• Sonuç bulunamadı

B. Sarı Saltık ve Saltıknâme Hakkında

B.9. Saltıknâme’nin Yazma Nüshaları

1.2. Destan Kahramanı Olarak Sarı Saltık

Sarı Saltık bir gazi-derviştir. Onun savaşçı ruhu hikâyelerde son derece güçlü bir şekilde hissedilir. Saltık’ın olağanüstü bir hâkimiyet gücü vardır. Saltık, er meydanına her gelişinde nara atar. Narasıyla yerler gökler sallanır. Onun narasından devler oldukça korkar. Devleri etkisiz hale getiren bizzat Saltık’ın narasıdır. Sadece narası değil heybetinden de düşmanları korkar. Hatta Sarı Saltık elinde kargısı iki yanında iki aslanla birlikte yürürken (Yüce, 1987: 201) Zal oğlu Rüstem, Saltık’ı görüp korkmuştur. Sarı Saltık’ın heybetli bir vücut yapısının olduğu başının üzerine mermer bir kayayı alıp onunla savaşmasından bellidir. O yumruğuyla kale kapılarını açar. Düşmanın gemilerini ise eliyle kıyıya çeker. Düşmanın mızrağı Saltık’ın eline değse eğilir o derece güçlüdür.

Saltık, Tanrı’nın da kudreti ve mübarek eliyle bir yumrukta kale kapılarını açar, burçları yıkar. Kırk kişinin kaldıramayacağı mermer direkleri bir hamlede sırtlar, kâfirler Saltık’ı o şekilde görünce titremeye başlarlar. Ürküp kaçarlar, can acısından suya düşüp boğulurlar. Saltık; kılıcıyla, gürzüyle, ok ve yayı ile olduğu gibi direkle de kâfirleri helak eder.

O, tek yumruğuyla kale kapılarını açacak şekilde güçlü bir destan kahramanıdır. Saltık, öyle bir cengâverdir ki kimseden ve hiçbir şeyden korkusu yoktur. Kimsenin cesaret edemeyeceği yerlere gider. Hiç kimsenin cesaret edemeyeceği yaratıklar ile savaşır. Düşman bir ordu ile savaş meydanına gelirken Saltık tek başına narası ile yerleri gökleri titretir. Narası tüm dünyada duyulan Saltık üç kıtada at koşturmuştur. Er meydanına çıkmadan rahat edemez. İyi derecede ok ve yay kullanır. Süngüsünün namı da dillere destan olmuştur. Savaşçılıktaki mahareti düşmanının aklından çıkmaz. Düşmanları onun gözü kara bir yiğit olduğunu iyi bilirler.

25

Saltık, mert bir savaşçıdır. Onun dürüst bir insan oluşu er meydanında da belli olur. Kılıç kaldırana kılıcını çeker. Müslüman olmak istemediğini dürüst bir şekilde ifade eden kişiden yalnızca haraç alır. Aman dileyen küffarları din değiştirmeye ya da cenk etmeye zorlamaz. O merhametlidir. Onun en yakın arkadaşı olan İlyas-ı Rumi, Müslüman olmadan önce bir Hristiyandır.İlyas din değiştirdikten sonra Saltık’ın en yakın yardımcılarından birisi olur.

Saltık’ın evi dağlardır. O, dur durak bilmeden savaşır. Kan dökmeden, baş kesmeden duramaz. Saltık’ın kişisel ihtiyaçları onun savaşçı karakterinin önüne hiçbir şekilde geçmez. Saltık alt benliğini öldüren bir kahramandır. O toplumu adına ve gaza yapmak için hareket eder. Eserde din vurgusunun yanında Türklük vurgusu da sık sık yapılır. Saltık’ın, “kızıl elma” yı almak istemesi bu anlamda oldukça dikkat çekicidir.

Saltık, bir alp gibi atı ile özdeşleşmiştir. Saltık’ın yardımcılarından belki de en önemlisi olağanüstü özellikteki atlarıdır. Saltık’ın yolculuğu boyunca atları da değişiklik göstermiştir. Saltık atlarına öylesine çok değer verir ki, “Kişinin kellesi gitmeden atı gitmez.” der. Öyle ki Kavs-ı Guzah atı sahibi uğruna canını vermiş ona kurban olmuştur. Kahramanın atına kahramandan başka kimse binemez, onun atları kimseye yaklaşmaz, kimseyi kabul etmez. Sahibinden başkasını da asla yanına yaklaştırmaz. Saltık’ın ak atı Ankabil’e binmek isteyen ve onu almak isteyen gaddar ve küffar bir şaha Saltık, “Bu ata benden başkası binemez.” (Demir-Erdem, 2013:436) demiştir. Gerçekten de o kişi Saltık’ın atına binmek istemişse de at bu duruma müsaade etmemiştir.

Saltık’ın erginleşmesinde kazandığı savaşların ve yendiği şahısların da etkisi büyüktür. Saltık, onlar sayesinde kahramanlık yolculuğunda önemli adımları atmıştır. Saltık’ın ok ve yay ile başlayan mücadelesi top ve tüfeğe kadar kademe atlar. Saltık’ın top ve tüfeğe geçişi o eşikten geçişi de oldukça özeldir. Saltık, Rahş-ı Sürh atına binip Boğdan’a doğru yolculuğuna başlamıştı ki o at sayesinde Saltık geçerdi arkasından da yol kaybolurdu. Saltık bir süre sonra yolunu kaybetti ve kırk gün sefer eyledi. Kırk günün sonunda Yahudilerin Sameriyye şehrine ulaştı. Orada bir dağa çıktı ve dağda

26

bir kubbe gördü. Duvarı dört köşe olan bu kubbenin bir tarafını delip içine girdiğinde orada asılı duran bir levha gördü. O duvarda:

-Ey buraya gelen kişi! Bu silahı al. Bil ki ben Seylaf’ın aslıyım, bu

diyarda bir düşmanım vardı. Güçlü idi. Ona kılıç, ok ve silah ile çare bulamadım. Sonunda bu top ve tüfeği icat ettim (Demir- Erdem, 2013: 380).

O kişi, düşmanını icat ettiği o tüfekle öldürmüş. Oraya gelecek dürüst ve temiz bir insanın o tüfeği alıp din düşmanlarını öldüreceğini levhada belirtmiştir. Saltık, top ve tüfeğin yeni sahibi olur. Saltık, artık daha büyük kitlelere İslam’ı tanıtacak ve güç kazanacaktır. Çıktığı bu yol kahramanın sınavıdır. Bu eşiği ise o dağa çıkarak ve kubbedeki silahı bulup alarak aşmıştır. Atın geçtiği anda yolun gizlenmesinin manası ise Saltık’ın yaptığı işlere kimse akıl erdiremeyecektir adeta o gizli bir kahraman olarak kâfirler arasında yayılıp gidecektir. Bu tüfeği kullanmayı ise Saltık’a Hz. Hızır öğretir. Tüfeği kullanmayı akıllı bilge tipi olan Hızır’dan öğrenmesi ise bu savaş aletlerini kullanmadaki amacını gösterir.

Saltık, savaşıp kazandığı bu kâfir diyarlarına her zaman yardımcılarını bırakmıştır. Gazilere salık veren Saltık, öncesinde kâfir olan o diyarları zapt ve kontrol altında tutmuşur. Bir destan kahramanı olarak Sarı Saltık sürekli hareket halinde olmuş ve seferden sefere mekik dokumuştur. O, gaza yapmaktan hiçbir zaman geri durmaz. Bir an dinlenecek olsa kulağına daima gaza yapması gerektiği söylenir. O savaşçı bir alperendir. Yiğitliğini tüm dünyaya duyururken bir yandan da kitleler halinde İslam’ı yayma çabasında olmuştur. Saltık ile cenk eden kâfirler, onun bir damla kanının dahi yere düşmemesi gerektiğini vurgularlar. Onun düşen kanından binlerce Türk’ün türeyeceğini bilirler.

Destan kahramanı olarak Sarı Saltık’ın dikkate şayan bir başka özelliği ise onun bile bile yenilerek güç toplamasıdır. Saltık gibi bir kahraman kimi yerde zehirlenir kimi yerde ise hile ile aldatılır. Burada aslında kahramanımızın psikolojik yönden de güçlü olduğunu görmekteyiz. O düşmanına bilerek yenilir. Düşmanının neler yapabileceğini görmek ister. Düşmanını tanımak ister. Düşmanına yenildikten sonra onun bir anlık boşluğundan faydalanarak onu daha güçlü bir şekilde alt eder. Bu özelliğini

27

ayrıca kitleleri etkilemek için de kullanmıştır. Aldatıldığını bilerek yenildikten sonra daha çok güç toplar ve bu sayede de daha fazla insana etki eder.

Benzer Belgeler