• Sonuç bulunamadı

B. Sarı Saltık ve Saltıknâme Hakkında

B.9. Saltıknâme’nin Yazma Nüshaları

1.1. Masal Kahramanı Olarak Sarı Saltık

Saltıknâme’de Saltık, kahramanlık yolculuğu süresince masal dünyasına da seyahat etmiştir. Saltık, masal dünyasının kötü karakterlerini öldürerek onların gücünü kazanmıştır. Sıklıkla masal dünyasının kapısını aralayan Saltık; birbirinden korkunç yaratık, dev, cazu, olağanüstü şekildeki hayvanlarla mücadelesi sonrasında erginlenerek bir dönüşüm yaşamıştır.

Masal dünyasındaki Saltık, sadece öldürücü değil aynı zamanda koruyucu olarak da görülür. Simurg’un yavrularını ejderhanın gazabından koruyan Saltık, yeri gelir padişahın kızlarını devlerin yeri gelir dev analarının elinden kurtarır.

Masallarda gördüğümüz kuyuya atılma motifini kahramanımız Saltık da yaşamıştır. Saltık’tan kurtulmak için onu kuyuya atarlar ve ardından da onu taş yağmuruna tutarlar. Saltık o kuyuda yeraltı dünyasının karanlık

22

yaratıklarını görür. Kuyu, aslında bir orman ya da bir mağara gibi düşünülebilir. Kuyu, karanlık ve korkutucudur bu sebeple de dişil tasavvur edilir. Kuyu; derin, ıslak, karanlık ve bilinmez olduğu için ana rahmini hatırlatır. Aynı zamanda kuyuda gerçekleştirilen çile yeniden doğumun habercisidir. Kuyu, kahramanın yeniden doğduğu mabettir.

O mabet, kahramandan başkasına yasaktır. Kuyu yasaklı olandır. Özellikle Saltıknâme’de de yer verilen Harut ve Marut’un olduğu kuyu bize bu yasağı hatırlatmaktadır. Bilindiği üzere Harut ve Marut bir kadın yüzünden ( sonrasında gökyüzüne kovulan bir kadın Zühre ya da Venüs) Babil’deki kuyuya hapsedilmiştir. Kuyunun dişil olduğunu, ana rahmi olarak tasvir edildiğini hatırlatırsak burada cinsel yasakların metafora katkısı yok sayılamaz. Saltıknâme’de geçtiği üzere Harut ve Marut’un baş aşağı asılı durduğu kuyu kırk arşın genişliği ve derinliğindedir. Buradaki kırk sayısı tesadüf değildir. Kuyu ile bağlantı kurulan kırk sayısı masal motiflerinden kırk oda ya da kırkıncı oda terimlerini çağrıştırır. Saltık kuyuya ilk girdiğinde hiçbir şey görmez fakat kulağına bir ses Fatiha’yı oku deyince Fatiha’yı okur ve etrafındaki acayip varlıkları birden görmeye başlar. Saltıknâme’de geçen Harut ve Marut’un baş aşağı şekilde kuyuda çile çekmesi günahlarının bedelidir. Onlar azaplarını ahirette değil de bu dünyada çekmek istemişlerdir. Bunun sonucunda da Babil’de bulunan kuyuda baş aşağı şekilde çile doldurmaktadırlar. Bu bilgileri Saltık’ın Babil’e yaptığı seyahati sırasında yaşadıklarından ediniriz.

Kuyu ile ilgili bir başka hikâye ise Saltık ve Şah Maran arasındadır. Şah-ı Maran’ın olduğu kuyuya atılan Saltık, orada Şah-ı Maran ile arkadaş olur, sohbet eder ve onun yardım isteği üzerine bir ejderhayı öldürerek mücadelesini sürdürür. Saltık’ın atıldığı o kuyu aslında karanlık olarak tasvir edilir fakat bir süre sonra orada Şah-ı Maran ile tanışması ve sohbeti Saltık’ı aydınlığa ulaştırır. İnsan, karanlığa ilk girdiğinde kör olduğunu düşünür hiçbir şey göremez ve bu durum gerçekten korkutucudur. Bir zaman sonra o karanlığa gözü alıştığında artık görünmez olanı da görür hale gelir. Saltık da sonunu bilmediği karanlık yoldaki yolculuğu sonucunda o eski Saltık

23

değildir. Alt- beninden sıyrılan Saltık, kendini tanıyarak bir üst bene doğru yolculuk yapar.

Masal dünyasındaki kötü sihirbaz ve cazularla mücadele eden Saltık, onların her birini yendikçe daha da güçlenerek kahramanlığını ispat eder. Sihirli gömlekleri sayesinde uçan ve her türlü kötülüğü yapan sihirbazların sihirlerini batıl eder. Denizden çıkan ejderhalarla mücadele eden Saltık, yolculuğu boyunca sihirli şehirlerin kapılarını aralar. Eserde, Saltık’ın cam ve aynalarla kaplı sihirli diyarlarda yolculuk yaptığı görülür. Süleyman’ın oğlu Davut’un yaptırdığı aynalı şehri gezen Saltık o diyarın devler tarafından yapıldığını bin burcunun ve kalesinin kırk kapılı olduğunu keşfeder.

Saltık, İslam’ı anlatmak ve gaza yapmak için öyle yerlere gitmiştir ki oralarda kimi zaman da kemale ermiş cazular görmüştür. Bu cazular eserde şu şekilde resmedilir: Gövdeleri insan, ayakları deve ayağı gibi. Devenin elleri aslan pençeli, kuyrukları at kuyruğu gibi. Ellerinde mızrak, kalkan, kılıç ve diğer savaş aletleri kuşanan yaratıklardır. Saltık o devlerden kurtulmak için Enam suresi okuyup onların sihirlerini batıl ederek insan suretine çevirmiştir.

Masal metinlerinde sıklıkla 3,7,40 sayıları tekrar eder. Saltık, gittiği şehirlerde üç gün kalır. Saltık, kırk gün yürüdükten sonra bir adaya, şehre ya da dağa çıkar. Yedi başlı ejderhalarla savaşır. Saltık devlerle yedi gün yedi gece cenk eder. Ateşten ve sesten ürküp kaçan devlerle yedi gün savaşır.

Masal denilince akla ilk gelenlerden biri de Kaf Dağıdır. Saltık’ın Kaf dağına yolculuğu ve yolculuk sırasında yaşadıkları bir masal kitabı oluşturacak niteliktedir. Padişahın sorularına cevap aramak için Kaf dağına giden orada camdan yapılmış sihirli saraylarda dolaşan Saltık, değerli taşların yardımıyla korkularını yener.

Masallarda dağ motifini de oldukça fazla görmekteyiz. Saltık, her zaman bir dağdan geçerek hedefine ulaşır. Saltık, Rad cazuyu ararken türlü yollardan geçer. Kırk günlük seferinde bir dağa erişir. O dağın adı Perend’dir. Tepesi gökyüzüne yetişen bu dağın zirvesine Saltık üç günde çıkar. O dağdan aşağı baktığında yeryüzü bir harman kadar görünür. O dağın zirvesinde büyük bir ağaç vardır. Gölgesi dağı bürüyen o ağacın dibinde tatlı bir pınar akar. Saltık, o suyu içip orada dinlenir ve uyandığında karşısında bir şeytan

24

dikilir. Devlerin, cazuların, sihirbazların yüce dağların başında sarayları, kaleleri, hisarları vardır. Saltık, bu korunaklı zor yollardan geçerek onlara ulaşır. Kimi zaman bu dağlara yalnız başına ulaşamadığında Saltık’a kanatlı atları ya da Menucher duası yardım eder.

Benzer Belgeler