNAL OF EDUCATION AND HISTORY RESEARCH Yıl: 2, Sayı: 3, Aralık 2020, s. 121-134.

Ahmet Efendi, Aydın mebusu Mina Efendinin olayları abarttığını bildirerek Çerkezlerin katliam yapmadığını, fırtınaya tutulan gemi örneğini vererek gerekenlerin yapılacağını ifade etmiştir. Sonrasında Edirne mebusu Raim Bey de bu düşünceye katılmış, olayları Mina efendinin abarttığını,buna dinlerinin müsaade etmeyeceğini, asıl katliamı daha önce olduğu gibi Bulgarların yaptığını ifade etmiştir. (Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi II: 281-283) Bu olaylar, mecliste din farkının iyiden iyiye belirginleşmesine sebep olmuş, mebuslar da tabii olarak kendi dindaşlarını savunma refleksi ile olaylarar karşı tavır almışlardır.

Osmanlı- Rus Savaşı sırasında önemli tartışmalardan birisi de Mersin vapuru olayı olmuştur. (Akşin, 1976: 108) Trabzon’dan İstanbul’a gelen Mersin vapuru, Karadeniz’de Rus savaş gemileri ile karşılaşmış ve esir olarak Rus limanına götürülmüştür. Içinde sekiz yüz kadar asker, yolcu ve bir miktar eşya ile geminin esir düşmesi mecliste ve kamuoyunda büyük tartışmalara yol açmıştır. Olaylar yaşanırken adana mebusu Kozanlı Mustafa Efendi, neden sahillerde karakol kurulmadığını sormuştur. (Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi II: 30) Mecbuslar konu ile ilgili soruların hükümetçe geç cevaplandığını ve ilgili hükümet görevlisinin de geç geldiğini eleştirmişlerdir. (Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi II: 74) bu olay ile birlikte artık görülmekteki meclis sadece olayı değil aynı zamanda hükümeti de bir bütün olarak eleştirdikleri görülmektedir.

Mersin vapuru hadisesi sonrası Bağdat mebusu Abdürrezzak Efendi, Rus savaşında komutanlık yapan Rauf Paşanın yargılanmasını istemiştir. Edirne mebusu olan Rasim Bey de bu fikre destek vermiş ve daha başka suçlarının da olduğunu dile getirmiştir. (Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi II: 376)

Açıkca görülüyorki, meclis-i mebusan, özellikle ikinci dönemden itibaren hükümeti denetleme ve bunun sonucu olarak da onunla tartışma eğilimine girmişlerdir.

Bunun diğer bir sebebi ise Ruslarla yapılan bu 93 harbinin giderek Osmanlı Devleti aleyhine gelişmesidir.(Vakit, 1878: 791) İstanbul’un yoğun bir mülteci akınına uğraması ve bu mültecilerin barınma ve beslenmelerini sağlayacak maddi desteğin sağlanmasında yaşanan sıkıntı da önemli bir sebeptir. Gayrimüslim mebusların ekonominin genel problemlerini gündeme taşımalarına karşılık müslüman mebuslar, savaş ile doğrudan bağlantılı ekenomi konuları ile ilgilendikleri anlaşılmaktadır.

maliye nazırına yöneltmiştir. Maliye Nazırı Yusuf Paşa, ordu defterdarlarının yine var olduğunu, defterdarların bulunduğu ordugahların yerlerini söylemiştir. Edirne mebusu Rasim Bey de bu tartışmalara katılarak yolsuzluk oladığını ifade etmiştir. Bunun üzerine Yenişehirlizade Ahmet Efendi de ”Bizi buraya getirenlere karşı sorumluyuz”

sözleri ile yerinden Rasim Bey’in sözlerine itiraz etmiştir. (Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi II: 73) Yenişehirlizade Ahmet Efendi, yolsuzluğun olduğu kanaatindeydi ve millet adına hesap sormaya yetkili olduğunu dile getirmiştir. Bu tabloda, mebusların bu kararlı ve hesap sorabilen tavırları önemli bir gelişme olarak değerlendirilmelidir.

Sıkıyönetim getirilmesi ve uygulanması hususunda, mebusların aralarında uzlaşmaya varamadıkları görülmektedir. Edirne mebusu Rasim Bey, Kanun-i Esasi uyarınca memleketin her tarafında sıkıyönetim ilan edilemeyeceğini bildirmiştir. Rasim Bey, ”Hukujk-ı milele karşı vuku teklifi reddetmeyip kabul ettikten sonra bu sözler ile idare-i örfiye altına alınmasına karar vermiş olmaları hiçbir vakitte kabul olunamaz”

düşüncesinde idi. (Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi II: 394) Mebus Rasim Beye göre, sıkıyönetim ilan edilmesinin asıl nedeninin milleti baskı ile susturmak olduğunu düşünüyordu. Dahası halk tarafından kurulan Asakir-i Muavene’nin memelekete zararlı olmadığını anlatmak istemiştr.

Meclisin birinci döneminde de zaman zaman hükümete karşı kuvvetli muhalefet olmasna rağmen bu muhalefetin partileştiği ya da ortak hareket ettiği konusunda kesin bir bilgi yoktur. Ikinci dönemde ise savaş psikolojisinin de etkisi ile hükümeti daha çok hedef alan güçlü bir muhalefet ortaya çıkmıştır. Muhalefetin etkili isimlerinde aynı mebusların çoğu ikinci dönemde de seçilmeleri sonucu, bu mebusların İstanbul’u ve develt organlarını yakından tanımaları, ikinci dönemde ki muhalefetin sürekli ve etkili bir hal almasında rol oynayan önemli faktörlerden birisi olmuştur. Meclisin ikinci döneminde seçilen mebuslara bakıldığında meclisin 4/1 oranında yenilendiği görülmüş, çoğunluğu aynı kişiler oluşturmuştur.

Meclis-i Mebusan kapatıldıktan sonra, mecliste sert muhalefette bulunan mebuslar, İstanbul’dan uzaklaştırılmıştır. Mebuslara memleketlerine girmeleri için yolluk ve o senenin maaşı olarak on bin kuruş ödenmesi padişah iradesi olarak çıkmıştır. (Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi II: 412) Bunlar muhtemelen grup oluşturarak sadrazam ile dört bakanın istifasını isteyen mebuslardı. Yusuf Ziya Efendi,

ULUSLARARASI EĞİTİM VE TARİH ARAŞTIRMALARI DERGİSİ (ETA JOURNAL)

INTERNATIONAL JOURNAL OF EDUCATION AND HISTORY RESEARCH Yıl: 2, Sayı: 3, Aralık 2020, s. 121-134.

Efendi, Yanya Mebusu Mustafa Efendi memleketlerine gönderilmiştir. (Vakit, 1878:

824) Edirne mebusu Rasim Bey ise Bursa’ya sürülmüştür. (Meclis-i Mebusan Zabıt Ceridesi II: 410)

SONUÇ

Kanun-i Esasi’nin ilan edilmesi ve Meclis-i Mebusan’ın açılması ile yeni bir Osmanlı kimliği yaratılmak istenmiştir. Böylece gerçekleştirilmek istenen asıl hedef olan Osmanlı birliğini korumak mümkün olacaktı. Ancak 19. Yüzyılın gelişen şartları içinde Osmanlı Devleti’ni kurtarmak ve birliğini devam ettirmek mümkün olmamıştır.

Zor bir süreçte açılan Meclis-i Mebusan’ın tüm mebusları meclisin açılma gerekçesi yönünde hareket etmeye çalışmışlardır. Zabıt cerideleri tutanaklarından anlaşıldığı üzere en muhalif olan ve ateşli tartışmalar yapan isimler dahi Osmanlı üst kimliğinde birleşmeye gayret etmişlerdir ancak Osmanlıcılık fikri başarılı olamamıştır. Bu olguyu Meclis-i Mebusan’ın başarısından ya da demokratik olgunluğundan ziyade Osmanlı Devleti’nin gücüyle ilgili görmek gerekir. Osmanlı Devleti düşüncelerini hayata geçirecek şartları bulamamıştır.

İki dönem olarak çalışan Meclis-i Mebusan, ilk döneminde elli altı oturum gerçekleştirmiş, ikinci döneminde ise yirmi dokuz oturum sonrası 14 Şubat 1878 tarihinde padişah iradesi ile tatil edilmiştir. Meclisin açık kaldığı sürede, ülkenin sorunları hakkında farklı konuların görüşülmüştür. Müzakereler sırasında Edirne Mebusu Rasim Bey gibi aktif bir şekilde ülke meselelerini dile getirmesi ile tanınan mebuslar, ateşli tartışmalarda yerlerini almış ve geldikleri bölgeleri temsil etmişlerdir.

Edirne’yi temsilen her iki dönemde on iki mebus seçilmiştir. Rasim Bey ker iki dönemde de seçilmeyi başarmıştır. Rasim Bey, Meclis-i Mebusan’ın her iki döneminde de ülke meseleleriyle ilgilenmiş, ikinci dönemde de daha çok muhalefet gurubunda yer almıştır. Ama bu mecliste partileşme olmamıştır. Zabıt cerideleri göz önüne alındığında söz alarak etkili konuşmalar yapan, tartışmalarda taraf olan ve yabancı ülkelerden verdiği örneklerle tartışmalara katkıda bulunan ve ikinci dönemde katiplik görevini de üstlenen Rasim Bey’in Edirne’yi başarılı şekilde temsil ettiği ifade edilebilir. Meclis-i Mebusan kapatıldıktan sonra, mecliste sert muhalefette bulundukları için İstanbul’dan

KAYNAKÇA