• Sonuç bulunamadı

2. KOSOVA TARİHİNE GENEL BAKIŞ

2.3. Dayton Konferansı Sonrası Kosova

3.1.6. Mart Ayaklanmaları

Kosova’nın statüsünü belirleme sürecinin ciddi bir şekilde tartışılmaya başlanması Kosova’nın bağımsız olmasından endişelenen Sırbistan’ı tedirgin etmiştir. 2004 yılının Mart ayında daha sonra Mart ayaklanmaları olarak anılacak olan ayaklanmaların fitili Sırbistan’ın yüzünden ateşlenmiştir. Olaylar Mitroviça şehrinde Sırp holiganların iki Arnavut çocuğu kovalayarak İber Nehri’ne düşürmesi ve çocukların boğularak ölmesi üzerine başlamıştır. Sırplar, Kosova’nın UNMİK ile birlikte yürüttüğü müzakereler sonucu bağımsızlığa doğru gittiğini gördükleri ve rahatsız oldukları için etnisiteler arası kin ve nefret yayarak Kosova’yı karıştırmayı amaçlamışlardır (telegrafi.com, 2017).

Ayaklanmalar sonucu çoğunluğunu Arnavutların oluşturduğu 19 kişi ölmüş, pek çok ibadethane ve dini yapı da tahrip edilmiştir. Bu ayaklanmalar, karar alıcıların Kosova’nın nihai statüsü hakkında daha ciddi düşünmelerini sağlamıştır. BM Genel Sekreteri Koffi Anan Kosova’daki durum hakkında bir rapor hazırlaması için Norveçli diplomat Kai Eide’yi görevlendirmiş, Eide 2005 Ekiminde bir rapor sunmuştur. Ayrıca 14 Ekim 2005 tarihinde BM Genel Sekreteri Koffi Annan Finlandiya’nın eski Cumhurbaşkanı Marti Ahtisaari’yi, Kosova’nın nihai statüsü müzakerelerini yönetmesi için atamıştır (trtdns.com, 2017).

BM Kosova Özel Temsilcisi Marti Ahtisaari, Kosova’nın statüsü üzerine hazırladığı iki parçadan oluşan nihai raporunu 14 Mart 2007’de BM Genel Sekreterine sunmuştur. Kosova için uluslararası toplum tarafından denetlenen bir bağımsızlık tanınmasını öneren rapor ABD, AB, NATO ittifakında geniş destek bulmuştur. Raporun açıklanmasından hemen sonra, Ahtisaari raporuna dayanarak, BM Güvenlik Konseyi’ne sunulmak üzere bir karar tasarısı üzerinde çalışılmaya başlanmıştır. Bu taslak BM 1244 sayılı kararını göz ardı ettiği ve Kosova’ya bağımsızlık yolunu açtığı için Rusya tarafından

engellenmiştir. AB ve ABD, Rusya’nın Ahtisaari Planı’nı kabul etmesini sağlayamadığından, bir süre daha görüşmelerin devam etmesini kararlaştırmışlardır. Buna göre ABD, AB ve Rusya’nın önderliğinde Kosova Sorunu üzerinde 120 gün sürecek yeni bir müzakere sürecine başlanacaktır (Baş, 2009, s. 33).

Kosovalı Arnavutlar yeni müzakere sürecini gereksiz olarak değerlendirmiş, bu süreçle birlikte Kosova’nın bağımsızlığı için bir geri sayımın başladığına inanmaya başlamışlardır. Rusya ve Sırbistan ise, ilave müzakerelerin başlamasıyla Ahtisaari Raporu’nun geçerliliğini yitirdiğini belirtmişlerdir (Baş, 2009, s. 33).

Bütün bu süreçte Kosova nihai statüsü konusu çözmüş ve bağımsızlığını ilan etmiştir. Bu süreçte 1999-2007 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Priştine’de bulunan eşgüdüm ofisi aracılığıyla önemli rol oynamıştır. Daha sonra Kosova bağımsızlığını ilan ettikten sonra eşgüdüm ofisi büyükelçilik olmuştur (KIPRED, 2014, s. 71).

3.2. 2008’den Günümüze Kadar Olan Dönem

3.2.1. Kosova Cumhuriyeti’nin Bağımsızlığını İlan Etmesi ve Türkiye’nin Tanıması

Ahtisaari Raporu’nun özellikle Sırbistan ve Rusya tarafından kabul görmemesi üzerine ABD, AB ve Rusya’nın önderliğinde Kosova Sorunu üzerinde 120 gün sürecek müzakereler yapılması kararlaştırılmıştı. Fakat 120 gün süren müzakereler, herhangi bir sonuca varılamadan 10 Aralık 2007 tarihinde sona ermiştir. Sırbistan ve Rusya’nın müzakerelerin sürdürülmesi yönündeki irade beyanlarına rağmen, ABD ve AB temsilcileri müzakerelerden bir sonuç alınamayacağını belirtmişler ve devam etmenin bir manasının olmadığını açıklamışlardır (Erkonuk, 2010, s. 136).

Kosova ile Sırbistan Cumhuriyetinin işbirliğine gitmesi önerilen Planda, uluslararası toplumun da bölgede güvenlik ve istikrarın sağlanması ve Planın tam olarak uygulamaya aktarılması konularında yükümlülükleri bulunduğu ifade edilmiştir. Planın müteakip maddelerinde ise insan hakları ve temel özgürlükler, Kosova’da bulunan

toplulukların hakları, mültecilerin durumu, kayıp şahıslar, adem-i merkeziyetçi yapılanma, dini ve kültürel mirasın korunması, ekonomik yükümlülükler ve gayrimenkul ihtilaflarının çözümü, güvenlik, anayasa ve uluslararası toplumun görevleri, çok uluslu gücün hangi koşullar altında faaliyet göstereceği gibi hususlar yer almıştır (Ülger, 2016, s. 51).

Kosova ile Sırbistan arasında yürütülen müzakerelerde Sırbistan, “Kosova’ya özerklikten fazla, bağımsızlıktan az olanı vermeye hazırız” demiştir. Buna karşı Kosova heyetinin cevabı “biz sadece statü sonrası iki bağımsız devletin ilişkilerini müzakere etmeye hazırız” yönünde olmuştur. ABD’nin ve AB’nin bazı güçlü üyelerinin Arnavutlara önceden bağımsızlık garantisi vermiş olması ve 1989–1999 arasında yaşanan olayların Kosovalı Arnavutlarda yarattığı güvensizlik müzakereleri olumsuz etkilemiştir. Buna ilave olarak Sırbistan’ın Kosova toprakları’nın kendi sınırları içerisinde kalacağı konusunda Rusya’ya çok fazla güvenmesi Batılı ülkelerin Sırbistan’ın taleplerine karşı sağır kalmalarına katkıda bulunmuştur (Baş, 2009, s. 34).

Ahtisaari Planında Kosova için önerilen bağımsızlığa Rusya karşı çıkmıştır. Moskova yönetimi, önerinin uluslararası hukukla çeliştiği ve azınlıkların kendi kaderini tayin hakkının bu şekilde kullanılmasının 1244 sayılı kararda öngörülmediğini ve Kosova’nın Sırbistan’a bağlı kalması gerektiği görüşünü savunmuştur. Rusya’ya göre, Yugoslavya döneminde Federe Cumhuriyet statüsünde olmayan Kosova’nın kendi kaderini tayin hakkı bulunmamaktadır (Ülger, 2016, s. 51).

Kosova konusunda bu gelişmeler yaşanırken, Kosova’nın iç siyasetinde de önemli değişimler yaşanmış ve Kasım 2007’de gerçekleştirilen seçimler sonucu, UÇK’nın önemli isimlerinden biri olan genç ve dinamik bir politikacı Haşim Taçi’nin partisi Kosova Demokrat Birliği Partisi galip gelmiştir. Taçi, göreve gelir gelmez, bağımsızlıktan başka bir çözüm olamayacağını ve en kısa zamanda bağımsızlıklarını ilan edeceklerini belirtmiştir. Sırp tarafı bunun olamayacağını söylese de, Şubat 2008’den itibaren Sırp

Devlet Yetkilileri, Kosova’nın bağımsızlık ilan etmeye hazırlandığını ve bunu asla kabul etmeyeceklerini bildirmişlerdir (Erkonuk, 2010, s. 139).

Diplomasi ile sorunun çözümü konusunda mesafe alınamaması üzerine Kosova Parlamentosu, 17 Şubat 2008’de Priştina’da olağanüstü toplanmış ve Ahtisari Planı çerçevesinde tek yanlı olarak bağımsız Kosova Devletinin kurulduğunu açıklamıştır (Ülger, 2016, s. 51).

17 Şubat 2008 tarihinde Kosova Meclisi olağanüstü toplanarak Kosova Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilan etmiştir. Bağımsızlık metnini dönemin başbakanı bugünün Cumhurbaşkanı Hashim Thaçi okumuştur:

Biz halk tarafından demokratik yollarla seçilmişler olarak Kosova’yı bağımsız, egemen ve demokratik bir devlet olarak ilan ediyoruz. Bu bağımsızlık ilanı Kosova halkının ve Marti Ahtisaari’nin Kosova statüsünün çözümü için yaptığı kapsayıcı önerilerle tamamen uyumludur. Biz bu vesileyle Kosova için Ahtisaari Paketinden çıkan yükümlülükleri tamamen yerine getireceğimizi ilan ediyoruz. Bütün bunları uluslararası hukuk çerçevesinden ve BM 1244 (1999) sayılı karara uyumlu şekilde yapacağız. Tüm devletlerin bu bildiriyi destekleme hakları olduğunu ilan

ediyor ve bizi desteklemeleri çağrısında bulunuyoruz

(www.kuvendikosoves.org)

Kosova’nın bağımsızlığın tanınması için yaptığı bu çağrı Avrupa’nın etkili devletleri ve dünyanın değişik devletleri tarafından hemen cevap bulmuştur: ABD, Büyük Britanya, Almanya, Türkiye, Arnavutluk, Afganistan ve dünyanın değişik yerlerinden devletler bu çağrıya cevap vermiştir. Bu süreçte bizi ilgilendiren Türkiye’nin rolüdür. Bilindiği üzere Türkiye Kosova’yı ilk tanıyan devletlerden biridir ve 18 Şubat 2008’de Kosova’yı tanımıştır. Türkiye Kosova’nın diğer devletler tarafından tanınması için de çaba göstermiş, bunun sonucunda Pakistan ve Mısır Kosova’yı Ankara üzerinden tanımıştır (Yenigün, 2010, s. 65).

Kosova Cumhurbaşkanı Thaçi, gazeta express’e verdiği bir röportajda ‘Türkiye Kosova Cumhuriyetini tanıyan ilk ülkelerden biridir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise bağımsızlık ilan edilmeden beni arayıp tebrik etmiştir’ demiştir (www.gazetaexpress.com, 2017).

Türkiye ilk büyükelçisi Metin Hüsrev’i 21 Nisan 2009 yılında atamıştır. Bundan önce diplomatik ilişkiler 1999 yılından 31 Ekim 2008’e kadar eşgüdüm ofisi aracılığıyla yapılıyordu, Kosova bağımsızlığını ilan ettikten sonra ilişkiler Büyükelçiler düzeyine çıkarılmıştır (KIPRED, 2014, s. 71).

Türkiye’nin Kosova’ya olan desteği hiç bir zaman eksik olmamış bilakis her geçen gün katlanarak artmıştır. Kosova’nın özgürlük davasında, bir NATO üyesi olarak Kosova’nın yeniden inşa sürecinde, KFOR birliklerinde, UNMİK’te, Kosova’da en çok yatırım yapan dış ülke kurumu olan TİKA’yla, Kosova’nın uluslararası arenada tanınması ve uluslararası arenaya çıkması için verdiği destekle, ilk tanıyan ülke olması; dış politika, eğitim, sağlık, sigorta, kültür, spor vb. alanlarla yapılan ikili anlaşmalar hasebiyle her zaman Kosova’nın yanında olmuştur ve bu destek bugün de devam etmektedir.

Benzer Belgeler